baş ucu eserleri
düşünce çok güzel* ama varsayılan olarak görüntülenmesi çok kötü. bu hâliyle profili açar açmaz görüntülenen "son tanımları" bölümünü tamamen kapatmış ve listeye ulaşmak da yukarıdaki bütün tanımları listeleyen "tanım: x" butonundan yapılabiliyor anca. böyle çok kullanışsız bana kalırsa.
bunun yerine aşağıdaki gibi bir geçiş butonuyla sağlansa daha hoş olurdu:

muhtemelen anlatamadım ama deneyin, garipseyeceksiniz siz de.
bunun yerine aşağıdaki gibi bir geçiş butonuyla sağlansa daha hoş olurdu:

muhtemelen anlatamadım ama deneyin, garipseyeceksiniz siz de.
devamını gör...
türkiye'nin ilk vegan kasabı
besmele çekip kereviz mi kesecek şimdi bu adam? kurban bayramında pırasa mı kovalayacak? etsiz bir dünya düşünemiyorum ben. dokunmayın etime. dokunmayın kıymama. ben yaşar usta çeker kendi koyunumu kendim keserim ve bir daha sebze kullanmam.
devamını gör...
gezen tavuğun foyasının ortaya çıkması
yumurta fiyatlarının artışı tartışması sürat kesmeden devam ediyor. üreticiler fiyatların maliyet artışından kaynaklandığını anlatırken gezen tavuk yumurtası ismi altında satılan birtakım yumurtalarda fevkalade fiyat artışları yaşandığını belirttiler. kaynak
yumurta üreticileri merkez birliği (yumbir) başkanı ibrahim afyon, “gezen tavuğun foyası ortaya çıktı. bizim fiyatlarımız yem fiyatlarındaki artıştan kaynaklanırken, onlar doğadaki otu çöpü yedirdiklerini söylüyorlar. ota çöpe zam mı geldi? doğal yumurta sattığını iddia edenler 1.5 lira fiyatla nasıl yumurta satıyorlar?” dedi.
bu açıklama karşısında internette yorum yapan bir trolün “namuslu tavuk kümeste oturur, horozunun sözünü dinler. gezen tavuğun kendinden de yumurtasından da hayır gelmez, ne yediği de belli olmaz. bir komşum tavuklarını özgür bıraktı, gezen tavuklarını başkasının horozları ile yakaladı. böyle bir tavuğun yumurtasını yiyen karınız sizce ne yapar, bir düşünün, gezen tavuk projesi dış güçlerin oyunu” yorumunu malum kesimin ciddiye alması şaşkınlık yarattı.
yumurta üreticileri merkez birliği (yumbir) başkanı ibrahim afyon, “gezen tavuğun foyası ortaya çıktı. bizim fiyatlarımız yem fiyatlarındaki artıştan kaynaklanırken, onlar doğadaki otu çöpü yedirdiklerini söylüyorlar. ota çöpe zam mı geldi? doğal yumurta sattığını iddia edenler 1.5 lira fiyatla nasıl yumurta satıyorlar?” dedi.
bu açıklama karşısında internette yorum yapan bir trolün “namuslu tavuk kümeste oturur, horozunun sözünü dinler. gezen tavuğun kendinden de yumurtasından da hayır gelmez, ne yediği de belli olmaz. bir komşum tavuklarını özgür bıraktı, gezen tavuklarını başkasının horozları ile yakaladı. böyle bir tavuğun yumurtasını yiyen karınız sizce ne yapar, bir düşünün, gezen tavuk projesi dış güçlerin oyunu” yorumunu malum kesimin ciddiye alması şaşkınlık yarattı.
devamını gör...
en yakındaki kitabın 17. sayfasının 3. cümlesi
"oturdum."
kitabın en kısa cümlesine denk geldim. hâlbuki ne umutlarla açmıştım kitabı. belki de karşılaştığım cümleyle günüm değişecekti. "vay be nasıl da denk geldi" diyecektim. olmadı.
kitabın en kısa cümlesine denk geldim. hâlbuki ne umutlarla açmıştım kitabı. belki de karşılaştığım cümleyle günüm değişecekti. "vay be nasıl da denk geldi" diyecektim. olmadı.
devamını gör...
üşengeç biri olmadığını kanıtlamak
uyanınca yataktan kalkıyorum. daha ne yapayım ben bu hayatta?
devamını gör...
yazarların duyduğu reddedilme cümleleri
biri bana "ben seni arkadaşım olarak hayatımda görmeyi isterim" demişti. ben de "benim yeterince arkadaşım var sağol canım" demiştim.
devamını gör...
bir tanımın kalitesi nasıl ölçülür sorusu
150 kelime ile tanımlanacak konuyu vs 20 30 kelime ile tanımlayabiliyorsa kişi, o tanım kalitelidir.
devamını gör...
cüzdanı sağ arka cepte taşımak
götün kabardığı ölçüde erkeğe güven verir.
devamını gör...
çürük yumurta kokusu
olum başka başlık mı kalmadı açacak bir de teğmen olacan! ne kattı olum bu başlık sözlüğe hee aldıttırıyım mı seni evden hee!
tanım: yımırta kokusu.
tanım: yımırta kokusu.
devamını gör...
teoman
çoban yıldızı şarkı sözleri beni çok etkilemiş sanatçı.
"yüzme bilmeden daha
deniz görmeden
hiç güneşte, yanmadan
şimdi ölmek istemem, bir kalbi sarmadan
aşkı tatmadan daha
onla sarhoş olmadan
hiç sevişmeden, daha
şimdi ölmek istemem, daha hiç gülmeden
çoban yıldızı..."
"yüzme bilmeden daha
deniz görmeden
hiç güneşte, yanmadan
şimdi ölmek istemem, bir kalbi sarmadan
aşkı tatmadan daha
onla sarhoş olmadan
hiç sevişmeden, daha
şimdi ölmek istemem, daha hiç gülmeden
çoban yıldızı..."
devamını gör...
sözlüklerde dişiliğin prim yapması
hani hepimiz eşittik, kardeştik...
hatun kişilik gitmiş dünyayı iyilik kurtaracak yazmış, beğeni butonunu çökertmişler; havada şpagat atarak basmışlar beğene, 90'lardaki atari salonlarında mustapha'ya yumruk attıran tuş gibi debelenmişler üstünde, ansızın fırlayan böceğe terlik yapıştırır gibi yapıştırmışlar diyorum.
ama bu nedir arkadaş bir izahını, bir muhasebesini yapın; mağara adamı gibi ne bu; gerçi onlar da işin cılkını çıkarmışlar saçlardan tutup sürümek falan ama o da yorulmasın diyeysi heralde bilemiyorum; ama bu "gadın gadın gadın" zombileşmesini de bilmiyorum.
sözlüklere bakarak anlaşılıyor ki salla gitsin hukuku, adaleti, eğitimi; cinsel devrim şart. onu da raelyen tarikatından temin ediyoruz sanırım.
konuyu dağıtmadan, en azından; lütfen takla atarak basmayalım butonlara, ameliyatlı yerlerine geliyor, uğraşıyoruz sonra.
hatun kişilik gitmiş dünyayı iyilik kurtaracak yazmış, beğeni butonunu çökertmişler; havada şpagat atarak basmışlar beğene, 90'lardaki atari salonlarında mustapha'ya yumruk attıran tuş gibi debelenmişler üstünde, ansızın fırlayan böceğe terlik yapıştırır gibi yapıştırmışlar diyorum.
ama bu nedir arkadaş bir izahını, bir muhasebesini yapın; mağara adamı gibi ne bu; gerçi onlar da işin cılkını çıkarmışlar saçlardan tutup sürümek falan ama o da yorulmasın diyeysi heralde bilemiyorum; ama bu "gadın gadın gadın" zombileşmesini de bilmiyorum.
sözlüklere bakarak anlaşılıyor ki salla gitsin hukuku, adaleti, eğitimi; cinsel devrim şart. onu da raelyen tarikatından temin ediyoruz sanırım.
konuyu dağıtmadan, en azından; lütfen takla atarak basmayalım butonlara, ameliyatlı yerlerine geliyor, uğraşıyoruz sonra.
devamını gör...
zihgir
zihgir farsça bir kelimedir ve kelime anlamı "kiriş tutan, kirişin kontrolünü sağlamak" anlamına gelmektedir. genelde zihgir metal, akrilik, deri ve boynuz gibi maddelerden yapılmaktadır. zihgirde dikkat edilecek en önemli husus okçunun parmağında rahatlıkla hareket edip ileri ve geri hareket etmesidir. dar gelen bir zihgir okçunun parmağında bir çok sakatlanmaya meydan verebilir. zihgir bol geliyorsa iç kısmına deriden kaş yapılabilir. uzun süre ok atan okçuların baş parmak boğumunda nasır oluşması normaldir. bu nasır aynı zamanda zihgirin parmağa tam oturmasına sebep olup, zihgirin parmaktan kontrolsüzce çıkıp gitmesini engeller. okçu profesyonelleştikçe kendisi için en ideal zihgiri parmağında sabitleyecektir.
zihgir 3 bölümden meydana gelir. damak, kaş ve eşik;
•zihgirin kirişe temas eden kısmına "eşik" denir.
•başparmağı korumak için yapılan deri parçasına kaş denir.
•okçunun başparmağının etli kısmının yaralanmasını önlemek için zihgirin uzun kısmına "damak" denir.
not!: metal zihgirlerde dikkat edilmesi gereken husus ise metalin keskin bir yerinin olmaması gerekmektedir. aksi durumda okçunun parmağını yaralar.
zihgir 3 bölümden meydana gelir. damak, kaş ve eşik;
•zihgirin kirişe temas eden kısmına "eşik" denir.
•başparmağı korumak için yapılan deri parçasına kaş denir.
•okçunun başparmağının etli kısmının yaralanmasını önlemek için zihgirin uzun kısmına "damak" denir.
not!: metal zihgirlerde dikkat edilmesi gereken husus ise metalin keskin bir yerinin olmaması gerekmektedir. aksi durumda okçunun parmağını yaralar.
devamını gör...
kibir
modern dünyanın insana aşıladığı duygu.
devamını gör...
10000 karma puanı
ulaşması zor puan sözlüğe geleli 9 ay olmuş yeni 5 bin küsür. *
devamını gör...
titane
20 dakika önce izlediğim muhteşem film. genelde olaysız ve diyaloglara dayanan filmleri sevmeme rağmen bu filmi oldukça etkileyici buldum. enteresan bir konusu var. ama arkadaşlar konusu ile ilgili bilgiler verildiği için ben daha çok detaylara değinmek istiyorum. full spoiler.
bir defa film bana göre oldukça başarılı. neden diye soracak olursak: arabayla cinsel bir bağ kuran ve bu şekilde hamile kalan bir kadını seyrederken bir an bile gerçekliğini sorgulamamak, filmin yarattığı gerçekliğin içine girerken zorlanmamak bence oldukça kıymetli. sinemanın nimetlerinden biri.
ayrıca filmin konusu ilk defa da işlenmiyor. david cronenberg'in crash filmini izleyenler insanın metal (araba) ile kurduğu ilişkiyi kolayca hatırlayacaktır. bu açıdan film, sıklıkla rastlamadığımız ama öncesinde az da olsa bilgimiz olan bir şeyi pekiştiriyor diyebiliriz. zaten temas edilen nesne elbette değişebilir. insan-robot, insan-makine veya insan-algoritma, android gibi ilişkiler de en temelde insan-insan bağından farklı olarak başka bir tatmin yolunu kazımıyor mu? bu tarz temalar bana gelecekte ilişkilerin çeşitlenebileceğini düşündürüyor nedense. en nihayetinde insanlar olarak biz hayal gücümüzü kullanıyor, fikirler üretiyor, sonra da bu fikirlere yönelik ilişkiler veya teknolojiler oluşturuyoruz, ve bunlara dayanarak yaşıyoruz. neye inanmayı seçersek, gerçek de o oluyor. filmin elbette vurguladığı şeyin bu olduğunu düşünmüyorum ama buna ufak göndermeler de yapılmıyor değil. vincent'in "konuşmuyor musun, bak telefon bile yapabiliyor" diyerek telefona komut verdiğinde konuşturması, gelecekte teknolojilerden beklentimizin yalnızca konuşturmak ile sınırlı kalmayacağını da ifade ediyor diye düşünüyorum.
filmde bana etkileyici gelen başka bir şey ise yine vincent'in etrafındakilere "ben sizin tanrınızım, bu da oğlum olduğuna göre onu isa olarak görün" tarzındaki konuşmasına rağmen adrien'in filmin sonunda aslında meryem'e dönüşmesi epey ironik ve izlemesi keyifli. yine vincent'in oğlu zannettiği kişiyi çıplak olarak görmesine rağmen hala bu inanışı sürdürmesi de duygularımız hakkında aslında çok şey söylüyor.
bence başarılı bir film.
bir defa film bana göre oldukça başarılı. neden diye soracak olursak: arabayla cinsel bir bağ kuran ve bu şekilde hamile kalan bir kadını seyrederken bir an bile gerçekliğini sorgulamamak, filmin yarattığı gerçekliğin içine girerken zorlanmamak bence oldukça kıymetli. sinemanın nimetlerinden biri.
ayrıca filmin konusu ilk defa da işlenmiyor. david cronenberg'in crash filmini izleyenler insanın metal (araba) ile kurduğu ilişkiyi kolayca hatırlayacaktır. bu açıdan film, sıklıkla rastlamadığımız ama öncesinde az da olsa bilgimiz olan bir şeyi pekiştiriyor diyebiliriz. zaten temas edilen nesne elbette değişebilir. insan-robot, insan-makine veya insan-algoritma, android gibi ilişkiler de en temelde insan-insan bağından farklı olarak başka bir tatmin yolunu kazımıyor mu? bu tarz temalar bana gelecekte ilişkilerin çeşitlenebileceğini düşündürüyor nedense. en nihayetinde insanlar olarak biz hayal gücümüzü kullanıyor, fikirler üretiyor, sonra da bu fikirlere yönelik ilişkiler veya teknolojiler oluşturuyoruz, ve bunlara dayanarak yaşıyoruz. neye inanmayı seçersek, gerçek de o oluyor. filmin elbette vurguladığı şeyin bu olduğunu düşünmüyorum ama buna ufak göndermeler de yapılmıyor değil. vincent'in "konuşmuyor musun, bak telefon bile yapabiliyor" diyerek telefona komut verdiğinde konuşturması, gelecekte teknolojilerden beklentimizin yalnızca konuşturmak ile sınırlı kalmayacağını da ifade ediyor diye düşünüyorum.
filmde bana etkileyici gelen başka bir şey ise yine vincent'in etrafındakilere "ben sizin tanrınızım, bu da oğlum olduğuna göre onu isa olarak görün" tarzındaki konuşmasına rağmen adrien'in filmin sonunda aslında meryem'e dönüşmesi epey ironik ve izlemesi keyifli. yine vincent'in oğlu zannettiği kişiyi çıplak olarak görmesine rağmen hala bu inanışı sürdürmesi de duygularımız hakkında aslında çok şey söylüyor.
bence başarılı bir film.
devamını gör...
19 yaşındaki kadının 32 yaşındaki adamla çıkması
seçimlerde oy kullanmasına izin ver, araç kullanmasına izin ver hatta dilerse bankalardan kredi çekip borç yükü girmesine izin ver ama sevgilisini seçme işine gelince no no no...
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
nazım hikmet'in yaşamaya dair adlı şiirinin 3. bölümü:
bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
böylesine sevilecek bu dünya
"yaşadım" diyebilmen için...
bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
böylesine sevilecek bu dünya
"yaşadım" diyebilmen için...
devamını gör...
cumhurbaşkanlığı sistemi güneş sistemi gibidir
ısıtmayan güneş sistemini neyleyeyim.
devamını gör...
bu muydu kadını koruyacağız dediğiniz
her ne kadar fatih altaylı’dan haz etmesem de adam iktidara, diyanete güzel giydirmiş. fatih altaylı’nın ülkedeki kadın cinayetlerine yönelik yazdığı yazının muhteşem konu başlığıdır, sonuna kadar da haklıdır. o muhteşem yazı işte;
dün yine peş peşe kadın cinayetleri.
tam sayıyı bilmiyoruz.
ama ikisini gördük, duyduk, güvenlik kameralarından neredeyse canlı izledik.
biri istanbul’da.
melek yüzlü bir genç kız, başak cengiz, istanbul’a eğitimini tamamlamak için gelmiş.
palalı manyağın bir başka türü, kılıçlı bir sapık tarafından sokak ortasında doğrandı.
yakalanan katil, “kadın olduğu için öldürdüm” demiş. çünkü erkek olsa karşı koyabilirmiş.
tek suçu kadın olmak anlayacağınız. öldürülmek için tercih edilmiş olmasının başka hiçbir nedeni yok.
düşündükçe kahroluyor insan.
annemiz, eşimiz, kızımız aklımıza geliyor kadın olarak.
bir başka kadının ölüm yeri ordu.
boşanmak istediği kocası sokakta görüyor kadını.
sürüyor kullandığı minibüsü üzerine, çarpıyor ve duvara sıkıştırıyor araçla. yetmiyor bir de inip tekmeliyor üç çocuğunun annesini.
kadın oracıkta can veriyor.
onun da ölüm nedeni kadın olması.
çok aşikar olan koca şiddetinden bunalıp ayrılmak istemesi.
insanın içinde durduramadığı bir öfke kabarıyor bunları okuyup, izlerken.
ve aynı anda bir haber daha geçiyor akrandan.
karısı yerine baldızını öldüren adama yargılanmakta olduğu mahkemede “iyi hal indirimi” uygulanıyor.
içine ettiğimin, sözde adaleti tarafından. (acaba diyanet işlerimiz ne der bu baldız cinayetine?)
ve tüm bunların olduğu ülkede tek derdi kadını korumak olan “istanbul sözleşmesi” çok değil daha birkaç ay önce iptal edilmiş.
hem de imzalayan iktidar tarafından.
“merak etmeyin. sözleşmeye gerek yok. kadınları biz koruruz” yalanıyla.
işte koruduğunuz kadınlar ortada.
daha doğrusu kimi koruduğunuz ortada.
bu kafa ile yılmak yok korumaya devam.
türkiye’de tek bir kadın kalmayıncaya kadar.
kaynak; www.haberturk.com/yazarlar/...
dün yine peş peşe kadın cinayetleri.
tam sayıyı bilmiyoruz.
ama ikisini gördük, duyduk, güvenlik kameralarından neredeyse canlı izledik.
biri istanbul’da.
melek yüzlü bir genç kız, başak cengiz, istanbul’a eğitimini tamamlamak için gelmiş.
palalı manyağın bir başka türü, kılıçlı bir sapık tarafından sokak ortasında doğrandı.
yakalanan katil, “kadın olduğu için öldürdüm” demiş. çünkü erkek olsa karşı koyabilirmiş.
tek suçu kadın olmak anlayacağınız. öldürülmek için tercih edilmiş olmasının başka hiçbir nedeni yok.
düşündükçe kahroluyor insan.
annemiz, eşimiz, kızımız aklımıza geliyor kadın olarak.
bir başka kadının ölüm yeri ordu.
boşanmak istediği kocası sokakta görüyor kadını.
sürüyor kullandığı minibüsü üzerine, çarpıyor ve duvara sıkıştırıyor araçla. yetmiyor bir de inip tekmeliyor üç çocuğunun annesini.
kadın oracıkta can veriyor.
onun da ölüm nedeni kadın olması.
çok aşikar olan koca şiddetinden bunalıp ayrılmak istemesi.
insanın içinde durduramadığı bir öfke kabarıyor bunları okuyup, izlerken.
ve aynı anda bir haber daha geçiyor akrandan.
karısı yerine baldızını öldüren adama yargılanmakta olduğu mahkemede “iyi hal indirimi” uygulanıyor.
içine ettiğimin, sözde adaleti tarafından. (acaba diyanet işlerimiz ne der bu baldız cinayetine?)
ve tüm bunların olduğu ülkede tek derdi kadını korumak olan “istanbul sözleşmesi” çok değil daha birkaç ay önce iptal edilmiş.
hem de imzalayan iktidar tarafından.
“merak etmeyin. sözleşmeye gerek yok. kadınları biz koruruz” yalanıyla.
işte koruduğunuz kadınlar ortada.
daha doğrusu kimi koruduğunuz ortada.
bu kafa ile yılmak yok korumaya devam.
türkiye’de tek bir kadın kalmayıncaya kadar.
kaynak; www.haberturk.com/yazarlar/...
devamını gör...
