üzüldüğüm anlar, yaşam daha yoğun ve kıvamlı bir hâl alıyor. cidden.

edit: hayatı kek hamuruna benzetmiş olmam... işte vizyon.
devamını gör...

'o öyle bir şey yapmaz' denilen insanların yapmadığı şey kalmaması.
devamını gör...

robert de nironun aynaya bakıp konuştuğu sahne sinema tarihinin en iyi sahneler arasında yer alır.
devamını gör...

çocuk ağlarken yalnız bırakmayın, kucağınıza alın, o güveni ve ilgiyi hissetsin. bence şarkıyı telefondan açmak yerine başka bir yerden açın ki bu telefon olayını biraz unutsun, telefonu da öyle tabii. çocuğunuzu ödüllendirmek istediğinizde de bu telefonla ya da herhangi bir eşyayla değil de daha manevi olsun; kucaklamak, dışarı çıkartmak ya da onunla oynamak gibi.

hiç çocuk yetiştirmedim fakat bu dönem en ilgili olduğum yaşam boyu gelişim dersinde birçok şey öğrendim. işe yarayacağına eminim, kolay gelsin.
devamını gör...

nickimi bırakıyorum. daha da tek kelime etmem.
devamını gör...

1970'li yılların ortalarında televizyon yayınları başlayana kadar radyo, insanların büyük keyif cihazı olmuştu. eskiden radyo günlük hayat, saatler ve haberlere eşlik eder, koca möbleli ve lambalı radyolar, kocaman pilleri ile evlerin baş köşesinde, en değerli eşya statüsü görürmüş. önden çevrilen iki yuvarlak düğme ile yan yana tuşları olurmuş. istasyon ibresinin hareket ettiği cam panelde ankara, istanbul, sofya, moskova, varşova, paris, münih, kahire viyana, atina, prag, tel aviv gibi şehirlerin isimleri yer alır, fakat çıka çıka sadece ankara radyosu çıkarmış. düğmelerden biri ses ayarlamada kullanılırken, diğeriyle de uğultulu ve parazitli sesler arasında istasyon bulunurmuş. bu radyoların ısınması şart olurmuş, ısındıktan bir hayli sonra da hasbelkader şimdi zeki müren'den solo şarkılar dinleyeceksiniz... gibisinden anons duyulurmuş. radyo kullanımı o zamanlar sabır isteyen bir işmiş. hatta bazı radyo sahipleri evlerinin çatısına büyük antenler çekerler ve istanbul polis radyosu veya ankara uzun dalga radyosu gibi istasyonları dinlemek için çaba gösterirlermiş. lambalı radyolara, günümüzde bile müziği seven, hassas, duygulu insanların nostalji yaşatan antika bir eşyası olarak rastlanabilir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bu başlık altında ve pek çok alanda görüyorum ki sözde muhalif bir kesim tamda iktidarın yapmak istediğini dillendiriyor, kokuşmuş zihniyetleriyle ne kadar haklı olduklarından bahsediyorlar. oysa ki eylemcinin cinsel tercihi mesele değildir, ideolojisi ya da siyasi görüşü de mesele değildir esasında. mesele haklılık ve eylemselliğin* nasıl gerçekleştirildiğiyle ilgilidir. hiçbir faşist veya despotik uygulamaya ses çıkaramayan, tepki göstermeyen, bilgisayar masasının başından dahi kalkamayan bir grup sözde muhalifin tek işi tepkisini ortaya koyan muhalif kesimi eleştirmek gibi bir misyonu kendilerine vazife edinmektir. bu faşist zihniyetin esasında "muhalif" olmasının nedeni de tamamen iktidarın siyasal islamcı olması kaynaklıdır. yani muhafazakar olması ve atatürkçü* olmamasıdır. mesele iktidarın haksız, despot ya da faşist icraatleri değildir, bunlara ses çıkarıyorlar ancak aynı şeyi kendi görüşlerinde olanlar yapınca tıpkı iktidarın trolleri gibi savunmaya geçiyor ya da görmezden geliyorlar. yani esasında bu kişilerin iktidar trollerinden farkı yoktur. muhaliflikleri de sözdedir hatta muhalif hareket içinde adeta bir çıbandır varlıkları. kokuşmuş homofobik ve faşist zihniyetleriyle, ve leş kokusunu duyduğumuz sözleriyle kendilerine mutluluklar, azalarak bitmeniz dileğiyle.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bana “ben sana zarar verebilirim, tekme atabilirim” dersen bil ki insana değil, eşek ve ata uygun bir özelliklerle övünüyorsun.
epiktetos
devamını gör...

azmi aytaç'ın güzel bir şiiridir. bazı dizeleri bana belli başlı karın ağrısı olan tipleri hatırlatır.


her gordugu guzele, gel motele gidek, der
gel hele yemek yiyek, asna fisna edek, der
evde karin var, desen, o evdeki yedek, der
ne nasihat kar eder, ne duzeltir uyari
az gelismis ulkenin cok gelismis hiyari


viskiye meze yapar acili lahmacunu
elbisesiyle yatar, cikarmaz pabucunu
lavman diye kullanir nargile marpucunu
kabuguyla isirir, cigneyip yutar nari
az gelismis ulkenin cok gelismis hiyari

evdekini bosadi, cirkin diye, kart diye
dort tane kari aldi orfumuzde sart diye
armudun iyisini hep isirir hart diye
leylegi bulbul bilir, oyle orman kibari
az gelismis ulkenin cok gelismis hiyari

kicta cifte baretta, elde cep telefonu
kulaklik agza gelir, ters tutar mikrofonu
sutlac yemez ekmeden uzerine kimyonu
geceleri arsinlar bes kulup sekiz bari
az gelismis ulkenin cok gelismis hiyari

makarena yapisi entellige jestidir
hem sopen hayranidir, hem mahsun'un mestidir
zort diye burun silmek kibarliga restidir
insanlik iflas etmis, dibine ekmis dari
az gelismis ulkenin cok gelismis hiyari

aftosuna giydirir bikini de tanga da
evde agir rollerde kaldirmaz palanga da
boylesi yetismedi cukurbostan - langa'da
sandalye der oturur gorse bilgisayari
az gelismis ulkenin cok gelismis hiyari

anlatmaya calistim zontanin elitini
piyasanin kurdunu, sosyetenin itini
dune kadar kelinden ayiklarken bitini
bugun yesil yesildir istifte milyarlari
az gelismis ulkenin cok gelismis hiyari
devamını gör...

‘kin kalbi çürütür, nefret ruha yüktür’

muazzez ilmiye çığ
devamını gör...

biri serviste yerime oturmuş. çok sinirlendim sabah sabah. arkasına oturdum yanlışlıkla vurmuşum gibi rahatsız etcem. rutinimi bozdu pislik.
devamını gör...

pek sayın yazarları takip eden çok sevgili yazar kişileri.

iki yukarı bir aşağı yuvarlanıp gidiyoruz. birileri gidip birileri geliyor. gidenler kim bilemiyorum tabi aslında günlük yoklama çekebilsek güzel olurdu. * şaka tabi ya. ilgisini kaybetmiştir ya da hoşuna gitmeyen bir tanım girmişimdir gitmiştir. ayağına taş değmesindir, yolu açık olsundur.

bu ara pek akışta dolanmıyorum haliyle pek yeni kimseyle tanışma fırsatım olmuyor. bu yüzden duragan. normalde akışta gördüğüm başlıkları okur dikkatimi çekenleri beğenir böylece bir etkileşime girerdik. şimdi aklıma gelen başlıkları aratıyor oraya yazıyor ve sadece takip bölümünde okuyup beğeniyorum.

bu sıra modumuz bu. bir ara yine akışta akar etkileşimin anasını ağlatırız. hadi bakalım ben kaçar.
devamını gör...

ikinci dünya savaşı'nda varşova gibi büyük bir kısmı yıkılan polonya şehri.
sadece 1 gün gezme fırsatı bulabildim ama özellikle bir kısmı müze olan wrocław üniversitesi'ne hayran kalmıştım. güzel bir şehir.
bir de burası cüceler şehri. evet. şehrin her yerinde önünüze farklı farklı cüce heykelleri çıkıyor.
devamını gör...

sözlük yazarlarının neden linçlediğini anlamadığım challenge. 34 yaşındayım. 20li yaşlardaki fotoğraflarıma baktım, üniversite yıllarına gittim,anılara daldım. içlerinden birini de eşimle dostumla paylaştım. bu sıkıcı günlerde havam değişti. twitter kapansın diyen var yahu delirdiniz mi? biraz sakin ve hoşgörülü olmak en en ufak konuda bile neden bu kadar zor oluyor? saçma geliyorsa ya da 20liyaşlarchallenge'a tevellüt yetmiyorsa görmezden gel, geç. yorma.
devamını gör...

gerçekten okurken çok hak verdiğim ve bayılarak okuduğum tanımları olan,oylarını hiç eksik etmeyen tatlı ve çok iyi kalpli birisi.
devamını gör...

benim bu dünyadaki ulvi görevim nedir diye sorgulamakla geçiyor zaman,kendini keşfetmek aydınlanmak istiyorsun ama yok yani normal hayat içinde bu sorular çok komik duruyor,sıkışıp kalıyorsun arada.
devamını gör...

depresyon ve bıkkınlığın, yıkıklığın elektronik bir vücut bulmuş hali olan douglas adams karakteri. aşağıdaki şiirin sahibidir kendileri;


how i hate the night

now the world has gone to bed,
darkness won't engulf my head,
i can see by infra-red,
how i hate the night.

now i lay me down to sleep,
try to count electric sheep,
sweet dream wishes you can keep,
how i hate the night.
devamını gör...

kant için, aklın ötesinde başka bir merci yoktur. aklı, ahlaki otorite olarak temellendirmiş ve böylece evrensel bir ahlak kurmaya çalışmıştır. kant'ın ahlak felsefesi içerikten yoksun kuralcı katı normlar zinciri olarak eleştirilmiştir çoğu zaman.özgür insan iradesinin ahlak yasalarına uyulması bilincinde olduğunu savunmuş.
devamını gör...

liseye yeni geçmişiz masa kurmuş 5 6 kişi sohbet ediyoruz ben de duvardaki mini panoyu atip tutuyorum sohbet esnasinda. işte burasi ortaokul değil büyüdük birbirimizi koruyup kollamaliyiz her şeyi gidip hocalara ötmek yok falan filan. o muhabbet esnasinda mini panonun yere düşüp kirilmasi nöbetçi öğretmen sınıfa girer girmez masadakilerden birinin ' hocam nickimicalmislar panoyu kirdi' diye beni göstermesi *. asla aşamıyorum ben bu olayı arkadaşlar.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim