foofighter yazar profili

bu sanırım yeni gelen bir özellik bundan yeni haberim oldu ve cidden baya kötü.sözlük ,kullanıcıları olmazsa hiçbir anlam ifade etmeyen bir şey ve şu an reklamsız özgür olan bu sözlük bu hareketiyle aslında büyürse ne kadar tutucu olacağını gösteriyor. çok daha fazla yazabilirim bu konuyla ilgili ama uğraşmayacağım. bilen birisi hesabı silince bütün entrylerim siliniyor mu buna bir cevap verebilir mi?

edit: “ancak 180 günün sonunda hesabınız tanımları ile beraber kesin olarak silinmiş olur.” evet en geç 180 gün sonunda silinmiş olacak. böyle bir açık kapı bırakmaları güzel.

spartacus falan halt etmiş. keşke şöyle bi 3-4 sezon daha çekselerde izlesek. bu arada dizi öyle bir dizi ki kim kime atlayacak bilemiyorsun, bir ara pulloyla keko vorenus birbirine atlayacak diye çok korktum. ama bütün bu atlamalara rağmen ön planda olan şey cinsellik değil hikayesidir.

karanlığa gömüldüğünü hissettiğinde, belkide ekilmişsindir.

4 sene önce ekşide bir şeyler yazıp çaylak olduğum için sesimi duyuramıyordum. orda işler nasıl yürüyor bilmediğim için burayı araştırıp bulmuştum. buraya yazmaya başladığımda pandemi vardı insanlardan izole yaşıyordum, şu an yazıyor olmamın sebebide aynı sayılır pandemi yok ama bir takım sebeplerden dolayı insanlardan yine izole oldum, biraz iletişim yeteneklerim körelmesin diye yazıyorum denilebilir.

bende dahil spor salonlarındaki çoğu erkek sıkıntılı tipler. hayatlarındaki bir ya da birden çok problemin stresini orada atıyorlar. ayıplamıyorum ya da kızmıyorum kimseye zarar vermeden kendilerini daha iyi hale getirmeye daha iyi olmaya çalışan insanlar. uzun zamandır spor salonlarına giden birisiyim fiziğim hiç belli etmesede. belli etmiyor çünkü iki kere ameliyat geçirdim ve spor yaşantımı etkiledi ama hala yapıyorum çünkü günlük hayatın stresini atmada yardımcı oluyor. ama bazen salonda durupta etrafıma bakınca yaptığım şey çok saçma geliyor, canlılar için en önemli olan şey yani enerjiyi bir ağırlığı kaldırıp indirmekte kullanıyoruz. günün sonunda elde ettiklerimizin yanında aslında baya verimsiz görünen bir olay.

şimdiki aklım olsa asla yazmayacağım bölüm. staj arasan yoktur, yalvar yakar bulursun o da istanbuldadır. çok ilgi duyduğun bir alan değilse para için yapacaksan asla yapılacak iş değildir. belki parası için yapılacak son iştir. sektöre giremeden bırakıcam muhtemelen.

neredeyse bütün insansız deniz aracı simülasyonları bu işletim sistemine göre yapılmaktadır, bunun sebebi sanırım robot operating system’in (ros) linuxda iyi çalışmasıyla alakalı. fakat benim bilgisayarım windows olduğu için yaklaşık 10 gündür linuxa geçmeden bu simülatörleri çalıştırmaya çalıştım. windows subsystem (wsl) ile bir noktaya kadar geldim fakat o kadar uyumluluk problemi yaşadım ki artık bıktım. işin kötü yanı linux işletin sistemine geçtikten sonra bütün o ideleri falan kurmak zorunda kalacak olmak. ne docker ne .net ne python ne visual studio hiçbiri kurulu gelmeyecek birde bunlarla uğraşacağım. nereden bulaştım şu işlere bırakıcam bu işi bee.

evlatlarına ihanet etmesi her rüzgarda yönünün değişmesinden değil türkiyenin. her rüzgarda yön değişir dünün makbulleri bugün düşman olur ama sebep bu değil.

maltepe sahilde birkaç kez bulunma şansım oldu ve bence güzeldi. kötü olsada şaşırmam çünkü chp şahane bir parti değildir mesela izmirde onca zaman çözemediği pek çok sorun olmuştur buna en güzel örnek sokaklardaki pis kokudur. amma chp belediyeciliği diyip genellemek yanlış olur. bunu diyen kişiye mersin sahili görmeyi tavsiye ediyorum. belediyeciliği gerçek anlamıyla yapıyorlar burada. şehir son yıllarda o kadar güzel kalkındı ki bence gelecek için çok büyük potansiyel taşıyor artık. hemen yanındaki adanada chpye ait ama berbat haldedir bu arada. yani lafın kısası chp belediyeciliği diye genellemeyiniz çok güzel chpli belediyelerde vardır.

olm herhalde sizdede suç var la. ilgilenen kadın ne aga ilgilenilmek isteyen erkek bana komik geliyor. bu kafadan çıkmak lazım.

gülünce gözlerin çizgi haline geldiği göz türü. kadınlarda daha hoş durduğunu düşünüyorum, bir çekik gözlü erkek olarak çok bir numarası olmadığını söyleyebilirim hatta çok sırıtırsanız bir süre sonra itici görünmeye başlar.

oldukça parlak bir fikir. hatta suyun yanında havuç tarator, humus, peynir,kavun ve binlik tekirdağ rakıda fırlatabiliriz uzay boşluğuna böylece yeşerecek canlılık varoluşsal sancısını güzel bir rakı masasıyla hafifletebilir.

eski sevgilim için sanırım 1 aydı benim için hala belli değil. zaten nasıl unutabilirsin ki hani adı geçince kimdi ya o kıvamına gelemezsin diye düşünüyorum. o yüzden kasmamak lazım, alnına yazıldıysa çekeceksin kardeşim.

yakup trana kendisi pek bilmez ama beni üniversite 2'de müzik yolundan gitmekten vazgeçirmiştir. şöyle ki şarkıları şahanedir, 90'larda gelen rock dalgasını göğüsleyen duman, mor ve ötesi gibi gruplar çok güzel rock şarkılar yapmışlardır ve çok güzel yerlere gelmişlerdir. fakat bu saydığım gruplar kadar güzel şarkıları olan yakup trana (ki kendisi daha önce duman'la birlikte çalışmıştır) onlar kadar popüler olamamıştır. yakup'u liseli yıllarımdan beri dinleyen ve seven ben ise bu yalnızlığı görüp kendi kendime dedim ki bu adam bu şarkıları yaparak türkiyede adını duyuramadıysa güzel iş ya da sanat yapmak yeterli değil bu ülkede. başka şeylerde devreye giriyor demek ki o yolda. belki para belki network belki şevk vs. bilemiyorum. bu ülke sakin'i çilekeş'i ve yakup'u harcadı bizide harcarlar demiştim.
edit: şimdi farkettim ilk entry'de benimmiş sanırım sözlüğe ara vermenin vakti geliyor.

bizde hiç böyle imkanlar yok mesela.

çok güzel kadınlar genelde boş konuşurlar. bu yüzden düz güzel kadınlar daha çekicidir.

benim büyük dedem muhtemelen gemiler karadan yürürken tarlasında çiftini sürüyordu o yüzden biz hep o alanlarda geri kaldık.

özlem tekin ile olan rekabeti ile ilgili herkesin bir fikri vardır şebnem ablamızın.kimileri şebnemin hakkıyla değil kayırmayla olduğu yere geldiğini söylemiştir ama ben buna hiç katılmıyorum. şahane bir sesi, sahne performansı ve şahane şarkıları vardır.

erkeklerin fevri karar almasıyla alakası olduğunu düşünmüyorum. kimse bir sabah kalkıp bugün intihar etmeliyim demez. mehmet pişkinin intihar etmeden önce söylediği gibi “taşan bir bardakta son damlayı sorumlu tutamayız” yani orada bir süreç içinde dolan bir bardak var.aynı şekilde kadınların intihar edecek boş vakti yokta pek yerinde bir savunma değil. bana kalırsa herkes biliyor bu istatistiğin sebebini ama işte odadaki fil gibi öylece duruyor ve durmayada devam edecek. erkekler bunları konuşmayı gururlarına yedirmezler kadınlarda bu istatistiği kabul etmezler, tam da gerçeğin eğilip büküldüğü çağa uygun bir davranış.

etrafımdaki evliliklerin çoğunun boşanmayla ya da aynı evde iki yabancı olmayla sonuçlandığını görüyorum. eskidende böylemiydi acaba? belki daha kötüsüydü. bereketli topraklar üzerinde filminde/kitabında vardır mesela. ırgatlardan bir tanesi çalıştığı yerde bir kızı beğenir alır götürür. sonra eş misali birlikte yaşarlar. sonra görürüz ki iki tarafta yeni gittikleri yerde birbirlerini aldatırlar. ya da yorgun savaşçıda görürüz bunu. anadolu kurtuluş savaşıyla boğuşurkenki çarpık ilişkiler insana tokat gibi çarpar. öyle romana filme dalmayada gerek yok aslında iki üst kuşaktan dinlersiniz bunları. evliliğin amacı maddiyattır onlara göre. önümüzde böyle soğuk gerçekler varken bunlardan kaçmaya gerek yok hatta erkenden farkına varmak toz pembe hayallere dalmamak açısından yararlıdır bile.