film.
devamını gör...

başlığı görünce 2002’de falan açılmış zannettim.
şu an 3500- 4000 liradan aşağı düzgün bir gelinlik bulabilirseniz bu gelin kızımızı linç edersiniz.
gelinliği oluşturan her parçaya zam geldiği için artık maalesef çok normal bu fiyatlar.

ayrıca da anladık herkes artık minimal, bohem bilmem ne yaşıyor hatta bir yandan da kapitalizmin baş düşmanı falan filan ama madem düğün yapma girişiminde bulunulmuş öyle bir günde ne gelini ne damadı bir kırmayın bir üzmeyin ya. heves bükücüler. imkanı olan 5.000 tl de verir 10.000 tl de verir.
devamını gör...

...hala bekliyor musun?
beklemek şimdi hiç duymayan birine dünyanın en güzel şarkısını söylemek kadar anlamsız
peki ya umut?... cem adrianın herkes gider mi şarkısından. bazen hiç duymayan birine dünyanın en güzel şarkısını söyleriz.
devamını gör...

yalı çocuğu diyenlerin kalıbına 100 basacak birikimde eğitime ve kültüre sahip ülkemizdeki değerli yöneticilerden birinin testinin pozitif çıkması durumudur. geçmiş olsun dileklerimizi iletiriz.
devamını gör...

türkiye özellikle son yıllarda insan kaçakçılığı ve köleliğinin hızla yükseldiği ülkeler arasında. genel anlamda insan kaçakçılığı ve köleleğine dair raporlar bulunmakla birlikte seks köleliği konusunda yapılan araştırma sayısı daha az.
türkiye'de 2013 yılı itibariyle 3000 genelevde toplam 15 bin kayıtlı kadın seks işçisi çalışırken, kayıtlı olmayan kadın seks işçilerinin sayımsı 100.000'in üzerinde olduğu ve bunların yarısından fazlasının çocuk olduğu belirtilmekte.
erkek seks işçileri ve seks köleliği konusundaya detaylı çalışma yok. genelevlerde seks işçisi olarak çalışamayan erkek seks işçilerinin tamamı tıpkı 100bin kadın ve kız çocuğu seks işçileri gibi sokakta mafyanın elinde köle olarak çalışmakta. yine erkek seks işçilerinin yarısına yakınının çocuk olduğu belirtilmekte.
türkiye'de seks kölelerinin büyük bölümü doğu ve güneydoğudaki öksüzler, baltık cumhuriyetlerinden getirilen çocuklar ve son yıllarda suriyeli göçmen çocuklar.
2016 yılı insan kaçakçılığı raporlarına göre türkiye'de köle olarak bulunan kişi sayısı 480.000 ve bu kişiler kimi zaman tarım işçisi, sanayi işçisi, temizlikçi vb olarak zorla parasız köle olarak çalıştırıldıkları gibi özellikle 18 yaş altındaki kız ve erkek çocukları parasız seks kölesi olarak çalıştırılmakta.
türkiye'de köleliğe dair haberlerden bir kısmı için : buradan
devamını gör...

bir ara 10 tanım gerekli iken 5'e indirilen, sözlük kurallarına uygunluğu titizlikle incelenirken, sırf ponçik yazarları üzmeme adına 5 entry giren her sözlük yazar adayının 48 saati geçmeden kurtulduğu, koyu turuncu liste.

günbegün gelişen ve kullanıcı sayısı artan sözlüklerde büyümeyi kontrol altına tutma gayesiyle ("amerika yeniden keşfetmeye gerek yok! " ) ata sözlükten feyz alınan geleceği planlayan her sözlükte karşılaşılan sözlük duvarı.

yazarlık verilen ey portakalistler, turunçlar, kafası güzel kafa sözlük kalemcikleri !

5 entry girerken orhan pamuk gibi davranıyorsun,
hoop yazarlık verildikten sonra 10. entry demeden kalemin ucu ayrı oynuyor,
emojiler,
noktasız entry'ler,
hele girilen entry'de tanım ifadesini aramak samanlıkta iğne aramakla eş değer.
tamam yaz geldi, herkes gevşedi.
kış kapıda bir bakarsınız yazar olarak girdiğiniz son entry'den haberiniz olmaz.

(bkz: winter is coming)
devamını gör...

her canlıda mevcut olduğunu düşünüyorum. böyle bir isteğin varoluş nedeni ego dur. güzel geri dönüşler almak isteriz.
devamını gör...

bir koşuşturma, bir heyecan. herkesin yüzünde benzer bir gerginlik vardı o akşamüstü. tedirginlik, her yerden bir tehlike gelebileceği ihtimali, belirsizlik. kalabalık bir masada oturuyorlardı. kimse çantasını kucağından indirip sandalyeye bile asmamıştı. telefonlar elde. şarjlar azalmış. nöbetleşe camdan sokağa bakıp duran 9 kişiydiler. ışık'ın telefonu çaldı. arayan iş arkadaşı joseph'ti. murat'tan belgeyi alıp almadığını sordu. saatlerdir bu anın gelmesini bekliyordu ışık. derin bir iç çekti. aldım dedi. korkma dedi joseph hissetmiş gibi. "senden kimse şüphelenmez."

ışık kalktı oturdukları kahveden. ufak tefek çelimsiz bir kızdı. üniversiteye yeni başlamıştı. 2 sene önce gelmişti bu şehre, havasına suyuna bile henüz alışamamıştı. okulun ilk senesi bir hocasının yönlendirmesiyle saat ücretli olarak çalışmaya başladığı, okul ve cafe'den arta kalan zamanlarında veri girişi yaptığı, işini doğru yaptığı taktirde kimsenin kaçta gediğine kaçta gittiğine karışmadığı bu araştırma enstitüsünde, idari işler departmanında asistan olarak çalışan joseph başta olmak üzere herkes onu çok sıcak karşılaşmıştı. yabancılarla çalışmak ne güzel diye düşünmüştü ışık daha ilk haftadan. kesinlikle mezun olduğunda çokuluslu bir yerde çalışması gerektiğine ikna olmuştu çabucak. belçika tarafından fonlanan bu enstitüde neredeyse her milletten 21 tam zamanlı, ışık'ın sayısını bilmediği kadar da yarı zamanlı ya da saat ücretli personel çalışıyordu. ışık çok şanslı görüyordu kendini. onu bu işe yönlendiren hocasına da defalarca kez söylediği gibi hayatı, bakış açısı tamamen değişmişti bu işe başladığından beri.

hiç anlamadığı şeyler olup bitiyordu ama. korkuyordu ışık. ilk defa 3 ay önce enstitünün araştırmacılarından biri tutuklandığında, hemen akabinde de adalet bakanlığı'ndan enstitünün tüm yazışmalarının asıllarının taraflarına ivedilikte teslim edilmesi istendiğinde bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamıştı. joseph, ona nerede çalıştığından en yakınları haricinde pek kimseye söz etmemesi gerektiğini söylediğinde didikleme ihtiyacı duymuştu ışık. öğrendiği bilgi kırıntıları bile kanını dondurmaya yetmişti. enstitü'nün üzerinde çok baskı vardı. belçika ile ülke arasında da haber bültenlerine bile yansıyan cinsten çok ciddi bir diplomatik kriz...

joseph 3 gün önce ışık'a muratla görüşmesinin mümkün olup olmadığını sordu. ışık'ın işe girişinden 7 ay sonra direktör yardımcılığından istifa eden, 32 yaşında profesörlüğünü almış murat ve ışık hiçbir diyalog geçmişine sahip değillerdi. ışık anlamamış, nedenini sorma gereği duymuştu. joseph üstü kapalı bir şekilde cevap verdi. ışık çok kurcalamaması gerektiğini ancak bu evrakı almasının ve joseph'e teslim etmesinin ne kadar önemli olduğunu sezmişti. kabul etti. joseph'e, onu bile isteye tehlikeye atmayacağını bilecek kadar güvenirdi. yine de sorma ihtiyacı duydu. "endişelenecek bir şey yok ışık. bunu enstitüde tam zamanlı çalışan biri yapmamalı sadece, durumları biliyorsun az çok." murat ve ışık laleli'de buluşmuşlardı. saati ve yeri joseph haber vermişti ışık'a. ayaküstü bir sohbet, kapalı bir zarf ve bu kadar. 3 dakika bile sürmemişti. her zamanki gibi işe gidecek, 4. kata çıkıp bunu joseph'e verecek ve çıkacaktı. en kötü ne olabilir ki diye düşündü enstitünün bulunduğu sokağa girerken. yokuşu çok hızlı tırmanıyordu, nefes nefese kalmıştı. neredeyse koşar adım yürüdüğünü, kan ter içinde kaldığını enstitünün tam karşısındaki polis kalabalığını fark etmesiyle eş zamanlı kavradı. birden durdu yolun ortasında. ondan tarafa bakan polislerden biriyle göz göze geldi. kafasını önüne eğdi ve yürümeye devam etti. bu defa normal hızda. bahçe kapısına geldiğinde tekrar baktı polislerden tarafa. neredeyse 30 kişilerdi. 4 normal polis otosu, 4 de zırhlı araç vardı. polisler ağır silahlıydı. özel bir ekip olduklarını düşündü ışık. terörle mücadele mi acaba, onların üniforma renkleri böyle mi oluyordu diye düşündü. aynı polis gözlerini dikmiş ışık'a bakıyordu. bir an ne yapacağını bilemedi kadın. kafasını çevirdi hızla, çantasının ön gözünde olması gereken personel kimlik kartını bulamıyordu bir türlü. sinirlenmişti, göz ucuyla sağa, yokuşun yukarısına baktı yeniden. polisin ona doğru yürümeye başladığını gördü. hızla arkasına döndü, yere çömelip çantasını açtı, kimliği yoktu! beyni patlayacak gibiydi. arkasına dönüp baktı, polis ona yürümeye devam ediyordu. galiba gülümsüyordu da. sinirleri bozuldu. kalbi yerinden çıkacak bir hızda atıyordu. kalktı yerden ışık, hızla yokuş aşağı yürümeye başladı. neredeyse koşuyordu. çok yanlış bir şey yaptığını fark etti ama artık çok geçti. polisten kaçıyordu! köşeyi döner dönmez karşısına çıkan, daha önceden dükkan olan ama sonrasında ön ve arka duvarları yıkılarak bir yaya alt geçidine çeviren binanın tam altında polisin kendisine "bayan" diye seslendiğini duydu. zaten burada da bir grup polis olduğunu gördü. hatta bir de masa. kimlik kontrolü yapan, ağır silahlı olmayan polisler ve geçip gitmekte olan insanlar. durdu ışık. kendisini sakinleştirmeye çalıştı ve arkasına döndü. en sakin olmaya çalışan yüz ifadesiyle;

-buyrun memur bey?
-nereye böyle koşa koşa hanfendi?! kimlik göreyim.
-kimlik mi? ha normal kimlik mi? bir saniye. hemen.

polis 27-28 yaşlarında dev gibi bir adamdı. 1.90'ın üzerinde boylu, büyük suratlı, esmer. küçücük bir kadın olan ışık kendini olduğundan da küçük hissetti bu adam karşısında. ellerinin titrediğini fark ettirmemeye çalışarak sırt çantasında cüzdanını aradı. kimliğini verdi. polis elindeki telefondan bir şeylere baktı. kimliği geri verirken konuştu;

-ne aradın öyle yere oturup sen?
-personel kimliğimi aradım da. evde bırakmışım herhalde. bulamadım. bugün ben çalışmıyorum normalde, zaten defterimi alacaktım, unutmuşum dün, önemli bir şey değil. bugün işim bu taraflarda olunca uğrayıp onu alayım dedim ama kimlik yok. (güldü) bulamadım, eve dönüyorum.
-ne iş yapıyorsun sen?
-stajyerim ben. öğrenciyim normalde.
-neden koşarak uzaklaştın peki?
-memur bey, size açık konuşcam, ben hayatımda polis görmüş insan değilim. sizi öyle görünce korktum açıkçası. ne yapacağımı bilemedim. size çok komik gelecek belki ama durum bu. korktum, bir an önce de uzaklaşmak istedim, yemin ederim.
-etme yemin ışık hanım. hem biz korkulcak insanlar mıyız? bak bana... ben ne yapayım senin yeminini. ama gel biraz yürüyelim senlen.
-aslında acelem var benim memur bey. ben gitsem?
-bir öpücük vermeden nereye ışık hanım?
güldü polis.
-anlamadım, ne öpücüğü?
-hadi hadi uzatma, ver bir öpücük bakayım.
öne doğru eğildi. itti ışık polis'i. dehşete kapılmıştı. "ne yapıyorsunuz siz!" dedi, etrafta bir sürü polis, bir sürü insan daha varken bu hadsizlik onu şok etmişti. polisin böyle bir şeye nasıl cesaret edebildiğine anlam verememişti.

-gel bakalım ışık hanım o zaman, merkezde bir ifadenizi alalım sizin.

ne olduğunu anlamadan polis bileklerine kelepçeyi takmıştı genç kadının. inanamıyordu olanlara ışık. tarifsiz bir şekilde korkuyordu. hayatında böyle bir dehşet anı daha yaşamamıştı. bayılacak gibiydi. sürükleyerek götürüyordu onu polis. arkasına baktı. tanıdık bir yüz arıyordu. enstitünün sokağına geri döndüler. yokuşu tırmanırlarken ilerde polisin müdahaleye başladığını gördüler. her yer gazdı. göremedikleri yerleri hedef alan polisler vardı! polis ışık'a baktı, arkalarından gelen polislere belli belirsiz bir işaret yaptı ve koşar adım ışık'ın yanından uzaklaştı. kadın elleri kelepçeli vaziyette sokağın ortasında kalakaldı. arkasına döndü, sokaktaki herkesin müdahale alanına bakmakta ya da koşmakta olduğunu gördü. bir sürü insan ve polis vardı. gerisin geri yokuş aşağı koşmaya başladı. sokağı bitirip binanın altına yöneldi. hızla geçti geçitten, onunla ilgilenen kimse yoktu. incecik bileklerinden düştü düşecek kelepçeden de kurtulabilirse bu kabustan kaçabileceğini düşünürken sokağın köşesinde julio'yu gördü. çok rahatladı. julio enstitüye yeni gelen misafir araştırmacılardan biriydi. onu bu kaostan kurtarabileceğini düşündü ışık. tek derdi şu kelepçeydi. ışık'a gel diye işaret ediyordu julio. ışık ona doğru koşmaya devam etti. arkasına baktı, kendisini takip eden bir polis olup olmadığını anlayamadı. her yerdeydiler! burası kaosun tam merkeziydi. julio ışık'ın elini tuttu, ışık ona "beni bırakma" dedi. enstitünün iki arka sokağındaki depo binasına girdiler, açık plan bu apartmanda her kat ayrı bir daireydi. dış cephesi yarı cam yarı duvar olan tüm bu daireler ortadaki avluya bakacak şekilde, kare düzendeydi. 3. kata çıktılar. arşiv olarak kullanılan bu dairenin kapısının anahtarını verdi julio ışık'a. titreyen kelepçeli elleriyle kapıyı açmaya çalışırken merdivenlerden iki polisin koşarak çıktığını gördü ışık. julio bir üst kata çıkmak için merdivene yönelmişti bu esnada. ışık kapıyı açmayı başarıp içeri girdiğinde hala titriyordu. önce banyoya girdi, camlar sonuna kadar açıktı. camın önündeki mermerde kocaman büyük bir sarı kedi vardı. yangın merdiveninden polislerin çıkıp ona yakalayabileceğini fark ettiği için hızla banyodan çıktı, odalardan birine girip yere çömeldi. polisler bu esnada arşiv katına ulaşmıştı. ışık olduğu yere çömeldi. önünde bir çalışma masası vardı. küçücük olan bedenini bile saklayamayacak kadar küçük olan bu masaya ve banyoda kalmamaya karar veren aklına lanet etti. "o yangın merdivenlerinden onlar gelmeden sen de kaçabilirdin ışık, aptalsın sen" diye düşündü. polisler yere çömelip camdan içeri baktılar. biri öbür yana bakıyordu da bu kumral olan onun olduğu tarafa doğru çeviriyordu kafasını işte. saniyeler sonra görüleceğini fark eden ışık gözlerini sıkı sıkı yumdu.

ve miko uyandı. bir daha da uyuyamadı sabah'ın 3 buçuğundan beri.**
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
üşüdüm ya ,bildiğin esiyorr,varen cekatımı giyem üstüme.
devamını gör...

sürekli şikayet eden pesimist tipler.
devamını gör...

1847 yılında yayımlanan (bkz: emily bronte)' nin yazarın tek romanıdır uğultulu tepeler. yazar ilk önce şiirler yazmıştır ancak (bkz: victoria dönemi) ndeki katı kurallar yüzünden ve kadının ikinci planda tutulmasından dolayı, şiir kitabını erkek takma adıyla (bkz: emily ellis bell) yayımlamak zorunda kalmıştır. aynı şekilde bu romanınıda takma adıyla yayımlamak zorunda kalan yazarın kardeşi (bkz: charlotte brontë) tarafından gerçek ismiyle 1867 yılında yeniden yayımlanmıştır.*

bu eserde gerek romantik akım gerekse gotik özelliklerden izler görürüz. o dönemin en büyük özelliklerinden biri kadın sosyal olarak yüksek ve zengin bir eşle evlenmelidir. ancak romanın başkahramanı catherine, dönemin bu düşüncesiyle tamamen zıt giden ailesinin kim olduğu bilinmeyen, dışlanmış 'öksüz, buluntu, garip' olan heathcliff' e aşık olur. bu yönden toplumun koyduğu ahlaki ve etik kurallara uymadığı için o da toplum tarafından günahkar ve kötü olarak addedilir. bu yüzden heatchliff ile şehir ve toplum hayatından uzakta tutkulu ve yasak bir ilişki yaşamaya çalışır ancak victorya gelenekleri, değer yargıları ve sosyal baskı catherine'nin istediği aşka kavuşmasına izin vermez. bu yüzden catherine sosyal baskılardan, dayatmalardan ve toplumun öngördüğü kadın modelinden kurtulmak için ölümü seçer. çünkü yaşarken gerçek aşkına kavuşamamışsada ölüm sevgisine "vampir kadın" olarak da olsa kavuşma fırsatıdır ve hayalet olarak sevdiğine gerçek aşkına ulaşabilecektir.
devamını gör...

bana güvenmemek için nedenin yok dediğim eski sevgilim " elimde bıçak olmadığı için elinde bıçak yok. elime bıçak alacağımı hissetsen, elime bıçak almamı bile beklemeden beni bıçaklardın" demişti. hep beynimde dolanır bu cümle.

millet sevgilisini her an bıçaklanacak gibi korur kollar, kızın ayağına taş değer diye taşların üstüne yatar, tırnağı kırılsa dünyayı yakar, ne bileyim dünya üzerinde en masum varlık o gibi davranır, benim gördüğüm muameleye bak arkadaş.

başka kadın az sessiz kalsa "yavrum neye bozuldun söyle, seni bilmeden kırdım mı " diye soruyorlar, bana aynı adam "kim bilir ne şeytanlıklar peşindesin, ne düşünüyorsun" diye soruyordu.

yasık.
devamını gör...

insanı bir yandan mutlu ederken diğer yandan huzursuz eden bir his, çok sevip de kaybetme korkusu insanı yer bitirir.
devamını gör...

toplumsal cinsiyet rollerinin, erkekler üzerindeki dayatmalarından yalnızca bir tanesidir.
devamını gör...

yazılım mühendisliği mülakatına girecekler için bir pratik yapma web sitesi.
içeriğinde easy-middle-hard seviyelerde hemen hemen tüm computer science konularında sorular var. linkedlist'ten tutun graph'a kadar.

özellikle öğrenciyken çözerseniz yararını ilerde çok görürsünüz. cs mülakatları türkiye'de kolay ama top-rank yerlerde zorlayabiliyorlar.

microsoft mülakatım için bir süre bakmıştım. güzelde bir liste çıkarmıştım. 3 soru sordular. easy-middle-hard seviyelerdeydi. hard olan dynamic programming olduğu için zaten takılıp kalmıştım. burada çalıştığımın ekmeğini yedim, boşa gitmedi ama diğer tüm rakiplerimi geçemedim ve teklif gelmedi. 3/3 yapmak gerekiyor böyle yerlerde.

ayrıca sitede problem listeleri var, amazon soruları, facebook soruları gibi. şuraya kendi topladığım bir kaç listeyi ekleyeyim.

leetcode patterns:
seanprashad.com/leetcode-pa...

useful links:
leetcode.com/discuss/genera...

computer science:

array:
leetcode.com/problemset/all...

hash-table:
leetcode.com/problemset/all...

linked-list:
leetcode.com/problemset/all...

system-design:
github.com/donnemartin/syst...
tianpan.co/notes/2016-02-13...

database:
leetcode.com/problemset/dat...

bfs-dfs algoritmaları:
leetcode.com/problemset/all...
leetcode.com/problemset/all...

design:
leetcode.com/problemset/all...

dynamic-programming:
- sub-categorized:
leetcode.com/discuss/genera...
- patterns:
leetcode.com/discuss/genera...
- dp for beginners:
leetcode.com/discuss/genera...

ben en sona dp'yi bırakmıştım. database ve concurrency zaten az-çok bildiğim/kullandığım ama benim için kritik olmayan şeylerdi. network/os vs şeyler zaten günlük bilgiler. 35 yaşında arch bile olsanız, airbnb'ye arch olarak girecekseniz leetcode çözmenizi bekliyorlar. bu saçma sınavı geçtikten sonra içeride çalışan normal mühendislerle muhabbet etmeye başlıyorsunuz.

boş bir zamanınızda tüm konuların üzerinden bir geçmekte fayda var.
devamını gör...

işte karadeniz’in temiz havasıyla sağlıklı gıdalarının harmanı bir zeka, tahminimce belinde altıpatları ile yargı dağıtan bir abla.

zekasının inceliklerini takip etmeye çalışmak biz sıradan insanların evrimi için büyük nimet, sayenizde gelişiyoruz efendim :)
devamını gör...

evli kalmak başarıdır. ama gerçekten iyi yürüdüğü halde evliliği devam ettirebiliyorlarsa. *
devamını gör...

"söyleyecek fazla bir şeyim hiçbir zaman olmadı. ben de sustum."
devamını gör...

güvendiklerinden sağlam kazıklar yiyen insandır.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

günaydın eneee.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim