la arapçada olumsuzluk ekidir. edri, dirayetten gelir ''bilmek'' anlamı vardır.
laedri ise arapçada "bilinmeyen" anlamına gelir.
arap edebiyatında eğer bir eserin yazarı belli değilse sonuna laedri yazılır efem...
bir başka deyişle ''anonim'' dir.
devamını gör...

neyseki son zamanlarda yağan yağmur sayesinde bir nebze de olsa yüz güldüren duruma ulaşmıştır. ama yine de sevgili yazarlar suyu bedavaymış gibi kullanmayın. *


istanbul'da doluluk oranları yüzde 20'nin altına düşen barajlardaki su seviyesi hızla yükselmeye başladı. iski'nin verilerine göre istanbul barajlarının doluluk oranı 30.10'a ulaştı.

buradan
devamını gör...

annenin sözünü dinlemezsen böyle olur.
devamını gör...

türk yapısında vardır (bkz: swh)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

taşınmanın en keyifli kısmıdır kitaplari raflarına yerleştirme.
devamını gör...

korna sesi. böyle daaat sesini duyunca beyin hücrelerim can çekişiyor.
devamını gör...

ikinci dünya savaşında hitler ve onun yenilmez denilen ss’lerine karşı kazandığı savaş ile dünyayı büyük bir felaketten kurtarmış olan ordudur.
rusya düşseydi almanları durduracak başka bir güç kalmıyordu geriye.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kırmızı bültenle arandığım hızlı zamanlar.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bir yerden et kokusu geliyor ama?
devamını gör...

yakın zamanda çıkmış ve epey ses etmiş güney kore dizisi, 10 bölümden oluşuyor. klasik bir romantizmden konusunu alıyor sanarak izlemeye başlamıştım ama sonunda sinir olarak kapattım. nabi karakterini izlerken defalarca kafamdan gerizekalı olup olmadığını geçirdim. eski sevgilisi olsun, yeni bir "ilişkiye' yelken açtığı jae eon olsun hepsi tarafından açık açık kullanıldığını nasıl fark etmez diye düşünmekten kafayı yedim. jae eon tam anlamıyla her şekilde istediğini yapan erkek tiplemesini oynuyor benim gözümde. övülecek bir tarafını göremiyorum kendi açımdan, sanki nabi ile olan tuhaf ilişkisinde her zaman "ben bir şey yapmadım, bunu sen de istiyorsun." diyerek işin içinden çıkıyordu. yaşadıkları açık ilişki sebebiyle jae eon'un haklı olduğunu düşünenler olacaktır ancak nabi'nin hayatına olan saygısızlığı, kadının üzerinde tahakküm kurmaya çalışması ve tüm bunların ardından hiçbir şey yokmuş gibi davranması hiçbir ilişkinin hak etmediği tavırları barındırıyor. ama nabi'nin de kendisine saygısı olmayan bir karakter olduğu görülüyor. açıkça kullanıldığı bir ilişkiden sonra jae eon ile yeniliğe adım atması, geçmişinden hiçbir şey öğrenmediğini gösteriyor. ayrıca duygularını karşı koyamıyor, annesi gibi olmayacağını söylüyor ama tercih ettiği erkekler, annesinin hayatında bulunanlardan farklı değil. böyle bir ikiliyi izlemek beni oldukça sinir etti. yan karakterlerin onlardan daha çekilir bir hikayesi vardı. bitna adlı karakter en azından sevgilisi için çabalayıp ilişkiyi eline almaya çalışıyordu, fark etmediği şeyleri öğrenip gelişimini bize gösteriyordu. lezbiyen karakterlerin bile gitgelleri daha çekilirdi. sanırım bu kadar gündeme gelmesinin sebebi, muhafazakar bir toplum olan güney kore için sınırlarını zorlayan bir dizi olması. belki nabi ve jae eon karakterlerinin ilişkisi bu kadar romantize edilmeden, objektif bir şekilde çekilse daha anlamlı bir yapım olacaktı.
devamını gör...

yallah instagrama. formatı becerdiniz lan.
devamını gör...

yetmez ama evet. herhangi bir şahsa edilmediği sürece küfrü ve argoyu yasaklamak saçmalıktır. ne olmuş yani tanımın içinde küfürlü bir atasözü geçiyorsa osuruklu göte arpa ekmeği bahane deyince ne oluyor? ciddi ciddi bunlardan rahatsız olanlar var mı? mesela bu tanım da bu atasözünden dolayı sansürlü içerik olacak :) sağlık olsun.

ayrıca her bir tanım için ayrı ayrı göster butonuna basmak yerine ayarlardan sansürlü içeriği daima göster/gizle butonuna bir kez basarak bu işi çözebilmeliyiz. küfürden argodan rahatsız olanlar daima gizleyerek mutlu mesut yazabilirler.
devamını gör...

şarap girecek birazdan işin içine

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

en çok karıştırılan elektronik cihazlar ile röntgenlerdeki radyasyon,
aynı tür radyasyon değildir.

fakat!
evet telefonlarımız belli bir sar değerinin altında olmalı fakat kullanımı da önemli,
röntgen gibi ışımalar kimyasal radyasyondur. her ne kadar sınırlanıp ölçülse de gereksiz röntgenlerin azalması da iyidir bu konuda.

bunların dışında uzay radyasyonu da vardır.
bir de doğal radyasyon diye okuduğum maddelerin radyasyonu var.

örnekler:
telefon elektromanyetik radyasyon
toprak, su doğal radyasyon
röntgen kimyasal radyasyon
uzayda , atmosferde bulunan kozmik radyasyon


bu konu karışık ,bir okuma ile anlaşılmayacak kadar çok kavram var.
çünkü ışıma tekniğine ve derecesine göre etkisi değişiyor.


doğal olmaya çalışmak hayattan kopmamak lazım.
korkmaktan çok ölçüleri öğrenmek lazım
derlediklerim şimdilik bunlar,
hatam varsa kusura bakmyıp düzeltmek için katkıda bulunabilirsiniz.
devamını gör...

onur saylak'ın sesinden dinleyince olmayan karşılıksız aşkın hatta direkt olmayan birinin derdini insanın üzerine yükleyen canım cemal süreya şiiri. cemal süreya'nın şiir derlemesi olan sevda sözleri kitabının mektuplarda kalanlar bölümünde yer alıyor. yanlış hatırlamıyorsam 323. sayfada olması gerek.

ben öyle pek cemal süreya şiirleri sevmem, bu şiir de zaten pek cemal süreya'nın kaleminden çıkmış gibi değildir hatta dürüstçe ben hayatımda hiç aşık da olmadım ama dolambaçlı cümlelerden sıyrılıp, bütün o gizli anlamlardan ve edebiyatın olanak tanıdığı bütün bu labirentten silkinip çıkarak öylece; sade cümleler ve karşılıksız aşkın tüm çıplaklığı ile yazılmış bir veda mektubu gibi ağır bir şiirdir bu bence. bir veda mektubu gibi ağır ve külfetli. sımsıkı kapanmış bir kapının altından sızan bulanık ve siyah bir su gibi insanın zihninden içeri dolar. aydınlığın tüm camları büyük bir gümbürtü ile zemini boylarken ufak bir çatlaktan içeri sızan ve ne var ne yok yutan dev bir karanlık veya gözün gözü görmediği kül rengi bir sabahı kaplayan ağır bir sis gibi. benim bin türlü kelime karmaşası içinde kendime bu şiirin ne hissettirdiğini anlatamama karşılık cemal süreya bu şiirde en basit cümleler ile insana o hissi yaşatıyor, başka sözüm yok. yaşamadığım bir duygunun da tarifini verebileceğim daha fazla cümlem de yok zira.


anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
bu böyle pek de kolay değil gerçi...

devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

solcuyum. evimde çekirdek çitliyorum. herhangi bir durumda da kapının arkasına dolap çeker çay çekirdek yaparım.
çünkü durumdan kendimi sorumlu hissedeceğim tek bir şey yapmadım.
devamını gör...

olmayandır, çünkü soykırım çok başka bir şeydir.
baştan belirtmek isterim, yazacaklarım +18 kaçabilir, bir çoğunuzun midesini de kaldırmayabilir.
aynı zamanda eklemek isterim ki, öldürmenin her türlüsü kötüdür. nazilerin yaptığı bütün bu işler sorgusuz sualsiz, insanlık dışıdır.

soykırım kelime anlamı ile birlikte bir milletin yok edilmesi demektir.
örnek verecek olursak ; amerikada kızılderililerin uğradığı soykırım buna örnektir.
güney amerikada azteklerin uğradığı soykırım buna örnektir.

bugun kaynaklara bakarsak nazilerin 6 milyon yahudiyi katlettiğini görürüz. bu mantıksal olarak saçmadır. yahudilerin sözde soykırıma uğradık dedikleri yerler aslen çalışma kamplarıdır.

zaten bu kampların önünde de "çalışmak insanı özgürleştirir" yazmaktadır. gaz odalarının varlığı ise muammadır çünkü gaz odalarında insanları yok etmek zyklon b kullanıldığı belirtilmiştir. fakat günümüzde gaz odası diye bize gösterilen odaları bir hapishane odası gibidir, halbuki bu gaz hava ile temas ettiğinde etrafındaki bütün canlıları öldürebilecek derecede güçlüdür.
yani demem o ki; eğer gaz odası olsaydı bunun etrafı paslanmaz çelik ile yalıtılmalıydı. gaz odalarının varlığı bunun yüzünden çürümüştür.

bir diğer nokta ise yahudilerden sabun yapıldığı fikridir. bu ise tamamen yalandır. yahudiler ilk olarak kurşuna dizilerek öldürülmekteydi. daha sonra bunun maliyeti çok olup gömme işlemi de zaman alınca fırınlar ortaya çıktı.

burada hem gömme işlemi gerekmiyordu hem de daha sistematik bir şekilde öldürülebiliyordu insanlar. fakat bir süre sonra bacalardan duman çıkmamaya başladı, bunun sebebi ise yakılan insanlardan çıkan yağlardır. yağlar bacada birikmiştir.
bunu gören alman mühendisler yağı ayrı şekilde çıkaran bir filtre icat etmiştir. sabun tezi ise böyle çürümüştür.

günümüzde bile çoğu yahudi soykırım olayını yalanlamaktadır. onlara göre bu yahudi öldürme olayı bir yahudi devletinin kurulmasına ön ayak olması için hazırlanmıştır.

aslında mantıklıdır; yahudi devleti ne zaman kuruldu? 1948 yılında yani savaştan sadece 3 sene sonra...
avrupanın dört bir yanına dağılmış ve seyrekleşmiş olan yahudi nüfusu, bu soykırım propogandasından sonra gemilerle israil devletine göç etti ve tek bir bayrak altında toplanmış oldu. eğer bu göçler olmasa ve nüfusu bu derece yoğun bir israil devleti olmasaydı, günümüz israil'inin orada varlığını bu denli güçlü tutması mümkün değildi.
dünyanın en geniş yahudi örgütlenmesi olan bnai brith bunu savunan bir dernektir.
bu dernek 1939-1945 yılları arasında sadece 1.5 milyon yahudinin öldürüldüğünü belgelerle kanıtlamışlardır fakat örtbas edilmiştir orası ayrı. genel olarak yalan bir soykırımdır.
devamını gör...

zaman zaman çeşitli sözlüklerde ve minnoş sözlüğümüz kafa'da başıma gelen durumdur.
hani böyle görünce dur şuna harika bir tanım gireyim diyip 1 saat tanım yazıp sonra tek bir + bile almadan, tek bir dönüş dahi olmadan tanımın öylece kalakalması insanı üzüyor be sözlük .

mesela bakınız #768470 şu tanımı yazarken kalktım arapça sözlerin leksikolojik incelemelerini not aldığım defterlerimi buldum. sürekli, latin ve arap alfabesi kullanmak için klavye değiştirdim. farklı osmanlıca türkçe sözlüklere baktım. hem kamus-i türki'den hem de ferit devellioğlu'ndan teyit ettim.
baya baya uğraştım. sonra tek bir kişinin bile dikkatini çekmedi tanım.

ya da #768229 tanımında tek tek yönetmenleriyle birlikte çiçek gibi film listesi yaptım. yok asla tutmadı.

bu arada tabii ki 'tutması' için tanım girmiyorum, ama insan bir tanıma çok uğraşınca görülsün istiyor kimsecikler de görmeyince üzülüyor. en azından ben üzülüyorum.

öyle işte sözlük bu sabah da içimi döktüm şimdi işime gücüme dönebilirim.

edit: #875287 şunu da şuraya bırakayım sevgili sözlük şaka değil, 2 saatten fazla sürdü yazması.*
devamını gör...

karanliktakimum'un idil amin'le ilgili yazdığı yazıyı görünce, film aklıma düştü. gireyim başlığına bir şeyler yazayım dedim ama ne göreyim beğenirsiniz? başlık henüz açılmamış. hüzünlendim tabi biraz.* forest whitaker’ın bu filmdeki başarısı ile oscar kazandığını da söylemek lazım. ancak benim üzerinde duracağım nokta o değil. dr. nicholas garrigan karakteri bu filmin lokomotifi. bu abi biraz başına buyruk, dediğim dedik bir karakter. aslında otorite ile sorunu olan bir adam. babasının ayrıcalıklarından yararlanmayı reddeden idealist bir doktor. ama işin ironik tarafı şu ki; bu karakter idil amin gibi bir figürle teşrik-i mesaide tabiri caizse arşı alaya çıkıyor. garrigan karakteri aslında kurgusal bir karakter. dönemi yansıtmak için filme entegre edilmiş. ama bu karaktere ilham veren bir isim var; robert bob astles...

garrigan'ın uganda'ya gidişi de bomba, yerli halka yardım için gittiği ülkede darbe olduğunu orada öğreniyor. eh medeniyeti vahşilere(!) götürmenin bazı bedelleri oluyor tabi. böyle böyle ısınıyorsunuz filme. zaten james mcavoy doktor karakterini çok iyi oynamış. ısındırma turlarından itibaren bunu hissediyorsunuz. sonra sahneye idil amin karakteri çıkıyor. adama sempati duymaya başlıyorsunuz. sevimli bir diktatör figürü var ortada. tabi bu bilinçli bir tercih. zira amin'in darbeyi yapmasından sonra özellikle batılı devletlerin kendisine olumlu bakması ve hakkında pozitif şeyler söylemesine binaen yapılmış bir eleştiri. sonrasında tüm yaşananları garrigan'ın gözünden görüyorsunuz. amin'in açmazları, gelgitleri ve dahi yalnızlığı çok güzel gözler önüne serilmiş. tarihi bir karakter olarak fena yansıtılmadığını söyleyebilirim. bir dönem filmi olarak gayet akıcı ve kaliteli bir film. aslında amin ve garrigan ilişkisi üzerine yazılacak çok şey var ama bunlar ciddi ipuçları içerdiği için kaba taslak üzerinden geçmiş olalım. izlememiş olanların muhakkak izlemesini öneririm. tabi bu önerim dönem filmlerini sevenler için. şerhimizi koyalım ki başımıza taş yağmasın. *

tanım: 2006 yapımı kevin macdonald imzalı kaliteli bir dönem filmi.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim