siyasetin ve insan haklarının sanata ne denli yansıyabileceğini gösteren edebi dönem.
bir yanda vatan, hürriyet, özgürlük konularını ele alan şair ve yazarlar; bir yanda da istibdatla beraber yönelinen metafizik konular.
toplum için sanat, sanat için sanat. çok sesli, çok renkli, amatör ancak hem içerik hem biçim hem de türde yapılan yeniliklerle devrimci bir dönem.
m. fuat'ın tasnifine göre de türk edebiyatının yeni bir başlangıç noktası.
devamını gör...

olmazsa olmazıdır sofranın, sade pilav, makarna yesem bile masadaki ekmeğin yerini boş bırakmak bende hüzün yaratır.
yemesem bile karşımda durup, arada bir abi benlik birşey varmı!
abi şu pilav tanelerini kaşığı gıcırdata gıcırdata toplayıp hanzpluk yapmada kap beni sıyır tabağın dibini diyerek didyumin çakar yedirir kendini.
devamını gör...

hayatımda hiç yemediğim ama tadının lahmacuna çok benzediğini düşündüğüm yöresel yemektir.
devamını gör...

köprücük kemiklerim ve omuzlarımı da açık bırakarak süslediğim kombindir. yandan bir mısır örüğü orta boyda yuvarlak siyah küpeler, bordo bir ruj, yoğun hacimli kirpikler, yüksek bel siyah pantolon ve dolgu topuklu bir spor ayakkabıyla ne de güzel gidiyor. bir piercing eksiğim var o da olmazsa olmazı tabii ki.
devamını gör...

sizin içiniz geçmiş ne var bunda caaanım.
devamını gör...

kışın ortasında direnen, açmak için baharın gelmesini bekleyen bir fidan gibiyim.
devamını gör...

märta tikkanen'in en ünlü romanı. kitapta uğradığı tecavüzden sonra toplumdaki kadın ve erkek rolleri üzerine düşünen, tecavüzcüden intikam almak için planlar yapan bir kadının yaşadıkları ve aklından geçenler anlatılıyor. kitabın arka kapağındaki yazı şöyle:

--- alıntı ---


cinsel şiddet, yaşadığımız yüzyılın bütün "çağdaş" görünümüne rağmen varlığını gizleyerek ama yaygın olarak sürdürüyor hâlâ. tenha sokaklarda, "arkadaşlar" arasında, "sıcak" aile yuvalarında... yani en beklenmedik yerlerde...

tikkanen, şiddetin derinlere sindiği; nüfusun yarısının tecavüzden korktuğu; kadının sırf kadın olduğu için aşağılandığı; erkeğin tecavüzden sonra rahat rahat uyuduğu, sokaklarda dolaştığı, işine gidebildiği bu çağda dayanamayıp çığlık atıyor. öfkesini bastırmıyor, kadınları isyana çağırıyor.

kadın, yaşgününü kutlamak için müzikli bir bara gider. erkek, kadını dansa kaldırır, içki ısmarlar ve "bütün kadınlar bundan hoşlanır" diye tecavüz eder. kadın, "nasıl olsa bir işe yaramayacak" diye polise gitmez. ama hiçbir şey olmamış gibi de yaşayamaz. zorlanmanın, aşağılanmanın utancını kabullenemez. aşağılayanı aşağılamaya, celladı "kurbanlık duygusu" ile tanıştırmaya, edinilmiş rollerin ortadan kalkması için şimdilik rollerin tersyüz edilmesinin zamanının geldiğine karar verir; intikam ister...

kurban isyan eder...


--- alıntı ---
devamını gör...

şu anda karanlıkta küçük bir telefon ekranına yakından bakarak yaptığım eylem.
devamını gör...

latent dönemi uzun, toplumda seyrek görülen hastalıklarda ideal olan araştırma yöntemidir.
öldürücülüğü yüksek hastalıkların neden-sonuç ilişkilerinin incelenmesine dayanır.
bu araştırma yönteminin dezavantajı ise araştırma yapan kişinin taraf tutma ihtimalinin yüksek olmasıdır.
bu çalışmayla tahmini rölatif risk hesaplanır.
devamını gör...

filozof, romancı, aykırı.

kendisini diğer filozof ve romancılardan ayıran en önemli özelliği olan aykırılığı öyle bir boyuttadır ki; aristokrat olmasına rağmen kendisini hapse attıran kraliyet yönetimine dahi diş bilemiş, ihtilal sonrası ilan edilen genç cumhuriyetin en ateşli savuncularından birisi olmuştur. yeri geldiğinde, bu cumhuriyete dahi baş kaldırmasını bilmiştir, öyle ki, marquis de sade ya da cumhuriyetten sonra bilinen adıyla, yurttaş sade, simone de beauvoir'ın "sade'ı yakmalı mı?"da belirttiği üzere, pekala cumhuriyet rejimindeki terör döneminden faydalanabilir, gönlünce insanları işkence edebileceği veyahut onları öldürebileceği bir kamu görevine atanabilirdi.

ancak, yaygın kanının aksine sade, fransız ihtilali'nin terör dönemine şiddetle karşı çıkmış, hatta ve hatta "ılımlı" diye fişlenmiştir. sade hakkında yalapşap bilgisi olan pek-çok kişinin onun terör dönemini canla başla savunacağını düşündüğünden öylesine eminim ki.

de beauvoir kendisi hakkında şöyle bahsetmeye devam eder "sade'ı yakmalı mı?" isimli eserinde; "kuşkusuz, "kan akıtmak" belli hallerde coşku verici bir işti onun için. ne var ki kendi varlığının ve tek tek bireylerin etini olduğu kadar, bir özgürlüğü, bir bilinci sağlamasını de bekliyordu kıyıcılıktan. adsız kişileri geniş ölçüde yargılamak, onlara hüküm giydirmek, ölümlerini görmek, sade'ın yadsıdığı şeylerdi bunlar."

kendisi sadizme ismini vermiştir amenna, çok sayıda partnerine acı çektirmekten zevk aldığı, dinden nefret ettiği ve her türlü tabuyu tersyüz ederek yaşadığı da söylenebilir, ancak de sade, toplumsal ahlakın ikiyüzlülüğünü enfes bir şekilde ortaya koyar; hukuk bağlamında yasallaştırılan bir sadizmin, kontrol duygusunun ve baskıcılığın karşısındadır o, onun elezerliği bir bastırma değil özgürleştirme aygıtıdır, her zaman başkaları için olmasa da, kendisi için...

hapsedilmiş, akıl hastası olarak yaftalanmış, tüm onuru elinden alınmıştır.

ancak buna rağmen yazmaya devam etmiş ve dönemin aydınlarının, gençlerinin, masumlarının kellesini giyotinle patır patır alan fransızlara, "cumhuriyetçi olmak istiyorsanız, daha iyi denemelerde bulunmak zorundasınız" diye ayar vermekten çekinmemiştir.

eserleri 2017 yılından itibaren fransa devleti tarafından kültür hazinesi ilan edilmiştir.

daha fazlası için:
simone de beauvoir - faut il brûler sade ("sade'ı yakmalı mı?", yapı kredi yayınları)
georges bataille - la littérature et le mal ("edebiyat ve kötülük", ayrıntı yayınları)
marquis de sade - la philosophie dans le boudoir ("yatak odasında felsefe", ayrıntı yayınları)
devamını gör...

avrupa'lılar ilk geldiğinde, north carolina, south carolina ve virginia'nın güneyinde yaşayan, siouan dili konuşan bir kızılderili kabilesidir.
onları ilk görüp kaydeden avrupalılar, 1540'larda güneyden gelen ispanyol'lardı ve 20 bin kişilik bir kabile olduğunu yazdılar. catawba'lar kuzeydeki seneca ve lenape'lerle sık sık savaştılar. 1680'lerde ingiliz'ler catawba topraklarına geldiler. topraklarının çoğu beyazlarca ele geçirildiği için onlara yakın yaşamaları sonucu, salgın hastalık kaptılar ve nüfusları çok düştü. amerikan bağımsızlık savaşı'nda kolonileri tuttular. nüfusları o kadar düştü ki 1800'lerin başlarında sadece 100 civarı insan yaşıyordu. nüfusları azaldıkça, kendilerine verilen rezervasyon topraklarıda yeni antlaşmalarla azaldı.
bugün, south carolina ve north carolina sınırındaki, iki eyaletin topraklarında bulunan bir rezervasyonda yaşıyorlar.
devamını gör...

aile bireylerinin tam olduğu halde yapılan kahvaltı.
devamını gör...

dolu dolu bir insanla tanışmak, onu dinlemek.
devamını gör...

mantı. yapımı zahmetli diye yaparken nefret ettiğim yemek.
devamını gör...

hey gidi hey ne günlerdi.. balkan yerleşkesinin güllapoğlu olduğu zamanlarda yanlışlıkla kayıt için tıp fakültesinin konferansına girmeler mi desen, okuduğun bölümün başka ilçede olduğunu bilmeden gitmeler mi desen, daha neler neler.. bol trajikomik hikayelerim vardır bu üniversitede. şaşkınlığımın ve saflığımın ilk merkezidir trakya üniversitesi.
devamını gör...

1868-1869 yıllarında, japonya’da tokugawa şogunluğu ile imparatorluk yönetiminin gelmesini isteyenler arasında yaşanan iç savaştır. muharebe, imparatorluk güçlerinin zaferiyle sonuçlandı ve japonya’nın yenileşme hareketi olan meiji restorasyonu dönemine girilmiş oldu.

baş rolünde tom cruise’un yer aldığı, 2003 yapımı son samuray filmi boshin savaşı’nı konu almaktadır.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
türkçe karşılığı gelincik tarlası.
fransız ressam monet tarafından 1873 yılında yapılan en ünlü manzara resimlerinden biri. özgün ismi coquelicots olan eserin ingilizce ismi daha çok tercih ediliyor.
devamını gör...

bazı yaşayanlar ölümü hakeder, bazı ölüler yaşamayı diye bir söz okudum dün.
keşke daha çok yaşasaydı da umut olsaydı, keşke iyi insanlar kanser olmasa.
keşke hayat bu kadar acımasız olmasaydı neslican.
devamını gör...

marstan defolup gitmek için yeterli sebepler
devamını gör...

misafir çocukları yeryüzüne insanları sınamak için gönderilmiştir durumu.
(bkz: insanı en sakin anında bile sinir eden şeyler)
(bkz: misafirin sinir eden davranışları)
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim