köpeksiz sokaklar istiyoruz
şimdi burada gene hayvantapar bir kitle oluşmuş ve muhtemelen ekşiden gelmiştir.ya bak hiç öyle laf salatalığı yapmayacam ve kesin konuşucam.abicim siz hayvanların sokakta acı çekmesini,üşümesini,tecavüz edilmesini mi istiyorsunuz ? demiyormusunuz bu hayvanların sokakta ne işi var diye ? anca insansız sokok ostoyor onlordo.yemin ediyorum bu ülkede ciddi bir iq problemi var ve giderek artıyor.ekşiden kaçtım burada da o iqsuzlar gelmiş.ulan hıyar ağası köpeğe iki besleyip sevince hayvansever mi olduğunu zannediyorsun ? ben böyle iki yüzlülük görmedim.zaten bu tarz konularda prim kasan kuruluş-dernek olurda siz neyini savunuyorsunuz bu konuda ha yoksa pr çalışmasımı yapıyorsunuz.bide çocuklara nefret kusan olmuş allahın kekoları.köpek durup dururken saldırmaz diyenlerin zaten hayvanlar hakkında gram bilgisi olmadığı sadece duyar kastığı belli.o övdüğünüz gelişmiş ülkelerde sokak hayvanı neden yok ? çünkü kısırlaştırılıyor ve sahiplendiriliyor üstelik denetimi yapılıyor.yarın sevdiklerinize saldırıldığında o üstte kustuğunuz entrylerdeki düşüncelerinizi sevdiklerinize söylersiniz,belki o zaman samimiyetinize inanırım.
devamını gör...
the return (kısa film)
bir keith rivers kısa filmidir.

philips parallel lines ve ridley scott işbirliği ile düzenlenen tell it your way isimli kısa film yarışmasının bir diğer finalistidir.
yarışmanın kurallarına uygun olarak sadece üç dakika süren bu kısa film yine aynı kurallar çerçevesinde içinde sadece şu altı cümleyi barındırmakta:
what’s that?
ıt’s a unicorn.
never seen one up close before.
beautiful.
get away, get away.
ı’m sorry.
aynı yarışmada finalist olan the void, lilicorne, ultimate unicorn ve yarışmayı kazanan porcelain unicorn gibi the return de bu cümlelerden yola çıkaran bir hikaye anlatmakta bize.
bu kısa filmde konu savaşa giden bir askerin gitmeden önce ve döndükten sonra yaşadıklarına odaklanmış. ancak bu bir savaş sonrası sendromu sayılmaz. ya da tam olarak öyle sayılmaz.
savaşın her şeyi değiştirme gücünün zaten hepimiz biliyoruz. ülkeleri yerle bir edip insanların hayatlarına kast eden savaş başlangıcından bitimine kadar her şeyi alt üst eder. bu olumsuz etkinin bitmesi ise savaşın bitmesiyle gerçekleşmez. bu çok uzun süren ve sona ermesi çok zor olan bir etkidir.
savaştan döndüğünüzde siz de savaşa giderkenki kendiniz olamazsınız ama belki de en kötüsü savaşa gitmek için bıraktığınız hiçbir şeyin bıraktığınız haliyle sizi bekliyor olmayacak oluşudur.
the return

philips parallel lines ve ridley scott işbirliği ile düzenlenen tell it your way isimli kısa film yarışmasının bir diğer finalistidir.
yarışmanın kurallarına uygun olarak sadece üç dakika süren bu kısa film yine aynı kurallar çerçevesinde içinde sadece şu altı cümleyi barındırmakta:
what’s that?
ıt’s a unicorn.
never seen one up close before.
beautiful.
get away, get away.
ı’m sorry.
aynı yarışmada finalist olan the void, lilicorne, ultimate unicorn ve yarışmayı kazanan porcelain unicorn gibi the return de bu cümlelerden yola çıkaran bir hikaye anlatmakta bize.
bu kısa filmde konu savaşa giden bir askerin gitmeden önce ve döndükten sonra yaşadıklarına odaklanmış. ancak bu bir savaş sonrası sendromu sayılmaz. ya da tam olarak öyle sayılmaz.
savaşın her şeyi değiştirme gücünün zaten hepimiz biliyoruz. ülkeleri yerle bir edip insanların hayatlarına kast eden savaş başlangıcından bitimine kadar her şeyi alt üst eder. bu olumsuz etkinin bitmesi ise savaşın bitmesiyle gerçekleşmez. bu çok uzun süren ve sona ermesi çok zor olan bir etkidir.
savaştan döndüğünüzde siz de savaşa giderkenki kendiniz olamazsınız ama belki de en kötüsü savaşa gitmek için bıraktığınız hiçbir şeyin bıraktığınız haliyle sizi bekliyor olmayacak oluşudur.
the return
devamını gör...
acı
...
ben acı’yı tanırım öfkesinden, diyor
mühürlenmişzaman yolcusu
ayaklarımın topraktan çektiği iç
ürpertisi telaşsız
gülümsüyor
tüm tanrıları kardeş ilan eden
haylaz gül hırsızı bahse giriyor
acı’nın hiçbir şey olmadığı üzerine
bir kadeh
dermanıyok dağların şerefine!
bir kadeh daha
nefessiz yaşayan ölülerin
yorulmuşların
sevişmek için şiir yazan adamların
yazmak için sevişen tüm kadınların şerefine!
gülümsüyor
...
ben acı’yı tanırım öfkesinden, diyor
mühürlenmişzaman yolcusu
ayaklarımın topraktan çektiği iç
ürpertisi telaşsız
gülümsüyor
tüm tanrıları kardeş ilan eden
haylaz gül hırsızı bahse giriyor
acı’nın hiçbir şey olmadığı üzerine
bir kadeh
dermanıyok dağların şerefine!
bir kadeh daha
nefessiz yaşayan ölülerin
yorulmuşların
sevişmek için şiir yazan adamların
yazmak için sevişen tüm kadınların şerefine!
gülümsüyor
...
devamını gör...
piyanist (yazar)
kendisine yalçın çakır'ın programındaki muhsin bey gibi "piyanist ne olur geri dön" demek istediğim kişidir. umarım verdiği ara uzun süreli olmaz, zira o ve yazdıkları olmadan bir şeyler eksik kalıyor burada.
devamını gör...
evlenirdim denilen dizi karakterleri
breaking bad hank ıle evlenirdim. aşırı komik bir adam.
devamını gör...
ak parti'nin z kuşağının aileleriyle iletişime geçmesi
yeni olmayan uygulama.
önceki seçimler öncesi kapının zili çaldığında oğlumun adını vererek ziyarete geldik dediler. karşımda biri kız ikisi oğlan 3 genç. akp gençlik kollarından geliyoruz dediler. ellerinde karanfil ve karton poşetler. oğlumla görüşeceklermiş. ben de oğlumun down sendromlu olduğunu isterlerse görüşebileceklerini söyledim.
kısa bir şaşkınlığın ardından çiçek ve poşeti vererek allahın yardımlarını da dileyerek ayrıldılar.
sonuç:
adamlar yasal olmayan bir şekilde önceden seçmen listesini alıp seçmen ziyareti yapabiliyor. çalıyor ama çalışıyor. eleştiriler üzerine chp bu konuyu gündeme getirmişti.
asıl konu oğlum seçmen olarak oyunu o günden beri 2 seçimde kullandı. bunlar bu kadar insanlıktan ve bilgiden uzaklar. oğlumla yine de tanışabilirlerdi. aklı basan z kuşağına karşı şansları yok. her şeyleri takiyye ve yalan çünkü.
önceki seçimler öncesi kapının zili çaldığında oğlumun adını vererek ziyarete geldik dediler. karşımda biri kız ikisi oğlan 3 genç. akp gençlik kollarından geliyoruz dediler. ellerinde karanfil ve karton poşetler. oğlumla görüşeceklermiş. ben de oğlumun down sendromlu olduğunu isterlerse görüşebileceklerini söyledim.
kısa bir şaşkınlığın ardından çiçek ve poşeti vererek allahın yardımlarını da dileyerek ayrıldılar.
sonuç:
adamlar yasal olmayan bir şekilde önceden seçmen listesini alıp seçmen ziyareti yapabiliyor. çalıyor ama çalışıyor. eleştiriler üzerine chp bu konuyu gündeme getirmişti.
asıl konu oğlum seçmen olarak oyunu o günden beri 2 seçimde kullandı. bunlar bu kadar insanlıktan ve bilgiden uzaklar. oğlumla yine de tanışabilirlerdi. aklı basan z kuşağına karşı şansları yok. her şeyleri takiyye ve yalan çünkü.
devamını gör...
demokrasi
iki kurtla bir kuzunun öğle yemeğinde ne yenileceğini oylaması.
devamını gör...
poşeti 25 kuruş yapan allah
beni buraya çıkarıp saçmalatan da allah. sizi bana inandıran da allah.
sen ben biz hepimiz akıllıyız aslında. allah bizi böyle yabdı.
sen ben biz hepimiz akıllıyız aslında. allah bizi böyle yabdı.
devamını gör...
sözlükte yazma şevkinizi kıran nedenler
hep aynı başlıkların bi benzeri açılması ve akışta hep aynı tarzda başlıkların bulunması.
devamını gör...
kişinin kendini en özgür hissettiği an
ben kendi beynimden kurtulmuştum bi gün. rüzgar yüzüme vuruyordu, ılıktı ve yüzüme vuran rüzgar sahiden rüzgardı. daha önce karşılaştığım hiçbir esinti o kadar rüzgar değildi, öyle diyeyim. bir insanı hiçbir rüzgar o kadar mutlu edemezdi. öylesine güzel bir rüzgardı. beynim kendi kendine şarkı çalışıyordu, o da güzeldi. gülümsüyordum. hicbir endişe yoktu. beynimde çalan müzikten başka hiçbir ses yoktu. efsane anlar yaşamıştım.
kendimi en özgür hissettiğim gün oydu. hâlâ düşündükçe mutlu hissediyorum. sonra hiç o kadar özgür hissedemedim, o da üzücü bir şey bence.
kendimi en özgür hissettiğim gün oydu. hâlâ düşündükçe mutlu hissediyorum. sonra hiç o kadar özgür hissedemedim, o da üzücü bir şey bence.
devamını gör...
çocukluğu hatırlatan yiyecekler
cici bebe. gerçi hala yiyorum.
devamını gör...
21 yaşındaki sana nasihat bırak
annene sarıl ve onu sakın bırakma.
devamını gör...
normal sözlük'te anonim olmak
özgüvensiz olmakla hiçbir alakası yoktur. hiç kimseyi ilgilendirmez demek ki böyle keyif alıyoruz böyle daha rahat hissediyoruz. hadsizlik etmeye lüzum yok.
devamını gör...
evli çiftlerin itici davranışları
çekilinnnn ben evliyim *
önce ciddi ciddi yazdım, yazdım; sonra bir şarkı ile cevap vermek istedim bu başlığa...
beni kategorize etme
şaka bir yana iticiliğin evli olmakla alakalı olduğunu düşünmüyorum ben, kendi başına da zaten itici olan insanlardır onlar.
ciddiye alırsak yazacak gerçekten çok şey var, bunun temeli insanların çocuk yetiştirme tarzına-tavrına, bizim toplulumuzun insana-evliliğe bakışına, örf-adetlere kadar gider, tespitler de yaparız ama gerek var mı? bence yok...
itici ve evli * insanlardan uzak, mutlu günler dilerim hepinize sözlük ahalisi *
önce ciddi ciddi yazdım, yazdım; sonra bir şarkı ile cevap vermek istedim bu başlığa...
beni kategorize etme
şaka bir yana iticiliğin evli olmakla alakalı olduğunu düşünmüyorum ben, kendi başına da zaten itici olan insanlardır onlar.
ciddiye alırsak yazacak gerçekten çok şey var, bunun temeli insanların çocuk yetiştirme tarzına-tavrına, bizim toplulumuzun insana-evliliğe bakışına, örf-adetlere kadar gider, tespitler de yaparız ama gerek var mı? bence yok...
itici ve evli * insanlardan uzak, mutlu günler dilerim hepinize sözlük ahalisi *
devamını gör...
gbkz kısmına tıklayınca başlığın bulunamaması
yeni sözlüklerde olması normal durum.
ben çok boş bakınız bırakıyorum öyle. birileri belki doldurur diyerek. herkes elini taşın altına soksun, değil mi? sonuçta uzun bir tanım girerken tek tek onun tüm referanslarını doldurmak da kolay olmuyor.
ben çok boş bakınız bırakıyorum öyle. birileri belki doldurur diyerek. herkes elini taşın altına soksun, değil mi? sonuçta uzun bir tanım girerken tek tek onun tüm referanslarını doldurmak da kolay olmuyor.
devamını gör...
jean paul sartre
egzistansiyalist ne ahlaki değerlere ne de tanrıya inanır; fakat insanın vicdanının olduğunu, iyi bir iş yaparsa onu güzelleştirdiğini, teskin edip huzurlu kıldığını ancak kötü işin vicdanı sızlattığını söylüyor. burada bir soru gündeme geliyor: vicdan varlığın mı yoksa mahiyetin, özün, niteliğin, sıfatın mı bir parçasıdır? açıktır ki özün,mahiyetin bir parçası. insan mahiyet ve sıfatlarda değil varlıkta müşterektir...
ali şeriati'ye göre albert camus teslim oluyor; fakat hayatı kötü bilen sartre acıklı bir tarzda hayata bir anlam vermek için çabalıyor, âlemde olmayan mefhumu oluşturmak istiyor, ama olmuyor
neden başarılı olamıyor: çünkü kendi hayatından daha yüksek ve daha kutsal bir merkeze ve mutlak bir hakikate inanan insan kendini feda eder. fakat kendi mutlak özgürlüğüne ve benmerkezciliğe, kendini ölçü almaya inanan -kendini hiç bilen- bir insan, acaba başkaları -onları da hiç biliyor- için böyle bir fedakarlık yapar mı?
ideolojilerde dert, aşk, eylem üçlüsü olmak mecburiyetindedir. zira olmazlarsa başarı elde edemezler. kalıcılık yakalayamazlar.
dert insanın veya ideolojinin aklına takılan herhangi bir sorun, yeryüzündeki bir bozukluktur.
aşk ise bu sorunu ve bozukluğu gidermek için insanın yapıştığı ideoloji veya felsefe akımıdır veya ideolojinin bunu gidermek için ortaya attığı düzeltme teklifidir.
eylem ise senin bu ideolojiye yapışarak o bozukluğu gidermek için harekete geçmek "ben" kavramını "biz" kavramına feda etmen veya ideolojinin insanı buna itmesi, insanı gönüllü olarak kendini fedaya davet etmesidir.
dinin dışında hiçbir ideoloji eylemi gerçekleştiremez ve eylem olmadan dert ve aşk aynı kalpte huzur ve uyum içinde yaşayamaz, bulunamaz.
neden din?
çünkü din dışı ideolojilerde gaye zevktir, ana hedeftir. dinlerde ise kutsal ideye erişmek için çekilen acı ve ızdırap zevktir. dinlerde kutsal bir ideye erişmek için ızdıraba tahammül eden bir kimse zevk alıyor; bu ızdırap dine inanan kimse için bir hedefe varma yolunda zevk veya lezzetttir. oysa diğer akımlarda zevkin bizatihi kendisi hedeftir. bu ise "biz" kavramını "ben" kavramına feda eder ve işin sonunda sartre çıkıp der ki
"özgürlükten kastım bu değildir"*
kısacası (bkz: çok yüce olan ahlâkı hiçlik üzerine inşa etmek)
(ahiret)
#605802
(bkz: psikolojik egoizm)
ali şeriati'ye göre albert camus teslim oluyor; fakat hayatı kötü bilen sartre acıklı bir tarzda hayata bir anlam vermek için çabalıyor, âlemde olmayan mefhumu oluşturmak istiyor, ama olmuyor
neden başarılı olamıyor: çünkü kendi hayatından daha yüksek ve daha kutsal bir merkeze ve mutlak bir hakikate inanan insan kendini feda eder. fakat kendi mutlak özgürlüğüne ve benmerkezciliğe, kendini ölçü almaya inanan -kendini hiç bilen- bir insan, acaba başkaları -onları da hiç biliyor- için böyle bir fedakarlık yapar mı?
ideolojilerde dert, aşk, eylem üçlüsü olmak mecburiyetindedir. zira olmazlarsa başarı elde edemezler. kalıcılık yakalayamazlar.
dert insanın veya ideolojinin aklına takılan herhangi bir sorun, yeryüzündeki bir bozukluktur.
aşk ise bu sorunu ve bozukluğu gidermek için insanın yapıştığı ideoloji veya felsefe akımıdır veya ideolojinin bunu gidermek için ortaya attığı düzeltme teklifidir.
eylem ise senin bu ideolojiye yapışarak o bozukluğu gidermek için harekete geçmek "ben" kavramını "biz" kavramına feda etmen veya ideolojinin insanı buna itmesi, insanı gönüllü olarak kendini fedaya davet etmesidir.
dinin dışında hiçbir ideoloji eylemi gerçekleştiremez ve eylem olmadan dert ve aşk aynı kalpte huzur ve uyum içinde yaşayamaz, bulunamaz.
neden din?
çünkü din dışı ideolojilerde gaye zevktir, ana hedeftir. dinlerde ise kutsal ideye erişmek için çekilen acı ve ızdırap zevktir. dinlerde kutsal bir ideye erişmek için ızdıraba tahammül eden bir kimse zevk alıyor; bu ızdırap dine inanan kimse için bir hedefe varma yolunda zevk veya lezzetttir. oysa diğer akımlarda zevkin bizatihi kendisi hedeftir. bu ise "biz" kavramını "ben" kavramına feda eder ve işin sonunda sartre çıkıp der ki
"özgürlükten kastım bu değildir"*
kısacası (bkz: çok yüce olan ahlâkı hiçlik üzerine inşa etmek)
(ahiret)
#605802
(bkz: psikolojik egoizm)
devamını gör...
türkiye'de en yaşanılası şehirler
antalya, demre.
devamını gör...


