eski dünya maymunları ailesinden bir primat cinsi. babun türlerinin kaç tane olduğu konusunda ihtilaf vardır. bazıları tüm babunların tek bir türe ait olduğunu söylerken genelde 5 ayrı tür oldukları söylenir. babunlar nerdeyse afrika'nın tüm bölgelerinde yaygın olarak yaşarlar. ayrıca mısır ve sudan'da bulunan tek primat cinsidir. fakat madagaskar'da bulunmazlar.

erkek babunlar dişi babunların nerdeyse iki katı büyüklüğüne sahiptir. babunların kuyrukları gövdelerinden daha kısa olup kavisli bir şekildedir. boyları 40 ila 110 cm arasındadır. babunlar gündüzleri aktif olurlar, bozkırlarda, yarı çöllerde, savanlarda, ormanlık alanlarda, kayalık bölgelerde bulunurlar. yerde dört ayak üzerinde hareket ederler, bu zaman kuyrukları da bükülmüş bir vaziyettedir.

büyük sürüler halinde yaşarlar, iletişim için 30'a kadar ses sinyalleri vardır, ayrıca iletişim için yüz ifadesi ve jest de kullanırlar. çok dikkatlidirler, kendilerini korumak için etrafı dikkatlice izlerler. vahşi bir hayvan kendilerine doğru yaklaşırsa, o zaman hilalimsi bir şekilde dizilirler ve sonra genç erkeklerin öncüsü gelip vahşi hayvanı karşılar. hasılı vahşi hayvan neye uğradığını şaşırır.

babunlar umutsuzcasına ve acımasızcasına savaşırlar. ayrıca birlikte çalışırlar. onlar sanki tüm güçleriyle hayata tutunmaya çalışırlar, hayata olan bağlılıklarını kaybetmezler. işte vahşi hayvan bu durumla karşılaşınca tehlike içerisinde olduğunu anlar. çünkü vahşi hayvan onlardan birine saldırıp onu yakalayabilir ama karşılığında diğer tüm babunlar hayvana saldıracaklardır. bunu "anlayınca" bir kural olarak babun avlamaktan vazgeçer.

eğer olur da bir gün bir babunla yaklaşırsanız, onun zararsız olduğunu düşünmeyin. çünkü birçok insan babunun zararsız olduğunu düşünür. oysa tam tersidir. bilhassa yetişkin erkek babunlar, insanlara saldırır ve dişleriyle ciddi yaralanmalara sebep olurlar. babunların insanlarla çatışmasının sebebi çoğu zaman insanları yavrulara yönelik tehdit olarak görmeleridir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

cinsel olmayan seksli başlıklar açılırsa önüne geçilebilecek sorunsaldır.

başlığı okuyunca gözlerim kanadı resmen.
devamını gör...

allah belasını versindir!
böyle görgüsüz, toplum içinde nasıl davranacağını bilemeyen edepsiz insanlar alışveriş merkezlerinin yolunu bulup, nohut kadar beyinleriyle bir de film filan izlemeye kalkmasınlar mümkünse! ayakkabısını çıkarıp sevgilisiyle koltuklara yayılan erkek kişisi, sana sesleniyorum; git at kendini bir yerden!
devamını gör...

haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi halinde ceza sorumluluğunu azaltan bir ceza indirimi nedenidir.
haksız tahrik etkisi altında suç işleyen kişinin kusur yeteneğinde bir azalma söz konusudur. kusur yeteneğinde azalma meydana gelen fail, haksız tahrik altında suç işlediğinden ceza indiriminden yararlanır.
tck madde 29 - (1) haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir.
eskiden eşini ya da sevgilisini öldürenler “bana küfretti, aldattığını söyledi, şeyimle dalga geçti, gözüm döndü” diye haksız tahrik indiriminden faydalanırdı. hatta internette izlediği erotik filmdeki kişiyi eşine benzettiği için 22 yerinden bıçaklayarak öldürene haksız tahrik indirimi uygulayan mahkeme ağırlaştırılmış müebbet hapis yerine 18 yıl hapis cezası vermişti. son senelerde ise mahkemeler bu konuda daha hassas davranmaya başladı. (kimsenin tanık olmadığı olaylarda öldürsün, sonra haksız tahrik indirimi istesin, o devir geçti).
devamını gör...

battaniyeden başka çok az nesnenin sunabileceği bir şefkat türüdür.

battaniye ile ona sahip olan kişi arasında çok derin bir bağ vardır. üzerinize çektiğiniz anda battaniyenin verdiği huzuru ve yalnız olmadığınız yanılsamasını hemen hissedersiniz. başka örtülere benzemez battaniye; kendine has bir dokunuşu, kendine has bir sıcaklığı, kendine has bir şefkati vardır.

yorgan ya da pike aynı duyguları yaratma konusunda başarılı olamazlar. onlar da kullanım şekli itibari ile aynı olsalar da battaniyenin gücü karşısında acze düşerler.

yorgan tek bir amaç uğruna kullanılır: soğuktan korumak. fazlasıyla müdahaleci, ısrarcı ve hatta -neden dürüst olmayalım ki- fazlasıyla kibirlidir. kendisiyle ilişki kurmanıza izin vermez. kış ayları bittiği anda yaz uykusuna yatar ve bir dahaki kışa kadar da ortalıkta görünmez. mesafeli olması da cabasıdır yani. elinizi kolunuzu bağlar çoğu zaman. üzerinize bir heyula gibi çöker, birçok karabasanın da müsebbibidir yorgan. yeri yurdu bellidir. yatakta bekler sizi ve siz ona gidersiniz, o asla size gelmez. kaprisli bir sevgili gibidir.

pike ise çok zavallıdır. herhangi bir anda üzerinize alabilir ve üzerinizde örtülü olduğunu anında unutabilirsiniz. ne sıcak tutmaya yarar ne de size aradığınız şefkati sunar. o sadece bir örtüdür. varlığı yokluğu birdir. zaten uzun süre zaman geçirmek de istemezsiniz onunla. işiniz biter ve bir köşeye atarsınız.

battaniye ise bambaşkadır. omzunuzun üzerinde sarkıtıp onunla tüm evi dolaşabilirsiniz. asla “gelmem” demez size. sabahları serinliği kesmek için ona sarılıp kahvaltı bile yapabilirsiniz. çok kalenderdir. gece güzel bir film izlemek istediğinizde ya da izlemekte olduğunuz dizinin yeni bölümü başlayıp da sanırım her dizide aynı adamın söylediği “ previously on…” sözünü duyunca şöyle yakanıza doğru çekiştirip battaniyeye sarılabilirsiniz. sabah kalkmanız gereken zamandan erken kalkıp televizyon karşısında biraz daha kestirmek istediğinizde yorgan sizinle gelmez ama battaniye sizi bekliyor olur. ve sabah sabah saçmasapan haberlere bakarken battaniyenin koruması altında olduğunuzu bilirsiniz. artık sizin için yıkılan binalar, şarampole uçan servis araçları, krize neden olan füze anlaşmaları ve doların yükselişi alelade haberler olarak akıp gider ekrandan.

depresyon anlarında ise yorgana sığınmak çok zor bir o kadar da mantıksızdır. çünkü bu ölümcül bir depresyona dönüşebilir. yorgan sizi dış dünyadan tamamen soyutlayıp depresyonunuzu şiddetlendirebilir ama battaniyeye sarılıp depresyonla savaşırsanız her an depresyondan çıkacakmış hissine kapılırsınız, tıpkı battaniyeyi üzerinizden sıyırıp atar gibi.

linus battaniyesini hiç bırakmaz mesela. durmadan elindedir. linus’ın battaniyesini tartışacak değilim ama benim sorum şu: linus yorganla bunu yapabilir miydi? yalnızlık hissini yorganla giderebilir miydi? ya da evsizleri düşünün. her amerikan filminde gördüğümüz evsizlerin en değerli eşyası her zaman bir battaniye olur. çünkü battaniye şefkat açığını kapatabilecek nadir eşyalardan biridir.

çocukluk hatıralarımızın da baş köşesinde battaniye şefkati vardır. bir ucundan annenizin bir ucundan babanızın tutup sizi içinde salladığı battaniyeyi hatırlamıyor olabilirsiniz ama o sersemletici sallantı ve battaniyenin kokusu ara ara yokluyordur mutlaka sizi.

battaniye şefkati zahmetsizce elde edip kolay kolay vazgeçemeyeceğimiz bir şefkattir. siz siz olun battaniyenize gözünüz gibi bakın, ayağınızı da dilediğiniz gibi uzatın, battaniye bunu dert etmez.
devamını gör...

tıbbi olarak nasıl bir izahı var bilmiyorum. ama bir kere yaşadım.
yaşadığım şeyi biliyorum.
hayattan hiç zevk almadığınızı ve her şeyin boş olduğunu düşünün öyle ki çektiğiniz acı bile boş, öyle bir bomboşluk hali. koca bir anlamsızlık.
devamını gör...

o ana kadar hep bir bira iki bira içmiştim. arkadaşım aklıma girdi gel dedi gin içelim. tamam dedim gittik migrostan beefeater gin aldık b*k yiyecek gibi. yanına da sprite. başladık içmeye güzel gidiyordu ama oturduğun yerden kalkan kadarmış. eve varana kadar kaç kez kustum hatırlamıyorum. tabi evde anneden yenilen fırça da cabası.
devamını gör...

başlık da tanım da falso. konuştuğunuz dili düzgün kullanacak kadar okuyun bari. ölmezsiniz.

(bkz: noktalama işaretlerinden önce boşluk koymak)
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

evet kadın yazarların takipçi sayıları çok ama bunun kadın yazar olmalarıyla ilgili olduğunu düşünmüyorum. şöyle bazı yazarların kadın olduğunu bilmeden takip etmisliğim var ve bazı yazarların kadın olduklarını dahi bilmeden yazdıkları tanımlara hayran kalmışlığımda var. ben tam tersini düşünüyorum bence çok iyi yazdıkları için takipçi sayıları çok. kaldı ki zaten hepsinin takipçisi yüksek değil ki böyle bir genelleme yapıyorsunuz. takipçisi yüksek olan erkek yazarlarda var bunu da erkek olmasına mı bağlayacağız.
devamını gör...

öğretmenleri çocuklara resim dersinde "en iyi arkadaşınızı çizin" demiş.
ortaya çıkan sonuç:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
yarın bunun aynısını yaptırayım diyorum, bakalım ortaya neler çıkacak.*
devamını gör...

antik yunan matematikçisi arşimet'in "kayıp" kitabını müzayedede satın alan "gizemli" kişi. yazının sonunda kim olduğunu söyleyeceğim.

konu, 2021 şubat ayında bilim ve teknik dergisi'nde anlatılmış. ben de özet olarak size anlatacağım.

arşimet, papirüsler üzerine çeşitli mektuplar, ispatlar yazar, arkadaşlarına gönderir. miletli isidoros bunları 6. yüzyılda kitap haline getirir. yıllar sonra, isidoros'un sadece büyük harflerle ve kelimeler arasında boşluk bırakmaksızın yazdığı kitap, yeni yazım kurallarına göre düzenlenir. isidoros'un yazdığı ise büyük ihtimalle artık işe yaramaz olduğundan çöpe atılır.

gel zaman git zaman, haçlı seferleri başlar. haçlı orduları, kendilerine vadedilen maddi karşılığı elde edemeyince istanbul'u yağmalarlar. tabii el yazmaları da bundan nasiplenir. arşimet'in çalışmalarının olduğu yazmalar, bir haçlı askeri tarafından kudüs'e kadar götürülür ve orada mar saba manastırı'nın rahiplerine satılır.

bir süre sonra dua yazacak parşömen arayışına girilir ve eski el yazmaları silinerek bunların üzerine dualar yazılır. arşimet'in çalışmaları da bunların arasındadır.

alman araştırmacı tischendorf, 19. yüzyılda bu kitapta bir şeyler fark eder ve bir sayfasını çaktırmadan kopararak incelenmesi için yanında avrupa'ya götürür. kitabın yazıları altında gerçekte başka bir metin olduğu anlaşılır. yalnız bu arada kitabın geri kalanı, kopmuş sayfalı haliyle yeniden istanbul'a getirilir. bu kez tarihçi heiberg, kitabın esas metnini okumayı ve çevirmeyi başarır. böylece kitabın aslında arşimet'e ait çalışmalardan oluştuğu anlaşılır.

aradan geçen zamanda, birinci dünya savaşı biter. bu karışıklık sırasında istanbul'daki kitap, kim olduğu bilinmeyen biri tarafından fransız bir koleksiyoncuya satılır. koleksiyoncu ölünce, kızı onun kitaplarını satmak ister. değerini öğrenmek için birilerine götürür kitabı. ancak inceleyen kişiler kitabın değerini anlamaz ve kıza "buna biraz, eski havası verilmiş resim çizdirin ki değeri artsın. bu haliyle bir kıymeti yok." derler. kız resimleri çizdirir. kitap artık tamamen bambaşka bir hale gelmiştir. ancak kitaba, eskiymiş havası verilen resimlerine rağmen alıcı çıkmaz. bunun üzerine koleksiyoncunun kızı kitabı bir müzayede salonuna götürür.

müzayede salonunun uzmanları, kitaba maksimum 1.200.000 dolar kadar bir değer biçer. anlaşma sağlanır, satış duyurulur. ancak bunu duyan yunan hükümeti "bu bizim kültürümüz. bize geri verin!" diye ortaya çıkar. yunan hükümeti dava açar, dava reddedilir ve 1998'de müzayede yapılır.

yunan hükümeti de müzayede katılır. ancak ortaya birden gizemli biri çıkar: mr. b

mr. b, ne pahasına olursa olsun kitabı istemektedir. böylece müzayedede, yunan hükümetinin artık daha fazla üzerine çıkamadığı 2 milyon dolarlık bedelle kitabın sahibi olur. bazı yetkililerle görüşür ve kitabın orijinalinin incelenip okunması için onlarla anlaşarak kitabı onlara bırakır. kitabın cildi, 1 seneye yakın bir sürede itinayla kitaptan ayrılır. sayfalar tek tek ayrıştırılır birbirinden ve yeni teknolojiler sayesinde altta yazan yazıları okunur. walters müzesi herkese açık şekilde sitesinden paylaşır kitabı. kitaptaki bilgiler de, açıklamalarıyla birlikte 2 cilt halinde bastırılır.

2007 yılında der spiegel adlı dergide, mr. b'nin kim olduğu açıklanır: amazon'un kurucusu jeff bezos.

bildiğim kadarıyla bezos bunu inkâr da kabul de etmemişti. bunun nedeninin de kitabın "karanlık" ve illegallikle dolu geçmişi olabileceği söyleniyor.
devamını gör...

en yakın arkadaşım,her şeyimi paylaştığım insandır ve paylaşmaya devam etmek istediğim kişidir kendisi. şımarıklığımı ona yapar,içimi sadece ona dökerim. üzüntülerimi,mutluluklarımı en iyi o bilir. ne kadardır birbirimizin en yakın arkadaşıyız ne kadardır tanışıyoruz şaka maka unuttum ben.

kendisi burada neyse gerçekte de öyledir,ondan emin olun. kafasına koyunca yapamadığı şey olmaz onun. inatçı,duygularını doruklarda yaşayan biridir. söyleyeceklerini sakınmaz,iyi kötü her şeyi söyler. anaçtır gerçekten,bazen annem kadar ilgilenir benimle. hatırlıyorum da beni ağlatan bir olayda içeriye herkesi dövecekmiş gibi girmişti.hatırladıkça çok komik geliyor. geleceğe dair planlarımın içinde hep yer alır,alacağını da umuyorum *

evet,sonunda çok beklediğin *doğum günün geldiii *! iyi ki doğdun,iyi ki varsın. umarım hepimizi güldüren gülüşün dudaklarından eksik olmaz. seni çok sevdiğimi bil. nice mutlu yıllaraa ❤️. *
devamını gör...

ne kadara iğrenç biri olduğumu anladığım başlıktır. teşekkür ederim.
devamını gör...

sadece çok çok ama çok yakınlarıma hitap ederken kullanıyorum. sırf dalgasına, aşırı hoşuma gidiyor. hep sokaktan öğrendim bunlari.
devamını gör...

avrupa birliği sınırları içinde yaşayan türk vatandaşları için son derece doğru önerme.

ben ,şahsımve kendim
devamını gör...

neye hizmet ettiği muallak protestolardır. şimdi bu protestocular bu şekilde mevcut düzende yaprak kıpırtamayacağını bilmiyor mu?

aferin akp nin eline böyle koz verin o da buradan mağduriyet devşirip oy toplasın.

edit: bazı arkadaşların gerçekten kafası basmıyor herhalde lan araya iki tane kendi adamını sokup bir şey yaptıracaklar algıyı kendilerine çevirecekler. siz tayyip istifa diyip lastik yakarak tayyip gidecek mi zannediyorsunuz.
devamını gör...

danaya girer gibi girilir artık.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıkları yüzünden bitki örtüsü artık her zamankinden erken uyanmaya başlıyor. açan çiçeklerle beraber polen seviyeleri de artıyor.

özellikle mart ayından başlayarak, mayıs ayını da içini alan mevsimde çayır ve ağaç polenleri havada uçuşmaya başlar. bu, bölgelere göre de değişkenlik gösterip temmuz ayına kadar da sürebilir. polenler, rüzgar ve böcekler aracılığıyla kilometrelerce uzağa taşınabilirler. bir taraftan bitkilerin üremesine faydası olurken, diğer yandan alerji hassaslığı olan kişilere zararı dokunur.

alerjilerde, nöbetler halinde astım ve nefes darlığı, burunda kaşıntı ve nezle durumu, gözde yanma, kaşıntı, akıntı şikayetleri ortaya çıkar. rüzgarlı ve güneşli havalarda şikayetler giderek artar.

polen tanecikleri alerjiye sebep olan etken bir maddeye sahiptirler. bitkilerden üreyen binlerce polen tanesi yüz kadar olanı, astımı tetikler, bahar nezlesine yol açar.

polen alerjisi, zamanında anne sütü ile yeterince beslenememiş kişilerde ortaya çıkıyor. bir de kalıtsal olarak ailede saman nezlesi, ürtiker, egzama, astım ve ilaç alerjisi olanlarda da bu tür hastalıklar ortaya çıkabiliyor.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim