bazı pulsarlar kendi eksenleri etrafında saniyede 1000 kez dönebilirler.
devamını gör...

otobüs koltuğunda sakin sakin otururken, gözler beyne hareket etmediğimize dair sinyal gönderir. sonrasında içinde bulunduğumuz otobüs hangi yöne savruluyorsa biz de onunla beraber o yöne savruluruz. yol, sağ istikamette ise biz de sağa salınırız. sol istikamete dönüyorsa biz de sola döneriz. rampadan yukarı çıkıyorsa biz de çıkarız, rampa aşağı iniyorsa biz de ineriz.
iç kulağımızda bulunan yarım daire kanallarında bulunan sıvı, bu çalkalanmaya eşlik ederek beynimizin denge merkezine devamlı mesaj gönderir. " sağa döndü, şimdi tekrar sola döndü, şimdi de rampa aşağı iniyor, hop tekrar yukarı çıkıyor, şimdi tekrar sağa döndü, oradan da sola" derken, diğer taraftandan da gözlerimiz beynimizin denge bölgesine sakin ve efendi efendi yerinde oturuyor diye sinyal çekmektedir.
işte bu sinyal trafiği ve mesajlaşma kaosunun karşılığı sırayla baş dönmesi ve mide bulantısı ve arkasından böğürerek istifrağ etmek olur. sürekli seyahat halinde olanlar bu duruma alışıktır, bazı bünyeler doğuştan alışıktır, bazı hassas bünyelere de konuda geçtiği gibi tekirdağ - istanbul arası gibi kısa süreli yolculuk bile ıstıraplı gelir.
devamını gör...

hiç hoşlanmadığım cümle.

yazar dediğimiz adam yazdığı kadar okumalı da. okumaktan, öğrenmekten kaça kaça bu hale geldi bu ülke zaten.

hem kimse kusura bakmasın ama ben 24 sayfalık makaleyi 20 cümleyle özetliyorsam, onu okumayana da kibarca bir "yuh" derim artık. alınmaca, darılmaca yok.
devamını gör...

incir ağacının altına baktın mı?
devamını gör...

cumhuriyet dönemi türk edebiyatının önde gelen yazarlarından birisidir. öykü, tiyatro, kabare yazarıdır. ülkemizdeki ilk kabare tiyatro örneği vatan kurtaran şaban ve ilk epik tiyatro keşanlı ali destanı'nın da sahibidir.

haldun taner eserlerinde gözleme, yergiye ve mizaha (bilgece) önem verir hatta bunları çoğu zaman aynı anda kullanır. görgüsüzlüğü, bilgisizliği ve bunların doğurduğu düzensizliği yansıtır eserlerinde. örneğin gözlerimi kaparım vazifemi yaparım'da iki yüzlü, çıkarcı, sahtekar ve işi bilmeden o makama getirilen kişileri ve sistemi eleştirir. bu eleştirisini bilgece yapar ve kara mizaha çevirse de asla basit bir kara mizah değildir bu, fazla yormaz, basit ve nettir. ne anladıysan odur. vermek istediği mesajlar başarılıdır. çünkü tam bir ustadır, güldürmekte de, hicivde de, ''gözlerinizi açın'' demekte de.


''turizm bakanımız
turist olmamış ömründe
hariciyenin dümeni
emekli bir valinin elinde
devlet işinde ihtisas sonradan gelir şaban''



güldürmekte ustadır dedim ya, haldun taner bir röportajında, fransızların kendisine ''siz deli misiniz? bu memlekette çocuklar bile gülmüyor. çocukların gülmediği memlekette nasıl komedi yazarsınız?'' diye sorduklarından bahseder. ustanın cevabı elbette hazırdır. o gözlem yapmadan, halkın durumunu bilmeden adım dahi atmaz. kaldı ki komedi yazsın. cevabı şu olur: ''yüzleri gülmüyor ama içleri güler ve güldürüldüğü zaman çok iyi gülerler.... sizden daha iyi gülerler... ezikliklerinin acısını çıkartırcasına, öç alırcasına gülerler...''

kısaca, aynı çağda yaşamamış olmak ne büyük eksiklik dediğim kişidir. tiyatro açısından birçok yeniliğe öncülük eden değerli isimlerden ve türk edebiyatının yapı taşlarından biridir, okunmalıdır.
devamını gör...

kimyasal formülü ch3cooh olan maddedir.

işkembe ve kelle paça gibi çorbalarda oldukça güzel gider ama az sıkılması makbuldür.

ayrıca çok kaliteli bir temizlik ürünüdür.
devamını gör...

yayın afişine bakıp bakıp sırıtan bir yazarın duyuru metnidir efendim * ama öncesinde bu harika afiş için sevgili gomercan'a çoooook teşekkür ediyorum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

öhöm öhöm merhabalar canım portakallar!
bildiğiniz üzere yarın bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak'ın ilk yayınını hep birlikte yapıyoruz! *
madem hep birlikte yapıyoruz, şarkıları beraber seçiyoruz, şarkılar hakkındaki fikirlerimizi söylüyoruz, neden yayını beraber sunmayalım dedim veee sizlere bir teklifle geldim!
eğer siz de "yayında söz hakkım olsun, sevdiğim yazara şarkı göndereyim, bu şarkı benden ona gitsin" diyorsanız ne duruyorsunuz ses kaydı atsanıza!
"nasıl yani?" dediğinizi duyar gibiyim. şöyle ki;
efendim diyelim ki istediğiniz herhangi bir şarkıyı, sevdiğiniz bir yazara armağan etmek istiyorsunuz. hemen telefonunuzun ses kaydetme tuşuna basıyorsunuz ve diyorsunuz ki "merhabalar sevgili portakallar, ben .... bu şarkı benden ....'ya gitsin, keyifli dinlemeler!" sonra ses kaydını discord ya da mail üzerinden bana gönderiyorsunuz ve şarkılar çaldığı sırada sizin anonsunuz devreye giriyor. böylelikle kendi istek şarkınızın anonsunu siz yapmış oluyorsunuz. işte bu kadar kolay !
yayının baştan sona hepimizin yayını olduğunu hep söyledim ve her aşamasında sizlerin de söz hakkınız olsun istiyorum. güzel olmaz mı sizce de? güzel olacağını düşünenlerin ses kayıtlarını bekliyorum o halde.*
devamını gör...

tv izlerken denk geldiğim reklam.
devamını gör...

mahlasına karar veremeyip sonrasında sözlük hayatına kaymak olarak devam eden yazardır kendisi. mahlasıyla beni güldürmüştür. kalemine ilham dokunsun, sözlüğü bilgiye doyursun.
devamını gör...

birisi kitap okuyor otobüste
ilk durakta vuracaklar onu

ikinci durakta, bir daha vuracaklar...

ahmet telli
devamını gör...

fransızca daki pastanın karşılığı biz de makarnadır.
devamını gör...

faruk nafiz çamlıbel'in türk klasikleri arasına girmiş şiiri.
devamını gör...

doğru olduğunu düşündüğüm tespit, karnı acıkan kimsenin istek ve öncelik sıralamaları da değişir. pek çok taviz verir.
devamını gör...

hah şöyle ya dediğim yayın! internette aramaktan helak olduğumuz bir hizmet ayağımıza geliyor sözlük, hemi de bedave. sevinç göz yaşlarım pıt değil de fışırt şeklinde şuan, çünkü sevinç gözyaşı atik olur.
devamını gör...

ne demek ya? bir ülkenin gençlerinin kendi ülkelerinden vazgeçmesi. acaba bu durumdan utanç duyacak bir siyasetçi var mı?

gidin gençler! gidin ve iltica edin. sizlere yol göstereyim. iltica sebebi olarak “ bir çetenin yönettiği ülkeye, bir mafya babasının ayar verdiği bir ülkede yaşamak istemiyorum” deyin. delil olarak youtube videolarını gösterin. iltica dosyanıza bakan hakim hak verecektir. çünkü böylesine rezil bir durum dünyanın başka bir ülkesinde yoktur. bugün 20 yaşında olan bir genç “ben 20 yıldır, şahsımın yönettiği ülkede yaşıyorum” dese, ilticası kabul olur. çalınmış bir hayat var ortada.

arada evinize yemek getiren kurye, markette kasada oturan kasiyer, sabahın beşinde sokakları süpüren temizlik işçisi, fabrikada asgari ücretle tüm gün çalışan işçiler bu ülkenin savcılarından çok daha değerli ve onurlu işler yapıyorlar. alın teri hakkı gibi!

siyaset yazmayayım diyorum diyorum. e bu şeref yoksunu hırsızları yazmasam, ben de alçak olurum.

tanım: gençlerin haklı isyanıdır.

not: o zaman sen git diye bıdı bıdı edeceklere. açtırman kutuyu, söyletmen kötüyü. arada başlık açıp, gurbette yaşayan göçmen aileleriyle dalga geçiyorsunuz ya! ha işte öyle bir ailenin çocuğu olarak gittim ben.
devamını gör...

üniversite yıllarında hep aynı kafeye gider, hep aynı kafede otururdum. ankara’nın, ankara’mın kalbinde bir kafeydi bu. beni çeken ve oraya bağlayan şey ismi olmuştu. “ kitapça”. daha ne olsundu. dünyanın en sıcak, en güzel kafesiydi kitapla, rahatça oturup kitabımı okuduğum, benim gibi müdavimlerle selamlaştığım ikinci evim gibiydi.

yine ankara’da kavaklıdere tarafında küçük, kutu gibi bir dükkan vardı. içeride masasında oturan bir abla olurdu hep ve ben bir türlü girmeye cesaret edemezdim. sonra bir gün içeri girdim ve raflardaki kitapların ikinci el olmalarına rağmen tertemiz ve çok ucuz olduklarını gördüm. sonra tabii ki sürekli oraya uğramaya başladım. o abladan da korkulacak bir şey olmadığını gördüm zamanla. bu dükkanın adı “ her telden ikinci elden” idi. bana cesaret veren de bu ismin sevimliliği olmuştu zaten.

köyceğiz’de ise “ göle bakma durağına” rastlamıştım. ismi beni durmak zorunda bırakmıştı yaz sıcağı yürüyüşümde. çünkü turgut abime bir selam vardı orada ve ben verilen selamı almadan edemezdim.

hiçbir başka neden aramaksızın sadece isim sizi bir yerlere, bir şeylere, birilerine hayran bırakabilir. sürgün kundera’nın bu kitabı da sırf ismi yüzünden okunmalıdır bence. “ varolmanın dayanılma hafifliği”. saf deha!
devamını gör...

gece ve gündüz - batum

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

teyzesinden ona ölene kadar yaşamasına yetecek miras kalır, aynı gün kadınlara seçme hakkı veren yasa meclisten geçer. (bkz: kendine ait bir oda) kitabında o anda onun için paranın seçme hakkından daha kıymetli geldiğini yazar.
o dönemde kadınların para kazanmak için yapacağı işlerin ve verilen paranın azlığından dolayı miras onu çok mutlu eder. o günden sonra para kazanma endişesi olmadan rahat yazar.
yazmanın rahat olması onu bu dünyaya bağlayamaz. uzun süreli huzur vermez. ne yazık ki.
devamını gör...

geçenlerde bir magazin programında (bkz: şeyma subaşı)' nın sadece şeyma kitabı ile (bkz: oğuz atay)' ın tutunamayanlar'ı karşılaştırılıyordu. anonim bir kişi şöyle demiş: şeyma subaşı'nın (bkz: ınstagram) da 3 milyon takipçisi var oğuz atay'ın ise ınstagramı bile yok. konuyu çok güzel özetlemiş diye düşünüyorum.
devamını gör...

neyse ki artık erişilir halde, buradayız.

ne oldu diye merak ettiren durum, bir an korkuttu sözlüğe erişemeyince bir şey oldu diye. neyse ki olmamış. buna sevindim. *, bizleri korkutmayın, böyle lütfen. *
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim