zaman tüneli
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
hayat, her an her şey olabilir ile bu ülkeden bi bok olmaz arasındaki ince çizgide gidip geliyor.
devamını gör...
popüler olmayan sözlük yazarlarının yazma amacı
bakkaldan takipçileri görme şeysi almak. ilk günlerde birisi karşılıklı takipleşelim dedi ben de takip ettim. bildirim gelmesini falan sonradan öğrendim beni takip ediyor mu yoksa kandırıldım mı tek derdim bu. o arada kısmet olursa evlenirim de o çok önemli değil.
devamını gör...
bizim sonumuz da varsın darağacı olsun diyen bahçeli
rasim ozan kütahyalı: "bu barışın olması için darağacında sallanmaya bile hazırım.
terörsüz türkiye süreci bozulsun yeniden asker, polis şehit olsun isteyenler tutuklanmaya hazır mı? ümit özdağ gibi.
eğer bir taraf darağacında sallanmaya hazırsa sen de tutuklanmaya hazır olacaksın."
kaynak
gelinen noktada artık bir gerçek var: devran değiştiğinde bunlara gerekeni yapmak. istiklal mahkemelerini yeniden kurmaya gerek yok.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
efenim, ben deniz ömrünün yarısını görmüş, kalan yarısının bilinmezliğine de lila ojeler sürdüğü tırnaklarının bulunduğu parmaklarla nah çeken bir tipi de içinde barındıran, gel gitli bir bireyim.
ölümden ölesiye korkarken (evet, bu cümlenin kendisi bile kendi kuyruğunu ısıran bir ouroboros), garip bir şekilde de yaşama sıkı sıkı tutunan, çelişkilerini altın kaplama çatlaklarından sızdıran sıradan bir faniyim. gerçi ölüm korkusu, hayatın bizzat kendisine dönüştü. korkmasam bu kadar diri olmazdım belki de, o da ayrı bir trajikomik yan ürün.
böyle anlarda, yani "kimim, bu gezegene nereden geldim?" sorularının kafamda cima eylediği günlerde, kendimi hatıralar geçidine atıyorum, çünkü insan dediğin şey... birkaç hatıradan ibaret değil mi? dünyadaki varlığımızın, hatıraların toplamından oluşması fikri beni hem büyülüyor hem de panikletiyor.
sonra birden, "bir gün bir kafa travması yaşasam ve her şeyi unutsam ne olurdu?" diye düşünürken buluyorum yine kendimi. bu sorunun kenarından geçerken, 20 yaşımdaki o yazgı geliyor aklıma akabinde, ne yapıp edip yakama yapışan bipolar tanısı... o dönem beni bir güzel ters yüz etmişti. kim olduğunu unuttuğun bir dünyaya uyanmak fikri bana o günlerin üstünden bakınca tanıdık geliyor. psikotik maninin zirvesinde her zerrem kainata karışırken, ardından majör depresyon çukurunda her şeye yabancılaşma hissi... hafızanın kaydına eni vici vokke vokkeee diye dalma hali...
kim olduğumu unuttuğum bir dünyayı adımlarken “yeterince özgür müyüm?” diye soruyorum bazen hala. ve cevap, evet... kesinlikle. insan bazen o kadar özgürdür ki, evren bile "sakin ol şş tamam" diye gerçekliğini hatırlatır. kimlik, o kadar parçalı ve hepsinin muazzam dağılışındaki koordinatları unutmak için bazen ölüme razı. çözerken dağılmayı seviyorum, parçalarımda bütünü seziyorum ve tüm selamları yazının sonuna saklıyorum.
ölümden ölesiye korkarken (evet, bu cümlenin kendisi bile kendi kuyruğunu ısıran bir ouroboros), garip bir şekilde de yaşama sıkı sıkı tutunan, çelişkilerini altın kaplama çatlaklarından sızdıran sıradan bir faniyim. gerçi ölüm korkusu, hayatın bizzat kendisine dönüştü. korkmasam bu kadar diri olmazdım belki de, o da ayrı bir trajikomik yan ürün.
böyle anlarda, yani "kimim, bu gezegene nereden geldim?" sorularının kafamda cima eylediği günlerde, kendimi hatıralar geçidine atıyorum, çünkü insan dediğin şey... birkaç hatıradan ibaret değil mi? dünyadaki varlığımızın, hatıraların toplamından oluşması fikri beni hem büyülüyor hem de panikletiyor.
sonra birden, "bir gün bir kafa travması yaşasam ve her şeyi unutsam ne olurdu?" diye düşünürken buluyorum yine kendimi. bu sorunun kenarından geçerken, 20 yaşımdaki o yazgı geliyor aklıma akabinde, ne yapıp edip yakama yapışan bipolar tanısı... o dönem beni bir güzel ters yüz etmişti. kim olduğunu unuttuğun bir dünyaya uyanmak fikri bana o günlerin üstünden bakınca tanıdık geliyor. psikotik maninin zirvesinde her zerrem kainata karışırken, ardından majör depresyon çukurunda her şeye yabancılaşma hissi... hafızanın kaydına eni vici vokke vokkeee diye dalma hali...
kim olduğumu unuttuğum bir dünyayı adımlarken “yeterince özgür müyüm?” diye soruyorum bazen hala. ve cevap, evet... kesinlikle. insan bazen o kadar özgürdür ki, evren bile "sakin ol şş tamam" diye gerçekliğini hatırlatır. kimlik, o kadar parçalı ve hepsinin muazzam dağılışındaki koordinatları unutmak için bazen ölüme razı. çözerken dağılmayı seviyorum, parçalarımda bütünü seziyorum ve tüm selamları yazının sonuna saklıyorum.
devamını gör...
iki nokta üst üste parantezi kapat
gülücük emojisi yerine bunu kullanıyorum ben. emoji yapmacık geliyor nedense.
devamını gör...
sözlük radyosu kaçak yayınları
henüz yeniyim, olayı nedir buranın? parçalar çok iyi bu arada.
devamını gör...
hastaneye tek başına giden kişi
ulan tamam sinemaya, kafeye tek giden insanları ötekileştirdiniz, uzaylılaştırdınız, "neden artık ölmüyorsun ki" dediniz de eli ayağı tutan ve fiziksel olarak hastaneye gidebilme gücüne sahip birini de yalnız diye yaftalamayın be kardeşim.
ölüp tabuta girsek "offf napıyosun daracık yerde, hiç mi arkadaşın yok yarısını döke döke birlikte kahve içeceğin??" diye darlayacaksınız.
bir noktada durmanız ve tek başına çeşitli faaliyetler gerçekleştiren insanları öcüleştirmeyi bırakmanız gerek dostlarım.
hastane, bunun için iyi bi yer gibi mesela.
ölüp tabuta girsek "offf napıyosun daracık yerde, hiç mi arkadaşın yok yarısını döke döke birlikte kahve içeceğin??" diye darlayacaksınız.
bir noktada durmanız ve tek başına çeşitli faaliyetler gerçekleştiren insanları öcüleştirmeyi bırakmanız gerek dostlarım.
hastane, bunun için iyi bi yer gibi mesela.
devamını gör...
gece yazıları
gecenin kanlı canlı karşımda durup çemkirdiği saatler. günün anlam ve önemine katkı sağlamak amacım diyor, hadi bakalım biraz seni zorlayayım, biraz saçlarını çekeyim, dudaklarını büzüştürüp tatsızlaştırayım bütün düşünce sistemi diyor. ne de terbiyesiz. oysa bugünün anlam ve önemi yeterince iyi değil miydi. bu ayna karşısına geçmiş gece kılıklı kendimden fazlasıyla rahatsızım ve onu bir an önce yatağına yatırmak için harekete geçmem gerekiyor.
ben onun kadar çemkiremem ama nazik davranırsam belki uykuya dalabilir.
gel bakayım diyorum, bırak şimdi saçlarımı çekmeyi dudaklarıma da dokunma, onlar bana lazım.
keyifleniyor karşımda. eee diyor ne yaptın bakalım bugün. anlam ve önem arz ediyor muydu?
etmesi gerekmiyor sen de biliyorsun bunu diyorum, illa gece olarak kendini tanımlamak istiyorsan sürekli gündüze yüklenmemen lazım. zıt değilsiniz ki siz diyorum. ayrıca bu düşünce eskimedi mi? zıtlıkların bütünlüğü falan çok demode diyorum.
kaç bin yıllık düşünceye demode demek? sen kendini ne sanıyorsun diyor bana ve gerçekten saçlarımı çekiyor.
çemkiremem belki ama canım acıyor ve ben de onun saçını çekiyorum.
siz hiç gecenin saçını çektiniz mi?
çekmeyin. çok kızıyor.
ben onun kadar çemkiremem ama nazik davranırsam belki uykuya dalabilir.
gel bakayım diyorum, bırak şimdi saçlarımı çekmeyi dudaklarıma da dokunma, onlar bana lazım.
keyifleniyor karşımda. eee diyor ne yaptın bakalım bugün. anlam ve önem arz ediyor muydu?
etmesi gerekmiyor sen de biliyorsun bunu diyorum, illa gece olarak kendini tanımlamak istiyorsan sürekli gündüze yüklenmemen lazım. zıt değilsiniz ki siz diyorum. ayrıca bu düşünce eskimedi mi? zıtlıkların bütünlüğü falan çok demode diyorum.
kaç bin yıllık düşünceye demode demek? sen kendini ne sanıyorsun diyor bana ve gerçekten saçlarımı çekiyor.
çemkiremem belki ama canım acıyor ve ben de onun saçını çekiyorum.
siz hiç gecenin saçını çektiniz mi?
çekmeyin. çok kızıyor.
devamını gör...
bütün şarkıları mükemmel olan albümler
azer bülbül;
ateş düştüğü yeri yakar, üzülmedim ki, duygularım, ben sana vurgunum, zordayım / canım yanıyor.
ateş düştüğü yeri yakar, üzülmedim ki, duygularım, ben sana vurgunum, zordayım / canım yanıyor.
devamını gör...
yazarını utandıran başlıklar
(bkz: üçüncü köprü)
geçen ay 155 bin araç geçmiş 3.köprüden.
gereksiz olan köprü değil. üçüncü köprü başlığını açıp bilip bilmeden eleştiren yazarın kendisi.
geçen ay 155 bin araç geçmiş 3.köprüden.
gereksiz olan köprü değil. üçüncü köprü başlığını açıp bilip bilmeden eleştiren yazarın kendisi.
devamını gör...
gece yazıları
bu yazılarda 'gece' aramakta benim dramım olsun.
gece yazıları nerde? illa ben mi yazacam? al madem:
bir gece daha başladı. sabaha kadar gece artık. sokak lambaları hiç gündüzün yerini tutar mı? hüzünlenmekle, nemlenmek bir lamba için aynı şeydir. ya benim gözlerim için... gece bana çöker, siz uyurken etrafı izlerim. sonra uyanırsınız. titrek adımlarla gidersiniz. gelecek geceye kadar ben yine yalnız.
gece yazıları nerde? illa ben mi yazacam? al madem:
bir gece daha başladı. sabaha kadar gece artık. sokak lambaları hiç gündüzün yerini tutar mı? hüzünlenmekle, nemlenmek bir lamba için aynı şeydir. ya benim gözlerim için... gece bana çöker, siz uyurken etrafı izlerim. sonra uyanırsınız. titrek adımlarla gidersiniz. gelecek geceye kadar ben yine yalnız.
devamını gör...
jhon duran'ın gol sevinci
en az 3 maç ceza alması gereken sürtük hareketi. federasyonu geçtik, devlet bile fener'e çalışıyor!
galatasaray nasıl sana sapladı ama!
galatasaray nasıl sana sapladı ama!
devamını gör...
hastaneye tek başına giden kişi
ben servis aracıyla giderdim, çaşitli branşlarda onlarca hastane çalışanıyla, her gün. yalnız hissettirmezdik birbirimize. ama şöför hep yalnız giderdi. başka şöför görmedim hiç yanında.
hastaneye yalnız giden servis şoförü dür.
notalı sıçmık.
hastaneye yalnız giden servis şoförü dür.
notalı sıçmık.
devamını gör...
jhon duran'ın gol sevinci
ikoş un sevgilileri ile ilgilenin. duran ın bir organını ne yapacaksınız?
devamını gör...
yanlış başlığa tanım girmek
reklamlardan da oluyor ya. geçen yalniz kurt nato barış gücü ile ilgili görüşlerini kadın yazarlardan erkek yazarlara tavsiyeler başlığına yazmıştı. kimse sorun etmedi o gün hep erkekler tavsiye verdi. beta lena da başlığı yanlış anlamış erkeklerden kadınlara tavsiyeler sanmış aldı gitti oradan feminizmin dibini sıyırmak mı dersin bacaklarında puro saran kadınlardan girip kadın ineklerin sağılmasından çıkması mı dersin.
mesela kapuçinonun kapıyla bi ilgisi var mı? yok. ama proletaryanın puroyla ilgisi varmış. ben de o gün öğrendim. devam edeyim mi napayım? yüksek iq ihtiva edenler buraya kadar dayanamaz appiah futbolu bırakmış yav ben öleyim.
mesela kapuçinonun kapıyla bi ilgisi var mı? yok. ama proletaryanın puroyla ilgisi varmış. ben de o gün öğrendim. devam edeyim mi napayım? yüksek iq ihtiva edenler buraya kadar dayanamaz appiah futbolu bırakmış yav ben öleyim.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
her şeyin değil bazı saatlerin, günlerin güzel olacağı, güzel kelimesini ilk defa alelade söylettirmeyecek bir yıl diliyorum. sadece güzel anlara ihtiyacım var bunu biliyorum ama öyle sıradan huzurlu anlara değil dönüp baktığımda eski benin güzel parçalarını içimde yeniden yeşertip yaratmak isteyeceğim anlar... yaratımı istiyorum ben yaratmanın bedenim ve benliğimdeki tezahürünü tüm gücüyle yaşamak istiyorum. yaratmak istiyorum. birilerinin o yüksek mertebeye ulaşmak olarak gördüğü kusurlu ama gerçek eseri ortaya koymak istiyorum. o eser olmak istiyorum. sevilmenin tasvirini hangi dilde kaç farklı şekilde öğrenirsem sevebilirim bilmiyorum. bu yüzden öğrenmek değil arzuladığım nesnenin olmak ve ulaşmak istediği versiyonlarını dönerboşluğumda deneyimlemek istiyorum. kelimelerin çok anlamlılıktan anlamını yitirdiği noktada suskunluğun rahatlığını hatırlatan bir adam tanımak istiyorum. sevince değil sevmeden değil seviyorken; bir şeyler devam ediyorken ben olmak, aynı zamanda ben olmaya doğru adımlar atabildiğimden seviyor olabilmek istiyorum. zihnimi ağrıtan ve yavaş yağmur damlaları şeklinde kendini hissettiren usul düşüncelerimi benimsemek, benimsemenin rahatsızlığına duyduğum öfkeyi dönüştürmek istiyorum. hiçbir şeyi yok etmek istemiyorum. kokuşmuşlukların üstünü kapatan hiçbir örtüyü de istemiyor ve hepsini bedenimin kapalı kutularına atmak istiyorum. sever gibi denemek istiyorum.olmak istiyorum. olur gibi olmak korkutucu,zihnime sancı kaynağı.
iktidarımın silik baskısı altında kimlik yoksunluğu yaşamakla olur gibi olmaktansa hakkını vermiş bir olmayış, ol(a)mayış,(yok)oluş çok daha takdirimi hak ediyor aklımın nezdinde. ben bazen de azalıyorum. o öz sıvı dökülüyor içimden ama öyle yavaş bir hareketlilik içinde dökülüyor ki ıslanan zemin görünmez oluyor ta ki azaldığımı içimin aynalarında görene kadar. o gördüğüm an ise düşemiyorum. kayıyorum defalarca ama varlığım öyle güçlü bir bariyer kuruyor ki düşmüyorum,düşemiyorum. düştüğümdeki kazançlarımı merak ediyor, kaybettirdiklerini anlatan sözleri benimsemeye çalışıyorum. sonra ise benimseme işine dair beceriksizliğimi sözleri geçiştirişimden anlıyorum. yine de, her şeye rağmen neden hala el sallıyorum ihtimallerin büyüsüne? çırılçıplak bir gerçeklik ve ben yine giyiniyorum
yazıp silmiştim, tekrar vazgeçtim kalsın burada
iktidarımın silik baskısı altında kimlik yoksunluğu yaşamakla olur gibi olmaktansa hakkını vermiş bir olmayış, ol(a)mayış,(yok)oluş çok daha takdirimi hak ediyor aklımın nezdinde. ben bazen de azalıyorum. o öz sıvı dökülüyor içimden ama öyle yavaş bir hareketlilik içinde dökülüyor ki ıslanan zemin görünmez oluyor ta ki azaldığımı içimin aynalarında görene kadar. o gördüğüm an ise düşemiyorum. kayıyorum defalarca ama varlığım öyle güçlü bir bariyer kuruyor ki düşmüyorum,düşemiyorum. düştüğümdeki kazançlarımı merak ediyor, kaybettirdiklerini anlatan sözleri benimsemeye çalışıyorum. sonra ise benimseme işine dair beceriksizliğimi sözleri geçiştirişimden anlıyorum. yine de, her şeye rağmen neden hala el sallıyorum ihtimallerin büyüsüne? çırılçıplak bir gerçeklik ve ben yine giyiniyorum
yazıp silmiştim, tekrar vazgeçtim kalsın burada
devamını gör...
yağmurda sürüklenen çalıkuşu ve dangalak ahmet
ben ülkenin en iyi, en ünlü, en harikulade kitabı olan reşat nuri’nin çalıkuşu kitabıyım. benim sayemde bir sürü öğretmen idealist bir öğretmen oldu. bu ülke şu an ayaktaysa en önemli sebebi benim bence. ancak dangalak sahibim ahmet kıymetimi bilmiyor. altın çantalarda taşınacağım yere, ne bileyim evin en nadide köşesine koyacağı yerde beni, har vurup harman savuruyor. hatta biliyor musunuz okurken benim sayfalarımı büküyor. insan bi kitap ayracı alır be.
(sahne ahmet’e geçer)
ben ahmet, edebiyat öğretmeniyim edebiyat öğretmeni olmamdaki asıl etken canım kitabım reşat nuri’nin çalıkuşu kitabı, bugün idealist bir öğretmensem bu kitaptaki feride karakteri sayesindedir. kitabım ilkokul 8. sınıftan beri bende, maalesef biraz hoyratça kullandım kitabı, cahillik işte, eskidi, buna o kadar fazla dertleniyorum ki.
(sahne tekrar kitapta)
işte bu dangalak ahmet efendi, tüm ülke sel uyarısıyla çalkalanırken, fırtına, dolu uyarısı verirken meteoroloji, sakın dışarı çıkmayın derken tüm memur camiası, eline beni aldı üniversite kütüphanesine gitti ders çalışmaya. hadi gittin ben ne alaka, 50 kere okudun zaten arkadaş beni.
(sahne ahmet’e geçer)
bir haftasonu tekrar başmak istedim benim emektara, marmara üniversitesi’nin göztepe kampüsüne yürümeye karar verdim, sessiz bir kütüphane, beni de içeri alıyorlar. ama o gün fırtına, sel uyarısı veriyormuş tüm haber kanalları, ben haberleri takip etmem, nereden bilebilirdim ki?
(sahne kitapta)
ışte benim salak ahmet efendi aldı beni moda’dan göztepe’ye yürüyecek.
ikisinin arası nereden baksan 10 kilometre falan, bin otobüse git işte, adamda beyin yok ki. cimri dangalak. bu yürürken bir fırtına başladı bir dolu başladı, ben zaten o zaman anladım son günlerim olduğunu.
(ahmet’te)
ben yürümeyi severim, benim için bir hobi bu, o gün de her zamanki yürümeye, yürüyerek gitmeye karar verdim. hava kapalıydı ama önemsemedim, ne salakmışım, bir fırtına başladı, bir dolu başladı, nereye kaçacağımı şaşırdım, ben önemli değildim o an, ah kitabım, ah emektar, kendimi nasıl affedeceğim ki?
(kitaptayız)
fırtına ve yağmur başlayınca ben bildiğim bütün duaları ediyorum ama önce önlem sonra tevekkül değil midir azizim? benim sahibin elinden kayıp yağmur suyuna kapıldım, benimki bağırıp çağırıyor, ağlama numaraları yapıyor, rolcü pezevenk. benim orada gözüm bi karardı, sonrasını hatırlamıyorum, gözümü açtığımda cennetteydim.
(ahmet)
fırtına başlayınca hemen kitaba sarıldım ama nafile, kitabım sulara kapıldı, arkasından koştum ama olmadı, annem öldüğünden beridir böyle bir acı yaşamamıştım, ağladım, zırladım ama ne işe yaradı ki, kitabımı kurtaramadım. günlerce evden çıkmadım, psikiyatriye gittiğimde doktor intihar riskinden dolayı yatış verdi. gözümü açtığımda erenköy ruh ve sinir’de yatışım başlamıştı.
(kitaptayız)
sahibime kızgın olsam da cennette rahatım, yediğim önümde yemediğim arkamda. sahibimi yine de affediyorum, dünya hayatından kurtuldum, belki de iyi oldu, son cümlemi feride için sarfediyorum:
“kamran allah belanı versin”
(ahmetteyiz)
kitabımı kaybettiğim için çok üzülüyorum ama erenköy ruh ve sinir bana iyi geldi. insan her acıya alışıyor. buradan çıkmama da çok az kaldı. hayat devam ediyor. son cümlemi canım feride’m için sarfediyorum:
“kamran allah belanı versin”
(sahne ahmet’e geçer)
ben ahmet, edebiyat öğretmeniyim edebiyat öğretmeni olmamdaki asıl etken canım kitabım reşat nuri’nin çalıkuşu kitabı, bugün idealist bir öğretmensem bu kitaptaki feride karakteri sayesindedir. kitabım ilkokul 8. sınıftan beri bende, maalesef biraz hoyratça kullandım kitabı, cahillik işte, eskidi, buna o kadar fazla dertleniyorum ki.
(sahne tekrar kitapta)
işte bu dangalak ahmet efendi, tüm ülke sel uyarısıyla çalkalanırken, fırtına, dolu uyarısı verirken meteoroloji, sakın dışarı çıkmayın derken tüm memur camiası, eline beni aldı üniversite kütüphanesine gitti ders çalışmaya. hadi gittin ben ne alaka, 50 kere okudun zaten arkadaş beni.
(sahne ahmet’e geçer)
bir haftasonu tekrar başmak istedim benim emektara, marmara üniversitesi’nin göztepe kampüsüne yürümeye karar verdim, sessiz bir kütüphane, beni de içeri alıyorlar. ama o gün fırtına, sel uyarısı veriyormuş tüm haber kanalları, ben haberleri takip etmem, nereden bilebilirdim ki?
(sahne kitapta)
ışte benim salak ahmet efendi aldı beni moda’dan göztepe’ye yürüyecek.
ikisinin arası nereden baksan 10 kilometre falan, bin otobüse git işte, adamda beyin yok ki. cimri dangalak. bu yürürken bir fırtına başladı bir dolu başladı, ben zaten o zaman anladım son günlerim olduğunu.
(ahmet’te)
ben yürümeyi severim, benim için bir hobi bu, o gün de her zamanki yürümeye, yürüyerek gitmeye karar verdim. hava kapalıydı ama önemsemedim, ne salakmışım, bir fırtına başladı, bir dolu başladı, nereye kaçacağımı şaşırdım, ben önemli değildim o an, ah kitabım, ah emektar, kendimi nasıl affedeceğim ki?
(kitaptayız)
fırtına ve yağmur başlayınca ben bildiğim bütün duaları ediyorum ama önce önlem sonra tevekkül değil midir azizim? benim sahibin elinden kayıp yağmur suyuna kapıldım, benimki bağırıp çağırıyor, ağlama numaraları yapıyor, rolcü pezevenk. benim orada gözüm bi karardı, sonrasını hatırlamıyorum, gözümü açtığımda cennetteydim.
(ahmet)
fırtına başlayınca hemen kitaba sarıldım ama nafile, kitabım sulara kapıldı, arkasından koştum ama olmadı, annem öldüğünden beridir böyle bir acı yaşamamıştım, ağladım, zırladım ama ne işe yaradı ki, kitabımı kurtaramadım. günlerce evden çıkmadım, psikiyatriye gittiğimde doktor intihar riskinden dolayı yatış verdi. gözümü açtığımda erenköy ruh ve sinir’de yatışım başlamıştı.
(kitaptayız)
sahibime kızgın olsam da cennette rahatım, yediğim önümde yemediğim arkamda. sahibimi yine de affediyorum, dünya hayatından kurtuldum, belki de iyi oldu, son cümlemi feride için sarfediyorum:
“kamran allah belanı versin”
(ahmetteyiz)
kitabımı kaybettiğim için çok üzülüyorum ama erenköy ruh ve sinir bana iyi geldi. insan her acıya alışıyor. buradan çıkmama da çok az kaldı. hayat devam ediyor. son cümlemi canım feride’m için sarfediyorum:
“kamran allah belanı versin”
devamını gör...
bütün şarkıları mükemmel olan albümler
tarkan - karma
devamını gör...
kaynanasını pencereden attı
devamını gör...
