geceye bir şarkı bırak
enrico macias - zingarella
devamını gör...
akademisyen egosu
her meslek için geçerli olabilecek bazı temel argümanlar var. bu temel argümanlar sekteye uğrarsa, her şey bununla doğru orantılı olarak sekteye uğrar. türkiye'de akademi hayatı hiçbir zaman ahım şahım olmadı. amma velakin bazı teamüllere ve esaslara bir şekilde bağlıydı. yani kötünün iyisi diyebileceğimiz bir gelenek vardı. bu gelenekte köklerini 1933 üniversite reformundan alıyordu. özellikle o dönemin özel şartlarında türkiye'ye gelmiş olan akademisyenlerin attığı temel bizi bir süre idare etti. özellikle 2000'li yılların başıyla birlikte bu temelde çatırdamaya başladı ve geldik bu günlere. yalnız meseleye tek taraftan bakmakta her daim yanlış olur. akademisyen egosu denen şey nedir? nasıl bir şeydir? önce bunu adam gibi tespit etmek lazım. şimdi size 1933 üniversite reformu zamanı türkiye'ye gelmiş olan büyük hukukçu ernst hirsch ile ilgili iki anekdot aktaracağım;
hoca'nın bir kadro ve maaş sorunu ortaya çıkıyor. adam alman ve kendisini yeterlilik sınavına sokmak istiyorlar. türkçe dil yeterlilik sınavı eyvallahta adamı almancadan yeterlilik sınavına almak istiyorlar. hoca da bunu kabul etmiyor. açıkça ret ediyor. bakınız şimdi genelde burada akademisyenler hakkında atıp tutanların çoğunluğu bu hareketi bile bir ego göstergesi olarak görecektir. çünkü her şeye kulp takmaya çalışıyor, her şeyi gömmek için pusuda bekliyorsunuz. şu hareket bugün tanıdığınız bir akademisyen tarafından yapılmış olsa ego mego dümbelek kem küm diye ortada arzı endam edecektiniz. ulan adam alman! kendi dilinden neyin sınavını yapıyorsunuz siz? ama bu tepki bir egonun ürünü olmalı değil mi?
sonrasında hocaya adalet bakanlığı ''türk ticaret kanunu'nu hazırlamasındaki emekleri için bir miktar para gönderiyor. hoca bunu ret ediyor. ben bahşiş kabul etmem işimi yaptım diyor. bak sen şimdi egoya nasılda yıkılıyor değil mi?
ben bu iki örneği şimdi niye verdim? otu moku birbirine karıştırmakta üzerinize yok. bakın bir şeyler için emek vermişseniz, verdiğiniz emeğin boyutu ölçüsünde işinizi hakkıyla yaparsınız. bir işi hakkıyla yapıyorsanız da zaten doğal olarak tevazu sahibi olursunuz. zira verdiğiniz emek sizi olgunlaştırır. geçtiğiniz süreçler size tecrübe katar ve o tecrübeler sayesinde tepkileriniz ve davranışlarınız da buna göre şekillenir. misal burada hirch hocanın verdiği tepkiler bu olgunluğun ortaya koyduğu, hakkaniyet kavramı ile doğrudan ilintili tepkilerdir. ego ile alakası yoktur. birinde hak etmediğini düşündüğü bir muameleye karşı çıkmış, diğerinde ise hak etmediğini düşündüğü bir parayı kabul etmemiştir.
şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere; ota moka ego yorumu yapılmaması konusunda anlaştıysak şimdi size hak vereceğim. zaten girişte de bunun şerhini düşmüştüm. artık emek dediğiniz nane, liyakat dediğiniz kerata ve özgünlük dediğiniz terane akademilerde mumla aranır hale geldi. hal böyle olunca da insanlar taktıkları apoletlerin kuklası oldular. çünkü o apoletlerin içini dolduramadıklarını içten içe biliyorlar. eksikliklerinin, zaaflarının farkındalar, işte hal böyleyken bu açığı kapatmanın tek yolu, muhataplarını ezmeye çalışmak oluyor. yoksa kendisinden ve yaptığı işten emin olan hiçbir insan yaptığı şeyin çok büyütülmemesi gerektiğini bilir. zira bu işi kendisi gibi yığınla insan yapmaktadır. ancak bahsettiğimiz bu insanlar yeterliliklerinin sorgulanacağını bildiklerinden saldırganlaşmakta ve meslek etiğinin de yerlerde sürünmesine sebep olmaktadırlar. sistem düzelirse ve liyakat yeniden kör topal da olsa ihdas edilirse, bu davranışlar azalacak ve herkes yine işini yapmaya odaklanacaktır diye düşünürüm. yoksa siz hediye dağıtır gibi unvan dağıtırsanız, bu unvanlar değerini kaybeder ve birilerinin oyuncağı haline gelir. son olarak şunu da söyleyeyim; 2000'li yılların başında akademideki profesör sayısı gayet makul bir orandaydı, bu sayı sonraki 10 senede %75 arttı. bu neye göre ve nasıl oldu? ne şekilde oldu? bunlara bakmak lazım. tüm şikayetlerinizin cevabı o süreçte gizli *, sonrasına zaten girmeye bile gerek yok. halimiz ahvalimiz ortada.
hoca'nın bir kadro ve maaş sorunu ortaya çıkıyor. adam alman ve kendisini yeterlilik sınavına sokmak istiyorlar. türkçe dil yeterlilik sınavı eyvallahta adamı almancadan yeterlilik sınavına almak istiyorlar. hoca da bunu kabul etmiyor. açıkça ret ediyor. bakınız şimdi genelde burada akademisyenler hakkında atıp tutanların çoğunluğu bu hareketi bile bir ego göstergesi olarak görecektir. çünkü her şeye kulp takmaya çalışıyor, her şeyi gömmek için pusuda bekliyorsunuz. şu hareket bugün tanıdığınız bir akademisyen tarafından yapılmış olsa ego mego dümbelek kem küm diye ortada arzı endam edecektiniz. ulan adam alman! kendi dilinden neyin sınavını yapıyorsunuz siz? ama bu tepki bir egonun ürünü olmalı değil mi?
sonrasında hocaya adalet bakanlığı ''türk ticaret kanunu'nu hazırlamasındaki emekleri için bir miktar para gönderiyor. hoca bunu ret ediyor. ben bahşiş kabul etmem işimi yaptım diyor. bak sen şimdi egoya nasılda yıkılıyor değil mi?
ben bu iki örneği şimdi niye verdim? otu moku birbirine karıştırmakta üzerinize yok. bakın bir şeyler için emek vermişseniz, verdiğiniz emeğin boyutu ölçüsünde işinizi hakkıyla yaparsınız. bir işi hakkıyla yapıyorsanız da zaten doğal olarak tevazu sahibi olursunuz. zira verdiğiniz emek sizi olgunlaştırır. geçtiğiniz süreçler size tecrübe katar ve o tecrübeler sayesinde tepkileriniz ve davranışlarınız da buna göre şekillenir. misal burada hirch hocanın verdiği tepkiler bu olgunluğun ortaya koyduğu, hakkaniyet kavramı ile doğrudan ilintili tepkilerdir. ego ile alakası yoktur. birinde hak etmediğini düşündüğü bir muameleye karşı çıkmış, diğerinde ise hak etmediğini düşündüğü bir parayı kabul etmemiştir.
şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere; ota moka ego yorumu yapılmaması konusunda anlaştıysak şimdi size hak vereceğim. zaten girişte de bunun şerhini düşmüştüm. artık emek dediğiniz nane, liyakat dediğiniz kerata ve özgünlük dediğiniz terane akademilerde mumla aranır hale geldi. hal böyle olunca da insanlar taktıkları apoletlerin kuklası oldular. çünkü o apoletlerin içini dolduramadıklarını içten içe biliyorlar. eksikliklerinin, zaaflarının farkındalar, işte hal böyleyken bu açığı kapatmanın tek yolu, muhataplarını ezmeye çalışmak oluyor. yoksa kendisinden ve yaptığı işten emin olan hiçbir insan yaptığı şeyin çok büyütülmemesi gerektiğini bilir. zira bu işi kendisi gibi yığınla insan yapmaktadır. ancak bahsettiğimiz bu insanlar yeterliliklerinin sorgulanacağını bildiklerinden saldırganlaşmakta ve meslek etiğinin de yerlerde sürünmesine sebep olmaktadırlar. sistem düzelirse ve liyakat yeniden kör topal da olsa ihdas edilirse, bu davranışlar azalacak ve herkes yine işini yapmaya odaklanacaktır diye düşünürüm. yoksa siz hediye dağıtır gibi unvan dağıtırsanız, bu unvanlar değerini kaybeder ve birilerinin oyuncağı haline gelir. son olarak şunu da söyleyeyim; 2000'li yılların başında akademideki profesör sayısı gayet makul bir orandaydı, bu sayı sonraki 10 senede %75 arttı. bu neye göre ve nasıl oldu? ne şekilde oldu? bunlara bakmak lazım. tüm şikayetlerinizin cevabı o süreçte gizli *, sonrasına zaten girmeye bile gerek yok. halimiz ahvalimiz ortada.
devamını gör...
reginamills
yazdığı her şeye "pardon kuzenim yazmış" diyebilirim ve bu tam bir gerçek olur.
sadık bir girift dinleyicisi
pek çok anımın baş kahramanlarından
doğduğu zamanı hatırladığım (biraz yaşlanmış olabilirim)
yolda görünce "aa bu kız bana benziyo ya dediğim (miyop da olabilirim noolmuş)
bacımdır
sadık bir girift dinleyicisi
pek çok anımın baş kahramanlarından
doğduğu zamanı hatırladığım (biraz yaşlanmış olabilirim)
yolda görünce "aa bu kız bana benziyo ya dediğim (miyop da olabilirim noolmuş)
bacımdır
devamını gör...
şişman mutfak tüpü
kendisiyle anım çok.azalınca yan yatırma,şofbendeki tam bitmediğinden söküp mutfağa takma,yılda bir dedantör ve hortumunu değiştirme.pazar günü bir asıl iki yedek de bitince yemekler ocakta kalmıştı.mavi ya da gri renkli olurdu.günümüzde yerini doğalgaz alsa da tontiğin sevimliliği unutulmaz.desenli ve renkli yeni modeller çok hoş.
tüpçünün gaz kaçağını kibrit ya da çakmakla kontrol etmesi başlı başına korku sebebiydi,ayrı bir konu.
beni çok uğraştırsan da hala seni seviyorum tontik.
tüpçünün gaz kaçağını kibrit ya da çakmakla kontrol etmesi başlı başına korku sebebiydi,ayrı bir konu.
beni çok uğraştırsan da hala seni seviyorum tontik.
devamını gör...
bakamayacağı çocuğu doğurmak
doğurmayı marifet sayan, çocuk psikolojisi konusunda yetersiz bireylerin tercihidir. çocuğu doğurmakla bitmiyor olay işte,ona güzel bir gelecek verilmeli, ilgili ve sevgi dolu ortamda büyütülmeli. doğmak çocuğun tercihi değildi en nihayetinde. bu başlığı neden mi açtım? bir düğünde anneannesiyle gelen 5 yaşında bir çocuk dikkatimi çekti. çocukla ilgilendim, oyun oynadım derken yakın oturduğumuzu öğrendim. arada gidio ziyaret ediyorum. anne babası başka şehirde,çocuğa anneannesiyle dedesi bakıyormuş. çocuk benim için ‘annem gibi’ diyormuş. bugün yine görmeye gittim,sarıldı yanağımı okşadı; belli ki anne sevgisine ihtiyacı var. ilk etapta anne babası öldü sanmıştım; yoksa nasıl bir anne baba çocuğunu başkasına bırakır? eşimle de konuştuk hatta evlat edinelim mi diye. o kadar sevdik çocuğu. ama sağmış anne babası ama yılda bir iki defa görüyorlar çocuğu. çocuk bu ‘terkedilmiş’ psikolojisini ömür boyu çekecek maalesef. anne baba olmak ehliyete tabi tutulmalı.
devamını gör...
legend of the white snake
çin kültürüne ait en önemli 4 efsaneden bir tanesidir. madame white snake olarak da bilinir.
çin halkı tarafından çok sevilen efsane, birçok esere ilham kaynağı olup defalarca sanatseverlerin beğenisine sunulmuştur. efsanenin, çok eski dönemlerde ortaya çıkıp -hatta yazılı metinlerden bile önce- dilden dile anlatıldığı bilinirken, ilk yazılı kaynağının feng menglong'un, jing shi tong yan isimli eserindeki "leifeng pagodası'nda sonsuza kadar hapsolmuş beyaz yılan hanım" hikayesi olduğu kabul edilmektedir.( (gbkz: ming hanedanı) döneminde)
efsanede 4 ana karakter bulunur ; bir iblis olmasına rağmen pırlanta gibi bir kalbi olan beyaz yılan( bai su zhen), beyaz yılanın arkadaşı yeşil yılan -iblisi-( xiaoqing) ,beyaz yılan ile aşk yaşayan şifacı( xu xian) ve iblislere karşı önyargılı olan bir keşiş.( bazı versiyonlarında şifacının efendisinin kızı olan ve xu xian ‘a aşık olan kötü kalpli yu lang’dan da bahsedilir.)
efsanenin konusu aşk üzerinedir.gerçek aşka sahip olanların, aşkları için her türlü fedakarlığı göze alabileceği ve aşık olunan kişinin, aşıktan çok çok farklı da olsa, hatta toplum tarafından kabul de görmese bunun gerçekten seven için hiçbir öneminin olmayacağı vurgulanır.
efsanedeki aşk, kendi yaşamından vazgeçmeyi gerektirecek kadar bir fedakarlık, her türlü zorluğa rağmen sarsılmaz bir bağlılık, yüzyıllarca sürecek derin bir özlem ve hesapsız kitapsız saf sevgiden oluşur.
efsanenin yeşil yılanlı yazılı bir versiyonu:
turkish.cri.cn/chinaabc/cha...
2019 yılında yayınlanan ve efsaneyi konu edinip, onunla aynı adı taşıyan dizide ,hikaye çok akıcı, bazen hüzünlü, bazen mutlu ama kesinlikle eğlenceli ve tatmin edici olarak anlatılmaktadır.bir efsane anlatıldığı için haliyle dizi; mitolojik,fantastik ve romantik türündedir.( çin kültürünü, mitolojik unsurları, büyücülük gibi fantastik öğeleri, uzakdoğu dövüş sanatlarını sevenlerin zevk alacağı bir yapım olduğunu söyleyebilirim.)
dizi ingilizce altyazılı 1. bölüm( bölümler 45 dk., 60 bölüm var galiba)( not:ilk bölüme göre karar vermeyin.)
bu arada animasyon sevenler için whitesnake adındaki aynı efsaneyi konu alan animasyon
efsane için kaynak:
tr.m.wikipedia.org/wiki/Bey...
çin halkı tarafından çok sevilen efsane, birçok esere ilham kaynağı olup defalarca sanatseverlerin beğenisine sunulmuştur. efsanenin, çok eski dönemlerde ortaya çıkıp -hatta yazılı metinlerden bile önce- dilden dile anlatıldığı bilinirken, ilk yazılı kaynağının feng menglong'un, jing shi tong yan isimli eserindeki "leifeng pagodası'nda sonsuza kadar hapsolmuş beyaz yılan hanım" hikayesi olduğu kabul edilmektedir.( (gbkz: ming hanedanı) döneminde)
efsanede 4 ana karakter bulunur ; bir iblis olmasına rağmen pırlanta gibi bir kalbi olan beyaz yılan( bai su zhen), beyaz yılanın arkadaşı yeşil yılan -iblisi-( xiaoqing) ,beyaz yılan ile aşk yaşayan şifacı( xu xian) ve iblislere karşı önyargılı olan bir keşiş.( bazı versiyonlarında şifacının efendisinin kızı olan ve xu xian ‘a aşık olan kötü kalpli yu lang’dan da bahsedilir.)
efsanenin konusu aşk üzerinedir.gerçek aşka sahip olanların, aşkları için her türlü fedakarlığı göze alabileceği ve aşık olunan kişinin, aşıktan çok çok farklı da olsa, hatta toplum tarafından kabul de görmese bunun gerçekten seven için hiçbir öneminin olmayacağı vurgulanır.
efsanedeki aşk, kendi yaşamından vazgeçmeyi gerektirecek kadar bir fedakarlık, her türlü zorluğa rağmen sarsılmaz bir bağlılık, yüzyıllarca sürecek derin bir özlem ve hesapsız kitapsız saf sevgiden oluşur.
efsanenin yeşil yılanlı yazılı bir versiyonu:
turkish.cri.cn/chinaabc/cha...
2019 yılında yayınlanan ve efsaneyi konu edinip, onunla aynı adı taşıyan dizide ,hikaye çok akıcı, bazen hüzünlü, bazen mutlu ama kesinlikle eğlenceli ve tatmin edici olarak anlatılmaktadır.bir efsane anlatıldığı için haliyle dizi; mitolojik,fantastik ve romantik türündedir.( çin kültürünü, mitolojik unsurları, büyücülük gibi fantastik öğeleri, uzakdoğu dövüş sanatlarını sevenlerin zevk alacağı bir yapım olduğunu söyleyebilirim.)
dizi ingilizce altyazılı 1. bölüm( bölümler 45 dk., 60 bölüm var galiba)( not:ilk bölüme göre karar vermeyin.)
bu arada animasyon sevenler için whitesnake adındaki aynı efsaneyi konu alan animasyon
efsane için kaynak:
tr.m.wikipedia.org/wiki/Bey...
devamını gör...
bursa'da hastalara teyemmüm taşı dağıtılması
bursa yıldırım belediyesi, bursa şehir hastanesi’ndeki servislere teyemmüm taşı (susuz abdest alınması amacıyla kullanılan taş) dağıttı.
yıldırım belediyesi’nin hastanede dağıttığı teyemmüm taşlarının üstünde belediyenin logosu ve “ey insanların rabbi olan allahım! şifa ver, çaresini gönder; sen şafi’sin. senin şifandan başka şifa yok. (rabbim!) hastalık bırakmayacak bir şifa ile şifa ver” hadisi yer aldı. taşın üstünde ayrıca teyemmüm abdestinin farzları da anlatıldı. buradan
hastanın hastalığına bilimsel yaklaşımlar gösterip, tedavi etme seçeneklerinin yanında,
' her an her şey olabilir, sen bize çok güvenme, diğer taraf için birşeyler yapmaktan geri kalma ' demek gibi bir durum.
edit: ne var bunda diyenler olmuş.
bunda şu var.
orası hastane, ilimin bilimin hakim olması gereken bir devlet kurumu.
devlet vatandaşa akla gelecek her yerde, inanç kültürü üzerinden yaklaşmaz.
ben inanmıyorum, veya farklı bir dine mensubum, oradaki düşüncelerim nerelere evrilebilir ,
yurt dışında hastaneye düştün, herkesin tepesinde haç, yanında incil, başucunda papaz,
ne düşünürsün sen ?
ayrıca bu dinde her konuya bir kolaylık getirilmiş, mazeretler gözetilmişken, üzerinde belediye reklam logolu bu uygulamanın, servislere kadar sokulmasından bahsediliyor haberde .
eksileme butonu hayranları,
bunu tekrar gündeme getirmişler,
oysa bunu belirterek 'eksi ' oylarını üstelik sebebini de belirterek vermiş oluyorlar zaten.
yıldırım belediyesi’nin hastanede dağıttığı teyemmüm taşlarının üstünde belediyenin logosu ve “ey insanların rabbi olan allahım! şifa ver, çaresini gönder; sen şafi’sin. senin şifandan başka şifa yok. (rabbim!) hastalık bırakmayacak bir şifa ile şifa ver” hadisi yer aldı. taşın üstünde ayrıca teyemmüm abdestinin farzları da anlatıldı. buradan
hastanın hastalığına bilimsel yaklaşımlar gösterip, tedavi etme seçeneklerinin yanında,
' her an her şey olabilir, sen bize çok güvenme, diğer taraf için birşeyler yapmaktan geri kalma ' demek gibi bir durum.
edit: ne var bunda diyenler olmuş.
bunda şu var.
orası hastane, ilimin bilimin hakim olması gereken bir devlet kurumu.
devlet vatandaşa akla gelecek her yerde, inanç kültürü üzerinden yaklaşmaz.
ben inanmıyorum, veya farklı bir dine mensubum, oradaki düşüncelerim nerelere evrilebilir ,
yurt dışında hastaneye düştün, herkesin tepesinde haç, yanında incil, başucunda papaz,
ne düşünürsün sen ?
ayrıca bu dinde her konuya bir kolaylık getirilmiş, mazeretler gözetilmişken, üzerinde belediye reklam logolu bu uygulamanın, servislere kadar sokulmasından bahsediliyor haberde .
eksileme butonu hayranları,
bunu tekrar gündeme getirmişler,
oysa bunu belirterek 'eksi ' oylarını üstelik sebebini de belirterek vermiş oluyorlar zaten.
devamını gör...
after life
az önce 2.sezonu bitirdim ve 3.sezonu sabırsızlıkla bekliyorum.
--! spoiler !--
eşini kaybetmiş bir adamın bunu zor da olsa kabullenişini ve hayata tutunuşunu konu eden, arada hepimize çok güzel mesajlar veren, gözlerinizi doldurup sizi ağlatabilecek ama bir yandan da güldürecek ve umut yeşertecek harika bir dizidir. tony'nin gözleri doldukça, karısını özledikçe siz ağlarsınız. matt'in bu kadar iyi ve düzgün bir adam olmasına hayran kalırsınız*. roxy kadar vefalı bir arkadaşınız olsun istersiniz. anne gibi bir yol göstericiniz. brandy gibi güzel bakan, hep yanınızda olan bir köpeğiniz*...
--! spoiler !--
bölümler yaklaşık 28 dk olduğu için kaç bölüm izlediğinizi anlamıyorsunuz bile. kısacası izleyin, pişman olmazsınız.
--! spoiler !--
eşini kaybetmiş bir adamın bunu zor da olsa kabullenişini ve hayata tutunuşunu konu eden, arada hepimize çok güzel mesajlar veren, gözlerinizi doldurup sizi ağlatabilecek ama bir yandan da güldürecek ve umut yeşertecek harika bir dizidir. tony'nin gözleri doldukça, karısını özledikçe siz ağlarsınız. matt'in bu kadar iyi ve düzgün bir adam olmasına hayran kalırsınız*. roxy kadar vefalı bir arkadaşınız olsun istersiniz. anne gibi bir yol göstericiniz. brandy gibi güzel bakan, hep yanınızda olan bir köpeğiniz*...
--! spoiler !--
bölümler yaklaşık 28 dk olduğu için kaç bölüm izlediğinizi anlamıyorsunuz bile. kısacası izleyin, pişman olmazsınız.
devamını gör...
sadece türkiye'de karşılaşılabileceği düşünülen şeyler
elektrik kesilince karşı komşununki kesilmişmi diye pencereden bakmak.
devamını gör...
çayı çay bardağında içen tip
o ne öyle. çay dediğin leğende içilir.
devamını gör...
kadınlardan kadınlara tavsiyeler
bu ülkede birbirimizden başka tutunacak dalımız yok, kadın kadının kurdu falan değildir. susmayın, hakkınızı arayın. ses çıkarmanın ne kadar zor ve korkutucu olduğunu bizzat biliyorum. istismar edilmenin ne kadar kan dondurucu olduğunu biliyorum. ne yapacağınızı bilemediğinizi, ne kadar yalnız hissettiğinizi de çok iyi biliyorum. yardım istemekten korkmayın, anlatmaktan korkmayın, unutmayın ki hiçbir zaman yalnız değiliz. eşiniz veya sevgiliniz bir mucize olmadığı sürece değişmeyecek, inanın o mucize de farelerin uçmasından daha az olası. güvende hissetmediğiniz zaman yakınlarınızı, güvendiklerinizi sürekli mevcut durumunuzdan haberdar edin. biliyorum sonuç vermiyor her zaman ama, polise gidin. ben mi abartıyorum diye düşünmeyin, eğer güvende hissetmiyorsanız emin olun güvende hissetmemenizin bir nedeni var. hiçbir şey sizin can güvenliğinizden daha önemli değil.
devamını gör...
virginia woolf
teyzesinden ona ölene kadar yaşamasına yetecek miras kalır, aynı gün kadınlara seçme hakkı veren yasa meclisten geçer. (bkz: kendine ait bir oda) kitabında o anda onun için paranın seçme hakkından daha kıymetli geldiğini yazar.
o dönemde kadınların para kazanmak için yapacağı işlerin ve verilen paranın azlığından dolayı miras onu çok mutlu eder. o günden sonra para kazanma endişesi olmadan rahat yazar.
yazmanın rahat olması onu bu dünyaya bağlayamaz. uzun süreli huzur vermez. ne yazık ki.
o dönemde kadınların para kazanmak için yapacağı işlerin ve verilen paranın azlığından dolayı miras onu çok mutlu eder. o günden sonra para kazanma endişesi olmadan rahat yazar.
yazmanın rahat olması onu bu dünyaya bağlayamaz. uzun süreli huzur vermez. ne yazık ki.
devamını gör...
her işten sıkılmak
son zamanlarda yaşadığım durum. kitap okumak, film izlemek için bile motivasyonum yok.bazen aynı insanlarla konuşmak bazen aynı yola çıkmak aynı yerden sapmak sürekli aynı cümleyi kurmak hepsi bunaltıyor daraltıyor içimi.tamamen monotonluktan kaynaklanıyor bence. üstteki yazarın yazdıklarına ilave olarak çıtayı yükseltip bazen kendimden bile sıkılırım diyorum. hatta kendimden sıkılmaktan da sıkılırım.*
aman dikkat diyorum (bkz: eksik dikkat sendromu)
aman dikkat diyorum (bkz: eksik dikkat sendromu)
devamını gör...
türkçenin okunduğu gibi yazılan bir dil olması
dilbilimsel olmayan bir önermedir. hiçbir dil okunduğu gibi yazılmaz, yazıldığı gibi okunmaz. çünkü sözlü dil ve yazılı dil doğaları gereği birbirinden farklıdır. sözlü dil daha akışkandır, değişime açıktır. kanıt olarak da yöresel ağızları örnek gösterebiliriz. mesela ege bölgesinde çoğu ses söylenmemekte, yuvarlanmakta ya da başka ses değişimlerine uğramaktadır. ("buraya geliver bakalım." cümlesi şöyle seslendirilir " buri gelive bakam") oysa yazılı dil durağandır, standarttır. zaten amacı da bu standardı korumaktır. yeni türk harflerinin kabulünden günümüze kadar geçen süre bir dil açısından çok çok yeni bir süredir. bundan dolayı yazı dili ve konuşma dili arasında (standart türkçe 'istanbul türkçesi' için ) çok az fark bulunmaktadır. genel durum uyumlu olduğundan böyle bir çıkarım yapılmıştır. aksi durumlar mevcuuttur ve olmaya devam edecektir, çünkü doğalı budur. yazıldığı gibi okunmayan sözcüklerde en göze çarpanlar gelecek zaman kipiyle çekimlenmiş fiillerdir. söylemeyeceğim diye yazılı "söylemiycem" diye okunur. değil mi diye yazılır "diil mi" diye okunur. sadece çekimli fiillerde değil örneğin ağabey diye yazılır "abi" diye okunur. bu telaffuzlar doğaldır.
diller, yazı dillerindeki ses karşılıkları olan harflerin bütünü olan alfabelerinden ibaret değildir. zaten dillerde fonetik alfabe diye söylenişle ilgili farklı bir alfabe mevcuttur. yazı dilindeki her harf sözlü dildeki her sesi karşılamaz. bu iki alfabe ne kadar doğalsa bir dilin yazıldığı gibi okunmaması da o kadar doğaldır.
diller, yazı dillerindeki ses karşılıkları olan harflerin bütünü olan alfabelerinden ibaret değildir. zaten dillerde fonetik alfabe diye söylenişle ilgili farklı bir alfabe mevcuttur. yazı dilindeki her harf sözlü dildeki her sesi karşılamaz. bu iki alfabe ne kadar doğalsa bir dilin yazıldığı gibi okunmaması da o kadar doğaldır.
devamını gör...
normal sözlük hunidaşlar kulübü
toooosbik tooosbik canım arkadaşım şarkısı benden kulübün kurucusuna gelsin;
kulübün diğer üyeleri için şiir yazmak isterim;
satranç ustası diskordda eğlenirken,
mitosfer atmosferden düşerken,
sığındılar eski çağa,
ayak uydurdular mali ve tosbağaya,
huni de dağıtıyoruz radyoda.
kurmuşlar sıcaktan hunileşen bir çardak,
aman ali rıza bey ağzımızın tadı kaçacak
haydi gelin diskorda
huni de dağıtıyoruz radyoda.
ayak uydurun yeni çağa
eskiye sarılmak ne fayda.
bakın bu son moda,
huni de dağıtıyoruz radyoda.
babacığım tospik marul aldım pazardan
tanrı korusun seni yoldaş ve pavlovdan.
eğlencenizi yesinler oldies,
huni de dağıtıyoruz radyoda goldies.
kulübün diğer üyeleri için şiir yazmak isterim;
satranç ustası diskordda eğlenirken,
mitosfer atmosferden düşerken,
sığındılar eski çağa,
ayak uydurdular mali ve tosbağaya,
huni de dağıtıyoruz radyoda.
kurmuşlar sıcaktan hunileşen bir çardak,
aman ali rıza bey ağzımızın tadı kaçacak
haydi gelin diskorda
huni de dağıtıyoruz radyoda.
ayak uydurun yeni çağa
eskiye sarılmak ne fayda.
bakın bu son moda,
huni de dağıtıyoruz radyoda.
babacığım tospik marul aldım pazardan
tanrı korusun seni yoldaş ve pavlovdan.
eğlencenizi yesinler oldies,
huni de dağıtıyoruz radyoda goldies.
devamını gör...
nedir bu kadar zor olan sorusu
zamanı geldigin de çekip gidebilmektir mutluluk.. gidemiyorsan her şey sana zor..
devamını gör...
umut
“umut, içinde bulunduğu durumdan memnun olmayan kimseler içindir.”
prison break
prison break
devamını gör...
normal sözlük'teki kaos ortamı
kaos harekettir, kaos berekettir, kaos canlılıktır.
devamını gör...

