evlenmeyi hemen düşünmeyin eğitime önem verin gezebildiğiniz kadar gezin.
devamını gör...

ekşide soru cevaba katılacağı söylenen yazar.
+ yoldaş benjamin franklin kim amk
- küfür yasak banlayın bu iti
devamını gör...

evin hanımı, hanımefendisi. birden fazla eş olduğu zaman birinci eş. yaşlı kadınlara saygı hitabı, ifadesidir.

elveda gülsarı

çok hoş bir söylemi var*
devamını gör...

sardunya ve kalanşo olabilir. bu sene en çok yatırımı bunların üzerine yapmışım çünkü.
devamını gör...

samuel finley breese morse aslında amerikalı bir ressamdır. bir portre ressamı olan morse aynı zaman icatlar yapmaya da meraklıdır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
1825 yılında çok sevdiği karısını geride bırakarak washington’a gitmek zorunda kalır iş için. iş dediğimiz şey fransız bir aristokratın portresini yapmaktır. bu tabloyu yapmak için uzun bir seyahat yapmak zorunda kalan morse oraya gittiğinde bir mektupla karşılaşır.

mektupta eşinin hayatını kaybettiği yazmaktadır. bu haberle yıkılan morse’un cenazeye zamanında yetişme şansı yoktur. ve bu üzüntüsünü daha da artırır.

bu mektup eline daha erken ulaşsa ya da haberi başka bir yolla daha erken alsa eşinin cenazesine zamanında yetişebileceğini düşünen ve bu konuda haklı da olan morse zaten meraklı oldu icatlar konusunda bir şeyler yapmak karar verir.

yıllar süren planlamalar, araştırmalar ve denemeler sonunda 1832 yılında bizim artık mors alfabesi diye bildiğimiz alfabeyi yaratır ve bu da telgraflarda kullanılan dildir.

şu anki uzun mesafe iletişim araçlarının temeli sayılan telgraf denilen bu alet böyle bir aşk öyküsü sonunda ortaya çıkmıştır.
devamını gör...

olmamamamamimimimamamamimimi
makrrofon şov mikrofon şov.
edit: esprim boşa gitmesin editi
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

zaman yönetiminin önem arz ettiği final döneminde, içli köfte yapan biri olarak soruyorum: sizinle niçin sevgili olalım?
devamını gör...

şair rüştü onur'un biricik sevdiceği mediha'sının ölümünün ardından yazdığı şiir:

***
tanrım, açamadık içimizi
kavuşmak mahşere kaldı

ne yelken ne gemi var limanda
kaçmak bir uzun sefere kaldı

mercan bir sahildeymiş gemiler
bulmak kasvetli günlere kaldı.
***

peki kimdir bu rüştü onur? ya mediha?

yıl 1920. sıcak bir ağustos günü, cihan harbi'nin izleri henüz taze iken devrek'te* gözünü dünyaya açar bir şair: rüştü onur. öğretmen bir babanın oğludur, hayattaki tüm talihi de bu kadarcıktır zaten.

ilkokul ve ortaokulu bitirdikten sonra lise eğitimine zonguldak mehmet çelikel lisesi'nde başlar rüştü. eğitim hayatı da burada sona erecektir zaten. günler peşi sıra kovalarken birbirini, amansız bir hastalığa tutulur bu genç şair: verem*.

yıl 1938. hastalığı nedeniyle okuluna daha sonra devam etmek üzere ara vermek zorunda kalan şair, maalesef ki bir daha asla geri dönemeyecektir eğitim hayatına.

babasının da desteğiyle maliye memuru olarak çalışmaya başlar genç şair ereğli maden işletmeleri'nde. fakat lise yıllarında alevlenen edebiyat tutkusu okul sıralarından taşarak bugününe kadar gelmiştir bu genç şairin. hem memurluk yapıyor hem de şiirler, tiyatro metinleri ve mektuplar kaleme alıyordur.

peki nereden geliyor bu edebiyat tutkusu?
lisede çok sevdiği bir edebiyat hocasından: behçet necatigil. behçet necatigil, henüz parlamaktadır edebiyat çevrelerinde. şiirleri varlık dergisi'nde yaşar nabi, necati cumalı, salah birsel gibi isimlerin şiirlerinin yanında yavaş yavaş yer almaya başlamıştır o yıllarda. peki sadece o mudur rüştü onur'un edebiyat aşkını alevlendiren? elbette hayır. rüştü'nün can dostu, kaderdaşı bir şair: muzaffer tayyip uslu. rüştü'den 2 yaş küçük olan bu genç şairin kaderi bir bütün yazılmıştır rüştü ile. ikisi de şiire aşkla bağlıdırlar, yazdıklarını önce birbirlerine sonra hocaları behçet necatigil'e okurlar. behçet necatigil de o şiirleri istanbul'a, dönemin öncü edebiyat çevrelerinin yazdığı mecmualara gönderir. rüştü'nün de muzaffer tayyip'in de şiirleri dönemin öncü edebiyat dergisi olan varlık'da yayınlanması ile birlikte bu genç şairler istanbul'daki edebiyat çevrelerince tanınır oldular. öyle ki necati cumalı, salah birsel, oktay rifat ve melih cevdet gibi şairlerle mektuplaşmaya da bu dönemde başlarlar.*

yıl 1941. henüz 21 yaşında olan rüştü'nün hastalığı ağırlaşmaya başlar, zonguldak'ta hastaneye kaldırılır 3 aylığına. oradan, hocasının da yardımıyla heybeliada senatoryumu'na* nakledilir. 1942'nin başında da hastalığını yenmiş olarak taburcu olur buradan.

istanbul'dan zonguldak'a geri dönüş yolculuğu şair rüştü onur için sonun başlangıcı olacaktır.

zonguldak'a, evine dönmek için bindiği anafartalar vapuru'nda genç bir kız ile tanışır genç şair, hemencecik de aşık olur tanıştığı bu kıza. o kız, yazının başında bahsi geçen mediha sessiz isimli kızdır.

peki kimdir bu mediha, nereden çıkmıştır, orada ne işi vardır?
mediha istanbul'lu bir ailenin kızıdır. kandilli kız lisesi'nden mezun olmasının ardından girdiği karabük demir çelik fabrikasının memuriyet sınavını kazanır. maaile karabük yolunu tutarlar anafartalar vapuru ile. şair rüştü onur'la da burada karşılaşırlar, tanışırlar. kısa süre sonra da mektuplaşmaya başlarlar.

yıl 1942. ikinci dünya savaşı tüm dünyayı kasıp kavururken mediha karabük'te bilinmeyen bir sebeple hastalanır ve hastaneye kaldırılır, sebebi bir türlü anlaşılamaz. tifo şüphesiyle heybeliada senatoryumu'na gönderilir fakat oradan da "tifolu değilsin" denilerek taburcu edilir. bunun üzerine tekrar karabük'e dönmez, istanbul'da ailesinin yanında kalır.

bu dönemde genç şair gidip gelmeye başlar istanbul'a sevdiceğini görmeye. can dostu muzaffer tayyip'in istanbul'daki aile evinde kalır her gittiğinde de. muzaffer tayyip de istanbul'da ailesinin yanındadır bir süredir. bu gitgellerden sıkılan mediha'nın annesi genç şairi karşısına alır ve "bu böyle olmaz en iyisi evlenin der" ve yıldırım nikahı ile evlenir mediha ile rüştü. birlikte mediha'nın ailesinin evinde yaşamaya başlarlar. genç şair de bu dönemde mediha'nın babasının manavında çalışmaya başlar.

rüştü ile mediha'nın kaderi nihayet düze çıktı demek isterdim fakat mediha, evliliğin 40. gününde bilinmeyen hastalığına yenik düşer ve acılı bir ölüm ile sonlanır hikayesi. şair rüştü onur'un da hastalığı nüksetmeye başlamıştır bu dönemde. derin bir üzüntü ve depresyon hali kaplar genç şairi. mediha'nın kaybı çok ağır gelmiştir ona.*

***
tanrım, açamadık içimizi
kavuşmak mahşere kaldı

ne yelken ne gemi var limanda
kaçmak bir uzun sefere kaldı

mercan bir sahildeymiş gemiler
bulmak kasvetli günlere kaldı.
***

mediha'nın vefatından sadece 15 gün sonra, 22 aralık 1942'de hayata gözlerini yumar şair rüştü onur. henüz 22 yaşındadır..

muzaffer tayyip uslu 1946'da, 24 yaşında veda eder hayata. tıpkı can dostu rüştü onur gibi gencecik ve veremlidir bedeni.

mediha sessiz'in hastalığının ise apandisit olduğu sonradan anlaşılmıştır.

*
devamını gör...

yoldaşa bir konuda rica da bulunup olumlu karşılık aldığım zaman çekmiştim bu fotoyu.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bir iorek byrnison ukdesidir.

2008 yılında vizyona girmiş bir bollywood filmidir.yönetmen ve başrol tabii ki canımız cicimiz aamir khan.
filmin konusu:mafya babası olan ghajini'yi bulmak.
mafya babası tarafından saldırıya uğrayan bir çiftimiz var.adam acı çeksin diye ilk önce kadına eziyet ediyorlar diye hatırlıyorum.kadın da hemen ölmeden önce mafya babasının adını sevdiği adamın kulağına fısıldıyor.adam 15 dakika da bir her şeyi unuttuğu(değişik) bir hastalığa tutuluyor.her yer not defteri,kağıt,kalem.yaşamında sadece o hedefe ulaşmak üzerine kuruyor.

3 saatlik bir film.iyi seyirler.
devamını gör...

birine veya bir şeye karşı yüzünü dönme, yönelme, o kişiye ya da şeye ilgi gösterme, güler yüz gösterme, yakınlık duyma, hoşlanma, sevme hatta iltifat anlamlarını da içeren arapça isim soylu kelime.
arapça 'vech' -->yüz, taraf, cihet kelimesinden geliyor.

nobran sözcüğü gibi bir ara birilerinin ünlü ettiği, son zamanlarda yeniden unutulmaya yüz tutmuş sözcüklerden biri.

-"kısa zamanda patronunun teveccühünü kazanmıştı."
-"çok teşekkürler efendim, teveccüh gösteriyorsunuz."
devamını gör...

(bkz: o ney gardaş yarısını bana ver)
devamını gör...

doğrudan gözlenemeyen ve varlığı ancak dolaylı yollardan kanıtlanabilen, evrenin büyük bir kısmını oluşturduğu tahmin edilen madde.

gözleyemiyorsak varlığını nereden biliyoruz sorusu gelebilir akıllara. detaylara girmeden bunu bilmenin 2 yolundan bahsedeyim. galaksilerdeki yıldızların, galaksi merkezine olan uzaklıklarına bağlı hız değerlerinden elde edilen bilgiler, galaksi içerisinde gözle görünenden çok daha fazla madde olması gerektiğini gösteriyor. ayrıca evrende kozmik mikrodalga fon ışınımı adını verdiğimiz bir radyasyon türü var ve bu radyasyona ilişkin gözlem ve ölçümler de karanlık maddenin var olması gerektiği sonucuna ulaştırıyor bilim insanlarını.
devamını gör...

151 kişi. vay be nerden nereye gelmişiz.
devamını gör...

biri şu an istanbul fatih konumunda bulunan çukurbostan parkında yürüyüş yapmaktan yorulmuş vaziyette dinleniyor. google mapse çukurbostan parkı yazarak bulabilirsiniz. yine de iyi insanlar kendilerine iyi deme cüretini göstermekte son derece çekingen olacaklarından ihtiyatla yaklaşmanız önerilir. herkese güzel haftasonları.
devamını gör...

çocuğum olsa seveceğim kadar çok sevdiğim yazar.

yukarıdaki kızacaklar listesine beni eklemeyin, ben direkt bitiririm bu kızı üzeni.
devamını gör...

yahu burada istemeyin bari.
her sabah babamı radyoterapi için hastaneye götürüyorum dün sabah da babamı beklerken hastane alanını mesken tutmuş köpekleri seveyim dedim. bir tanesi ne yaptıysam yaklaşmadı öyle korkuyor ki zavallı. bir başkasını seveyim dedim zorla korka korka yaklaştı. yemin ederim gariban hayvancağızın sevgi açlığını ve korkusunu gözlerinde gördüm. bak yazarken bile o çocuğun bakışları gözümün önüne geldi yine gözlerim doldu.
öyle bir bakıyordu ki, sanki bu dünyaya köpek olarak gelmiş olmak bir suçmuş gibi ezik, tedirgin, korku dolu.
ne yapıyor abicim bu garibanlar bize. biri zehirler, öteki taşlar, beriki keser biçer, tecavüz eder. elbette kimsenin zarar görmesini onaylamıyoruz ama eğer hayvan sevgisi ve bilincini oturtabilecekseniz, sokakta görmek istemediğiniz bu garibanlar için sokak yerine uygun olduğunu düşündüğünüz yaşam alanlarını onlar için her yönden uygun yaşam alanları yapabileceksiniz hadi belki. ama köpeksiz sokağı isterken o köpeklerin barınaklarda yok olup gitmesi ise buna hayır.
sokaklarda burun buruna oldukları envai çeşit tehlikeden uzak, güvenli ve mutlu yaşayabilecekleri ortamları oluşturamıyoruz, bireyleri bu hayvanların da can taşıdığı, onların da bizim gibi duyguları olduğu vb birçok konuda eğitemiyoruz ama kolay olanı istiyoruz o da ne? göz önünde olmasınlar. bu bir çözüm değildir.
devamını gör...

mor ve ötesi.
devamını gör...

zorunlu olan diğer her şey gibi ilk fırsatta tekar tesettürü bırakacaklardır. çoğu zaman üçüncü dünya ülkelerinde o ilk fırsata hiçbir zaman sahip olamadıkları da ayrı bir tartışmanın konusudur.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim