hayatın bizler için bir anlamı kalmadığında seçtiğimiz, bir şeyleri geride bırakma yöntemi. ailelerimizde bunun üzerinde etkilidir çünkü doğuştan getirdiklerimiz dışında kişiliğimizin birçoğunu doğduğumuz ev belirliyor.

bir çocuk düşünün; elinde şekeri, yanında anne-babası, lunaparkta güzelce eğleniyor. hayattan keyif alıyor, hayattan beklentisi var. hissettiği duygular melankoliden, depresiflikten çok uzakta. böyle yetişen bir bireyin intihara meyilli olması neredeyse imkânsız. ya yapar, ya yapmaz. onun ruh halinde gel-gitler olmaz. ilerde yaşayacakları bunu etkileyebilir elbette, demek istediğim şey; ruhunun öncesi bir darbe almamış olması.

bir de şöyle bir senaryo düşünün; aynı çocuk, her gün kavga eden bir anne-baba, arkadaşlarının yaptıklarına bakıp iç çekmesi, ebevenylerinden birinin sorunlu olması... işbu çocuk hem şiddete, hem de intihara meyilli olur ki; en tehlikelisi budur. ruh halinin gel-gitli olması kadar tehlikeli çok az şey vardır. cesare pavese der ki; bir insan için en acı şey intiharı düşünüp yapamamasıdır.

bu çocuk için hayatın anlamı kaos, kavga, gürültüdür. e bir insan bunlarla da yaşayamayacağına göre yapılacak şey bellidir; kaçmak. burada da devreye intihar düşüncesi girer. hayat anlamsızlaşmış, gökyüzü griye boyanmıştır bile çoktan.
devamını gör...
yıllar yıllar önce insanlara ve kendime olan inancımı kaybettiğimde gercekleştirdiğim eylemdir.

psikoloğuma 'ama ben bu hayatı yaşayabilecek kadar cesur hissetmiyorum' dediğimde. 'kendini öldürmeye kalkmak daha büyük bir cesaret' demişti. 'yaşarsan ne olacak biliyorsun en en kötülerini yaşadın ama öldüğünde karanlık ne olacak, ne bekliyorsun?'

zihnim, ruhum, duygularım, umutlarım hep karanlıktı zaten benim için makuldu.

sonra bir gün artık dayanamadığımı fark ettim. ve koştum o karanlığa.

sonrası komedidir.
günlerce can çekişmem, insanların sahte vicdan ve merhamet gösterileri, hayatımda olan bir güruh insanın bu eylemi gerçekleştirdiğim için benden dahada uzaklaşması (çünkü mantıklı davranmıyormuşum, mantık?), bana destek olamaya çalışan beni anlamaya çalışan bir iki insan (annem ve babam, hiç unutmam onların tavırlarını. ben beni öldüresiye suçlarlar sanıyorken onlar bana sonsuz merhametlerini bir kez daha hissettirmisti.) bilen duyan insanların garip tavırları falanlar filanlar...

sonrası o kadar berraktır ki.
bir anda bir aydınlanma oldu.
hayata insanlara en önemlisi de kendime bakışım değişti.
kendime saygıda dibi gören ben hayatta ki en kıymetli varlığın en saygı duyulası insanın kendim olduğunu anladım.

şimdi banu sen çok güçlü bir kadınsın diyenler ne yaşadığımı neler atlattığımı bilmiyor. ben bu hayatta en dibi gördüm. kendi öz saygımı, sevgimi kaybettim. o kadar dibe çöktüm ki oradan çıkmanın imkanı yoktu. ama çıktım. öyle ya da böyle o karanlığı geride bıraktım.

şimdi hiç bir şey yıkamaz beni. çünkü ben bu hayatta her şeyin en en zoruna talip oldum ve hep zor olanı yaşadım. savaşmayı gerekirse yenilgiyi kabul etmeyi öğrendim. tek başıma başladığım bu serüveni tek sonlandıracağımı tüm yapı taşlarımla hissettim. kimse için hiçbir şey için kendime olan saygımı ve sevgimi kaybetmemem gerektiğini anladım. ben tektim bu hayatta. ben yoksam ne bir insan vardı nede bu çetrefilli dünya. kimse için yaşamamayı her koşulda sadece kendimi düşünmem gerektiğini de o zamanlar öğrendim. çünkü ben her konuda kendimi ön plana koyarsam kendimi sever kendimi sayar önce kendimi düşünürsem (bu üstün empati gücüyle tabi) hiç kimsenin zarar görmediğine en karlı kendimin çıktığına şahit oldum. her cümlenin zihinde önce benle başlarsa en az bana zarar verdiğini gördüm. şimdi olmuyor mu beni üzen, kıran, sarsan şeyler? tabi ki oluyor ama etkisi en fazla 2 gün sürüyor. bir silkelenmeme bakıyor yeniden kendime gelmem. ben kendimi yangın ya da afet halinde kurtarılacaklar lisetesinde en ön sıraya koydum eskiden 1256. sırada falandım hoş çokta bir fark yokmuş sanki.*

artık şunu çok iyi biliyorum ben bu hayatın iplerini elime almassam o ipler benim ayağıma hatta boğazıma dolanıyor. beni ya deviriyor ya da nefessiz bırakıyor. bu süreçte çok kaybım oldu. ama kazandıklarım hepsinden daha kıymetliydi. ben kendimi kazandım. kendimi sevmeyi saygı duymayı öğrendim. ben beni çok çok çok sevdim.

bu noktalara, bu yılgınlığa, bu karanlığa gelmeden kendinizi fark edip kurtulmanız dileğiyle.
unutma en önce 'ben' bu hayatın ilk kuralıdır.

not: ömrü boyunca bu eşiğe gelmemiş insanların atıp tuttuğu bir başlık olmuş burası. yaşamadığınız bir konuda hüküm ve akıl vermek kolay olur arkadaşlar.
umarım asla o kıyıya vurmazsınız.
saygılar, sevgiler...
devamını gör...
bu konuda ilginç olan tek şey, ölmeye karar veren insanların neden hiç cinayet işlemeden öbür dünyaya sadece kendisini götürdüğüdür. kaçınız hayattan hayvanlar ya da bitkiler yüzünden soğudunuz ki? bir insanın hayatından vazgeçme sebebi hayat değil başka insanlardır, her intihar aslında bir cinayettir. ve insan giderken, kendi katillerini cezalandırıp öyle gitmelidir.
devamını gör...
4.
camus'ye göre tek gerçek felsefi sorun. yaşamın yaşanmaya değip değmediği ile ilgili bir karara varmanın en temel soruya yanıt olduğunu düşünür. kendi canına kıymanın; yaşamak için hiçbir neden bulunmadığının, yinelenen bu çırpınmadaki anlamsızlığın, acı çekmenin yararsızlığının içgüdüsel veya bilinçsel olarak benimsendiğini gösterir.
devamını gör...
yapayalnız olduğunun farkına varıp bununla baş edemeyen insan eylemi.
*
abd'de milton adında yaşlı bir adam, bürosunda yolda birisi bana gülümserse intihar etmeyeceğim notunu bırakır, iki kilometre boyunca yürüyüp köprüden atlayarak intihar eder.
devamını gör...
tam bir cinnet hali. bunu dillendiren, dikkat çekmek için bile olsa konuşan kişilere dikkat edilmeli kesinlikle. bunun iyi bir yönü yok, havalı bir duygu değil. bazı gençler bunu bir oyun zannediyor ama "o an" a kadar bilemezsiniz nasıl bir duygu olduğunu.

askere gitmeden önce ve askerde olmak üzere 2 girişimim oldu, girişime girişim desem daha doğru olur galiba. 16-17 yaşlarındayken hakikaten hiç iyi değildim hiç. ergenlik bir taraftan, babam bir taraftan bana geldiler çok fena. bu yüzden bu düşünce aklıma geldiği an rahatlıyordum mesela. o zamanlarda girdi zaten ilk defa aklıma. annemin kullandığı uyku hapları vardı. küçük bir şişede 30-40 tane pembe hap. ne zaman dolaba gitsem elimi atasım geldi. ama o zamanlarda bunu yapacak toto yok bende. aklımın bir köşesinde hep dururken askere gittim.

asıl girişimim de burda oldu. zaten kafa olarak pek iyi değilken askerdeki ortamda iyice depresif biri oldum çıktım. arkadaşlarım vardı ama çarşıya falan hep yalnız çıktım hep. askerlik yaptığım yerin 10-15 metre ilerisinde ağaçlık bir alanda 2 saat öylece oturup dönerdim. bir iki defa yalnız çıkmadım sadece. görev yerimdeki yüzbaşı, sivil memurlar ve diğer askerlerin yanında hiçbir zaman "onlardan" olamadım. kavga ettim, yüzüm kan içindeyken güldüler tam karşımda bana. birileri küfür etti, gecenin bir yarısı "sen hiçsin" dendi. böyle böyle birikti hepsi. bu düşünce o günlerde alevlendi işte. gittikçe artınca psikoloji okuyan birine anlattım. biraz rahatladım ama daha sonra benim durumumu komutanlara anlattığını öğrendim. bu yüzden gata'ya psikolojik muayeneye gittim. konuşamadım ama. döndüm geldim. göz hapsindeyim yalnız, farkındayım...bir gün dolapları karıştırdım. xanax buldum 20 tane. kafam attı. diğer dolaplara baktım tek tek gündüz vakti. yaklaşık 100 tane hap aldım yanıma. geceyi bekledim. içtima oldu görev yerime gittim. yanımda haplar ve su var. uykumun gelmesini bekledim...saat gece 2 civarı uykum iyice gelince önce hapları çıkardım tek tek. suyu açtım. karar verildi, mutluluk hakim bünyeye. elime aldım önce xanaxları. öylece baktım birkaç sn...yapamadım çünkü annem geliyor aklıma. bunu o gün yapmamamın tek nedeni annem tek nedeni. hapları büyük çöp var ona attım koğuşa gittim. gözlerim dolu ama.

burda bitmiyor. aradan geçen birkaç gün sonra sivil memurun odasında uyudum. gece vakti sesler var katta. diğer sivil memurun odasının kilidini kırıyorlar benim adımı seslenip. çıksam kızacaklar. ama orda olmadığımı anlayınca benim olduğum odaya geldiler. kilidi kırmalarından önce ben açtım kapıyı. biraz ayar yedim ama bu düşüncemin birçok kişiyi korkuttuğunu öğrenmiş oldum.

askerlik bu yüzden benden çok şey alıp götürdü. insanlıktan çıkarıldım bazen. bu düşüncem sanki suçmuş gibi daha sonra görev yerim değiştirildi. hülasa bu düşünce aklınızdan çıkmıyorsa ailenizi düşünün. yapmayın.
devamını gör...
çoğumuzun ara sıra kafasından geçen, kendi hayatını sona erdirme işlemi.

bu konuda özellikle son zamanlarda çok yazıldı, çizildi. intihar güzellemesi dahi yapıldı. çevremde intiharını bildiklerimi de göz önüne alırsam, intihar genelde geliyorum demez. bu gerçekten büyük bir karardır; düşünmesi kolay ama eyleme geçilmesi çok zordur. bu nedenle , intihar eden 2 arkadaşımdan gördüğüm kadarıyla, intihar geliyorum demiyor. o ya bir anlık karar ya da uzun uzun düşünülüp karar verilmiş bir şey. yani intihardan,ölmekten bahsedenler aslında bir çıkış arıyordur hala; sesini duyurmak istiyordur ve yardım edebileceğimiz kitle budur. gerçekten intiharar karar veren birine yardım edemezsiniz çünkü, o ilk fırsatta bunu yerine getirecektir. belki o an değil, bir ay sonra ya da bir yıl sonra. o kafaya kazınmıştır ve cesaret kazanılmış ve beyne kazınmıştır. ama bu çok çok nadirdir. genelde yaşamayı seçer insanlar ya da ilk denemeden pişman olurlar.

bu konuyla ilgili şahsi fikrime gelirsem; herkes kendi hayatıyla ilgili karar vermeye hakkı var. eğer mantıklı düşünmesini gerektirecek bir hastalığı yoksa. ötenazi gibi düşünün. burada vücut sağlıklıysa da,zihin iyi yaşamayı imkansız hale getirmektedir.

intihar etmek ile ilgili sürekli akışta olmasından ben de hoşlanmıyorum ama arz-talep meselesi. geçen yarasa seneca’nın yazdığı gibi, güzelleştirilecek bir eylem değildir. ve inanın romantik bir eylem hiç değildir ve yine yine aşk ile hiç alakası yoktur.
devamını gör...
trt belgeselde izlemiştim. japonya'da insanların durup dururken ortadan kaybolma hakkı varmış. hatta size bunun için yardım eden şirketler var. devlet bu hakkınız ve gizliliğinize sonsuz saygı duyuyor. ailenize kolay kolay hiç bir bilgi vermiyor. tabii ki aileler daha bu duruma karşı bir anlayış geliştirmemişler. lakin medeni bir toplumda bireysel özgürlüklere bu denli ucu açık bir saygı geliştirilmeli.

kısa bir vadede intihar etmeyi düşünmüyorum. lakin bilimin bu mevzuyu akıl hastalığı olarak nitelemesi gericiliktir. kısa bir süre önce dünyada olabilecek en güzel şekilde ve mutlu bir şekilde mesaj bırakıp aramızdan ayrılan mehmet pişkin'e bile ne küfürler ettiler.

gelişmiş ve medeni ülkelerde ağır depresyondaki insanlara ötenazi hakkı bile tanınmakta. çok rica ederim sayısız çelişkiyi artık bedeninde, beyninde barındıramayan, çözemeyen kimseyi rahatsız etmeden giden insanlara kızmayın. arkalarından feveranlar da etmeyin. suçlamayın onları.

freud her intiharın kalanlara bir mesaj olduğunu söyler. bazen sadece her gün yoğunlaşan zilyon tane çelişkiyle baş edememek de olabilir. yaşamak direnmektir de, her şeyi doğru yapmaya çalışan güçlü bir promethus sanarken kendinizi aptal ve çaresiz bir sisifos olarak bulabilirsiniz kendinizi. ama asla zavallı değil.

yaşam bireysel ve toplumsal bir şeydir. lakin bu çağ sadece yağlı bir sıvıya batırılmış kükürt kadar kirletmiş hepimizi. çürütüyor.
devamını gör...
bir gün gerçekten başıma gelmesinden korktuğum durum.

muhtemel ki bünyemdeki anksiyete ve kaygı bozukluğuyla ilgilidir. duyanlara saçma da gelebilir. sınırların kenarında dolaştığım oluyor ancak, ömrümün bir döneminde o sınıra geldiğimde kendimi engelleyememekten korkuyorum.
devamını gör...
10.
bence her insan hayatı boyunca bir kere düşünmüştür düşünecektir. kimseye zararı yoktur sadece kendine vardır kendini öldürmek bir insanın gösterebileceği en üst seviye şiddettir. karşıya veya kişilere değildir şiddetiniz kendinizedir. bende çok düşündüm zor zamanlar geçirdim ama yapamadım. ayrıca huzurla uyumak istemek ayıp değildir sadece vakti gelince uyursunuz acele etmeyin bu satırları da okuyorsanız sakın yanlış bir şey yapmayın siz aynada gördüğünüz kişiyi sevdiğiniz sürece kimseye ihtiyacınız yok sağlıcakla kalın.
devamını gör...
yaygın kanının aksine sadece yetişkinlerin değil, küçük yaştaki bireylerin de yapmayı düşündükleri eylem. david burns'ün iyi hissetmek adlı kitabında şöyle bir kısım okudum:

"oldukça şok edici ve garip, ama intihar çok gençlerde de hiç de az değildir. filadelfiya'daki kasaba okullarından birindeki yedinci ve sekizinci sınıf öğrencileri arasında yapılan araştırmada, gençlerin 3'te 1'inin ağır depresyonda oldukları ve intiharı düşündükleri ortaya çıkmıştır. annesinden ayrı kalan bebeklerde bile sağlıklarının bozulması ve hatta kendilerini aç bırakarak ölmeleri şeklinde depresif belirtiler görülmüştür."

çoğu kişi çocukluğunda böyle duygular hissetmediği için bunu imkansız olarak nitelendirse de gerçek bu. ben de ergenliğimden beri depresyonla boğuşan biri olduğum için olabileceğine birinci elden tanığım. elbette her çocuk intiharı haberi gerçek değil, bu ülkede cinayeti örtbas etmek için bu numaralara başvuran iğrenç mahlukatlar bulunuyor. ama "çocuk bu, intihar edemez" yaklaşımı da yanlış, onu belirtmek istedim.
devamını gör...
tamamladığın yapbozu kendi ellerinle bozmak gibidir.
devamını gör...
bir yerde okumuştum;
" intihara karar veren insanlar son zamanlarında neşeli olurlar çünkü karar verilmiştir ve acı bitmiştir "

o kadar içime işledi ki...
devamını gör...
işte size bizzat dinlediğim bir intihar hikayesi.

"yer ingiltere. oxford üniversitesi'ne yakın bir yerleşkedeyiz. kasvetli hava insanı boğuyor. hele de siz kasvetliyseniz daha da boğuluyorsunuz. her sabah aynı şekilde rutini halledip dışarı çıkıyoruz. ve aslında günler bir nevi aynı. aynı yağmur, aynı insanlar, aynı cadde. boğuk bir hava var. caddenin hemen ilerisinden simsiyah kıyafetli, simsiyah şemsiyeli bir adam geliyor. her sabah bu şekilde ve saniyesi saniyesine aynı. kıyafetleri aynı. yürüyüşü aynı. yakası altından attığı bakış aynı. buz gibi.

bir sabah, adam, öğrenci, gelmemeye başladı. hastalanmıştır belki dedik. günler geçti, haftalar geçti fakat birkaç yıl boyunca aynı şekilde gördüğümüz adam ortalıkta yoktu. sonradan öğrendik ki, adam, öğrenci kendini asmış. zaten o da oxford'da bizimle aynı sınıftaydı. bizim aksimize onun tutunacak bir dalı yoktu muhtemelen."

çok yakın bir arkadaşım anlatmıştı bana bunu. çıkardığımız sonuçsa muhtemelen tekdüzeliğin insanı öldürdüğüdür. tabii bu yazıyı yazarken süslemeye çalıştım basit tutmaya çalışaraktan. tekdüzelik öldürür, evet. dediğine göre, o çocuğun başka hiçbir yaptığı şey yokmuş. dünyanın belki de en gözde üniversitesinde olsan da fark etmiyor. insan illaki bir şeye ihtiyaç duyuyor. işte bu, doğanın yazgısıdır.
devamını gör...
twitterda yasaklı olan, hesap kilitleyen ifade.*
dün bir psikiyatrist, tam kapanma yetmez, yas da ilan edilmesi gerekir diye tweet attığı için bence intihar edelim tam olsun diye tweet attım. hesabım kilitlendi, twitter bana beni önemsediğini ve yardım almam gerektiğine dair, uzun bir mail attı.*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
korkaklık mı cesaret mi anlayamadığım eylem. belki de birilerini geride bırakmaktan korkacak kadar hayattan kopmadığım için bana öyle geliyor. intihar bambaşka bir psikoloji , hassas bir konu. şu da bir gerçek kimse durup dururken ölmek istemez.

öyle bir an gelmeli ki
bedenim dalgalar arasında kaybolmalı
ve gözümden süzülen bir damla yaş
mektubuma düşmeli
mürekkep dağılmalı
ruhum gibi
öyle bir an gelmeli
çokta düşünmeden
veda etmeli
devamını gör...
17.
kendi renkleriyle dünyaya olağan dışı bir bakış atan van gogh basit miydi? şahane hikayeleriyle dünyanın acayip bir taslağını çıkaran zweig ve karısı? bunlar basit insanlar değillerdi. deleuze basit bir insan mıydı? kalem tutamayacak noktaya gelmiş yüce filozof kendini pencereden aşağı bıraktığında neler geçiriyordu aklından? "buraya kadar her şey yolunda--"

biri normal insanın cesaret edemeyeceği eylemde bulunuyor ve her şeyi, tüm varlığı geride bırakıyor. bu cesaret ister. bunu cloud atlas'da da gördük, intiharın ne kadar zorlu bir eylem olduğu orada söz ediliyordu. hem, intihar eden kişi sizin saygınızı ne yapsın? ya ateş gölünde sörf yapmayı yeğlemiş ya da hiçliğe seçmiştir. ki ben, ateş gölünde sörf yapmanın mümkün olduğunu bilseydim katlanılmaz acılar labirentine girer ve etlerim birbirinden ayrılıp tekrar birleşene kadar orada kalmayı seçerdim hiçliktense.

hiçliğe seçen biri, inançsız biri ne kadar yüce bir eylemi gerçekleştiriyordur oysa. program dediğiniz şey, genlerinizi reddetmek o kadar kolay değildir. hem bu zihinsel bozukluk durumunda bile böyledir, çünkü genler materyalistler tarafından sürekli olarak zihin üstü olarak görülüyor yıllardır. açıklayın o halde, nasıl olur da biri programını reddedebilir? yapabiliyorlar işte. bu noktada susmaktan başka yapabileceğiniz bir şey yokken, birinin seçimine, burada bulunma sürecine boyun eğmeniz gerekirken o noktada konuşmak yerinde geliyor çünkü her şey hakkında bir şey söyleyebileceğimizi düşünüyoruz.

robin williams'ın kitleleri üzen intiharına baktığınızda dışarıdan neşeli görünen adamın beklenmeyen ölümü de bizi şaşırtmıştı. sayısız intihar örneği var... ah, mehmet pişkin*? üzerine bir şey söylemem gerekir mi? söylediysem bu kadar, ona da söyleyim: ahmağın tekiydi çünkü bir şey üretmedi, bir şey yaratmadı ve öylece gitti. üzülmemi gerektiren bir tarafı yoktu, sadece bir çok kişinin depresyonunu simgeliyordu ve simgeyle beraber basitliği kutsadı ama da vinci basitliği değildi bu.

intiharı kolay bir eylemmiş gibi algılamak saçmalık. bunu algılayın. yaşamın şahane bir yapı olduğunu bilen biri, bilinmeyeni seçtiğinde akan sular durmalı. ama eğer intihar bir ayrılığın sonucu, bir sefaletin ya da türevi şeylerin sonucuysa bilemiyorum... iğrenç gelebilir. ama basitlik değildir, bireye bakın bunu söylemek yerine. genellemelere bu kadar da sığınmayın, çünkü yerinde değil. okey? --key.
devamını gör...
bunu kaçış olarak gören albert camus'nun aksine sartre tam olarak duygularıma tercüman olmuştur. sartre'a göre intihar, bir kaçış değil, reddediştir.
devamını gör...
19.
bir orhan veli kanık şiiridir.

kimse duymadan ölmeliyim
ağzımın kenarında
bir parça kan bulunmalı.
beni tanımayanlar
"mutlak birini seviyordu" demeliler.
tanıyanlarsa, "zavallı, demeli,
çok sefalet çekti.."
fakat hakiki sebep
bunlardan hiçbirisi olmamalı.
devamını gör...
intihar etmeye korkaklık diyen insanlar parmağı kesilince kıyameti koparan insanlardır. intihar etmek korkaklık değildir, intiharı bir çıkış yolu olarak görmektir. hayatta kendine yaşamak için bir amaç bulamayan insanlar kurtuluşu ölümde görür. benim de bir zamanlar eşiğinden döndüğüm durum.öyle korkaklık diye kestirilip atılacak bir şey değil.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"intihar etmek" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim