zaman tüneli

yanında rahatsız hissettiğiniz kişiyle ilgili evham yapmıyorsunuz; içgüdüleriniz size doğru olanı bağırıyor. gerçek aşk acabalarla filizlenmez bu salaklığı ona anlatmalıyım, o da olmalı ile yeşerir. kimseye kendinizi ispat etmek, takdir etmesi için çabalamak zorunda değilsiniz. sizi gerçekten seven biri zaten sizi destekleyecek, sizi dinleyecek ve şefkatiyle sarıp sarmalayacaktır.

gerçek insanlar çirkinliği de güzellik kadar aynı iştahla kabul eder. herhangi bir konuda bambaşka şeyler düşünebilir, hissedebilir ve hatta sabahına çok saçma bulacağınız şeylere alınabilirsiniz ama günün sonunda haklı olmak değil mutlu olmayı seçersiniz. sevmek bedenin ötesinde ruhlarla sevişmekle bambaşka bir seviyededir. birinin kasıklarına değil ağzından çıkanlara hayranlık duyduğunuzda yanında çırılçıplak olmak; hayattaki en doğru kıyafetle, en muhteşem halinde olmak gibi hissettirir.

tekrardan hoşgeldiniz sayın yazar, yokluğunuz hissediliyordu. o metafor dolu tanımlarınızla yazadurun. *

waffle. ortalama bir hamurun üzerine yarım muz, iki çilek ile biraz çikolata atıp bunu da bıçak ve çatal kullanarak yemek hakarettir.

kopernik.

acı da olsa huzur verir, en fazla bir ay kıvranırsınız. makul kullanıldığında ilaçtır kredi kartı.

herhangi bir marka değildir, ev yapımı olması kafidir. en azından içine ne koyduklarını bilirsin…

bir canlı değil, can sahipleniyorsunuz. hasta yatağınızda bir an bile başınızdan ayrılmayacak, başınız ağırdığı anda yanınızda bitecek ve sizi yalnız bırakmayacak bir can.
-sokakta çok fazla var ve size muhtaçlar. alın. ben benim kızları e5 kenarından almıştım.
-başlarda çok korkacaklar, izin verin. kendinizi tanıtmaya çalışmayın, o sizinle tanışacağı zamanı bilir.
-veterinere sormadan yıkamayın. kirli görünüyor olabilir, suzun kaldığının işaretidir.
-mutlaka veterinere götürün. muayenesini yaptırın.
-artık bütün dünyası sizsiniz. ölene kadar da öyle kalacaksınız, ona göre. üzmeyin çocuğumu.
-silk solk aç bitir bokundan vermeyin sakın. mama alın yedirin.
-zamanı geldiğinde mutlaka kısırlaştırın. -o belli olacak her türlü zaten- çocuğa üzülüp, ay kıyamam falan diye takılmayın, zarar veriyorsunuz. -sahiplendiğini varsayarak yazdım-
-sürekli soru sorabileceğin bir veteriner seç ve darlayabil. o sana yol gösterecek.
-kedinin kılavuzu kendisidir. o sana rutinini öğretecek zaten, merak etme.
-sürekli fotoğraflarını çek, çok hızlı büyüyolar. gözün yaşlı bakıyon o fotolara, iyi oluyo.
-bana da fotoğraf at.
-güzel isim bul çocuğa. güzel bir tasma yaptır ve künyesinde ismi ve bir telefon numarası olsun, çok işine yarayacak.
-bol bol öp sıpayı.

bir aylığına kendini dünyanın en zengin insanı gibi hissettirir. o kart bir ay içinde yine dolacak.

vasat kötü demek değildir. orta, ortalama anlamına gelir. orta seviyede mi değil mi, vasatın altında mı bunu tartışınız.

nasıl ya? siz zaten borcun tamamını ödemiyor musunuz?

boyun eğin.
o sizi sahiplenecektir.
direnmeyin.
o evinize sızmanın bir yolunu bulacaktır.
benim bir sahibim var artık. beni sahiplenmek için hangi kediden tavsiye aldı bu pembe patik bilmiyorum. konuştular mı aralarında bilmiyorum. bak şu insan evladı bir ömür bakar sana seviyorsan git konuş bence mi dedi acaba ona kedi arkadaşı.

helal olsun be mansur başkan!
mansur yavaş’ın 2019 seçim vaadidir bu. bir yılda 58 kilometre metro yapacağım diyerek seçimi kazandı.
yedi yıl olacak bir santim yapmadı.

buyrun kendi söylüyor.

x.com/zafersahin06/status/1...

olmadığını gördükçe haklı ama acı bir kabulleniştir. fakat hep de böyle sürecek değildir. ümidin az olduğu yerde bile onu kaybetmemeli.

şemsiye. hem yağmurdan hem barzodan korur.

üyelerini yazar olarak adlandırması sebebiyledir. yazar ne olum sanki jack london efendime söyleyeyim agatha christie falanız. girdiler 2 gündem yorumu, 2 fotograf, 2 drama falan filan. akıştaki başlıklar: yazarların hissettiği, yazarların güne puanı vs buna entry girerken yazar gibi hissediyorsun anlaşılan. değil. biz sözlükçü, sözlük yazarı, suser vs bunlarız daha fazlası değil yazar hiç değil.

#2612114

kocaya gerek yok
3-4 tame alın

egondan mı kalmiyorsun zulme sessiz?
bunu da iyi ayırt etmeli. ben bazen * sorgularım kendimi. kahraman olmak için mi yoksa insan olmak için mi bozdum sessizliğimi *

kadıköy, anlık

bir preamfi tüp lambasıdır. rca şirketi tarafından 1940'lı yılların sonunda geliştirilmiştir. alanının * fiyat performans olarak en başarılı ürünlerinden biridir. özellikle mesa, fender, vox ve marshall gibi büyük amfi üreticileri de bu modeli sıklıkla kullanmışlardır.
hatta çoğu zaman bir preamfi lambalı ise içinde 12ax7 var demektir.
fiziksel olarak küçük boyutludur ve görece dayanıklı bir malzemedir. bulunması kolay, sürdürülebilirlik açısından da son kullanıcıyı genelde hiç üzmez.
şimdi biz bu malzemeyi preamfi katında neden tercih edebiliriz dersek;
kazancı yüksek, gürültüsü düşüktür. hemen hemen her enstrüman veya ses kaynağında aşağı yukarı aynı tepkiyle çalışır. kendine özgü harmonik bozulması, boyutuna nazaran karakteristiği gerçekten "sıcak" bir lambadır.
peki daha sıcakları yok muydu, elbette vardı fakat ses teknolojilerinde bazı kavramları kazanmak için bazılarından feragat etmek gerekmektedir. örneğin daha sıcak bir preamfi ya da amfi -lamba diyelim bundan sonra- karakteristiği arıyorsak, yanında gelecek olan gürültüyü kabul etmek durumundayız. özellikle kayıt için bu gürültüler günümüzde sorun olmasa da, bant ve plak dönemlerinde ciddi sıkıntılı vaziyetlerdi. çünkü o platformların da kendine özgü bir gürültüsü olduğundan, lamba ile yapılan her enstrüman kaydı +1 gürültü şeklinde ekleniyor ve sonuçta ciddi bir gürültü dünyası oluşuyordu.
işte 12ax7 tam da bu dengeyi tutturabilmiş bir lamba olarak hem endüstri mutfağına hem de son kullanıcıya ciddi bir rahatlık sağlamıştır.
özellikle lamba miksini ayarlayabileceğimiz preamfi modellerinde -studio projects vtb1- üzerindeki "tube mix" ya da "tube blend" gibi potanslarla bu lamba-devre ilişkisini ayarlamak çok daha rahatlık getirmiştir.
estetik anlamda kendine özgü bir mikro-kompresyona sahip olması, distortion ve overdrive karakterlerde gerçekten iyi iş çıkarması, saturasyon karakteri ve harmonik yapısı sebebiyle birçok müzisyen için bir devre elemanından ziyade, dost olmuştur.
-şaka değil, sadece bu lambayı kullanmak için kullandığım eski preamfiler var. hala kullanıyorum-
günümüz dünyasında aranan sıcak ve saturasyon anlamında doymuş bir sesi plug-in ve bazı tekniklerle yakalamak tabii ki mümkün fakat hala tam olarak taklidini yapabiliyor değiliz. evet, çok güzel sesler çıkabiliyor dijital dünyada fakat lambayı hala bire bir olarak yapabiliyor muyuz sorusuna naçizane hayır diyorum her seferinde.
aslında işin özü bir ritüel gibi geliyor bana. kayda girmeden önce lambanın iyi çalışması için preamfiyi saatler önce çalıştırmak, lamba ısındıkça az da olsa görünen parlaklığının artması, çok yüklenince göz kırpar gibi ışığın azalması vs çok güzel şeyler.
organik hissettiriyor insana. pluginlerde o ruh yok pek.
üzerindeki soluk vu-meter'da görünen yeşil ve sarı ışıklar, analog vu-meter'da sinyal çok yükselince ibrenin "clip" ibaresine vurması, bazen takılı kalması... bunların hepsi gerçekten güzel.
özellikle iyi bir lambalı preamfinin iyi ısıtılmış lambasından çıkan ses hiçbir şeye benzemez. lamba ısındıkça kulağınıza gelen sesin de o kadar ısındığını deneyimlemiş olursunuz ve bu gerçekten harikadır.
aslında sature ediyor sesi sadece fakat duyumda öyle olmuyo.
bazen bir puro, sadece bir puro olsa da, bazen bir puro, sadece bir puro değildir.
sevgilerimle.