geceye bir söz bırak
nerede olduğunu bilmek, kurtulmanın ilk yoludur.
devamını gör...
foto isteme manyaklığı
antipatik kişilerdir.
daha doğru düzgün muhabbet etmeden fotoğraf isteme cesareti gösterebilir ve bu cesaretini de gösterdiği için kendisini piksel piksel yakınlaştırıp dövmek gerekir.
"fotoğraf atsana, boydan atsana, atsana " cümlesiyle adeta sinirlerinizi bozabilir bu zat-ı boy'cular.
insanların bu fotoğraf isteme olayında genel olarak anlamadığı şey, fotoğraf atmak isteyen insan siz fotoğraf atsana diye isteyip darlamadan da atar.
canı fotoğraf atmak isterse de atar,atar yani malum zat'a anlatır gibi anlatılmalı belki ama atarr yani ataarr !!.
bu kadar sert tepki veren yazarınızın da en sinir olduğu harekettir.
sosyal medyasini resim atölyesine çevirip, profili 350 fotografla donatılmış sosyal medya kullanicisindan da,"hala fotoğraf ister hem de boydan. sanki sırf bunun için kodlanmış insan evlatları.
(bkz: sorgusuz sualsiz engellenmesi gereken insancıklar)
daha doğru düzgün muhabbet etmeden fotoğraf isteme cesareti gösterebilir ve bu cesaretini de gösterdiği için kendisini piksel piksel yakınlaştırıp dövmek gerekir.
"fotoğraf atsana, boydan atsana, atsana " cümlesiyle adeta sinirlerinizi bozabilir bu zat-ı boy'cular.
insanların bu fotoğraf isteme olayında genel olarak anlamadığı şey, fotoğraf atmak isteyen insan siz fotoğraf atsana diye isteyip darlamadan da atar.
canı fotoğraf atmak isterse de atar,atar yani malum zat'a anlatır gibi anlatılmalı belki ama atarr yani ataarr !!.
bu kadar sert tepki veren yazarınızın da en sinir olduğu harekettir.
sosyal medyasini resim atölyesine çevirip, profili 350 fotografla donatılmış sosyal medya kullanicisindan da,"hala fotoğraf ister hem de boydan. sanki sırf bunun için kodlanmış insan evlatları.
(bkz: sorgusuz sualsiz engellenmesi gereken insancıklar)
devamını gör...
ceyda düvenci'nin kızının regl olmasını sosyal medyadan duyurması
biraz önce bi instagram sayfasında gördüğüm yorumu buraya bırakıyorum.
"doğru mu değil mi yorumundan ziyade, kızının özel durumu sebebiyle hassasiyetinden dolayı bir duygu patlaması olarak gördüm. yaşıtlarıyla eşit şekilde hayati yaşayamadığı için büyüdüğünü görmek, genç kızlığa adım olarak görüp düşünmeden o anki his ve sevinci ile bu durumu paylaşmış olabilir. "
yazan arkadaşa katılıyorum. kızının serebral palsi hastalığı nedeniyle yaşıtlarından farklı bir gelişim gösteren çocuk. kendi yaşıtlarına yaklaştığını, büyüdüğünü paylaşması bence bir annenin verdiği mücadeledir. çünkü kızı melisanin rahatsızlığı çok küçük yaşlarda ortaya çıkmış ve ceyda hanım çok ilgilenmiş, ayni hastalığı yaşayan çocuklara destek olmuştu. bence olumsuz ve eleştirici yorum yapmadan önce bunu gözeterek yorum yapmak en iyisi. bırakın insanlar sevinçlerini paylaşsın ve yaşasın.
sosyal medya üzerinden çocuğunun afedersiniz, kakasını atan anneler varken bu bir hiçtir benim gözümde.
"doğru mu değil mi yorumundan ziyade, kızının özel durumu sebebiyle hassasiyetinden dolayı bir duygu patlaması olarak gördüm. yaşıtlarıyla eşit şekilde hayati yaşayamadığı için büyüdüğünü görmek, genç kızlığa adım olarak görüp düşünmeden o anki his ve sevinci ile bu durumu paylaşmış olabilir. "
yazan arkadaşa katılıyorum. kızının serebral palsi hastalığı nedeniyle yaşıtlarından farklı bir gelişim gösteren çocuk. kendi yaşıtlarına yaklaştığını, büyüdüğünü paylaşması bence bir annenin verdiği mücadeledir. çünkü kızı melisanin rahatsızlığı çok küçük yaşlarda ortaya çıkmış ve ceyda hanım çok ilgilenmiş, ayni hastalığı yaşayan çocuklara destek olmuştu. bence olumsuz ve eleştirici yorum yapmadan önce bunu gözeterek yorum yapmak en iyisi. bırakın insanlar sevinçlerini paylaşsın ve yaşasın.
sosyal medya üzerinden çocuğunun afedersiniz, kakasını atan anneler varken bu bir hiçtir benim gözümde.
devamını gör...
mutfakta sinir eden durumlar
tezgahın seks yapmaya uygun olmaması.
devamını gör...
triskaidekafobi
isa'nın çarmıha gerilmesinden önceki son yemekte 13 kişi bulunmaktaydı. bunlardan biri isa ve diğeri ise 12 havariydi. daha sonraları özellikle hristiyanlıkta 13 sayısının geçtiği her şey lanetli ve korkunç olarak bilindi. 13 sayısı korkusuna literatürde triskaidekafobi adını vermişlerdir.
devamını gör...
an itibarıyla işsiz kalmam
üzgünüm dost. keşke elimizden bir şey gelse.
devamını gör...
kafası olmayan tavuk mike
mucize mike olarak da bilinen genç bir horoz idi.
tabi kafasız yaşamanın getirdiği tehlikelerden kaçamadı ve kafası kesildikten 18 ay sonra öldü.
gerek sözlük temasını anımsatması gerekse ilginç hikayesi, bu kadarla geçiştirmeme engel oluyor.
bir gün çiftçi olsen'in kayınvalidesi yemek için ziyarete gelir. bu yüzden de bir tavuk kesmek ister.
kayınvalidesi kızarmış tavuk boynunu sevdiği için keserken boynunu ziyan etmemeye çalışır.
baltasını vurduğunda azıcık ıskalar ve mike ölmez. hatta dediğine göre bunun farkına bile varmaz.
kafasız bir biçimde yeri gagalamaya, normal davranışlarını yapmaya devam eder.
olsen bu duruma şaşırır ve mike'ı kendi haline bırakır.
ertesi sabah uyanıp ahıra gittiğinde, kafasını kanatlarının altına sokmaya çalışarak uyumuş bir şekilde bulur.
hala sağdır.

olsen tavuktan ümidini kesmez ve nasıl besleyeceğini bulur.
açıkta kalan yemek borusundan şırınga yardımıyla besin ve su ihtiyacını karşılar.
mike tüm bunlardan neredeyse hiç etkilendiği için,
olsen ile yollara çıkıp tanınmaya ve bundan para kazanmaya başlar.
ilanlarda intaka başvurarak mike'ı dile bile getirirler:
çiftçinin, "bugün öğle yemeği için bu tavuğu yiyeceğiz" dediğini duydum.
"hiçbir şey olamayacak, kendimi pişirilirken göremiyorum", diye düşündüm.
ama o baltasını alıp kafamı kopardı. sonra da ölmem için beni yere attı.
yerde bir süre yattım. sonra kalkıp, uzaklaştım!
karısına, "bugün hayatımdaki en garip şey yaşandı" dedi ve devam etti,
"onu tavaya atamam ölmekten o kadar nefret ediyor ki bir sebebi olmalı,
bu kadar çok yaşamayı sevdiğine göre ona her şansı tanımalıyız."
yemek borumdan mısır verdiler, içecek verdiler ve beni sıcak tuttular.
olabildiğince iyi ve mutluyum.
milletin görmesi için etrafta duruyorum.
kafam olmamasına rağmen ölmemden daha iyidir!
çeşitli dergilere, şovlara dahil olur ve o kadar yoğundur ki, kendi menajeri bile vardır artık.
1945 civarında aylık 4-5 bin dolara kadar kazanıyordu ki günümüz için 50 bin dolar demek, iyi para. *
bu kazanç, birçok insanın tavuklarını kesip böyle bir tavuğa sahip olma denemelerine neden olur ama hiç biri başarılı olamaz.
bu sırada mike 1 kg'dan 3.5 kg'a kadar çıkmıştır.
ama mike bunca şöhret ve para içindeyken,
bir hotel odasında kafasız olmanın bedelini ödemek üzere olduğunu bilmiyordur.
olsen ile odasında takılırken, mike'ın yediği mısır parçaları boğulmasına neden oldu.
olsen, soluk borusunu temizlemek için kullandığı şırıngayı yanına almayı unuttuğu için,
mike boğularak öldü.
günümüzde de halen anılıyor ve adına festival düzenleniyor.

www.miketheheadlesschicken....
sitesinden daha detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz.
tabi kafasız yaşamanın getirdiği tehlikelerden kaçamadı ve kafası kesildikten 18 ay sonra öldü.
gerek sözlük temasını anımsatması gerekse ilginç hikayesi, bu kadarla geçiştirmeme engel oluyor.
bir gün çiftçi olsen'in kayınvalidesi yemek için ziyarete gelir. bu yüzden de bir tavuk kesmek ister.
kayınvalidesi kızarmış tavuk boynunu sevdiği için keserken boynunu ziyan etmemeye çalışır.
baltasını vurduğunda azıcık ıskalar ve mike ölmez. hatta dediğine göre bunun farkına bile varmaz.
kafasız bir biçimde yeri gagalamaya, normal davranışlarını yapmaya devam eder.
olsen bu duruma şaşırır ve mike'ı kendi haline bırakır.
ertesi sabah uyanıp ahıra gittiğinde, kafasını kanatlarının altına sokmaya çalışarak uyumuş bir şekilde bulur.
hala sağdır.

olsen tavuktan ümidini kesmez ve nasıl besleyeceğini bulur.
açıkta kalan yemek borusundan şırınga yardımıyla besin ve su ihtiyacını karşılar.
mike tüm bunlardan neredeyse hiç etkilendiği için,
olsen ile yollara çıkıp tanınmaya ve bundan para kazanmaya başlar.
ilanlarda intaka başvurarak mike'ı dile bile getirirler:
çiftçinin, "bugün öğle yemeği için bu tavuğu yiyeceğiz" dediğini duydum.
"hiçbir şey olamayacak, kendimi pişirilirken göremiyorum", diye düşündüm.
ama o baltasını alıp kafamı kopardı. sonra da ölmem için beni yere attı.
yerde bir süre yattım. sonra kalkıp, uzaklaştım!
karısına, "bugün hayatımdaki en garip şey yaşandı" dedi ve devam etti,
"onu tavaya atamam ölmekten o kadar nefret ediyor ki bir sebebi olmalı,
bu kadar çok yaşamayı sevdiğine göre ona her şansı tanımalıyız."
yemek borumdan mısır verdiler, içecek verdiler ve beni sıcak tuttular.
olabildiğince iyi ve mutluyum.
milletin görmesi için etrafta duruyorum.
kafam olmamasına rağmen ölmemden daha iyidir!
çeşitli dergilere, şovlara dahil olur ve o kadar yoğundur ki, kendi menajeri bile vardır artık.
1945 civarında aylık 4-5 bin dolara kadar kazanıyordu ki günümüz için 50 bin dolar demek, iyi para. *
bu kazanç, birçok insanın tavuklarını kesip böyle bir tavuğa sahip olma denemelerine neden olur ama hiç biri başarılı olamaz.
bu sırada mike 1 kg'dan 3.5 kg'a kadar çıkmıştır.
ama mike bunca şöhret ve para içindeyken,
bir hotel odasında kafasız olmanın bedelini ödemek üzere olduğunu bilmiyordur.
olsen ile odasında takılırken, mike'ın yediği mısır parçaları boğulmasına neden oldu.
olsen, soluk borusunu temizlemek için kullandığı şırıngayı yanına almayı unuttuğu için,
mike boğularak öldü.
günümüzde de halen anılıyor ve adına festival düzenleniyor.

www.miketheheadlesschicken....
sitesinden daha detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz.
devamını gör...
bizim rütbesiz yazara verecek kızımız yok diyen adam
"ne dersiniz beyim diliniz ne söyler? ama biz.. ama.. yapmayın etmeyin." diyerek tepki gösterdiğim kayınpeder adayıdır.
(bkz: kaç para ulen bir rütbe)
(bkz: benim oğlumun neden rütbesi yok diye içen baba)
(bkz: kaç para ulen bir rütbe)
(bkz: benim oğlumun neden rütbesi yok diye içen baba)
devamını gör...
doom eternal
şaheser seviyesinde bir oyun. unutulmaz oyunlar arasında kendine muhakkak sağlam bir yer bulacaktır.
müzikleri de efsanedir.
müzikleri de efsanedir.
devamını gör...
22 nisan 2021 sokağa çıkma kısıtlamalarına uyulmaması
"imam *surursa, cemaat mıçar" demişler.
lebaleb kongreler ve cenazelerden sonra kim takar yasakları? sırayla hepimiz öleceğiz.
dünyada bitse bizde bitmez bu meret...
lebaleb kongreler ve cenazelerden sonra kim takar yasakları? sırayla hepimiz öleceğiz.
dünyada bitse bizde bitmez bu meret...
devamını gör...
ruj süren erkek
babamdır. ben küçükken, dudak kremlerinin çok yaygın olmadığı zamanlarda kışın dudakları çok kuruyup çatladığında evde annemin rujlarından sürerdi. kırmızı kırmızı dudağını görünce çok gülmüştüm, o da bir sonraki sefer ne renk süreyim diye bana sormuştu.
devamını gör...
insan ile zombi arasındaki fark
zombie insanin etini yer, insan da adamin ömrünü yer. en belirgin fark bence bu...
devamını gör...
irlanda
delikanlı kelt halkının ülkesidir ama zamanında vikingler, normanlar ve britanya imparatorluğu'nun işgaline uğradılar.
eski kavimlerin, işgal ettikleri yerlerde kadınlara nasıl davrandıkları tahmin edildiğinden pek saf ırk olduklarını sanmıyorum.
eski kavimlerin, işgal ettikleri yerlerde kadınlara nasıl davrandıkları tahmin edildiğinden pek saf ırk olduklarını sanmıyorum.
devamını gör...
başımıza icat çıkarma denilen çocuk (yazar)
yıl 2012, internet kafeden uludağ sözlük'e yazıyorum. yaldır yaldır yazarken bir gün, yanımda oyun oynayan bir liseli "abi sözlükte mi yazıyorsun?" dedi. evet dedim. nasıl yazılıyor gösterdikten sonra babası geldi aldı kafeden.
yıl 2021, kafa sözlük. abi dedi biri "hatırladın mı beni?" yoo dedim. "ben internet kafede sana sözlük yazarlığını sormuştum" ooo dedim. işte bu yazar o gün internet kafedeki liseli.
yıl 2021, kafa sözlük. abi dedi biri "hatırladın mı beni?" yoo dedim. "ben internet kafede sana sözlük yazarlığını sormuştum" ooo dedim. işte bu yazar o gün internet kafedeki liseli.
devamını gör...
yaşar kemal
belki bir yerlerde,bir köşelerde
kuş alıp salıverecek kadar
yüreği yufka birkaç insan kalmıştır.
kim bilir, belki.*
kuş alıp salıverecek kadar
yüreği yufka birkaç insan kalmıştır.
kim bilir, belki.*
devamını gör...
yaşlıların sanıldığı kadar masum olmaması
70 yaşında camiden çıkmış dedelerin baştan ayağa sapık gözlerle süzüp "maşallah yavrum" dedikten sonra babacan babacan gülmelerini, kucaklarına oturttukları küçücük çocukların orasını burasını sıkıştırmalarını, toplu taşımada yanıma oturup eliyle koluyla bacağıyla temas etmeye çalışmalarını gördükten sonra %100 katıldığım başlıktır.
devamını gör...
cezerye
her yiyeceği yerinde yeme taraftarı biri olarak evde de alternatiflerinin üretilebileceğini düşünmüşümdür hep. bunda biraz da hayat felsefesi haline getirdiğim “yıkıcı olma, yapıcı ol ya da en karanlık noktalar için de biçilmiş bir aydınlık olduğu” düşüncesi vardır. konu buraya nasıl geldi bilmiyorum ama canımız çektiğinde evde de yapabileceğimiz bir tarif bırakacağım buraya. mersinli arkadaşlarımıza ayıp olmasın diye adını da “yalancı cezerye” koyacağım. * *
yaptığımda tadına bakan insanlar “ımmmmm dur bi tane daha yiyeyim” der. bir tane bir tane derken hepsi bitmiştir. hatta arkadaşlarla toplaşacaksak * illa canınızın istediği bir şey var mı diye sorduğumda çok sevdiğim arkadaşım “leylimley cezerye yapar mısın?” der. benim için büyük zevktir tabii ki.
neyse bu kadar ön tanımlama, methetmeden sonra gelelim cezeryemizin yapımına.
malzemeler
* 2 paket pötibör bisküvi
* 1 kilo havuç
* 1 su bardağı şeker
* yarım bardak su
* 1 paket vanilya
* 25 gr. tereyağı
* göz kararı kakao. (2 - 3 kaşık koyuyorum sanırım)
* portakal kabuğu rendesi. ( cezeryenin tadını arşı alâya çıkaran detaydır.)
* ceviz, fındık
* hindistan cevizi
yapılışı:
öncelikle havuçlarımızı bir güzel yıkayalım. sebze soyacağı yardımıyla havuçları kabuklarından arındıralım. takıntılı ruh halim her defasında “soyduktan sonra bir kez daha yoka leylimley” der. ben de hiç üzmem yıkarım. soyma, yakana aşamasından sonra sırada bileklere kuvvet rendeleme aşamasına gelelim. rendenin iri tarafını kullanmamızda bir sakınca yoktur.
rendeleme aşaması bitince havuçları ya bir tencereye ya da bir tavaya alalım. (tencereye almanızda yarar var, havuçlar sünene kadar karıştırması biraz zor oluyor. )
havuçların üzerine şekeri ve suyu ekleyelim. harı normal bir ateş üzerinde havuçlar yumuşayana, özündeki suyunu salıp tekrar çekene kadar ara ara karıştırarak pişirelim.
havuçlar pişerken bir yandan bisküvileri rondodan geçirelim. bisküvileri derin bir kaba alalım. vanilyayı, kakaoyu, portakal kabuğu rendesini, tereyağı da bisküvilerin olduğu kaba alalım.
.annemle cevizli bir şey yaparken annem hep “leylimley dişe gelsin, çok ince olmasın” der. bu öğretiyi de düşün dünyama kattığı için cevizleri bıçakla doğrayalım. iri iri olsun. göze, dişe, mideye hitap etsin. *
havuçlar pişince havuçların ilk sıcağı çıkınca havuçları diğer tüm malzemelerin olduğu kaba aktaralım. bundan sonrası bilek gücü. iyice yoğuralım. birazcık elimiz yanacak. ona da güzel cezeryeler aşkına dayanalım.
malzemeler birbiriyle özdeşleştikten sonra cevizden küçük fındıktan büyük yuvarlaklar yapalım ve hindistan cevizine bulayalım.
cezeryeler dinlendikten sonra bir taneyle başlayıp sayamayacağımız kadar çok olacak sayıda yiyelim. deneyeceklere afiyet olsun. bir ara görselle destekleyeceğim. canı çekene sözüm olsun. *
not: telefondan yazdığım için yazım kontrollerini net yapamıyorum. sıkıntılı gördüğüm yerleri düzelteceğim.
yaptığımda tadına bakan insanlar “ımmmmm dur bi tane daha yiyeyim” der. bir tane bir tane derken hepsi bitmiştir. hatta arkadaşlarla toplaşacaksak * illa canınızın istediği bir şey var mı diye sorduğumda çok sevdiğim arkadaşım “leylimley cezerye yapar mısın?” der. benim için büyük zevktir tabii ki.
neyse bu kadar ön tanımlama, methetmeden sonra gelelim cezeryemizin yapımına.
malzemeler
* 2 paket pötibör bisküvi
* 1 kilo havuç
* 1 su bardağı şeker
* yarım bardak su
* 1 paket vanilya
* 25 gr. tereyağı
* göz kararı kakao. (2 - 3 kaşık koyuyorum sanırım)
* portakal kabuğu rendesi. ( cezeryenin tadını arşı alâya çıkaran detaydır.)
* ceviz, fındık
* hindistan cevizi
yapılışı:
öncelikle havuçlarımızı bir güzel yıkayalım. sebze soyacağı yardımıyla havuçları kabuklarından arındıralım. takıntılı ruh halim her defasında “soyduktan sonra bir kez daha yoka leylimley” der. ben de hiç üzmem yıkarım. soyma, yakana aşamasından sonra sırada bileklere kuvvet rendeleme aşamasına gelelim. rendenin iri tarafını kullanmamızda bir sakınca yoktur.
rendeleme aşaması bitince havuçları ya bir tencereye ya da bir tavaya alalım. (tencereye almanızda yarar var, havuçlar sünene kadar karıştırması biraz zor oluyor. )
havuçların üzerine şekeri ve suyu ekleyelim. harı normal bir ateş üzerinde havuçlar yumuşayana, özündeki suyunu salıp tekrar çekene kadar ara ara karıştırarak pişirelim.
havuçlar pişerken bir yandan bisküvileri rondodan geçirelim. bisküvileri derin bir kaba alalım. vanilyayı, kakaoyu, portakal kabuğu rendesini, tereyağı da bisküvilerin olduğu kaba alalım.
.annemle cevizli bir şey yaparken annem hep “leylimley dişe gelsin, çok ince olmasın” der. bu öğretiyi de düşün dünyama kattığı için cevizleri bıçakla doğrayalım. iri iri olsun. göze, dişe, mideye hitap etsin. *
havuçlar pişince havuçların ilk sıcağı çıkınca havuçları diğer tüm malzemelerin olduğu kaba aktaralım. bundan sonrası bilek gücü. iyice yoğuralım. birazcık elimiz yanacak. ona da güzel cezeryeler aşkına dayanalım.
malzemeler birbiriyle özdeşleştikten sonra cevizden küçük fındıktan büyük yuvarlaklar yapalım ve hindistan cevizine bulayalım.
cezeryeler dinlendikten sonra bir taneyle başlayıp sayamayacağımız kadar çok olacak sayıda yiyelim. deneyeceklere afiyet olsun. bir ara görselle destekleyeceğim. canı çekene sözüm olsun. *
not: telefondan yazdığım için yazım kontrollerini net yapamıyorum. sıkıntılı gördüğüm yerleri düzelteceğim.
devamını gör...
kadın filozof olmaması
düşündüklerimizi kendimize saklıyoruz. filozof olacak yaşta gelin, anne, eş falan oluyoruz. ne bileyim işte çocuk bak, yemek yap, ev temizle vsvs daha cazip. kim bunları bırakıp filozof olmak ister ki? püfff.
devamını gör...
atm'den parayı alıp sayan insan
"ya biri ben sayarken elimden alıp kaçarsa?" paranoyasıyla hiç olamadığım insan türüdür. onun yerine hızlıca alıp cüzdanım koyduktan sonra yol boyunca "ya eksik verdiyse, keşke saysaydım" diye düşüne düşüne kendimi yemek her zaman tercih ettiğim diğer saçma opsiyondur.
devamını gör...
