gülüyorum, kahkaha atıyorum , gezip tozuyorum, alışveriş yapıyorum, görev ve sorumluluklarımla ilgileniyorum, şükrediyorum tövbe ediyorum ama hep bir boşluk hissi. o ne olduğunu gerçekten bulamadığım anlık bir kalp çarpıntısı. derin bir nefes alıp verme ve hayata kaldigi yerden devam etmek için daha çok çaba sarfetme. yaptığı yaramazlık yüzünden akşama annesinin babasına şikayet edeceğini bilen çocuğun gün boyu yaşadığı huzursuzluk gibi.
devamını gör...
çoğunlukla hedefi olmayan insanların başına gelen durum. istisnaları hariç tutuyorum.

@othellonun kedisi adlı yazar adayımıza katılıyorum: "günümüz insanının hobisi" demiş ve çok doğru demiş. insanlar mutsuzluğu yaşam tarzı haline getirdi.

eskiden birçok şey yoktu, oyalanacak veya zevk alınacak. fakat bir şey vardı; hayal gücü ve hedef. neden derseniz, eskiden mesela çocuklar, eğer aşırı derecede zengin bir ailenin çocuğu değilse, oyuncaklarını bile kendileri yapardı; bezden bebekler, metalin ucuna takılmış dandik naylon arabalar vesaire... yokluk insanı yaratıcılığa iter.

ve o çocuklar yaptıkları o uyduruk oyuncakla bile mutlu olabilirdi. keza büyükler de... açık hava sinemalarını çoğunuz bilmez. ayda yılda bir harika bir film gelirdi. o günlerde sinema önlerinde çekirdek ve gazoz eşliğinde filmi beklerken turlamak kadar büyük keyif yoktu birçok insan için.

şimdi ise ortalama durumdaki bir aileyi düşünürsek, birçok şey elimizin altında. en basitinden hemen hemen herkeste bir telefon ve internet bağlantısı var. yine istisnaları ayırıyorum tabi ki. fakat insanların çoğunda en ufak bir hedef yok. belki kendi tembellikleri, belki ülkenin gidişatından kaynaklanan bir umutsuzluk bunun nedeni, bilemiyorum. mutluluğu arayanların çoğu da bunu bir başka insanın varlığında aradığı için bir türlü mutlu olamıyor. insanlar gider, hedefleriniz ise kalıcıdır.

bir de tabi mutlu olmak için çok büyük olaylar beklemek yersiz. bana göre güzel bir yaz yağmuruna yakalandığımda hissettiklerim bile hayattan zevk almak için yeterlidir. bir kedinin grr grr sesi, istediğim bir kitabı sonunda almak, hırs yaptığım bir bölümünü geçmek bir oyunun... böyle şeylerle bile mutlu olmayı öğrenirseniz hayatınız daha anlamlı olur.

tam bu noktada size mina urgan'ın bir dinozorun gezileri adlı kitabını tavsiye ederim. küçük mutluluklar başlıklı kısmını okursanız belki hayata bakışınız da değişir.
devamını gör...
gram alamıyorum ama miligram alabiliyorum neyse ki.buna da şükür.
devamını gör...
bana kalırsa hayattan zevk almamaya başlamak bir süreç. o noktaya gelene kadar alışkanlıkların seni bırakması gibi bir durum söz konusu. hayat, önce toplumun dayatmalarıyla seni bir şeylere alıştırıyor sonrasında tamam artık sen alıştın, bak başının çaresine diyor.

öğrencilik hayatı boyunca hep bir rekabet, hep bir başarı odaklı oluyoruz. üniversite sınavına hazırlan, okulu bitir, iş bul çalış ve başarılı ol. hep bir rekabetin ve kavganın içindeyiz. yaşanılan bu süreçte ufak ufak yapılan gece hayatı, eğlenceler, halı saha maçları, arkadaşlarla vakit geçirmek falan daha bir değerli oluyordu çünkü vakit kısıtlıydı ve farkında olmadan en iyi şekilde değerlendiriyorduk.

şimdi öyle mi? değil tabi. iş-ev arası git gel, aktiviteleri sık sık yapabileceğin için artık eski tadı alma ve hayatın monotonlaşmaya başlasın. hiçbir şeyden zevk almıyorum sınırına kadar geliyor insan.

hayattan zevk alamamanın son halkası yaşlılık. hep bir uğraş peşindeler, hep gençlerle içten içe kendi gençliklerini rekabet ettiriyorlar. kendilerini bahçeye verip, yanlış park eden arabaları takip ediyorlar. uğraş peşindeler çünkü boş vakit çok ve zevk almıyorlar.

bana kalırsa insanoğlu rekabetçi bir varlık. ortada bir meydan okuma ya da rekabet olmadığı sürece sıkılıyor. insanın bir amacı olduğu zaman vaktini ona harcıyor, geri kalan kısıtlı zamanlarının değeri oluyor. o kısıtlı zamanlar ise aktivitelerle geçiyor, hepsinin değeri kat ve kat artıyor.

öğrencilik olsun, iş hayatımız olsun, yaptığımız spor olsun hep bir yenilik ve meydan okuma gerekiyor. yüreğimizde yanan ateşi arada bir harlamak gerekiyor. söndüğü zaman hayattan gram zevk almıyoruz.
devamını gör...
tamamen insanın kafasının içiyle alakalı durum. eğer kafanın içinde filler tepişiyorsa hayattan zevk almak pek mümkün olmuyor.
devamını gör...
bir üst seviyesi, ölümü beklemektir. hayattan bağlarını çekersin, kimsen kalmamıştır, kaybedecek bir şeyin yoktur.
bu durumda olunca insan ölümü bekliyor, hem de 4 gözle. hayat'ın kelime manasını da yitirdiği insanlardır, her an noktayı koymayı arzularlar, kaderin defteri gibi her şey kapkaranlık, simsiyahtır. artık iyi bir şey olacağından ümidi keseli yıllar yıllar olmuştur.
hani kader, nerede umutlar, iyilikler hep mi ufkun ardında...
devamını gör...
yaşanılan koşulların değişmesi ve yaşın ilerlemesi ile birlikte açılan skill.

önceleri hayal kurabilirdik, onların peşine düşecek enerjimiz olurdu, uğraşırdık. bir yerden sonra insanın bırak denemeye hayal kurmaya bile mecali kalmıyor. yaptığın şeyleri tekrar ediyorsun sadece ve sanki "eskiden de böyleydi" gibi hissettiriyor. zorunluluktan yapıyorsun onu da. yoksa kimse oturduğun yerde "sana şu kadar para vereyim de, takıl, hobiler edin, dünyayı gez" demiyor. e haliyle bunların hepsi toplanınca * sevdiğin şeylerden bile gram zevk alamıyorsun.
devamını gör...
canım sebeplerini hislerimi yazmak bile istemiyor. öyle bir bezmişlik
devamını gör...
bu aralar yaşadığım durum, umarım kimse yaşamaz.
devamını gör...
o zaman fark yarat moruq diyenler gelmeden yazıp içimi dökeyim bari. umutları kaybetmektir. her gün bir önceki günün aynısıdır. daha da kötüsü bir sonraki günün de aynısı olacağını bilir, içindeki o nokta kadar umut ışığını da öldürürsün. böyle zor hale gelir işte yaşamak, böyle zevksiz bir hale gelir her gün. bunun sonunun ne olduğunu bilenler vardır elbette ama... neyse şimdi ıhlamur içme zamanı :d
devamını gör...
beyhan budak'ın 'dopamin detoksu' başlıklı bu videosunu izleyince neden olduğunu öğrendiğim/fark ettiğim ruhsal durum.

kötü haberlerin, durmaksızın tüketime yönelik bir yaşayışın getirisi olarak zaman zaman hayattan bıkabiliyoruz. bu oldukça doğal bir durum günümüze baktığımızda. yalnızca bazı zamanlar kendimizi kucaklayıp hırpalanmış ruhumuza merhamet duymayı ve kendimize saygı duymayı hatırlamamız gerekiyor. bu 'hayattan gram zevk alamama' durumu da zihnimizin bize doğru attığı bir yardım çığlığı bence. durun ve kendinize azıcık zaman ayırın. sosyal medyadan bir süreliğine uzaklaşın; bir haftalığına hayatı ciddi yaşayın. belki işinize yarar.
devamını gör...
durup durup ağlıyorum, derslerim üst üste biniyor gram odaklanmıyorum. çalışmak istemiyorum kısaca hiçbir şey yapmak istemiyorum. aile üyeleriyle anlaşamıyorum (ki en büyük etken bu bence) yeni bir şey lazım hayatıma yeni bir yer, bir insan ya da başka bir şey ama yeni olsun çünkü ben çok bunaldım. bıktımm
devamını gör...
bir biskrem yersen düzelirsin be kanka her şeyi kafana takma.
devamını gör...
klişe olacak ama ana sebeplerden biri coğrafyanın kader olması.

ülkede işsizlik en büyük problemlerden biri. çalışanların geneliyse asgari ücrete çalışıyor. haftada 6 gün 10 saat robot gibi ya ağır işlerde ya da stresli bir ortamda ömür çürüyor. bazen bu bile yetmiyor, insanlar izin günlerinde bile ya mesaiye gidiyor ya da ek iş yapıyor. daima yorgunluk, uykusuzluk, düzensiz ve kötü beslenme oksijen gibi bir şey oldu artık hayatlarımızda.
bunca çabanın karşılığında anca hayatta kalıyorsun. tatile gitmek yok, eğlenmek yok, hobi yok. istediğin bir kıyafeti, enstrümanı ya da kitabı bile alamıyorsun kolayca.

gençler sınav stresi, gelecek kaygısı gibi şeyler altında eziliyor. artık okumak da yetmiyor. belli bir yaşa gelince insanlar evlilik baskısı yapıyor ama kimse destek olmuyor. evlenmeyi kendin istesen de; altın, düğün vs gibi şeyler çıkarıyorlar karşına. tabi ki para yok.

kafana göre takılmaya da izin vermiyorlar. örf, adet, el alem ne der gibi kalıplarla eziyorlar insanları. istediğin gibi giyinemiyorsun bile bu ülkede. adam oyun oynasa koca adam diyip kınıyorlar, içse ayyaş serseri. okusa destek olan yok, okumasa bir baltaya sap olamadı. daima herkesin söyleyecek bir sözü var. sırf bir sınavı kötü geçti ya da iş bulamıyor diye kendini öldürüyor gençler; sorsan şımarıklık.

ne zaman, nerede, acaba başıma ne gelecek kaygısını söylemiyorum bile. en basitinden beş dakika haber izlemek yeter bir insanı paranoyak, ruh hastası etmek için.

şimdi bir de pandemi eklendi. haftaiçi, haftasonu demeden aylardır sürekli her şey yasak. işe gitmek için evden çıktığında, gün boyunca zibilyon insanla temas halindeyken bulaşmayan corona, 4 arkadaş yan yana gelip bir okey oynarken bulaşıyor olacak ki; o bile yasak. kalk, atıştır, git çalış, gel duş al ve yat. hayat bundan ibaret oldu. kaçak yayından maç izlemekten başka aktivitesi kalmadı çoğu insanın. o bile stres attıracağına daha çok sinir küpü yapıyor. orda bile komplo teorileri, sporda bile siyaset.

şöyle bir bakıyorum etrafımdaki gençlere; gözlerinin feri gitmiş umutsuzluktan, omuzları çökmüş taşıdıkları ağırlıktan, çaresizlikle eğilmiş genelinin başı. hepsinin tek planı tek hayali yurtdışına kaçmak olmuş. el birliğiyle çaldılar çocukların hayallerini, geleceğe dair umutlarını, bir şeylere olan inançlarını.

adım gibi eminim; bu ülkede çoğu kişi en az birkaç sefer düşünmüştür ölümü. kimi annem üzülür diye düşünmüştür, kimi belki aslında korkmuştur bilemem. neden yapmadıklarının sebebi değişebilir ama zihinlerdeki tek kurtuluşun çoğu zaman bu olduğuna eminim.
devamını gör...
günümüz insanının hobisi
devamını gör...
kurtuluş savaşı videoları izlerken ismi dahi bilinmeyen bir askerimizin ayağındaki çarığa rahatlık versin diye ot koymasını izledim ve sonra başka bir gazimizin sözü aklıma geldi, yine çarığının tabanı düzeltilince sevindiğini ve düşmana saldırmak için önünde engel kalmadığını yel gibi uçtuğunu anlatıyordu, ben bunları hayata dair umutsuzluk besleyenler için yazdım.
39 yaşında iken boynunda idam fermanı olan başbuğ gazi mustafa kemal atatürk 42 yaşında devlet kurmuş bir cumhurbaşkanı idi.
kanınıza layık olmanız dileğiyle.
devamını gör...
(bkz: depresyon)
devamını gör...
yok kardeşim olmuyor, ne yaparsam yapayım zevk alamıyorum. hep bir tatsızlık, hep bir boşluk hissi, hep bir şeyler eksikmiş gibi hissetmek. ne olursa olsun bir mutsuzluk, bir hüzün kaplıyor aklımı ve kalbimi, o karanlığı üstümden atamıyorum.
devamını gör...
kaç gram bilmiyorum ama bir kaç senedir yarım kilo civarında bir kayıp yaşandı gibi hissediyorum. diğer yarısıyla ha bitti ha bitecek endişesiyle kıt kanaat geçinmeye çalışırken, son zamanlarda elimde avucumda çok bir şey kalmadı. anlık keyifler bile bir sonraki günü düşünerek kursağıma takılıyor. yeter ulan naraları attırıyor. günün sonunda sağlık olsun diyenlerle sarılıp ağlaşabiliriz. bu kadar.
devamını gör...
geçen hafta 6 gram alıyordum. kahretsin bu hafta 3 gram olmuş.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"hayattan gram zevk almamak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim