rastgele tanım numarası yazmak
devamını gör...
memleketinin adını söylemeden anlat
boyoz, kızlar, çiğdem.
devamını gör...
ajda pekkan şarkılarından bir iki satır
ben sizin bilmediğiniz veya az duymuş olduğunuz bir şarkısının bir iki satırını bırakayım.
aman petrol, canım petrol
şimdi sana sana aşığım petrol.
tarihi eser bir kişiden ancak bu şarkı sözleri gelir, inşallah doğru hatırladım.
aman petrol, canım petrol
şimdi sana sana aşığım petrol.
tarihi eser bir kişiden ancak bu şarkı sözleri gelir, inşallah doğru hatırladım.
devamını gör...
formata aykırı davranıp uyarı alınca sansür diye ağlamak
evet malumunuz bu aralar sık sık yaşanan bir durum. 3 ocaktan beri kafa sözlükte yazıyorum, kimse babamın oğlu falan değil burada, birkaç kez tanım düzeltmem yada polemiğe girmemem konusunda uyarıldım, haklılardı saygı duydum. sonuçta bir format var ortada ve sana küfür etmeyeceksin sataşmayacaksın ve hakaretvari konuşmayacaksın diyor bunun nesini anlamıyorlar gerçekten anlamıyorum. bu kadar şeye rağmen uyarıya rağmen en ufak birşeyde akış kısmını sansür sansür diye meşgul ediyorlar,biz orda daha güzel konular görmek istiyoruz, böyle şeylerle zaman kaybetmek istemiyoruz. başlıkları engelle seçeneğimiz olsaydı keşke ama yok tanımları engelliyorsun adam gelip nick altına tanım giriyor, kendisi ile hiç muhattap olmadığın halde,buda ayrı bir karın ağrısı.
devamını gör...
ankara soğuğu
aşkı ve ayrılığı aynı mevsimde insana yaşatan ankaraya has doğa olayı.
devamını gör...
libas
giysi, giyecek, elbise, kıyafet.
devamını gör...
annelerin garip huyları
devamını gör...
türkiye uzay ajansı
22 kasım 2019 tarihinde, resmî gazete'de yayımlanan cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile faaliyetlerine başlayan uzay ajansı.
devamını gör...
yer çekimi
1670 km/s hızla dönen dünyadaki suların, binaların, dağların ve ağaçların savrulmasını engellerken ne hikmetse küçücük bir balon ve binlerce kuş türünün uçmasına engel olamayan bir kuvvettir. genelde dünyanın şekliyle ilgili kafaya takılan sorular "çünkü yer çekimi var" diyerek yabana atılır.
devamını gör...
kürk mantolu madonna
bana susurlukta ağlayarak tost yedirten, popülariteden uzak şekilde, insanın içine dokunan sabahattin ali kitabı
devamını gör...
leflunomid
pirimidin sentezinde yer alan mitokondriyal enzim dihidroorotat dehidrojenaz enzimini inhibe ederek pirimidin sentezini engelleyen ilaçtır.
devamını gör...
pandemi döneminde kaybedilen özellikler
korona benim için zor geçti biraz bir kere yakalandım. bronşitte vardı bende. covide yakalandım. yani anlayacağınız hastalandım hastaneye yatırdılar beni. bir ciğerimi orada bıraktım ölmedim. çok dövdüler beni kan kustum ama ölmedim. yaşadım... seni bir kez daha görebilmek için yaşadım. şimdi bana dediler ki, kimse sesini duyamıyormuş, susmuşsun. benimle de konuşmayacak mısın keje? sesini duyamayacak mıyım?
devamını gör...
mahlas değiştirmek
kafa sözlükte mümkün olduğunu öğrendiğim ve şaşırdığım durum. sıkça sorulan sorular kısmında açıklandığı üzere 3 ayda bir bir kere değiştirilebilirmiş. ihh sevmedim bu özelliği. çok elzem durumlar (çevreye ifşa olmak gibi) dışında zamanla arap saçına döner mi ortalık diye düşündürdü. ha önemli mi mahlas? önemli olan yazılanlar değil mi? evet* ama ne biliyim, sınıf arkadaşımızın adını değiştirmesi gibi bir his bıraktı bende.
+ mahlas değiştirme mümkün mü ?
- evet, mahlas değiştirmek mümkün.
3 ayda 1 olacak şekilde bunu sağlayabiliyoruz.
sözlük içerisinden @helios adlı yöneticimize ulaşabilirsiniz.
+ mahlas değiştirme mümkün mü ?
- evet, mahlas değiştirmek mümkün.
3 ayda 1 olacak şekilde bunu sağlayabiliyoruz.
sözlük içerisinden @helios adlı yöneticimize ulaşabilirsiniz.
devamını gör...
5 yıl önce sıradan olup şimdi lüks olan şeyler
havlu peçete. ne güzel bol bol alıp bol bol kullanıyorduk. şimdi ateş pahası iyisini almaya kalksan.
devamını gör...
acaba sadece bana mı oluyor diye düşünülen şeyler
gün içerisinde kendi kendime düşündüğüm şeyleri sözlüğe girdiğimde akışta görüyorum.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
açtım bir ufak uzaklaşıyorum dünyanın keşmekeşinden; sendeyiz güzel nickli güzel insan.
devamını gör...
kalubela
çok eski zaman anlamına gelen kelime.
kökeni şu olaya dayanır:
dünya ve canlılar yaratılmadan önce allah, insanların ruhlarını, ruhlar aleminde toplar. buradan huzuruna çıkan ruhlara sorar:
- ben sizin rabbiniz değil miyim!
ruhlar yanıtlar:
- evet, sen bizim rabbimizsin. ancak sana ibadet eder, senden yardım dileriz. bunun üzerine, ne derece doğru söylediklerini ortaya çıkarmak üzere onları, bir imtihan yeri olan dünyaya gönderir. konuşmanın yapıldığı bu çok eski zaman islam'da "kâlû belâ" olarak adlandırılır. türk dil kurumu kelimeyi kalubela şeklinde kabul etmiş.
edit: 1881. tanımım olmuş. bu vesileyle atatürk'ü saygıyla anıyorum.
edit 2: küçük bir düzeltme yaptım. @aristokrates'e teşekkür ediyorum uyarı için.
kökeni şu olaya dayanır:
dünya ve canlılar yaratılmadan önce allah, insanların ruhlarını, ruhlar aleminde toplar. buradan huzuruna çıkan ruhlara sorar:
- ben sizin rabbiniz değil miyim!
ruhlar yanıtlar:
- evet, sen bizim rabbimizsin. ancak sana ibadet eder, senden yardım dileriz. bunun üzerine, ne derece doğru söylediklerini ortaya çıkarmak üzere onları, bir imtihan yeri olan dünyaya gönderir. konuşmanın yapıldığı bu çok eski zaman islam'da "kâlû belâ" olarak adlandırılır. türk dil kurumu kelimeyi kalubela şeklinde kabul etmiş.
edit: 1881. tanımım olmuş. bu vesileyle atatürk'ü saygıyla anıyorum.
edit 2: küçük bir düzeltme yaptım. @aristokrates'e teşekkür ediyorum uyarı için.
devamını gör...
makinist ile son istasyon radyo yayını
yine ve yine ve yine son istasyona vardığımda kendime bir şeyler kattığım güzel bir yayındı.iyi kilerimizin yanında keşkelerimizinde olmasının gayet normal olmasını anladığım gibi.içimdeki ukdeler işte.ama fazlası insanı yer bitirir gibi.neyse bunlar başka bir yolculuğa kalsın.bugün çalan şarkıların güzelliğiyle mutlu olalım.
devamını gör...
oblomov'un mektubu
ivan alexsandroviç gonçarov'un kaleme aldığı oblomov adlı eserde geçen mektuptur. oblomov bu mektubu biricik aşkı olga'ya yazmıştır. oblomov mektupta içinden geçenleri olga'ya cesurca anlatmıştır. ancak bu mektup bir aşkın değil bir vazgeçişin başlangıcıdır. işte o mektup:
bu kadar sık görüşürken benim yerime mektubumun gelmesi seni her halde şaşırtacak, fakat sonuna kadar okuyunca göreceksin ki başka türlü yapamazdım.
bu mektubu çok daha önce yazmış olmalıydım; o zaman ikimiz de sonradan duyacağımız birçok vicdan azaplarından kurtulmuş olurduk.
ama gene de geç kalmış değilim, birbirimizi o kadar çabuk, o kadar umulmadık bir şekilde sevdik ki ansızın hastalanmış gibi olduk.
bu yüzden kendime daha erken gelemedim.
daha ileri gitmeyeceğim artık, olduğum yerde duracağım; bunu yapmak benim elimde. ama gene de sürükleniyorum… şimdi ise öyle bir savaş içindeyim ki senin yardımına muhtacım.
ne kadar derine sürüklendiğimi ancak bu gece anladım; içine düştüğüm uçurumun derinliğini gördüm ve durmaya karar verdim…
oyun bitti artık; aşk benim için bir hastalık oldu; kendimde bir tutkunluğun başladığını hissettim; sen daha düşünceli, daha ciddi oldun; bütün boş zamanlarını bana verdin; sinirlerin gerginleşti, huzurun kayboldu. şimdi korkuyorum ve anlıyorum ki bu gidişi durdurmak, kendimizi toparlamak için harekete geçmek benim görevim.
evet, seni sevdiğimi söyledim. sen de beni sevdiğini söyledin. ancak aradaki ahenksizliği fark edemedin mi? etmedin değil mi? o halde sonra edeceksin; ben uçuruma düştüğüm zaman. bak benim halime, düşün benim kim olduğumu.
beni sevmen mümkün mü? beni seviyor musun? dün ‘seviyorum, seviyorum, seviyorum’ dedin; bende kesin olarak söylüyorum: hayır, hayır, hayır.
beni sevmiyorsun, ama şunu hemen belirteyim ki yalan da söylemiyorsun.
beni aldatmıyorsun. hayır denecek yerde evet diyecek insan değilsin.
benim sana anlatmak istediğim, duyduğun şeyin gerçek aşk değil, sadece bir aşk umudu olmasıdır…
ben baştan sana bunu açıkça söylemeliydim sen yanlış bir yoldasın; karşındaki adam, rüyalarında gördüğün adam değil. göreceksin, bir gün o kişi karşına çıkacak; bana kızacaksın; ben de bunun azabını duyacağım. daha keskin bir zekâm, daha iyi bir kalbim olsaydı, daha samimi olsaydım sana bunları daha önce söylerdim…
şimdi başka türlü düşünüyorum. kendi kendime şunu soruyorum:
ona iyice bağlandığım zaman, yanımda olması benim için bir zevk değil bir zorunluluk olduğu zaman, aşk yüreğime iyice yerleştiği zaman ne olacak?
bu acıya dayanabilecek miyim? işin sonu kötüye varacak. daha şimdiden bunu düşünmek beni ürpertiyor.
başka birisi olsa şunu da eklerdi ‘bu satırları gözyaşları içinde yazıyorum?’
ama ben sana yalan söylemiyorum, acımın bir gösteriş olmasını istemiyorum, çünkü dertleri, pişmanlıkları artırmak neye yarar? bu çeşit yalanlarda sevgiyi daha fazla kökleştirmek umudu saklıdır. bense bu duyguyu sende ve bende kökünden kazımak istiyorum.
zaten gözyaşları ya boş hayallere ya da bir kadını baştan çıkartmak isteyenlere yaraşır. ben sana bunları uzun bir yolculuğa çıkan iyi bir dostla vedalaşır gibi söylüyorum: iki üç hafta daha beklesem çok geç olurdu.
aşk bir ruh kangreni; o kadar çabuk ilerliyor ki. daha şimdiden ne haldeyim. zamanı saatleri, dakikalarla değil, güneşin doğup batmasıyla değil, seninle ölçüyorum: onu gördüm, göremedim, göreceğim, göremeyeceğim, gelecek, gelmeyecek…
hayatımızın bu kısa dönemi belleğimde her zaman temiz ve ışıklı bir hatıra olarak kalacak ve beni tekrar eski ruh uyuşukluğuna düşürmekten koruyacak.
bu hatıra sana da hiçbir zaman zarar vermeyecek ve gelecekte gerçek aşkı bulmana yardım edecek…
umarım hayat dilediğin gibi olur.
geceler bitti…
yolculuklar da…
yeni yerler yeni sabahlar da bitti…
hoşçakal meleğim…
bu kadar sık görüşürken benim yerime mektubumun gelmesi seni her halde şaşırtacak, fakat sonuna kadar okuyunca göreceksin ki başka türlü yapamazdım.
bu mektubu çok daha önce yazmış olmalıydım; o zaman ikimiz de sonradan duyacağımız birçok vicdan azaplarından kurtulmuş olurduk.
ama gene de geç kalmış değilim, birbirimizi o kadar çabuk, o kadar umulmadık bir şekilde sevdik ki ansızın hastalanmış gibi olduk.
bu yüzden kendime daha erken gelemedim.
daha ileri gitmeyeceğim artık, olduğum yerde duracağım; bunu yapmak benim elimde. ama gene de sürükleniyorum… şimdi ise öyle bir savaş içindeyim ki senin yardımına muhtacım.
ne kadar derine sürüklendiğimi ancak bu gece anladım; içine düştüğüm uçurumun derinliğini gördüm ve durmaya karar verdim…
oyun bitti artık; aşk benim için bir hastalık oldu; kendimde bir tutkunluğun başladığını hissettim; sen daha düşünceli, daha ciddi oldun; bütün boş zamanlarını bana verdin; sinirlerin gerginleşti, huzurun kayboldu. şimdi korkuyorum ve anlıyorum ki bu gidişi durdurmak, kendimizi toparlamak için harekete geçmek benim görevim.
evet, seni sevdiğimi söyledim. sen de beni sevdiğini söyledin. ancak aradaki ahenksizliği fark edemedin mi? etmedin değil mi? o halde sonra edeceksin; ben uçuruma düştüğüm zaman. bak benim halime, düşün benim kim olduğumu.
beni sevmen mümkün mü? beni seviyor musun? dün ‘seviyorum, seviyorum, seviyorum’ dedin; bende kesin olarak söylüyorum: hayır, hayır, hayır.
beni sevmiyorsun, ama şunu hemen belirteyim ki yalan da söylemiyorsun.
beni aldatmıyorsun. hayır denecek yerde evet diyecek insan değilsin.
benim sana anlatmak istediğim, duyduğun şeyin gerçek aşk değil, sadece bir aşk umudu olmasıdır…
ben baştan sana bunu açıkça söylemeliydim sen yanlış bir yoldasın; karşındaki adam, rüyalarında gördüğün adam değil. göreceksin, bir gün o kişi karşına çıkacak; bana kızacaksın; ben de bunun azabını duyacağım. daha keskin bir zekâm, daha iyi bir kalbim olsaydı, daha samimi olsaydım sana bunları daha önce söylerdim…
şimdi başka türlü düşünüyorum. kendi kendime şunu soruyorum:
ona iyice bağlandığım zaman, yanımda olması benim için bir zevk değil bir zorunluluk olduğu zaman, aşk yüreğime iyice yerleştiği zaman ne olacak?
bu acıya dayanabilecek miyim? işin sonu kötüye varacak. daha şimdiden bunu düşünmek beni ürpertiyor.
başka birisi olsa şunu da eklerdi ‘bu satırları gözyaşları içinde yazıyorum?’
ama ben sana yalan söylemiyorum, acımın bir gösteriş olmasını istemiyorum, çünkü dertleri, pişmanlıkları artırmak neye yarar? bu çeşit yalanlarda sevgiyi daha fazla kökleştirmek umudu saklıdır. bense bu duyguyu sende ve bende kökünden kazımak istiyorum.
zaten gözyaşları ya boş hayallere ya da bir kadını baştan çıkartmak isteyenlere yaraşır. ben sana bunları uzun bir yolculuğa çıkan iyi bir dostla vedalaşır gibi söylüyorum: iki üç hafta daha beklesem çok geç olurdu.
aşk bir ruh kangreni; o kadar çabuk ilerliyor ki. daha şimdiden ne haldeyim. zamanı saatleri, dakikalarla değil, güneşin doğup batmasıyla değil, seninle ölçüyorum: onu gördüm, göremedim, göreceğim, göremeyeceğim, gelecek, gelmeyecek…
hayatımızın bu kısa dönemi belleğimde her zaman temiz ve ışıklı bir hatıra olarak kalacak ve beni tekrar eski ruh uyuşukluğuna düşürmekten koruyacak.
bu hatıra sana da hiçbir zaman zarar vermeyecek ve gelecekte gerçek aşkı bulmana yardım edecek…
umarım hayat dilediğin gibi olur.
geceler bitti…
yolculuklar da…
yeni yerler yeni sabahlar da bitti…
hoşçakal meleğim…
devamını gör...
fedailerin kalesi alamut
insanların kendileriyle bile iletişimde olmadıkları dönemler de, (bkz: hasan sabbah) terörist yetiştirmiş, daha doğrusu kiralık katiller. saygı duyarak okuduğum kitaplardandır, insanoğlu böylesine zeki ve böylesine de aptaldır işte..
tarikat, biat, fedai..
bu durum ne yazıktır ki, günümüze çok uzak değil..
kitabın yorumu için sözlük çok uygun bir yer değil benim için.
(bkz: silivri soğuktur şimdi)
tarikat, biat, fedai..
bu durum ne yazıktır ki, günümüze çok uzak değil..
kitabın yorumu için sözlük çok uygun bir yer değil benim için.
(bkz: silivri soğuktur şimdi)
devamını gör...