zaman tüneli

kelimenin içinde bile gerçek gibi görünen ama gerçek olmayan manasını görüyoruz yani hem gözle hem de sözle net bir şekilde anlatılmış.
sahi yani gerçek olan anlamının aksini vermek için olumsuz ek gelmiş.

üsteki kendi açıklamam gerçek açıklamaların benimkilerle alakası yok çünkü sahte kelimesi farsça bir kelime.

tc'nin yasal ölüm ritüelini sorgulayan başlık.
ateistlik dediğin ölümden sonrasına inanmıyor değil miydi, ölünce yok olduğuna bittiğine vb. inanmıyor muydu?
kamu spotu
sevgili ateistler ölümden sonrasını düşünüp dertlenmeyiniz sizlik bi durum yok.

2 aylık falan

damat adayının beyaz tenli ve çekingen olduğunu gösteren gayet insani bir durumdur.

heyecan ve strese bağlı olarak vücudun vermiş olduğu doğal bir tepkidir bu.
gelin adayı öncesinde damat beye rahat olması yönünde konuşmalar yapmışsa bile çocuk heyecana yenik düşmüştür...

ben böyle korkunç bir merasimin öznesi olsaydım sanırım tansiyon düşmesine bağlı olarak biraz fenalaşabilirdim. yüzüm kızarmaz aksine solar, kireç taşına dönerdi. dilim damağım kurur, sesim titrerdi. ve oradan hemencecik kaçmak isteği duyardım. gelinim yanıma oturup sırtımı okşamadığı ve herkesin içinde beni şehvetli öpmediği surece rahatlayabilemezdim sanırım. gelinim kız (yani sevgilim kız) herkesin içinde bana sıkı sıkı sarılıp güvende olduğumu hissettirmedikçe kendime gelemezdim.. ivit.

günaydın sözlük.
haftanın ilk gününde kendinize iyi bakın bu soğuklar çok tehlikeli.

en sonunda hava sıcaklığı gece 10 dereceye kadar indi. gündüz saatlerinin rüzgarından belliydi böyle olacağı. notlarıma göre üç yıl önce de böyle olmuş.
öldükten sonra dirilen sardunyam yeni çeiçekleriyle karşılamıştı dün sabah beni. ben de kendisini 10 saat günelş görecek bir yere ama içeri almıştım. diğer tomurcukları da açmış. suyunu verdim. akşam olunca da vereceğim. kendisine söz de verdim. büyük saksıya alacağım. bugün de karanfili alayım içeri. son çiçeklerini açıyor.
a di mi? hani deniz diyorsunuz. buyrun deniz. günaydın sözlük.

(bkz: iç güveysinden hallice)

genellikle uzak doğu mutfağına ait çoğu besin grubu diyebilirim. daha da açmam gerekirse, herhangi bir " sürüngen" sıfatında geçen hayvanı ve iri deniz canlılarını tüketmem. misal; yılan, kara fatma, fare, ıstakoz, kurbağ, köpekbalığı, ahtapot vb.

çok şaşırtıcı gelebilir ama köpekbalığını kızartıp, servis edenler var. hadi ahtapot yiyenler bir derece normal bulunuyor - ki şahsım adına asla bulmuyorum- köpekbalığı bence çok saçma bir seviyeye tırmanan olay haline geldi. insanlar gerçekten iyice doğada yaşayan, kontrolsüz vahşi hayvanlara dönmeye başladılar. önlerine ne gelirse tüketiyorlar.

insanın mutfak konusunda bir standardı olmalı. her şey yenmez.
sırf insanların bu yersiz merak duygusunun hannibalism'i bir gün patlatacağına inanmaya başladım. her şeyi yiyen insandan, her şeyi beklerim üzgünüm.

yanlış yerde, yanlış zamanda, yanlış yaşıyorum. hangisini düzeltebilirim, bilmiyorum.

2011 yapımı komedi/dram türünde film.
filmi elbette daha öncesinde duymuştum, fakat konusunu hiç bilmiyordum.
ilk kez eşimle birlikte izledim.

romantik bir film. fakat benim için romantizm en ön planda olan bişey olmadığı için bana karakter aşırı itici geldi.
başrolümüz bir yazar. çeşitli skeçler yazıyor, ayrıca şansını senaryo yazarak da denemek istiyor. fakat bu konuda pek başarılı değil.

şimdi gelelim karakteri neden aşırı itici bulduğuma.
yazarın kapıcısı yazarın skeçlerini ve senaryolarını çok beğeniyor,
hatta onun çöpe attığı senaryoları bile tek tek topluyor.
belki bu hayatta onun yazdıklarına en çok değer veren kişi.
peki yazar ne yapıyor? ona küfür ediyor, hakaret ediyor, 1 gram dahi değer vermiyor.

yazarın bir arkadaşı var.
fotoğraf makinesi almış ve sağı solu çekmeye bayılıyor.
yazar depresyondayken onun yanında olmaya çalışıyor.
onu her zaman eğlendirmeye çalışıyor.
peki yazar ne yapıyor? ona da hakaret küfür.

onu seven ancak sevdiğini söyleyemeyen kızdan bahsetmiyorum bile.

yani yazar zaten kalpsiz, ruhsuz, duygusuz, öküzün teki.
post-it'e not yazmakla romantik olunmaz.
yazar hiç bir halt hak etmiyor.
sevgisiz, kalpsiz, aşırı itici bir karakter.
böyle bi insanı sevsen ne sevmesen ne?
böyle bir insan seni sevse ne seni sevmese ne?

arkamızı döndüğümüz zaman bildiklerini okuyan insanların, insanlar öldükten sonra takındığı hiç şaşırtmayan tavırları.
üç beş müslüman seçmene ya da burjuva kodomanına yaranmak uca'nın da buca'nın şahsiyetinden önemlidir.
bu şey ilk defa uca'ya yapılmadı. ülkedeki müslüman lobisini hafife almamak gerekir. alevisi bile karşıdır din dışı tavırlara. nice yoldaşımızın zorla cenaze namazı kıldırıldı, nicesinin cesedi morglarda kokuncaya kadar bekletildi, sırf organ bağışı yapamasın diye!?!

daha çok şey konuşurum da şurda, ateistliğime yakıştıramıyorum ben provokatör yaftasını..

kendisi beni yakıp küllerimi denize dökün ama görüyoruz ki verilen vasiyetin hiçbir kıymeti yokmuş. bu yapılan kendisine hakarettir diye düşünüyorum, istemediği bir durumda cenaze töreni düzenlendi. yanlış anlaşılma olmasın çok sevdiğim bir sanatçı kendisi ama durum bu. herkes müslüman olmak zorunda değil ki, zaten bu ülkede herkes müslüman değil ve bunu bilerek bu şekilde bir cenaze merasimi yapmak bana biraz garip geldi.
"burası özgür bir ülke olsa yakılarak ölmek isteyenlere de saygı duyulurdu. ama ne yazık ki böyle bir şansımız yok. yakılarak ölmek ve küllerimin de istanbul boğazı'ndan serpilmesini istiyorum. ne yazık ki böyle bir şansım yok. iki yüzlü cenaze törenlerini istemediğim için yakılarak ölmeyi çok istiyorum. umarım dostlarım ve bu konuda bıraktığım vasiyet çerçevesinde bunu yaparlar. tören istemiyorum çünkü. hatırlanmak istemiyorum."
belli ki pek işe yarayan dostların yokmuş ki bu vasiyeti bile yerine getiremeyecek kadar acizler.

bazı aykırı, sivri, sıradışı yorum ve sözlerinin dışında genel kültürü ve çok yönlülüğü ile basın tarihine damga vuran gazetecinin bugün ölümünün birinci yıldönümü.

günaydın sözlük.

duşumu aldım, soğuk havaya attım kendimi. herkes kat kat giyinmiş, bere takmış. yaka bağır açık işe geldim. start wearing purple dinleyelim. içiniz ısınsın.

(bkz: başlık sıçmak)
(bkz: sözlük formatı)
(bkz: şahsa hitaben başlık açmak)

1924-2015 yılları arasında yaşamış, eski başbakan ve cumhurbaşkanı. demirel süleyman, "kır at" olarak bilinen adalet partisi'nin kurucusudur ve şapkasıyla meşhurdur. "dün dündür", "bugün bugün" ,"binaenaleyh", "benzin vardı şeker vardı da şerbet yapıp biz mi içtik?" gibi efsane replikleriyle bilinir. 1973'te başbakanken istanbul'a 1. boğaz köprüsü olan boğaziçi köprüsü'nü yapmıştır. demirel süleyman, "çoban sülü" lakabıyla da bilinir ve istanbul teknik üniversitesi inşaat mühendisliği mezunudur. (bkz: kıratına bin gel süleyman)
demirel, erdoğan'a nazaran çok daha iyi olmasına rağmen bir o kadar da karanlık yönleri vardır. mesela 12 eylül 1980 öncesi sürekli ecevit'le didişmesi, yeğeni yahya demirel'in hortumculuk olayı, 1992 ermenistan-azerbaycan savaşı'nda haydar aliyev'le gizlice işbirliği yapıp elçibey'e helikopter vermemesi, 40 yaşında emekli olmak gibi saçma sapan kanunlar çıkarması vb. gibi.

dün akşam gözlerimin önünde o aboneliği geri alanı bulursam soracağım; "iki saniyelik mutluluğu neden bana çok gördün be hey vicdansız? ne vardı azıcık mutlu olsaydım. ben uyurken alsaydın aboneliği geri. gözlerimin önünden kayıp gittin be..."

günaydınlar herkese fakat benim günüm pek aydın değil maalesef. canım adana'm şaşırtmıyor, bi sıcak bi soğuk. sabah kalın giyindim öğlene terleyeceğime eminim.

kendimin sadece ben'i var

cümleten güno. ankara'da hava bugün en yüksek 4 derece olacakmış. soğuk havaların köpeği olarak bu durumdan çok memnunum efenim. sonunda kış geldi. şu sınavlarım da hayırlısıyla bitseydi tadından yenmezdi. tam param yok diye ağladıktan sonra bir fincan sıcak çikolataya 100 lira vermelik bir gün. pazartesiniz mübarek, sendromunuz kutlu olsun. kaçov.