zaman tüneli

yav bi dur ortalık çok karışık zaten

hoşgeldin sıfır. hepimiz sırayla kürkçü dükkanına dönüyoruz. seni gördüğüme sevindim. her şey her zaman yolunda olsun.

sesci, shitposter -vs- sesci, shitposter

başlık ve görselden ziyade 49'a yeter denmesi beni daha çok şok etti.

valla gram heyecanım yok, sonuç ne gelirse gelsin şaşırmam yani öyle bir maç olacak.

taş kalpli, realist bir asabi vs belalı civciv.*

görüyorum ki eski bir sözlük efsanesi daha geri dönmüş. bu vesileyle hoş geldin demiş olayım.

doğulu üst kat komşumuz. sürekli yemediğim bir şeyler getiriyor. en son mumbar getirdi. ya barsak içinde pirinci neden yiyeyim ben mesela. bok yoluna bir şey ddoldurmak da ne bileyim..

ik multimedia şirketi tarafından tasarlanan ve zannederim ki 2016 yılında duyurusu yapılan bir yakın alan referans monitörü*
efendim bu arkadaş ilk duyurulduğunda "bu kadar küçük hoparlör mü olur youv" falan diye gevşek gevşek gülmüştüm. sene başında duyuru yapıldı fakat zannederim 2016 yılının sonlarına doğru piyasaya sürüldü.
bu arkadaşın en büyük özelliği küçük. gerçekten küçük. ekranlarımın sağında ve solunda duran yamaha hs7'lerimin bir tanesinin 13 kilo olduğunu hatırlatmak isterim. bu arkaşların ise totali 2 kilo civarında. şimdi olur, hallederiz onu da, bu arkadaşın çok önemli özellikleri var.
abi eleman iyi. gerçekten çok iyi bir ses karakteristiği var. ilk dinlediğimde şok olmuştum. özellikle minicik boyutuna rağmen o bas tepkisi var ya, kafayı yemiştim. kıyaslama yapmak gibi olmasın ama hs7'lerimle müzik dinlerken her zaman bir subwoofer'a ihtiyaç duyuyorum -bas bölge evimizdir-
çünkü hs'lerde bas yok abi. var da desinler diye var.
iloud monitorler ise....
gerçekten o boyutla inanılmaz işler başarıyor. kick var, bass gitar duyuyorum, biraz low mid çalışayım desen onu da yapıyor. tabi ki bunda bass portunun önde olmasının da etkisi var fakaaat asıl can alıcı nokta şu; bas bölgeyi iyi çalıştırdığı yetmiyor, bir de doğru çalıştırıyor.
bu ne demek; şimdi bas bölgeyi -bundan sonra düşük frekanslar olarak adlandıracağız- duyuran hoparlör yok muydu, vardı tabi olmaz olur mu? hepsi doğru mu çalıştırıyordu peki, hayır.
bu monitörler ise nerede olduğuyla çok ilgilenmeksizin bayağı bayağı düşük frekansları doğru veriyor. ki sadece bu özelliğinden dolayı ödül almıştır. -musicradar'da yayınlandıydı, üşendim şimdi-
bu tip araçlarda demiştim ya, bazı şeyler için bazı şeyleri harcarız diye. mesela iyi bir bass tepkisi için bazen yüksek frekansları bazen de mid frekansları harcayabiliriz. tolere edilebilir seviyede olmak koşuluyla tabi. bu arkadaşta çok bir şeyden ödün vermenize gerek kalmıyor. kadifeye dokunmak gibi bir frekans cevabı var arkadaşımızın.
total çıkış gücü 50w ve class d amfiler kullanıyor. üzerinde dsp de mevcut -meraklısına-
aynı zamanda arkadaşımızın arkasında bulunan switch'ler sayesinde masaya mı koydun, bir ayağa mı koydun, eğri mi duruyor yoksa düz mü, odanın akustiğine göre falan frekans tepkilerini ayarlayabileceğiniz bir paneli de mevcut.
şehir dışında live* işlere giderken bavulun içine atıp, devam ediyorum. özellikle doğu illerimizde teknik malzeme ve firmaların yetersiz olmalarından dolayı rahat çalışabilmek adına almıştım ve gerçekten konser alanlarının iğrenç koşullarında bile tertemiz çalışmaya devam etti.
bluetooth ile bağlanarak multimedya hoparlörü olarak da kullanmanız mümkündür.
piyasaya çıktığı vakitlerde herkes ama herkes "bu ne la" gibi tepkiler vermiş, sonrasında cihazı test ettiklerinde ağızları gerçekten açık kalmıştır. iyi övdük.
teknik kısımdan bağımsız kullanıcı ağzıyla yorumlamak istedim. meraklısı varsa konuşuruz tabi.
boyu değil işlevi sloganının hakkını veren tek malzemedir*
ne işle uğraştığınızdan bağımsız, iyi müzik, iyi ses deneyimi için alınır mı sorusunun cevabı "hemen al" olur, bana sorarsanız.
yenilenerek "pro" ekiyle bir üst modeli çıktı fakat onu yeterince deneyimleyemedim. uğraşınca onu da yazarız.
sevgiler.

not:biraz dağınık bir yazı oldu ama sağlık olsun.

pişt güzellik hala mesaj atacaksın. aylar yıllar oldu gelmedin.

candır.
hele kamp alanında ateş çukuru açıp, kendi topladığın kuru ağaç dalları ile desteklenen kömür ateşindeyse ayrı bir keyiftir.

ben her yerde aşağı yukarı böyleyim.
ufak nüanslar var tabi.

yoldaş koca mı bulmuş kendine ben tam anlamadım mevzuyu.

bein’in muhtemel 11’inde davinson bek, arda stoper görünüyor.

davinson ne derece bek oynar soru işareti,
arda daha büyük soru işareti,
son maçında hazır olmadığını gördüğümüz ilkay soru işareti,
henüz tam randıman veremeyen lemina soru işareti,
osi’nin vaziyeti soru işareti,
başına bir şey gelse yerine oynayacak icardi soru işareti…

anlaşılan okan buruk fener’i kafakola alacak. *

türk kahvesi ile filtre kahveyi ayırt edememek de ne bileyim? ama itiraf edeyim, yeni nesil coffee shoplarda satılan kahvelerin çoğu arasında çok da kayda değer bir fark hissetmiyorum. bu da bizim cehaletimiz olsun.

#3808928

yooo... ben ayı buraya kaydolunca geldim buralara. o olmasa belki duymazdım bile bu sözlüğü.

hakaret sayarım. ne o öyle yaaa. onlarca kahve arasından içtiğim türk ve filtre kahve markasını ve starbucks / kahve dünyası tadlarını ayırt ederim, gık demem. öylede adamım işte.

komşu dediğin böyle olur, süreklisine gerek yok lütfedip düşünmesi dahi yeterlidir. yarı yolda bırakmaz o komşu aynı evde yaşamazsınız ama aileden biri gibidir. ben çocukken komşuluk ilişkileri tam da böyleydi lakin günümüzde çok şey değişti artık aynı apartmanda oturduğumuz adamı tanımıyoruz.

küçükken naylon(laylon) ayakkabıyı çıkarıp kum taşırdık. ayakkabı bir kamyon olurdu. o kumu doldurup az öteye dökerdin. şimdi bu büyüyünce çok saçma geliyor. afedersiniz hatta çok safça. o an için ama o yaşlarda demek ki çok eğlenceliymiş. şimdi ayakkabısınını çıkarıp kum taşıyan var mı . yok.

ama bayağı büyük oyuncak bir kepçe olsa kepçeyle o kumu alır büyük kamyona koyardım. beni kınayan erkekler de katılırdı bana . bir kere de ben koyuyum ya . öyle olur mu bak şöyle olacak diye. bazen erkekler büyüsede çocuklukları hep kalır.

"erkek değil misiniz, hepiniz aynısınız" da diyordur.