bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
miko seni şahsen tanımıyorum ama sen bir harikasın, bunu biliyorum. *
sesine kurban cancağızım. bul beni kankam ol noluuuurrr.*
mest oluyorum dostlar, enerjiniz hiç bitmesin..
sesine kurban cancağızım. bul beni kankam ol noluuuurrr.*
mest oluyorum dostlar, enerjiniz hiç bitmesin..
devamını gör...
lets drink dude
bonservis olan sevgili yazarın nickaltını açmayıp ne yapacaktım yahu? kaptım kendisini. aşırı samimi olan bir yazar, güldürmüştür beni efenim. tanımlarını paylaştığı zaman burayı güncelleyeceğim. huş geldin sevgili yazar!
devamını gör...
bihter ziyagil replikleri
tabii, siz anneleri tarafından size emanet edilen çocuklara her bakımdan yetersiz gördüğünüz bir kadının annelik etmesine şiddetle karşısınız ama...
silemiyorum hafızamdan.
silemiyorum hafızamdan.
devamını gör...
sözlük yönetiminin gidenler için hiçbir şey yapmaması
gereksiz çabadır. kimsenin aşağılık kompleksine katlanmak zorunda değil insanlar. olan oldu, ölen öldü ve kalan sağlar ve sahalar bizimdir.
devamını gör...
hayalet uçak
radar sistemleri tarafından yakalanamayan ya da yakalanması çok güç olan uçaklara verilen resmi olmayan bir isimdir. radarlar uçakların yerlerinin belirlenmesinde çok başarılıdır. bu durum bir hava saldırısı sırasında öncelikle sürpriz faktörünü ortadan kaldırır. viki.
devamını gör...
the sopranos
gelmiş geçmiş en iyi dizidir.
çocukken cine 5'te ilk 5 dakikasını izleyerek merak etmiştim. üniversite yıllarına gelince izleme merakı tekrar canlandı o gün bu gündür her sene izliyorum.
psikolojik boyutu çok büyüktür. jennifer melfi sağ olsun. seans yapma inceliklerini de öğrendim.
çocukken cine 5'te ilk 5 dakikasını izleyerek merak etmiştim. üniversite yıllarına gelince izleme merakı tekrar canlandı o gün bu gündür her sene izliyorum.
psikolojik boyutu çok büyüktür. jennifer melfi sağ olsun. seans yapma inceliklerini de öğrendim.
devamını gör...
4.murad'ın bağdad'ı fethi
safeviler erdebil barış antlaşmasını 1624 yılında ihlal etmiş ve osmanlı safevi savaşı o tarihte tekrar başlamıştı. sultan 4. murad 8 mayıs 1638 yılında bağdad üzerine sefer kararı aldı ve bu tarihte ordusu ile birlikte istanbuldan ayrıldı.
istanbul bağdad yolu 110 konağa ayrılmıştı. iznik 5., inönü 14. konaktı. eskişehir civarına gelirken sultan murad, atası osman gazi'nin kayınpederi şeyh edebalı'nın türbesini ziyaret etti. sadrazam bayram paşa, 28 mayısta inönü konağında gelip orduya emrindeki birliklerle birlikte katıldı. 8 haziran 1638 yılında ordu akşehir'e geldi.
17 haziranda konya'ya gelen sultan murad, burada mevlana'nın türbesini ziyaret etti. 25 hazirana kadar burada konakladılar. konya'ya geleli 5 gün olmuştu ki ahmed adında üfürükçü bir şeyh yakalanıp idam edildi.
konya-halep arasını 27 günde alan osmanlı ordusu, 22 temmuzda bu şehre vardı. burası, istanbul-bağdad yolunun tam ortasıydı. 6 ağustos'a kadar 15 gün halepte kaldılar. buradan 6 ağustos tarihinde ilerlemeye başlayan osmanlı ordusu, 15 kasım günü bağdad önlerine geldi ve muhasaraya başladı. istanbul - bağdad arası mesafe konaklamalar ile birlikte 5 ay 8 günde alınmıştı.
bağad'ı bektaş han kumandasında 40 bin civarında safevi askerinden oluşan bir garnizon savunuyordu. şah safi, ordusu ile birlikte kasr-ı şirin'de bekliyordu. şah safi bağdad'ın muhasara altına alındığını öğrenince yanına 12 bin kişilik bir önce kuvvet alarak diyale ırmağına kadar yanaştı. halep beylerbeyi şah'ın ırmağı geçmesine engel olmak için gönderildi, zaten şah'ın ırmağı geçmeye ve muazzam büyüklükteki osmanlı ordusu ile çarpışmaya hiç niyeti yoktu. fakat bağdad'ın düşeceğine ihtimal vermiyor, şehrin kuvvetli surlarına ve içerideki 40 bin asker ile yüzlerce topa güveniyordu.
sultan murad, birkaç defa yanında 86 yaşındaki şeyhülislamı yahya efendi ile birlikte, en ileri hatlara kadar gelip askerini morallendirdi. yaralı çadırlarını, kendi çadırlarının etrafına kurdurdu. her gün yaralıları ziyaret ediyor, hatırlarını soruyor ve her birine 50 altın ihsan ediyordu.
27 kasımda, surlarda ilk geniş gedikler açıldı. 4 aralıkta, musul'dan yola çıkarılan 10 büyük muhasara topu daha, dicle üzerinden osmanlı ordusuna getirildi. bu vuruşmalar esnasında tayyar mehmed paşa alnına yediği bir safevi kurşunu ile şehid oldu. aynı şekilde babası olan uçar mustafa paşa da bağdad önlerinde bir safevi kurşunu ile şehid olmuştu.
24 aralık sabahı bektaş han daha fazla dayanamayarak vire ile yani sağ kalan askerlerin serbestçe çıkıp gitmeleri şartı ile kaleyi teslim edeceğini bildirdi. sultan murad, karanlık basmadan teslim olmaları kaydıyla bu teklifi kabul etti.
safevi garnizonun'nun 4'te3'ü türklerden oluşuyordu. bunların arasından bir kısmı ile birlikte bektaş han, şah safi'den korktuğu için osmanlı hizmetine girdi.
1 ay 9 gün süren bağdad muhasarasında, 10 bin safevi ve 5 bin osmanlı askeri öldü. bunun yanında 20 bin kadar asker yaralandı. neredeyse 15 yıldır işgal altında olan bağdad, 1917 yılında kaybedilene kadar bir daha işgal görmedi. sultan 4.murad ise "bağdad fatihi" ünvanı ile anılmaya başlandı.
istanbul bağdad yolu 110 konağa ayrılmıştı. iznik 5., inönü 14. konaktı. eskişehir civarına gelirken sultan murad, atası osman gazi'nin kayınpederi şeyh edebalı'nın türbesini ziyaret etti. sadrazam bayram paşa, 28 mayısta inönü konağında gelip orduya emrindeki birliklerle birlikte katıldı. 8 haziran 1638 yılında ordu akşehir'e geldi.
17 haziranda konya'ya gelen sultan murad, burada mevlana'nın türbesini ziyaret etti. 25 hazirana kadar burada konakladılar. konya'ya geleli 5 gün olmuştu ki ahmed adında üfürükçü bir şeyh yakalanıp idam edildi.
konya-halep arasını 27 günde alan osmanlı ordusu, 22 temmuzda bu şehre vardı. burası, istanbul-bağdad yolunun tam ortasıydı. 6 ağustos'a kadar 15 gün halepte kaldılar. buradan 6 ağustos tarihinde ilerlemeye başlayan osmanlı ordusu, 15 kasım günü bağdad önlerine geldi ve muhasaraya başladı. istanbul - bağdad arası mesafe konaklamalar ile birlikte 5 ay 8 günde alınmıştı.
bağad'ı bektaş han kumandasında 40 bin civarında safevi askerinden oluşan bir garnizon savunuyordu. şah safi, ordusu ile birlikte kasr-ı şirin'de bekliyordu. şah safi bağdad'ın muhasara altına alındığını öğrenince yanına 12 bin kişilik bir önce kuvvet alarak diyale ırmağına kadar yanaştı. halep beylerbeyi şah'ın ırmağı geçmesine engel olmak için gönderildi, zaten şah'ın ırmağı geçmeye ve muazzam büyüklükteki osmanlı ordusu ile çarpışmaya hiç niyeti yoktu. fakat bağdad'ın düşeceğine ihtimal vermiyor, şehrin kuvvetli surlarına ve içerideki 40 bin asker ile yüzlerce topa güveniyordu.
sultan murad, birkaç defa yanında 86 yaşındaki şeyhülislamı yahya efendi ile birlikte, en ileri hatlara kadar gelip askerini morallendirdi. yaralı çadırlarını, kendi çadırlarının etrafına kurdurdu. her gün yaralıları ziyaret ediyor, hatırlarını soruyor ve her birine 50 altın ihsan ediyordu.
27 kasımda, surlarda ilk geniş gedikler açıldı. 4 aralıkta, musul'dan yola çıkarılan 10 büyük muhasara topu daha, dicle üzerinden osmanlı ordusuna getirildi. bu vuruşmalar esnasında tayyar mehmed paşa alnına yediği bir safevi kurşunu ile şehid oldu. aynı şekilde babası olan uçar mustafa paşa da bağdad önlerinde bir safevi kurşunu ile şehid olmuştu.
24 aralık sabahı bektaş han daha fazla dayanamayarak vire ile yani sağ kalan askerlerin serbestçe çıkıp gitmeleri şartı ile kaleyi teslim edeceğini bildirdi. sultan murad, karanlık basmadan teslim olmaları kaydıyla bu teklifi kabul etti.
safevi garnizonun'nun 4'te3'ü türklerden oluşuyordu. bunların arasından bir kısmı ile birlikte bektaş han, şah safi'den korktuğu için osmanlı hizmetine girdi.
1 ay 9 gün süren bağdad muhasarasında, 10 bin safevi ve 5 bin osmanlı askeri öldü. bunun yanında 20 bin kadar asker yaralandı. neredeyse 15 yıldır işgal altında olan bağdad, 1917 yılında kaybedilene kadar bir daha işgal görmedi. sultan 4.murad ise "bağdad fatihi" ünvanı ile anılmaya başlandı.
devamını gör...
sevdiği halde vazgeçen insan
vazgeçiyorsa olmayacağına inanmıştır, sorun kendinde değil karşıdadır. ömrünün sonuna kadar içinde ukte kalsa da olmayacak duaya amin demeyendir.
devamını gör...
kovalent bağ
- ametal atomları arasında elektronegatiflik farkı az olduğu için aralarında elektron alışverişi olmaz.
- ametal atomları arasında elektron ortaklığıyla oluşan bağa kovalent bağ denir.
- ametal atomları kovalent bağ yaparken son katmanlarındaki eşleşmemiş elektronları kullanır.
- iki atom arasında ortaklaşa kullanılan her bir çift elektron, kovalent bağ oluşturur.
- bağ yapımına katılan değerlik elektronlarına bağlayıcı elektron çifti denir.
- bağ yapımına katılmayan (ortaklaşa kullanılmayan) değerlik elektronlarına ortaklanmamış elektron çifti denir
- - - alıntı - - -
referans: kimya dersi notlarıdır. bilgiler bana ait değildir.
edit : yazım hatası.
- ametal atomları arasında elektron ortaklığıyla oluşan bağa kovalent bağ denir.
- ametal atomları kovalent bağ yaparken son katmanlarındaki eşleşmemiş elektronları kullanır.
- iki atom arasında ortaklaşa kullanılan her bir çift elektron, kovalent bağ oluşturur.
- bağ yapımına katılan değerlik elektronlarına bağlayıcı elektron çifti denir.
- bağ yapımına katılmayan (ortaklaşa kullanılmayan) değerlik elektronlarına ortaklanmamış elektron çifti denir
- - - alıntı - - -
referans: kimya dersi notlarıdır. bilgiler bana ait değildir.
edit : yazım hatası.
devamını gör...
tağut
tağut t-ğ-y kökünden gelir
tuğyan yani haddi aşan, isyan eden, sınırı aşan anlamlarına gelir.
allaha karşı isyan eden haddi aşanlara, rabblik iddiasında bulunanlara, kanun koyma yetkisini allah yerine kendine verenlere, şeriat harici kanunlarla/sistemlerle yönetenlere tağut denir.
ilgili (bazı) ayetler:
kendilerine kitap’tan pay (ilim) verilen kimseleri görmedin mi? onlar cibte ve tağuta iman ediyorlar ve kâfirler için: “bunlar, müminlerden daha doğru bir yol üzeredir.” diyorlar. (4/nîsa, 51)
sana indirilene (kur’ân) ve senden önce indirilen (kitaplara) iman ettiğini zannedenleri görmedin mi? inkâr etmekle emrolundukları hâlde tağuta muhakeme olmak istiyorlar. şeytan onları (hakka geri dönüşü zor) uzak bir saptırmayla saptırmak ister. (4/nîsa, 60)
iman edenler allah yolunda savaşırlar. kâfirler ise tağutun yolunda savaşırlar. (öyleyse) şeytanın dostlarıyla savaşın. şüphesiz şeytanın hilesi pek zayıftır. (4/nîsa, 76)
dinde zorlama yoktur. rüşd/hak, batıldan (kesin bir biçimde) ayrılmıştır. her kim (reddetmek, tekfir etmek, teberrî etmek suretiyle) tağutu inkâr eder ve allah’a iman ederse kopması olmayan sapasağlam kulp (olan kelime-i tevhid’e) tutunmuş (ve islam dinine girmiş) olur. allah (işiten ve dualara icabet eden) semi’, (her şeyi bilen) alîm’dir. (2/bakara, 256)
de ki: “size allah katındaki cezası bundan daha kötü olan bir şeyi haber vereyim mi? allah’ın lanet ettiği, ona karşı öfkelendiği, aralarından maymunlar ve domuzlar kıldığı ve tağuta kul eyledikleridir. bunlar, (allah katında) yerleri daha kötü ve dosdoğru yoldan sapmış olanlardır.” (5/mâide, 60)
edit: firavun da bir tağuttu, şimdikiler de tağut.
tuğyan yani haddi aşan, isyan eden, sınırı aşan anlamlarına gelir.
allaha karşı isyan eden haddi aşanlara, rabblik iddiasında bulunanlara, kanun koyma yetkisini allah yerine kendine verenlere, şeriat harici kanunlarla/sistemlerle yönetenlere tağut denir.
ilgili (bazı) ayetler:
kendilerine kitap’tan pay (ilim) verilen kimseleri görmedin mi? onlar cibte ve tağuta iman ediyorlar ve kâfirler için: “bunlar, müminlerden daha doğru bir yol üzeredir.” diyorlar. (4/nîsa, 51)
sana indirilene (kur’ân) ve senden önce indirilen (kitaplara) iman ettiğini zannedenleri görmedin mi? inkâr etmekle emrolundukları hâlde tağuta muhakeme olmak istiyorlar. şeytan onları (hakka geri dönüşü zor) uzak bir saptırmayla saptırmak ister. (4/nîsa, 60)
iman edenler allah yolunda savaşırlar. kâfirler ise tağutun yolunda savaşırlar. (öyleyse) şeytanın dostlarıyla savaşın. şüphesiz şeytanın hilesi pek zayıftır. (4/nîsa, 76)
dinde zorlama yoktur. rüşd/hak, batıldan (kesin bir biçimde) ayrılmıştır. her kim (reddetmek, tekfir etmek, teberrî etmek suretiyle) tağutu inkâr eder ve allah’a iman ederse kopması olmayan sapasağlam kulp (olan kelime-i tevhid’e) tutunmuş (ve islam dinine girmiş) olur. allah (işiten ve dualara icabet eden) semi’, (her şeyi bilen) alîm’dir. (2/bakara, 256)
de ki: “size allah katındaki cezası bundan daha kötü olan bir şeyi haber vereyim mi? allah’ın lanet ettiği, ona karşı öfkelendiği, aralarından maymunlar ve domuzlar kıldığı ve tağuta kul eyledikleridir. bunlar, (allah katında) yerleri daha kötü ve dosdoğru yoldan sapmış olanlardır.” (5/mâide, 60)
edit: firavun da bir tağuttu, şimdikiler de tağut.
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
çok güzel şiir be! hadi yine iyisiniz köftehorlar.
münacaat
bu yaşa erdirdin beni,gençtim almadın canımı
ölmedim genç olarak ,ölmedim beni leylak
büklümlerinin içten ve dışardan
sarmaladığı günlerde
bir zamandı
heves ettim gölgemi enginde yatan
o berrak sayfada gezindirsem diye
ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende.
vakti vardıysa aşkın,onu beklemeliydi
genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için
halbuki aşk,başka ne olsundu hayatın mazereti
demedim dilimin ucuna gelen her ne ise
vay ki gençtim
ölümle paslanmış buldum sesimi.
hata yapmak
fırsatını ademe veren sendin
bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana
gençtim ve ben neden hata payı yok diyordum hayatımda
gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi
haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne
bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak
bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini
tanıdım ademoğlu kimin nesiymiş
ter döküp soru sormak nereye sürüklermiş kişiyi.
çeşme var,kurnası murdar
yazgım
kendi avcumda seyretmek kırgın aksimi.
gençtim ya,ne farkeder deyip geçerdim
nehrin uğultusu da olur,dalların hışırtısı da
gözyaşı,çiğ tanesi,gizli dert veya verem
ne fark eder demişim
bilmeden farkı istemişim.
vay beni leylak kokusundan çoban çevgenine
arastadan ırmaklara çarkettiren dargınlık!
yola madem
çöllerdeki satrabı yalvartmak için çıkmıştım
hava bozar,yüzüm eğik giderdim yine
yaza doğru en kuduzuyla sürüngenlerin sabahlar
yola devam ederdim.
gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim
gelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgın
onunla ben
hep sevişecek gibi baktık birbirimize.
bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık.
oysa bu sürgün yeri,bu pıtraklı diyar
ne kadar korkulu yankı bulagelmiş gizlerimizde
hani yok burda yanlışı yoklayacak hiç aralık
bütün vadilere indik bir kez öpüşmek için
kalmadı hiç bir tepe çıkılmadık
eriyeydik nesteren köklerine sindiğimizce
alıcı kuş pençesiyle uçarak arınaydık
ah,bir olaydı diyorduk vakar da yoksanaydı
doğruydu böyle kan telef olmasın diye çabalamamız
ama kendi çeperlerimizi böyle kana buladık
gönendi dünya bundan istifade
dünya bayındırladı:
bir yakış,bir yanış tasarımı beride
öte yakada bir benî adem
her gün küsülü kaldık.
bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan
artık bu yaşa erdirdin beni,anladım
gençken almadın canımı,bilmedim
demek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmiş
çünkü hataya bağışık büyük hatadan beri nezaret yer
çiğ tanesi sanmak ne cüret,gözyaşıymış
insanın insana raptolduğu cevher.
şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster,kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?
ismet özel
münacaat
bu yaşa erdirdin beni,gençtim almadın canımı
ölmedim genç olarak ,ölmedim beni leylak
büklümlerinin içten ve dışardan
sarmaladığı günlerde
bir zamandı
heves ettim gölgemi enginde yatan
o berrak sayfada gezindirsem diye
ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende.
vakti vardıysa aşkın,onu beklemeliydi
genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için
halbuki aşk,başka ne olsundu hayatın mazereti
demedim dilimin ucuna gelen her ne ise
vay ki gençtim
ölümle paslanmış buldum sesimi.
hata yapmak
fırsatını ademe veren sendin
bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana
gençtim ve ben neden hata payı yok diyordum hayatımda
gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi
haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne
bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak
bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini
tanıdım ademoğlu kimin nesiymiş
ter döküp soru sormak nereye sürüklermiş kişiyi.
çeşme var,kurnası murdar
yazgım
kendi avcumda seyretmek kırgın aksimi.
gençtim ya,ne farkeder deyip geçerdim
nehrin uğultusu da olur,dalların hışırtısı da
gözyaşı,çiğ tanesi,gizli dert veya verem
ne fark eder demişim
bilmeden farkı istemişim.
vay beni leylak kokusundan çoban çevgenine
arastadan ırmaklara çarkettiren dargınlık!
yola madem
çöllerdeki satrabı yalvartmak için çıkmıştım
hava bozar,yüzüm eğik giderdim yine
yaza doğru en kuduzuyla sürüngenlerin sabahlar
yola devam ederdim.
gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim
gelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgın
onunla ben
hep sevişecek gibi baktık birbirimize.
bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık.
oysa bu sürgün yeri,bu pıtraklı diyar
ne kadar korkulu yankı bulagelmiş gizlerimizde
hani yok burda yanlışı yoklayacak hiç aralık
bütün vadilere indik bir kez öpüşmek için
kalmadı hiç bir tepe çıkılmadık
eriyeydik nesteren köklerine sindiğimizce
alıcı kuş pençesiyle uçarak arınaydık
ah,bir olaydı diyorduk vakar da yoksanaydı
doğruydu böyle kan telef olmasın diye çabalamamız
ama kendi çeperlerimizi böyle kana buladık
gönendi dünya bundan istifade
dünya bayındırladı:
bir yakış,bir yanış tasarımı beride
öte yakada bir benî adem
her gün küsülü kaldık.
bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan
artık bu yaşa erdirdin beni,anladım
gençken almadın canımı,bilmedim
demek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmiş
çünkü hataya bağışık büyük hatadan beri nezaret yer
çiğ tanesi sanmak ne cüret,gözyaşıymış
insanın insana raptolduğu cevher.
şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster,kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?
ismet özel
devamını gör...
renkli mahlas alıp kendini üstün zannetmek
benim aklıma hiç öyle şey gelmiyor dedirten başlıktır. adamın karma puanı var harcamış işte.
devamını gör...
rüyada normal sözlük'ü görmek
yemin ederim bu gece gördüm bunu. iko yeni bir özellik getirmiş, sözlüğe canlı toplantı özelliği gelmiş. bissürü yazar böyle konuşuyor.
köylü yazardan ironiler, ıvanmilinski, uranüs filan hatırladıklarım. herkes böyle kafamda canlandırdığım gibi. acaip komikti.*
köylü yazardan ironiler, ıvanmilinski, uranüs filan hatırladıklarım. herkes böyle kafamda canlandırdığım gibi. acaip komikti.*
devamını gör...
her işi son güne bırakmak
her seferinde beni streslere boğan ama bir şekilde o iş tamamlandığı için asla dersimi almadığım hede.
(bkz: ben) hem öğretmen hem öğrenci olarak yaşamımı bir süredir başarıyla sürdürürken zamanla öğrenci aurora'yı biraz boşlamış bulundum ama vize haftası geldi... az uykuyla çok iş başaracağım bir haftasonu olacak gibi duruyor.*
(bkz: ben) hem öğretmen hem öğrenci olarak yaşamımı bir süredir başarıyla sürdürürken zamanla öğrenci aurora'yı biraz boşlamış bulundum ama vize haftası geldi... az uykuyla çok iş başaracağım bir haftasonu olacak gibi duruyor.*
devamını gör...
birinden soğumak için nedenler
en ufak detaylarda soğuyorum.
- yere çöp atması
- en ufak yalan söylemesi
- sokakta yürürken sigara içmesi
- dindar olması
- vs vs
- yere çöp atması
- en ufak yalan söylemesi
- sokakta yürürken sigara içmesi
- dindar olması
- vs vs
devamını gör...
mutlu olma yolunda en büyük engel
benim için her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmek, fazla kafa yormak.
devamını gör...
kızların gitgide daha güzel olması
yokluk arttıkça ördekler kuğu olur, kargalar güvercin.
devamını gör...


