siyasilerin unutulmayan sözleri
erdal inönü, shp genel başkanlığı döneminde diğer sol parti liderleri ve parti yöneticileri ile birlikte birleşme mevzuularını konuşmak için bir restoranda buluşur.
garsonun "birşey almak ister misiniz, efendim" sorusu üzerine şöyle yanıt verir;
"teşekkürler biz birbirimizi yiyeceğiz"
aklıma geldikçe halen gülerim. zekâ, zerafet ve mizahi dili tek potada eritebilen ender siyasetçilerden biriydi.
dibine not: başlığı en başından okuyarak, bu sayfaya gelirken bir şey fark ettim. siyasilerin bazı sözleri, beşer altışar kez yazılmış. okurken insanın ruhu daralıyor. cidden ileti sarfiyatı. tamam durumunuz yok okuyamadınız kesin. keşke durumunuz olmasa yazamasanız aynı zamanda.
(bkz: okumaya inanmak)
garsonun "birşey almak ister misiniz, efendim" sorusu üzerine şöyle yanıt verir;
"teşekkürler biz birbirimizi yiyeceğiz"
aklıma geldikçe halen gülerim. zekâ, zerafet ve mizahi dili tek potada eritebilen ender siyasetçilerden biriydi.
dibine not: başlığı en başından okuyarak, bu sayfaya gelirken bir şey fark ettim. siyasilerin bazı sözleri, beşer altışar kez yazılmış. okurken insanın ruhu daralıyor. cidden ileti sarfiyatı. tamam durumunuz yok okuyamadınız kesin. keşke durumunuz olmasa yazamasanız aynı zamanda.
(bkz: okumaya inanmak)
devamını gör...
çayın yanında en güzel giden gıda
şeker tabi ki. kesme ya da toz fark etmez şeker olmadan çay içmek benim için zulüm. çayı şekersiz içeceğime sap sade türk kahvesi içerim en azından kafam yerine gelir.
devamını gör...
uzun gagalı dikenli karıncayiyen
zaglossus adıyla da bilinen, dikenli karıncayiyengiller familyasına ait, yeni gine'de bulunan endemik bir canlı. 4000 metre irtifada ki ormanlarda yaşarlar. ortalama olarak 44–76 cm uzunluğa ve 6-16 kilo ağırlığa ulaşabilirler.
dünya doğa ve doğal kaynakları koruma birliği tarafından soyu tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olan türler listesine alınmıştır. lezzetli olan etinden dolayı yerliler tarafından aşırı şekilde avlanmaktadır.
dünya doğa ve doğal kaynakları koruma birliği tarafından soyu tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olan türler listesine alınmıştır. lezzetli olan etinden dolayı yerliler tarafından aşırı şekilde avlanmaktadır.

devamını gör...
unutulmayan aşk-ı memnu replikleri
bir sene geçti. koca bir sene, neler oldu neler. hiç yaşamamış olmayı dilerdim bu seneyi. unutana kadar acıyla, nefretle hatırlayacağım. bihter'in behlül' ün gözlerinin içine baka baka bu sözleri demesi.
daha sonra başka bir bölümde " en çok görmedik istediğim şeyi gördüm senin yüzünde deyip cümlenin sonunu "hayal kırıklığı" ile gülerek bitirmesi...
ve yine başka bir bölümde
firdevs hanımın : artık onlara kimse engel olamaz birbirlerini seviyorlar görmüyor musun? sorusuna
bihter'in: "ölüyorum anlasana. gözlerimin önünde birbirlerini seviyorlar. ben işkenceler içinde kıvranırken onların mutluluğundan ölüyorum. anne ben ölüyorum yardım et" diyerek ağlaması.
t: ask-i memnu dizisinin unutulmaz replikleridir. adnan bey'in sürekli nihal'e tatlım yerine taklım demesi, bihter'in peyker'e sürekli doruk'u öp benim için demesi, geleceği gören behlül'ün "hadi bakalım bayıl da şimdi görelim hadi bayıl " deyip nihal'le dalga geçmesi, bihter'in sinirlenip cemile'ye "salak misin cemile?" diye kızması gibi sayamadığım kadar birçok replik barındıran dizidir. ayrıca şu videoya da çok gülerim.
nihal saçmalama makyajın akacak
daha sonra başka bir bölümde " en çok görmedik istediğim şeyi gördüm senin yüzünde deyip cümlenin sonunu "hayal kırıklığı" ile gülerek bitirmesi...
ve yine başka bir bölümde
firdevs hanımın : artık onlara kimse engel olamaz birbirlerini seviyorlar görmüyor musun? sorusuna
bihter'in: "ölüyorum anlasana. gözlerimin önünde birbirlerini seviyorlar. ben işkenceler içinde kıvranırken onların mutluluğundan ölüyorum. anne ben ölüyorum yardım et" diyerek ağlaması.
t: ask-i memnu dizisinin unutulmaz replikleridir. adnan bey'in sürekli nihal'e tatlım yerine taklım demesi, bihter'in peyker'e sürekli doruk'u öp benim için demesi, geleceği gören behlül'ün "hadi bakalım bayıl da şimdi görelim hadi bayıl " deyip nihal'le dalga geçmesi, bihter'in sinirlenip cemile'ye "salak misin cemile?" diye kızması gibi sayamadığım kadar birçok replik barındıran dizidir. ayrıca şu videoya da çok gülerim.
nihal saçmalama makyajın akacak
devamını gör...
hoşlanılan kızın ilk buluşmada masaya zenginleştirilmiş uranyum koyması
dün akşam başımıza gelmiş olaydır.
uludağ'da kendi halimde kayak yapıp bir yandan da şöminemin karşısında château palmer şarabımı yudumlarken bir hanımla tanışma fırsatı buldum. biraz muhabbet ettikten sonra lobinin yanındaki kafeye gitme kararı aldık.
kız oldukça alımlı hoş bir kız fakat her ağzını açtığında uykum geliyor. bu sebeple uyuklamamak için, arada sırada çaktırmadan masanın altından maçkolik'e bakıp 2'den 1 oynadığım chelsea- tottenham maçı yorumlarına bakıyorum. annemin bütün emekli maaşını yatırmışım ya bu uludağ'dan gideceğim ya da muhtemelen restoranın arkasında bekleyen ızbandut kalıplı, yüce mevlam görse "ben bunları ne ara yarattım la" diyeceği tıynette insan azmanları beni döve döve hallaç pamuğuna çevirecek. kupon muhakkak tutmalı yani.
"ee hep ben konuştum biraz da seni dinleyelim bakalım ihihih"
"ne anlatayım güzelim. işte biliyorsun günlerdir site kodlamaya çalışıyorum heheh"
"hmm doğru yazılımcıydın"
"junior yazılımcı diyelim"
"teknolojiden ne kadar da anlayan bir beyyy ihih"
"ehh tabii işim gereği (gülen surat)"
"benim baba tarafım komple deli ben sana söylemiş miydim???"
dedim eyvah mebus, bu cümle de geldiğine göre şimdi gerçek manada s.çtın.
"ismail bak şimdi sana ne göstericem çok şaşıracaksın ihihi"
çantasından koskocaman bir metal çıkardı, yuvarlak , tekerlek gibi bir metal ne olduğunu anlayamadım.
"bunun ne olduğunu biliyor musun??"
"ımmm hayır tatlım nedir bu? kapalı metal bir kutuya benziyor"
"zenginleştirilmiş uranyummm!"
"nehh??!!!"
o anda ben de dahil lobide ne kadar insan varsa, oteli terk etmiştik. teleferik operatörü yerini terk ettiği için insanlar havada asılı kalmıştı. aşağıda snowboard yapan influencer kızlar daha hızlı kaymaya başlamıştı. herkes olay yerinden kaçtığı için aradan ben de tüymüştüm.
uludağ'da kendi halimde kayak yapıp bir yandan da şöminemin karşısında château palmer şarabımı yudumlarken bir hanımla tanışma fırsatı buldum. biraz muhabbet ettikten sonra lobinin yanındaki kafeye gitme kararı aldık.
kız oldukça alımlı hoş bir kız fakat her ağzını açtığında uykum geliyor. bu sebeple uyuklamamak için, arada sırada çaktırmadan masanın altından maçkolik'e bakıp 2'den 1 oynadığım chelsea- tottenham maçı yorumlarına bakıyorum. annemin bütün emekli maaşını yatırmışım ya bu uludağ'dan gideceğim ya da muhtemelen restoranın arkasında bekleyen ızbandut kalıplı, yüce mevlam görse "ben bunları ne ara yarattım la" diyeceği tıynette insan azmanları beni döve döve hallaç pamuğuna çevirecek. kupon muhakkak tutmalı yani.
"ee hep ben konuştum biraz da seni dinleyelim bakalım ihihih"
"ne anlatayım güzelim. işte biliyorsun günlerdir site kodlamaya çalışıyorum heheh"
"hmm doğru yazılımcıydın"
"junior yazılımcı diyelim"
"teknolojiden ne kadar da anlayan bir beyyy ihih"
"ehh tabii işim gereği (gülen surat)"
"benim baba tarafım komple deli ben sana söylemiş miydim???"
dedim eyvah mebus, bu cümle de geldiğine göre şimdi gerçek manada s.çtın.
"ismail bak şimdi sana ne göstericem çok şaşıracaksın ihihi"
çantasından koskocaman bir metal çıkardı, yuvarlak , tekerlek gibi bir metal ne olduğunu anlayamadım.
"bunun ne olduğunu biliyor musun??"
"ımmm hayır tatlım nedir bu? kapalı metal bir kutuya benziyor"
"zenginleştirilmiş uranyummm!"
"nehh??!!!"
o anda ben de dahil lobide ne kadar insan varsa, oteli terk etmiştik. teleferik operatörü yerini terk ettiği için insanlar havada asılı kalmıştı. aşağıda snowboard yapan influencer kızlar daha hızlı kaymaya başlamıştı. herkes olay yerinden kaçtığı için aradan ben de tüymüştüm.
devamını gör...
çocukken inanılmaz kıymetli olan şeyler
bayram harçlıklarıyla alınan abur cubur. özellikle magnum dondurma.
devamını gör...
dini inancın zayıflama nedenleri
dualarının cevapsız kaldığını hissetmek.
devamını gör...
uğur mumcu
tanım: son gazeteci.
türkiye'nin aydın yüzüydü. o bu dünyada ki en doğru insanlardan biriydi. gazeteciliğin hakkını verdi ve asla inandığı doğrulardan vazgeçmedi. nur içinde yatsın..
"dün sabaha değin, araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. öyleyse vurun, parçalayın, her parçamdan benim gibiler beni aşacaklar doğacaktır."
uğur mumcu
türkiye'nin aydın yüzüydü. o bu dünyada ki en doğru insanlardan biriydi. gazeteciliğin hakkını verdi ve asla inandığı doğrulardan vazgeçmedi. nur içinde yatsın..
"dün sabaha değin, araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. öyleyse vurun, parçalayın, her parçamdan benim gibiler beni aşacaklar doğacaktır."
uğur mumcu
devamını gör...
beytullah
yunus emre'nin "dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim." deyişindeki ev'in anlamına geldiğini düşündüğüm kelimedir. aynı zamanda somut olarak da kabe'dir.
devamını gör...
yabancı yazarlar türkiye'de yaşasa yazacağı kitaplar
ernest hemingway - selalar kimin için okunuyor.
george orwell - çiflik bank - 2023
anton çehov - millet bahçesi
gogol - ölmekten beter olmuş canlar
victor hugo - evine ekmek götürmeye çalışan babanın bir günü.
george orwell - çiflik bank - 2023
anton çehov - millet bahçesi
gogol - ölmekten beter olmuş canlar
victor hugo - evine ekmek götürmeye çalışan babanın bir günü.
devamını gör...
yapmaktan nedensiz yere zevk alınan bir şey
burda yazdigim şeyleri sanki bir başkasıymışım gibi okuyup incelemek.
devamını gör...
somut olana inanırım anlayışı
kulağımın arkasını elleyerek var olduğunu hissedebilirim. aynı şekilde beynini de göremiyorsun argümanı var. onuda mr’la görebiliyoruz. kullanabiliyoruz. müthüş dimi? varsa; “ben burdayım sudoku. şu, bu gibi sebeplerden ötürüde dünyanın boka dönmesine göz yumdum, büyük yanlışlarım var ama…” vs dese okayim. illede hayır bu konuşan sen değilsin demem.
devamını gör...
medeni bir hayat için tunceli'ye taşınmak
tunceli ile ilgili komünist başkan sayesinde yanlış bir algı oluştu, tunceli`nin diğer doğu anadolu illerinden hiç bir farkı yok, komünist başkanın öncesinde de sonrasında da çok gittim, değişiklikler sadece belediyenin çalışma zihniyeti olup bölgeyi daha verimli hale getirmiştir,ücretsiz toplu taşıma, ucuz su, yaşlı ve engellilere yardım gibi bir çok konuda sosyal bir belediye olduğunu kanıtlamıştır.
ama tunceli`de homofobiğin ağababasını görürsünüz, hadi çık gez bakalım eşcinsel olarak sevgilinle el ele dolaşmayı, komşuna bile eşcinsel olduğunu söyleyemezsin, asfalttan kazırlar seni. eğitimli oldukları da yalan bi belediye başkanı geldi diye kimsenin eğitim seviyesi yükselmedi, ama belediye çocukların okumasıyla ilgili her türlü girişimde bulunuyor o başka konu.belediye başkanı onca işinin arasında aileleri çocuklarını okula gitmesi için ikna etmeye çalışıyor, helal olsun... nüfusun çoğu kısmı hala aşiret düzenini istiyor ve kendi aralarında o kurallara göre yaşıyorlar. istatisliklere göre çocuk evlenme oranının en düşük olduğu doğu bölgesi tunceli ama bunlar sadece kayıtlara geçmiş rakamlar,ildeki nüfusa oranına bakınca yine de yüksek. kayıtlara geçmeyen ya da 18 yaşını doldurunca zorla evlendirilen bir çok kız çocuğu var hala.
bir ili medeni diye tanımlamak yanlış olur, illeri karşılaştıracaksak bu konuda medeniyet konularında tunceli`ye 10 basacak 10 tane daha il sayabilirim.sessizlik kısmı doğru olabilir, topu topu ne kadar bi nüfusu var ki gürültülü bi şehir olsun. gece hayatı yok bi kere.
manzara konusuna da gelirsek kişisel tercihdir elbette ama ben bozkır manzarasına çok da bayılmıyorum, ankaranın bir köyünde de ucuza arsa alıp evi kondurabilirim aynı manzaraya burda da sahip olurum.
ama tunceli`de homofobiğin ağababasını görürsünüz, hadi çık gez bakalım eşcinsel olarak sevgilinle el ele dolaşmayı, komşuna bile eşcinsel olduğunu söyleyemezsin, asfalttan kazırlar seni. eğitimli oldukları da yalan bi belediye başkanı geldi diye kimsenin eğitim seviyesi yükselmedi, ama belediye çocukların okumasıyla ilgili her türlü girişimde bulunuyor o başka konu.belediye başkanı onca işinin arasında aileleri çocuklarını okula gitmesi için ikna etmeye çalışıyor, helal olsun... nüfusun çoğu kısmı hala aşiret düzenini istiyor ve kendi aralarında o kurallara göre yaşıyorlar. istatisliklere göre çocuk evlenme oranının en düşük olduğu doğu bölgesi tunceli ama bunlar sadece kayıtlara geçmiş rakamlar,ildeki nüfusa oranına bakınca yine de yüksek. kayıtlara geçmeyen ya da 18 yaşını doldurunca zorla evlendirilen bir çok kız çocuğu var hala.
bir ili medeni diye tanımlamak yanlış olur, illeri karşılaştıracaksak bu konuda medeniyet konularında tunceli`ye 10 basacak 10 tane daha il sayabilirim.sessizlik kısmı doğru olabilir, topu topu ne kadar bi nüfusu var ki gürültülü bi şehir olsun. gece hayatı yok bi kere.
manzara konusuna da gelirsek kişisel tercihdir elbette ama ben bozkır manzarasına çok da bayılmıyorum, ankaranın bir köyünde de ucuza arsa alıp evi kondurabilirim aynı manzaraya burda da sahip olurum.
devamını gör...
trollerin çaylak yapılması
destekledigim durumdur. yapanın eline sağlık.
devamını gör...
geleceğe umutla bakamayan insan
geleceğe karşı umudu kalmamış yıkık insan türüdür. geleceğe karşı belirli hisleri, hevesleri ve umutları olmayan insanlar daha çok depresyona evrilmeyi seçerler. bir şeylere karşı inancı kalmadığından artık salmıştır. bu tarz insanlar genel olarak geçmişiyle yaşayan ve geçmişinde yaşadığı durumları kabullenip yoluna bakamayan insanlardır. ne demişler; geçmişiyle yaşayanın, geleceği olmaz.
devamını gör...
anın fotoğrafı
buraya bir hayaller, hayatlar bırakalım...

yanımda yıldız tozu püfür püfür esen sahilde drink mode.
azcık büyük olaydı ah ahh. *
neysem şimdilik ıce tea mice tea idare ediyoruz.
selamlar sözlük... *

yanımda yıldız tozu püfür püfür esen sahilde drink mode.
azcık büyük olaydı ah ahh. *
neysem şimdilik ıce tea mice tea idare ediyoruz.
selamlar sözlük... *
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
off okumayın böyle bir kafa dağınıklığı yok ön editi: şaka yapmıyorum. kendi yazdığım entrydeki düşünce akışını takip edemedim resmen tekrar okuyunca.
insan izlemeyi çok seviyorum. hiç tanımadığım insanları da hayatımdaki insanları da. aslında kendimi en çok eleştirdiğim özelliklerimden biri de tam olarak bu özelliğimle bağlantılı. insanları izliyor ve onların tavırlarına göre konumlanıyorum. karakterin yok mu senin kardeşim niye kaba göre şekil alıyorsun? di' mi ama? yaaaniii.
şaka şaka, bu kadar basit değil tabi ki. mübalağa sanatına saygımızdan hep. bir sürü başka parametre daha var ama demek istediğim şu; a kişisinin bana yaptığı şeyin birebir aynını b kişisi yaptığında aynı tepkiyi vermiyorum. iyi bir şey de olabilir bu kötü bir şey de. a kişisini de b kişisini de sevdiğimi düşünelim. ikisinin de cinsiyetinin aynı olduğunu, her ikisiyle de aramda benzer kanalda bir ilişki olduğunu varsayalım. yapılan şeyin de birebir aynı olması mümkün olmasa da büyük oranda benzerlik taşıdığını düşünelim. bambaşka tepkiler veriyorum... aklımda şu an hiç değilse 7-8 farklı örnek var. çok saçma değil mi?
hadi gelin düşünelim, evet saçma şeyler de düşünülür ve anlamlandırılmaya çalışılır, bence en yakınsak sonuç şu; konu ilk paragrafta bahsettiğim gibi insanları izlemeyi sevmemle direkt olarak ilişkili. insanlarla olan ilişkilerime onlara yüzde yüz güven duyarak başlıyorum mesela. çok büyük kazıklar yemiş, feleğin çemberinden falan geçmiş bir insan olmadığımdan galiba, kolay boşuyorum karıyı. insanlar benim güvenimi kazanmak için bir şey yapmak zorunda değiller bana sebep(ler) vermesinler kafi. illa benimle ilgili/ilişkili şeyler olmasına gerek de yok. benden bağımsız hayatlarındaki aksiyonlarını izleyerek de bulup çıkarabiliyorum o sebepleri. bu oldu mu da barem barem düşüyor onlara duyduğum güven. bu sadece güven özelinde böyle değil elbette. aslında özetin özeti şu, insanları söyledikleri ile değil, yaptıkları ile, yaptıkları da doğru değil, yaptıklarının benim dünyamdaki karşılıkları ile değerlendiriyorum. herkes, herkesin anladığı kadardır. senin kim olduğunun, kendini kim sandığının, kendini kim gibi gördüğünün inan bana hiçbir önemi yok. ben seni nasıl görüyorsam sen benim için o kadarsın. azı ya da çoğu da olamıyorsun. şimdi a kişisi zibilyon farklı konuda trilyon farklı kırılımla bana bir sürü data verdiği ve bir o kadarını da bambaşka sonuçlar doğuracak şekilde b kişisi verdiği için, (dediğim gibi; biri illa pozitifte diğeri nagatifte olmak zorunda değil bu işlemenin neticesinde, her ikisini de sevmeye devam ettiğim örneğinden devam ediyorum) yaptıkları birebir aynı şeylere, onların aksiyonlarına göre tavır alan bir insan olduğum için farklı tepkiler veriyorum.
çok gereksiz mi uzattım acaba ya? neyse. aslında başka bir şey anlatacaktım konuya girince çıkamadım. insanlarla kurduğumuz diyaloglar, birlikte geçirdiğimiz vakitler, aramızdaki duygular anlatmaya anlatılmıyor, yaşandığı gibi ve haliyle kalıyor ya; ana özel, biricik şekilde. beyninde bile anıları tekrar yaşayamıyorsun. sana yaşattığı duyguları anımsıyorsun başka başka hislerinle de harmanlanmış bir vaziyette "izliyorsun" falan. orası başka bir konu, girmeyelim. bağlayacağım yer şurasıydı, dönüp bakıyorum hayatıma, insanlarıma, artık benim olmayanlara da, her birinde başka bir senem görüyorum. bazı senemleri daha çok seviyorum, bazılarındansa daha az razıyım. aslında hiçbiri ben değilim. hiçbiri de onlar değil. benlik bu kadar akışkan, bu kadar dönüşken, bu kadar nesnellikten uzaksa, kalıpları, sınırları var gibi gözükse de aslında bu kadar geçirgense, neyin gerçek, neyin yanılsama olduğunun ayırdına nasıl varacağız? hangisi benim kabulüm, hangisi değil? neyi nasıl tanımlayacağız arkadaşlar?
yaa. öyle işte. bunlar hep soru(n).
insan izlemeyi çok seviyorum. hiç tanımadığım insanları da hayatımdaki insanları da. aslında kendimi en çok eleştirdiğim özelliklerimden biri de tam olarak bu özelliğimle bağlantılı. insanları izliyor ve onların tavırlarına göre konumlanıyorum. karakterin yok mu senin kardeşim niye kaba göre şekil alıyorsun? di' mi ama? yaaaniii.
şaka şaka, bu kadar basit değil tabi ki. mübalağa sanatına saygımızdan hep. bir sürü başka parametre daha var ama demek istediğim şu; a kişisinin bana yaptığı şeyin birebir aynını b kişisi yaptığında aynı tepkiyi vermiyorum. iyi bir şey de olabilir bu kötü bir şey de. a kişisini de b kişisini de sevdiğimi düşünelim. ikisinin de cinsiyetinin aynı olduğunu, her ikisiyle de aramda benzer kanalda bir ilişki olduğunu varsayalım. yapılan şeyin de birebir aynı olması mümkün olmasa da büyük oranda benzerlik taşıdığını düşünelim. bambaşka tepkiler veriyorum... aklımda şu an hiç değilse 7-8 farklı örnek var. çok saçma değil mi?
hadi gelin düşünelim, evet saçma şeyler de düşünülür ve anlamlandırılmaya çalışılır, bence en yakınsak sonuç şu; konu ilk paragrafta bahsettiğim gibi insanları izlemeyi sevmemle direkt olarak ilişkili. insanlarla olan ilişkilerime onlara yüzde yüz güven duyarak başlıyorum mesela. çok büyük kazıklar yemiş, feleğin çemberinden falan geçmiş bir insan olmadığımdan galiba, kolay boşuyorum karıyı. insanlar benim güvenimi kazanmak için bir şey yapmak zorunda değiller bana sebep(ler) vermesinler kafi. illa benimle ilgili/ilişkili şeyler olmasına gerek de yok. benden bağımsız hayatlarındaki aksiyonlarını izleyerek de bulup çıkarabiliyorum o sebepleri. bu oldu mu da barem barem düşüyor onlara duyduğum güven. bu sadece güven özelinde böyle değil elbette. aslında özetin özeti şu, insanları söyledikleri ile değil, yaptıkları ile, yaptıkları da doğru değil, yaptıklarının benim dünyamdaki karşılıkları ile değerlendiriyorum. herkes, herkesin anladığı kadardır. senin kim olduğunun, kendini kim sandığının, kendini kim gibi gördüğünün inan bana hiçbir önemi yok. ben seni nasıl görüyorsam sen benim için o kadarsın. azı ya da çoğu da olamıyorsun. şimdi a kişisi zibilyon farklı konuda trilyon farklı kırılımla bana bir sürü data verdiği ve bir o kadarını da bambaşka sonuçlar doğuracak şekilde b kişisi verdiği için, (dediğim gibi; biri illa pozitifte diğeri nagatifte olmak zorunda değil bu işlemenin neticesinde, her ikisini de sevmeye devam ettiğim örneğinden devam ediyorum) yaptıkları birebir aynı şeylere, onların aksiyonlarına göre tavır alan bir insan olduğum için farklı tepkiler veriyorum.
çok gereksiz mi uzattım acaba ya? neyse. aslında başka bir şey anlatacaktım konuya girince çıkamadım. insanlarla kurduğumuz diyaloglar, birlikte geçirdiğimiz vakitler, aramızdaki duygular anlatmaya anlatılmıyor, yaşandığı gibi ve haliyle kalıyor ya; ana özel, biricik şekilde. beyninde bile anıları tekrar yaşayamıyorsun. sana yaşattığı duyguları anımsıyorsun başka başka hislerinle de harmanlanmış bir vaziyette "izliyorsun" falan. orası başka bir konu, girmeyelim. bağlayacağım yer şurasıydı, dönüp bakıyorum hayatıma, insanlarıma, artık benim olmayanlara da, her birinde başka bir senem görüyorum. bazı senemleri daha çok seviyorum, bazılarındansa daha az razıyım. aslında hiçbiri ben değilim. hiçbiri de onlar değil. benlik bu kadar akışkan, bu kadar dönüşken, bu kadar nesnellikten uzaksa, kalıpları, sınırları var gibi gözükse de aslında bu kadar geçirgense, neyin gerçek, neyin yanılsama olduğunun ayırdına nasıl varacağız? hangisi benim kabulüm, hangisi değil? neyi nasıl tanımlayacağız arkadaşlar?
yaa. öyle işte. bunlar hep soru(n).
devamını gör...
scottish fold
insan zulmünün bedenlenmiş hali olan, dünya tatlısı kedi cinsi.
sokaklarda hasta, sakat olup bakıma muhtaç olan, barınaklarda sürünen hayvanları sahiplenmek dururken, bu tür güzellik abidesi olan ama sağlık sorunu çeken cinsler üzerinden para kazananlara prim vermeyin lütfen. cins ve farklı görüntülü hayvanlar (kedi, köpek vs fark etmez) genellikle kısa yaşarlar ve sağlık sorunları nedeniyle de çok güzel bir hayat geçirmezler.
ne yazık ki benim de bir cins kedim vardı. bir arkadaşımız doğum günü hediyesi olarak çat kapı getirmişti. üzerine titrediğimiz, bakımını, aşılarını ihmal etmediğimiz halde günlerce perişan halde veteriner odalarında yattıktan sonra böbrek yetmezliği nedeniyle daha 7 yaşındayken ayrıldı aramızdan. bu cidden ağır bir sorumluluk ve büyük bir acı. sebep olmayın lütfen.
***
bu cinsler avrupa'da ilk fark edildiklerinde, cins kedileri kayıt altına alan governing council of the cat fancy tarafından kaydedildiler. ancak sağlık sorunları fark edildiğinde gccf geri adım attı ve artık bu cinsi kaydetmediklerini ve sergilenmesine izin vermediklerini duyurdular. yine de başka kuruluşlar ne yazık ki hâlâ kaydediyor ve kediler şovlarda, yarışmalarda kullanılıyor.
bu şirinlik muskası kedilerin sorunu, insanlarda görülen romatoid artrit benzeri bir hastalık.
görsel, sagligim. com'dan alıntı ve romatoid artritin sonuçlarını gösteriyor:

işte bu kedilerin problemi de, aynısı olmasa da, buna benziyor. eklem ve kıkırdak sorunları olduğu için kıkırdakları kulaklara destek sağlamıyor. bu nedenle de dik durması gereken kulak kıvrılarak o şirin ama kedi için zararlı olan şekli alıyor. üstelik o kulak şekli nedeniyle kulaklarının enfeksiyon kapmaması için sık sık temizlenmesi gerekiyor.
genel olarak vücudunun hemen hemen her yerinde benzer sorunlar olduğundan hayvan aslında acı çekmemek adına fazla hareket etmemeyi tercih ediyor. bu da maalesef "çok sakin ve çocuklarla çok iyi anlaşıyor" diyen ailelerin, satın alma aşamasında bu kedileri tercih etmesine neden oluyor.
almayın, aldırmayın. sahipsiz çocuklarla dolu dünya. ille de kedi istiyorsanız ve onları gerçekten seviyorsanız, o sahipsiz çocukları evlat edinip mutlu edin lütfen.
sokaklarda hasta, sakat olup bakıma muhtaç olan, barınaklarda sürünen hayvanları sahiplenmek dururken, bu tür güzellik abidesi olan ama sağlık sorunu çeken cinsler üzerinden para kazananlara prim vermeyin lütfen. cins ve farklı görüntülü hayvanlar (kedi, köpek vs fark etmez) genellikle kısa yaşarlar ve sağlık sorunları nedeniyle de çok güzel bir hayat geçirmezler.
ne yazık ki benim de bir cins kedim vardı. bir arkadaşımız doğum günü hediyesi olarak çat kapı getirmişti. üzerine titrediğimiz, bakımını, aşılarını ihmal etmediğimiz halde günlerce perişan halde veteriner odalarında yattıktan sonra böbrek yetmezliği nedeniyle daha 7 yaşındayken ayrıldı aramızdan. bu cidden ağır bir sorumluluk ve büyük bir acı. sebep olmayın lütfen.
***
bu cinsler avrupa'da ilk fark edildiklerinde, cins kedileri kayıt altına alan governing council of the cat fancy tarafından kaydedildiler. ancak sağlık sorunları fark edildiğinde gccf geri adım attı ve artık bu cinsi kaydetmediklerini ve sergilenmesine izin vermediklerini duyurdular. yine de başka kuruluşlar ne yazık ki hâlâ kaydediyor ve kediler şovlarda, yarışmalarda kullanılıyor.
bu şirinlik muskası kedilerin sorunu, insanlarda görülen romatoid artrit benzeri bir hastalık.
görsel, sagligim. com'dan alıntı ve romatoid artritin sonuçlarını gösteriyor:

işte bu kedilerin problemi de, aynısı olmasa da, buna benziyor. eklem ve kıkırdak sorunları olduğu için kıkırdakları kulaklara destek sağlamıyor. bu nedenle de dik durması gereken kulak kıvrılarak o şirin ama kedi için zararlı olan şekli alıyor. üstelik o kulak şekli nedeniyle kulaklarının enfeksiyon kapmaması için sık sık temizlenmesi gerekiyor.
genel olarak vücudunun hemen hemen her yerinde benzer sorunlar olduğundan hayvan aslında acı çekmemek adına fazla hareket etmemeyi tercih ediyor. bu da maalesef "çok sakin ve çocuklarla çok iyi anlaşıyor" diyen ailelerin, satın alma aşamasında bu kedileri tercih etmesine neden oluyor.
almayın, aldırmayın. sahipsiz çocuklarla dolu dünya. ille de kedi istiyorsanız ve onları gerçekten seviyorsanız, o sahipsiz çocukları evlat edinip mutlu edin lütfen.
devamını gör...
geceye cevabı olmayan bir soru bırak
edit: silerler bu entry’i be dostum. neyse dursun şimdilik. bence güzeldi tam denk gelmişti. (u: (:)
devamını gör...
yazarların şu an merak ettikleri bir şey
moderatör olunur mu?
moderatör doğulur mu?
moderatör doğulur mu?
devamını gör...