bununla ilgili haberlerde sembol haline gelmiş olan daracık bir buz parçasının üzerindeki kutup ayısı dile gelse bu sadece benim değil, sizin de meseleniz diyecektir.
devamını gör...

her şeyden önce, erkeğin doğası gereği aşkta vefasızlığa, kadının ise sürekli sadakata eğilimli olduğu gerçeği vardır. erkeğin aşkı, doyum bulduğu andan itibaren belirgin bir biçimde azalır: hemen hemen bütün öteki kadınlar onu, sahip olmuş olduğu kadından daha fazla çekerler: erkek değişiklik özler. kadının aşkı ise, özellikle o andan sonra artmaya başlar. bu, türü koruyup onun varlığını sürdürmeye, bu bakımdan da olabildiğince fazla çoğalmaya yönelik doğanın amacının bir sonucudur. bildiğimiz gibi erkek, kendisine yeterince kadın sunulduğu takdirde, kolayca yılda yüz çocuk meydana getirebilir: kadın ise, istediği kadar çok erkeğe sahip olsun, ikiz ihtimalini hesaba katmazsak, yılda sadece bir çocuk dünyaya getirebilir. bu nedenle erkeğin gözü hep başka kadınlardadır; kadın ise buna karşılık tek bir erkeğe sımsıkı sarılır: çünkü doğa onu içgüdüleri gereği ve hiç düşünmeden, gelecekteki doğumun besleyicisi ve koruyucusunu yanında tutup korumaya sürükler. bundan ötürü erkeğin eşine sadakati yapaydır, kadının ki doğaldır; dolayısıyla da, kadının ihaneti, nesnel olarak, sonuçları bakımından olduğu kadar, öznel olarak doğaya aykırılığı bakımından da erkeğinkinden çok daha az bağışlanabilir bir ihanettir.

arthur schopenhauer/aşkın metafiziği
devamını gör...

adam hayatımın idolüydü, canlı canlı görüp konuşmasını da dinlemek nasip oldu ama aklımda hep maşşşallah şuna bak dediği kalacak lanet olsun tanrım!
devamını gör...

hemşirelik ( dünyanın en zor işi)
inşaat ustalığı ( her türlüsü hayati )
çöpçülük ( 3 gün olmasalar b.k içindeyiz)
kağıt toplayiciligi ( geri dönüşüm kahramanları)
öğretmenlik ( bunu küçümseme zaten toplumun eblehliginin kanıtı)
çiftçilik ( anlatmaya lüzum yok )
devamını gör...

evet birkaç sene önce oldu böyle bir durum. biraz umutlanmasını bekledim sonra uzatmadan geri gönderdim.

kimsenin oyuncağı veya b planı olmayın yazar kardeşlerim.

edit: bu geri dönüşçü tayfa hiç utanmaz mı? anladık muhatabına saygın yok da kendine de mi saygın yok?
devamını gör...

30 aralık 2020 tarihinde gerçekleşen lanet girişim. ekşi, kendi tarafında yazmayı bırakan ve ellerinden kaçırdığı çaylak yazarları bugün itibariyle yazar yapmıştır ama biz kafa sözlük yazarları olarak lanet girişimi engelleyip son gaz kafa sözlük'te yazmaya devam ettik. yoldaş bizimle!
devamını gör...

charles willeford kitabıdır.


bir şey yoktur
bir şey olsaydı da bilemezdik
bilseydik de başkalarına bildiremezdik



bir sanatçının efsane olması için gereken şeyleri sıralamaya kalksak heralde ilk sırada eşi görülmemiş bir yeteneğe sahip olması gelir. sonra benzersiz bir sanat eseri ortaya koymuş olması. kişiliğiyle fark yaratmasını da bu sıralamaya dahil etmemiz gerekir elbette. ama bunlar yeterli olmayacaktır.

efsane olabilmek için ortaya çıkartılmış ya da üstü kapatılmış, kurbanı ya da faili olunmuş bir suç gereklidir ki bunun örneklerini çok gördük. örneğin; john lennon efsanesi , mark david chapman olmasaydı belki de bu kadar uzun bir müddet devam etmeyecekti. ancak bedenine saplanan kurşunlar ona efsane olma ve bunu yıllarca devam ettirmenin yolunu açtı.

van gogh, ne kadar yetenekli olursa olsun, kulağını kesmiş bir adam olmasaydı, yani suçun hem faili hem mağduru olmasaydı, bu kadar tanınmış bir ressam olamayacaktı belki de.

ernest hemingway gerçeküstü bir yazarlık yeteneğine sahiptir elbette, ama kendini öldürmeseydi hala onu böyle büyük bir hayranlıkla hatırlar mıydı insanlar, şüpheliyim. modern dünya, ortaya koyulan eserlerden, pırl pırıl dehalardan ziyade bunların sonucunda ortaya çıkan suçlardan etkilenmeyi tercih ediyor. insanlar dahilerin başyapıtlarıyla değil içinde debelendikleri suçlarla, sonlarını hazırlayan trajedilerle onları hatırlamayı seçiyor.


kendisi de bir ressam olan charles willeford, yanık portakal’da keskin bir zekaya, düşük bir sanatsal beğeniye ve tomarlarca paraya sahip olan ve koleksiyonculuk yapan joseph cassidy, ahlaklı bir sanat eleştirmeni olan, mesleğinde yükselmek için yanıp tutuşan ve bir ressama takıntı derecesinde hayranlık duyan, yaptığı bir tek tabloyla ( no.1) efsane olan, resimlerinin sadece bir grup insan tarafından ziyaret edilmesine izin veren, medyaya konuşmayan ve nadiren röportaj veren, bu zamana kadar yaptığı tüm resimleri ilk yangında kaybeden debierue ve baştan çıkarıcı bir güzelliğe sahip olan, yüzeysellikğin yüzeyinde yüzen ve bir ilkokul öğretmeni olan berenice hollis’i bir araya getiriyor.

bu insanların bir araya gelme nedeni bir suç. yepyeni suçlar doğuran bir suç. joseph cassidy, figueras’tan debierue’nin yerine söylemek karşılığından ondan bir tablo çalmasını ister. böylelikle figueras ünlü ressamla röportaj yapan ilk sanat eleştimeni olacak ve cassidy de eşsiz bir tablo kazanacaktır. ikisi için de karlı olan bu anlaşma sonucunda figueras, berenice’in güzelliğinden faydalanmak için onu da yanına alarak , ressamın saklı evine gider. bundan sonra olanlar gerçek bir polisiyenin tüm güzellileriyle işlenmesi sonucu okuyana büyük bir zevk vermektedir. girişilen suç başka suçlar doğuracaktır.

figueras belki öğrenmek istemeyeceği yepyeni şeyler öğrenecektir ve hepsinin hayatı hiç umulmadık yönlere doğru kaymaya başlayacaktır. hırsızlık, kundaklama, cinayet,sahtecilik; her türlü suçun ne uğruna gerçekleştirildiğini yanık portakal’ı okuduğunuzda göreceksiniz. nasıl efsane olunduğunu da..


charles willeford romanında suçu ince ince işlemiş ve sonuca kavuşturmuştur. okunması gereken bu eserin filme çekilme çalışmaları başlanmıştır. filmin ne kadar iyi olacağı bilinmez ancak roman bir nefeste okuyabileceğiniz kadar sürükleyici ve ilgi çekici.
devamını gör...

bir kavga sonucu kavga çıktığı için pişman olan insanlardan birinin kullandığı cümledir.

kavganın uzlaştırılması için önemli bir adımdır.
devamını gör...

mesleğimin ilk yıllarında, henüz meslektaşlarımın gerçek yüzlerini görmeden önce; ben hepsini entelektüel, hepsini eğitim neferi sandığım zamanlardan birinde çok erken bir saatte okula geldim ve ilk sigaramı içmek için sigara odasına uğramadan önce öğretmenler odasına girdim.

her insanın yapacağı gibi içeri girdiğim zaman orda oturan bir meslektaşımı görünce de “ günaydın” dedim ama cevap alamadım. ben de duymamamış olabileceğini düşünüp bir kez daha tekrar ettim günaydınımı ama yine aynı sessizlik.

ben de çıktım sigara içmek için sigara odasına gittim, 10 dakika sonra bir arkadaşım gelince olayı ona anlattım ve bana şöyle bir açıklama yaptı:

“ bir kadın namahrem bir erkekle aynı odada yalnız kalır ve onunla konuşursa söz zinası yapmış olur. “

bir günaydınla cehennem yolunda insanlık için küçük kendim için büyük bir adım attığımı öğrenmiş oldum böylelikle. yani siz siz olun yalnız insanlara selam vermeyin.

t: söz zinası yapmak istemeyen bir insan olabilir.
devamını gör...

artık sözlükte, küçük bir ailenin bazen birbirini mutlu eden, bazen birbiriyle ufak çekişmeler yaşayan üyeleri gibiyiz. bu yüzden bu programı, hiç tanımadığınız insanların profesyonel bir kaydı gibi değil, içinizden birilerinin, dostlarınızın yaptığı ufak bir sohbet gibi keyifle dinleyebileceğinizi umuyoruz ve hepinizi yarı ciddi, yarı sohbet havasındaki bu yayınımızda, agora meyhanesi'nde görmeyi umuyoruz.

ilk yayının günahı olmaz. mutlaka hatalarımız, eksiklerimiz olacaktır. siz hobi olarak yine biraz vurun tabi ama ölümüne de vurmayın ki hayatta kalabilelim ve önümüzdeki yayınlarda eksiklerimizi gidererek sizlere daha keyifli sohbetler dinletebilmek için şansımız olsun. *
devamını gör...

bir sabah uyandığınızda artık kulağınızın duymadığını düşünün. işte böyle bir şeydir ani işitme kaybı.

acil vakadır. idiopatiktir. iç kulakta bulunan işitme organı olan koklea'nın işitme hücrelerinin bir şekilde hasar görmesi sonucu meydana gelir. bazen vertigo, nistagmus ve tinnitus semptomları da eşlik edebilir.

genellikle kortizon ve hiperbarik oksijen tedavisi uygulanır ama bu tedavilerin beklemeden hemen yapılması gerekir. işitme kaybı tamamen olmasa da bir miktar kalacak şekilde düzeltilir ya da hiç düzelemez.
devamını gör...

yaklaşık 1.5 yıldır yoğun bir ilçe devlet hastanesinde acil serviste çalışmaktayım. bu süreçte yaşadıklarımı biraz anlatmak isterim.bunlar tamamen kendi yaşadıklarımdır. yalnızca benim tecrübelerimdir. o yüzden yazdıklarımın bazıları genel tabloyu özetlese de genellikle özneldir.

---------------acil istismarı-----------------

genelde 2 doktor maksimum 3 doktor nöbet tutuyoruz. bu sayı bazen 1e kadar da düşebiliyor. hasta sayımız covid öncesi dönemde 350-360 bandında gezerken şu sıralar 150 civarında seyretmekte. bu süreçte öncelikle yaşadığım sıkıntı çoğu hekim arkadaşın yaşadığı gibi acil istismarı. nedir bu acil istismarı ? acil istismarı kabaca acil olmayan hastaların acili farklı sebeplerden kullanması diyebiliriz. özele inersek işe gidemedim rapor istiyorum, ilaçlarım bitti yaz, 3-4 yıldır belim ağrıyor kimse çözüm bulamadı bir de sen bak, ben hasta olacak gibiyim bana serum tak vs vs. bunlar normal zamanda aslında pek sıkıntı değildir. yardımcı olabileceğin noktalarda yardımcı olursun olamadığın noktalarda yönlendirirsin bir şekilde yardım edersin. ammaaa bu insanların en büyük zararı bana değil gerçekten acil olan hastayadır. çünkü gerçek acillerin sıra beklemesinin en önemli nedeni acildeki gereksiz kalabalıktır. bunu büyük hastaneler triyaj ile bir nebze çözer ama ilçelerde durum o kadar da iyi olmayabilir.

acil istismarı dediğimiz mevzu aslında tek taraflı da değildir. ben kendi adıma sadece hastane dışındaki dünyayı suçlayamam. acil hastanenin geri kalanı tarafından da çoğu zaman sıkıştırılır. sen bir acile git baksınlar sana tarzında yönlendirmeler de bizi çoğu zaman zor duruma düşürür. çünkü bu tarz hastalar hali hazırda bir yerden bize yönlendirildiği için ekstra sabırsızdır.
bir de sana şunu yapsınlar bunu yapsınlarla bize gelen hastalar vardır ki onları acilde değerlendiremezsin bile. çünkü falancı aile hekimi sana şunları bunları yapsınlar diye tembihleyip hastayı göndermiştir. sen onu gerekli görmez ve yapmazsan kötüsündür iş bilmezsindir. nabzına göre verilen şerbeti sen kesmişsindir.


acil istismarı acilin ciddi anlamda en önemli sorunudur ve örnekler genişlettikçe genişletilebilir. şimdilik burda noktalayalım.
----—-------------------------------------

yaşadıklarımın sadece çok küçük bir kısmı bile baya uzayacak gibi. en iyisi zaman zaman ben burda içimi dökeyim. aslında yüz yüze anlatılarak anlatabileceğim şeyleri yazıya dökmek de biraz zor oluyor. bu yazıda derdim kimseyi suçlamak değil aslında düzen bir şekilde böyle ve bizler de içindeyiz. kırılan ve dediklerimi yanlış anlayanlar olursa kusura bakmasınlar. başka bir zaman başka bir acil sohbetinde görüşürüz.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

çok değerli tanımlarıyla bugünlere getirdiği sözlüğün; nitelikten yoksun, vasat ve overrated bir takım yazarımsılar yüzünden adeta bir çöplüğe dönüştürülmesini kabul edemeyen bazı yazarlarımızın maalesef gerçekleştirdikleri eylem.

kızıp gitmeselerdi keşke. ama geri dönmelerini umut etmekten başka ne yapabiliriz!
devamını gör...

kürtçe eserleri türkçe okuyan sanatçılar: celal güzelses, mukim tahir, kel hamza, cemil cankurt gibi sanatçılardır. bu isimlere zamanla mahmut güzelgöz, kazancı bedih, birecikli nuri sesigüzel, ibrahim tatlıses, burhan çaçan, izzet altınmeşe gibi sanatçılar eklenmiştir.
şimdi de “derlenen” parçalara bir göz atalım. öncelikle şivan perwer’den başlayalım:
“de lorî ” adlı parçayı güler ışık yıllarca kulaklarımıza “şey yani ” olarak fısıldadı.
daha çok ilyas salman‘ın oynadığı yeşilçam filmlerinden aşina olduğumuz ve ibrahim tatlıses’in “bir mumdur iki mumdur” adlı parça aslında yılar önce “mumik” olarak biliniyor, dinleniliyordu.
“hinê bînin li destê kin” adlı parça da bu coğrafyada gelinin kına gecesinde söylenen ve gelinin annesi tarafından gözyaşları eşliğinde dinlenilen “kınayı getir anne” olarak çevrilmişti.
“di dinê de sê tişt hene” adlı parça da sonraları ibrahim tatlıses tarafından “bu dünyada üç şey vardır” olarak dillendirilmişti.
yine , “lawo destê min berde” adlı parçasını yurdun muhtelif sanatçıları “makaram sarı bağlar” diye dillendirmişlerdi.
türk sinema tarihinin belki de en acıklı filmlerini yapan ve küçük emrah olarak ünlenen, seksenli yıllarda filmleri izlenen her evde gözyaşlarının sel olup aktığı filmlerden bildiğimiz “ben yetim, ben öksüz” adlı parçayı, şivan perwer ondan çok daha önce ” lê dotmam” olarak okumuştu.
yine “peşmerge” adlı parçasını ibrahim tatlıses, kendisini de katarak “zurnacı ibo dayı” olarak bir güzel söylemiş. canê canê”yi şivan perwer tanıttıktan sonra ibrahim tatlıses de gazinolarda, düğün salonlarında “caney caney” olarak okumuştur.
heycanê mukrîyanî’nin söylediği vakit insanın içinden bir şeylerin kopup gittiğini fark ettiğimiz “ez kevokim” adlı parçayı zamanın tatlıses’i olan celal güzelses “hele yar zalim yar” şeklinde değiştirerek kulaklarımızın kirini silmeye yetmemişti.
bazı kaynaklara göre zahid brifkani’nin bazı kaynaklara göre ise anonim bir kirdkî (zaza) olduğu söylenen “leyla ” parçasını da, özcan deniz alıp bir güzel söyledi. üstelik özcan deniz, ünlü dengbêjlerden şakiro’nun öz yeğenidir.
bir dönem dillere düşen ve bülent serttaş’ın dillendirdiği “ağlama yar” adlı parça aslında “seyran mengî” dir. bu parçanın aslının süryanice olduğunu ve yıllar sonra kürtlerin şarkıyı kürtçeye çevirdiğini de söyleyenler vardır.
yine sahneye izzet altınmeşe çıkar. “lê nazê ” adlı parçayı “naze ” olarak seslendirir , “lê xanimê” yı da “le hanım” olarak müzikseverlere seslendirmiştir.
anonim olarak bilinen ve hemen hemen her halayda mutlaka müziğiyle halay çekilen bir başka parça da “lorke lorke”dir. ve sahneye yine tanıdık bir isim çıkar: ibrahim tatlıses.
“cotkar” isimli kürtçe eser tahsin taha tarafından söylenip, biliniyordu. mehmet özbek, eseri alıp “beyaz gül, kırmızı gül” diye çevirmişti.(5)
yine gülistan perwer’den bildiğimiz (daha önce söyleyen de olmuştur) “zara” adlı parçayı, günümüzün sinemacısı, ve “çok yönlü kişiliğiyle” bilinen, mahsun kırmızıgül “öleyim” olarak çevirmiş ve bizlere dinletmişti.
hızlarını bir türlü alamayan mümtaz sanatçılarımızdan olan ceylan ve azer bülbül, şivan perwer’in “xanê û xwedêde” adlı parçasını kendilerine göre çevirmişlerdi. ceylan bu parçayı : “ben anayım” olarak, azer bülbül ise bu parçayı : “ben babayım” olarak cinsiyet isteklerine göre şekillendirmişlerdir.
yine anonimlerden olan
“çavit civana leyla” parça: “çavuş kızı leyla” olarak
“lo berde” adlı parça: “makaram sarı bağlar” olarak
“lorke lorke” adlı parça: “diyarbakır güzel bağlar” olarak
“sînemê” adlı parça: “zap suyu” olarak
“esmera min” adlı parça: “kibar yarim esmerim” olarak çevrilmiştir.
kemal sunal’ın bir filminde seslendirdiği ve türkçe’ye“ay akşamdan ışıktır” olarak çevrilen parçanın aslı da “edlê yemman” adlı parçadır.
yine ilyas salman’ın filmlerinden birinde bu tepe kumlu tepe adlı şarkının da aslı nabikeve adlı parçadır.
türk halk müziği topluluğu’nun korosunda sıklıkla söylenen “toycular” adlı parça da nizamettin ariç’in de söylediği porzerîn adlı şarkı olduğunu belirtmek lazım.
daha fazlası var mı bilemem ama şimdilik bu kadarını derleyebildim burda asla bir art niyet olmadığını belirtmek isterim sadece bilgi amaçlı girilmiş tanımdır.https:buradan
anormal bir olay değildir tam tersi normaldir bunu paylaşmak kadar normal bir şey yok. ayrıca kürtçe şarkıların türkçeye uyarlanması hoşuma gider ama nerdeyse hiçbirinin kime ait olduğu belirtilmemiş, bildiğimiz çalıntı yoksa öbür türlü ancak gurur duyabilirim. paylaşma amacımda kesinlikle art niyet değil farkındalık yaratmak eğer bunlar yapılacaksa kime ait olduğu da yazılmalıdır eser altına.
devamını gör...

iran'da fars eyaletinde bulunan zerdüşt kabesiydi. ayrıca zerdüşt'ün turaniler tarafından öldürüldükten sonra burda gömüldüğüne de inanılıyor. bugün, bu kulenin ne işe yaradığı hâlâ tam olarak kesin değil. araştırmacıların çoğu, aslında bu kulenin ahameniş şahlarından birinin mozolesi olduğuna inanıyor. kabe-i zerdüşt, görünüm olarak küp şeklinde değil.

her ne kadar hacıların hac için gittiği bir yer olduğu iddia edilse bile, hacıların buraya hac için gittiklerine dair tarihi bir belge yoktur. burda zerdüştün gömülü olduğuna dair bir kanıt da yoktur. burda insanların bir zamanlar ibadet ettiği söylense bile, yapı o kadar küçük ki, içine 2 kişiden fazla insan sığamaz. buranın bir tapınak olduğu ne kadar çok iddia edilse bile, herodot, perslerin kendi zamanlarında tapınaklar inşa etmediklerini, ve tanrılar için heykeller yapmadıklarını söylüyor.

fakat, yapıyı inceleyen birçok araştırmacı, bu yapının korunması için birçok önlemler alındığını söylemişlerdir. ve burdan da, yapının kutsal bir yer olduğu sonucunu çıkarmışlardır. çünkü kutsal olmayan bir yerin korunması için neden bu kadar çok önlem alınsın ki? pers krallarının sikkelerinde kabe-i zerdüşt'ün resmedildiği söylenmiş, fakat sikkelerdeki tapınaklar incelendiğinde, kabe-i zerdüşt ile aralarında birçok farkın olduğu görülmüştür.

yapı yıllarca tartışıldı, en sonunda 1800'lü yıllarda, buranın bir hazine olduğu söylendi. bazı tarihçilerse, burası belgelerin saklanması için yapılmış dini bir mekan dediler. bazılarıysa, avesta burda saklanıyor dediler. demem o ki, çok şey söylediler. ama hiçbiri, bu yapının kesin olarak neden inşa edildiğine dair olan merakı gideremedi..

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bakması gereken erkek bakmıyordur.
devamını gör...

-- biz masada mıyız??
-- bizim olmadığımız masa yok.
devamını gör...

çocuksu bir sevinç işte...
işin kötüsü çoğunlukla sonradan görüyorum. zaten nickaltim mahlasımı değişince orada kaldı. bir de yazılanlar benden çok gerçek elma kurduyla ilgili. *
bazılarına bakıyorum sayfa sayfa nickalti bende yok. belli ki çevre edinmeyi geçtim, çok az kişinin beğendiği şeyleri yazıyorum. bu da doğal olarak boş bir nickaltı olarak geri dönüyor.
hak etmediğim için gücüme de gitmiyor. sözlük'te bilgi şelalesi yazarlar var. ben mesleğime ilgili bilgi girmek istemiyorum. böyle olunca sözlük yazarlığım, dar bir çerçevede zaman öldüren, kendi kendine takılan biri olarak sürüyor.
yine de yazan yazmayan ,burada tanım girip bildiklerini cömertce ortaya döken emek veren herkese çok teşekkür ederim.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim