günaydın sözlük
tüm aksiliklere kafa tutacağımız, gözlerimizdeki derin inancı, umudu bizden hiç ama hiç kimselerin almasına izin vermeyeceğimiz bir gün olduralım bu pazartesiyi, olmaz mı?
ferhan şensoy'un sesiyle, ‘günaydın lan yaşamak’
ferhan şensoy'un sesiyle, ‘günaydın lan yaşamak’
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının çizimleri
o çizimler nee hepiniz mi yeteneklisiniz? bir ben mi beceriksizim?
devamını gör...
kadınları ilişkiden soğutan erkek davranışları
aşırı kıskançlık ve ısrarcılık.
devamını gör...
yazarların en sevdiği diller
fransızca.
devamını gör...
ezberlenen en saçma şey
al dedi çocuklarını dedi çocuklarını istiyorsan dedi kendini dedi al kendini dedi git dedi nerede kalırsan kal dedi bana. ben de kaynanamla kavga ettim o yüzden. dedi kaynanam dedi kızım bak dedi madem kocan öyle yapıyor dedi ne yaparsan yap kızım sen de dedi al kendini git dedi ben çekicek halim yok dedi.
devamını gör...
mağusa limanı
şehit öğretmen aybüke yalçın'ın sesinden tekrar tekrar dinlediğim türküdür.
devamını gör...
yastayım
cenk'in arka bahçesi ukdesidir.
sözleri ercan saatçi'ye aittir.
ercan saatçi "bu şaheseri hangi ruh haliyle yazdınız" sorusuna şu cevabı vermiştir;
"çay bardağında bir duble rakı aldım, sigaramı yaktım, bir çırpıda çıktı."
ayrıca eşi, bu şarkıdan pek hoşlanmazmış. şarkının bir hikayesi yokmuş. ercan saatçi tamamen yeteneğini konuşturmuş.
nasıl derin, insanın içine işleyen, dinledikçe gözlerinden yaş düşüren, his dolu, sanki yaşanmış bir hikayenin anlatıldığı şarkı.
dinledikçe gözlerinizden usul usul yaşlar dökülebilir. fazlasıyla dokunaklı. her ne kadar şarkıda anlatılanı yaşamamış olsanız bile, bir şekilde sizi de etkisi altına alabilir, kalbinize dokunabilir.
şarkıda sevda diye; şiirlere, filmlere, masallara konu olmuş bir kavramdan bahsediliyor. tabii sevda hiçbir zaman yalnız değildir. muhakkak ayrılık ve acı da dahildir sevdaya. belki de bu yüzdendir ki nice seneler daha bahsedilecek. kim bilir, belki sizler de düşersiniz bir gün sevdaya.
şarkıyı ilk olarak sefarad adlı grup seslendirmiştir. linkliyorum;
seneler sonra ferhat göçer yeniden seslendirmiştir. onu da linkliyorum;
bir de kibariye yorumu vardır, o da dinlenmeye değer. onu da linkleyeyim madem;
ayrıca şarkının orijinali consuelo luz'a ait olan los bilbilicos. o da linkli, aşağıda;
orijinalini bir de buradan dinleyin. bu daha iyi gibi
son olarak şu sözlerle bitiriyorum;
"sen varmışsın gibi, her gece ışığı kapatmadım,
gel gör ki, ben hâlâ yokluğuna alışamadım."
"şimdi eşim dostum beni hastayım sanıyor
yastayım, hiç kimse bilmiyor..."
*
sözleri ercan saatçi'ye aittir.
ercan saatçi "bu şaheseri hangi ruh haliyle yazdınız" sorusuna şu cevabı vermiştir;
"çay bardağında bir duble rakı aldım, sigaramı yaktım, bir çırpıda çıktı."
ayrıca eşi, bu şarkıdan pek hoşlanmazmış. şarkının bir hikayesi yokmuş. ercan saatçi tamamen yeteneğini konuşturmuş.
nasıl derin, insanın içine işleyen, dinledikçe gözlerinden yaş düşüren, his dolu, sanki yaşanmış bir hikayenin anlatıldığı şarkı.
dinledikçe gözlerinizden usul usul yaşlar dökülebilir. fazlasıyla dokunaklı. her ne kadar şarkıda anlatılanı yaşamamış olsanız bile, bir şekilde sizi de etkisi altına alabilir, kalbinize dokunabilir.
şarkıda sevda diye; şiirlere, filmlere, masallara konu olmuş bir kavramdan bahsediliyor. tabii sevda hiçbir zaman yalnız değildir. muhakkak ayrılık ve acı da dahildir sevdaya. belki de bu yüzdendir ki nice seneler daha bahsedilecek. kim bilir, belki sizler de düşersiniz bir gün sevdaya.
şarkıyı ilk olarak sefarad adlı grup seslendirmiştir. linkliyorum;
seneler sonra ferhat göçer yeniden seslendirmiştir. onu da linkliyorum;
bir de kibariye yorumu vardır, o da dinlenmeye değer. onu da linkleyeyim madem;
ayrıca şarkının orijinali consuelo luz'a ait olan los bilbilicos. o da linkli, aşağıda;
orijinalini bir de buradan dinleyin. bu daha iyi gibi
son olarak şu sözlerle bitiriyorum;
"sen varmışsın gibi, her gece ışığı kapatmadım,
gel gör ki, ben hâlâ yokluğuna alışamadım."
"şimdi eşim dostum beni hastayım sanıyor
yastayım, hiç kimse bilmiyor..."
*
devamını gör...
ayrılık acısı geçer mi sorunsalı
ayrılık acısı mı ?
bu ölüme falan benzemez. böbrek taşı gibi de değildir. orada duruyor, biliyorsun.. nefes aldığını, gülümsediğini, içtiğini, uyuduğunu, yediğini, yürüdüğünü, uyandığını, birşeyler yaptığını a biliyorsun.
ama yok gibi...
bir günaydın dese, geldim buradayım dese, sana su olacağını, hayat vereceğini biliyorsun ama ya senin verdiğin can suyunu istemiyorsa? bu acı çok başka, çaresizlik acısı bu.
ama... aması yok işte... geçmiyor...
bu ölüme falan benzemez. böbrek taşı gibi de değildir. orada duruyor, biliyorsun.. nefes aldığını, gülümsediğini, içtiğini, uyuduğunu, yediğini, yürüdüğünü, uyandığını, birşeyler yaptığını a biliyorsun.
ama yok gibi...
bir günaydın dese, geldim buradayım dese, sana su olacağını, hayat vereceğini biliyorsun ama ya senin verdiğin can suyunu istemiyorsa? bu acı çok başka, çaresizlik acısı bu.
ama... aması yok işte... geçmiyor...
devamını gör...
hiç yumruk yememiş erkek
şiddetten ve şiddet içerikli durumların içersinde bulunmaktan hoşlanmadığından ötürü yumruk yememiş erkek de olabilir o; çok da şey yapmamak lazım.
hay alüminyum, ne raconmuş bu ya? yok racon, yok erkek adam, yok ebesinin...
insanlar şu saçma sapan kalıplara gireceğim diye ne tür dertler açıyor başlarına kim bilir...
hay alüminyum, ne raconmuş bu ya? yok racon, yok erkek adam, yok ebesinin...
insanlar şu saçma sapan kalıplara gireceğim diye ne tür dertler açıyor başlarına kim bilir...
devamını gör...
yazarların mahlaslarının bir üst seviyesi
antarktikalı.
devamını gör...
ask.fm
ergenken kullandığım sosyal medyaydı, çok fazla hediye almıştım ve gerçekten popüler hesabım vardı, en son 7 sene önce yanıt vermişim birisine...
devamını gör...
john verdon
manhattan’da bir reklam şirketinde yöneticililik yapmıştır. emekliye ayrıldı ve eşi ile birlikte kırsal bir bölge olan catskill dağlarına taşındı. aklından bir sayı tut, peter pan ölmeli, şeytanı uyandırma gibi dünyada popüler olan romanların yazarıdır. eşi naomi yazarın kitaplarına ilham kaynağı olmuştur. aklından bir sayı tut kitabı eleştirmenlerden tam not aldı ve ikinci romanını yazması için ikna ettiler. ikinci romanı olan gözlerini sımsıkı tut romanı da ilk romanı gibi oldukça sevilmiştir. john verdon yayınlandığı seri polisiye romanları ile 25 ülkede büyük ilgi kazandı ve 40’tan fazla dile çevrildi. ilk iki romanı olan aklından bir sayı tut ve gözlerini sımsıkı kapat ı okudum gerçekten çok iyi bir yazar. diğer romanlarını da okuyacağım mutlaka.
devamını gör...
kiralara fahiş zam yapan ev sahibini şikayet hattı kurulması
bunlar insanların gazını almaya yönelik olarak ortaya atılan işler. meseleye sadece zam yapan ev sahibi ve mağdur olan kiracı mantığı ile bakarsak konuyu anlayamayız.
türk parasının değeri bu kadar düşük olmasa insanlar cebinde lira tutardı. eskiden faize yatırırdı ama faizler çok düşük olduğu için faize yatırmak anlamsız duruma geldi. faize yatırmak yerine parayı fabrika kurmaya üretim yapmaya yönlendirme isteği olsa tüm girdiler ithal olduğu için üretim yapan kişiler sürekli maliyetin yükseldiği piyasaya girmek istemiyor. üretim yapsa doları aldığı fiyattan * fiyat belirlerse bir gecede devlet müdahale edip zarar etmesine sebep oluyor.
devlet kişi hiç ev almamışsa 2 milyon liraya kadar düşük faizle konut kredisi veriyor. adam da gidip de çaycısına varana kadar kredi çekip ev alıyor sonra üstüne geçiriyor.
konut piyasası sürekli tırmanıyor ama bu suni bir artış çünkü lüks konutların bile dünyada değeri belli. dünyanın en pahalı komutlarını geçmeye başlayan, kendini belli bir sürede kiraya verilmesi durumunda amorti edemeyecekleri yüksek fiyatla alınan evler kira fiyatını yukarıya çekiyor.
yabancı uyruklulara vatandaşlık için satılan evler de ev fiyatlarını yukarı çekiyor. gayri resmi 10 milyon yabancının olduğu ülkede konut yetmiyor ama devlet toki ile ucuz konut yapmayıp hala karadenizli müteahhitler batmasın diye uğraşıyor.
inşaat maliyeti artınca ev fiyatları artıyor. ev fiyatları artınca kiralansa kendini amorti etme süresi uzuyor. bu nedenle kiralar patlıyor. kiralar yukarı doğru çıkınca tüm evler yükseliyor.
bu hem bir balon * hem de insanlar ev değil oda kiralamaya ancak imkan bulur duruma geldi.
türk parasının değeri bu kadar düşük olmasa insanlar cebinde lira tutardı. eskiden faize yatırırdı ama faizler çok düşük olduğu için faize yatırmak anlamsız duruma geldi. faize yatırmak yerine parayı fabrika kurmaya üretim yapmaya yönlendirme isteği olsa tüm girdiler ithal olduğu için üretim yapan kişiler sürekli maliyetin yükseldiği piyasaya girmek istemiyor. üretim yapsa doları aldığı fiyattan * fiyat belirlerse bir gecede devlet müdahale edip zarar etmesine sebep oluyor.
devlet kişi hiç ev almamışsa 2 milyon liraya kadar düşük faizle konut kredisi veriyor. adam da gidip de çaycısına varana kadar kredi çekip ev alıyor sonra üstüne geçiriyor.
konut piyasası sürekli tırmanıyor ama bu suni bir artış çünkü lüks konutların bile dünyada değeri belli. dünyanın en pahalı komutlarını geçmeye başlayan, kendini belli bir sürede kiraya verilmesi durumunda amorti edemeyecekleri yüksek fiyatla alınan evler kira fiyatını yukarıya çekiyor.
yabancı uyruklulara vatandaşlık için satılan evler de ev fiyatlarını yukarı çekiyor. gayri resmi 10 milyon yabancının olduğu ülkede konut yetmiyor ama devlet toki ile ucuz konut yapmayıp hala karadenizli müteahhitler batmasın diye uğraşıyor.
inşaat maliyeti artınca ev fiyatları artıyor. ev fiyatları artınca kiralansa kendini amorti etme süresi uzuyor. bu nedenle kiralar patlıyor. kiralar yukarı doğru çıkınca tüm evler yükseliyor.
bu hem bir balon * hem de insanlar ev değil oda kiralamaya ancak imkan bulur duruma geldi.
devamını gör...
hakaret olmayan ama hakaret olan cümleler
birtakım ifadeler.
tam bir cümle olmamakla beraber, bana göre "senin anlayacağın" sözcük grubu bir nevi hakarettir. "uzun yoldan söyleneni anlamayan bir beyinsiz olduğun için anlayacağın şekilde kısalttım" demek gibidir. her ne kadar kullananlar bu amaçla kullanmıyor olsa da bana hep böyle gelmiştir. sevemedim gitti.
bir de "anlamıyorsun" ya da "anladın mı?" kelimeleri var. ilkini söyleyenlere diyeceğim şey şu: belki sen anlatamıyorsundur? son günlerde iyice taktım bu kelimeye.
ikincisi de ayrı bir garabet. anladın mı diyeceğine anlatabildim mi demeli insan. çok sevdiğim ve ağız alışkanlığı nedeniyle, kesinlikle kötü niyetli olmaksızın bu kelimeyi sık sık kullanan insanlar tanıyorum ama niyetlerinin iyi olması bundan rahatsızlık duymamak için yeterli değil bence.
edit: imla
tam bir cümle olmamakla beraber, bana göre "senin anlayacağın" sözcük grubu bir nevi hakarettir. "uzun yoldan söyleneni anlamayan bir beyinsiz olduğun için anlayacağın şekilde kısalttım" demek gibidir. her ne kadar kullananlar bu amaçla kullanmıyor olsa da bana hep böyle gelmiştir. sevemedim gitti.
bir de "anlamıyorsun" ya da "anladın mı?" kelimeleri var. ilkini söyleyenlere diyeceğim şey şu: belki sen anlatamıyorsundur? son günlerde iyice taktım bu kelimeye.
ikincisi de ayrı bir garabet. anladın mı diyeceğine anlatabildim mi demeli insan. çok sevdiğim ve ağız alışkanlığı nedeniyle, kesinlikle kötü niyetli olmaksızın bu kelimeyi sık sık kullanan insanlar tanıyorum ama niyetlerinin iyi olması bundan rahatsızlık duymamak için yeterli değil bence.
edit: imla
devamını gör...
toplu taşıma araçlarında gıcık olunan tipler
inmeyip de kapı önünde bekleyenler.
devamını gör...





