günün sözü
acı olmasaydı tatlı bu kadar tatlı olmazdı. grease john travolta
devamını gör...
kırmızı pazartesi
orijinal adı ‘ilan edilmiş ölümün kronolojiği’ olan bu kitap dilimize kırmızı pazartesi olarak çevrilen gabriel garcia marquez’in nobel ödüllü romanıdır.
kırmızı pazartesi, sıradan bir gün değil, işleneceğini herkesin bildiği ama önlemek için kimsenin bir şey yapmadığı bir cinayetin öyküsüdür. klasik cinayet romanlarından farkı, biz ilk sayfadan itibaren öleni ve öldüreni biliyoruz. sevgili yazarımız okuruna en büyük spoilerı veriyor ama bu kitabın gizeminden hiçbir şey azaltmadığı gibi kat ve kat arttırıyor. sevgili marquez en sevdiği kitabının bu olduğunu söylemiş, kendisinin üç eserini okuyan biri olarak ona katılıyorum.
kırmızı pazartesi, sıradan bir gün değil, işleneceğini herkesin bildiği ama önlemek için kimsenin bir şey yapmadığı bir cinayetin öyküsüdür. klasik cinayet romanlarından farkı, biz ilk sayfadan itibaren öleni ve öldüreni biliyoruz. sevgili yazarımız okuruna en büyük spoilerı veriyor ama bu kitabın gizeminden hiçbir şey azaltmadığı gibi kat ve kat arttırıyor. sevgili marquez en sevdiği kitabının bu olduğunu söylemiş, kendisinin üç eserini okuyan biri olarak ona katılıyorum.
devamını gör...
bennet omalu
nijerya asıllı amerikalı bir adli patalog ve nöropataloji uzmanıdır.kronik travmatik ensefalopati isimli dejeneratif beyin hastalığını tespit eden ve isimlendiren kişidir aynı zamanda. (bkz: kronik travmatik ensefalopati)
devamını gör...
eşkıya
1996, yavuz turgul'un yönetmenliğini yaptığı filmdir. o yıllarda yaklaşık 38 hafta vizyonda kalmıştır. büyük sükse yaratmıştır. izlemeyenlere kesinlikle tavsiye edilir. keje'nin 40 senelik sessizliği, baran'ın sadakati, yıldızlar...
devamını gör...
yeraltı edebiyatı
yeraltı edebiyatı'nda genellikle anti-kahramanların revaçta, kapitalizm eleştirisi de olmazsa olmaz. anti-kahraman nedir diye de soranlar olur elbet. ahlak timsali karakterlerin zıttı, bilinen, sevilen, örnek 'karakter' özelliklerinin tersini göreceğiniz, toplumun dışından, 'yeraltından insanlar'. yeraltı edebiyatı son zamanlarda amerikan yazar chuck palahniuk'un fight club'u ile popüler kültürde tanınmaya başlandı. ancak bununla başlamıyor, bu yalnızca yeraltı edebiyatının popüler kültürde değer kazanması için önemli bir dönüm noktası. bukowski gibi yazarlar bu türün bayrağını çekiyor. fark edebileceğiniz gibi absürdizmin oluk oluk aktığı bir nehir. edebi kaygı taşınmaz genellikle, söz ağızdan çıktığı gibi, sokak diliyle yazılır. insanlar, inançlar, tabular, hepsinin ne önemi var? yani edebiyatta bir doktor başkahraman ise, yeraltı edebiyatında da bir alkolik, bağımlı, fahişe, ya da bu lanet düzene aşina herhangi biri. ancak dediğim gibi tam net bir tanım bulunmuyor, kimileri için sokak edebiyatı, kimileri içinse yasaklara bir kılıf oluyor yeraltı. benim içinse hepsinin toplamı ediyor.
devamını gör...
yaz mevsimini sevmemek
kat kat giyinebilirsin ama kat kat soyunamazsın
devamını gör...
din düşmanlığını vatanseverlik sanmak
ulan ortada dinsizliğin daniskası sende, hile sende, yalan iftira sende, talan yağma zulüm sende, diri diri insan yakmaktan, hırsızlıktan oğlancılığa kadar temel belaların hepsi sende kısaca dinsizliğin daniskası sende... ve burayı okuyan değerli yazar sözümün burasından sonrasında ince bir sitemimdir sana
suyun başını tutan bu kahpeliklere yani dincilik patentli bu dinsizliğe teslim olursan, onurunla beraber aklını da kaybedersin. dinci şu sıraladığım bütün ahlaksızlık adı altında işini yapıyor da sana ne oluyor ? kendine gel...
suyun başını tutan bu kahpeliklere yani dincilik patentli bu dinsizliğe teslim olursan, onurunla beraber aklını da kaybedersin. dinci şu sıraladığım bütün ahlaksızlık adı altında işini yapıyor da sana ne oluyor ? kendine gel...
devamını gör...
okuduğun bir kitabı pudra şekerine uyarla
sana pudra şekeri vadetmedim.
devamını gör...
biontech aşılı türkler almanya’ya turist olarak gelebilir
sinovac aşısı olanlar niye üzülüyor ki? zaten normal şartlarda da gidemiyorduk.
devamını gör...
türk halkının cahil kalma nedeni
kendilerini koyun haline getirip çoban aramaları.
devamını gör...
ben de aynısını kullanıyorum diyen satıcı
özellikle beyaz eşya satıcılarının güzel bir satış taktiği olarak kullandığı cümledir.
ama 5 tane buzdolabı ve 2 tane fırın için aynı cümleyi kullanması insanları şaşırtabilir.
yerinde kullanmak lazımdır.
ama 5 tane buzdolabı ve 2 tane fırın için aynı cümleyi kullanması insanları şaşırtabilir.
yerinde kullanmak lazımdır.
devamını gör...
beğenilen entryi oylamayı unutmak
daha dikkatli olduğum, beğenilerimi dağıtmayı hatırlatan durum.
devamını gör...
sınav haftası
azap başlangıcı. sonu gelmeyen girdap. büyük stres kaynağı.
devamını gör...
izmir'e esnafa destek veriyoruz
keşke izmir'de yaşasaydım.sıcağı sıcağına destek olurdum.
devamını gör...
dünyanın en korkunç hastalığı
birey için mi toplum için mi diye düşündüren başlık.
devamını gör...
söylence
evrenin, tanrıların, insanın ortaya çıkışından, bir tarih olayına, bir kişiye değin türlü olay ve gerçeklikleri konu alan, onlara gerçeküstü bir nitelik vererek anlatan, başlıca özelliği inanış konusu olan kısa öykü. *
altay türklerine ait, yaratılış konulu bir örneği şu şekildedir:
gök yoktu, yer yoktu. yalnızca, sonu olmayan bir deniz vardı. tanrı ülgen (aakay, kurbustan), bu denizin üzerinde uçuyordu. konacak sert bir yer arıyordu, bulamıyordu. böyle uçarken gönlüne doğdu. bir ses “önündeki nesneyi yakala” diye fısıldadı. ülgen, bu fısıltıyı yineledi. ellerini öne doğru uzattı. o sırada su yüzüne bir taş çıkmıştı. ülgen, taşı yakaladı, üzerine kondu. taşın üstünde ne yapacağını düşündü. uçsuz bucaksız suyun içinden ak ene (ak ana), süzülüp ülgen’in karşısına çıktı ve “yarat” dedi; üç kez yineledi. ülgen “nasıl?” diye sordu. ak ene “yaptım oldu de, yaptım olmadı deme” dedi. sonra, ak ene kayboldu. bir daha da görünmedi. ülgen, insanlara şu buyruğu verdi. “var olana yok demeyin; vara yok diyen de yok olur!”.
ülgen, “yer yaratılsın!” dedi; yer yaratıldı. “gökler yaratılsın!” diye buyurdu; gökler yaratıldı. böylece bütün dünyayı yarattı. sonra, üç büyük balık yaratıp, yeri onların üzerine yerleştirdi. balıklardan ikisini yerin kenarına, üçüncüsünü ortasına temel yaptı. ortada bulunan balığın başı kuzey yönündedir. bu balık başını eğerse, kuzeyden yayık (tufan) olur. başını daha aşağı eğerse, yeryüzünde su basmadık bir avuç yer kalmaz. onun için bu balık, büyük bir zincirle bir direğe bağlanmıştır. onu, mangda-şire yönetir.
ülgen, dünyayı yaratırken ay ve gün ışığının dokunduğu altın dağ’da oturdu. bu dağ, gök ile yer arasında idi. dünya’nın yaratılışı altı gün sürdü. yedinci gün ülgen yatıp uyudu; sekizin gün kalktı…
bizim ay ve güneş’imizin dünyasından başka, doksan dokuz dünya daha vardır. bunların hepsinde birer uçmag (cennet), birer tamu (cehennem) vardır. herbirinde insanlar bulunur. en büyük dünya, han kurbustan tengere’dir. bay-ülgen, bu âlemin yönetimini yardımcılarından olan mangızın matmas burkan adlı ruha vermiştir. bu dünyanın yerinin adı altın telegey’dir. cehennemi, mangız toçiri tamu’dur. bu tamuyu, matman kara adlı bir zebani yönetir.
doksan dokuz âlemin ortancası, ezre kurbustan tengere’dir. ezre tengere’yi, belgein keratlu türün musıkay burkan’a verilmiştir. yerinin adı, altın şarka’dır. cehennemi, tüpken kara tamu’dur. bu cehennemi matman karakçı yönetir.
kişioğullarının bulunduğu bizim dünyamız, en küçük dünyadır. adına, kara tengere dünyası denilir. bu dünyayı, may-tere yönetir. cehenneminin adı, kara teş’tir. bu cehennemi, kerey han yönetir. bizim dünyamızın üzerinde otuz üç kat gök vardır.
bay-ülgen, birgün denize bakarken, suyun üstünde bir toprak parçasının yüzdüğünü gördü. toprağın üzeri, insan gövdesine benzeyen bir kil tabakası ile kaplıydı. ülgen, “bu cansız toprak, kişi olsun!” diye buyurdu. toprak, kişi oldu. ülgen, ona erlik adını verdi; olduğu yere bıraktı. erlik, giderek ülgen’i buldu. ülgen de onu yanına aldı; kendisine küçük kardeş yaptı. bir zaman sonra erlik, ülgen’i kıskandı. ondan daha güçlü olmak istedi. ülgen’e imrendi, “ben de onun gibi olmalıyım” diye düşündü. düşüne düşüne ülgen’e düşman oldu. ülgen bunun yerine, mangdaşire’yi yarattı. sonra da, bizim dünyamızda yedi kişi yarattı. bunların kemikleri kamıştan, etleri topraktan oldu. kulaklarına üfledi, can verdi. burunlarına üfledi, akıl verdi. en sonra da, yine bir kişi yarattı ve may-tere adını verdi. ona “bu insanları sen yönet” diye buyurdu.
kaynak
altay türklerine ait, yaratılış konulu bir örneği şu şekildedir:
gök yoktu, yer yoktu. yalnızca, sonu olmayan bir deniz vardı. tanrı ülgen (aakay, kurbustan), bu denizin üzerinde uçuyordu. konacak sert bir yer arıyordu, bulamıyordu. böyle uçarken gönlüne doğdu. bir ses “önündeki nesneyi yakala” diye fısıldadı. ülgen, bu fısıltıyı yineledi. ellerini öne doğru uzattı. o sırada su yüzüne bir taş çıkmıştı. ülgen, taşı yakaladı, üzerine kondu. taşın üstünde ne yapacağını düşündü. uçsuz bucaksız suyun içinden ak ene (ak ana), süzülüp ülgen’in karşısına çıktı ve “yarat” dedi; üç kez yineledi. ülgen “nasıl?” diye sordu. ak ene “yaptım oldu de, yaptım olmadı deme” dedi. sonra, ak ene kayboldu. bir daha da görünmedi. ülgen, insanlara şu buyruğu verdi. “var olana yok demeyin; vara yok diyen de yok olur!”.
ülgen, “yer yaratılsın!” dedi; yer yaratıldı. “gökler yaratılsın!” diye buyurdu; gökler yaratıldı. böylece bütün dünyayı yarattı. sonra, üç büyük balık yaratıp, yeri onların üzerine yerleştirdi. balıklardan ikisini yerin kenarına, üçüncüsünü ortasına temel yaptı. ortada bulunan balığın başı kuzey yönündedir. bu balık başını eğerse, kuzeyden yayık (tufan) olur. başını daha aşağı eğerse, yeryüzünde su basmadık bir avuç yer kalmaz. onun için bu balık, büyük bir zincirle bir direğe bağlanmıştır. onu, mangda-şire yönetir.
ülgen, dünyayı yaratırken ay ve gün ışığının dokunduğu altın dağ’da oturdu. bu dağ, gök ile yer arasında idi. dünya’nın yaratılışı altı gün sürdü. yedinci gün ülgen yatıp uyudu; sekizin gün kalktı…
bizim ay ve güneş’imizin dünyasından başka, doksan dokuz dünya daha vardır. bunların hepsinde birer uçmag (cennet), birer tamu (cehennem) vardır. herbirinde insanlar bulunur. en büyük dünya, han kurbustan tengere’dir. bay-ülgen, bu âlemin yönetimini yardımcılarından olan mangızın matmas burkan adlı ruha vermiştir. bu dünyanın yerinin adı altın telegey’dir. cehennemi, mangız toçiri tamu’dur. bu tamuyu, matman kara adlı bir zebani yönetir.
doksan dokuz âlemin ortancası, ezre kurbustan tengere’dir. ezre tengere’yi, belgein keratlu türün musıkay burkan’a verilmiştir. yerinin adı, altın şarka’dır. cehennemi, tüpken kara tamu’dur. bu cehennemi matman karakçı yönetir.
kişioğullarının bulunduğu bizim dünyamız, en küçük dünyadır. adına, kara tengere dünyası denilir. bu dünyayı, may-tere yönetir. cehenneminin adı, kara teş’tir. bu cehennemi, kerey han yönetir. bizim dünyamızın üzerinde otuz üç kat gök vardır.
bay-ülgen, birgün denize bakarken, suyun üstünde bir toprak parçasının yüzdüğünü gördü. toprağın üzeri, insan gövdesine benzeyen bir kil tabakası ile kaplıydı. ülgen, “bu cansız toprak, kişi olsun!” diye buyurdu. toprak, kişi oldu. ülgen, ona erlik adını verdi; olduğu yere bıraktı. erlik, giderek ülgen’i buldu. ülgen de onu yanına aldı; kendisine küçük kardeş yaptı. bir zaman sonra erlik, ülgen’i kıskandı. ondan daha güçlü olmak istedi. ülgen’e imrendi, “ben de onun gibi olmalıyım” diye düşündü. düşüne düşüne ülgen’e düşman oldu. ülgen bunun yerine, mangdaşire’yi yarattı. sonra da, bizim dünyamızda yedi kişi yarattı. bunların kemikleri kamıştan, etleri topraktan oldu. kulaklarına üfledi, can verdi. burunlarına üfledi, akıl verdi. en sonra da, yine bir kişi yarattı ve may-tere adını verdi. ona “bu insanları sen yönet” diye buyurdu.
kaynak
devamını gör...
tutarlı görünmek adına yanlışında ısrar etmek
bence asıl tutarsızlık budur. daha önce de dediğim gibi* ılımlı olmak lazım. aşırıcılık kimseye fayda sağlamıyor.
devamını gör...
günaydın sözlük
07:30'da uyandım. çok isteyip yapmak istediğim şey ile ilgili aradığım insanı buldum. onun mutluluğu ve prozac hanım sayesinde günlerim artık daha güzel geçecek.*
devamını gör...
yoldaş bakkal rozet önerileri
devamını gör...