zaman tüneli

yarı asil ingiliz cellat.

eski işyerimden cagırıyorlar beni.
sagolsunlar, zarif insanlar.
ama su anki işyerime katacaklarım ve onlardan ogreneceklerim henuz bitmedi.
gonlumde bes sene burda kalmak var kısmet olursa.
bes sene sonra teklifiniz gecerli olursa seve seve gelirim;) irtibatı koparmayalım ciciler.

nuh, 4. maddeyi tufan sonrası bizzat delip geçmiştir. ayrıca oğullarından hâm’ı, hâm’dan türeyecek soyu lanetlemiş ve sâm ile yâfes’e kul-köle eylemiştir. ayrıntılı bilgi almak isteyenler tanah’ın ilk kitabı olan genesis’i okuyabilirler.

adieu mon pays

1 - the walking dead
2 - heroes
3 - wednesday
4 - the purge
5 - lucifer

aklıma ilk gelenler bunlardı. olabildiğince uzun sürmesine dikkat ettim. çünkü uzun süre beğendiğim bir dizi , kaliteli iş çıkarmış demektir. yine de sıralama değişebilir.

arayüzü makyajlamak yapılsın tamam ama en azından şu sekme sesini kısma özelliği gelsin ya... ulan çok basit bir şey. youtube'dan açmışım müziği oyuna girecem , zangır zungur oyun müziği beynimde patlıyor. sonra oyun ayarlarına gir , sesini kıs bilmem ne diye uğraşıyorum. tabi o sırada youtube'da duruyor. dön bir de youtube'a müziği çalıştır...

şu yazılım dünyası beyinsiz yazılımcılarla dolu yemin ederim.

her bakımdan efsane şampiyondur. hikayesi , sesi , tarzı , kostümleri vs. her şeyiyle çok seviyorum. o yüzden en sevdiğim şampiyon. tabi ilk mainim olan ahri'nin yeri ayrı. :)

" bazıları sadece bağnazlıklarından nefretlerini yönlendirecekleri birilerini arıyolar. "

john verdon > kurt gölü

meşhur şarkıda geçen sözlerdir.

hayat zor. allah zorda kalanlara yardım etsin.

herkesin dna'sını , gen'lerini , nükleotit'lerini vs. tanrı yaratmışsa , seni sen yapan her şeyi tanrı çoktan yaratmış. makinesi kurulmuş oyuncak gibi. ipini birisi çekmiş sana sadece yürümek kalmış...

eskiden yaratıcı , zeki insanlar influencer olurdu. şimdi salaklar oluyor. günümüz " influencer " etiketine sahip insanların %90'ı saf salak.

çeşit çeşit sushi yedim. yengeç , kalamar , karides... öncelikle şunu söyleyim. sushi balon bir yemek. kesinlikle gastronomi ürünü değil. tamamen karın doyurmak için dizayn edilmiş uzakdoğu toplumu yemeği. doğru düzgün tat gelmiyor. oysa pirinç lapa olmasa ve kaşıklana kaşıklana yense lezzetini alırsınız. bir de deniz ürünleri ile harmanlanıyor çünkü eldeki malzeme bunlar...

ayrıca soya sosu koyuyolar yanına. çünkü tat yok abi. anca soyanın içine bandıra bandıra yiyince tat geliyor ağzınıza.

çeşitler arasında yengeç hariç pek beğenmedim. onun tadı tavuğa benziyor. ben tavukçuyum diye demiyorum ama gerçekten kalamar gibi deniz ürünlerinin yenilebilir yemek olduklarını düşünmüyorum. tarihi kıtlık trajedisi ile dolu toplumların , kaçış çaresi dışında başka bir şey değil.

ha her şeye rağmen hiç mi yenmez? bence tam olarak öyle de değil. açıkçası ilk başlarda hoş geliyor. sonra kötü olduğunu anlıyorsunuz. bence yılda 1 kez yenilebilir. o da yengeçli versiyon falan olmalı.

ilk çıktığı zamanlarda izlemiştim bu diziyi.

ilk bölümler efsaneydi. anti-woke şakalar bile vardı. anti-woke şakalara hem aşırı şaşırmıştım hem de baya gülmüştüm. malum bu virüsün girmediği yer kalmadı. böyle efsane kara mizah yapan content'in cesur bir şekilde davranması , eminim herkesi şaşırtmıştır.

sonra malesef monotonlaştı. hatta o kadar bayağılaştı ki " eh yeter artık " olmuştum.

sonra netflix satın almıştı diziyi sanırım. onlar biraz reboot gibi yaptılar ama yine aynı koridora girince zank diye bitirdiler. en son ne oldu bilmiyorum. umarım o son sahneden sonra bitmemiştir. her zaman dediğim gibi bu tarz content'lerin hiçbir zaman final olmaması lazım. hayır ne diye çekmiyolar yenisini anlamıyorum. eğer yeni senaryo aklına gelmediyse dinlene dinlene çekersiniz ne olacak. 2 senede 1 sezon gelmesine bile razıyım.

bu kitabı okuduğum zamanlarda texas holdem poker oyununu oynuyodum. fena tribe sokuyodu. *

reptile sevenler, ayılmak isteyenler...

güzel başladı , aşırı sıkıcı devam etti. gereksiz uzun olmuş zaten. tamam çekilen zorlukları hissettik ama bu kadar bayık senaryo yazmanıza gerek var mıydı? bolca aksiyon sahnesi ve akıp giden bir film bekliyodum.

düşük bütçeli rus filmi.

doğaya zarar , zamansız av , tanrılara meydan okuma gibi suçları işleyenleri cezalandıran devasa kurt.

ilkokuldayken alvin ve sincaplar en sevdiğim film serisiydi. deli gibi üçlemeyi izliyodum.

3. filmde adaya gitmişlerdi. izleyenler bilir , gemideki çocuk alman pastası ve başka donutlarda yiyodu. o gün anneme sormuştum ve yediği şeyin " alman pastası " olduğunu söylemişti. o günden beri biliyorum bu tatlıyı.

en sevdiğim tatlılardan birisi. hele o filmi izlerken denk gelirsem aşırı keyiflendiriyo sonra gidip alman pastasını elime yüzüme bulaştırarak yiyorum. *

kim bu tatlıyı icat ettiyse eline emeğine sağlık.

bütün ülkelerde , bütün dünyada tek bir hamle ile ekonomiler çözülebilir. yeter ki istenilsin.

devletler nakit para saçmalığını kaldırıp tamamen dijital sisteme geçerlerse , tek bir kuruş vergi kaçırılamaz. kayıt dışı ekonomi diye bir şey olmaz. hatta kayıt dışı göçmenler yaşayamayacağı için kayıt dışı göçmenler de azalır. böylece ekonomiler düzelir. zaten ekonomiler düzelince her şey düzelir.

değeri bilinmeyen hayatta kalan nadir kaliteli projelerden. malesef (yine) çinlilerin eline düştükten sonra önce içerden çürütülmüştür daha sonra oyun kendi haline bırakılıp radikal kararlar almaktan korkup sineye çekilmiştir.

birçok mmorpg severin haberi bile yoktur bu oyundan.