zaman tüneli

milyonlarca spermin arasında birinci geldim
yetmez mi
kolum yoktu bacağım yoktu
nerde olduğumu bilmiyordum
nereye gideceğimi de bilmiyordum
böyle bi ortamda sıkıysa sen başar bakalım

www.konhaber.com/guncel/oyu...

www.cumhuriyet.com.tr/yasam...

yoğun bakıma kaldırılmış.
şifalar diliyoruz.

çocuğa gerekli bakımı vermek, çocuğu büyütmek ailenin görevidir. yük olmak ne demek. aile, çocuğuna temel haklarını zaten sağlamak zorunda. devlet de bunu gözetmek zorunda.

(bkz: a perfect circle)
(bkz: antigen presenting cells)
(bkz: aktive protein c)

uzun yıllardır evli olanları dinlemeyin. en iyisi, siz hiç evlenmeyin. bak bana dua edersiniz. yol yakınken dönün bu yoldan.
edit: hiç evlenmedim, evlenmeye niyetim de yok. benimki gözlem daha ziyade.

allahınız yok sizin..

mal ayrılığı rejimi sözleşmesi imzalayıp öyle nikah kıyın. en sevecen, aşk dolu, iyi niyetli insanlar bile değişebiliyor yada en baştan kendini farklı biri gibi gösterebiliyor. insanlık hali, zamanla anlaşamazsınız. kırgınlıklarınız büyür ve umutla kurduğunuz evlilik şiddetli geçimsizliğe, sevgi nefrete döner. o yüzden mal ayrılığı rejimi sizi bir zamanlar ömrünüzü adayacak kadar sevdiğiniz karşı tarafa finansal zarar verme dürtüsünden korur. görece kolay boşanıp kendi yolunuza gidersiniz.

anlaşırsanız ve evliliğiniz de daim olursa zaten bireysel hesaplarınızı boşaltırsınız ortak hesabınızı doldurursunuz, evin arabanın tapusunu ortak alabilirsiniz vs. yani mal ayrılığı rejimi size seçenek sunar. duruma göre değerlendirirsiniz.

şu başlığı bir gavur asla anlayamaz. hayır, anadiline çevirseniz de anlamaz. neden biliyor musunuz? yayaya yol vermeyi lütuf olarak gören bir de üstüne şikayet eden kafa, bambaşka bir kafa da ondan.

300-500 bin nüfuslu avrupa kentlerinden birilerini birkaç kere ziyaret etmiştir, ortalığı gözlemlediğinde "yav ben bunları istanbul'da da yapmalyım, o kadar yol köprü yapıp geliştik, biz de siha ve togg üretiyoruz demek artık avrupalıyız" diye düşünmüştür herhalde.

avrupa'da moskova'yı saymazsan istanbul kadar çok kalabalık metropoller yok. en kalabalığı olan ve sürekli müslüman-afrikalı göçmen alan ve islamcı belediye başkanı tarafından yönetilen londra'nın geldiği nokta da ortada.

sen isviçre, avusturya, hollanda'da nüfusu fazla olmayan bir yerde bulunmuş olabilirsin ki güzel bir şey. ama nüfusu 20 milyona yaklaşmış istanbul'da aynısını yapmaya kalkarsan cesedinin kimliğini tespit edebilmek için dna testi yapmak zorunda kalabilirler. 30-40 tonluk tırların altında kalmak iyi bir şey değil çünkü.

zaten yaya geçidinde zar zor duruyorsunuz bir de üstüne laf etmeyin, araban var zaten her türlü hızlı gideceksin.
yaya geçidi=yayanın önceliği

karman kadar konuş

çalışmak zorunda kalan öğrencilere yapıştırılan hatalı etikettir.

bu söylemin semantik,* epistemiyolojik,* ontolojik* sorunları var.

aile'nin parasal desteğini alamamak, bu nedenle çalışmak ''zorunda'' olmak ne zaman ''yük olmamak'' diye yumuşatılıdı bilmem.

ortada aile varsa bir şekilde 'gelir-gider dengesinde gerekli düzenlemeler yapılmalı ve öğrenci desteklenmelidir. öğrenci ailesiyle bu ilişkiyi istemiyor olabilir*, öğrencinin desteklenmemesi onun için geliştirici diye düşünülebilir*, öğrencinin öğrenciliğinden ailenin hiç bir beklentisi, umudu, gelecek vaad eden hali yoktur*.

öğrencilik ciddi bir iş değil midir? öyle yandan çarkla yürütülmeli midir*?

''yük'' olmak başlı başına sorunlu yaklaşım. sen ailenin yaşlılığında destek ünitesisin ve onun soysürdürücüsü olarak güçlü olman ailenin varoluş gerekçesi zaten. di mi?

anladığım kadarıyla benim gibi liste başlıklarını seven bir yazar, akışta görüp de tanım girmek için tıklafığım başlıkların çoğu ona ait çıkıyor. :)

bunun bir de söyleyeceğini taksit taksit söyleyip, her kelimeye ayrı vurgu yapanı vardır ki insanı hayattan soğutur.

(bkz: bu bi takım oyunuuuuğğğ ıııığğ ğğıııı)

"üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur."



normalde kuzguncuk'a yürüyecektim fakat hava yağmurlu olduğu için sadece birkaç durak için otobüse binmek zorunda kaldım.

uzun cümle kurmakta, söyleyeceklerini toparlamakta zorlanan insandır.

valla söyleneni anlamayıp, alakasız yanıt verip, konuya döndürmeye çalışırken hala anlamayıp, sonradan kazanıldığı belli özel bir aksanla sürekli a-ha..a-ha..a-ha diyen insandan daha samimi.