istemelerinde sorun yok. ama verenleri anlayamıyorum. kardeşim adam senin muhtemelen 50 sene çalışsan doğal yollardan kazanamayacağın parayı bir haftada cukka edecek. bırak onu alanlar düşünsün değil mi? yok sms yok cart curt. twitch yayıncılarını geçtiler anasını satayım. *
devamını gör...

başlığı görünce devam etme isteğimi depreştiren anime.
bu görsele, içeriğe sahip hiç anime izlememiştim ondan yıllarca erteledim ama herkes önerince ehh yeter be deyip başladım ve sevdim aksi gibi.
konusu babaları firari olunca ve anneleri de ölünce zaten simya(bir şeyi başka bir şeye dönüştürme. kimya dersinde altın olarak görmüştüm ama bu animede bambaşka bir şekilde işliyorlar. ) biliyoruz kullanalım diyen 2 velet ile başlıyor hikayemiz. ancak simyada eşit takas prensibi var al gülüm ver gülüm hesabı annelerini diriltmek uğruna biri ölüyor diğeri uzvunu kaybediyor. kardeşinin ruhu zırha hapisken analarına bir bakıyorlar ibliss şeytaaan görünümlü bir şey ağlaya zırlaya gömüyorlar sonra diyorlar ki gardaşımın bedenini geri getircez, yani bunun etrafında dönüyor her şey.
yok felsefe taşı, yok imansız kardeşin sevdası, savaşı falan derken akıp gidiyor su gibi şerefsizim.

yalnız her şeyi geçtim
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
şu görseldeki bölüm beni ağlatmıştı. küçük kızın sesi hala kulaklarımda.
izleyin, izlettirin kısaca birçok mesaj veriyor animede. eğlenceli sürükleyici falan aman be izleyin.
devamını gör...

stroop etkisi algıda meydana gelen gecikmeyi ifade eder. örneğin mavi renkte yazılmış kırmızı yazısını anında okuyabilirken, bu yazının rengini algılayabilmek ve söylemek biraz daha uzun sürecektir. çünkü beynimize giden görsel sinyallerde yazının rengi ve yazının anlamı birbirine uymamaktadır. bu uyumsuzluk beynimizin karar vermesini yavaşlatır.
devamını gör...

bir ülke parasının başka ülke paralarına serbestçe dönüştürülebilmesidir.
devamını gör...

deneyim.
devamını gör...

madımak ve gazi olayları sırasında dalda portakal olması kuvvetle muhtemel yazarların insanın insana zararı olmadığı bir yer ve bahar şenlikleri gibi tanimlarla açıkladığı başlık.
hangi tarafa doğru gülelim?
eski türkiye aynı bu zamanda olduğu gibi; medyanın iktidarın siyasi görüşüne göre toplumu şekillendirmeye çalıştığı, yolsuzluk ve adaletsizligin gezindiği bir yerdi.
eski türkiye de sadece görsel ve yazılı basın vardı. sosyal medyanın olmadığı bir türkiye ile
simdiki türkiye'yi karşılaştırma yapmanız imkansız. 2002 öncesi haber siteleri ve sözlükleri okursanız elma ile armutu
toplamaya çalışmak gibi bir şey yaptığınızı anlarsınız.
devamını gör...

(bkz: ingilizce)

(bkz: almanca)

udemy ve boğaziçi üniversitesi'den online kurs almayı planlamaktayım.

edit: boğaziçi'nden alamadım maalesef; çok pahalı. türkiye'de öğrenci iseniz her yer cehennem gibi zaten.
devamını gör...

üyelerin sürekli emojilerle anlaştığı ve +35 yaş kişilerin bulunduğu grubumuzdur. arada bakınıyorum şöyle bir ve mesajları görünce
"ablacım cevap verdin ya artık, ne uzatıyorsun haa" deme isteği oluşuyor içimde. yazmıyorum ama.
işin ilginç kısmı ben de dahilim ve çıkamıyorum.*
devamını gör...

bir akşamüstü canım sıkkın, yağmur yağıyor. çıkıp biraz ıslanayım, iyi hissettirir diye düşündüm. yürürken yağmur durdu, ben de o sırada yol kenarında gördüğüm bir banka oturdum. yağmuru bekliyorum. hava kararıyor hafiften. etraf çok umrumda değil ama ıslak bir şekilde bankta oturmak dikkat çekiyor. neyse önümden bir adam geçti, durdu, bana dönüp 'aç mısın, ekmek vereyim' dedi. ama dalga geçmiyor bu arada, oldukça ciddi ve üzgün. kaç dakika boyunca adamı ikna etmeye çalıştım aç olmadığıma. hatta bir ara posedinden etmek çıkarıp uzattı. bir şekilde pes edip evine ekmeğini götürdü. ben de bu trajikomik olayla ruh halimin daha iyi olduğunu hissedip yağmuru beklemekten vazgeçtim.
devamını gör...

eğitimsiz ve cahil insanların mizah anlayışı ancak bu kadar olur. gerçi ortada bir mizahta göremiyorum. aynı hakaret farklı insanlara yapılsa anında gece baskınıyla evinden alırlardı adamı. her neyse.
(bkz: welcome to turkey)
devamını gör...

hayır ya nereye kapatıyorsunuz ben ancak yetişebildim ama. bıcır bıcır robnaja’mın enerjik, sevgili cenk’in güzel sesi ile nihayet buluştuk. süpersiniz...
devamını gör...

nasıl fotoğraf koyulduğunu bilmediğim için çocuğunu millete gösterme aşkıyla yanıp tutuşan ebeveyn hevesini içimde bırakan başlıktır.
devamını gör...

dinlerin olduğu yerde din istismarı engellenemez ama insanlar, kendilerini eğiterek bu cahil istismarcılardan kurtulabilir.
devamını gör...

ben kopye verir, en salak esprilerine bile kahkahalarla güler, ricky martin, sting severken megadeth iron maiden dinlerdim.
devamını gör...

hayatımın aşkı ile tanışmayı istiyorum.
devamını gör...

zorundayım, almazsam ölecekmişim öyle dediler.
devamını gör...

dokuz mu? ben yerinde olsam bu işte bir terslik olabilir mi diye doktor araştırirdım .neyse hayırlı uğurlu olsun. bir annenin sevinci.
devamını gör...

insanın herhangi bir ses çıkartmadan beyninde oluşturduğu monolog veya diyalog. monolog daha çok kişisel çıkarımların, durum değerlendirmelerinin, öz eleştirilerin, hatta en çok da kişinin kendisine anlık olarak komut vermesinin "haydi, kalkıp yüzümü yıkayayım", "şimdi şuradan karşıya geçeyim", gibi beyinde cümlelere ve sese dönüşmesidir. her sabah güne hemen hemen hepimiz bir iç ses monologla başlamıyor muyuz?

diyalog ise daha çok herhangi birisiyle bir konu hakkında konuşmadan önce beynimizde yaptığımız kurgu konuşmadır. hoşlandığımız birisine açılmadan önce kafamızda kurguladığımız konuşma gibi. tabi ki hiçbir zaman gerçekleşmeyecek bir iletişim üzerine de beynimizde hayal ürünü diyaloglar oluşturabiliriz. bu da hoşlandığınız kişiye açılamadığınızın bir göstergesidir. * ya da gerçekleşen bir iletişim üzerine de tekrar diyaloglar yaratabiliriz. bu da hoşlandığınız kişiyle yapılan konuşmanın iyi geçmesi veya kötü geçmesi sonucu akşam beyninizde o diyaloğun tekrarlanması veya bambaşka bir şekilde hayal edilerek de olabilir. neticede olumlu veya olumsuz kafanızda soru işareti kalmadı, güzel olan o.

bir de iç ses aracılığıyla insanın kendi kendisiyle diyalog kurması olayı var. "-nicho bunu böyle yapmalısın. -neden öyle yapayım ki? -doğru olan bu. -doğru olduğuna kim karar veriyor? sen mi, ben mi?.." gibi, şizofreniyle ilgisi olmayan (gerçi son soru biraz şizofrenik olabilir), kendi kendimizle yaptığımız diyaloglar da gizli konuşma ya da özel konuşma olarak adlandırılıyor. genelde en eğlenceli, ya da en sinir bozucu olan da bu.

herhangi bir sessiz okuma yaparken de beyin sanki iç konuşma yapıyor gibi faaliyet gösteriyor. hatta bu bazen başkasının ses tonuyla gerçekleşiyor. insanın kendi iç sesinin başka bir sese bürünmesi gerçekten çok ilginç. ama eminim ki hepimizin kendimizce hoşumuza giden bir iç ses tonu var. kendi sesimizi kaydedip de dinlediğimizde, ilginç, daha farklı bulmamızın, biraz da yadırgamamızın sebebi tam olarak bu da olabilir. aslında yadırgama tadındaki duygu kendi sesimizi dışarıdan bir gözlemci gibi tecrübe etme duygusu. günlük hayatta birisiyle konuşurken elbette kendi ses tonumuza şahit oluyoruz fakat beyin karşıdaki insanla olan diyaloğa odaklanıyor. peki şarkı söylediğimizde?

beyin şarkı söylerken de kendi sesini dışarıdan bir gözlemci olarak algılamıyor. odaklandığı nokta, şarkı sözlerinin cümleler halinde önce beyinde canlandırılması (bu kısım otomatik ezbere anlık gelişiyor. aslında irdelenmesi gereken bir nokta, çünkü konuşurken beynin sol lobu aktifken, şarkı söylerken sağ lob aktifleşiyor) ve sonra diyafram, akciğerler, ses telleri, gırtlak, küçük dil, damak, dil, diş ve dudaklara verilen refleks komutlarla sese bürünmesi. konserlerde kulaklıkla şarkı söyleyen şarkıcılarda durum daha farklı olabilir, çünkü şarkıcının kendi sesini kulaklık ile dışarıdan bir gözlemci gibi tecrübe etmesi söz konusu. bunu tecrübe etmiş birileri varsa tecrübesini paylaşabilir. riga'da bir karaoke barda müziksiz a capella tecrübem var ama o tecrübe bu konunun çok dışında, bazı arkadaşlar bilir. *

konu iç ses ve beyin olunca, fizyoloğuyla, psikoloğuyla, nöroloğuyla, sosyoloğuyla, antropoloğuyla, biyoloğuyla, hatta yapay zeka mühendisiyle ama en çok da bir dil bilimciyle topluca irdelenmesi gereken o kadar çok şey var ki. neden en çok da dil bilimciyle irdelememiz gerektiğini soracak olursanız: iç sesin oluşması için önce bir konuşma dilinin geliştirilmesi gerekiyor. bu süreç de net olmamakla beraber bizi 100-150 bin yıl öncesine götürüyor.

bu konuyu başka konularla harmanlayıp yazacağım çok şey var, fakat yazının daha da uzamaması ve sıkıcı olmaması için şimdilik sonlandırıyorum. neandertallerin nasıl önüne geçtiğimize, dilin insan evrimindeki önemine, bilinç ve iç ses arasındaki yapay zekasal noktalara, iç sesi olmayan insanların (evet, iç sesi olmayan insanlar var) psikolojisine, bunun üzerine bilim-kurgusal hikayelere başka yazılarda değineceğim. benim de çok ilginç bir durumum var iç sesle ilgili.

dilim sanki gerçekten konuşuyorken post-alveolar bölgeye aldığı kıvrılma pozisyonunu almadan, iç sesim "r" harfini söyleyemiyor. yani iç sesim konuşurken fark ettim ki dilim fiziki olarak özellikle "r" harfine reaksiyon gösteriyor. dilimi hiç oynatmadan r harfini iç ses olarak söyleyebilmek için odaklanmam gerekiyor ama bu sefer de sanki başka birisi beynimde konuşmuş, başka birisi r harfini söylemiş gibi hissediyorum. 25-30 yıldır bunun bilincindeyim. gerçekte r harfiyle hiçbir problemim yok, diksiyonum çok düzgün. ama nedense iç sesimin r harfiyle bir alıp veremediği var...
devamını gör...

zamanında takıyordum gayet güzeldi yakışan var yakışmayan var o ayrı mesele ama karşı durulması gereken bir olay değil.
devamını gör...

kafasozluk.com/entry/274870 şu tanımımda yazdığım tutkulu şiirde de görülebilecek üzere başıma gelmiş korkunç durumdur. ah yoldaş, sarhoş ettin beni güzelliğinle. elbet bir gün biz de kavuşacağız, admin olsan da...
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim