özür dilerim
bu ara en çok kendimden af dilemek için kullandığım deyimdir. etrafımda hiç bulunmaması gereken insanların beni üzmesine izin verdiğim için kendimden özür dilerim.
devamını gör...
komşu gürültüsü
üst kattakilerin her hafta torunları geliyor. 15 çocuk geliyor eminim. yan taraftakiler zaten ne konuşuyorlarsa hoop bizde. kahvaltıda tava börek yediler bu arada.
devamını gör...
fesleğen
hikmet anıl öztekin kitabı.
"gitmeyecekmiş gibi neyi seversen, sevdiğin şeyin gidesi gelir hemen."
fesleğen- anış hikmet öztekin
"gitmeyecekmiş gibi neyi seversen, sevdiğin şeyin gidesi gelir hemen."
fesleğen- anış hikmet öztekin
devamını gör...
ankara deyince akla gelenler
başkent,
anıtkabir,
tbmm,
kızılay,
çankaya,
müzelerin hemen hemen birbirine yakın olması,
simit vb.
anıtkabir,
tbmm,
kızılay,
çankaya,
müzelerin hemen hemen birbirine yakın olması,
simit vb.
devamını gör...
yazarların en sevdiği enstrüman sesi
piyano sesi bana çok rahatlatıcı geliyor. her daim dinleyebilirim. en sevdiğim piyano kanalından bir parça bırakayım.
devamını gör...
ayrılık sevdaya dahil
bir şiir adına açılmış başlık.
ama başlık altında o şiirin tamamı yok? her şey var, şarkılar, diziler, şairin aile yapısı ama başlığı açılmasına sebep olan şiirin tam hali yok.*
buyrun, şiire ve şaire ayıp olmasın.
----+
açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın
en görkemli saatinde yıldız alacasının
gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde kader
uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın
rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan
onu çok arıyorum onu çok arıyorum
heryerimde vücudumun ağır yanık sızıları
bir yerlere yıldırım düşüyorum
ayrılığımızı hisettiğim an demirler eriyor hırsımdan
ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu
gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmuş
tedirgin gülümser
çünkü ayrılık da sevdaya dahil çünkü ayrılanlar hala sevgili
hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
her an ötekisiyle birlikte herşey onunla ilgili
telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
gittikçe genişliyen yakılmış ot kokusu
yıldızlar inanılmıyacak bir irilikte
yansımalar tutmuş bütün sahili
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
çünkü ayrılıklar da sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili
yanlızlık hızla alçalan bulutlar karanlık bir ağırlık
hava ağır toprak ağır yaprak ağır
su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kuşattı ormanı
karanlık çöktü denize
yanlızlık çakmak taşı gibi sert elmas gibi keskin
ne yanına dönsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin
kapını bir çalan olmadı mı hele elini bir tutan
bilekleri bembeyaz kuğu boynu parmakları uzun ve ince
sımsıcak bakışları suç ortağı kaçamak gülüşleri gizlice
yalnızların en büyük sorunu tek başına özgürlük ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına
benzemesin diye özgürlük mutlaka paylaşılacak suç ortağı bir sevgiliyle
sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız
hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da hala içimizde o yanardağ ağzı
hala kıpkızıl gülümseyen sanki ateşten bir tebessüm zehir zemberek aşkımız
ama başlık altında o şiirin tamamı yok? her şey var, şarkılar, diziler, şairin aile yapısı ama başlığı açılmasına sebep olan şiirin tam hali yok.*
buyrun, şiire ve şaire ayıp olmasın.
----+
açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın
en görkemli saatinde yıldız alacasının
gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde kader
uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın
rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan
onu çok arıyorum onu çok arıyorum
heryerimde vücudumun ağır yanık sızıları
bir yerlere yıldırım düşüyorum
ayrılığımızı hisettiğim an demirler eriyor hırsımdan
ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu
gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmuş
tedirgin gülümser
çünkü ayrılık da sevdaya dahil çünkü ayrılanlar hala sevgili
hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
her an ötekisiyle birlikte herşey onunla ilgili
telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
gittikçe genişliyen yakılmış ot kokusu
yıldızlar inanılmıyacak bir irilikte
yansımalar tutmuş bütün sahili
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
çünkü ayrılıklar da sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili
yanlızlık hızla alçalan bulutlar karanlık bir ağırlık
hava ağır toprak ağır yaprak ağır
su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kuşattı ormanı
karanlık çöktü denize
yanlızlık çakmak taşı gibi sert elmas gibi keskin
ne yanına dönsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin
kapını bir çalan olmadı mı hele elini bir tutan
bilekleri bembeyaz kuğu boynu parmakları uzun ve ince
sımsıcak bakışları suç ortağı kaçamak gülüşleri gizlice
yalnızların en büyük sorunu tek başına özgürlük ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına
benzemesin diye özgürlük mutlaka paylaşılacak suç ortağı bir sevgiliyle
sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız
hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da hala içimizde o yanardağ ağzı
hala kıpkızıl gülümseyen sanki ateşten bir tebessüm zehir zemberek aşkımız
devamını gör...
hassas türk aile yapısı (yazar)
gece gece seri beğeni yapmaya üşenmeyen yazar.
beğenen favorileyen elleriniz dert görmesin efenimm.
bu arada söylemeden edemiycem klavyesi eğlenceli yazar. *
beğenen favorileyen elleriniz dert görmesin efenimm.
bu arada söylemeden edemiycem klavyesi eğlenceli yazar. *
devamını gör...
nasılsın derken hiç kimsenin samimi olmaması
cevabı ‘iyiyim’olduğu müddetçe, soru soranın rahatsız olmayacağı ve sorulması zorunlu sayılan sorulardan biridir. sohbet başlangıçlarında, uzun süredir görüşülmeyen kişilerde sohbetin akması için kullanılır ve genelde işe yarar.
beklenen cevap ‘iyiyim’ dir; ‘kötüyüm’derseniz karşınızdaki bu beklenmedik cevap karşısında afallayacak, ne diyeceğini ve sohbete nasıl devam edeceğini bilemeyecektir. bu nedenle her zaman ‘iyiyim’ cevabı iş görür, gereksiz huzursuzluğu önler.
beklenen cevap ‘iyiyim’ dir; ‘kötüyüm’derseniz karşınızdaki bu beklenmedik cevap karşısında afallayacak, ne diyeceğini ve sohbete nasıl devam edeceğini bilemeyecektir. bu nedenle her zaman ‘iyiyim’ cevabı iş görür, gereksiz huzursuzluğu önler.
devamını gör...
islam'ın evrimle çelişmemesi
hoş görünmek adına, karşı cenahın teorisini bile onlardan daha çok sahiplenmek.. işte bu maymunluktur.
bakara 30 ve 31. ayetler.
müminun 12. ayet
net- balçık ve insan, öyle yok homo vay sapiens falan demiyor.
bakara 30 ve 31. ayetler.
müminun 12. ayet
net- balçık ve insan, öyle yok homo vay sapiens falan demiyor.
devamını gör...
maçın zor geçeceğini bilmiyordum özür dilerim
doğum günün kutlu olsuun* sevdiklerinle nice güzel ve musmutlu yaşlar dilerim.*
devamını gör...
kafede kitap okuyan tip
kitabını okurken arada kafasını kaldırıp yanından yöresinden geçen insanlara bakmayı seviyordur. korna çalan arabayı, alışveriş poşetleriyle ellerini doldurmuş bir kadının topuklarının sesini, mağaza vitrininde gördüğü oyuncağı isteyen çocuğun ısrarcı sesini, yüksek sesli sokak satıcılarını, şehir gürültüsünü kitabıyla duymayı seviyordur. biraz erken geldiyse şehrin uyanışını, insanların telaşlı adımlarını, işine ya da okuluna yetişmek için kahvaltı etmeden çıkıp fırınlarda kuyruk oluşturan insanları seyretmeyi seviyordur. vakit geçse şehrin aydınlatmasının ne kadar yanlış olduğunu fark etmeyi, eğlence mekanlarından taşan müziğin yüksek sesini seviyordur. hiç tanımadığı insanların, araçların, kokuların okuduğu kitaba karışmasını seviyordur. bazı kitaplar sessizliği değil kendisine ortak olacak kocaman bir hayatı arar diye düşünüyordur.
devamını gör...
örnek vatandaş (yazar)
nick'inin hakkını veren nadir yazarlardan birisidir. yardımsever iyi niyetli. zor bulunuyor böyle insanlar. kıymetini bilelim.
devamını gör...
claranın dağdan aşağı yuvarlanan tekerlekli sandalyesi
anladığım kadarıyla yeni bir mahlas ile kendisine yeni bir sözlük sayfası açmak istemiş olan yazar. umarım bu yeni sayfa bu sefer hak ettiği gibi olur.
devamını gör...
insanı en sakin anında bile sinir eden şeyler
kaba saba tavır ve konuşmalar.
devamını gör...
çayın yanında en güzel giden gıda
bebe püskeviti
devamını gör...
dünyanın en muhteşem üçlüleri
mazhar,fuat,özkan
devamını gör...
yazarların bugünkü mutsuzluk sebebi
gözümün önünde çok şey oluyor ama benim elimden hiçbir şey gelmiyor. çaresizim...
devamını gör...
normal sözlük mikserlik ödülü
bugün sözlükten uzak durmak iyi bir olaymış demek ki. kimseyi kırmak istemem ve ayrıca birinin sözünü kafaya takıp üzülmek istemem. daha dikkatli olunabilir sanki.
devamını gör...
korku
korku, her insanın hayatında yer alan ve kişinin hayatta kalmasına yardımcı olan bir duygudur.
böyle bir duygu nasıl olurda insanı hayatta tutar diye soracak olursanız, ölüm korkusundan tutunda, gece evimizde otururken duyduğumuz herhangi bir tıkırtının vücudumuzda yarattığı etkiler sebebiyle koruma mekanizmamızı ortaya çıkarıp kendimizi güvence altına almak isteğini temel olarak alabiliriz.
peki, bu korku duygusu beynimizde nasıl bir etki yaratıyorda korunma mekanizmamızı ortaya çıkarıyoruz?
gece evde otururken, birden elektriğin gitmesi ve içeriden bir ses duymamız, beynimiz için bir uyarıdır ve bu uyarıyı alan, koku hariç tüm duyulardan uyartı alan talamus'tur. alınan bu uyarı yorumlanması için vücudun iç durumu hakkında bilgi alan, aldıklarını değerlendiren ve yanıt veren duyu korteksine gönderilir. uyarı yorumlandıktan sonra hafızadan sorumlu olan hipokampus'a yollanır. hipokampus ise daha önce benzer olarak yaşanmış anılarla bu yaşanan anı bağlamaya, ortak noktası olup olmadığına bakar. ondan sonra, başta korku olmak üzere duyuların denetiminden sorumlu olan ve empatiye dayalı eylemlerimize yön veren amigdala göreve girer. olabilecek tehlikeleri belirler ve korku anısını saklar. son olarak, duygusal kararları hormonlar salgılayarak yöneten hipotalamus, böbreküstü bezlerini çalıştrarak vücudumuzda adrenalin ve nöradrenalin hormanlarının salgılamasını sağlayıp kalbimizin hızlı atmasını ve böylece savaş ya da kaç mekanizmamızın devreye girmesine sebep olur.
bu süreç beyinde yaşananlardı, fakat vücudumuzun da korku anında uğradığı değişiklikler de mevcut. böbrek üstü bezlerinden salgılanan adrenalin ve nöradrenalin hormanlarının bazı etkilerini şöyle sayabiliriz:
-kalbin atış hızı ve basıncı artar.
-kana glikoz geçmesi sağlanarak kan şekeri artar.
-yağ asitleri serbest bırakılarak enerji verici olarak kullanılır.
-derideki kılcal damarlar daralır, böylece yüzün rengi sararır.
-göz bebekleri daha iyi görebilmek için büyür.
-soluk alıp verme hızlanır.
-sindirim sistemi faaliyetini yavaşlatır.
-kanın pıhtılaşma süresi kısalır.
tabii ki, korkunun serüveni bu kadar değildir. yaşadığımız korku anlarında, beynimiz kendine uzun ya da kısa olmak üzere iki ayrı yol belirler. kısa yol, daha çok işi şansa bırakmamak prensibiyle işler. ve yolculuğu talamus, amigdala ve hipotalamus arasındadır. uzun yol ise korku sürecini uzatıp daha uzun yaşanmasına sebep olur. yani içinde olduğu anın daha önce yaşanıp yaşanmadığını, yaşandıysa nasıl sonuçlara vardığını hesaba katar. onun yolculuğu ise talamus, duyu korteksi, hipokampus arasındadır.
biz insanlar olarak, hayatımızda bu duyguyu ne kadar istemesek de yaşamamızı sağladığı da bir gerçektir. isteyerek korkamayız fakat çoğunlukla istemediğimiz şeylerden korkarız ya da bilmediklerimizden.
insanın beyni ve bedeni de en az tarihi kadar gizem ve muamma içerir ve korku hakkında yapılan araştırmalar bu gizeme ışık tutmaktadır. ve bu tutulan ışık daha da büyüyüp bizim bilmediklerimizi aydınlatacak ve korkularımıza ışık olacaktır. fakat biz insanlar geliştikçe ve ürettikçe, korkularımızı daha fazla tetikleyecek etkenler ortaya çıkarıp içinden çıkılamayacak bir döngüye girebileceğimiz olasılığını da ihtimaller arasına yerleştirmeliyiz.
kaynakça
böyle bir duygu nasıl olurda insanı hayatta tutar diye soracak olursanız, ölüm korkusundan tutunda, gece evimizde otururken duyduğumuz herhangi bir tıkırtının vücudumuzda yarattığı etkiler sebebiyle koruma mekanizmamızı ortaya çıkarıp kendimizi güvence altına almak isteğini temel olarak alabiliriz.
peki, bu korku duygusu beynimizde nasıl bir etki yaratıyorda korunma mekanizmamızı ortaya çıkarıyoruz?
gece evde otururken, birden elektriğin gitmesi ve içeriden bir ses duymamız, beynimiz için bir uyarıdır ve bu uyarıyı alan, koku hariç tüm duyulardan uyartı alan talamus'tur. alınan bu uyarı yorumlanması için vücudun iç durumu hakkında bilgi alan, aldıklarını değerlendiren ve yanıt veren duyu korteksine gönderilir. uyarı yorumlandıktan sonra hafızadan sorumlu olan hipokampus'a yollanır. hipokampus ise daha önce benzer olarak yaşanmış anılarla bu yaşanan anı bağlamaya, ortak noktası olup olmadığına bakar. ondan sonra, başta korku olmak üzere duyuların denetiminden sorumlu olan ve empatiye dayalı eylemlerimize yön veren amigdala göreve girer. olabilecek tehlikeleri belirler ve korku anısını saklar. son olarak, duygusal kararları hormonlar salgılayarak yöneten hipotalamus, böbreküstü bezlerini çalıştrarak vücudumuzda adrenalin ve nöradrenalin hormanlarının salgılamasını sağlayıp kalbimizin hızlı atmasını ve böylece savaş ya da kaç mekanizmamızın devreye girmesine sebep olur.
bu süreç beyinde yaşananlardı, fakat vücudumuzun da korku anında uğradığı değişiklikler de mevcut. böbrek üstü bezlerinden salgılanan adrenalin ve nöradrenalin hormanlarının bazı etkilerini şöyle sayabiliriz:
-kalbin atış hızı ve basıncı artar.
-kana glikoz geçmesi sağlanarak kan şekeri artar.
-yağ asitleri serbest bırakılarak enerji verici olarak kullanılır.
-derideki kılcal damarlar daralır, böylece yüzün rengi sararır.
-göz bebekleri daha iyi görebilmek için büyür.
-soluk alıp verme hızlanır.
-sindirim sistemi faaliyetini yavaşlatır.
-kanın pıhtılaşma süresi kısalır.
tabii ki, korkunun serüveni bu kadar değildir. yaşadığımız korku anlarında, beynimiz kendine uzun ya da kısa olmak üzere iki ayrı yol belirler. kısa yol, daha çok işi şansa bırakmamak prensibiyle işler. ve yolculuğu talamus, amigdala ve hipotalamus arasındadır. uzun yol ise korku sürecini uzatıp daha uzun yaşanmasına sebep olur. yani içinde olduğu anın daha önce yaşanıp yaşanmadığını, yaşandıysa nasıl sonuçlara vardığını hesaba katar. onun yolculuğu ise talamus, duyu korteksi, hipokampus arasındadır.
biz insanlar olarak, hayatımızda bu duyguyu ne kadar istemesek de yaşamamızı sağladığı da bir gerçektir. isteyerek korkamayız fakat çoğunlukla istemediğimiz şeylerden korkarız ya da bilmediklerimizden.
insanın beyni ve bedeni de en az tarihi kadar gizem ve muamma içerir ve korku hakkında yapılan araştırmalar bu gizeme ışık tutmaktadır. ve bu tutulan ışık daha da büyüyüp bizim bilmediklerimizi aydınlatacak ve korkularımıza ışık olacaktır. fakat biz insanlar geliştikçe ve ürettikçe, korkularımızı daha fazla tetikleyecek etkenler ortaya çıkarıp içinden çıkılamayacak bir döngüye girebileceğimiz olasılığını da ihtimaller arasına yerleştirmeliyiz.
kaynakça
devamını gör...
çocukluğunuzdaki bayram travmaları
benim için net "ender" marka çikolata. taş gibiydi. tadı da kötüydü. ucuz diye herkes onu alıyordu sanırım. gittiğimiz her evde onu ikram ederlerdi. mecbur bir tane alırdım. yiyemezdim de. aylar sonra çantamda bulurdum çoğu zaman.
devamını gör...