ekşi sözlük'ten gelen yazarlar
ben ekşi'de yazıyor olup yazar olamayanlardanım (evet evet hani 15.000'lerde takılı kalıp bir türlü yazar olamayan, bazı kendini bilmezlerin kendi kifayetsizliklerine bakmadan arada eziklediği çaylaklardan söz ediyorum).
biraz meraktan, biraz küfürsüz olması sebebiyle geldim. yaşayıp göreceğiz bakalım.
biraz meraktan, biraz küfürsüz olması sebebiyle geldim. yaşayıp göreceğiz bakalım.
devamını gör...
çamlıca kulesi restoran fiyatları
parası olan için yapılmış yer. ıslami burjuva bunu beğendi.
devamını gör...
normal sözlük istatistiklerinin dibe çakılması
yaz mevsiminin gelmesindendir. tatiller buna cok büyük faktördür.
devamını gör...
sözlük entelleri sıralı tam liste
meja olamaz, ihtimal yok.
dün gece saat tam 01:49'da şu haldeydi, şahidim var havada durabiliyorum.
burada kendini entel diye gösterip geceleri bu halde dolaşıyor. yalansa yalan desin?
(bkz: gerçek entellik bu değil)
aha kadın editlemiş editi : pişmanım, gözünü seveyim "iş çıkınca ölü taklidi yapan at" kozunu ortaya sürme, en birinci sensin taaaaam!
dün gece saat tam 01:49'da şu haldeydi, şahidim var havada durabiliyorum.
burada kendini entel diye gösterip geceleri bu halde dolaşıyor. yalansa yalan desin?
(bkz: gerçek entellik bu değil)
aha kadın editlemiş editi : pişmanım, gözünü seveyim "iş çıkınca ölü taklidi yapan at" kozunu ortaya sürme, en birinci sensin taaaaam!
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın sözlük,
alarmın çalmasına 1 dakika kala uyanıp, o 1 dakika boyunca telefonun kilit ekranına bakmışım gibi bir sabah.
alarmın çalmasına 1 dakika kala uyanıp, o 1 dakika boyunca telefonun kilit ekranına bakmışım gibi bir sabah.
devamını gör...
hamburgercilerden dondurma kahve alan insan
dondurmalarının şanti gibi olması hoşuma gidiyor.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
bir ben var benden içeri. anlatsam kimse inanmaz. hey gidi günler be...
devamını gör...
sil baştan
şebnem ferah'a hayran olmamın sebebi olan şarkıdır. zevkle dinlerim.
devamını gör...
en iyi arkadaş
benimkiyle başlı ayaklı çok yattık ve yorgan ve yastık konusunda aşırı bencil ama onun dışında harika bir insandır.
devamını gör...
vangelis
vangelis hüzün, aşk, acı, umut, huzur başta olmak üzere her çeşit duyguyu yoğurmuş, dinleyenleri farklı bir dünyaya götürmüş, orada bizi gezdirmiş, işte müzik bu dedirtmiştir.
conquest of paradise
törenlerde, haberlerde, jeneriklerde, filmlerde hemen her yerde bir şekilde karşımıza çıkmıştır şahaserleri.
blade runner
asıl adı evangelos odysseas papathanassiou 1943, volos, yunanistan doğumludur. dünyaca tanınan new age ve elektronik müzik bestecisi ve müzik dehasıdır. 4 yaşında beste yapmaya başladı ve 5 yaşında ilk konserini verdi. 2002 fifa dünya kupası marşını besteledi.
müziklerinin temasını genellikle doğa oluşturmuştur.
la petite fille de la mer
conquest of paradise
törenlerde, haberlerde, jeneriklerde, filmlerde hemen her yerde bir şekilde karşımıza çıkmıştır şahaserleri.
blade runner
asıl adı evangelos odysseas papathanassiou 1943, volos, yunanistan doğumludur. dünyaca tanınan new age ve elektronik müzik bestecisi ve müzik dehasıdır. 4 yaşında beste yapmaya başladı ve 5 yaşında ilk konserini verdi. 2002 fifa dünya kupası marşını besteledi.
müziklerinin temasını genellikle doğa oluşturmuştur.
la petite fille de la mer
devamını gör...
birini sevince yapılanlar
normalde ağırbaşlı ve sevgisini diğer insanlara çok belli etmeyen , güzel söz söylemeyen biriyken sevdiğim kişiye sürekli güzel sözler söylerim. heyecanlı bir şekilde bir şeyler anlatırken o , aptal sırıtma ile onu izlerim.
devamını gör...
islam değiştirildi mi sorunsalı
islam değiştirildi mi ve kuran değiştirildi mi tartışması tamamiyle ayrı iki tartışma. kitap değişmemiş olsa bile dini algılayış, dinin nasıl yaşandığı değişmiştir. islamın çıkış döneminde yaşananan islamla bugün farklı islam ülkelerinde ve farklı sosyal kültürel gruplarda yaşanan islam farklıdır. dolayısıyla islam değiştirilmenin ötesinde değişmiştir.
iranlı şiinin islamı algılayışı, yorumlayışı ve yaşaması, türkiye'dekinden, suudi arabistanda islamın yaşanışı fas'tan farklıdır. islamı kabul eden her toplumda din o kültürüyle birleşmiş ve o kültürden etkilenmiştir her birinin dini algılayışı, yorumlaması ve yaşayışı kendi kriterlerinde doğrudur. dolayısıyla dinden bahsederken tek bir anlayış söz konusu değildir. her grup içinde dinin değişimi o kültürün zaman içindeki değişimiyle paralel ilerler.
iranlı şiinin islamı algılayışı, yorumlayışı ve yaşaması, türkiye'dekinden, suudi arabistanda islamın yaşanışı fas'tan farklıdır. islamı kabul eden her toplumda din o kültürüyle birleşmiş ve o kültürden etkilenmiştir her birinin dini algılayışı, yorumlaması ve yaşayışı kendi kriterlerinde doğrudur. dolayısıyla dinden bahsederken tek bir anlayış söz konusu değildir. her grup içinde dinin değişimi o kültürün zaman içindeki değişimiyle paralel ilerler.
devamını gör...
yazarların sahip olduğu otomobil markaları
istanbulkart.
devamını gör...
gülten akın
gülten akın (1933 -2015) şairliğe doğa, aşk, ayrılık ve özlem konularında şiirler yazarak başladı.
daha sonraki şiirlerinde ise toplumsal sorunları öne çıkardı.
birçok şiiri sezen aksu'nun 1993 tarihli albümüne adını veren deli kızın türküsü’nde dinlediğimiz gibi bestelendi.
metin altıok şiir ödülü’nü de alan gülten akın “kadınlar iyi şiir yazamaz tezini” de çürütmüştür.
“ah, kimselerin vakti yok, durup ince şeyleri anlamaya” demiştin ama kafa sözlük’te ince şeyler anlatan güzel insanlar var. keşke sen de aramızda olsaydın da görseydin.
ah, kimselerin vakti yok
durup ince şeyleri anlamaya
kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar
evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya
yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı
bakıp kapatıyorlar
geceye giriyor türküler ve ince şeyler
memelerinde biraz irin, biraz balık ve biraz gözyaşı
bir dev oluyorsun deniz deniz deniz
sisin dere ağızlarından sokulup akşamları
fındıklarımızı basıyor
neyleriz kararan tomurcukları
çocuklarımıza yalvarıyoruz: aç durun biraz
tecimenlere yalvarıyoruz:
bir "hotel" bir gizli evlenme az çiziniz
bir banka az çiziniz bir yalvarma
bizden size ve sizden dışardakilere
karılarımızı yolluyoruz tırnaklarını kesmeye ve demeye
evet efendim
çocuklarımızı yolluyoruz dilenmeye
bizler gidiyoruz yatağımız tanrıya emanet
yazların motorlu çingeneleri
ah, kimselerin vakti yok
durup ince şeyleri anlamaya
baba evleri, ilk kez girilen ırmağa dönüş
toprağa tutku, kendinden dolayı
kulaklarımızı tıkıyoruz: para para para
kulaklarımızı açıyoruz: kavga kavga kavga
sorar belki biri: kavga ama neden kavga
komşumuza sonsuz balta, karımıza yumruklar içinde
-bilmiyoruz neden kavga.
sonra kasabanın cezaevinde
silgimizi göz önüne yerleştiriyoruz
günlerimiz iterek genişletiyoruz
yer açıyoruz karılarımızı düşünmeye
bizsiz geçen menevşeyi düşünmeye
durup ince şeyleri anlatmaya
kimselerin vakti olmasa da
okulların kadın öğretmencikleri
tatil günlerini çoğaltsalar da
kutsal nemiz varsa onun adına
gözlerimiz için bağlar dokusalar da
birikimler ve çizgiler gitgide gitgide
açmaya ilkyaz çiçekleri
bir gün birileri öte geçelerden
ıslık çalar yanıt veririz.
daha sonraki şiirlerinde ise toplumsal sorunları öne çıkardı.
birçok şiiri sezen aksu'nun 1993 tarihli albümüne adını veren deli kızın türküsü’nde dinlediğimiz gibi bestelendi.
metin altıok şiir ödülü’nü de alan gülten akın “kadınlar iyi şiir yazamaz tezini” de çürütmüştür.
“ah, kimselerin vakti yok, durup ince şeyleri anlamaya” demiştin ama kafa sözlük’te ince şeyler anlatan güzel insanlar var. keşke sen de aramızda olsaydın da görseydin.
ah, kimselerin vakti yok
durup ince şeyleri anlamaya
kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar
evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya
yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı
bakıp kapatıyorlar
geceye giriyor türküler ve ince şeyler
memelerinde biraz irin, biraz balık ve biraz gözyaşı
bir dev oluyorsun deniz deniz deniz
sisin dere ağızlarından sokulup akşamları
fındıklarımızı basıyor
neyleriz kararan tomurcukları
çocuklarımıza yalvarıyoruz: aç durun biraz
tecimenlere yalvarıyoruz:
bir "hotel" bir gizli evlenme az çiziniz
bir banka az çiziniz bir yalvarma
bizden size ve sizden dışardakilere
karılarımızı yolluyoruz tırnaklarını kesmeye ve demeye
evet efendim
çocuklarımızı yolluyoruz dilenmeye
bizler gidiyoruz yatağımız tanrıya emanet
yazların motorlu çingeneleri
ah, kimselerin vakti yok
durup ince şeyleri anlamaya
baba evleri, ilk kez girilen ırmağa dönüş
toprağa tutku, kendinden dolayı
kulaklarımızı tıkıyoruz: para para para
kulaklarımızı açıyoruz: kavga kavga kavga
sorar belki biri: kavga ama neden kavga
komşumuza sonsuz balta, karımıza yumruklar içinde
-bilmiyoruz neden kavga.
sonra kasabanın cezaevinde
silgimizi göz önüne yerleştiriyoruz
günlerimiz iterek genişletiyoruz
yer açıyoruz karılarımızı düşünmeye
bizsiz geçen menevşeyi düşünmeye
durup ince şeyleri anlatmaya
kimselerin vakti olmasa da
okulların kadın öğretmencikleri
tatil günlerini çoğaltsalar da
kutsal nemiz varsa onun adına
gözlerimiz için bağlar dokusalar da
birikimler ve çizgiler gitgide gitgide
açmaya ilkyaz çiçekleri
bir gün birileri öte geçelerden
ıslık çalar yanıt veririz.
devamını gör...
esmeralda
küba'nın camagüey ili'nde şehir ve belediye.
pariste bir otel.
kurgusal çizgi film karakteri.
pariste bir otel.
kurgusal çizgi film karakteri.
devamını gör...
project blue book
1947 roswell olayı ile birlikte özellikle 50'ler ve 60'larda patlayan ufo furyasını araştırmak için pentagon tarafından görevlendirilmiş birim. çoğu dosyayı hoax yani bizim tabirimiz ile beyhude şey diye çökertmiş olan birim, çoğu dosyaya da ''doğal fenomen'' tanımlaması yaparak bilimsel perspektifte değerlendirmiştir. sonrasında noluyor bilmiyorum lakin bu hynek denen profesör pentagondaki şahinlerle papaz oluyor ediyor. zaten mevzunun ortaya saçılması da ondan sonra başlıyor. gene yanlış olmasın çoğu olayı ufo ya da dünyadışı yaşama kanıt olarak tanımlayamamış olmalarına karşın soru işareti olan dosyalar da var diye biliyorum. zaten sonrasında hynek abi spielberg'ün ünlü üçüncü türden yaklaşımlar filminde de konsept danışmanı olarak yer alıyor.
dizisi var bunun bir de açıkçası x files'tan sonra aklınıza gelmeyecek yerlerimdeki tüylerimi bile ürperten bir dizi üstelik ufo aromalı bulmuş olmak benim için bulunmaz nimet. siz de gecenin bi yarısı gri uzaylı görseniz oley be sonunda gördüm biliyordum !!! tepkisi verecekseniz asla kaçırmayın.
muhtelif yerlerden hynek'in yazmış olduğu kitapların pdf'lerine de ulaşmanız mümkün.
dizisi var bunun bir de açıkçası x files'tan sonra aklınıza gelmeyecek yerlerimdeki tüylerimi bile ürperten bir dizi üstelik ufo aromalı bulmuş olmak benim için bulunmaz nimet. siz de gecenin bi yarısı gri uzaylı görseniz oley be sonunda gördüm biliyordum !!! tepkisi verecekseniz asla kaçırmayın.
muhtelif yerlerden hynek'in yazmış olduğu kitapların pdf'lerine de ulaşmanız mümkün.
devamını gör...
2250 yılında normal sözlük başlıkları
devamını gör...
iki sevda
nâzım hikmet'in galina ile birlikteyken vera'ya aşık olması ile hissettiği huzursuzluğu dile getirdiği, "bir gönülde iki sevda olamaz, yalan olabilir" diye başlayan şiir.*
kişisel tavsiye: hikayeyi kronolojik olarak takip edebilmek için öncelikle hoş geldin kadınım başlığındaki şu giriyi okumanızı öneririm: #425631
yıl 1951. nâzım türkiye'den kaçmış, önce bükreş'e ardından da moskova'ya gitmiştir. bunun duyulması üzerine bakanlar kurulu kararı ile türk vatandaşlığından tamamen çıkarılır.
moskova'daki yılları nâzım için zorludur, zira eşi münevver ve oğlu memed istanbul'dadır ve yurt dışına çıkmaları kât'i suretle yasaktır. fakat bütün bu olumsuzlukların yanında nâzım rusya'da el üstünde tutuluyordur.
nâzım' her ne kadar evli olsa da bu onun başka kadınlarla yakınlaşmasına engel olmaz. şiddetli göğüs ağrıları nedeniyle yattığı hastanede kendisine aşık genç bir doktor olan galina grigoryevna kolesnikova ile 8 yıl sürecek bir ilişki yaşar.
istanbul'da eşi münevver, moskova'da sevgilisi galina var iken "ilk kez aşık oldum" diyeceği, son eşi vera tulyakova ile de bir ilişkiye girişir.
vera ile karşılaşması bir telefon görüşmesi ile başlar. bir film enstitüsü bir konuda bilgi almak için nâzım'la iletişime geçer:
‘‘alo, nazım hikmet mi? sizinle redaktör* vera tulyakova konuşuyor.’’
bu sözlerin ardından vera bilgi almak için nazım hikmet'in evine gider. nazım kendisine gerekli bilgileri verir. bu sırada odada nâzım'ın tatar, şair bir dostu da vardır. vera tam kalkarken nazım, dostuna dönerek:
‘‘fena kız değil, ilginç, ama göğsü düz.’’ der.
tatarca söylenen bu cümleyi vera anlamış ve yüzü kıpkırmızı kesilmiştir. nazım'la vera'nın aşkı işte böyle başlar.
nâzım, "ilginç ve göğsü düz" dediği vera'nın çalıştığı film enstitüsüne sık sık gitmeye başlar.
vera, şöyle anlatıyor:
salondan çıktık. alışılmışın dışında hızlı yürüyor, neredeyse koşar adım gidiyordun. ilk aklıma gelen kalbinden rahatsızlandığın oldu. çok gururlu bir insandın, dertlenmeyi, kişisel sıkıntılarını başkasına yansıtmayı sevmezdin. birinci katla ikinci kat arasındaki merdiven boşluğunda durdun. kollarımdan sıkıca tutmuş suskun bir halde yüzüme bakıyordun ve hiç konuşmadan öylece duruyorduk. gözlerin yüzümde dolaşıyordu.
‘sizi seviyorum. anlıyor musunuz? sizi seviyorum.’
çok alçak bir sesle söyledin bunları. ağlıyordun. daha önce hiç ağlayan bir erkek görmemiştim. işittiklerimden, gözyaşlarından, yer ayağımın altında kaymaya başladı… merdiven boşluğunda durmaya devam ediyorduk. gözlerimi ayırmadan ıslak yüzüne bakıyordum. öğle tatili olmuştu. insanlar önümüzden geçip koşuşturuyorlardı. aşağı-yukarı, yukarı-aşağı. ama biz onları farketmiyorduk bile.
[…]herhalde bu durum size gülünç geliyordur. sizin ancak dedeniz olabileceğim aklınızdan geçiyordur. sizin yerinizde olsam ben de öyle düşünürdüm… ama anlayın, yüreğim yanıyor, kan akışım hızlanıyor. sizi öylesine seviyorum.
‘lütfen ağlamayın,’ diye usulca rica ettim. ‘lütfen ağlamayın.’
‘iki saat sonra yurtdışına gidiyorum. bana hiç ümit veremeyeceğinizi anlıyorum. bir daha bu konuyu açmayacağıma, asla anımsatmayacağıma söz veriyorum. moskova’ya ancak sizi unutmayı başardığımda döneceğim.’
nihayetinde vera ile aralarında bir ilişki başlar.
çevrelerince garipsenir bu ilişki, zira nâzım, vera'nın savaşta ölen babasından 3 yaş büyüktür. üstelik vera evlidir.nâzım değil midir sanki? eşi münevver ve oğlu memed istanbul'dadır nâzım'ın da.
şair, mevzu bahis şiiri de onun için çalkantılı bir yıl olan 1959'da kaleme alır:
***
bir gönülde iki sevda olamaz
yalan
olabilir.
şehrinde soğuk yağmurların
gece otel odasında sırtüstü yatıyorum
gözlerim tavana dikili
bulutlar geçiyor tavandan
ıslak asfaltı geçen kamyonlar gibi ağır
ve sağda uzakta
ak bir yapı
yüz katlı belki
tepesinde altın iğne parlıyor.
bulutlar geçiyor tavandan
karpuz kayıkları gibi güneş yüklü bulutlar.
oturmuşum cumbaya
yüzüme suların ışığı düşüyor
bir ırmak kıyısında mıyım
bir deniz kıyısında mı?
o tepsideki ne
o güllü tepsideki
yer çileği mi kara dut mu?
fulya tarlasında mıyım
karlı kayın ormanında mı?
gülüp ağlıyor sevdiğim kadınlar
iki dilde.
dostlar nasıl bir araya geldiniz?
birbirinizi tanımazsınız.
nerde bekliyorsunuz beni?
beyazıt’ta çınarlı kahve’de mi gorki parkı’nda mı?
şehrinde soğuk yağmurların
gece otel odasında sırtüstü yatıyorum
gözlerim yanıyor gözlerim alabildiğine açık
bir hava çalındı
armonikle başladı utla bitti.
içimde sarmaş dolaş karmakarışıktı
büyük uzak iki şehrin hasreti.
fırlamak yataktan
koşmak altında yağmurun
istasyona koşmak
-sür kardeşim makinist
götür beni oraya.
-nereye?
***
peki devamında ne olur?
nâzım çekoslavakya ziyareti sırasında fenalaşır, göğsündeki ağrı* ilerlemiştir, moskova'ya dönmesi mümkünatsızdır. 9 ay kadar çekoslavakya'da tedavi görür. bu sıralar vera'ya mektuplar yazar, ilişkilerini bitirmeleri gerektiğini söyler. fakat tam tersi olur, moskova'da buluşur buluşmaz tüm olumsuzluklar ortadan kalkar, ilişkileri devam eder.
yıl 1960. nâzım nihayet vera ile hayatını birleştirmek ister, birlikte gittikleri 3 aylık bir tatilin dönüşünde vera eşinden ayrılır. nâzım'ın ise münevver'den ayrılmasına gerek yoktur fakat galina ile olan 8 yıllık ilişkisini bitirir. ardından vera ile nâzım nikahlanır.
kişisel tavsiye: hikayenin bir başka kısmı için sen mutluluğun resmini yapabilir misin abidin başlığındaki şu giriyi okuyabilirsiniz: #439739
vera, nâzım ölene kadar onun tek ve son eşi olur.
vera, nâzım'a son kez bakıyor:
kişisel tavsiye: hikayeyi kronolojik olarak takip edebilmek için öncelikle hoş geldin kadınım başlığındaki şu giriyi okumanızı öneririm: #425631
yıl 1951. nâzım türkiye'den kaçmış, önce bükreş'e ardından da moskova'ya gitmiştir. bunun duyulması üzerine bakanlar kurulu kararı ile türk vatandaşlığından tamamen çıkarılır.
moskova'daki yılları nâzım için zorludur, zira eşi münevver ve oğlu memed istanbul'dadır ve yurt dışına çıkmaları kât'i suretle yasaktır. fakat bütün bu olumsuzlukların yanında nâzım rusya'da el üstünde tutuluyordur.
nâzım' her ne kadar evli olsa da bu onun başka kadınlarla yakınlaşmasına engel olmaz. şiddetli göğüs ağrıları nedeniyle yattığı hastanede kendisine aşık genç bir doktor olan galina grigoryevna kolesnikova ile 8 yıl sürecek bir ilişki yaşar.
istanbul'da eşi münevver, moskova'da sevgilisi galina var iken "ilk kez aşık oldum" diyeceği, son eşi vera tulyakova ile de bir ilişkiye girişir.
vera ile karşılaşması bir telefon görüşmesi ile başlar. bir film enstitüsü bir konuda bilgi almak için nâzım'la iletişime geçer:
‘‘alo, nazım hikmet mi? sizinle redaktör* vera tulyakova konuşuyor.’’
bu sözlerin ardından vera bilgi almak için nazım hikmet'in evine gider. nazım kendisine gerekli bilgileri verir. bu sırada odada nâzım'ın tatar, şair bir dostu da vardır. vera tam kalkarken nazım, dostuna dönerek:
‘‘fena kız değil, ilginç, ama göğsü düz.’’ der.
tatarca söylenen bu cümleyi vera anlamış ve yüzü kıpkırmızı kesilmiştir. nazım'la vera'nın aşkı işte böyle başlar.
nâzım, "ilginç ve göğsü düz" dediği vera'nın çalıştığı film enstitüsüne sık sık gitmeye başlar.
vera, şöyle anlatıyor:
salondan çıktık. alışılmışın dışında hızlı yürüyor, neredeyse koşar adım gidiyordun. ilk aklıma gelen kalbinden rahatsızlandığın oldu. çok gururlu bir insandın, dertlenmeyi, kişisel sıkıntılarını başkasına yansıtmayı sevmezdin. birinci katla ikinci kat arasındaki merdiven boşluğunda durdun. kollarımdan sıkıca tutmuş suskun bir halde yüzüme bakıyordun ve hiç konuşmadan öylece duruyorduk. gözlerin yüzümde dolaşıyordu.
‘sizi seviyorum. anlıyor musunuz? sizi seviyorum.’
çok alçak bir sesle söyledin bunları. ağlıyordun. daha önce hiç ağlayan bir erkek görmemiştim. işittiklerimden, gözyaşlarından, yer ayağımın altında kaymaya başladı… merdiven boşluğunda durmaya devam ediyorduk. gözlerimi ayırmadan ıslak yüzüne bakıyordum. öğle tatili olmuştu. insanlar önümüzden geçip koşuşturuyorlardı. aşağı-yukarı, yukarı-aşağı. ama biz onları farketmiyorduk bile.
[…]herhalde bu durum size gülünç geliyordur. sizin ancak dedeniz olabileceğim aklınızdan geçiyordur. sizin yerinizde olsam ben de öyle düşünürdüm… ama anlayın, yüreğim yanıyor, kan akışım hızlanıyor. sizi öylesine seviyorum.
‘lütfen ağlamayın,’ diye usulca rica ettim. ‘lütfen ağlamayın.’
‘iki saat sonra yurtdışına gidiyorum. bana hiç ümit veremeyeceğinizi anlıyorum. bir daha bu konuyu açmayacağıma, asla anımsatmayacağıma söz veriyorum. moskova’ya ancak sizi unutmayı başardığımda döneceğim.’
nihayetinde vera ile aralarında bir ilişki başlar.
çevrelerince garipsenir bu ilişki, zira nâzım, vera'nın savaşta ölen babasından 3 yaş büyüktür. üstelik vera evlidir.nâzım değil midir sanki? eşi münevver ve oğlu memed istanbul'dadır nâzım'ın da.
şair, mevzu bahis şiiri de onun için çalkantılı bir yıl olan 1959'da kaleme alır:
***
bir gönülde iki sevda olamaz
yalan
olabilir.
şehrinde soğuk yağmurların
gece otel odasında sırtüstü yatıyorum
gözlerim tavana dikili
bulutlar geçiyor tavandan
ıslak asfaltı geçen kamyonlar gibi ağır
ve sağda uzakta
ak bir yapı
yüz katlı belki
tepesinde altın iğne parlıyor.
bulutlar geçiyor tavandan
karpuz kayıkları gibi güneş yüklü bulutlar.
oturmuşum cumbaya
yüzüme suların ışığı düşüyor
bir ırmak kıyısında mıyım
bir deniz kıyısında mı?
o tepsideki ne
o güllü tepsideki
yer çileği mi kara dut mu?
fulya tarlasında mıyım
karlı kayın ormanında mı?
gülüp ağlıyor sevdiğim kadınlar
iki dilde.
dostlar nasıl bir araya geldiniz?
birbirinizi tanımazsınız.
nerde bekliyorsunuz beni?
beyazıt’ta çınarlı kahve’de mi gorki parkı’nda mı?
şehrinde soğuk yağmurların
gece otel odasında sırtüstü yatıyorum
gözlerim yanıyor gözlerim alabildiğine açık
bir hava çalındı
armonikle başladı utla bitti.
içimde sarmaş dolaş karmakarışıktı
büyük uzak iki şehrin hasreti.
fırlamak yataktan
koşmak altında yağmurun
istasyona koşmak
-sür kardeşim makinist
götür beni oraya.
-nereye?
***
peki devamında ne olur?
nâzım çekoslavakya ziyareti sırasında fenalaşır, göğsündeki ağrı* ilerlemiştir, moskova'ya dönmesi mümkünatsızdır. 9 ay kadar çekoslavakya'da tedavi görür. bu sıralar vera'ya mektuplar yazar, ilişkilerini bitirmeleri gerektiğini söyler. fakat tam tersi olur, moskova'da buluşur buluşmaz tüm olumsuzluklar ortadan kalkar, ilişkileri devam eder.
yıl 1960. nâzım nihayet vera ile hayatını birleştirmek ister, birlikte gittikleri 3 aylık bir tatilin dönüşünde vera eşinden ayrılır. nâzım'ın ise münevver'den ayrılmasına gerek yoktur fakat galina ile olan 8 yıllık ilişkisini bitirir. ardından vera ile nâzım nikahlanır.
kişisel tavsiye: hikayenin bir başka kısmı için sen mutluluğun resmini yapabilir misin abidin başlığındaki şu giriyi okuyabilirsiniz: #439739
vera, nâzım ölene kadar onun tek ve son eşi olur.
vera, nâzım'a son kez bakıyor:
devamını gör...
çikolata ile uyumlu meyveler
portakal. bitter çikolata ile mükemmel bir ikili.
devamını gör...
ingilizce öğretmeni
çoğunluğu 30-35 yaşında kadınlardır. genellikle uzun çizme giyerler ve tabii ki.. hamile kalırlar.
devamını gör...