ilk kez deniz görüldüğünde hissedilenler
huzurdur.
devamını gör...
sözlüğün en sevilen yazarı
mastor*.en diye kavram yoktur. her yazarın yeri ayrıdır. gökkuşağına sormuşlar hangi rengi daha çok seversin. *heh işte aynen oyle. apayrılar.iyi ki varlar.
devamını gör...
dolmabahçe sarayı
bu sarayla ilgili tarihi bilgiyi internette bulabilirsiniz. benim size önerilerim;
1- yaz aylarinda klima kullanılmadığı ve pencereler eserlere zarar vermemek için acilmadigindan çok çok çok sıcak oluyor.
2-bilet alırken mutlaka hem harem hem selamlık bölümüne bilet alın ve tamamıni gezin çünkü iki bölüm kadınlarin duygulu ve estetik yönü ile devletin ihtişamlı ve güçlü yapısını ayrı ayrı çok iyi yansıtıyor.
3- bahçeyi dikkatle incelediğinizde farklı iklim çeşitlerine uygun pek çok bitki göreceksiniz. özellikle arka bahçede dinlenmeyi ve havuzlardaki nilüfer çiçeklerini izlemeyi ihmal etmeyin
4- atatürk'ün vefat ettiği odada kapının yanında asılı olan tablodaki eser önemli. atatürk ölmeden önce son günlerinde sık sık bu resmi izleyip yakınlarına selanik'te büyüdüğü evin yanındaki ormana çok benzediğini ve oraya gitmek istediğini söylüyormuş. gerçekten resim bu bilgi ile incelendiğinde ölümün hüznünü veriyor.
5- harem bölümünde pek çok ayrıntıda manzara resimleri sosyal hayata karışması mümkün olmayan ve sık sık dışarı çıkamayan harem sakinleri içinmis.
bu arada görevliler oldukça nazik ve görevlerinin bilincinde. hediyelik eşya dükkanı orjinal ve kaliteli ürünleri olan bir miktar pahalı ama turistler için güvenilir bir dükkan.
ihtişam ve zerafetin ama aynı zamanda batı sanatından etkilenmenin güçlü bir örneği olan saray istanbul'da gezmeden donulmemesi gereken bir mekan.
1- yaz aylarinda klima kullanılmadığı ve pencereler eserlere zarar vermemek için acilmadigindan çok çok çok sıcak oluyor.
2-bilet alırken mutlaka hem harem hem selamlık bölümüne bilet alın ve tamamıni gezin çünkü iki bölüm kadınlarin duygulu ve estetik yönü ile devletin ihtişamlı ve güçlü yapısını ayrı ayrı çok iyi yansıtıyor.
3- bahçeyi dikkatle incelediğinizde farklı iklim çeşitlerine uygun pek çok bitki göreceksiniz. özellikle arka bahçede dinlenmeyi ve havuzlardaki nilüfer çiçeklerini izlemeyi ihmal etmeyin
4- atatürk'ün vefat ettiği odada kapının yanında asılı olan tablodaki eser önemli. atatürk ölmeden önce son günlerinde sık sık bu resmi izleyip yakınlarına selanik'te büyüdüğü evin yanındaki ormana çok benzediğini ve oraya gitmek istediğini söylüyormuş. gerçekten resim bu bilgi ile incelendiğinde ölümün hüznünü veriyor.
5- harem bölümünde pek çok ayrıntıda manzara resimleri sosyal hayata karışması mümkün olmayan ve sık sık dışarı çıkamayan harem sakinleri içinmis.
bu arada görevliler oldukça nazik ve görevlerinin bilincinde. hediyelik eşya dükkanı orjinal ve kaliteli ürünleri olan bir miktar pahalı ama turistler için güvenilir bir dükkan.
ihtişam ve zerafetin ama aynı zamanda batı sanatından etkilenmenin güçlü bir örneği olan saray istanbul'da gezmeden donulmemesi gereken bir mekan.
devamını gör...
leyla ile mecnun
leylâ ile mecnun, bir arap efsanesine dayanan klasik bir aşk hikâyesidir. fuzuli tarafından 1535 yılında kaleme alınan bu efsane, dünyevi aşkı bir basamak olarak kullanıp onun üstünden maddeden ayrılıp tamamen ruha ait olan ilahi aşkı anlatan hikayeye dönüşmüştür. hikaye şöyledir:
leyla ve mecnun hikâyesi ile ilgili farklı rivayetler vardır. genel olarak bilinen ise; leyla ile kays birbirine aşık olurlar, fakat leyla'yı kays'la değil başka bir adamla evlendirirler. bunu duyan kays, kimsesiz diyarlara / çöllere yaşamak için göç eder. aşkı o kadar derindir ki çevresindeki kimseyi duymaz olur, kendi sessizliğine gömülür. insanlar ona aşkı yüzünden kendini yitirmiş manasına gelen mecnun ismini verir. bir gün kendisine, yani mecnun’a sorulur:
- “sen kimsin?”
- “leylâ!” der.
yine sorulur:
- “nereden geldin?”
-“leylâ’dan…” der.
yine sorulur:
- “nereye gidiyorsun?”
- “leylâ’ya…” der.
bir gün leylâ çölde onu bulur ama mecnun onu tanımaz ve “leylâ benim içimdedir, sen kimsin?” der. leylâ, mecnun’un ulaştığı mertebeyi anlar ve evine geri döner ve üzerinden fazla zaman geçmeden hayata gözlerini yumar.
mecnun, bunu haber alınca gelip onun mezarına uzanır ve canından can gitmiş gibi hıçkıra hıçkıra ağlar. yaradan’a feryat figan dualar ederek canını almasını, kendisini leylâ’sına kavuşturmasını ister. duası kabul olur, göklerin gürlemesiyle birlikte leylâ’sına kavuşur.
--mutlu son--
leyla ve mecnun hikâyesi ile ilgili farklı rivayetler vardır. genel olarak bilinen ise; leyla ile kays birbirine aşık olurlar, fakat leyla'yı kays'la değil başka bir adamla evlendirirler. bunu duyan kays, kimsesiz diyarlara / çöllere yaşamak için göç eder. aşkı o kadar derindir ki çevresindeki kimseyi duymaz olur, kendi sessizliğine gömülür. insanlar ona aşkı yüzünden kendini yitirmiş manasına gelen mecnun ismini verir. bir gün kendisine, yani mecnun’a sorulur:
- “sen kimsin?”
- “leylâ!” der.
yine sorulur:
- “nereden geldin?”
-“leylâ’dan…” der.
yine sorulur:
- “nereye gidiyorsun?”
- “leylâ’ya…” der.
bir gün leylâ çölde onu bulur ama mecnun onu tanımaz ve “leylâ benim içimdedir, sen kimsin?” der. leylâ, mecnun’un ulaştığı mertebeyi anlar ve evine geri döner ve üzerinden fazla zaman geçmeden hayata gözlerini yumar.
mecnun, bunu haber alınca gelip onun mezarına uzanır ve canından can gitmiş gibi hıçkıra hıçkıra ağlar. yaradan’a feryat figan dualar ederek canını almasını, kendisini leylâ’sına kavuşturmasını ister. duası kabul olur, göklerin gürlemesiyle birlikte leylâ’sına kavuşur.
--mutlu son--
devamını gör...
normal sözlük'e veda
sevgili yazar arkadaşlarım sanırım artık kafa sözlük'e veda vaktim geldi.
bugüne kadar sözlükte çok güzel kafalar tanıdım. çok eğlenceli ve samimi muhabbetler ettiğim yazar arkadaşlarım oldu, sağolsunlar. kimse ile bir problem yaşamadım fakat egolarından arınamamış, yaşının insanı gibi davranmayan şımarık insanlar olduğunu farkettim. tanımlarımı silip gidecek yürek var mı yahuuu bende*. ben veda diyeyim, siz nick altıma ''benim ne kadar mükemmel bir insan olduğumla ilgili'' tanım girin, beni çok özlediğinizi yazın. bir kaç saat uyumaya gideceğim fakat rüyamda, benimle ilgili yazdığınız tanımlarınızı okuyabileceğime emin olabilirsiniz.
kendinize dikkat edin, sevgiyle kalın.
bugüne kadar sözlükte çok güzel kafalar tanıdım. çok eğlenceli ve samimi muhabbetler ettiğim yazar arkadaşlarım oldu, sağolsunlar. kimse ile bir problem yaşamadım fakat egolarından arınamamış, yaşının insanı gibi davranmayan şımarık insanlar olduğunu farkettim. tanımlarımı silip gidecek yürek var mı yahuuu bende*. ben veda diyeyim, siz nick altıma ''benim ne kadar mükemmel bir insan olduğumla ilgili'' tanım girin, beni çok özlediğinizi yazın. bir kaç saat uyumaya gideceğim fakat rüyamda, benimle ilgili yazdığınız tanımlarınızı okuyabileceğime emin olabilirsiniz.
kendinize dikkat edin, sevgiyle kalın.
devamını gör...
kadıköy belediyesi net işçi maaşının 5275 tl olması
demek ki kaynaklar düzgün yönetilince işçiye hakkı verilebiliyormuş. bu tarz hareketlerin sürekli chp belediyelerinde olması, ileride ülkeyi nasıl yöneteceklerine örnek teşkil eder. alkışlamak gerek.
devamını gör...
vitor pereira
fenerbahçe mize ikinci baharını tamamlamaya gelmiş, kulübede oturmayı sevmeyen, agresif ve atak futbol oynatmayı seven portekizli futbol adamı.
2015 senesinde elinde tarihin en iyi fenerbahçe kadrosu olduğu ileri sürülmektedir fakat şahsen ben öyle düşünmüyorum. orta sahaya baktığımız zaman 3 tane altı numara ile oynamak zorunda kalmıştır. ozan tufan mehmet topal ve joseph benzer özellikli oyuncular olmakla beraber bir de medyanın da kronik sakat rvp konusunda sürekli üzerine oynaması o sezonun 2. bitirilmesine neden olmuştur. bu sene ile kiyaslarsak da her mevki için bu sene olduğu gibi bol alternatifli bir kadro yoktu elinde. ayrıca o sezon en az gol yiyen en çok da gol atan takım olmamıza neden olmuştur kendileri. bunun dışında 3 lü savunma ile maça başlamak zorunda kaldığı monaco ön elemesinde de turu kıl payı kaçırmıştır. ayrıca o sene monaco da şampiyonlar ligi'nde yarı final oynamış bir takımdır.
tek sıkıntı ise başkanın beklentiyi yüksek tutup vizyonuna uymayacak hamlelerine devam ediyor olmasıdır. o ayrı bir başlığın konusudur fakat bu hamle de bize başkanın ülkeyi tanıyan bir teknik direktör ile sezona başlayıp zaman kaybetmek istemediğini bize gösteriyor. çünkü artık gerçekten fenerbahçe nin kumar oynayacak ne vakti var ne de sabrı.
vitor pereira in ise bu sene kadroda oluşan şişkinlikten arınıp geçmişteki gibi heyecanlı ve agresif olursa yarım kalan hikayeyi tamamlayacağına dair şüphe duymuyorum. bütçe dahilinde iyi bir kadro yapilanması ve tekrar belirtiyorum aynı mevkilerde oluşan şişkinlikten arinirsak başarı gelecektir. bunun dışında altay, szlai,pelkas,ozan gibi oyunculardan en az ikisini iyi bir paraya satar ise kadroya da oradan gelecek paralar ile birinci sınıf bir santrafor takviyesi yapabilirsek ben pereira hocama güveniyorum.
fenerbahçemize hoş geldin.
2015 senesinde elinde tarihin en iyi fenerbahçe kadrosu olduğu ileri sürülmektedir fakat şahsen ben öyle düşünmüyorum. orta sahaya baktığımız zaman 3 tane altı numara ile oynamak zorunda kalmıştır. ozan tufan mehmet topal ve joseph benzer özellikli oyuncular olmakla beraber bir de medyanın da kronik sakat rvp konusunda sürekli üzerine oynaması o sezonun 2. bitirilmesine neden olmuştur. bu sene ile kiyaslarsak da her mevki için bu sene olduğu gibi bol alternatifli bir kadro yoktu elinde. ayrıca o sezon en az gol yiyen en çok da gol atan takım olmamıza neden olmuştur kendileri. bunun dışında 3 lü savunma ile maça başlamak zorunda kaldığı monaco ön elemesinde de turu kıl payı kaçırmıştır. ayrıca o sene monaco da şampiyonlar ligi'nde yarı final oynamış bir takımdır.
tek sıkıntı ise başkanın beklentiyi yüksek tutup vizyonuna uymayacak hamlelerine devam ediyor olmasıdır. o ayrı bir başlığın konusudur fakat bu hamle de bize başkanın ülkeyi tanıyan bir teknik direktör ile sezona başlayıp zaman kaybetmek istemediğini bize gösteriyor. çünkü artık gerçekten fenerbahçe nin kumar oynayacak ne vakti var ne de sabrı.
vitor pereira in ise bu sene kadroda oluşan şişkinlikten arınıp geçmişteki gibi heyecanlı ve agresif olursa yarım kalan hikayeyi tamamlayacağına dair şüphe duymuyorum. bütçe dahilinde iyi bir kadro yapilanması ve tekrar belirtiyorum aynı mevkilerde oluşan şişkinlikten arinirsak başarı gelecektir. bunun dışında altay, szlai,pelkas,ozan gibi oyunculardan en az ikisini iyi bir paraya satar ise kadroya da oradan gelecek paralar ile birinci sınıf bir santrafor takviyesi yapabilirsek ben pereira hocama güveniyorum.
fenerbahçemize hoş geldin.
devamını gör...
senin
bir aşk mektubunun sonuna atılabilecek en sade, en anlamlı, en adanmış imzadır.
franz kafka sevgilisi milena’ya yazdığı ilk mektupları sonuna ismini yazarak bitirirdi ama mektupların içindeki duygular gittikçe yoğunlaşıp artık kafka’nın kaleminin o eşsiz kudretine bile kafa tutar hale geldiğinde bu imza da git gide değişmeye başladı.
biliyorum ben de birine aşık olup isminin bedenine ağır gelmesinin nasıl bir duygu olduğunu. git gide insanın hafızasından silinmeye başlar ismi ve yazdıklarının altında yavaş yavaş ve iz bırakmadan silinir.
öyle bir an gelir ki insan sadece o okusun diye yazmaya başlar, sadece ona anlatmak için izler filmleri, sadece onunla birlikte söyleyebileceği şarkıları ezberler, onunla birlikte gitmek istediği yerleri not eder aklına, sanki her an o izliyormuş gibi yaşar hayatını ve gün içinde kendi içinde onunla konuşur.
bazı şehirler o içinde yaşadığı için güzeldir, bazı kitaplar onun gözleriyle aydınladığı için okumaya değerdir, deniz onu yüzüne sıçrayıp yağmur yanılsaması yarattığı için mutludur. hayat o sarhoş olunca kafası ne kadar güzel olursa o kadar güzeldir.
kafka adını kaybeder git gide ve belli bir noktadan sonra mektuplarını sadece “senin” diye imzalamaya başlar. kafka milena’ya yazdığı mektuplarda kaybeder ismini.

senin!
franz kafka sevgilisi milena’ya yazdığı ilk mektupları sonuna ismini yazarak bitirirdi ama mektupların içindeki duygular gittikçe yoğunlaşıp artık kafka’nın kaleminin o eşsiz kudretine bile kafa tutar hale geldiğinde bu imza da git gide değişmeye başladı.
biliyorum ben de birine aşık olup isminin bedenine ağır gelmesinin nasıl bir duygu olduğunu. git gide insanın hafızasından silinmeye başlar ismi ve yazdıklarının altında yavaş yavaş ve iz bırakmadan silinir.
öyle bir an gelir ki insan sadece o okusun diye yazmaya başlar, sadece ona anlatmak için izler filmleri, sadece onunla birlikte söyleyebileceği şarkıları ezberler, onunla birlikte gitmek istediği yerleri not eder aklına, sanki her an o izliyormuş gibi yaşar hayatını ve gün içinde kendi içinde onunla konuşur.
bazı şehirler o içinde yaşadığı için güzeldir, bazı kitaplar onun gözleriyle aydınladığı için okumaya değerdir, deniz onu yüzüne sıçrayıp yağmur yanılsaması yarattığı için mutludur. hayat o sarhoş olunca kafası ne kadar güzel olursa o kadar güzeldir.
kafka adını kaybeder git gide ve belli bir noktadan sonra mektuplarını sadece “senin” diye imzalamaya başlar. kafka milena’ya yazdığı mektuplarda kaybeder ismini.

senin!
devamını gör...
yazarların terapi yöntemleri
yürüyüş yapmak.
yürüyüş yapmak iyidir.
yürüyüş yapmak iyidir.
devamını gör...
yazarların takipçilerine söylemek istedikleri
hepinize çoookk teşekkür ederim*. gerçekten aşırı güzel bi ortamda sizin gibi insanlarla tanışmış olduğum için o kadar mutluyum kii. çoğunuzla tanışma konuşma fırsatım oldu ve gerçekten iyi ki tanımışım dedim her seferinde de. iyi ki varsınııız*.
devamını gör...
leyla aydemir'in öldürülmeden önce cinsel istismara uğraması
eğer ki bu olaya yorum yaparsam, ben bu sözlükten atılırım arkadaşlar....
devamını gör...
sözelci biriyle ciddi ciddi konuşmak
sayısal olunca üçgenin iç açılarını mı hesaplıcan?
devamını gör...
tenis sporunun ülkemizde tutmaması
golf neden tutmadıysa tenis'de aynı sebepten tutmadı. çünkü zengin sporu.
devamını gör...
hiçbir konuda yazacak bir bilgiye sahip olmadığı için sürekli kadınlar hakkında başlık açan yazarlar
kadınla yatıp kadınla kalkan,
cinsel yönden aç ve bu dürtünün esiri olmuş , kadını cinsel bir obje dışında başka bir role oturtamayan, geri kalmış ülkelerin geri kalmış kafalarının eseri.
hatta öyle ki, cinsellik artık kadın imajının da ötesine geçmiş.
daha önceki gün, ' sivasta 30 erkeğin ilşkisi ' şeklinde bir başlık vardı, belki hala yazan çizen vardır bilmiyorum,
3-4 gün sözlükte hit oldu, hiç olmadığı kadar entry girişi yapıldı başlığa.
yani bel altı olsun da nasıl olursa olsuna kadar düşmüş bir toplumuz maalesef biz.
kadın faktörü de bundan en kötü biçimde etkilenen bir faktör .
cinsel yönden aç ve bu dürtünün esiri olmuş , kadını cinsel bir obje dışında başka bir role oturtamayan, geri kalmış ülkelerin geri kalmış kafalarının eseri.
hatta öyle ki, cinsellik artık kadın imajının da ötesine geçmiş.
daha önceki gün, ' sivasta 30 erkeğin ilşkisi ' şeklinde bir başlık vardı, belki hala yazan çizen vardır bilmiyorum,
3-4 gün sözlükte hit oldu, hiç olmadığı kadar entry girişi yapıldı başlığa.
yani bel altı olsun da nasıl olursa olsuna kadar düşmüş bir toplumuz maalesef biz.
kadın faktörü de bundan en kötü biçimde etkilenen bir faktör .
devamını gör...
yazarların yazdığı hikayeler
kafa yazarların, kafa hikayelerini barındıran bir başlık olması dileğiyle...
jetonum bitmese geri dönüp son bir şey daha söylemek için tekrar arardım, uzun zamandır parasızdım ama bir şekilde karnım doyuyor çöplerden çıkardıklarım onlarca kediyle birlikte ziyafet çekmemize yetiyordu. 5 aydır sokaklardayım daha önce nerdeydim hatırlamıyorum aslında ben hayatımın sadece son 5 ayını hatırlıyorum sokakta uyandım kar yağıyordu ama sıcaktı dizlerimi karnıma çekmiş ayaklarıma sarılmıştım üşüdüğümden değil sanki anne karnındaydım. önceden neredeydim kimdim bilmiyorum hatırladığım tek şey sokakta uyandığım belkide ben önceden yoktum bir anneden doğmadım, bir anda bu sokakta belirdim. belki tanrı beni kedilerle birlikte çöpleri karıştırayım diye bi anda bu şekilde yarattı buraya bıraktı beni.
iyi ama konuşmayı düşünmeyi bunca şeyi nerden öğrendim belliki önceden de vardım. hafızamı kaybetmişsem falan belki ondan biliyorum konuşmayı, belkide tanrı full paket program yarattı beni. bilmiyorum, tek bildiğim sokakta uyandığım. 5 aydır burayı terketmedim nereye gideceğimi bilmiyorum esasında korkuyorum, bu sokak doğurmuş sanki beni, ilk bu çöp kutusundan emzirmişim, kediler kardeşlerimmiş, sokaktaki tabelalar gelip geçen binlerce insan hepsi bir evin içindeki eşyalar gibi. kokuyorum diye kimse benimle konuşmaz, bazen öylece kaldırımın kenarında oturmuşken önüme bozukluk paralar atarlar. bir sürü topladım ama hiç bir zaman bişey satın almadım. bir türlü bir şeye ihtiyacım olmadı. 5 aydır hiç bir şey istemedi canım. ayakkabısızlığa öyle alıştım ki asfaltı kaldırımı hissetmek çok hoşuma gidiyor. daha önce hiç ayakkabım oldu mu acaba. hiç bir şeye ihtiyacım olmadı taa ki o güne kadar.
ben henüz 3 aylıkken -sokak yaşımdan bahsediyorum- çöpten topladıklarımla sokağın güneşli köşesinde kahvaltı yaparken gazete kağıdında bir resim gördüm bana çok benzeyen traşlı giyimli bir adam altında da ünlü oyuncu 3 aydır kayıp yazıyordu. hayatım altüst oldu o an bu lavuk ben miyim acaba diye sıkıntıya düştüm. parkeden araçlardan kendi suratıma bakıp bu ben değilimdir diye defalarca baktım burnumun kenarında ve sol yanağımda iki ben var resimdeki lavuğunkilerde aynı yerde gülüşümde aynı delirecektim neredeyse.
bütün dünyam yerle bir olmuştu, artık sokakta çöpten bulduğum bereyi ve gözlüğü takmaya başladım ya biri beni tanırda polise ihbar ederse diye korkuyordum. ben sokakta doğduğuma daha doğrusu belirdiğime inanıyordum öyle huzurluydumki anne karnında gibiydim çöplük bana her şeyi veriyordu hergün başka bir süprizle doluyordu hiç bir ihtiyacım yoktu onlarca kedim vardı hiç bir sorunum yoktu üstelik tanrı beni bir anda böylece yaratıp bu sokağa göndermişti bana bir çöplük vermişti herşeyim tastamamdı. şimdi bir anda karşıma çıkan bu resim bu ben kılıklı adam...
iki ay boyunca çok sıkıntı çektim yüzümü insanlardan gizleyerek yaşadım daha sonra dayanamadım gazetedeki numarayı aramak istedim. eğer o adam gerçekten bensem şuan beni arayan bir ailem olabilir diye düşündüm. yaşadığımı bilmelerimi gerek yoksa öldüğümü düşünmeleri daha mı iyi bilemedim. büfeden jeton alıp sokaktaki ankesörlü telefondan numarayı çevirdim.
-sabah gazetesi ihbar hattı.
-alo.
-buyrun beyefendi.
-kaybolan ünlü oyuncu için aramıştım.
-ferit utku mu?
-evet onun için.
-evet anlatın dinliyorum bir bilginiz var mı onun hakkında?
-önce sormak istediğim bazı şeyler var.
-tabi buyrun.
-bu adamın bir ailesi var mıydı?
-bildiğim kadarıyla bir sevgilisi var sadece evli değildi.
-peki adamı seviyor muydu o kadın.
-nasıl anlamadım.
-adamı seviyor muydu?
-beyfendi lütfen beni oyalamayın bi bilginiz yoksa lütfen meşgul etmeyin bizimde işimiz gücümüz var yüzlerce gereksiz ihbar alıyoruz yormayın bizi lütfen bir bilginiz var mı kayıp şahısla ilgili?
-....
telefonu kapattığımda nasıl rahatladığımı anlatamam çocuğum yok karım yok. sadece sevgili, sevgili dediğin nedir ki çoktan beni unutup başkasını bulmuştur bile zaten artık ben bambaşka biriyim evim sokak adım hiç kimse. burda belirdim ben, tanrı beni bu sokağa gönderdi burda varoldum ben.
jetonum bitmese dönüp son bir şey daha söylemek için tekrar arardım, uzun zamandır parasızdım ama bir şekilde karnım doyuyor.
jetonum bitmese geri dönüp son bir şey daha söylemek için tekrar arardım, uzun zamandır parasızdım ama bir şekilde karnım doyuyor çöplerden çıkardıklarım onlarca kediyle birlikte ziyafet çekmemize yetiyordu. 5 aydır sokaklardayım daha önce nerdeydim hatırlamıyorum aslında ben hayatımın sadece son 5 ayını hatırlıyorum sokakta uyandım kar yağıyordu ama sıcaktı dizlerimi karnıma çekmiş ayaklarıma sarılmıştım üşüdüğümden değil sanki anne karnındaydım. önceden neredeydim kimdim bilmiyorum hatırladığım tek şey sokakta uyandığım belkide ben önceden yoktum bir anneden doğmadım, bir anda bu sokakta belirdim. belki tanrı beni kedilerle birlikte çöpleri karıştırayım diye bi anda bu şekilde yarattı buraya bıraktı beni.
iyi ama konuşmayı düşünmeyi bunca şeyi nerden öğrendim belliki önceden de vardım. hafızamı kaybetmişsem falan belki ondan biliyorum konuşmayı, belkide tanrı full paket program yarattı beni. bilmiyorum, tek bildiğim sokakta uyandığım. 5 aydır burayı terketmedim nereye gideceğimi bilmiyorum esasında korkuyorum, bu sokak doğurmuş sanki beni, ilk bu çöp kutusundan emzirmişim, kediler kardeşlerimmiş, sokaktaki tabelalar gelip geçen binlerce insan hepsi bir evin içindeki eşyalar gibi. kokuyorum diye kimse benimle konuşmaz, bazen öylece kaldırımın kenarında oturmuşken önüme bozukluk paralar atarlar. bir sürü topladım ama hiç bir zaman bişey satın almadım. bir türlü bir şeye ihtiyacım olmadı. 5 aydır hiç bir şey istemedi canım. ayakkabısızlığa öyle alıştım ki asfaltı kaldırımı hissetmek çok hoşuma gidiyor. daha önce hiç ayakkabım oldu mu acaba. hiç bir şeye ihtiyacım olmadı taa ki o güne kadar.
ben henüz 3 aylıkken -sokak yaşımdan bahsediyorum- çöpten topladıklarımla sokağın güneşli köşesinde kahvaltı yaparken gazete kağıdında bir resim gördüm bana çok benzeyen traşlı giyimli bir adam altında da ünlü oyuncu 3 aydır kayıp yazıyordu. hayatım altüst oldu o an bu lavuk ben miyim acaba diye sıkıntıya düştüm. parkeden araçlardan kendi suratıma bakıp bu ben değilimdir diye defalarca baktım burnumun kenarında ve sol yanağımda iki ben var resimdeki lavuğunkilerde aynı yerde gülüşümde aynı delirecektim neredeyse.
bütün dünyam yerle bir olmuştu, artık sokakta çöpten bulduğum bereyi ve gözlüğü takmaya başladım ya biri beni tanırda polise ihbar ederse diye korkuyordum. ben sokakta doğduğuma daha doğrusu belirdiğime inanıyordum öyle huzurluydumki anne karnında gibiydim çöplük bana her şeyi veriyordu hergün başka bir süprizle doluyordu hiç bir ihtiyacım yoktu onlarca kedim vardı hiç bir sorunum yoktu üstelik tanrı beni bir anda böylece yaratıp bu sokağa göndermişti bana bir çöplük vermişti herşeyim tastamamdı. şimdi bir anda karşıma çıkan bu resim bu ben kılıklı adam...
iki ay boyunca çok sıkıntı çektim yüzümü insanlardan gizleyerek yaşadım daha sonra dayanamadım gazetedeki numarayı aramak istedim. eğer o adam gerçekten bensem şuan beni arayan bir ailem olabilir diye düşündüm. yaşadığımı bilmelerimi gerek yoksa öldüğümü düşünmeleri daha mı iyi bilemedim. büfeden jeton alıp sokaktaki ankesörlü telefondan numarayı çevirdim.
-sabah gazetesi ihbar hattı.
-alo.
-buyrun beyefendi.
-kaybolan ünlü oyuncu için aramıştım.
-ferit utku mu?
-evet onun için.
-evet anlatın dinliyorum bir bilginiz var mı onun hakkında?
-önce sormak istediğim bazı şeyler var.
-tabi buyrun.
-bu adamın bir ailesi var mıydı?
-bildiğim kadarıyla bir sevgilisi var sadece evli değildi.
-peki adamı seviyor muydu o kadın.
-nasıl anlamadım.
-adamı seviyor muydu?
-beyfendi lütfen beni oyalamayın bi bilginiz yoksa lütfen meşgul etmeyin bizimde işimiz gücümüz var yüzlerce gereksiz ihbar alıyoruz yormayın bizi lütfen bir bilginiz var mı kayıp şahısla ilgili?
-....
telefonu kapattığımda nasıl rahatladığımı anlatamam çocuğum yok karım yok. sadece sevgili, sevgili dediğin nedir ki çoktan beni unutup başkasını bulmuştur bile zaten artık ben bambaşka biriyim evim sokak adım hiç kimse. burda belirdim ben, tanrı beni bu sokağa gönderdi burda varoldum ben.
jetonum bitmese dönüp son bir şey daha söylemek için tekrar arardım, uzun zamandır parasızdım ama bir şekilde karnım doyuyor.
devamını gör...
ice tea
mango aromalısıyla aşk yaşadığım soğuk içecek türü.
devamını gör...
çil yavrusu gibi dağılmak
toplu halde bulunulan ortamı, sağa sola kaçışmak kaydıyla terk etmek anlamına gelen deyim.
devamını gör...
profiline kendi fotoğrafını koyan sözlük yazarı
canı, keyfi ve kahyası öyle istemiştir. insanların her tercihine burnunuzu sokmayın artık. bi rahat bırakın milleti.
devamını gör...

