#188575 yazar aeneas,
maalesef benimde gözlemlediğim birşeydir bu, ve çok üzülürüm, 9-10 sene önce, hatırı sayılır bir mağazalar zinciri dünya markasının, "türkiye" birşey, bilmemne müdürlüğü gibi üst düzey bir konumda yönetici bir kadınla tanıştım, arkadaşımızın arkadaşı, iş ortamı değil, bişeyler yiyip içiyoruz...

kadın 42 yaşında bekar, hiç evlilik yapmamış, yurtdışında okumuş, yaşamış çalışmış (kuzeyde baya refah bir ülke) yükselmiş etmiş, gelmiş, ev bulmuş, baba bir semtte, bakın burası çokomelli.. arkadaşı evlendiği için bekar evinin eşyalarını komple vermiş, buda almış... diyorki eşyalara bakmadım bile.. (!)
"ben nasıl olsa >evlenince< yeni eşyalar alıcam kendime,
>o zaman< istediğim gibi güzel şeyler seçerim, alırım, şimdi "niye" alıyım *..."

bakın ikinci el alınabilir, kullanılabilir, burada mevzu, kadının parası var, kendini layık görmüyor, layık olacağı günü bekliyor..

o anda bütün hayranlığımın, soru sorma isteğimin gittiğini, omuzlarımın filan düştüğünü, öylece kaldığımı hatırlıyorum...

peki dedim, başka ne konuşabilirimki kendisiyle, evlenene kadar ve evlendikten sonrası bu kadar farkeden bir insan...
şu anda, tek başınayken güzel bir hayatı hak ettiğini düşünmüyor arkadaş..
evlendiği güne kadar, evleneceği günü bekleyecek.. yani bir erkekle evli olduğunda beğendiği eşyaları alıp üstüne oturmaya hakkı olacak.. bugün hangi eşyalarla yaşadığı önemli değil.. hakkı değil, öyle sanıyor.. ne acı değilmi..

o arkadaşın maaşının 10 da birini filan alıyormuşumdur o zaman bende yalnız yaşıyorum, 40 m2 (yarısı da teras (u: ?)) minicik bir çatı katıydı ama herşeyimi yeni almıştım, ev sıfırdı ama, beyaz eşyaların yarısını ben ödedim istediğim marka olsun diye, mutfağını büyüttüm ettim, ve 2 sene sonra ev sahibine bıraktım, herkesin uygun bişey al, ikinci el ucuz bişeyler al, demesine sinir oluyordum, niye ucuz eşyalar kullanayım ya, niye değersiz eşyalar kullanayım, istediğim beğendiğim şeyleri ucuza mal etmeye çalışabilirim, o başka,
o zamanlar kafamı kurcalayan birçok şeyin adını koyamamıştım, ama bugün daha iyi biliyorumki, bize çocukluğumuzdan başlayarak öğretilen, isteyerek veya istemeyerek bilinçaltımıza sokulan birçok şey yan lış... hemde çok yanlış...

kendini iyi şeylere layık görmeyen, iyi insanlara, iyi erkeklere layık görmeyen, çalışkan başarılı, akıllı kadınların, bir yerde artık uyanması gereken bir konu bu..

bir ilişki, kadın, erkek, arkadaş, sevgili, aile.. nasıl olmalı, doğrusu nedir, kimin neye hakkı vardır, neye hakkı yoktur, bunlar bize öğretilmiyor maalesef..
kendi kendine öğrenmek de baya zaman alıyor...

"4/4 lük kadınlar görüyorum, güzellik, zerafet, şıklık, entelektüel birikim vs. fakat at hırsızı görünümlü, 100 kelime ile hayatını idame eden tiplere bağlanıp aşk acısı çekiyorlar, insan insanla sınanıyor demekki..."

nejat işler
devamını gör...

kocamdır kendisi. zaten evlenme teklifi de etmedi. sanki iğneleyici oldu gibi değil mi? yo yo aksine, birlikte karar verdiğimiz bir durumu onun şatafatla taçlandırmaya ihtiyaç duymaması diye yorumluyorum. çünkü bundan daha güzelini yapmıştı. van'da sözleşmeli öğretmenlik yaparken kadroya geçmek için 14 şehir yazdım ve de 26. tercihi işaretledim. (türkiye'nin neresi olursa giderim diye bir madde.)
o günlerde kara kara düşünürken ben, ne olacak diye korkarken o yanıma gelip sarılarak neresi olursa olsun ben yanında olucam korkma demişti.
küçük bir ayrıntı özel sökterde çalışıyordu, tayinim o zamanlar istanbul'a çıkmıştı ve göreve eylül'de başlayacaktım. sevgilim ise temmuzda istanbul'da iş bulup evimizi tutmuştu. ve evlendik sonra. sanırım benim için bu yaptığı "benimle evlenir misin?" sözünün ve de tektaşın çok üstünde bir yerde olacak ömür boyu.
devamını gör...

yazdığı tanımları da silen yazardır. kafası güzeldir, sonradan ben ne yazdım yahu deme olasılığı yüksektir.
devamını gör...

son 3 aydır yaşadıklarım. anlatamam da zaten sözlük. yazamam da. tüm hücrelerimle hissettiğim huzursuzluğu ve çaresizliği hangi kelimelerle anlatabilirim. ben de kendimi verdim buraya işte. iyi ki vardı burası. neyse ağlama evresine geçiş yapmadan keselim. kestik.

ekleme: ne kadar güzel insanlar var burada, portakallı şekerlemelerim benim.
devamını gör...

el-fetih adıyla da bilinen filistin ulusal kurtuluş hareketi'nin liderliğini yapan mısır doğumlu filistinli lider. 1988'e kadar israil ile sürekli bir çatışma halindeyken, birleşmiş milletler güvenlik konseyi'nin kararları sonrasında o seneden itibaren israil'in varlığını tanıyarak filistin kurtuluş örgütü ile israil arasındaki anlaşmazlıkları sona erdirmek için çalışmaya başladı ve bu nedenle nobel barş ödülü'ne layık görüldü.

gerçek adı muhammed abdurrahman abdürraûf arafât el-kudve el-hüseynî'dir ve bunun içerisinde arafat'ı seçerek lisedeki takma adı yâsir ile birlikte kullanmaya başlamıştır.

arafat, filistinliler tarafından bir kahraman olarak görülürken, israilliler için terörist olarak tarihe geçmiştir.

özellikle 90'lı yıllarda kendisinin ismini sık sık duyardık televizyonlarda.

detaylı bilgi burada

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(görsel, milliyet. com'dan alıntıdır.)

edit: anlam kayması düzeltildi.
devamını gör...

vefadir.. sadece istanbul da bir semt olmadığını kemiklerinize kadar hissedersiniz..
devamını gör...

o kadar önemli bir noktadır ki fikriniz önemsenecekken aksine uçmanızı sağlar.
devamını gör...

14 eylül 2017. saat 10.15...
bu noktada tam olarak çökmüşüm aslında. çöktüğümü 11 civarı öğrendim. kişisel çöküşümle birlikte dünyamın yarısının da çöktüğünü bir yoğun bakım ünitesinin kırılmaz cam kapılarını tekmeleyip sinir krizi geçirirken öğrendim.
devamını gör...

okuduğunuz romanın türüne göre hayal gücünüzü genişletir, ufkunuzu açar. kelime haznenizi arttırır. düşünme yetinizin kuvvetlenmesini sağlar.

okuyun, okutturun efenim.
devamını gör...

bir realite.
sanki başkası yazmış gibi heyecanla okuyoruz manyak mıyız la biz.
devamını gör...

an itibarıyla sevgili coldboy ve sevgili supportgirl'ün çocuk istismarı hakkında konuştuğu ders niteliğinde yayındır. ağzınıza sağlık.
devamını gör...

2002 dünya kupasında güney kore'ye 11. saniyede attığı golle dünya kupaları tarihinin en erken golüne imza atmış olan türk futbolcudur.

galatasaray'da uzun süre forma giymiştir.
devamını gör...

kim istemez mutlu olmayı
mutsuzluğa da var mısın
(bkz: cemal süreyya)
devamını gör...

kimse çalışmak istemiyor, çünkü çalışınca hakkını alamıyor, bu yüzden ne kadar kaytarırsa o kadar kar zannediyor,

benim hep gözlemlediğim bir şeydir bu, özellikle pandemi döneminde, boş dükkanlarda, akşama kadar oturup maaşını almaya alışan mağaza çalışanlarında da gördüm, bir mağazaya giriyorsunuz, bir kere girdiğiniz anda suratındaki öfkeyi görebilirsiniz, zaten size hissettiriyorlar, sonra eğer bir de soru sorarsanız, vay halinize, size suratınıza bakmadan, ağzının içinde yuvarlayarak zorla klişe bir cevabı yapıştırıyor resmen, ve gitmenizi istiyor, çünkü oturmaya devam edecek, çünkü sen onun rahatını bozdun, çünkü sadece maaş almak için orada, çünkü patronu ona değer vermiyor, onun emeğinin, katkısının filan da farkında değil, bunun hissettirilmediği bir çalışanda patronundan böyle intikam alıyor,

resmi dairelerde daha da kötü, dikkat edin kimse yüzünüze bakarak dinlemez, ciddiyet yoktur, taksi şoförleri deseniz öyledir, sadece gideceğiniz yerle ilgilenir, o da ne kadar para alacağını hesaplamak için, zaten kısa mesafeyse bir küfür etmediği kalır,

ben bir de çay içmekle de ilgili olduğunu düşünüyorum, sürekli çay içen bir millet olarak, 24 saat keyif yapma peşindeyiz, çay tansiyonu düşürür, vücuda su kaybettirir, çok fazla su içme kültürümüz de yok, hep bir rehavet, ve atalet içindeyiz, bende çok çay içerim, özellikle günde 2-3 defa taze sırf bergamuttan demlenmiş çay içerim, mesela bir ara yine beslenme düzenimi değiştirmiştim ve bu manasızca çay içme durumumu değiştirmeye çalıştım, zaten tansiyonum 5-10 , kansızlık var tabi bu kadar çay içmeye, bir dönem sadece sabah içiyordum, çayı azaltınca su içmeye de başladım, önceden hiç su içmeden 2-3 gün geçirebiliyordum, size sonuçları söyleyeyim tansiyonum 7-11 ve 8-12 olmaya başladı, çünkü fiziksel olarak daha çok ayakta durmaya başladım, enerjim yükseldi, verimliliğim arttı vs. şu anda yapamıyorum ama tekrar deniycem,
demem o ki her şey türk insanının mizacıyla, alışkanlıklarıyla alakalı, bunlar hep birbirini etkiliyor, hep bir şey için çalışmak öğretiliyor, sadece para için çalışmaz insan, neden çalışırız, nasıl çalışmalıyız, bu bilinci maalesef etrafımızdaki rol modellerimizden ne öğreniyoruz, ne de görüyoruz, o yüzden çalışma kültürü de oluşmuyor insanlarda.
devamını gör...

#1142755 ' e ithafen ülkenin içinden geçti adamlar her gün bir başka çete bir yerlere saldırıyor. vergiden muaf arapça tabelalarla ülkenin esnafının hakkını yiyor adamlar. hepsi de askerlik çağında 4'er 5'er çocuk yapıyor sen ne ayaksın be? hümanizm bir bizim ülkemizin insanına mı özgü? açsın avrupalılar kapılarını o zaman. yetti ulan şu boş insan seviciliğiniz! ülkemin her yeri değişik tiplemeler saldırgan mültecilerle doldu bir tanesinin vatana millete hayrı yok üstelik herifler bir de utanmadan bayramda memleketlerine gidiyor. s**rtmeyin şimdi insanlık edebiyatınızı!
devamını gör...

artık hiç bir şeyin değil bir milyon, bir lira bile olmamasiyla açıklanabilir.
devamını gör...

the queen's gambit. izledikten sonra satranca tekrar başladım neredeyse her gün oynuyorum. hem eğlenceli hem de geliştirici bir oyunu böyle mükemmel bir diziyle insanlara sevdirmek mükemmel bir iş olmuş.
devamını gör...

genelde ilk birkaç dakika huyuna gidecek şekilde davranır, derdinin ne olduğunu anlamaya çalışırım. sorunu bulduğumuzda ise o konu hakkında düşünmesini ve algısını başka bir noktaya yöneltmeye çalışırım.
devamını gör...

bu stüdyoya çıkan herhangi bir konuk jeofizikfen jinekolojiye, jeopolitikten jeostratejiye, morfolojiden farmakolojiye konuşuyor da konuşuyor. demek ki zihin açıcı ve tılsımlı bir mekan.
devamını gör...

başta bu iş için çok uğraşan kıymetli arkadaşım uykusuzkahve olmak üzere bu kampanyanın bir şekilde bir yerlerinden tutmuş olan tüm yazarlarımızın ve yönetimin ellerine, yüreğine sağlık. iyilik ve sevgi bulaşıcıdır. buradan çıkıp o kalplere ulaştığı gibi biliyorum ki oradan da çıkıp yayılmaya devam edecektir. bir şeyleri düzeltecekse bunu ancak sevgi yapabilir diye düşünmekteyim. güzel kalplerinizdeki sevgi ve iyiliği bu şekilde dışarı vurduğunuz için de hepinize teşekkür ediyorum. yeni yıla böyle güzel bir etkinlikle girdik, umuyorum ki devamını da getireceğiz. sevgiyle kalın.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim