kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

beni boğmaya hevesli lacivert okyanusun dalgaları tek eşlikçimdi.
koca evrende tek kalmış, kimse tarafından umursanmamış bir hayalettim ben.
bir hiçtim.

ama heyhat!
karşıma; güneşin sarımsı, turuncu renklerini ve muhteşem parlaklığını ödünç alan bir gemi çıktı.
gözlerimi ardından da zihnimi çeldi.

gecelerin yargıcı olan karanlık'ın beyaz bayrak'ı;
benim pusulamdı, benim umudum, hayalimdi.
pusulamı, umudumu hedef aldım.
asıldım küreklerime...

asıldığım küreklerimden biri, ilerlediğim bu yolda beni terk ettiğinden rotam şaşsa da yılmadım.

vardım sarımsı gemime.
tırmandım geminin en yüksek yerine.
büyük bir hırsla, kaptım yargıcın beyaz bayrağını.

artık bayrak; yargıcın nasırlı ellerinden uzak, benim umudu taşıyan ellerimde yer almıştı.

ışık ben olmuştum.
güneş ben olmuştum.

~
gerçekliğinin son kelimelerini de yazdıktan sonra yorulan kalemini koydu masaya.
bulunduğu rütbeye ulaşmak için birçok gerçeklikle karşılaşmış sonunda kendi gerçekliğini yaratmıştı.
ve kendi gerçekliğini başkalarına umut olması için hikayeleştirmişti.

-----------------------------------------------------------
okyanus ~ zaman
gemi ~ hayat basamakları
karanlık ~ bilinmezlik
beyaz bayrak ~ hedef

bu hikayeyi yukarıdaki görselden yola çıkarak yazdım.
21 temmuz 2021
devamını gör...

çocuğun içini huzur kapladı. sebebi , servi ağaçlarından dökülüp yeşil dallar arasından geniş maviliğe doğru savrulan polenler değildi. zaten onların ismi polen de değildi. pamuktu.

huzurunun ve mutluluğunun sebebi, ilerde bir taşın üstünde bastonuna dayanıp oturan ve yayılan iki koyununu izleyen mahallenin yaşlı adamına biraz sonra yapacağı iyiliklerdi. dakikalarca onu izlemişti.

yalnız ve yaşlı bir adam…
belki çok fakirdir diye söylenerek hızla mutfağa koştu.
‘’dişleri yoktur’’ diye düşündü, çünkü yaşlıların dişleri olmazdı.
bir bardak süt ve ekmek içi…
ihtiyar adamın yanına gidip sütü ve ekmeği ona verdi. adamcağız minnet duygusuyla çocuğa bakarken cebinden kanlı bir mendil çıkardı ve ağzını sildi. hastaydı.

‘’sen ölecek misin?’’ diye sordu çocuk.
‘’sen dua edersen ölmem’’ dedi yaşlı adam.

yaşlı adam diğer sene servi ağaçlarından gökyüzüne doğru savrulan o pamukları göremedi.

‘’tanrı beni duymadı’’ diye düşündü çocuk. gözleri doldu.


çocuk, sırtı parçalanmış ölü tavşanını komşularının bahçesinde toprağa yarı gömülü halde buldu. hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladı. koca kulak bir haftadır en iyi arkadaşıydı. diğer arkadaşları onu öldürmüştü.

meğer köpekler tavşanları sevmezmiş, o gün öğrendi.

suçluluk duyuyordu. keşke beni parçalasalardı diye düşünerek sessizce ağladı. tavşan ‘ekşi’ kokuyordu, toprak da öyle. buna anlam veremedi.
toprağa düşen yağmur taneleri burnuna ekşi kokular taşıyordu. ihmalinin bedelini en sevdiği arkadaşını kaybederek ödemişti. onu tekrar canlandırması için tanrıya dua etti.

hiçbir şey olmadı.
‘’tanrı beni duymadı’’ diye düşündü çocuk, gözleri doldu.


o günden sonra kimseden bir şey isteyemedi. küsmekten korktu.

bir morg odasından çıktığında , bir mezarlık ziyaretinde , insanların ve tabiatın karanlık yüzlerine tanık olduğunda , bir kadını sevdiğinde , parmağı bir silahın metal tetiğini okşadığında ya da bir barda kravatını gevşetip kafayı çektiğinde …

tanrı ona seslendi.

çocuk, tanrıyı duymadı.
devamını gör...
bir gün kendimi anlarsam her şey düzene girecek umuduyla yaşıyordum.. kendimi anlayacaktım ve hayatımı istediğim gibi şekillendirebilecektim.. birçok kez kendimi anladığımı.. tanıdığımı.. bildiğimi.. düşündüm.. her seferinde küçük bir aydınlanma ile ımm ben aslında böyleymişim de.. bunu yapabilirmişim de.. bunu da yapmışım da ile döndü bu döngü.. her gün yeni bir ben ile karşılaştım durdum.. her gün bir önceki günden daha çok yabancılaştım kendime.. amacım kendimi anlamaktı.. ama ben giderek uzaklaşıyordum benden.. olmazlar olmuş.. hayatımda belirlediğim o kırmızı çizgiler yok olmuştu.

ararken.. kaybettim işte..

belki biraz çevre.. biraz yaşanılanlar.. ama sonuçta hepsi benim kararım ve benim yaptıklarımdı.. seçimi ben yaptım ve değiştirecek kimse yoktu.
insan kendi kaderini kendi belirlermiş dedikleri, gerçekleşmişti.

evet, biliyorum birçok hata yaptım.. belki dönüşleri de yok.. evet, yaptıklarım ya da yapamadıklarım ile yaşamak da zorundaydım.. tercihlerimin bedelini ödeyecek kişi de bendim.. neleri.. nelere tercih ettim.. kaç kez yanlış yaptım.. zihnimde bunların listesini tutmayı bıraktım.. kendimi bıraktım.. günü yaşayacağım ve yarını düşünmeyeceğim dedim.. bunu gerçekleştirirken bile.. birkaç ay sonra gireceğim sınava çalışmayı ihmal etmedim.. işte yine kendimi kandırdım.. ben hep böylesine saçma döngüler içindeyim.. bir dediğim bir dediğimi tutmaz.. zihnim ile çelişen bir aklım var mesela.. kendimi biliyorum ben dediğim her an kendimi bilmediğim gerçeği ile yüzleştim.. insanları şekillendiren kendisi olabilir lakin çevrenin yadsınamaz bir etkisi var.

benim seçimlerim yalnız benim seçimim değil.. biraz sen etkilisin.. biraz da o mesela.. ben yalnızca kendimi suçlamaktan vazgeçtim.. sende vazgeç.. çünkü biraz benim etkim var sende de.. biraz da onların..

maalesef ki doğruları ve yanlışları tek kişi belirlemiyor bu hayatta.. herkesin kendine göre doğruları var ve biz de etkileniyoruz herkesten biraz..
.
.
iyi hissetmelisin.. her gün tanıştığın seni her şeyi ile kabullenip sevmelisin.. sende yeni sana uyum sağlamayı öğrenmelisin.. inan hayat o zaman daha yaşanılır ya da katlanılabilir olacak..
.
.
ya öyle işte..
devamını gör...
aynılıklardan farklı bir benlik yaptım. sustum ama haykırmam gerekiyordu. bana göre önemsiz detaylar önemli olarak karşıma çıktı. sanmakla olmak arasında aslında boğulmak kadar yakın ve gerçek bir izdüşüm yakaladım.
bir bakış açısının ufuktan görüntüsü. kuşbakışı bir ömür.
tüm bilinenler zahiri.
devamını gör...
bugün son.
mutlu son mu?..
mutsuz son mu?..
ben de bilmiyorum ama son gün.
çabalamak, uğraşmak, emek vermek, istemek belki istememek ya da oluruna bırakmak için son gün.


zihnimde bir şeylerin kararı verilmiş de benim haberim mi yok kararı veren ben değil de zihnim ise ve zihnim artık benden ayrı karar veriyorsa ve benim olanlardan haberim yoksa kendimden bi habersem ben kimim ve neredeyim sorularıma cevap bulamıyorsam belki de bulmak istemiyorsam içimde benimle bir türlü hesaplaşamayan o kişi kim ne düşündüğümü ya da ne yazdığımı bile bilmiyorsam hayatıma dahil olmuş ve olacak olan herkese haksızlık yaptığımı düşünüyorsam ve ona rağmen yaşamaya devam ediyorsam hatalarımı telafi etmek için çabalamıyorsam suçlu ben miyim çevrem mi yoksa tükendiğimi hissediyorum uyuyamıyorum nefes alamıyorum doyasıya ağlamak isteği halsizlik biraz tükenmişlik başım çatlıyor ne oluyor bana tüm olanların sebebi kim ben neredeyim bilmiyorum artık bilmek de istemiyorum yok olmak istiyorum susmak istiyorum susturmak istiyorum cümlelerimi düşünmek istemiyorum kaybolmak isteği bu belki de kim bilir..
devamını gör...
hayatım boyunca bıkmadan usanmadan yapabileceğim, zorluklarına göğüs gerebilecegim ve geçen zamana üzülmeden sonsuza kadar uğraşabilecegim (tabi iadesiz tek gidiş bileti kullanana kadar)* uğraşıya hala uzak mıyım acaba diyorum? yarım kalanlar ve tamamlananlara rağmen. tekrar ve tekrar...
denemek ve yanılmak. rahatsız etmemeli diyorum. diğer şeyler de öyle. sadece sevdiğim ve iyi yapabileceğime inandığım bir uğraş. ilgi alanlarım mercek altında.
devamını gör...
örtünmüş aydınlıklar sancısının geçmediği bir günde bir kıvılcım yanar.
ders almadığıma emin olduğum notlar tekrar tekrar önüme gelir. dip nedir son nedir. bu sadece yeni bir başlangıçtır. yine bir başlangıç.
istediğim bir son bu yeni bir başlangıç.
devamını gör...
sarıl
geçmişi kucakla
en çok o kucak açacak sana
bitmemiş hikayeler var orada
belki hiç başlamayacak yarınlarda
aynada tuhaf bir yansıma
suretine aşık bir muamma
kabul etmiş de gelmiş dünyaya
hiç gitmeyecek sanarken
zaman dolar
yaşla dolar gözler
ama hala âma.
devamını gör...
bakıyorum ama görmüyorum.
sormuyorum çünkü biliyorum. hiçbir şey bilmediğimi biliyorum.
duymuyorum zaten dinledim. ve anlamak istemediğim gerçeklerle yüzleştim.
fark etmiyor çünkü önemli olan o değil. bilincim kabul etmiyor.
zannettiğim şeylerle gerçekte olanlar arasındaki fark açıldıkça gerçek dünyaya s/açılma ve saçılanı toplamak daha zahmetli bir hal alıyor. doğaüstü ve gerçek bir şeylerin varlığı ilgi çekici. her şeyin mümkün olabildiği. güçlü bir inanç çok tesirli. zaman daralıyor. tik tak tik tak. labirentin de bir amacı var. kaybolmak.
devamını gör...
bu sefer de olmazsa ne yapacaksın, diyorum..
bu sefer de olmazsa ne yapacaksın?..
kurduğun hayaller, hayata dair olan ümitlerin tükenince ne yapacaksın?..
denedin..
yine denedin..
sırf pes etmiş olmamak için defalarca kez denedin..
ama
işte o ama hayata dair ümitler, hayaller..
hepsi o ama da saklı.
olmazsa ne yapacaksın clara?..
.
.
bilmiyorum..
daha ne kadar ümit etmeye devam edebilirim..
hayal kurmak ne kadar daha anlamlı gelebilir..
gerçek olmayanın peşinde, gerçek olacağına inanarak daha ne kadar koşacağım..
uzun bir yolu gelip de çıkmaz sokağa denk gelmişim gibi..
.
.
lütfen çıkmaz sokağım olma..
yeni başlangıçların nedeni olsan ve ben de kendime yeniden ve yeniden denediğim için teşekkür etsem..
kendimle barışsam..
yeniden sevsem..
her şey yeniden anlamlı olsa olmaz mı?..

lütfen..
ama lütfen iyi olsun..*
devamını gör...
mutlu olduğum anlar;

5 yaşımda oyuncak ütü alınmıştı.

7 yaşında bembeyaz bir ilkbahar güneşinde okuldan çıkıp tek başıma eve gelmiştim.

12 yaşımda bir cuma öğleden sonrası pencereden iceriye dolan kış güneşi eşliğinde jules verne okumuştum.

lise stajinda maaş alınca caminin önünden korsan kitap ve kaset alırdım.

universite'nin ilk yılında yurt mescidinde öğlen namazını kılıp secdede ağlamıştım.

göreve ilk başladığımda güzelbahçe sahilinde denize karşı sigara içmiştim.

doğumdan sonra uyandırma odasında hayatımın en güzel uykusunu uyumuştum.

evin kredisi bittiğinde kendime altın yüzük ve bileklik almıştım.

ilk kez yalnız başıma istanbul'a gidip vapurda sadece galata kulesini izleyerek içimden avaz avaz şarkı söylemiştim.

kız kulesine bakarak kahve içmiştim.



ne katıldığım ilk doğumgünü ne ilk öpüşme ne doğum masasında "işte bak bu senin çocuğun" dedikleri anlar ne çocukların bana sarıldığı dersler ne de bir başkası.gerçekten ama gerçekten huzur dolu bir mutluluk yaşadığım anların hepsinde hep yalnızdım. insan demek hep beklenti hep sorumluluk. insan demek kimi zaman yetersizlik kimi zaman kendinden, kendi duygularından şüphe. insan demek kimi zaman fedakarlık kimi zaman sabır kimi zaman öğrenilmiş çaresizlik kimi zaman toplum kuralları kimi zaman aidiyet ihtiyaci.

sevmeyi biliyorum. karşılıksız sevmeyi, güvenmeyi, işbirliği yapmayı, fedakarlığı ya da sabırlı olmayı gerçekten biliyorum. yine de mutluluk hep yalnızlık sokağımdan geciyor. bilmem ki rotayı doğru mu hesaplıyor?
devamını gör...
peki, kim kurtaracak beni var olmaktan?..
ne ölümdür istediğim, ne de hayat..


|fernando pessoa - huzursuzluğun kitabı

.

.

dönüp dolaşıp okuduğum tek kitap olabilir.. belki de bana ait olmasını istediğim tek kitabı bana almış olan arkadaşımı hatırladığım kitap olduğu için.. kendisi bu kitapla yaşadığımı düşünüyor.. aslında bakınca pek de haksız sayılmaz lakin yaşadığım kitap mı?.. yoksa kitabı okuyunca kendime rastlamam mı?..* bilmiyorum. ama söylemeden edemeyeceğim tekrardan çok teşekkür ederim. aldığım en anlamlı armağan olabilir..
hatta evet evet..
kesinlikle..

ya öyle işte.. *
devamını gör...
hayat öyle ya da böyle devam ediyor lakin bazı insanların bakış açısı, dert ettikleri, sorunları bir bana mı bu denli saçma geliyor?..
çevresinde ne olup bittiğinden zerre haberi yok, haberi olmaması sebebi bilmemesi değil, kendine yarattığı o dünyada yaşıyor.
bir de gidip söyleyince kabullenmiyorlar çünkü kendi kabul ettikleri gerçekleri var ama şimdilik.

sen ister kabullen, ister kabullenme..
olabildiğince kör ve sağır kal olan, bitene..
bir gün hiç ummadığın bir an da hepsini kabullenmek zorunda kalacaksın.

kimsenin sonsuza dek toz pembe hayalleri ile yaşayacağı dünya değil, bu dünya.

ya öyle işte..
devamını gör...
“dokunsalar ağlayacaktım, ama hiç dokunmuyorlar” denilen cümledeyim.

öyle yorgun öyle tükenmiş hissediyorum ki. oysa henüz baharındayım hayatın. bu mu? böyle mi dünya diyorum? herkes böyle kötü mü? bencil mi? insafsız mı? gibi gibi sorularla boğuşup duruyorum. kendime bir yol çizmeye çalıştıkça önüme ne buldular atıyorlar. taş, çamur, kötülük hatta iyilik bile koyuyorlar. inanıp gidememem için, engel koyabilmek için her şeyi deniyorlar. insan kötülük yapabilmek için önce iyilik yapıyormuş yeni öğrendim. evet, çok ciddiyim. yapıyorlar.
gitgide umudum tükeniyor.
bu çarkın bir parçası olmak istemiyorum. olmadan da nasıl yaşanabilir onu da bilmiyorum. eee nolacak şimdi böyle..
devamını gör...
uzun zamandır yoktum biri demiş öldü, şimdi yazsınlar kral geri döndü...

şaka la şaka. dönüyorum ama reel hayatıma.

ulan günlerdir yok olmak niyetiyle yazdıklarımı siliyorum. sil sil bitmedi, hakikaten uzun uzun kafa şişirmişim. (burada bir gülücük var.)

ben ne yazmışım?

içinde ufak tefek insanlık öğütleyen hikayeler.
sağda solda okuduğum kendi seanslarımda yaşadığım birine faydası olur belki diye oluşturduğum psikoloji konulu içerikler.
azıcık komikli,amcamlı,kadri abili, orhan abili anılar.
eşim, bebelerim.
toplamında kimseye zararı olmayan duygularım, düşüncelerim.

en son olarak da burada gördüğüm zorbalığa ilişkin bir yazı.

ayıp mı etmişim? utanmayı gerektirecek bir şey mi yapmışım? bilemedim, belki etmişimdir.

peki başka ne olmuş?

en temel vazifesi okumak olan
modaretör durumum yoktu okuyamadım demiş.
en temel vazifesi objektif olmak olan modaretör yönetimin attığı yazarın nickaltında gitmiş yas tutmuş.
hiç tanımadığım biri seni sevmiyorum seni seveni de sevmiyorum yazmış. bir saat olayın yanlışlığını tartıştığım sözde ikna olan yazar akşamına kadın bir yazarın nickaltını bombalamış, uyarmışım utanma belasına silmiş.
öteki benlen dalga geçmiş.
beriki zorbalığa devam etmiş...

umrumda mı? kesinlikle hayır. vallahi billahi ben yine yazmaya devam edecektim. bunlar silmeye de gitmeye de inanın sebep değildi. ki karşıt görüşlü kaç yazarla görüştüm olayın yanlışlığını anlattım kim ne anladı bilmiyorum. saygı çerçevesinde yazıştık. modaretörün yaptığı da beni bağlamaz, oda sağolsun. velhasıl ben o yazı yüzünden felan toplamadım valizi. kızmadım bile kimseye. içerisinde küfür, hakaret vs. olmadığı sürece düşüncelere saygı duymak lazım.

ne tatava yaptın hoşşik ne demeye siliyon o zaman koleksiyonu?

gelin niyesini söyleyeyim ben size.

beni, buraya nokta dahi faydası olmayan üstüne kaç tane yazarı kaçıran biri gecenin bir yarısı mesajıyla rahatsız etti ve benim dışarıya açılan tek penceremin önüne pisledi. yönetime de durumu izah ettim sağolsunlar anlayışla karşıladılar ellerinden gelen yardımı yaptılar.

ki güneş'i tanıyanlar az çok bilir öyle çabuk sinirlenmez sabrı çoktur. bakın evliyim iki evladım var ve bu benim kaldırabileceğim bir şey değil. ayrıca yönetim bu insana bir şey yapılamayacağını z kuşağının bu şekilde ileteşim kurduğunu söyledi. daha önce de oldu ufak tefek umursamadım. şikayet ettim geçtim. burası anonim bir mecra bunlar oluyor ve olacak kimseyi suçlamıyorum. herkes kendinden sorumludur kötü söz sahibinindir. rahatsızlık vermek isteyen her türlü verir.

ama tekrar söylüyorum üstüne basa basa söylüyorum bu yazarın yaptığı benim kaldırabileceğim bir şey değil. bu saatten sonra azıcık kafam dağılsın diye oturduğum yerden başıma iş açmak, sinirimi bozmak istemiyorum. bebeler tüm kotamı dolduruyor zaten.

şunu da belirteyim ben kimseden taraf olmadım. yine yazayım; beni kimse kurmadı. bir yanlış gördüm ve bunu sıklıkla gördüm. yine söylüyorum hep söyleyeceğim. kötülükten kimseye hayır gelmez. burası sanal da olsa topluma açık bir yerdir. yanlış kime yapılırsa yapılsın yanlıştır. yahu daha ne diyeyim ayıptır işte ötesi var mı?

bu bilgiler ışığında çok sevdiğim defterimin son sayfasını karalayıp penceremi kapatıyorum. zira burada kalırsam aynı samimiyet ile yazabileceğimi düşünmüyorum. süte sinek düştü bir kere ve ben sinekli yoğurt yiyemeyeceğim. hakikaten çok rahatsız oldum. beni rahatsız eden yazara da ruh sağlığı diliyorum. o da sağolsun ne diyeyim. zira yaptıklarını aklı selim biri kesinlikle yapmaz.

yine söylüyorum ben vicdanımın sesini dinledim, siz de öyle yapmaya gayret edin. iyilikten kimseye zarar gelmez. bugüne kadar yazdıklarımı okumaya değer bulan, zaman ayırıp okuyan herkese çok teşekkür ederim. çoğunu sildiğim için de hepinizden özür dilerim duygum ve düşüncelerim burada kalsın istemiyorum. hepiniz sağolun varolun.

hadi bakalım yine bir ruhunuza canınıza sağlık yapıştırayım buraya. hoşçakalın.

"balıklar birbirini yiyor anne fazla uzaklara gitme seni de yerler."
devamını gör...
"alt tarafı bir çiçek koklayıp bir hayvan sahiplenip birkaç insan tanıyıp sevip gidecektik bu dünyadan. nasıl kötü bir zamana denk geldi ömrümüz; vicdansızların, sapıkların, katillerin, nefretin ve cehaletin ortasına düştük."

elmalı çocuk istismarı davası ile ilgili son gelişmeler malumunuz. çocuklardan yaşadıklarını resim çizerek anlatmaları isteniyor, çocuklar bu resimleri çiziyorlar. kız çocuğu diyor ki "en çok beni seçiyorlardı, annem bir şey olmaz diyor ve izliyordu."

resimleri gördünüz, ifadeleri okudunuz mu bilmiyorum. ben okudum, gördüm dayanılacak gibi değil.

kanım donuyor, gözlerim doluyor, boğazıma koca bir yumru oturuyor konuşamıyorum. bu çocuklar susturulmuş; sokakta oynayıp çiçek böcek çizmeleri gerekirken iğrenç bir şeye maruz bırakılmış ve bunu çizmişler. maalesef bunun geri dönüşü, telafisi yok. konuşamayan, susturulan çocukların sesi olmak zorundayız!
devamını gör...
izin vermiyorlar..
ben iyi hissedemiyorum..
bir şeylerin eksik kalması için çabalıyorlar..
onlar kim mi?..
onlar içimdeki sesler..
insanın hayatında nasıl bu kadar çelişki olabilir?..


kendinle ne kadar çelişebilirsin?..

huzursuz etmek için sürekli tekrara düşen zihnim, neden huzurlu olmak için çabalamaz ki hiç?..
o da kötü hissediyor, ben de..

sen bu kadarsın işte dediği o an.
aslında ben bu kadarım dediği an ile aynı an.
ama yalnızca ben kötü hissediyor gibiyim.
o ise düşünmeye devam etmek de ısrarcı.

bırak diyorum..
bırak..
ne olacaksa kendiliğinden olsun artık
her şeyin bir zamanı var..
dinlemiyor..
susmuyor..
her an ve her saniye düşünüyor..

ama bilmiyor ki,
aslında kendini yok ediyor..
devamını gör...
herkes kendi telaşında..
oturuyorsun bir köşede.. izliyorsun.. herkes öylesine kendi derdinde ki en yakınındakinin bile farkında değil..
sonra kendine soruyorsun..
sen farkında mısın kendinden başka hiç kimsenin?..
ve içinden bir ses sesleniyor..
sen kendinin bile farkında değilsin.. o kadar çaresizsin.. ve öylesine geç kaldın ki..
kendi derdine.. kendi telaşına bile düşemedin..
bak işte zaman geçti.. olacak olanlar oldu.. olduğu yerde kalan sadece sensin.. *

ya öyle işte..
devamını gör...
seninde ağlamak istediğin..
gökyüzüne bakarak, haykırmak istediğin..
herkes duysun ama duymasın istediğin..
zamansız bir kahkaha atmak istediğin..

zamanlar oluyor mu?..
devamını gör...
güçlüymüş gibi davranmaktan yoruldum. her şeyi hallederim modumdan da sıkıldım. hiçbir şeyi halledemiyorum. güçlü de değilim. çocuk gibiyim. her şey ve herkesten çok çabuk sıkılıyorum. *
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim