oidipus kompleksinin modern zamanlar uyarlaması olarak gördüğüm filmdir.
konusu: başka hiçbir ev ile yakınlığı olmayan arsa üzerinde iki katlı taş bir eve taşınmış çift çocuk sahibi olamıyor. adam ressam, kadın sanıyorum çevirmen. evlerindeki odalardan biri bir tür lamba cini-üç boyutlu yazıcı işlevi görüyor. bu durumla eğleniyorlar fakat evin elektrik tesisatı şüpheli geliyor ve yerel bir tamirci çağırıyorlar, tamirci onlara bu evin eski sahiplerinin evde öldürüldüğünü söylüyorlar. zanlının adı john doe olarak söyleniyor. eğer bu ismin (erkek ise john doe/ kadınsa jane doe) kimliksiz ya da kimliği tanımlanamayan birine verilmiş bir etiket olduğunu bilmiyorsanız film boyunca ne oluyor diyebilirsiniz.
john doe’nun söylediği tek cümle filmi anlatmaya yeter: “hayatta hiçbir şey elde edemeyen insandan daha tehlikeli tek şey her istediğini elde eden insandır.” iktisatta bunu azalan verimler kanunu olarak tanımlarız. çok aç iken yediğiniz ilk pizza diliminin tatmini ile altıncısının tatmini aynı değildir. bir şeye hiç çabalamadan veya birden fazla sahip olmak haz duygusunu azaltır.
son olarak nietzche’nin tanrının ölümü ile özgürleşen insan atfı her ne kadar yoğunlukla işlenmese de filme derinlik katmıştır.
devamını gör...

insanları mutsuz ederek bir şeyler satma döngüsündeki en önemli kaynaktır. bazı şeyler olmadan mutlu olunamazmış izlemi verilir, insanlar o şeyleri aldıklarında/yaptıklarında ise yalancı bir mutluluk yaşarlar ve sonra bu bataklıktaki başka bir mutsuzluğa gömülürler. bu döngü sürekli devam eder ve asla mutlulukla sonuçlanmaz.
devamını gör...

arttırıyorum. (bkz: bölüm tercihini ailenin habersiz yapması)
devamını gör...

80 öncesi sağ sol çatışması zamanında, babası, istanbul, gültepe'de militan solcular tarafından öldürülmüş.
gültepe'ye en son gittiğimde hâla "kahvehanesi" duruyordu ve arasıra "karagümrük" çetesi tarafından taranıyordu.
devamını gör...

oglala lakota reisi çılgın at 1877'de teslim olduğunda, kuzeyli cheyenne'ler onunla birlikteydi. bazı generaller tarafından oklahoma'ya, güneyli cheyenne akrabalarının yanına taşınmaları tavsiye edildi ve eğer beğenmezlerse geri gelebilecekleri söylendi.
cheyenne'lerin çoğu bu işten hoşlanmadı ama bazıları akrabaların yanına gidelim, nasıl olsa istemezsek dönebiliyoruz deyince 900 küsur kişi yola çıktılar. yol boyunca bol bol yemek, battaniye verildi, av yapmaları sağlandı.
sonunda güneylilerin yanına varınca nasıl fakir şartlarda yaşadıklarını gördüler. oklahoma, sıcak havası, berbat toprağı, pis suyu ve sıtma hastalığına sebep olan sivrisinekleri ile doluydu.
ilk başlarda akrabaların yanına gelme mutluluğu olsada, bir zaman sonra yeterli beslenmeme ve sıtma yüzünden ölümler başlayınca daha fazla dayanamadılar ve eski topraklarına geri dönmek istediklerini söylediler. beyaz sorumlular her seferinde böyle birşey olamayacağını ve yeterli yiyeceğin dağıtılacağını söyleyerek onları oyaladılar.
kabilenin kimi üyeleri, eğer burada kalırlarsa hepsinin açlık yada hastalıktan öleceğini, bu yüzden geri dönmeye çalışmalarını ve eğer ölürlerse bile savaşarak öleceklerine karar verdiler ama sadece 300 küsur kişi geri dönmek için savaşı göze aldı ve silah, at toplamaya başladılar.
yeterli at ve silah olmasa bile yola çıktılar. rezervasyon temsilcileri hemen etraftaki kalelere haber verdi ve dört taraftan askerler peşlerine takıldı ama savaşçılar askerleri püskürtüyor ve yolculuğu hiç kesmiyorlardı.
tabi her saldırıdan kurtulsalarda bazı kayıplarda veriyorlardı. saldırılar, açlık ve gelen kış mevsimi onları iyice zorluyordu ama kansas'ı geçmiş ve nebraska'ya varmışlardı. artık yaşlı, kadın ve çocukların yürüyecek halleri kalmamıştı ve kör bıçak nebraskadaki lakota reisi kızıl bulut'un yanına gitmeye, küçük kurt ise ne olursa olsun montana'ya varmaya karar verdiler ve ayrıldılar.
kör bıçak ve grubu kar fırtınasına yakalandı ve fırtına bittiğinde etraflarını askerlerin sardığını gördüler. mecburen teslim oldular ve yanlarına gitmeye çalıştıkları kızıl bulutun nebraska'dan güney dakota'ya gönderildiğini öğrendiler. çılgın at'ın öldürüldüğü robinson kalesine getirildiler ve hepsinin atları ve silahları alındı ama birkaç silahı söküp kadınların elbiselerinin altına saklayabildiler.
komutanlar rezervasyondan kaçtıklarını ve geri dönmeleri gerektiğini söylediler. kör bıçak ise orada açlık ve hastalıktan öldüklerini ve dönmeyeceklerini söyledi. cheyenne'ler ikna olmayınca yemek vermeyi ve soba için odun vermeyi kestiler ve beş gün süre verdiler. kızılderililer günlerce o soğukta aç beklediler ve sonunda parçalara ayırdıkları silahları birleştirdiler.
nöbetçi askerlerin kaç kişi olduklarını ve nerelerde beklediklerini izlemişlerdi ve bir gece en iyi nişancılar askerlere ateş etmeye başladılar. aynı anda pencereler kırıldı ve kadın, çocuk, yaşlılar önde onları korumak için geride kalan savaşçılar geride kaçmaya başladılar.
cheyenne'lerin hem atları yoktu hemde yerde yoğun kar vardı ama artık bütün askerler peşlerindeydi ve karanlıkta heryere ateş ediyorlardı. insanlar dağılmış, koşamayan yaşlılar, kadınlar ve çocuklar vurulmaya başlamıştı. kaçanlar ise çok uzağa gidememiş sabah gün ağarınca yakalanmıştı. kaçabilen kör bıçak ve yanındaki birkaç kişi kızıl bulut'un kampına gidip teslim oldu ve kesinlikle güneye gitmeyeceğini tekrar etti.
küçük kurt ve grubu kış bitene kadar ormanlık bir yerde kazdıkları çukurlarda saklandılar. sonunda onları bulan devlet görevlilerinin zorlamasına rağmen dönmediler ve bazı beyazların yardımıyla montana'nın güney doğusunda bir rezervasyon verildi ve kör bıçak ve grubuda buraya gönderildi.
devamını gör...

tıp bilimdalı olarak gelişiyor ama ilaç işinden para kazanan birileri ne kadar isterse o kadar faydalanıyoruz.
bazı güney afrika'lı bilim insanları ülkede çok görülen aids hastalığını yok edemeyen ama en azından durduran ilaçlar buldular.
meğer adamlar öyle bir düzen kurmuşlarki, ilaçları kullanmak için kapitalist a.b.d'den patent almak gerekiyormuş.
bir ara güney afrika'da epey gündem oldu. neyseki bütün a.b.d'liler şerefsiz değilmiş, bazıları mahkemeye başvurup ilaçların kullanılmasına izin çıkarttılar.
devamını gör...

dışarı çıkıp yürümek, sohbetinden keyif alabileceğim her hangi biriyle.
devamını gör...

şimdiye kadar izlediğim en absürd belgesel dizisi. john wilson bir başyapıta mı imza atıyor yoksa hepimizle dalga mı geçiyor anlaması güç olsa da eşe dosta önerilmesi makbüldür. özellikle benim gibi sosyal becerileri düşük bireyler için komik olması gereken kısımlar bile kimi zaman eğitici olabilmekte(ilk bölüm♡).
devamını gör...


seviniriz göğe bakalım
şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
şu aranıp duran korkak ellerimi tut
bu evleri atla bu evleri de bunları da
göğe bakalım

falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
inecek var deriz otobüs durur ineriz
bu karanlık böyle iyi aferin tanrıya
herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
beni bırak göğe bakalım

senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
seni aldım bu sunturlu yere getirdim
sayısız penceren vardı bir bir kapattım
bana dönesin diye bir bir kapattım
şimdi otobüs gelir biner gideriz
dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
durma kendini hatırlat.
devamını gör...

kendisini hep belli kalıplara sığdıran, olmadığı gibi göstermeye çalışan anlamına karşılık gelmektedir.
devamını gör...

eleştirdiği çoğu diziyi izlemesem de sırf gülmek için izlediğim youtuber. küfür etmeden küfür etkisi yaratan sözler kullanan nadir insanlardan.
devamını gör...

bizden zıt düşüncedeki insanların düşüncelerine saygı duyabilmek.
devamını gör...

her şeyi kutlama çılgınlığının geldiği son noktadır. bundan önce baby shower vardı, şimdi bu, sonrasında yeni bir çılgınlığın gelmesinin eli kulağındadır.
devamını gör...

kapıların dışında -wolfgang borchert
devamını gör...

ilişkiyi bitirmenin yollarını arıyordur.
devamını gör...

gerekli bütün ekipmanlar ile beraber gidilirse eğer evden bile rahat hissettiren aktivite. soğuğa daha dayanıklı çadırlar seçmek akıllıca olacaktır, fazla büyük olması gerekmez orta büyüklükte bir çadır yeterli hatta daha iyi bir tercihtir. sadece uyku tulumu rahat hissettirmez, sabah deli gibi bir sırt ağrısı ile uyanmak istemiyorsanız mat almayı unutmayın. kamp için özel olarak satılan matlardan tercih edin mümkünse çünkü pilates veya yoga matları ile aynı kalınlıkta değildir. ne olur ne olmaz konserve götürmek akıllıca olacaktır, şartlara güvenmeyin. merkeze çok uzak bir mesafede kamp yapacaksanız, gitmeden arabanızı kontrol ettirin orada sıkışıp kalmak hoş hissettirmiyor. mümkünse çakı hatta çok yönlü el baltaları almayı unutmayın. ip ne alaka demeyin ihtiyacınız olacak. mevsim farketmez, kalın kıyafetler götürün ve sinekleri kovmak için ilaç almayı unutmayın. kolay ateş yakabileceğiniz ama birden tutuşup yayılmayacak bir kaç madde götürmek makul olacaktır. arabayı kamp çadırınızdan biraz uzağa bırakın ve yiyeceklerinizi mümkünse arabada muhafaza edin. kamp yakınlarında yiyecek bulundurmak vahşi hayvanları oraya çekebilir. kamp için üretilen çantalardan kullanın çok daha fazla eşya alma kapasitesi vardır, birden fazla çanta götürmek yerine daha az çanta götürmek iyi bir tercih.
devamını gör...

o sokakta futbol veya yakartop oynarken yediğim salçalı ekmeğin tadı bir başkaydı dostlar.
devamını gör...

vücudun savaş ilanıdır. beden adeta 'bugün beni çok yordun sen de huzur bulma emi' diye beddua eder.
devamını gör...

yabancı ismi cast away olan, başrolünü tom hanks ve helen hunt'un paylaştığı 2000 yapımı, ıssız bir adaya düşme ve mücadele temalı yalnızlık filmidir. fedex isimli bir şirkette çalışan chuck noland işi nedeniyle sık sık yurt dışı seyahatleri yapmaktadır. bu seyahatlerin birinde uçağı denize düşer ve bir adada 4 yıl boyunca yalnız kalır. geride ise bir adet sevdicek de bırakmıştır. robinson crusoe'un o döneme ait uyarlamasıdır. farklı olarak, cuma karakteri yerine başrolümüze bir adet voleybol topu eşlik eder. film daha çok bu iki karakter üzerinden devam ediyor. başta sıkıcı gibi görünmekle birlikte adamın wilson adı verdiği bu voleybol topu ile adada yaşamaya devam etmesi, onunla olan ilişkisi insanı filme bağlamaya başlıyor. çoğumuzun hayatta, bazen zor durumlarda, değer verdiğimiz eşyalar ya da hatıralar vb. vardır ya ben buna benzettim biraz. hatta bir ara internette bir sitede "wilson voleybol topu" ismiyle satışa çıktığını görünce 1-2 gün istemsiz gülmeme neden oldu bu durum. ne kadar doğru bilmiyorum filmdeki en iyi cansız nesne seçilmiş kendisi. tom hanks da bu rolü ile oscara aday olmuş ama kazanamamıştı zamanında. zaten filmi izlettiren de kendisinin oyunculuğudur. filmin sonunu ve sevdicek kısmını da sanırım tahmin ettiniz. 20 yıl gibi uzun zaman öncesine ait bu film, izlenmesi gereken filmlerden biridir zannımca.
edit: güney pasifik taraflarında yer alan bu adada filmin çekilebilmesi için dünya çevre örgütü’nün çevre koruma koşullarına uyulması şartı da kabul edilmiştir.
devamını gör...

akışa düştüğümde hissettiklerim.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
cansınız can.*
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim