sebk-i hindi akımı
sebk-i hindî; iran, hindistan, afganistan, türkiye, azerbaycan ve tacikistan gibi ülkelerin edebiyatlarında birkaç asır etkisini göstermiş bir edebî üsluptur.
sebk-i hindî, daha önceki dönemlerin üsluplarında (klasik, mahalli üslup) kullanılan çoğu unsuru da içerdiği için onlardan kesin çizgilerle ayrılamamıştır. bu sebeple de ne zaman başladığı ve ilk temsilcilerinin kimler olduğu konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştır.
sebk-i hindî’nin ortaya çıkışı ve gelişimiyle ilgili pek çok sosyal, siyasi ve edebî etkenden söz edilir. iran ve hindistan arasındaki tarihsel ilişkiler, safeviler dönemindeki şiilik anlayışının dışlayıcı tutumu, hindistan’daki hint ve türk yöneticilerin başta şiir olmak üzere güzel sanatlara yaklaşımı sebk-i hindî’nin gelişimini etkileyen sebepler arasında sıralanır.
sebk-i hindî’nin oluşmasına sebep olan etkenlerin en önemlisi, safeviler döneminde yöneticilerin, şiiliğin aşırı yorumunu benimseyerek diğer mezheplere mensup şairlere ilgi göstermemeleridir. bu da şairlerin kendileriyle daha fazla ilgilenen hindistan’daki türk hükümdarlarının muhitlerine göç etmeleri sonucunu doğurmuştur.
sebk-i hindî tek koldan değil üç koldan gelişmiştir. bu kollar; iran kolu, ısfahan kolu ve ifrati kol olarak isimlendirilmiştir.
sebk-i hindî, türk şairleri arasında büyük bir rağbet gör mesine rağmen iran şairleri tarafından zamanla terk edilmiş, hindistan’dan gelen yabancı bir tarz olarak değerlendirilmiştir. bu üslubun temsilcilerinden saib ve şevket, bilmece söyledikleri gerekçesiyle eleştirilmişlerdir.
iran’da doğup hindistan’da gelişen ve afganistan’da da kabul gören sebk-i hindî, xvıı. yüzyıldan iti baren anadolu’da gelişen türk edebiyatını da etkilemiştir ve pek çok şair bu üslupla şiirler yazmıştır.
türk şairle rini en çok etkileyen ve örnek alınan şairler saib-i tebrizî, şevket-i buharî, urfî-yi şirazî, talib-i amulî ve kelîm-i kâşanî’dir. hatta şevket-i buharî, iran ve hindistan’dan çok, osmanlı toprakların da tanınmıştır.
bu üslubun divan şiirindeki en önemli temsilcileri olarak da xvıı. yüzyılda nailî, neşatî ve fehim-i kadîm; xvııı. yüzyılda ise şeyh galip sayılabilir.
ancak, şiirinde hint üslubunun birkaç özelliğini toplayan her şairi sebk-i hindî’nin temsilcisi saymak yanlış olur. zira zarif, nazik, ince bir dil; anlamda derinlik, hayallerde incelik devrin genel özelliğidir. tasavvuf ve ıstırap da pek çok şairde vardır. mesela; nef’î’nin şiirlerinde bu özelliklerin çoğu vardır.
sebk-i hindî’de diğer üsluplara göre daha girift bir anlam söz konusudur. bu giriftlik ise anlamdaki derinlik ve genişlikten kaynaklanmaktadır.
ol âşık-ı pâkiz ki serâ-perde-i ismet
âlûde-i hûn-ı dil olan dâmenimüzdür
(biz, o temiz âşığız ki, günahsızlık perdesi bizim gönül kanına bulaşmış olan eteğimizdir.)
sebk-i hindî şiirinde anlam bu derece genişleyip derinleştikçe hayal unsurları önem kazanmıştır. zira anlam derine indikçe gerçeğin anlatılması sınırlı kalmış ve yeterli olmamaya başlamıştır. işte bu noktadan sonra hayal unsurları devreye girmiş ve böylece de şiirde muhayyile kuvvet kazanmıştır. soyut kavramların somut kavramlarla birleştirilmesi söz konusu olmuştur. bu da insan mantığını zorlamış ve bu şekilde kurulan hayallerin insan zihninde canlandırılması da zorlaşmıştır.
bu üslupta, yaşanılan çevreden ve günlük hayattan uzaklaşılmış; insanın dış dünyasından çok, iç dünyasına yönelinmiştir. şiirde derinleşen, genişleyen ve giriftleşen mananın altında insan ruhunun ıstırabı ortaya çıkmaktadır.
sebk-i hindî şiirinin konusu ıstıraptır. ıstırabın verdiği acı ve üzüntüler, bu üzüntülerden dolayı insan ruhunun çırpınışları ve çalkantıları hemen hemen bütün sebk-i hindî şairlerinin rağbet ettikleri ve şiirlerinde inceden inceye işledikleri konulardır. şiirde yoğun bir şekilde karamsarlık havası hissedilmektedir.
hint üslubundaki anlam derinliği ve hayal enginliği eskiden beri kullanılagelen mazmunları yetersiz kılmıştır. şiirin konusu değişip insan ruhunun derinliklerine inildikçe, muhayyile genişledikçe yeni mazmunlara ihtiyaç duyulmuştur. böylece şairler ya eskiden kullanılmış olan mazmunları biraz daha geliştirerek farklı boyutlara taşımışlar ya da yeni mazmunlar arayıp bulmuşlardır.
aşağıdaki beyitte ifade edildiği tarzda kirpiklerin saz çalıp yan bakışın şarkı söylemesi nailî’ye kadar hiçbir şairde rastlanmamış bir mazmundur:
leb-i şûh-ı nigâh-ı çeşmün oldukça terennüm-sâz
eder her cünbiş-i müjgânı bir nakş-ı füsûn peydâ
(gözünün yan bakışının şuh dudağı şarkı söyleme ye başladıkça, kirpiklerinin her kıpırdanışı sihirli bir beste ortaya çıkarır.)
hint üslubunun en önemli özelliklerinden biri de şiirde tasavvufun çok geniş bir şekilde yer almasıdır. şairler, ruhlarındaki ıstırap, acı ve çalkantıları dindirmek için çareyi tasavvufa sığınmakta bulmuşlar ve bu sebeple de şiirlerinde tasavvuf sembolizmini kullanmışlardır.
ancak, tasavvufu amaç olarak görmemişler, sadece söylemek istediklerini daha rahat ifade edebilmek için bir araç olarak kullanmışlardır. mısralar arasındaki tasavvufi örüntüyü çözmek bazen mümkün olduğu hâlde çoğu zaman oldukça zordur.
türk edebiyatında sebk-i hindî’yi şiirlerinde ustaca işleyen fehim-i kadîm’in aşağıdaki beytinde de bulunan tasavvufi özellikleri anlayabilmek ve açıklayabilmek için, tasavvuf terimlerinden biri olan “hayret” kelimesinin “şaşkınlık, müridin, sâlikin zuhur eden tecelliler karşısında düşmüş olduğu ruhi durum ve tasavvufta bir merhale” manasına geldiğini bilmek gerekir:
figân kim câme-i ömrüm kabâ-yı hayret olmışdur
girîbân-ı hayâtum çâk-i dest-i firkat olmışdur
(ömrümün elbisesi, hayret cübbesi hâline geldiği ve hayatımın yakası ayrılık eliyle yırtıldığından dolayı feryât!)
bu beyitte geçen “câme-i ömrüm, kabâ-yı hayret, girîbân-ı hayat, çâk-i dest-i firkat” tamlamalarında hint üslubunun bir başka özelliği görülür. soyut kavramlar ile somut nesneler ve varlıklar arasında ilişki kurarak imgeler oluşturmak, hint üslubunun önemli özelliklerindendir.
hint tarzında mübalağa sanatı da önemli bir yer tutar. aslında mübalağa, edebiyatta eskiden beri kullanılan bir edebî sanattır. ancak sebk-i hindî’de bunun daha fazla önem kazanması, mübalağanın hem derecesinin artmasından hem de çok fazla kullanılmasından kaynaklanmaktadır.
insan mantığını zorlayan hayal genişliği ve sınırsızlığı, şairlerin mübalağa sanatını çok kullanmalarına sebep olmuştur. hayalî unsurların mübalağalı bir şekilde anlatılması, insan zihnindeki müphemliği daha da fazlalaştırmış, sebk-i hindî şiirini büsbütün anlaşılmaz hâle getirmiştir.
etdik o kadar ref’-i ta’ayyün ki neşâtî
âyîne-i pür-tâb-ı mücellâda nihânuz
(ey neşatî, biz görünmeyi, yani varlığı öylesine ortadan kaldırdık ki cilalı parlak aynada bile görünmez hâle geldik.)
sebk-i hindî şairlerinin, mübalağa sanatının yanı sıra en çok kullandıkları sanatlardan biri de tezattır. özellikle manevi tezat söz konusudur.
aşağıdaki beyitte saç, hem ayaklar altında çiğnenip yerlerde sürünmekte hem de güneş topunu yakalamaktadır. yani en alçak seviyede iken en yüksek mertebeye ulaşmaktadır.
ey nailî o turra ki çevgân-ı fitnedir
pâmâl iken rubûdesidir gûy-ı âfitâb
(ey nailî! o kıvrım kıvrım olan saç bir fitne çevgânıdır. ayaklar altında sürünürken bile güneş topunu yakalar.)
mananın çok büyük önem kazandığı sebk-i hindî şiirinde söz ikinci planda kalmıştır. şairler söz güzelliği için anlamdan feragat etmemişler; bunun aksine anlamı derinleştirmek için zaman zaman sözden feragat etmişlerdir.
hint tarzı şiirlerde dil; ince, nazik ve süslüdür. bu tarzda kelimeler özenle seçilmiş, aynı anlamı veren kelimelerin en ince ve zarif olanı tercih edilmiştir. nailî, şu beytinde ince ve süslü anlatımının güzel örneklerinden birini vermiştir:
tâ cilve-geh-i berk-ı belâ hırmenimüzdür
hâkister-i dûzah çemen-i gülşenimüzdür
(harman, bela şimşeğinin cilve ettiği yer olunca, cehennem külü bizim gül bahçemizin çimenliğidir.)
berk (şimşek), duzah (cehennem), gülşen (gül bahçesi) gibi kırmızı rengi hatırlatan kelimelerin bir arada kullanıldığı beyitte şair, çok büyük belalarla, sıkıntılarla, zorluklarla karşılaştığını, bunların yanında cehennemde karşılaşılacak azabın küçük ve ehemmiyetsiz olacağını anlatmak istemiş ve bunu da ince, zarif ve süslü bir dille ifade etmiştir.
hint üslubunda, nasıl ki hayaller genişleyip anlamlar derinleştikçe mevcut mazmunlar yetersiz kalmış ve yerine yeni mazmunlar bulmak gerekmişse, dilde de kelimelerde bir kifayetsizlik ortaya çıkmış ve yeni kelimeler arayıp bulmak lüzumu hasıl olmuştur.
bunun için de şairler ya o zamana kadar hiç kullanılmamış yeni kelimeler bulmuşlar ya da halkın günlük konuşmasında yer alıp şiirde kullanılmayan kelime ve deyimleri şiire sokmuşlardır.
yeni hayalleri dillendirmek için şairler zincirleme tamlamalar kullanmayı tercih etmişlerdir. özellikle farsça kelimelerle yapılan zincirleme tamlamalar çok kullanılmıştır.
sebk-i hindî, daha önceki dönemlerin üsluplarında (klasik, mahalli üslup) kullanılan çoğu unsuru da içerdiği için onlardan kesin çizgilerle ayrılamamıştır. bu sebeple de ne zaman başladığı ve ilk temsilcilerinin kimler olduğu konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştır.
sebk-i hindî’nin ortaya çıkışı ve gelişimiyle ilgili pek çok sosyal, siyasi ve edebî etkenden söz edilir. iran ve hindistan arasındaki tarihsel ilişkiler, safeviler dönemindeki şiilik anlayışının dışlayıcı tutumu, hindistan’daki hint ve türk yöneticilerin başta şiir olmak üzere güzel sanatlara yaklaşımı sebk-i hindî’nin gelişimini etkileyen sebepler arasında sıralanır.
sebk-i hindî’nin oluşmasına sebep olan etkenlerin en önemlisi, safeviler döneminde yöneticilerin, şiiliğin aşırı yorumunu benimseyerek diğer mezheplere mensup şairlere ilgi göstermemeleridir. bu da şairlerin kendileriyle daha fazla ilgilenen hindistan’daki türk hükümdarlarının muhitlerine göç etmeleri sonucunu doğurmuştur.
sebk-i hindî tek koldan değil üç koldan gelişmiştir. bu kollar; iran kolu, ısfahan kolu ve ifrati kol olarak isimlendirilmiştir.
sebk-i hindî, türk şairleri arasında büyük bir rağbet gör mesine rağmen iran şairleri tarafından zamanla terk edilmiş, hindistan’dan gelen yabancı bir tarz olarak değerlendirilmiştir. bu üslubun temsilcilerinden saib ve şevket, bilmece söyledikleri gerekçesiyle eleştirilmişlerdir.
iran’da doğup hindistan’da gelişen ve afganistan’da da kabul gören sebk-i hindî, xvıı. yüzyıldan iti baren anadolu’da gelişen türk edebiyatını da etkilemiştir ve pek çok şair bu üslupla şiirler yazmıştır.
türk şairle rini en çok etkileyen ve örnek alınan şairler saib-i tebrizî, şevket-i buharî, urfî-yi şirazî, talib-i amulî ve kelîm-i kâşanî’dir. hatta şevket-i buharî, iran ve hindistan’dan çok, osmanlı toprakların da tanınmıştır.
bu üslubun divan şiirindeki en önemli temsilcileri olarak da xvıı. yüzyılda nailî, neşatî ve fehim-i kadîm; xvııı. yüzyılda ise şeyh galip sayılabilir.
ancak, şiirinde hint üslubunun birkaç özelliğini toplayan her şairi sebk-i hindî’nin temsilcisi saymak yanlış olur. zira zarif, nazik, ince bir dil; anlamda derinlik, hayallerde incelik devrin genel özelliğidir. tasavvuf ve ıstırap da pek çok şairde vardır. mesela; nef’î’nin şiirlerinde bu özelliklerin çoğu vardır.
sebk-i hindî’de diğer üsluplara göre daha girift bir anlam söz konusudur. bu giriftlik ise anlamdaki derinlik ve genişlikten kaynaklanmaktadır.
ol âşık-ı pâkiz ki serâ-perde-i ismet
âlûde-i hûn-ı dil olan dâmenimüzdür
(biz, o temiz âşığız ki, günahsızlık perdesi bizim gönül kanına bulaşmış olan eteğimizdir.)
sebk-i hindî şiirinde anlam bu derece genişleyip derinleştikçe hayal unsurları önem kazanmıştır. zira anlam derine indikçe gerçeğin anlatılması sınırlı kalmış ve yeterli olmamaya başlamıştır. işte bu noktadan sonra hayal unsurları devreye girmiş ve böylece de şiirde muhayyile kuvvet kazanmıştır. soyut kavramların somut kavramlarla birleştirilmesi söz konusu olmuştur. bu da insan mantığını zorlamış ve bu şekilde kurulan hayallerin insan zihninde canlandırılması da zorlaşmıştır.
bu üslupta, yaşanılan çevreden ve günlük hayattan uzaklaşılmış; insanın dış dünyasından çok, iç dünyasına yönelinmiştir. şiirde derinleşen, genişleyen ve giriftleşen mananın altında insan ruhunun ıstırabı ortaya çıkmaktadır.
sebk-i hindî şiirinin konusu ıstıraptır. ıstırabın verdiği acı ve üzüntüler, bu üzüntülerden dolayı insan ruhunun çırpınışları ve çalkantıları hemen hemen bütün sebk-i hindî şairlerinin rağbet ettikleri ve şiirlerinde inceden inceye işledikleri konulardır. şiirde yoğun bir şekilde karamsarlık havası hissedilmektedir.
hint üslubundaki anlam derinliği ve hayal enginliği eskiden beri kullanılagelen mazmunları yetersiz kılmıştır. şiirin konusu değişip insan ruhunun derinliklerine inildikçe, muhayyile genişledikçe yeni mazmunlara ihtiyaç duyulmuştur. böylece şairler ya eskiden kullanılmış olan mazmunları biraz daha geliştirerek farklı boyutlara taşımışlar ya da yeni mazmunlar arayıp bulmuşlardır.
aşağıdaki beyitte ifade edildiği tarzda kirpiklerin saz çalıp yan bakışın şarkı söylemesi nailî’ye kadar hiçbir şairde rastlanmamış bir mazmundur:
leb-i şûh-ı nigâh-ı çeşmün oldukça terennüm-sâz
eder her cünbiş-i müjgânı bir nakş-ı füsûn peydâ
(gözünün yan bakışının şuh dudağı şarkı söyleme ye başladıkça, kirpiklerinin her kıpırdanışı sihirli bir beste ortaya çıkarır.)
hint üslubunun en önemli özelliklerinden biri de şiirde tasavvufun çok geniş bir şekilde yer almasıdır. şairler, ruhlarındaki ıstırap, acı ve çalkantıları dindirmek için çareyi tasavvufa sığınmakta bulmuşlar ve bu sebeple de şiirlerinde tasavvuf sembolizmini kullanmışlardır.
ancak, tasavvufu amaç olarak görmemişler, sadece söylemek istediklerini daha rahat ifade edebilmek için bir araç olarak kullanmışlardır. mısralar arasındaki tasavvufi örüntüyü çözmek bazen mümkün olduğu hâlde çoğu zaman oldukça zordur.
türk edebiyatında sebk-i hindî’yi şiirlerinde ustaca işleyen fehim-i kadîm’in aşağıdaki beytinde de bulunan tasavvufi özellikleri anlayabilmek ve açıklayabilmek için, tasavvuf terimlerinden biri olan “hayret” kelimesinin “şaşkınlık, müridin, sâlikin zuhur eden tecelliler karşısında düşmüş olduğu ruhi durum ve tasavvufta bir merhale” manasına geldiğini bilmek gerekir:
figân kim câme-i ömrüm kabâ-yı hayret olmışdur
girîbân-ı hayâtum çâk-i dest-i firkat olmışdur
(ömrümün elbisesi, hayret cübbesi hâline geldiği ve hayatımın yakası ayrılık eliyle yırtıldığından dolayı feryât!)
bu beyitte geçen “câme-i ömrüm, kabâ-yı hayret, girîbân-ı hayat, çâk-i dest-i firkat” tamlamalarında hint üslubunun bir başka özelliği görülür. soyut kavramlar ile somut nesneler ve varlıklar arasında ilişki kurarak imgeler oluşturmak, hint üslubunun önemli özelliklerindendir.
hint tarzında mübalağa sanatı da önemli bir yer tutar. aslında mübalağa, edebiyatta eskiden beri kullanılan bir edebî sanattır. ancak sebk-i hindî’de bunun daha fazla önem kazanması, mübalağanın hem derecesinin artmasından hem de çok fazla kullanılmasından kaynaklanmaktadır.
insan mantığını zorlayan hayal genişliği ve sınırsızlığı, şairlerin mübalağa sanatını çok kullanmalarına sebep olmuştur. hayalî unsurların mübalağalı bir şekilde anlatılması, insan zihnindeki müphemliği daha da fazlalaştırmış, sebk-i hindî şiirini büsbütün anlaşılmaz hâle getirmiştir.
etdik o kadar ref’-i ta’ayyün ki neşâtî
âyîne-i pür-tâb-ı mücellâda nihânuz
(ey neşatî, biz görünmeyi, yani varlığı öylesine ortadan kaldırdık ki cilalı parlak aynada bile görünmez hâle geldik.)
sebk-i hindî şairlerinin, mübalağa sanatının yanı sıra en çok kullandıkları sanatlardan biri de tezattır. özellikle manevi tezat söz konusudur.
aşağıdaki beyitte saç, hem ayaklar altında çiğnenip yerlerde sürünmekte hem de güneş topunu yakalamaktadır. yani en alçak seviyede iken en yüksek mertebeye ulaşmaktadır.
ey nailî o turra ki çevgân-ı fitnedir
pâmâl iken rubûdesidir gûy-ı âfitâb
(ey nailî! o kıvrım kıvrım olan saç bir fitne çevgânıdır. ayaklar altında sürünürken bile güneş topunu yakalar.)
mananın çok büyük önem kazandığı sebk-i hindî şiirinde söz ikinci planda kalmıştır. şairler söz güzelliği için anlamdan feragat etmemişler; bunun aksine anlamı derinleştirmek için zaman zaman sözden feragat etmişlerdir.
hint tarzı şiirlerde dil; ince, nazik ve süslüdür. bu tarzda kelimeler özenle seçilmiş, aynı anlamı veren kelimelerin en ince ve zarif olanı tercih edilmiştir. nailî, şu beytinde ince ve süslü anlatımının güzel örneklerinden birini vermiştir:
tâ cilve-geh-i berk-ı belâ hırmenimüzdür
hâkister-i dûzah çemen-i gülşenimüzdür
(harman, bela şimşeğinin cilve ettiği yer olunca, cehennem külü bizim gül bahçemizin çimenliğidir.)
berk (şimşek), duzah (cehennem), gülşen (gül bahçesi) gibi kırmızı rengi hatırlatan kelimelerin bir arada kullanıldığı beyitte şair, çok büyük belalarla, sıkıntılarla, zorluklarla karşılaştığını, bunların yanında cehennemde karşılaşılacak azabın küçük ve ehemmiyetsiz olacağını anlatmak istemiş ve bunu da ince, zarif ve süslü bir dille ifade etmiştir.
hint üslubunda, nasıl ki hayaller genişleyip anlamlar derinleştikçe mevcut mazmunlar yetersiz kalmış ve yerine yeni mazmunlar bulmak gerekmişse, dilde de kelimelerde bir kifayetsizlik ortaya çıkmış ve yeni kelimeler arayıp bulmak lüzumu hasıl olmuştur.
bunun için de şairler ya o zamana kadar hiç kullanılmamış yeni kelimeler bulmuşlar ya da halkın günlük konuşmasında yer alıp şiirde kullanılmayan kelime ve deyimleri şiire sokmuşlardır.
yeni hayalleri dillendirmek için şairler zincirleme tamlamalar kullanmayı tercih etmişlerdir. özellikle farsça kelimelerle yapılan zincirleme tamlamalar çok kullanılmıştır.
devamını gör...
türk kadınıyla evlenmek
başlığın devamını; herkese nasip olamayacak güzellikte bir hayatın sırrına erişmek derim...*
niyetiniz iyiyse nasibiniz de iyi olur.
niyetiniz iyiyse nasibiniz de iyi olur.
devamını gör...
american horror story
en başarılı introya sahip dizilerden bir tanesi. bildiğiniz geriyor. zaten bu introyu hazırlayan kyle cooper, se7en'ın se7en olmasında büyük etkisi olan o introyu da hazırlayan adam. bunların dışında the walking dead'inkini de yapmış. aslında daha çok yapmış ama gözüme bunlar çarptı. adam yapıyor.
her sezonun kendine has bir hikayesi, bir tarzı oluyor. sezon isimlerini sırasıyla yazayım da tam olsun.
her sezonun kendine has bir hikayesi, bir tarzı oluyor. sezon isimlerini sırasıyla yazayım da tam olsun.
devamını gör...
aynı evde yaşıyormuş gibi entryler
arkadaşlar 2 saatliğine evi boşaltın yengeniz gelecek.
devamını gör...
üzgünken en çok tüketilen şey
dondurma ve gözyaşlarım.
devamını gör...
felsefenin bireye olan faydaları
felsefenin bireye katkıları
- akla, mantığa uygun düşünmeyi sağlar.
- düşünce ve davranışlarda tutarlı olmayı sağlar.
- eleştirmeyi, sorgulamayı öğretir.
- araştırıp, öğrenmeyi sağlar.
- saygılı ve hoşgörülü olur.
-kendine olan özgüveni ve saygısı artar.
-kendi düşüncelerini rahatlıkla ifade edebilir.
- özgün ve yaratıcı fikirlere karşı açık olur.
- bilim ve teknolojinin gelişmesinde etkindir.
- çevreye ve doğaya olan bilinci artar.
- dürüst, ahlaklı ve çalışkan bir birey olur.
- hayatını sorgular ve yaşamın amacını keşfeder.
- hayatı anlamlı yaşamak için sevgi, saygı, adalet, merhamet gibi duyguların önemini fark eder.
- olaylar ve kişiler arasındaki ilişkileri analiz etme ve açıklama becerisi kazanır.
- kendini sever, kendini tanır. başkaları için değil kendisi doğru bulduğu için böyle davranır.
bunun gibi birçok özelliklere ve donanımlara sahip olur. en önemlisi; kendisini, çevresini, hayatın amacını tanır ve keşfeder.
felsefe de, diğer alanlar gibi çok önemli bir yere sahiptir. insanın, sorgulamasını ve körü körüne bir şeylere bağlanmamasını sağlar. inandığı değerlerin önemini fark eder veya bunların faydasının olmadığını anlar. matematik gibi rasyonel alanların yanı sıra felsefe de bir milletin kendisini kalkındırması ve yüceltmesi için gerekli bir alandır.
- akla, mantığa uygun düşünmeyi sağlar.
- düşünce ve davranışlarda tutarlı olmayı sağlar.
- eleştirmeyi, sorgulamayı öğretir.
- araştırıp, öğrenmeyi sağlar.
- saygılı ve hoşgörülü olur.
-kendine olan özgüveni ve saygısı artar.
-kendi düşüncelerini rahatlıkla ifade edebilir.
- özgün ve yaratıcı fikirlere karşı açık olur.
- bilim ve teknolojinin gelişmesinde etkindir.
- çevreye ve doğaya olan bilinci artar.
- dürüst, ahlaklı ve çalışkan bir birey olur.
- hayatını sorgular ve yaşamın amacını keşfeder.
- hayatı anlamlı yaşamak için sevgi, saygı, adalet, merhamet gibi duyguların önemini fark eder.
- olaylar ve kişiler arasındaki ilişkileri analiz etme ve açıklama becerisi kazanır.
- kendini sever, kendini tanır. başkaları için değil kendisi doğru bulduğu için böyle davranır.
bunun gibi birçok özelliklere ve donanımlara sahip olur. en önemlisi; kendisini, çevresini, hayatın amacını tanır ve keşfeder.
felsefe de, diğer alanlar gibi çok önemli bir yere sahiptir. insanın, sorgulamasını ve körü körüne bir şeylere bağlanmamasını sağlar. inandığı değerlerin önemini fark eder veya bunların faydasının olmadığını anlar. matematik gibi rasyonel alanların yanı sıra felsefe de bir milletin kendisini kalkındırması ve yüceltmesi için gerekli bir alandır.
devamını gör...
kpss
lisans şeysi başvurusunun bugün son günü olan atanamayan ordusunun müsebbibi sınav.
devamını gör...
renkli mahlas
birkaç aylık sar oradan abicim.
devamını gör...
sözlüğe 90'lardan bir şarkı bırak
tulga.
devamını gör...
çikolatanın 50 yıl sonra tükenecek olması
kaynaksız ve tutarsız bir düşüncedir.
endüstriyel kapitalizm çarklarından biridir çikolata ve kakao. her zaman ve her yerde sürekli alnımıza alnımıza yapıştırılır. her kategori içerisine bunu sokarlar. ilk önce gıda olarak soktular. sonra alkollü içeceklerin yanına soktular. sonra kahvenin yanına sokturlar. onlar yetmedi erkek ve kadın vücutlarını kullanarak hayatımıza sokturlar. çikolata artık seks malzemesi haline geldi.
menstrüasyon dönemi denilince akla ilk gelen şey eskiden sıcak su torbası iken şimdilerde ünlü bir çikolata markası olarak karşımıza çıkıyor. keza depresyonun ilacı olarak kadınların sürekli güzellemeler yaptığını da görebiliriz. çikolatayı eritip fantezi olayına girenler de var tabii ki.
başlık trollük için açıldı mı bilemem ya da ben çok mu ciddi aldım bilmiyorum. fakat şu an olağanüstü rakamların döndüğü bu pazarın tükenme gibi bir durumu yok. sentetik olur yine de çikolata olur.
endüstriyel kapitalizm çarklarından biridir çikolata ve kakao. her zaman ve her yerde sürekli alnımıza alnımıza yapıştırılır. her kategori içerisine bunu sokarlar. ilk önce gıda olarak soktular. sonra alkollü içeceklerin yanına soktular. sonra kahvenin yanına sokturlar. onlar yetmedi erkek ve kadın vücutlarını kullanarak hayatımıza sokturlar. çikolata artık seks malzemesi haline geldi.
menstrüasyon dönemi denilince akla ilk gelen şey eskiden sıcak su torbası iken şimdilerde ünlü bir çikolata markası olarak karşımıza çıkıyor. keza depresyonun ilacı olarak kadınların sürekli güzellemeler yaptığını da görebiliriz. çikolatayı eritip fantezi olayına girenler de var tabii ki.
başlık trollük için açıldı mı bilemem ya da ben çok mu ciddi aldım bilmiyorum. fakat şu an olağanüstü rakamların döndüğü bu pazarın tükenme gibi bir durumu yok. sentetik olur yine de çikolata olur.
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
ben sevdim burayı aşık atışması, yoldaşı,
olmayanı villaya destek, dalarım saçı, başı,
şimdi geldim ve gidiyorum amma,
banane lan olamam ben aşı, maşı.
olmayanı villaya destek, dalarım saçı, başı,
şimdi geldim ve gidiyorum amma,
banane lan olamam ben aşı, maşı.
devamını gör...
21'inci yüzyılda istanbul'da gerçekleşecek büyük istanbul depremi
her geçen gün yaklaşan, inkar edilemez gerçek. umarım izmir depremi bir nebze olsun yöneticileri kendine getirir ve sürekli halının altına süpürülen bu istanbul yapılaşması problemi için bir şeyler yapar.
devamını gör...
eksi butonunun gelmesi ile yaşanabilecekler
sözlüğün sözlük olmaktan çıkmasıyla sonuçlanacak olaylar bütünü.
- siyasi görüşü nedeniyle zıt gidilen yazarların, alakasız konulardaki yazdıklarına, yazarına gıcık olduğundan eksi vermeler,
- eksi karma kasmak uğruna sabah akşam saçmalamalar, eksi alacağını bildiği yorumları yazmalar, başlıkları açmalar ve zaman zaman aynı başlığı özellikle hortlatmalar,
- uzun yazı yazanları, yazının içeriği çok iyi olsa bile eksilemeler
vesaire...
ne sanıyorsunuz ki? bu seçeneği herkesin amaca uygun kullanacağını mı? getirmeyin şu seçeneği, kaçırmayın şuranın huzurunu diyoruz ama yok... bugün sayılı trollerden, olmadık başlıklardan şikayetçi olanlar, eksi geldiğinde daha beter şikayetçi olacak, emin olun.
ha bu arada, sırf "bu tanıma kimse eksi vermemiş. ben vereyim bari" diye "nazar değmesin" diye eksileyeni bile duydum. yerinizde olsam bu seçeneği bir kez daha ama bu kez çok iyi düşünürdüm.
not: bana kalsa artıyı da kaldırırım.
- siyasi görüşü nedeniyle zıt gidilen yazarların, alakasız konulardaki yazdıklarına, yazarına gıcık olduğundan eksi vermeler,
- eksi karma kasmak uğruna sabah akşam saçmalamalar, eksi alacağını bildiği yorumları yazmalar, başlıkları açmalar ve zaman zaman aynı başlığı özellikle hortlatmalar,
- uzun yazı yazanları, yazının içeriği çok iyi olsa bile eksilemeler
vesaire...
ne sanıyorsunuz ki? bu seçeneği herkesin amaca uygun kullanacağını mı? getirmeyin şu seçeneği, kaçırmayın şuranın huzurunu diyoruz ama yok... bugün sayılı trollerden, olmadık başlıklardan şikayetçi olanlar, eksi geldiğinde daha beter şikayetçi olacak, emin olun.
ha bu arada, sırf "bu tanıma kimse eksi vermemiş. ben vereyim bari" diye "nazar değmesin" diye eksileyeni bile duydum. yerinizde olsam bu seçeneği bir kez daha ama bu kez çok iyi düşünürdüm.
not: bana kalsa artıyı da kaldırırım.
devamını gör...
yeni bir anayasayı tartışma vakti geldi
yeni anayasa geçirme formülü:
1-toplumun genelinde rahatsızlık uyandıran maddelerinde değiştirilmesini taahhüt et,
2-toplumun genelinde umut uyandırmanın önündeki maddeleri kaldır, zıttı maddeler ekle,
3-anayasa değişikliğinde olmayan ancak yök gibi çoğu insanın rahatsızlık duyduğu "cunta kurumlarının" kaldırılacağını vaat et,
4-kendi istediğin maddeleri ve çıkarına maddeleri ekle,
sonuç: yetmez ama evet! ve popüler desteklemeler ile anayasayı geçir.
senaryosunun uygulanacağını düşündüren sözdür. bunlar hep yapıldı!
1-toplumun genelinde rahatsızlık uyandıran maddelerinde değiştirilmesini taahhüt et,
2-toplumun genelinde umut uyandırmanın önündeki maddeleri kaldır, zıttı maddeler ekle,
3-anayasa değişikliğinde olmayan ancak yök gibi çoğu insanın rahatsızlık duyduğu "cunta kurumlarının" kaldırılacağını vaat et,
4-kendi istediğin maddeleri ve çıkarına maddeleri ekle,
sonuç: yetmez ama evet! ve popüler desteklemeler ile anayasayı geçir.
senaryosunun uygulanacağını düşündüren sözdür. bunlar hep yapıldı!
devamını gör...
adını hatırlayamadığımız filmler
konuyla ilgili ablamla hep yaşadığım bir diyaloğu paylaşayım o zaman.*
a=ablam
z=zümrüt
a: zümrüt bir tane film var.
z: olabilir, çok normal.
a:çok güzel ama.
z: yani?
a: izleyelim mi?
z: olur, aç izleyelim. zaman geçmiyor zaten.
a: aa ama şey.. filmin adını hatırlamıyorum.
uzun bir sessizlikten sonra;
z: ciddi olamazsın..
ve sonrasında 2 saatlik filmi 3 saat boyunca arama süreci geliyor.
kamu spotu: lütfen beğendiğiniz filmlerin ismini unutmayınız.*
a=ablam
z=zümrüt
a: zümrüt bir tane film var.
z: olabilir, çok normal.
a:çok güzel ama.
z: yani?
a: izleyelim mi?
z: olur, aç izleyelim. zaman geçmiyor zaten.
a: aa ama şey.. filmin adını hatırlamıyorum.
uzun bir sessizlikten sonra;
z: ciddi olamazsın..
ve sonrasında 2 saatlik filmi 3 saat boyunca arama süreci geliyor.
kamu spotu: lütfen beğendiğiniz filmlerin ismini unutmayınız.*
devamını gör...
normal sözlük'ün en muhteşem yazarı
kime göre, neye göre muhteşem? ben her çiçekten bal alan arı gibiyim... *
devamını gör...
evlilik
illegal gecirilen zamani, devlet eliyle legal hale getirme yontemi.
devamını gör...


