ailenin en küçük çocuğu
en küçük teyzem diyor ki “bi evin en küçüğü olacağına, dağda keçi ol.” o kadar kötü sanırım. ben demiyorum, o diyor. ben anlamam yoksa bu işlerden. tek çocuğum ben.
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
bu şiirin en çarpıcı özelliği edebiyat tarihinin en eski şiirlerinden biri olup kökeninin sümerler'e dayanmasıdır.aynı zamanda tevrattaki eyüp peygamber hikayesinin kaynağı olduğu varsayılmaktadır.alıntı yaptığım kitap ise muazzez ilmiye çığ'ın ortadoğu uygarlık mirası serisinin 1.kitabıdır.eğer ilginiz varsa okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
(bkz: muazzez ilmiye çığ)
"ben bir insanım,anlayışlıyım fakat şimdi bana kimse değer vermiyor.
doğru sözüm yalana döndü,
hilenin adamı beni güney rüzgârı gibi sardı,
ona hizmet etmeye zorlandım,
yoldaşlarım doğru bir söz söylemediler bana,
arkadaşlarım dürüst sözümü yalanladılar,
hilenin adamı bana tuzak kurdu,
ben bilgin,neden cahiller içine sokuldum,
ben anlayışlı,neden bilgisizler arasında sayıldım?
her yerde yiyecek var,benim aşım açlık,
herkese paylar dağılırken,benim payım üzüntü oldu,
tanrım gün ışıdı ülkeye,benim günüm karanlık,
gözyaşları,ağıt,keder sardı beni,
fena hastalıklar...yakıyor bedenimi,
tanrım beni var eden babam,yüzünü kaldır."
(bkz: muazzez ilmiye çığ)
"ben bir insanım,anlayışlıyım fakat şimdi bana kimse değer vermiyor.
doğru sözüm yalana döndü,
hilenin adamı beni güney rüzgârı gibi sardı,
ona hizmet etmeye zorlandım,
yoldaşlarım doğru bir söz söylemediler bana,
arkadaşlarım dürüst sözümü yalanladılar,
hilenin adamı bana tuzak kurdu,
ben bilgin,neden cahiller içine sokuldum,
ben anlayışlı,neden bilgisizler arasında sayıldım?
her yerde yiyecek var,benim aşım açlık,
herkese paylar dağılırken,benim payım üzüntü oldu,
tanrım gün ışıdı ülkeye,benim günüm karanlık,
gözyaşları,ağıt,keder sardı beni,
fena hastalıklar...yakıyor bedenimi,
tanrım beni var eden babam,yüzünü kaldır."
devamını gör...
mitosfer
kafa sözlük'ün yeni transferi.
editörlükten moderatörlüğe yatay geçiş yaptı.
sayesinde, bir adet de olsa erkek moderatörümüz olmuş oldu.
hoş gelmiştir.
editörlükten moderatörlüğe yatay geçiş yaptı.
sayesinde, bir adet de olsa erkek moderatörümüz olmuş oldu.
hoş gelmiştir.
devamını gör...
hayvanların siyasi partisi
bence sokak kedileri devrimci solcu, ev kedileri ise chp’li solcu.
devamını gör...
istanbul'da yapılabilecek aktiviteler
büyükada gezisi.adada güzel bir kahvaltı ile başlayıp sonra yürüyüş yapabilir.balık restorantları eskiden de kazıktı şu an zaten düşünemiyorum fiyatlarını. genel anlamda güzel vakit geçirebileceğiniz sıcak ve tarihine göre kalabalik da
olabilen bir yerleşim yeri.
olabilen bir yerleşim yeri.
devamını gör...
evdeki insanların dışarıdakilere benzememesi
allahın bir lütfudur. hiç bir kar tanesi birbirine benzemediği gibi hiç bir insan da birbirine benzemez.*
devamını gör...
her şeye anlam yükleyen insan
hayatın anlamını ararken kendini kaybeden insan.

başta güzel gibi gelebiliyor bazen.
ama bir bakışınıza bir sözünüze alelade bir davranışınıza anlam hele de 'yanlış anlam' yüklüyorsa vay halinize.
şu sıra hayatımın kıyısında bekleyen böyle bir insan var. o da emin değil bu hayata dahil olup olmamaya ben de emin değilim onu hayatıma buyur edip edemeyeceğime.
çünkü o kadar zıtız ki.
ben ne dediysem o. sıfır ima sıfır serzeniş sıfır satır arası...
o sürekli bir alt anlam arama çabasında.
neden öyle dedin? böyle mi demek istedin? bunu mu anlamalıyım?...
o kadar yoruyor ki. sürekli diken üstünde duruyorsun. aman ha yanlış anlamasın diye.
ki ben ne hissettiysem ne düşündüysem doğru yanlış kırmadan hırpalamadan söylerim. ne söylediysem, ne söylüyorsam hep eksik kalıyor ona. ya da hep daha fazlasını arıyor cümlelerde. şaşıp kalıyorum doğrusu.
gereksiz anlam yüklüyor hayata ve çok fazla beklentisi var hayattan, insanlardan...
bir iki gündür orta yolu buluruz belki diye biraz sorguladım kendimi. yok yok bu bile çok fazla. bir haftada böyle çektiyse beni anlam karmaşasına bir ay sonra bu deniz boğar beni.
daha az düşünün ya da şöyle söyleyeyim daha çok düşünün ama daha azını biz insanlara sunun lütfen.
sevgiler...

başta güzel gibi gelebiliyor bazen.
ama bir bakışınıza bir sözünüze alelade bir davranışınıza anlam hele de 'yanlış anlam' yüklüyorsa vay halinize.
şu sıra hayatımın kıyısında bekleyen böyle bir insan var. o da emin değil bu hayata dahil olup olmamaya ben de emin değilim onu hayatıma buyur edip edemeyeceğime.
çünkü o kadar zıtız ki.
ben ne dediysem o. sıfır ima sıfır serzeniş sıfır satır arası...
o sürekli bir alt anlam arama çabasında.
neden öyle dedin? böyle mi demek istedin? bunu mu anlamalıyım?...
o kadar yoruyor ki. sürekli diken üstünde duruyorsun. aman ha yanlış anlamasın diye.
ki ben ne hissettiysem ne düşündüysem doğru yanlış kırmadan hırpalamadan söylerim. ne söylediysem, ne söylüyorsam hep eksik kalıyor ona. ya da hep daha fazlasını arıyor cümlelerde. şaşıp kalıyorum doğrusu.
gereksiz anlam yüklüyor hayata ve çok fazla beklentisi var hayattan, insanlardan...
bir iki gündür orta yolu buluruz belki diye biraz sorguladım kendimi. yok yok bu bile çok fazla. bir haftada böyle çektiyse beni anlam karmaşasına bir ay sonra bu deniz boğar beni.
daha az düşünün ya da şöyle söyleyeyim daha çok düşünün ama daha azını biz insanlara sunun lütfen.
sevgiler...
devamını gör...
kadınların zeki erkek sevmemesi
zeki ya da aptal olmakla zerre ilgisi yok; manipülasyona açık her birey kolayca yönlendirilebilir.
erkeğin tek isteği tatmin olmaksa kadınının her dediğine "peki hayatım" der; kadının derdi kocasının başında durması ise -ya da eğer sevgililierse belki işi evliliğe götürmek istiyordur- herifinin tüm hatalarını sineye çekebilir, bazılarımız bunun örneğini kendi ailesinde görüyor.
manipülasyona açık olmak zekayla değil, güçlü/zayıf olmakla ilgili. gösterirseniz en savunmasız tarafınızı, her seferinde yumuşak karnınızdan yakalarlar sizi. en sevdiğiniz yapar bunu çünkü sadece onun yapmasına izin verirsiniz.
erkeğin tek isteği tatmin olmaksa kadınının her dediğine "peki hayatım" der; kadının derdi kocasının başında durması ise -ya da eğer sevgililierse belki işi evliliğe götürmek istiyordur- herifinin tüm hatalarını sineye çekebilir, bazılarımız bunun örneğini kendi ailesinde görüyor.
manipülasyona açık olmak zekayla değil, güçlü/zayıf olmakla ilgili. gösterirseniz en savunmasız tarafınızı, her seferinde yumuşak karnınızdan yakalarlar sizi. en sevdiğiniz yapar bunu çünkü sadece onun yapmasına izin verirsiniz.
devamını gör...
insanlardaki kolay para kazanma arzusu
dünyanın hemen hemen her ülkesinde ve hemen hemen her insanında bulunan arzudur.
düşününce haklıdır da.
çalıştığının hakkını alamayan o kadar çok emekçi var ki...
böyle bir fırsat karşısına geldiğinde de değerlendirmek ister tabii ki...
sonucu genelde hep aynı olur.
dolandırılmak...
çiftlik bank gibi vakalar çıkar ortaya.
sülün osman gibi insanlara kalır piyasa.
kolay para tehlikelidir.
sazan gibi atlamamak lazım her şeye.
düşününce haklıdır da.
çalıştığının hakkını alamayan o kadar çok emekçi var ki...
böyle bir fırsat karşısına geldiğinde de değerlendirmek ister tabii ki...
sonucu genelde hep aynı olur.
dolandırılmak...
çiftlik bank gibi vakalar çıkar ortaya.
sülün osman gibi insanlara kalır piyasa.
kolay para tehlikelidir.
sazan gibi atlamamak lazım her şeye.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
ben hep önemserim. benim asıl problemim de bu.
devamını gör...
depresif yazar tanımlarındaki gizemli o
zamir olan o'dur. "düşün ki o bunu okuyor"daki o'dur. tanım sahibi depresif yazarın geçmişinde bir adı batasıca adıldır. çoğu zaman hayırsızın, itin, serserinin tekini refere eder ama bazen de iyi çocuktur bu "o", bazen.
fakat hapsolması gereken birkaç metrekare kalebodur döşeli alandan taşıp ilgisiz başlıklara da damlıyor bu o. söz gelimi portakal sıkacağı başlığında "bana o'nu hatırlatandır" tanımı görülebilme imkanı oluyor ya da luke skywalker'ın poposunda kurt kaynaması gibi hayali bir başlıkta "bana o'nun poposunu özletendir" dramıyla karşılaşmamız her zaman ihtimal dahilinde olabiliyor.
yine de insan üzülüyor. bir "o" var ki içimizden, kafa sözlük ailesinden birini derinden etkilemiş, hırpalamış, üzmüş. şerrrepsiz o çocuk ki yıkmış viran etmiş gönülleri. gözlerim doluyor yemin ederim. peçete verinele.
fakat hapsolması gereken birkaç metrekare kalebodur döşeli alandan taşıp ilgisiz başlıklara da damlıyor bu o. söz gelimi portakal sıkacağı başlığında "bana o'nu hatırlatandır" tanımı görülebilme imkanı oluyor ya da luke skywalker'ın poposunda kurt kaynaması gibi hayali bir başlıkta "bana o'nun poposunu özletendir" dramıyla karşılaşmamız her zaman ihtimal dahilinde olabiliyor.
yine de insan üzülüyor. bir "o" var ki içimizden, kafa sözlük ailesinden birini derinden etkilemiş, hırpalamış, üzmüş. şerrrepsiz o çocuk ki yıkmış viran etmiş gönülleri. gözlerim doluyor yemin ederim. peçete verinele.
devamını gör...
24 temmuz 2021 iphone kullanıcılarına gelen alarmlı bildirim
ilk kez allahtan android kullanıyoruz dedirtmiştir.
devamını gör...
homo deus
yuval noah harari tarafından yazılan gelecek hakkında tahminlerde bulunan şahane kitaptır.
yazar öngörülerle dolu bir kitap yazarken verdiği örneklerle fikrini destekliyor ve okuyucuya başka bir bakış açısı kazandırıyor. okurken sık sık hım gerçekten bu böyle olabilirmiş dedim.
okurken düşündüren bir kitap kesinlikle okunması gereken bir kitap.
kitabı elime aldığım zaman içimden önceki kitabın parası tatlı gelmiş yeni kitap yazmış diye geçirmiştim ama beni yanılttı.
yazar önceki kitabın başarısından sonra gaza gelip çok güzel bir yazı ortaya çıkarmış ve bunu yaparken resimlerle örneklerle basit bir şekilde derdini anlatmış ve çok hoşuma gitti.
tabi ki türkçeye harika şekilde çevrildiğini ve bence muazzam bir kapakla tasarımı yapıldığını unutmamak gerekiyor kitabı bir adım öne taşıyan detaylar olmuş bunlar. kapak sade şık ve anlatmak istediğini çok net anlatıyor.
ayrıca yazar çok komik birisi olduğunu hissettiriyor yer yer güldüğüm kısımlar oldu bir tespit yaparken onu esprili bir dille anlatmaktan çekinmemiş bu kitabı sıkıcı bir kitap yapmayan detaylardan birisi.
bir kaç tane nefis alıntı bırakayım.
insanlar gerçek mutluluğa erişmek için haz arayışlarını hızlandırmamalı, aksine yavaşlatmalıdır.
özellikle bu cümle çok şey anlatıyor maalesef haz ve haz arayışı bizi delirtiyor farkında olmuyoruz olamıyoruz çok doğru ve yerinde bir söz.
dünyada artık doğal kıtlıklar kalmadı, sadece siyasi kıtlıklar var. eğer suriye, sudan ya da somali'de insanlar açlıktan ölüyorsa, bu bazı siyasetçiler böyle istediği için oluyor.
eğer bir salgın kontrolden çıkarsa bunun ilahi bir gücün hiddetinden çok insan evladının beceriksizliğinden kaynaklandığı varsayılır.
yazar öngörülerle dolu bir kitap yazarken verdiği örneklerle fikrini destekliyor ve okuyucuya başka bir bakış açısı kazandırıyor. okurken sık sık hım gerçekten bu böyle olabilirmiş dedim.
okurken düşündüren bir kitap kesinlikle okunması gereken bir kitap.
kitabı elime aldığım zaman içimden önceki kitabın parası tatlı gelmiş yeni kitap yazmış diye geçirmiştim ama beni yanılttı.
yazar önceki kitabın başarısından sonra gaza gelip çok güzel bir yazı ortaya çıkarmış ve bunu yaparken resimlerle örneklerle basit bir şekilde derdini anlatmış ve çok hoşuma gitti.
tabi ki türkçeye harika şekilde çevrildiğini ve bence muazzam bir kapakla tasarımı yapıldığını unutmamak gerekiyor kitabı bir adım öne taşıyan detaylar olmuş bunlar. kapak sade şık ve anlatmak istediğini çok net anlatıyor.
ayrıca yazar çok komik birisi olduğunu hissettiriyor yer yer güldüğüm kısımlar oldu bir tespit yaparken onu esprili bir dille anlatmaktan çekinmemiş bu kitabı sıkıcı bir kitap yapmayan detaylardan birisi.
bir kaç tane nefis alıntı bırakayım.
insanlar gerçek mutluluğa erişmek için haz arayışlarını hızlandırmamalı, aksine yavaşlatmalıdır.
özellikle bu cümle çok şey anlatıyor maalesef haz ve haz arayışı bizi delirtiyor farkında olmuyoruz olamıyoruz çok doğru ve yerinde bir söz.
dünyada artık doğal kıtlıklar kalmadı, sadece siyasi kıtlıklar var. eğer suriye, sudan ya da somali'de insanlar açlıktan ölüyorsa, bu bazı siyasetçiler böyle istediği için oluyor.
eğer bir salgın kontrolden çıkarsa bunun ilahi bir gücün hiddetinden çok insan evladının beceriksizliğinden kaynaklandığı varsayılır.
devamını gör...
toplumsal sapma
insan yapısı itibariyle sosyal ve topluluk halinde hayatını sürdürme eğiliminde olan bir canlıdır. içinde bulunduğu toplum genelindeki huzur ve düzenin sağlanması süreci zaman almış, çoğunluğun doğru bulduğu kavramların uygulanışıyla sonlanmıştır. bu bütün, karşımıza norm olarak çıkmaktadır.
sosyolojide norm, belli bir grup üyelerinin belirli bir bağlamda nasıl davranacağına dair çıkan kural ve ilkeler bütünüdür. yazılı ve yazılı olmayan olarak ikiye ayrılan normlar; kati kurallarca belirlenmiş ya da toplum genelinde kabul gören olarak iki parçaya ayrılır. yazılı olan kısma kanun, tüzük, anayasa gibi unsurlar girerken, toplum nazarında kabul görmüş lakin her zaman kesin karşılığı olmayan kısım ise toplumsal doğruluk ile ifade edilir.
suç, yasalarda açıkça belirlenmiş kuralların aksi eylemler yani yasaklardır. sapma ise, yasal karşılığı olmamasına karşın toplum tarafından kabul edilmeyen davranış ve eylemler bütünüdür. suç kavramıyla birlikte irdelenen ve sıklıkla karıştırılan bir kavramdır. her suç bir sapma olmadığı gibi, her sapma da bir suç unsuru olarak karşımıza çıkmamaktadır.
sapmanın incelemesinde yazılı olmayan toplumsal normlar göz önünde bulundurulmalıdır. yasaların dışında kalan toplumsal denetim mekanizmasına ters davranış biçimleri sapma olarak addedilir. bu da yine örf ve adetler, genel toplum yaşamı ve sosyal, dini, kültürel doğrularla tutarlılık sağlamaktadır. bu sebeple bir toplum içerisinde sapma olarak nitelendirilebilecek bir davranış; başka bir toplumda karşımıza normal olarak çıkabilmektedir.
sapmanın tersi olarak karşımıza çıkan toplumsal kontrol ya da bir diğer deyişle denetimci mekanizmalar; bireyin toplum içerisindeki çizgilerine dair bir fikir sahibi olması amacıyla vardır. her toplumda örneklerine rastlanır. toplumsal kontrol çerçevesinde nelerin bu kapsamda değerlendirilip değerlendirilmeyeceği de değişkenlik gösterir.
toplumu, içerisinde bulunan bireyler ve bireylerin kendi aralarındaki dayanışma oluşturur. yani bir noktada küçük küçük milyonlarca taşın bir araya gelip dağları oluşturmasına benzetilebilecek bir durum söz konusudur. bireylerin zaman içerisinde değişen davranışları da, toplum normlarını ve ne tür davranışların sapma olarak nitelendirileceğini etkiler. yine aynı şekilde toplum bütününe uygun davranışlar ödüllendirilirken, toplumsal doğruya ters davranışlar yine toplumca cezalandırılır. bu cezalar aktif değil, kınama, dışlama ve yok sayma gibi pasif cezalar olarak karşımıza çıkar.
sapmanın belirlenişinde rol oynayan başlıca unsurlar din kuralları, gelenekler, töre, görgü kuralları ve subjektif-objektif olarak ayrılmak üzere ahlak kurallarıdır. toplum bütününde etkisi görülen dini buyruklar ve yaşam tarzı, atalarından miras kalan gelenek ve yaşayış biçimi ya da içinde bulundukları aile yapısından süregelmiş olan örflere ters davranışlar sapma olarak nitelendirilmeye açıktır.
ilgili kuralların geçerliliğinin olmaması durumunda ise kişinin vicdani pusulası, yani sağduyuyla ortaya çıkan ahlak anlayışı çerçevesinde neyin sapkınlık olarak değerlendirilebileceği kanısına varması beklenir. bu noktada emilé durkheim’ın da kaleme aldığı; ahlak pusulasının, toplumsal suç ve sapkın davranış kavramının işleyişinin değiştiği durumlara da değinmek gerekir.
normun işleyişinde bir sekte olmayan ideal toplum düzeninde işlenen bazı suçlar sapkınlık olarak nitelendirilebilirken, olağanüstü ya da yine durkheim’a göre “anomi” durumunda bu kavramlarda karışıklık meydana gelebilmektedir. örneğin normal şartlarda birinin öldürülmesi toplum standartlarında hem suç hem sapkın bir davranışken; savaş koşullarında normal bir durum olarak değerlendirilebilmektedir.
üzerinde durulması gereken bir diğer kavram ise suç ile karıştırılan sapmanın, kötü davranışlar ile özdeşleştirilmesidir. her sapma olumsuz değildir ve suçla ilişkilendirilmez. durkheim, analizlerinin merkezine toplumsal olgu kavramını koyar. yine kendisinin değindiği bir diğer unsur olan dayanışma ile bağıntı içerisinde olan; olumlu sapma örnekleri vardır.
toplum çoğunluğunca kabul görmüş doğruların işleyişinde sorun olduğunun farkındalığına erişmiş toplum ötesinde bireylerin bu düşünceleri de sapma olarak değerlendirilebilir. örneğin köleliğin toplum tarafından kabul gördüğü bir dönemde hümanizmi savunan birisi sapkın olarak nitelendirilir, nitekim toplum haklıdır çünkü bu sapma davranışının bir örneğidir. normlara karşı bir görüştür fakat olumlu sapma örneğidir.
sonuç olarak; norm dışı davranışlar olarak karşımıza çıkan sapma olumlu ya da olumsuz örneklere sahip olmakla birlikte; toplum bütünündeki düzenin devamı için gerekli bir unsurdur. belli temellere dayanan toplumsal davranış çizgilerinin belirlenmesi, toplumun bir parçası ve aynı zamanda temeli olan bireylerin huzur ortamının korunması demektir.
kolektif bilinç ışığında ortaya çıkmış bir değer olan vicdan ve doğruların belirlenmesinde normlar önemli bir faktördür. emile durkheim'ın da dediği gibi;
"vicdanımızın sesi, toplumun bizdeki yansımasıdır.".
sosyolojide norm, belli bir grup üyelerinin belirli bir bağlamda nasıl davranacağına dair çıkan kural ve ilkeler bütünüdür. yazılı ve yazılı olmayan olarak ikiye ayrılan normlar; kati kurallarca belirlenmiş ya da toplum genelinde kabul gören olarak iki parçaya ayrılır. yazılı olan kısma kanun, tüzük, anayasa gibi unsurlar girerken, toplum nazarında kabul görmüş lakin her zaman kesin karşılığı olmayan kısım ise toplumsal doğruluk ile ifade edilir.
suç, yasalarda açıkça belirlenmiş kuralların aksi eylemler yani yasaklardır. sapma ise, yasal karşılığı olmamasına karşın toplum tarafından kabul edilmeyen davranış ve eylemler bütünüdür. suç kavramıyla birlikte irdelenen ve sıklıkla karıştırılan bir kavramdır. her suç bir sapma olmadığı gibi, her sapma da bir suç unsuru olarak karşımıza çıkmamaktadır.
sapmanın incelemesinde yazılı olmayan toplumsal normlar göz önünde bulundurulmalıdır. yasaların dışında kalan toplumsal denetim mekanizmasına ters davranış biçimleri sapma olarak addedilir. bu da yine örf ve adetler, genel toplum yaşamı ve sosyal, dini, kültürel doğrularla tutarlılık sağlamaktadır. bu sebeple bir toplum içerisinde sapma olarak nitelendirilebilecek bir davranış; başka bir toplumda karşımıza normal olarak çıkabilmektedir.
sapmanın tersi olarak karşımıza çıkan toplumsal kontrol ya da bir diğer deyişle denetimci mekanizmalar; bireyin toplum içerisindeki çizgilerine dair bir fikir sahibi olması amacıyla vardır. her toplumda örneklerine rastlanır. toplumsal kontrol çerçevesinde nelerin bu kapsamda değerlendirilip değerlendirilmeyeceği de değişkenlik gösterir.
toplumu, içerisinde bulunan bireyler ve bireylerin kendi aralarındaki dayanışma oluşturur. yani bir noktada küçük küçük milyonlarca taşın bir araya gelip dağları oluşturmasına benzetilebilecek bir durum söz konusudur. bireylerin zaman içerisinde değişen davranışları da, toplum normlarını ve ne tür davranışların sapma olarak nitelendirileceğini etkiler. yine aynı şekilde toplum bütününe uygun davranışlar ödüllendirilirken, toplumsal doğruya ters davranışlar yine toplumca cezalandırılır. bu cezalar aktif değil, kınama, dışlama ve yok sayma gibi pasif cezalar olarak karşımıza çıkar.
sapmanın belirlenişinde rol oynayan başlıca unsurlar din kuralları, gelenekler, töre, görgü kuralları ve subjektif-objektif olarak ayrılmak üzere ahlak kurallarıdır. toplum bütününde etkisi görülen dini buyruklar ve yaşam tarzı, atalarından miras kalan gelenek ve yaşayış biçimi ya da içinde bulundukları aile yapısından süregelmiş olan örflere ters davranışlar sapma olarak nitelendirilmeye açıktır.
ilgili kuralların geçerliliğinin olmaması durumunda ise kişinin vicdani pusulası, yani sağduyuyla ortaya çıkan ahlak anlayışı çerçevesinde neyin sapkınlık olarak değerlendirilebileceği kanısına varması beklenir. bu noktada emilé durkheim’ın da kaleme aldığı; ahlak pusulasının, toplumsal suç ve sapkın davranış kavramının işleyişinin değiştiği durumlara da değinmek gerekir.
normun işleyişinde bir sekte olmayan ideal toplum düzeninde işlenen bazı suçlar sapkınlık olarak nitelendirilebilirken, olağanüstü ya da yine durkheim’a göre “anomi” durumunda bu kavramlarda karışıklık meydana gelebilmektedir. örneğin normal şartlarda birinin öldürülmesi toplum standartlarında hem suç hem sapkın bir davranışken; savaş koşullarında normal bir durum olarak değerlendirilebilmektedir.
üzerinde durulması gereken bir diğer kavram ise suç ile karıştırılan sapmanın, kötü davranışlar ile özdeşleştirilmesidir. her sapma olumsuz değildir ve suçla ilişkilendirilmez. durkheim, analizlerinin merkezine toplumsal olgu kavramını koyar. yine kendisinin değindiği bir diğer unsur olan dayanışma ile bağıntı içerisinde olan; olumlu sapma örnekleri vardır.
toplum çoğunluğunca kabul görmüş doğruların işleyişinde sorun olduğunun farkındalığına erişmiş toplum ötesinde bireylerin bu düşünceleri de sapma olarak değerlendirilebilir. örneğin köleliğin toplum tarafından kabul gördüğü bir dönemde hümanizmi savunan birisi sapkın olarak nitelendirilir, nitekim toplum haklıdır çünkü bu sapma davranışının bir örneğidir. normlara karşı bir görüştür fakat olumlu sapma örneğidir.
sonuç olarak; norm dışı davranışlar olarak karşımıza çıkan sapma olumlu ya da olumsuz örneklere sahip olmakla birlikte; toplum bütünündeki düzenin devamı için gerekli bir unsurdur. belli temellere dayanan toplumsal davranış çizgilerinin belirlenmesi, toplumun bir parçası ve aynı zamanda temeli olan bireylerin huzur ortamının korunması demektir.
kolektif bilinç ışığında ortaya çıkmış bir değer olan vicdan ve doğruların belirlenmesinde normlar önemli bir faktördür. emile durkheim'ın da dediği gibi;
"vicdanımızın sesi, toplumun bizdeki yansımasıdır.".
devamını gör...
uğur şahin'in covid-19'un 10 sene daha aramızda olacak demesi
virüsler kendi tek zincirli genetik materyalini hücre içine enjekte ederek hücrenin genetik yapısına eklemlenen (entegre) olan cansız yapılardır. virüsler, infekte oldukları hücrelerin genetik yapısına dahil olurlar. virüs, kendisinin çoğalması için gereken yaşamsal proteinleri bulaştığı hücreye ürettirir. virüsle infekte olan hücre bu yorucu üretim prosesinden sonra tükenir. zaten içerde o kadar çok viroid (virusün yavrusu) üretilir ki artık hücreyi patlatarak ortama yayılırlar ve çevredeki hücrelere de bulaşırlar.
bilim insanları viruslerle mücadele etmek için bakterileri model alır. bakteriler, sahip oldukları cas enzimleriyle virusun genetik zincirini parça parça keser ve bu küçük nükleotit zincirlerini kendi dna'sına yapıştırır. böylece hayatı boyunca bir virus kütüphanesi oluşturur. olası bir virus infeksiyonunda bu kütüphaneden düşman viruse spesifik bağışıklık proteinleri, virus öldürücü enzimler üretir.
mrna teknolojisiyle üretilen aşılar da böyle çalışır. mrna aşısı, aslında bizim bağışıklık sistemimizin covid-19 virusune karşı üretmesi gereken bağışıklık proteinlerinin kodunu taşır. vücuda enjekte edilen mrna zincirleri hücrelerimizin ribozomlarında okunarak, bağışık proteinine dönüştürülür. teorik olarak mrna'nın bizim genetik yapımıza entegre olması mümkün değildir. ama bu teoriktir.
günümüzden 165 yıl önce genetik biliminin birkaç temel mekanizmasını keşfettik. soy oluşumu, genetik hastalıklar, ari ırk derken 2 dünya savaşı geçti. bilim insanları günümüzden 65 yıl önce dna'yı keşfetti. insan genom projesi 2003'de tamamlandı.
biyoteknoloji henüz çok yeni bir bilim dalı. bilinmeyen çok şey var, buna rağmen mrna aşısı bütün dünya'ya dikte ediliyor.
pandemide helsinki zirvesi kararlarını ve nuremberg kodu / nürnberger codex virüs yaygarasıyla delindi. prof. dr. uğur şahin, sansasyon yaratmamak için eksik söylüyor; covid19 virusu çocuklarımızın genetiğinde bile görülecek. ben biyoteknoloji mezunuyum. bize derste teorik olarak üreme ana hücrelerinde genetik manipulasyon olmazsa çocuklara hiç bir modifiye genin geçmeyeceği anlatıldı. ama bu teorik bir bilgi. bunun deneyi yapılmış olsa bile raporu gizli örgütler görür. akademisyenlerin yayın okuduğu pubmed, scholar gibi indekslere girmeyebilir. sonuçta her çalışma yayınlanmıyor, yayınlanmaz zaten.
influenza (grip) de virutik bir hastalıktır. yıllardır grip oluruz. grip olduğunuzda bağışıklık güçlendirici, ateş düşürücü ilaç yazardı doktorlar. bazı arkadaşlarım domuz gribi oldu yine aynı şekilde.
sonra bu işin ırk tartışmaları var.
kızamık için batı ülkelerinde fatality oranı %0,02 (binde iki) iken faroe adaları halkında bu oran %78 olarak hesaplanmış. bu nedenle her ülke tam kapanmaya gitmemeliydi. bana göre bu iş çok büyük bir kurgu. çin'deki dijital vatandaşlık ve sosyal puanlama sisteminin "ne kadar başarılı" olduğunu gözümüze sokmak için covid19 vaka sayıları uyduruyorlar.
önce nasıl bulaşıyor diye her yerde propaganda yaptılar. yok damlacık yok tükürük sonra aynı ortamda bulunmak bile bulaştırıyor dendi. şimdi kimse kesin bir şekilde nasıl bulaştığını bilmiyor.
test olayı zaten muamma.
bilim insanları viruslerle mücadele etmek için bakterileri model alır. bakteriler, sahip oldukları cas enzimleriyle virusun genetik zincirini parça parça keser ve bu küçük nükleotit zincirlerini kendi dna'sına yapıştırır. böylece hayatı boyunca bir virus kütüphanesi oluşturur. olası bir virus infeksiyonunda bu kütüphaneden düşman viruse spesifik bağışıklık proteinleri, virus öldürücü enzimler üretir.
mrna teknolojisiyle üretilen aşılar da böyle çalışır. mrna aşısı, aslında bizim bağışıklık sistemimizin covid-19 virusune karşı üretmesi gereken bağışıklık proteinlerinin kodunu taşır. vücuda enjekte edilen mrna zincirleri hücrelerimizin ribozomlarında okunarak, bağışık proteinine dönüştürülür. teorik olarak mrna'nın bizim genetik yapımıza entegre olması mümkün değildir. ama bu teoriktir.
günümüzden 165 yıl önce genetik biliminin birkaç temel mekanizmasını keşfettik. soy oluşumu, genetik hastalıklar, ari ırk derken 2 dünya savaşı geçti. bilim insanları günümüzden 65 yıl önce dna'yı keşfetti. insan genom projesi 2003'de tamamlandı.
biyoteknoloji henüz çok yeni bir bilim dalı. bilinmeyen çok şey var, buna rağmen mrna aşısı bütün dünya'ya dikte ediliyor.
pandemide helsinki zirvesi kararlarını ve nuremberg kodu / nürnberger codex virüs yaygarasıyla delindi. prof. dr. uğur şahin, sansasyon yaratmamak için eksik söylüyor; covid19 virusu çocuklarımızın genetiğinde bile görülecek. ben biyoteknoloji mezunuyum. bize derste teorik olarak üreme ana hücrelerinde genetik manipulasyon olmazsa çocuklara hiç bir modifiye genin geçmeyeceği anlatıldı. ama bu teorik bir bilgi. bunun deneyi yapılmış olsa bile raporu gizli örgütler görür. akademisyenlerin yayın okuduğu pubmed, scholar gibi indekslere girmeyebilir. sonuçta her çalışma yayınlanmıyor, yayınlanmaz zaten.
influenza (grip) de virutik bir hastalıktır. yıllardır grip oluruz. grip olduğunuzda bağışıklık güçlendirici, ateş düşürücü ilaç yazardı doktorlar. bazı arkadaşlarım domuz gribi oldu yine aynı şekilde.
sonra bu işin ırk tartışmaları var.
kızamık için batı ülkelerinde fatality oranı %0,02 (binde iki) iken faroe adaları halkında bu oran %78 olarak hesaplanmış. bu nedenle her ülke tam kapanmaya gitmemeliydi. bana göre bu iş çok büyük bir kurgu. çin'deki dijital vatandaşlık ve sosyal puanlama sisteminin "ne kadar başarılı" olduğunu gözümüze sokmak için covid19 vaka sayıları uyduruyorlar.
önce nasıl bulaşıyor diye her yerde propaganda yaptılar. yok damlacık yok tükürük sonra aynı ortamda bulunmak bile bulaştırıyor dendi. şimdi kimse kesin bir şekilde nasıl bulaştığını bilmiyor.
test olayı zaten muamma.
devamını gör...
ah bir ataş ver
muhteşem bir ege türküsü, 9/4'lük ölçüsü olan zeybek havasıdır. dumlupınar denizaltısına gelen son emirin "konuşabilirler, türkü söyleyebilirler ve isterlerse sigara da içebilirler.'' olması üzerine söylenmiş türküdür. her dinlediğimde tüylerim diken diken olur.
sözleri
ah, bir ataş ver, cigaramı yakayım
sen sallan gel, ben boyuna bakayım (x2)
uzun olur gemilerin direği
çatal olur efelerin yüreği
ah, yanık olur anaların yüreği
ah, vur ataşı gavur sinem ko yansın
arkadaşlar uykulardan uyansın (x2)
uzun olur gemilerin direği
çatal olur efelerin yüreği
ah, yanık olur anaların yüreği
ah bir ataş ver
sözleri
ah, bir ataş ver, cigaramı yakayım
sen sallan gel, ben boyuna bakayım (x2)
uzun olur gemilerin direği
çatal olur efelerin yüreği
ah, yanık olur anaların yüreği
ah, vur ataşı gavur sinem ko yansın
arkadaşlar uykulardan uyansın (x2)
uzun olur gemilerin direği
çatal olur efelerin yüreği
ah, yanık olur anaların yüreği
ah bir ataş ver
devamını gör...
çocuğu ölsün diye çatıdan atlayan hamile kadın
yav bu insanlar bir aile planmasını öğrenemedi gitti. hasta birinin 4 çocuğu var iken hali hazırda 5. çocuğa nasıl cüret eder. hadi hanımefendi bunu düşünmeyecek durumda ya eşi?
devlet prezervatifleri kendisi mi taksın, kadınların burnunu kapatıp ağzına hapı mı atsın? git bir asmye versinler de kullan.
*
devlet prezervatifleri kendisi mi taksın, kadınların burnunu kapatıp ağzına hapı mı atsın? git bir asmye versinler de kullan.
*
devamını gör...


