didem madak
ah'lar ağacını dinliyordum, tekrar. dinliyorum. hangisini yazacaksın ki azizim, sözlük yazarlarının şahı da olsan...
"ne çok dikenin vardı tanrım, ne çok isterdim, sana sarılamazdım. ve şöyle derdim o zaman: ah!"
öyle sevmek istemişti işte didem madak, tanrı'dan--- yarattıklarına; sevmeyi, sevilmeyi öyle istemişti.
"ya siz, nasıl bilirdiniz çocukluğunuzu ey cemaat? nasıldı, öldürdüğünüz birinin cenaze namazını kılmak?"
onca masumiyetine rağmen, daha açığı var mı? onca masumiyetine rağmen bilirdi çocukluğunu öldürdüğünü; masumiyetini.
"vasiyetimdir, en güçlülerinden seçilsin beni taşıyacak olanlar. ahtım olsun, yükleri ağırlaşsın diye iyice, tabutumun içinde tepineceğim."
ve kesinlikle, keskin bir kesinlik ile, bilirdi; öleceğini...
"hayatıma hayat diyemem artık, sarı yazgım her sonbahar onu biraz daha fazla ömür yaptı. maviye de yeşile de dili dönmez ömrümün artık."
hayatına ise hayat diyemezdi elbet. artık. hayat hafif kalırdı çünkü bir ömüre. hayat hafif kalırdı bu ömüre. maviyi de yeşili de siz bilin artık. dili dönmez, çünkü, sözcüklerimin artık.
dahası var... dahası var sözlük, daha açığı var mı?
"ne çok dikenin vardı tanrım, ne çok isterdim, sana sarılamazdım. ve şöyle derdim o zaman: ah!"
öyle sevmek istemişti işte didem madak, tanrı'dan--- yarattıklarına; sevmeyi, sevilmeyi öyle istemişti.
"ya siz, nasıl bilirdiniz çocukluğunuzu ey cemaat? nasıldı, öldürdüğünüz birinin cenaze namazını kılmak?"
onca masumiyetine rağmen, daha açığı var mı? onca masumiyetine rağmen bilirdi çocukluğunu öldürdüğünü; masumiyetini.
"vasiyetimdir, en güçlülerinden seçilsin beni taşıyacak olanlar. ahtım olsun, yükleri ağırlaşsın diye iyice, tabutumun içinde tepineceğim."
ve kesinlikle, keskin bir kesinlik ile, bilirdi; öleceğini...
"hayatıma hayat diyemem artık, sarı yazgım her sonbahar onu biraz daha fazla ömür yaptı. maviye de yeşile de dili dönmez ömrümün artık."
hayatına ise hayat diyemezdi elbet. artık. hayat hafif kalırdı çünkü bir ömüre. hayat hafif kalırdı bu ömüre. maviyi de yeşili de siz bilin artık. dili dönmez, çünkü, sözcüklerimin artık.
dahası var... dahası var sözlük, daha açığı var mı?
devamını gör...
tim roth
tarantino filmleri ile tanıdığım, lie to me isimli mükemmel dizisi ile aşık olduğum ingiliz oyuncu ve yönetmen.reservoir dogs filminde freddy newandyke karakterini, pulp fiction'da pumpkin'i ve lie to me dizisinde ana karakter olan cal lightman'ı oynamıştır. la leggenda del pianista sull'oceano filminde danny boodman olarak güzel iş çıkardığını söyleyebilirim. ayrıca 60 yaşında olmasına rağmen ilgi alanımdan çıkmayışı beni mahvediyor.
devamını gör...
los lunes al sol
türkçe'ye güneşli pazartesiler olarak tercüme edilen, javier bardem'in de oyunculardan biri olduğu film. güneşli pazartesiler, ispanya'nın kuzeyindeki bir liman kentinde geçiyor. bir dram filmi olmasının yanı sıra şişirilmiş duygusal ögelere yer vererek izleyiciyi yönlendirmiyor, istismar etmiyor. yalın, gündelik hayatta rastlanması olası karakterlere, insanlara kapı aralıyor. filmde keşfedilmeyi, anlaşılmayı bekleyen bazı ayrıntılar, benim için küçük ödüller gibiydi; onlarla karşılaşmaktan büyük keyif aldım. film izlendiğinde pazartesilerin güneşli olma nedeni de daha iyi anlaşılıyor.
devamını gör...
mısır'ın ölüler kitabı
milattan önce on dokuzuncu yüzyıla tarihlenmiş, eski mısır ''günlük yaşam için gerekli büyüler'' kitabı. ilk bulunduğu zaman eski mısır'ın incil'i benzetmeleri yapılmış olsa da bu kitap mısır dininin kutsal bir kitabı değil, seçkin ruhların öbür dünyaya gittikleri zaman zengin bir yaşama kavuşmalarına yardımcı olacak bir el kitabı idi.
bin yıldan uzun süredir kullanılan kitabın içinde iki yüze yakın büyü bulunur. birçok farklı büyünün bulunduğu birçok nüsha olsa da büyüler milattan önce 650 yılında düzenlenmiştir. büyüler genelde kefenlere, mezarlara, tapınaklara kazınıyordu. çoğu da papirüs dediğimiz kağıtlara yazılırdı. çoğunlukla hiyeroglif şeklinde veya sadeleştirilmiş şekillerle yazılırlardı.
zaman ilerledikçe konuşulan dil de değişti. yeni krallık zamanında, orta mısır dilini anlayan kişi az olmalıydı ki süslemeler giderek önem kazandı. bazı nüshalarda sadece bu geleneksel süslemeler kullanıldı. bu süslemeler daha sonraki yıllarda mezarlarda dekorasyon amacıyla da kullanıldı.
1999 yapımı the mummy filminde de bu kitap işlenir. kitap okunduktan sonra 3000 yıllık bir mühür kalkar ve lanetler dünyaya salınır.
bin yıldan uzun süredir kullanılan kitabın içinde iki yüze yakın büyü bulunur. birçok farklı büyünün bulunduğu birçok nüsha olsa da büyüler milattan önce 650 yılında düzenlenmiştir. büyüler genelde kefenlere, mezarlara, tapınaklara kazınıyordu. çoğu da papirüs dediğimiz kağıtlara yazılırdı. çoğunlukla hiyeroglif şeklinde veya sadeleştirilmiş şekillerle yazılırlardı.
zaman ilerledikçe konuşulan dil de değişti. yeni krallık zamanında, orta mısır dilini anlayan kişi az olmalıydı ki süslemeler giderek önem kazandı. bazı nüshalarda sadece bu geleneksel süslemeler kullanıldı. bu süslemeler daha sonraki yıllarda mezarlarda dekorasyon amacıyla da kullanıldı.
1999 yapımı the mummy filminde de bu kitap işlenir. kitap okunduktan sonra 3000 yıllık bir mühür kalkar ve lanetler dünyaya salınır.
devamını gör...
beyaz zenciler
yeraltı edebiyatının amiyane tabirle en 'temiz' kitaplarındandır ve iyi bir başlangıçtır. bataille'in şiddetli ruh halleri, bukowski'nin 'pislik'leri, burroughs'un madde kullanım yelpazesi olmadan görece 'normal'lenmiş bir norveç alt kültürü yaşantısıdır gözler önüne serilen. yaratıcı (yazar, şair, ressam, müzisyen) gençlerin hayatından olağan kareler gibi görünür olan biten. bir de güzel bir sarıcı, kapsayıcı atmosferi vardır. ne ara aldınız ne ara bitirdiniz fark etmeden kaptırıp gidebilirsiniz rahatça. yolculuktayken, kamptayken, dağda bayırdayken, ya da hayatınız çok hızlı akıyorken okunması çok keyif verebilir.
alışılageldik orta sınıf veya küçük burjuva hayatına, sadece yaşayarak tokat gibi yanıt veren bir avuç insan. yaptıkları, gittikleri yerlerdeki normcu insanlara yer yer şaşırtıcı, yer yer iğrendirici genelde 'görmezden gelinmesi gereken' bir yığın saçmalık ya da ahlaksızlık gibi görünür. işin eğlenceli kısmı da buradadır. okurken yer yer sesli kahkahalar attırabilir kişisine göre.
bu arada karakterlerin bu eğilimleri çoğu kimsenin zannettiğinin aksine zorlama bir marjinallik çabası, 'hadi şöyle olalım' diye üzerine düşünülüp kurulmuş bir planlı hareketten çok, beyaz zencilerin her şeysi gibi doğaçlamadır, içtendir öylece o an filizlenir ve uygulanır. üzerine ne ertesi gün ne de önceki gün konuşulmaz sadece 'yaşanır'
genelde öyküyü, olay akışı modunda aktarmayı sevse de yer yer aşağıdaki gibi paragraflara da yer vermiş ambjörnsen :
''o gece boyunca ılık bir bahar yağmuru yağdı. kaldırımlardaki it boklarının, hani şu sadık iyi dostlarımıza ait güzel atıkların arasından zikzaklar çizerek yürürken, ilkbaharın soyunma zamanı olduğunu düşünüyordum. durup sokaktaki ışığın güzelliğine, karanlığın yumuşak aurasına hayran oluyordum. kentin doğusuna doğru ilerlerken tüm duygularım şiirselleşmişti. her şeyi, evlerin cephelerini, arabaları, telefon kulübelerini, sosis satan büfeleri, tramvay raylarını gerilerdeki bir başka şeyin ifadesi, bir ruhun belki de tanrının mistik bir manifestosu olarak düşünüyordum. insan yaratıcılığının eseri, evet tamam. ama nereden geliyordu düşünceler, itkiler? ve niçin aramızdan yalnızca bazılarına doğuştan armağandı düş gücü? arayıp bulma tutkusu? çünkü böyleydik biz; çok uzaklarda çılgınlığın savanlarında çıktığımız yaşam boyu sürecek olan safaride, varlığına derinden inandığımız altın gergedanın peşinden koşan bir çete.''
birr alıntı da arka kapaktan:
---beyaz zenciler uyku tulumları, sırt çantaları veya bira kasalarıyla çingene hayatı yaşayan dumancılar, beyazcılar, asitçilerdir... beyaz zenciler şairdir, çılgındır, düş kurmayı ve küfretmeyi severler; onları en iyi polisler tanır! beyaz zenciler mahkum edildiğimiz rezil, yoz televizyon dizilerine benzeyen hayatlardan; eğitim, kariyer, başarı ve benzeri cüce düşüncelerden nefret ederler. beyaz zenciler sevgi edebiyatı yapmazlar, severler. bütün enerjilerini kendilerini garantiye almak için harcayanların hiçbir zaman anlayamayacağı kadar çok severler. beyaz zenciler gerçekten 'düzen karşıtı'dırlar, tüm ideallere ve ideolojilere karşı ihanet içindedirler. onlar toplum dışına atılmamışlardır, orada 'imkansızın kıyısında öfkeli ve eğri bir hayat' yaşamayı seçmişlerdir. ---
alışılageldik orta sınıf veya küçük burjuva hayatına, sadece yaşayarak tokat gibi yanıt veren bir avuç insan. yaptıkları, gittikleri yerlerdeki normcu insanlara yer yer şaşırtıcı, yer yer iğrendirici genelde 'görmezden gelinmesi gereken' bir yığın saçmalık ya da ahlaksızlık gibi görünür. işin eğlenceli kısmı da buradadır. okurken yer yer sesli kahkahalar attırabilir kişisine göre.
bu arada karakterlerin bu eğilimleri çoğu kimsenin zannettiğinin aksine zorlama bir marjinallik çabası, 'hadi şöyle olalım' diye üzerine düşünülüp kurulmuş bir planlı hareketten çok, beyaz zencilerin her şeysi gibi doğaçlamadır, içtendir öylece o an filizlenir ve uygulanır. üzerine ne ertesi gün ne de önceki gün konuşulmaz sadece 'yaşanır'
genelde öyküyü, olay akışı modunda aktarmayı sevse de yer yer aşağıdaki gibi paragraflara da yer vermiş ambjörnsen :
''o gece boyunca ılık bir bahar yağmuru yağdı. kaldırımlardaki it boklarının, hani şu sadık iyi dostlarımıza ait güzel atıkların arasından zikzaklar çizerek yürürken, ilkbaharın soyunma zamanı olduğunu düşünüyordum. durup sokaktaki ışığın güzelliğine, karanlığın yumuşak aurasına hayran oluyordum. kentin doğusuna doğru ilerlerken tüm duygularım şiirselleşmişti. her şeyi, evlerin cephelerini, arabaları, telefon kulübelerini, sosis satan büfeleri, tramvay raylarını gerilerdeki bir başka şeyin ifadesi, bir ruhun belki de tanrının mistik bir manifestosu olarak düşünüyordum. insan yaratıcılığının eseri, evet tamam. ama nereden geliyordu düşünceler, itkiler? ve niçin aramızdan yalnızca bazılarına doğuştan armağandı düş gücü? arayıp bulma tutkusu? çünkü böyleydik biz; çok uzaklarda çılgınlığın savanlarında çıktığımız yaşam boyu sürecek olan safaride, varlığına derinden inandığımız altın gergedanın peşinden koşan bir çete.''
birr alıntı da arka kapaktan:
---beyaz zenciler uyku tulumları, sırt çantaları veya bira kasalarıyla çingene hayatı yaşayan dumancılar, beyazcılar, asitçilerdir... beyaz zenciler şairdir, çılgındır, düş kurmayı ve küfretmeyi severler; onları en iyi polisler tanır! beyaz zenciler mahkum edildiğimiz rezil, yoz televizyon dizilerine benzeyen hayatlardan; eğitim, kariyer, başarı ve benzeri cüce düşüncelerden nefret ederler. beyaz zenciler sevgi edebiyatı yapmazlar, severler. bütün enerjilerini kendilerini garantiye almak için harcayanların hiçbir zaman anlayamayacağı kadar çok severler. beyaz zenciler gerçekten 'düzen karşıtı'dırlar, tüm ideallere ve ideolojilere karşı ihanet içindedirler. onlar toplum dışına atılmamışlardır, orada 'imkansızın kıyısında öfkeli ve eğri bir hayat' yaşamayı seçmişlerdir. ---
devamını gör...
hışırtı
türk dil kurumu sözlüğüne göre ince cisimler hışırdarken çıkan sesin adıdır ve duyulduğunda içinde bulunulan duruma göre çok farklı birbirinden bağımsız anlamlar kazanabilir.
sevgilinizle birlikte bir son bahar günü iki tarafı ağaçlık olan ortası toprak bir yolda yürüyorken artık dallarda tutunacak mecali kalmamış yapraklar hışırdarsa eğer bu hışırtı size oldukça romantik ve huzur verici gelebilir.
yalnız başına aynı yolu yürüyorsanız ve aynı sesi hele de geç bir saatte duyduysanız o hışırtı sizi güzel bir korku filmi atmosferine sokabilir. normal bir yürüyüş esnasında yavaş yavaş hızlanmaya, hızlandıkça korkmaya, korktukça daha da hızlanmaya başlayabilirsiniz.
aynı hışırtı sesi tam önemli bir maç izlemek için televizyonu açtığınızda da karşınıza çıkabilir, araba kullandığınız sırada radyoda en sevdiğiniz şarkı başlamışken tünele girerseniz de hışırtı karşınıza çıkabilir.
hışırtı sizi korkuya ya da romantizmin doruklarına taşıyabilecek çok güçlü ama alçak bir sesi anlatan yansıma bir sözcüktür.
yani hışırtının anlamı yanınızda olan kişiye ya da içinde bulunduğunuz duruma göre değişir çünkü hışırtı yansıma bir sözcüktür.
sevgilinizle birlikte bir son bahar günü iki tarafı ağaçlık olan ortası toprak bir yolda yürüyorken artık dallarda tutunacak mecali kalmamış yapraklar hışırdarsa eğer bu hışırtı size oldukça romantik ve huzur verici gelebilir.
yalnız başına aynı yolu yürüyorsanız ve aynı sesi hele de geç bir saatte duyduysanız o hışırtı sizi güzel bir korku filmi atmosferine sokabilir. normal bir yürüyüş esnasında yavaş yavaş hızlanmaya, hızlandıkça korkmaya, korktukça daha da hızlanmaya başlayabilirsiniz.
aynı hışırtı sesi tam önemli bir maç izlemek için televizyonu açtığınızda da karşınıza çıkabilir, araba kullandığınız sırada radyoda en sevdiğiniz şarkı başlamışken tünele girerseniz de hışırtı karşınıza çıkabilir.
hışırtı sizi korkuya ya da romantizmin doruklarına taşıyabilecek çok güçlü ama alçak bir sesi anlatan yansıma bir sözcüktür.
yani hışırtının anlamı yanınızda olan kişiye ya da içinde bulunduğunuz duruma göre değişir çünkü hışırtı yansıma bir sözcüktür.
devamını gör...
normal sözlük'ün sizi takip etmesi
şimdi baktım da beni de takipteymiş. tırstım. abi valla bi şey yapmadım ben suçsuzum.
devamını gör...
cahil insanlarla baş etme yolları
"inan sana değil kastım,
cahille muhabbeti kestim" diyerek ordan uzaklaşın.
cahille muhabbeti kestim" diyerek ordan uzaklaşın.
devamını gör...
anksiyete
bu meret yiyip bitiriyor sanki beni. kalbimi kemiriyor, zihnimi ele geçiriyor. otobüs beklerken, duşta, yemek yerken, devlet dairesinde bir işim olduğunda veya derste... her an beni kontrol altına alıyor. başa çıkmanın binbir yolu var ama bazen ben de çaresiz kalabiliyorum. yoruldum.
devamını gör...
nar çiçeği
çok güzel bir çiçektir. kokusu herkesin hoşuna gitmeyebilir ama görüntüsü harikadır.
devamını gör...
normal sözlük'e girişte ilk mesaj atan moderatör
kafa sözlük'ün yazarlarına geçtiği kıyaklardan biridir. daha sitenin ne olduğunu dahi anlayamamışken peş peşe 3 ayrı kişiden "hoş geldiniz" temalı mesaj geldi. açıkçası ben çok mutlu oldum. kendilerine de dediğim gibi, misafirlikte ev sahibi tarafından iyi ağırlanınca koltukaltı kabaran misafir gibi hissettim kendimi. emeği geçenlere teşekkür ediyor, iyi ki varlar diyorum.
devamını gör...
mesaj attığın yazarın küçük çıkması
yaş 40'a yaklaştığından genelde başıma gelendir.
hepinize selamlar evlatlarım, kardeşlerim.
hepinize selamlar evlatlarım, kardeşlerim.
devamını gör...
rahatsız (yazar)
arkadaşlar napıyonuz kalbim sizinle zannettim.
devamını gör...
camlar arasında kristal çemberler arasında küre aykırılığı
barış bıçakçı’nın doğum lekesi gibi bir gülümseme isimli öykü kitabının sekizinci öyküsü olan sonsuz ikindi isimli öyküde geçen bir alıntıdır.
öyküde geçen yazarın, hayali kız arkadaşı ile alıntının kimden olduğuna dair ihtilafa düştüğü sözdür bu. yazar coetzee olduğunu iddia eder ama jenna nabokov olduğunu bilmektedir. bence de alıntı nabokov’a aittir. araştırdığım halde bulamadım ama öyle olmalı.
ve söz, bu öyküdeki yazara göre bir aykırı olma durumunu anlatırken, jenna’ya göre küre ve kristal değişime direnen ve kararlı oldukları için aykırı olamazlar, bu olsa olsa farklı olmanın getirdiği tedirginlik olabilir.
ben de jenna ile aynı fikirdeyim. daha köşeli olmak, daha sert olmak, daha fazla kendin olmak aykırılık değildir. bu kimseyi aykırı yapmaz. ama bu durum insanı tedirgin edebilir. hatta etmelidir de. çünkü insan bu durumda kosinski’nin boyalı kuşuna dönebilir.
camlardan daha sert ve daha değerli olmak; çemberlere göre daha fazla boyuta sahip olmanın insanı tedirgin eden bir güzelliği vardır.
defterlerin içinde kitap da olmalı insan.
öyküde geçen yazarın, hayali kız arkadaşı ile alıntının kimden olduğuna dair ihtilafa düştüğü sözdür bu. yazar coetzee olduğunu iddia eder ama jenna nabokov olduğunu bilmektedir. bence de alıntı nabokov’a aittir. araştırdığım halde bulamadım ama öyle olmalı.
ve söz, bu öyküdeki yazara göre bir aykırı olma durumunu anlatırken, jenna’ya göre küre ve kristal değişime direnen ve kararlı oldukları için aykırı olamazlar, bu olsa olsa farklı olmanın getirdiği tedirginlik olabilir.
ben de jenna ile aynı fikirdeyim. daha köşeli olmak, daha sert olmak, daha fazla kendin olmak aykırılık değildir. bu kimseyi aykırı yapmaz. ama bu durum insanı tedirgin edebilir. hatta etmelidir de. çünkü insan bu durumda kosinski’nin boyalı kuşuna dönebilir.
camlardan daha sert ve daha değerli olmak; çemberlere göre daha fazla boyuta sahip olmanın insanı tedirgin eden bir güzelliği vardır.
defterlerin içinde kitap da olmalı insan.
devamını gör...
dünya solaklar günü
1 gün farkla olsa da: yüce aristoteles günümüz kutlu olaaa..
+fotoğraftaki bebişlerim ve ben: 'uğursuz' diyenlere ve sözde solak diye eşini boşayan*japona katılıyoruz ama gülmekten*
"dünyaca ünlü solaklar; filozof aristoteles, sezar, ressamlar leonardo da vinci, michelangelo, napolyon, abd başkanı barack obama, deha fizikçi ve bilim adamı einstein, sinema oyuncuları marilyn monroe, tom cruise ve lionel messi vs…"
solaklıkla ilgili bilmedikleriniz:
* ağustos 13'ü solaklar günüdür.
* solaklık erkeklerde daha fazla karşılaşılan bir durumdur.
* dünyada yaklaşık 500 milyon solak olduğu biliniyor.
* solaklık ikizlerde daha fazla görülür.
* vaktinden önce dünyaya gelen çocukların çoğu solak olur.
* japonlar eşlerinin solak olduğunu fark ettiklerinde onu boşuyor.
+fotoğraftaki bebişlerim ve ben: 'uğursuz' diyenlere ve sözde solak diye eşini boşayan*japona katılıyoruz ama gülmekten*
"dünyaca ünlü solaklar; filozof aristoteles, sezar, ressamlar leonardo da vinci, michelangelo, napolyon, abd başkanı barack obama, deha fizikçi ve bilim adamı einstein, sinema oyuncuları marilyn monroe, tom cruise ve lionel messi vs…"
solaklıkla ilgili bilmedikleriniz:
* ağustos 13'ü solaklar günüdür.
* solaklık erkeklerde daha fazla karşılaşılan bir durumdur.
* dünyada yaklaşık 500 milyon solak olduğu biliniyor.
* solaklık ikizlerde daha fazla görülür.
* vaktinden önce dünyaya gelen çocukların çoğu solak olur.
* japonlar eşlerinin solak olduğunu fark ettiklerinde onu boşuyor.
devamını gör...
yoldaş ile sahur programı
bir elimde tesbihim, bir elimde hurmam ile bekleyeceğim program.*
devamını gör...
gemileri yakmak
anlayana çok şey anlatan bir deyimdir.
şimdilerde herkesin ağzında sakız gibi olsa da aslında hem vazgeçiş hem arkaya bakmayış hem de çok üstün bir cesaret ister bu deyimi kullanmak ve eyleme geçirmek.
şimdilerde herkesin ağzında sakız gibi olsa da aslında hem vazgeçiş hem arkaya bakmayış hem de çok üstün bir cesaret ister bu deyimi kullanmak ve eyleme geçirmek.
devamını gör...
hiçbir yere ait olamamak
insan zamanı durdurmak istediği yere aittir.
devamını gör...