3 haziran 1963
ben bir insan,
ben bir türk şairi nazım hikmet
ben tepeden tırnağa insan
tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibaret...
hem bir tek elmadan, hem süpürülen topraktan, hem
zindandan dönen insan ruhundan, hem kitlelerin
daha güzel günler için savaşından, hem bir tek
insanın sevda kederlerinden bahseden şiirler yazmak
istiyorum, hem ölüm korkusundan, hem ölümden korkmamaktan
bahseden şiirler yazmak istiyorum.
sen hepsini ve daha fazlasını kalbinden duyduğun o şiirle yazdın. iyi ki yazdın. iyi ki ses oldun, şiir oldun, şarkı oldun. umarım yazmak istediğin her şeyi yazmışsındır altmış bir yıllık ömründe.
devamını gör...
ara verelim diyen sevgili
sizinle giden ilişkisi güvenlidir. aynı zamanda başkasından hoşlanıyordur fakat o ilişki güvensizdir gözünü korkutur. sizi yedekte tutup öbürüyle ilişkiye başlayacaktır. her şey güzel giderse size yol verecektir. aradığı sadece heyecansa o ateş söndükten sonra seni çok özledim kıymetini anladım gibi saçma cümleler ve bir buket çiçekle size geri dönecektir. siz de kabul edip hayatınızın salaklığını yapmayın.
devamını gör...
sahibinin sesiyle okunan cümleler
(bkz: ne mutlu türküm diyene)
devamını gör...
türkülerde bülbüle sürekli emrivaki yapılması
kedi olsaydı o biraz sıkardı dediğim başlık.
canım bülbülü kendi halinde bulmuşlar sürekli işe koşmuşlar. ötme bülbül, kaçma bülbül, gitme bülbül bir rahat bırakın şu minnağı arkadaş.
haklı isyan yazar arkadaşıma katılıyorum. ayıp yahu. nerede kaldı hak hukuk? sahi nerede kaldı?
neyse efem az düşün bülbülün yakasından bir özel hayat bırakmadınız hayvanda. çok sinirlendim, kendi kendimi gaza getirdim, nasıl sakinleyeceğim bilmiyorum.
canım bülbülü kendi halinde bulmuşlar sürekli işe koşmuşlar. ötme bülbül, kaçma bülbül, gitme bülbül bir rahat bırakın şu minnağı arkadaş.
haklı isyan yazar arkadaşıma katılıyorum. ayıp yahu. nerede kaldı hak hukuk? sahi nerede kaldı?
neyse efem az düşün bülbülün yakasından bir özel hayat bırakmadınız hayvanda. çok sinirlendim, kendi kendimi gaza getirdim, nasıl sakinleyeceğim bilmiyorum.
devamını gör...
orkid'in 34 tl olması
"okey'in 65 tl olması" adlı başlığın habercisi olan başlık.
devamını gör...
moderatörlerdeki öz güven
ben okudum. ama ben troll değilim.
troll ile mizah arasındaki çizgiyi bilirim.
troll ile mizah arasındaki çizgiyi bilirim.
devamını gör...
insanın saçını ağartan şeyler
aile sevgisizliği, anlayışsızlığı
milli eğitim sistemi
saygıdeğer ülkemdeki vahşi, can alıcı, üzücü olaylar
narsist kişiler
tek atar. genç yaşta saçta beyazlıklar sebebidir. o beyazlığı yolarsanız daha da artacağı söylenir.
milli eğitim sistemi
saygıdeğer ülkemdeki vahşi, can alıcı, üzücü olaylar
narsist kişiler
tek atar. genç yaşta saçta beyazlıklar sebebidir. o beyazlığı yolarsanız daha da artacağı söylenir.
devamını gör...
tüm gününü normal sözlük’te geçirmek
yaklaşık iki gündür gerçekleştirdiğim eylem.
yeni bir sözlük olması dolayısıyla yazılan her şeyi takip edebiliyor olmak özellikle kendine çekiyor. bunun yanında gerçekten kaliteli şeyler yazdığını düşündüğüm birkaç yazar sayesinde bilgileniyor olmak, yeri geldiğinde yazarlarla sohbet edebilmek burayı daha da güzel kılan özellikler arasında.
gün geçtikçe daha da güzel bir yer olacağına dair büyük bir inancım var, umarım bu inancım boşa çıkmaz.
yeni bir sözlük olması dolayısıyla yazılan her şeyi takip edebiliyor olmak özellikle kendine çekiyor. bunun yanında gerçekten kaliteli şeyler yazdığını düşündüğüm birkaç yazar sayesinde bilgileniyor olmak, yeri geldiğinde yazarlarla sohbet edebilmek burayı daha da güzel kılan özellikler arasında.
gün geçtikçe daha da güzel bir yer olacağına dair büyük bir inancım var, umarım bu inancım boşa çıkmaz.
devamını gör...
2. ramses
fatih'ten sonra küresel olarak en büyük hükümdar olabilir. tutankamon'un ölümüyle mısır hanedanlığında xvııı. sülale sona ermiştir. dolayısıyla ramses xıx. sülale hanedanındandır. bu hanedan aynı zaman da mısırın son güçlü hanedanıdır.
gelelim ramsesin önemine; bugün mısır da bulunan çoğu tapınak, heykel vs onun zamanından kalmadır(ı. ramses de deniyor hala bir çelişki olsa da ıı. ramses sanata düşkündür bu kesin). buda bize ramsesin diğer krallara göre sanata daha düşkün olduğunu gösteriyor. ayrıca şurası çok çok önemlidir ki; ı. ramses zamanında bu hanedanda krallık kanı bulunmuyordu, bu olayı ı. ramsesin oğlu ıı. ramsesin babası ı. seti çözmüştür. mısır da eski düzeni sağlayan da ıı. ramsestir bundandır ki önemi büyüktür. 60 yıldan fazla firavun olmuş, çok büyük savaşlar kazanmıştır. en bilineni kadeş savaşıdır daha da bilineni bunun bir anlaşması vardır ama daha da bilinip yanlış olanı ise kadeş anlaşması tarihte ki ilk antlaşma değildir. m.ö. 3000 dolaylarında bile antlaşmalar olduğunu biliyoruz dolayısıyla kadeş antlaşması dünya da ki ilk antlaşma değildir.
ıı. ramses farklı boyutlarda da çok önemli bir hükümdardır. bir rivayete göre kendisi diğer firavunlardan daha uzundur.
bu arada kadeş antlaşmasının mısır versiyonu şu şekildedir;
bugün majesteleri per-ramses meri-amon kasabasında bütün topraklar ve bütün
yabancı ülkeler sonsuza dek ayaklarına kapanırken ona sonsuza dek yıldönümü kutlamaları
bağışlayan ve barış dolu sınırsız yıllar bahşeden babası amon-re; herakhti; atum, iki ülkenin
efendisi, heliopolisli; ramses meri-amon’lu amon; ramses meri-amon’lu ptah ve (seth)
yüce güç, nut’un oğlunun isteklerini yerine getirirken kraliyet elçisi atlı savaş
arabaları birliklerinin temsilcisi, anti-hete) , kraliyet elçisi kheta’nın ikinci elçisi ramose ile
karkamış’ın elçisi piyassili elinde kheta’nın yüce beyi hattuşili’nin firavun’a –uzun ömürlü,
refah içinde, sıhhatli yaşasın!- getirdiği gümüş tabletle geldiler –re’nin oğlu, setep-en-re
ramses meri-amon’dan tıpkı babası re’nin her gün yaptığı gibi sonsuza dek hayatta kalacak
user-maat-re, yukarı ve aşağı mısır’ın kral majestelerinden barış dilediler.
antlaşmanın içeriğini aldığım kaynak: doç. dr. erhan konyar - eski mısır tarihi
gelelim ramsesin önemine; bugün mısır da bulunan çoğu tapınak, heykel vs onun zamanından kalmadır(ı. ramses de deniyor hala bir çelişki olsa da ıı. ramses sanata düşkündür bu kesin). buda bize ramsesin diğer krallara göre sanata daha düşkün olduğunu gösteriyor. ayrıca şurası çok çok önemlidir ki; ı. ramses zamanında bu hanedanda krallık kanı bulunmuyordu, bu olayı ı. ramsesin oğlu ıı. ramsesin babası ı. seti çözmüştür. mısır da eski düzeni sağlayan da ıı. ramsestir bundandır ki önemi büyüktür. 60 yıldan fazla firavun olmuş, çok büyük savaşlar kazanmıştır. en bilineni kadeş savaşıdır daha da bilineni bunun bir anlaşması vardır ama daha da bilinip yanlış olanı ise kadeş anlaşması tarihte ki ilk antlaşma değildir. m.ö. 3000 dolaylarında bile antlaşmalar olduğunu biliyoruz dolayısıyla kadeş antlaşması dünya da ki ilk antlaşma değildir.
ıı. ramses farklı boyutlarda da çok önemli bir hükümdardır. bir rivayete göre kendisi diğer firavunlardan daha uzundur.
bu arada kadeş antlaşmasının mısır versiyonu şu şekildedir;
bugün majesteleri per-ramses meri-amon kasabasında bütün topraklar ve bütün
yabancı ülkeler sonsuza dek ayaklarına kapanırken ona sonsuza dek yıldönümü kutlamaları
bağışlayan ve barış dolu sınırsız yıllar bahşeden babası amon-re; herakhti; atum, iki ülkenin
efendisi, heliopolisli; ramses meri-amon’lu amon; ramses meri-amon’lu ptah ve (seth)
yüce güç, nut’un oğlunun isteklerini yerine getirirken kraliyet elçisi atlı savaş
arabaları birliklerinin temsilcisi, anti-hete) , kraliyet elçisi kheta’nın ikinci elçisi ramose ile
karkamış’ın elçisi piyassili elinde kheta’nın yüce beyi hattuşili’nin firavun’a –uzun ömürlü,
refah içinde, sıhhatli yaşasın!- getirdiği gümüş tabletle geldiler –re’nin oğlu, setep-en-re
ramses meri-amon’dan tıpkı babası re’nin her gün yaptığı gibi sonsuza dek hayatta kalacak
user-maat-re, yukarı ve aşağı mısır’ın kral majestelerinden barış dilediler.
antlaşmanın içeriğini aldığım kaynak: doç. dr. erhan konyar - eski mısır tarihi
devamını gör...
meksika denince akla gelenler
abd ile olan sınır komşuluğu
uyuşturucu kartelleri
el chapo.
uyuşturucu kartelleri
el chapo.
devamını gör...
kadınların alıngan olması
devamını gör...
bir gecede cahil kalmak
biliyor musunuz?
“1923te türkiye’de;
nüfus 13 milyon civarıydı, 11 milyon kişi köyde yaşıyordu. 40 bin köy vardı, 38 bininde okul yoktu.
traktör sıfırdı. 5 bin köyde sığır vebası vardı.
hayvanlar kırılıyor, insanlar kırılıyordu.
iki milyon kişi sıtma, bir milyon kişi frengiydi. verem, tifüs, tifo salgını vardı, üç milyon kişi trahomluydu.
bebek ölüm oranı yüzde 48’di, yani her doğan iki bebekten biri ölüyordu.
memlekette sadece 337 doktor vardı.
sadece 60 eczacı vardı, sadece 8’i türk’tü.
diş hekimi, sıfırdı.
dört hemşire vardı.
40 bin köy, sadece 136 ebe vardı.
ortalama ömür 40’tı.
yanmış bina sayısı 115 bin, hasarlı bina sayısı 12 bin. ülkeyi yeniden inşa etmek gerekiyordu.
kiremit bile ithaldi. adı marsilya kiremidiydi.
limanlar, madenler, demiryolları yabancıya aitti.
tiyatro yok, müzik yok, resim yok, heykel yok, spor yoktu. arkeolojik eserler, öyle gizli saklı değil, padişahların hediyesi olarak, trenlerle çalınmıştı.
kimisi alaturka saat’i kullanıyor, güneşin battığı anı 12:00 kabul ediyordu. kimisi zevali saat’i kullanıyor, güneşin en tepede olduğu anı 12:00 kabul ediyordu. kimisi güneş batarken grubi saat’i esas alıyordu. kimisi güneşin tamamen battığı ezani saati esas alıyordu.
“saat kaç birader?” diye sorduğunda, her kafadan ayrı bir ses çıkıyordu.
kimisi hicri takvim kullanıyordu, kimisi rumi takvim kullanıyordu. kimisinin şubat’ı kimisinin aralık’ına denk geliyordu. herkes aynı zaman dilimindeydi, ama farklı aylarda yaşıyordu.
dirhem, okka, çeki vardı. arşın, kulaç, fersah vardı. ne ağırlığımız dünyaya ayak uydurabiliyordu, ne uzunluğumuz. ölçülerimiz ortaçağ’dı.
erkeklerin sadece yüzde yedisi, kadınların sadece binde dördü okuma yazma biliyordu.
okur-yazar erkeklerin çoğunluğu, subay veya gayrimüslimdi. okul yaşı gelen her dört çocuktan üçü okula gitmiyordu.
toplam, 4894 ilkokul, sadece 72 ortaokul, sadece 23 lise vardı. türkiye’nin tüm liselerinde sadece 230 kız öğrenci kayıtlıydı.
öğretmenlerin üçte birinin, öğretmenlik eğitimi yoktu. tek üniversite vardı, darülfünun, medreseden halliceydi. ülke bilim’den çok uzaktı.
600 sene boyunca türkçenin ırzına geçilmiş, osmanlıca denilmişti. arapça, farsça, fransızca, italyanca kelimeler, levanten terimler dilimizi istila etmişti. karşılıklı sesli-sessiz harfleri olmayan arapçayla türkçe yazmaya çalışıyorlardı.
“harf devrimi yapıldı, bir gecede cahilleştirildik, köpekleştirildik” deniyor ya...
ibrahim müteferrika’dan itibaren 150 sene boyunca basılan kitap sayısı kaçtı biliyor musunuz? sadece 417’ydi. bunların da çoğu gayrimüslimlerin matbaasından çıkmıştı. ki zaten, müteteferrika da devşirmeydi, macar’dı.
bu topraklara kitap gelene kadar, avrupa’da 2.5 milyon farklı kitap basılmış, 5 milyar adet satılmıştı.
voltaire, bir kitabında şu ağır tespiti yapmıştı: “istanbul'da bir yılda yazılanlar, paris’te bir günde yazılanlardan azdır!”
devamını gör...
geceye bir söz bırak
insan sevilmekten çok anlaşılmayı istiyordu belki de.
george orwell
george orwell
devamını gör...
türkiye iş bankası kültür yayınları
1956'da hasan ali yücel tarafından kurulan ve iş bankasının desteklediği türkiye'nin en büyük yayın evlerinden birisidir.
devamını gör...
abartılan yemekler
kuru fasulye.
devamını gör...
bodrum kalesi

1402 yılında st. jean şövalyeleri tarafından aziz peter kalesi adıyla inşa edilmiş bir kaledir.
yapımından osmanlı devleti'ne geçtiği 1522 yılına kadar st. jean şövalyeleri tarafından kontrol edilmiştir. tek bir millet yerine italyan, fransız, alman ve ingilizlerin ortak eseridir. kulelerin isimleri de bu şekilde adlandırılmıştır.
en yüksek kule deniz seviyesinden 47,50 metre yükseklikte olan fransız kulesi'dir. diğer kuleler italyan kulesi, alman kulesi, yılanlı kule ve ingiliz kulesi'dir.

kardeşi ıı. bayezid'e başarısız bir isyan düzenleyen cem sultan da bu kalede saklanmıştır.
osmanlı egemenliğine girdikten sonra kalenin içindeki şapel, "süleymaniye camii" ismi ile camiye dönüştürülmüştür. bir dönem de hapishane olarak kullanıldığı kayıtlara geçmiştir.
--- alıntı ---
kale bugün sualtı arkeoloji müzesi olarak kullanılmaktadır. müze koleksiyonlarında bulunan eserler türk hamamı, amphora sergilemesi, doğu roma gemisi, cam salonu, cam batığı, uluburun batığı, sikke ve mücevherat salonu, karyalı prenses salonu, ingiliz kulesi, işkence ve katliam odaları ve alman kulesi'nde sergilenmektedir.
--- alıntı ---
devamını gör...
the martian chronicles
daha çok fahrenheit 451 kitabı ile tanınan amerikalı yazar ray bradbury'nin 1950 yılında yayımlanan bilim-kurgu eseri. dilimize mars yıllıkları olarak çevrilmiştir. eser kronolojik olarak ilerleyen kısa hikayelerden oluşuyor fakat her hikaye rahatsız edici bir biçimde tamamen öğütvari ve bu öğreti durumunun ucu epey kaçmış durumda yine de bradbury karmaşık ve yorucu bir anlatımdan kaçınmış, okuyucuyu yormamayı hedeflemiş. insanı sarsmasa bile zihnine yavaş yavaş nüfuz eden korku, post apokaliptik bir çizgiromandan fırlamış öyküler, ince ve detaylı işlenmiş olay örgüleri ile ikinci dünya savaşı sonrası amerikan toplumunun halet-i ruhiyesi kitapta muhteşem bir yaratıcılık ile aktarılıyor. bu kadar öğütvari bir tutum benimsemesinin nedenlerinden biri de esasında bu. insanoğlunun yaratbileceği tüm cehennemlerin ve cennetin çok minimal bir görüntüsünü sunuyor bradbury, dahası insandan ne denli korktuğunu da ortaya koyuyor. asıl ilginç olan ise kitap bilim kurgu olmasına rağmen uzun süre ötekileştirilmiş ve bu türe ait olmadığı söylenmiştir. the summer night, and the moon be still as bright ve ylla gerçek anlamda bir başyapıt olmakla beraber barış emre alkım çevirisi fena değildir .
--- alıntı ---
“ı hate being clever, thought the captain, when you don’t really feel clever and don’t want to be clever. to sneak around and
make plans and feel big about making them. ı hate this feeling of thinking ı’m doing right when ı’m not really certain ı am. who
are we, anyway? the majority? ıs that the answer? the majority is always holy, is it not? always, always; just never wrong for
one little insignificant tiny moment, is it? never ever wrong in ten million years? he thought: what is this majority and who are in
it? and what do they think and how did they get that way and will they ever change and how the devil did ı get caught in this
rotten majority? ı don’t feel comfortable. ıs it claustrophobia, fear of crowds, or common sense? can one man be right, while all
the world thinks they are right? let’s not think about it. let’s crawl around and act exciting and pull the trigger. there, and there!”
--- alıntı ---
--- alıntı ---
“ı hate being clever, thought the captain, when you don’t really feel clever and don’t want to be clever. to sneak around and
make plans and feel big about making them. ı hate this feeling of thinking ı’m doing right when ı’m not really certain ı am. who
are we, anyway? the majority? ıs that the answer? the majority is always holy, is it not? always, always; just never wrong for
one little insignificant tiny moment, is it? never ever wrong in ten million years? he thought: what is this majority and who are in
it? and what do they think and how did they get that way and will they ever change and how the devil did ı get caught in this
rotten majority? ı don’t feel comfortable. ıs it claustrophobia, fear of crowds, or common sense? can one man be right, while all
the world thinks they are right? let’s not think about it. let’s crawl around and act exciting and pull the trigger. there, and there!”
--- alıntı ---
devamını gör...
seks objesi olarak görülen insan
genellikle kadınlardır. bu konuda çok doluyum. yaşın fark etmez, ne giydiğin fark etmez, ister mini eteğinle crop top’unu giy, ister her yerini ört, yüzünü bile ört, yine cinselleştirileceksin. yine insanlar senin kim olduğunu, ne düşündüğünü, yeteneklerini değil, cinsel kimliğini önemseyecek. sen onlarla konuşurken akıllarında senin dediklerin değil de, seninle neler yapabileceği geçecek. bir cinsel kimlikten öteye geçemeyeceksin, erkeklerden aşağı görüleceksin, tek vasfın ev hanımı olmak ya da çocuk bakmakmış gibi davranacaklar sana. bulunduğun konumda onlardan aşağıysan pek sorun değil, ancak cinsiyetçi bir erkeğe göre üst konumda bulunadur, hemen iftiralar başlayacak, aşağılanacaksın. üzüleceksin, senin ne derdin olabilir ki diye aşağılanacaksın, bir şeyde ustalaşmaya çalışacaksın, sen ne anlarsın diye aşağılanacaksın. erkeklerin asansörle çıktığı yolları biz merdivenlerden çıkıyoruz diyeyim kısaca. ve bunu bilmek benim içime o kadar büyük bir sıkıntı veriyor ki. inanılmaz bir tipi olanlar bu durumdan daha çok muzdarip oluyor ancak her kadın, cinsel kimliği üzerinden minik bir hapis hücresine sokulmaya çalışılıyor. evlen, çocuk yap, temizlik yap, yemek yap, bu kadar.
devamını gör...
soluk mavi nokta
bilimsel yanının öte tarafında kendimi ve çevremdekileri önemsizleştiren, en kibirli insanın bile gördüğünde kibrinden şüpheye duyabileceği bana göre 20. yüzyılın en önemli fotoğraflarından biridir.
--- alıntı ---
soluk mavi nokta, yaklaşık 6 milyar kilometre (3,7 milyar mil; 40,5 au) gibi rekor bir uzaklıktan, 14 şubat 1990 tarihinde voyager ı aracından kaydedilmiş fotoğraftır. fotoğrafta, dünya'nın görünen boyutu bir pikselden daha düşüktür ve gezegenimiz, uzayın yalnızlığında kameraya yansıyan güneş ışığı bantları arasında küçük bir nokta olarak görünür.
--- alıntı ---
carl segenin bu fotoğraf hakkında okunması gereken muhteşem yorumunu alta bırakıyorum. okumadan önce fotoğrafa bi bakın derimfotoğraf
--- alıntı ---
uzayın derinliğinden bu resmi çekmeyi başardık. eğer bu resme dikkatlice bakarsanız orada bir nokta göreceksiniz. o noktaya tekrar bakın. bu nokta bizim evimiz. o biziz. sevdiğiniz ve tanıdığınız, adını duyduğunuz, yaşayan ve ölmüş olan herkes onun içinde bulunuyor. tüm neşemizin ve kederimizin toplamı, binlerce birbirini yalanlayan din, ideoloji, ve iktisat öğretisi; insanlık tarihi boyunca yaşayan her avcı ve toplayıcı, her kahraman ve korkak, her medeniyet kurucusu ve yıkıcısı, her kral ve çiftçi, her aşık çift, her anne ve baba, her umut dolu çocuk, her mucit, her kâşif, her ahlak hocası, yozlaşmış her politikacı, her şöhret yıldızı, her "yüce önder", her aziz ve günahkâr işte orada yaşadı; bir güneş ışınında asılı duran o toz zerreciğinin içinde.
dünya, dev bir evrensel arenada yer alan çok küçük bir sahnedir. bütün o komutan ve imparatorların akıttıkları kan göllerini düşünün ... şan ve şöhret içerisinde, bu noktanın küçük bir parçasında kısa bir süre için efendi olabildiler. bu noktanın bir köşesinde yaşayanların, başka bir köşesinde yaşayan ve kendilerinden zar zor ayırt edilebilen diğerleri üzerinde uyguladıkları zulmü düşünün ... anlaşmazlıkları ne kadar sık, birbirlerini öldürmeye ne kadar istekliler, nefretleri ne kadar da yoğun!
bu soluk ışık noktası, bütün o kasılmalarımıza, kendi kendimize atfettiğimiz öneme ve evrende öncelikli bir konuma sahip olduğumuz yolundaki yanlış inancımıza meydan okuyor. gezegenimiz, çevremizi saran o büyük evrensel karanlığın içerisinde yalnız başına duran bir toz zerreciğidir. içinde yaşadığımız bilinmezlik ve bütün bu enginliğin içerisinde, başka bir yerden bir yardımın gelip bizi bizden kurtaracağına dair hiçbir ipucu yoktur.
dünya, şu ana kadar yaşam barındırdığı bilinen tek gezegen. en azından yakın gelecekte, türümüzün göçebileceği başka hiçbir yer yok. evet, ziyaret ediyoruz. ama henüz yerleşemiyoruz. beğensek de beğenmesek de, dünya şu an için yaşadığımız yegâne yer. gökbiliminin alçakgönüllü ve kişiliği geliştiren bir uğraşı olduğu söyleniyor. bana kalırsa, insan kibrinin akıl dışılığını, küçük dünyamızın uzaktan çekilmiş bu görüntüsünden daha iyi gösterebilecek bir şey yoktur. bu görüntü, bildiğimiz tek evimiz olan bu soluk mavi noktayı daha içten paylaşmamız ve koruyup şefkat göstermemiz gerektiği konusundaki sorumluluğumuzun altını çiziyor.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
soluk mavi nokta, yaklaşık 6 milyar kilometre (3,7 milyar mil; 40,5 au) gibi rekor bir uzaklıktan, 14 şubat 1990 tarihinde voyager ı aracından kaydedilmiş fotoğraftır. fotoğrafta, dünya'nın görünen boyutu bir pikselden daha düşüktür ve gezegenimiz, uzayın yalnızlığında kameraya yansıyan güneş ışığı bantları arasında küçük bir nokta olarak görünür.
--- alıntı ---
carl segenin bu fotoğraf hakkında okunması gereken muhteşem yorumunu alta bırakıyorum. okumadan önce fotoğrafa bi bakın derimfotoğraf
--- alıntı ---
uzayın derinliğinden bu resmi çekmeyi başardık. eğer bu resme dikkatlice bakarsanız orada bir nokta göreceksiniz. o noktaya tekrar bakın. bu nokta bizim evimiz. o biziz. sevdiğiniz ve tanıdığınız, adını duyduğunuz, yaşayan ve ölmüş olan herkes onun içinde bulunuyor. tüm neşemizin ve kederimizin toplamı, binlerce birbirini yalanlayan din, ideoloji, ve iktisat öğretisi; insanlık tarihi boyunca yaşayan her avcı ve toplayıcı, her kahraman ve korkak, her medeniyet kurucusu ve yıkıcısı, her kral ve çiftçi, her aşık çift, her anne ve baba, her umut dolu çocuk, her mucit, her kâşif, her ahlak hocası, yozlaşmış her politikacı, her şöhret yıldızı, her "yüce önder", her aziz ve günahkâr işte orada yaşadı; bir güneş ışınında asılı duran o toz zerreciğinin içinde.
dünya, dev bir evrensel arenada yer alan çok küçük bir sahnedir. bütün o komutan ve imparatorların akıttıkları kan göllerini düşünün ... şan ve şöhret içerisinde, bu noktanın küçük bir parçasında kısa bir süre için efendi olabildiler. bu noktanın bir köşesinde yaşayanların, başka bir köşesinde yaşayan ve kendilerinden zar zor ayırt edilebilen diğerleri üzerinde uyguladıkları zulmü düşünün ... anlaşmazlıkları ne kadar sık, birbirlerini öldürmeye ne kadar istekliler, nefretleri ne kadar da yoğun!
bu soluk ışık noktası, bütün o kasılmalarımıza, kendi kendimize atfettiğimiz öneme ve evrende öncelikli bir konuma sahip olduğumuz yolundaki yanlış inancımıza meydan okuyor. gezegenimiz, çevremizi saran o büyük evrensel karanlığın içerisinde yalnız başına duran bir toz zerreciğidir. içinde yaşadığımız bilinmezlik ve bütün bu enginliğin içerisinde, başka bir yerden bir yardımın gelip bizi bizden kurtaracağına dair hiçbir ipucu yoktur.
dünya, şu ana kadar yaşam barındırdığı bilinen tek gezegen. en azından yakın gelecekte, türümüzün göçebileceği başka hiçbir yer yok. evet, ziyaret ediyoruz. ama henüz yerleşemiyoruz. beğensek de beğenmesek de, dünya şu an için yaşadığımız yegâne yer. gökbiliminin alçakgönüllü ve kişiliği geliştiren bir uğraşı olduğu söyleniyor. bana kalırsa, insan kibrinin akıl dışılığını, küçük dünyamızın uzaktan çekilmiş bu görüntüsünden daha iyi gösterebilecek bir şey yoktur. bu görüntü, bildiğimiz tek evimiz olan bu soluk mavi noktayı daha içten paylaşmamız ve koruyup şefkat göstermemiz gerektiği konusundaki sorumluluğumuzun altını çiziyor.
--- alıntı ---
devamını gör...
plaka numaraları
07 antalya
48 muğla
34 istanbul
21 diyarbakır
81 düzce (bu bana ilginç geliyor.)
52 ordu
23 elazığ (burda okumak istiyorum.)
48 muğla
34 istanbul
21 diyarbakır
81 düzce (bu bana ilginç geliyor.)
52 ordu
23 elazığ (burda okumak istiyorum.)
devamını gör...