sözlük dergi turuncu sayfa
peki tamam anladım; siteden zaten çıktığımız yoktu, iyice demir atılacak, turuncu her şeye belli. uçuşa geçtik, durduramıyoruz efendim.
devamını gör...
pandemiden önceki son gün
oğlumla sinemaya gitmiştik, sürekli bir sonraki hafta sonuna erteliyordum, iyi ki o hafta ertelememişim. *
devamını gör...
geceye bir siyasetçi yalanı bırak
yerli uçağımız göklerde!
devamını gör...
bir oturuşta bitirilen kitaplar
sherlock holmes'un bir tane kitabı adını hatırlamıyorum.
devamını gör...
evlenmek için geçerli güzel nedenler
tavlayı ve satrancı tek başına oynamak zorunda kalmazsın. evlilikten tek beklentim bu. ha bir de beraber hile yapacağın okey eşi.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının ses tonları
çok ince sesiniz varsa ve minyon bi insansanız çocuk sanıyorlar ey dostlar kaçıncı sınıfa gidiyorsun kızım diyenleri gördü bu gözler diyemedim ben arapça hocasıyım ne sınıfı ben kendim ders anlatıyorum diye (kısacası sesin ince olduğu için biraz muzdaripim)
devamını gör...
spontane radyo yayını
geç bunlarııııı
anam babam geç bunlarııııııı
bir kalemde
bilirim ben yaptığımıııııı
yayını kapatma çağrılarına daha yeni ısındık ya hu, nereye gidiyorsunuz? şeklinde tepki verdiğim; pazartesi akşamlarını keyifli hale getiren yayın. sevgili robnaja, sayın cenk'in arka bahçesi, devam lütfen, gayet eğlenerek dinliyoruz çünkü.
iki soru da benden size gelsin o halde:
sizin yaptığınız en büyük romantik hareket neydi?
size karşı ne yapılsa, bundan daha kral hareket görmedim, dersiniz?
anam babam geç bunlarııııııı
bir kalemde
bilirim ben yaptığımıııııı
yayını kapatma çağrılarına daha yeni ısındık ya hu, nereye gidiyorsunuz? şeklinde tepki verdiğim; pazartesi akşamlarını keyifli hale getiren yayın. sevgili robnaja, sayın cenk'in arka bahçesi, devam lütfen, gayet eğlenerek dinliyoruz çünkü.
iki soru da benden size gelsin o halde:
sizin yaptığınız en büyük romantik hareket neydi?
size karşı ne yapılsa, bundan daha kral hareket görmedim, dersiniz?
devamını gör...
1 kasım 2021 biraya zam gelmesi
türkiye tekel bayiler platformu başkanı özgür aybaş, bugünden itibaren geçerli olmak üzere biraya zam geldiğini açıkladı.

zam gelen markaların türkiye'de satılan en ucuz 33'lük birası 15 tl, en pahalı 33'lük birası 31 lira olacak. söz konusu markaların en ucuz 50'lik birası ise 17 tl'den satılacak.
buradan
devamını gör...
teoman
çoban yıldızı şarkı sözleri beni çok etkilemiş sanatçı.
"yüzme bilmeden daha
deniz görmeden
hiç güneşte, yanmadan
şimdi ölmek istemem, bir kalbi sarmadan
aşkı tatmadan daha
onla sarhoş olmadan
hiç sevişmeden, daha
şimdi ölmek istemem, daha hiç gülmeden
çoban yıldızı..."
"yüzme bilmeden daha
deniz görmeden
hiç güneşte, yanmadan
şimdi ölmek istemem, bir kalbi sarmadan
aşkı tatmadan daha
onla sarhoş olmadan
hiç sevişmeden, daha
şimdi ölmek istemem, daha hiç gülmeden
çoban yıldızı..."
devamını gör...
bir öz eleştiri yap
negatif, gamlı, dertli, tasalı, aksi, gizemli, nobran, patavatsız insan sevemiyorum.
mevlana olamıyorum. herkese göre değilim.
mevlana olamıyorum. herkese göre değilim.
devamını gör...
la letteratura e gli dèi
italyan yazar roberto calasso tarafından yazılmış olan eser. calasso'nun diğer eserlerinde üzerinde durduğu konu aslında bu eserde yeniden ortaya çıkıyor fakat edebi bir anlatıdan ziyade daha akademik bir dil tercih etmiş calasso. hristiyanlık çağının başlangıcından sonra yavaş yavaş ortadan kaybolan pagan tanrılarının modern çağda bir ibadet nesnesi olarak değil sanatsal ilham olarak yeniden doğuşunu irdeliyor ve 'mutlak edebiyat'ı temeline alıyor. ki yine de bu çalışmasındaki merkezi önemine rağmen, calasso “mutlak edebiyat” terimini “edebiyat” kelimesinin “bir tür ve üslup modeli” olarak geleneksel anlayışını sorguladığı bölüme kadar tam olarak tanımlamamıştır; daha ziyade, on sekizinci yüzyıldan beri edebiyat, bir tür “sadece kendi içinde temellenen ve her yere yayılan bir bilgi”ye dönüşmüştür. burada esas mesele; "her sınırı aşmak." calasso'nun deyimi ile “yalnızca ve münhasıran edebi kompozisyon yoluyla erişilebilir olduğunu iddia eden bir bilgi” haline gelmiştir. bağlı olmayan, herhangi bir görevden veya ortak amaçtan, herhangi bir sosyal faydadan muaf olarak tanımlanabilir.
edebi modernizmin ilkelerine aşina olmayanlar için basitçe ifade etmek gerekirse; edebiyatın fayda tanrısının önünde eğilmemesi, bunun yerine kendi ikonoklastik estetik amaçlarına hizmet etmesi gerektiği on dokuzuncu yüzyıl sonu avangardının temel varsayımlarından biriydi. "sanat için sanat" ifadesinde görüldüğü gibi. bununla birlikte, calasso, mutlak edebiyatı bir bilgi biçimi olarak tanımlarken, edebi modernizm daha geniş çapta asimile edildiğinden bir şekilde kaybolan bir anlayışı yeniden yaratmayı da hedefler. friedrich nietzsche'den charles baudelaire'a çok yönlü bir inceleme ile edebiyat ve tanrılar, form ve tanrısallık arasındaki bu okült ilişkiyi inceleme girişimi tamamen dipnotlara boğulmamış, biraz zorlama görünse bile okuması keyifli ve üzerine tartışmaya değecek bir eser.
una mattina del 1851, racconta baudelaire, parigi si svegliò con la sensazione che fosse successo «un fatto considerevole»: qualcosa di nuovo, qualcosa di «sintomatico», che però si presentava come un qualsiasi fait divers. nelle teste ronzava con insistenza una parola: rivoluzione. ora, si dava il caso che, a un banchetto commemorativo della rivoluzione del febbraio 1848, un giovane intellettuale avesse proposto un brindisi al dio pan. «ma che cosa c'entra il dio pan con la rivoluzione?» aveva chiesto baudelaire al giovane intellettuale. <ma come?» era stata la risposta.
«è il dio pan che fa la rivoluzione. è lui la rivoluzione». baudelaire insisteva: «allora non è vero che è morto da tanto tempo? credevo che si fosse sentita planare una grande voce al di sopra del mediterraneo, e che questa voce misteriosa, che si ripercuoteva dalle colonne d'ercole sino alle rive dell'asia, avesse detto al vecchio mondo: ıl dıo pan e morto». ma il giovane intellettuale non sembrava turbato. disse: «e una voce che corre. sono delle malelingue; ma non c'è niente di vero. no, il dio pan non è morto! il dio pan vive ancora, continuava alzando gli occhi al cielo con bizzarra tenerezza... tornerà. baudelaire chiosa: «stava parlando del dio pan come del prigioniero di sant'elena». ma il dialogo non era finito, baudelaire vuole sapere qualcosa di più: allora, non sarà forse che siete pagano?». ıl giovane intellettuale risponde con tracotanza: ma certo; ignorate forse che solo il paganesimo, se ben inteso, ovviamente, può salvare il mondo? occorre tornare alle dottrine vere, offuscate per un istante dall'infame galileo. d'altronde, giunone mi ha gettato uno sguardo favorevole, uno sguardo che mi ha penetrato sino all'anima. ero triste e melanconico in mezzo alla folla, mentre guardavo il corteo e imploravo con occhi amorosi quella bella divinità, quando uno dei suoi sguardi, benevolo e profondo, è venuto a risollevarmi e incoraggiarmi.
al che baudelaire aggiunge: giunone vi ha gettato uno dei suoi regards de vache, boopis ere.
edebi modernizmin ilkelerine aşina olmayanlar için basitçe ifade etmek gerekirse; edebiyatın fayda tanrısının önünde eğilmemesi, bunun yerine kendi ikonoklastik estetik amaçlarına hizmet etmesi gerektiği on dokuzuncu yüzyıl sonu avangardının temel varsayımlarından biriydi. "sanat için sanat" ifadesinde görüldüğü gibi. bununla birlikte, calasso, mutlak edebiyatı bir bilgi biçimi olarak tanımlarken, edebi modernizm daha geniş çapta asimile edildiğinden bir şekilde kaybolan bir anlayışı yeniden yaratmayı da hedefler. friedrich nietzsche'den charles baudelaire'a çok yönlü bir inceleme ile edebiyat ve tanrılar, form ve tanrısallık arasındaki bu okült ilişkiyi inceleme girişimi tamamen dipnotlara boğulmamış, biraz zorlama görünse bile okuması keyifli ve üzerine tartışmaya değecek bir eser.
una mattina del 1851, racconta baudelaire, parigi si svegliò con la sensazione che fosse successo «un fatto considerevole»: qualcosa di nuovo, qualcosa di «sintomatico», che però si presentava come un qualsiasi fait divers. nelle teste ronzava con insistenza una parola: rivoluzione. ora, si dava il caso che, a un banchetto commemorativo della rivoluzione del febbraio 1848, un giovane intellettuale avesse proposto un brindisi al dio pan. «ma che cosa c'entra il dio pan con la rivoluzione?» aveva chiesto baudelaire al giovane intellettuale. <ma come?» era stata la risposta.
«è il dio pan che fa la rivoluzione. è lui la rivoluzione». baudelaire insisteva: «allora non è vero che è morto da tanto tempo? credevo che si fosse sentita planare una grande voce al di sopra del mediterraneo, e che questa voce misteriosa, che si ripercuoteva dalle colonne d'ercole sino alle rive dell'asia, avesse detto al vecchio mondo: ıl dıo pan e morto». ma il giovane intellettuale non sembrava turbato. disse: «e una voce che corre. sono delle malelingue; ma non c'è niente di vero. no, il dio pan non è morto! il dio pan vive ancora, continuava alzando gli occhi al cielo con bizzarra tenerezza... tornerà. baudelaire chiosa: «stava parlando del dio pan come del prigioniero di sant'elena». ma il dialogo non era finito, baudelaire vuole sapere qualcosa di più: allora, non sarà forse che siete pagano?». ıl giovane intellettuale risponde con tracotanza: ma certo; ignorate forse che solo il paganesimo, se ben inteso, ovviamente, può salvare il mondo? occorre tornare alle dottrine vere, offuscate per un istante dall'infame galileo. d'altronde, giunone mi ha gettato uno sguardo favorevole, uno sguardo che mi ha penetrato sino all'anima. ero triste e melanconico in mezzo alla folla, mentre guardavo il corteo e imploravo con occhi amorosi quella bella divinità, quando uno dei suoi sguardi, benevolo e profondo, è venuto a risollevarmi e incoraggiarmi.
al che baudelaire aggiunge: giunone vi ha gettato uno dei suoi regards de vache, boopis ere.
devamını gör...
güne bir şarkı bırak
cem adrian'dan gelsin.
devamını gör...
sarmaşık gülleri
çiçekleri güzel kokulu ve göz alıcı değişik renklerde olan “rosa multiflora” olarak da bilinen güllerdir. birçok şiir, roman ve filme konu olmuştur bu güller.
“sarmaşık gülleri” adlı roman dahil 60'a yakın aşk romanı yazan ve romanlarının bazıları sinemaya uyarlanan muazzez tahsin berkand " ben yazdığım romanlarda okuyucuyu hayatın iğrenç ve ıstıraplı sahalarından sıyırarak hayalimde yaşattığım güzel ve tatlı alemlerde gezdirmek ve onlara hoş saatler geçirtmek isterim." derken romanlarında aşkın simgesi olarak da sarmaşık güllerini seçtiğini belirtmiştir.
1950 yılında çıkarmış olduğu romanın 1968 yılında başrollerinde hülya koçyiğit ve kartal tibet’in oynadığı filmi çekilmiş ve döneminin en beğenilen aşk filmlerinden biri olmuştur.
“sarmaşık gülleri” şarkısının sözleri...
yalnız kalan ruhumun acısı çok derindir
yıllar geçse de inan kalbimin esiridir
alamaz bin sevgili kalbimdeki bu yeri
sanki içimde açan bu sarmaşık gülleri
her yerde hatıran var
her şey seninle doğru
her şeyde senin ismin
bu yol aşkımın yolu
alamaz bin sevgili kalbimdeki bu yeri
sanki içimde açan bu sarmaşık gülleri…şarkısı
“sarmaşık gülleri” adlı roman dahil 60'a yakın aşk romanı yazan ve romanlarının bazıları sinemaya uyarlanan muazzez tahsin berkand " ben yazdığım romanlarda okuyucuyu hayatın iğrenç ve ıstıraplı sahalarından sıyırarak hayalimde yaşattığım güzel ve tatlı alemlerde gezdirmek ve onlara hoş saatler geçirtmek isterim." derken romanlarında aşkın simgesi olarak da sarmaşık güllerini seçtiğini belirtmiştir.
1950 yılında çıkarmış olduğu romanın 1968 yılında başrollerinde hülya koçyiğit ve kartal tibet’in oynadığı filmi çekilmiş ve döneminin en beğenilen aşk filmlerinden biri olmuştur.
“sarmaşık gülleri” şarkısının sözleri...
yalnız kalan ruhumun acısı çok derindir
yıllar geçse de inan kalbimin esiridir
alamaz bin sevgili kalbimdeki bu yeri
sanki içimde açan bu sarmaşık gülleri
her yerde hatıran var
her şey seninle doğru
her şeyde senin ismin
bu yol aşkımın yolu
alamaz bin sevgili kalbimdeki bu yeri
sanki içimde açan bu sarmaşık gülleri…şarkısı
devamını gör...
tavsiye alacak kimseyi bulamamak
sözlük gibi ortamlar bunun için vardır.
içinizde biriken bilgi tecrübeyi tanım girerek paylaşabilirsiniz.
hem tavsiye vermiş olursunuz hem bilgilendirmiş olursunuz.
içinizde biriken bilgi tecrübeyi tanım girerek paylaşabilirsiniz.
hem tavsiye vermiş olursunuz hem bilgilendirmiş olursunuz.
devamını gör...
saatleri ayarlama enstitüsü
ahmet hamdi tanpınar , türk toplumun uzun bir süre de yaşadığı medeniyet değiştirme çabasını - çabalarken de bocalamasını- ve toplumdaki bir çok tutarsızlığı çok ironik bir dille yazmıştır*. tanpınar ,bunların dışında zamanımızı nasıl boşa geçirdiğimizi de çok iyi ifade etmiştir.
nuri efendi sık sık , "ayar , saniyenin peşinde koşmaktır! " derdi. halit ayarcı'yı pek şaşırtan sözlerinden biri de bu olmuştu:
- düşün hayri irdal düşün aziz dostum bu ne sözdür ? bütün şehir ve memleket ne yapıyor ? ayarı bozuk saatlerimizle yarı vaktimizi kaybediyoruz. herkes günde saat başına bir saniye kaybetse, saatte on sekiz milyon saniye kaybederiz. günün asıl faydalı kısmını on saat addetsek, yüz seksen milyon saniye eder. bir günde yüz seksen milyon saniye yani üç milyon dakika ; bu demektir ki, günde elli bin saat kaybediyoruz. hesap et artık senede kaç insanın ömrü birden kaybolur.
gerçekten tekrar tekrar okunup düşünülmesi gereken bir kitap.
nuri efendi sık sık , "ayar , saniyenin peşinde koşmaktır! " derdi. halit ayarcı'yı pek şaşırtan sözlerinden biri de bu olmuştu:
- düşün hayri irdal düşün aziz dostum bu ne sözdür ? bütün şehir ve memleket ne yapıyor ? ayarı bozuk saatlerimizle yarı vaktimizi kaybediyoruz. herkes günde saat başına bir saniye kaybetse, saatte on sekiz milyon saniye kaybederiz. günün asıl faydalı kısmını on saat addetsek, yüz seksen milyon saniye eder. bir günde yüz seksen milyon saniye yani üç milyon dakika ; bu demektir ki, günde elli bin saat kaybediyoruz. hesap et artık senede kaç insanın ömrü birden kaybolur.
gerçekten tekrar tekrar okunup düşünülmesi gereken bir kitap.
devamını gör...
kısıtlamalar bitince sözlüğe girmeyecek olan tip
mekanlar açıldı, sokağa çıkmak serbest diye it gibi dışarıda gezip, sözlüğü boşlayacak tiplerdir. şimdiden kınıyorum.
devamını gör...


