(bkz: nuri iyem)
(bkz: komet)
(bkz: taner ceylan)
(bkz: malik aksel)
(bkz: mehmet güleryüz)
(bkz: aliye berger)
(bkz: abidin dino)
(bkz: ibrahim çallı)
(bkz: nurullah berk)
devamını gör...

sezon finaline girdi herhal. buraları okuyorsan seri video at reyiz kuruduk.
devamını gör...

sorgulamayı günah, ayıp diye reddetmek. okumamak, her boku biliyormuş gibi yorum yapmak. din sermayesine her daim ama heer daim boyun eğmek.. liste uzar gider..
devamını gör...

simit yok mu simit, yiyoruz ya hani. o simidi bi düşünüyorum da yani o simidin ortasında bir delik var ya o boşluğa ne oluyor? biz yedikten sonra yani o boşluk nereye kayboluyor yani? hayır onu da yiyorsak çünkü hava yutmuşuz gibi oluyor da böyle gaz mı yapmasa sonra korkusu var hep içimde onu yemesek mi acaba yani? o gaz insanı öldürür biliyor musun? o simitin ortasındaki o boşluk adamı öldürmüş...
devamını gör...

(bkz: yemek istenilen entryler) barındıran başlık olmuş bu.

buradan yoldaş benjamin franklin'e sesleniyorum, anons manons bir şey yapsanıza kafacılar paylaşsınlar kedilerini. memleketin çok acil kedilerinize ihtiyacı var kafacılar. (bkz: s.o.s.)
devamını gör...

yazarımızın açıklamaya çalıştığı şeyin türkçe'nin yazıldığı gibi okunması ile alakası yoktur. o konuşma dili ve yazı dilinin yapısal farklılığıdır.

"vericez" yazarsın "vericez" okursun.
"vereceğiz" yazarsın vereceğiz okursun.
"vericez" yazıp "vereceğiz" okuyan olur mu?
türkçe yazıldığı gibi okunur vesselam.
devamını gör...

büyü artık büyüü. kaç zamandır sözlüktesin.

mitoloji masal diyarından hızlıca çıkıp gerçek dünyaya dön artık cicim. asgari ücrete tabii korkunç bir yaşam mücadelesi var dışarıda. çok antipatik ayrıca mitolojik profil.

lilit ne ya. senin adın muhtemel hacer falan. lilit ne.
devamını gör...

öncelikle bu uzun bir yazı olacak, genel olarak çocuk içeriklerinden ve özelinde kral şakir serisinden bahsetmeye çalşacağım.
çocuk kitapları yazılması en zor kitaplardır. yazarın neyi nasıl yazması gerektiğini iyi bilmesi, dili basit fakat edebî kullanması, hikayeyi ilgi uyandırıcı yapması fakat verdiği alt metin konusunda çok dikkatli olması gerekir. yazar ancak tüm bu stresleri göz önünde bulundurarak bir çocuk kitabı yazabilir, aksi halde yazılı eser "çocuk kitabı" niteliğinden uzak olur.
ben de naçizane küçüklüğümden beri bu türe ilgi duyarım, ne okursam okuyayım mutlaka araya çocuk kitapları da serpiştirmeyi ihmal etmem. ayşegül'den ökkeş'e , küçük kara balık'tan çocuk kalbi'ne, abartma tozu'ndan pullar savaşı'na... birçok çocuk kitabı okudum, okuyorum.
belki birçoğumuz farkında değil ama türkiye'de ve dünyada "çocuk edebiyatı" denilen tür gizli bir güce sahip durumda, öyle ki bu tür zaman zaman edebiyat klasiklerinin bile tozunu attırmakta. bunun yaşadığımız yüzyıldaki yansıması olarak -edebiyat temelinin dışında da olsa- "çocuk içeriği" denilen ve hayatımıza yakın vakitte girmiş olan 'şey'i (burada bunları tanımlamak güç olduğu için 'şey' demeyi tercih ediyorum) örnek gösterebiliriz. somut bir örnek olarak bu 'şey'lerden birisinin 9 yaşındaki sahibi youtube platformunda dünyanın en çok kazananı olarak açıklanmıştır.
şimdi ben burada bu 'şey'lerden birinin, edebiyat alanında temsilinin, ne nitelikte olduğundan bahsetmeye çalışacağım.
kral şakir'in çizgi film versiyonunu, bir tanıdığımın küçük oğlunun çok sevmesi sayesinde ben de keşfettim, izlerken çok da eğlendim. sonrasında geçen zaman içinde kral şakir'in her yerde olduğunu farkettim: kalemler, çantalar, suluklar, kitaplar, çıkartmalar, filmler... filmine gitme fırsatım olmadı fakat kitaplarını araştırmaya başladım. fiyatları 20 lira civarıydı ve bu günümüz kitap fiyatları için ortanın biraz üstü bir fiyat sayılabilir, fakat içeriğini ve baskısını bilmediğim için -ki sonradan öğrendim ciltliymiş- bu fiyata kuşkuyla yaklaştım ( bu arada kitabın kendi cildinde önerilen fiyat olarak 32tl diyor. fiyatı anormal karşılamıyorum zira lisans mevzusu vs. var işin içinde). amazon'da indirimde 9.5 liraya düştüğünü görünce ilk 3 kitabını sepete ekledim, sonrasında "ilk kitabı okur da beğenirsem diğer kitaplarını indirimsiz hiç düşünmeden alabilirim" diyerek sadece ilk kitabı aldım. kitabı ilk elime aldığımda çocukluğumda okuduğum ciltli, renkli baskılı grimm/andersen/la fontaine antolojilerine benzettim, ilk birkaç sayfada o tadı alacağımı sandıysam da şöyle bir karıştırınca maalesef o kaliteden çok uzak olduğunu farkettim, elbette ekonomik koşullar bunda en büyük etkendi. önce kitabın neden ciltli yapıldığını anlayamadım, zira iç sayfaları hiç ciltli bir kitaba aitmiş gibi değildi, gayet normal bir cilt de bittabi o sayfaları tutabilirmiş. nihayet kitabı okumak istiyordum. fakat ilk birkaç sayfada beni rahatsız eden başka bir şey farkettim: sayfalar çizgiliydi. evet çizgili kağıda basılmıştı, fakat resimliydi? evet evet, resimlerin içinden sayfa çizgileri geçiyordu, sanki türkçe dersinde sıkılıp defterine bir şeyler çizen bir öğrenciye aitti elimdeki kitap. bu seçimin nedenini asla anlayamadım. okumaya devam ettim. dikkatimi başka bir şey çekti, yazılar büyük puntoyla yazılmıştı ve koyu bir ton tercih edilmişti, bu bir çocuk kitabı için tercih edilebilirdi, fakat yazılar ne kadar büyükse resimler de bir o kadar küçük ve karmaşıktı. resimler, o boyutta bir kitap için çizilmemişti belli ki. bilgisayar ortamında çizilmiş fakat en boy oranlarına dikkat edilmediği için sayfaya sığmamış, küçültüldükçe küçültülmüştü. dolayısıyla resimlerde olan birkaç konuşma balonunda da yazılar ufacık ve okumak gerçekten bazen zor olabiliyordu. hadi canım sen de, sorun mu bu? diyebilirsiniz, fakat bu sefer normal yazıların puntosunun büyüklüğünü "okumayı kolaylaştırmak için" diye savunamayız (ki aklıma da başka savunma gelmiyor). kısacası içeriğine bile odaklanamadan epey rahatsız olmuştum kitaptan.
tam burada içeriğini övmek isterdim fakat ne yazık ki tam bir çizgi film içeriği. sonradan farkettim ki evet zaten çizgi filmmiş. kitaptaki hikayeler (en azından benim farkettiklerim) çizgi filmleştirilmiş. dostlar açık konuşmak gerekirse ben kitaptaki içeriğin çizgi filmleştirildiğini hiçbir yerde okumadım, okumuş olsaydım almazdım zaten, zira bu haliyle bir senaryo kitabı niteliğinde.
burada benim sormak istediğim bir soru var: bu kitap nedir? evet evet, nedir bu kitap? kitap, resimli hikaye kitabı olarak tanımlanmış. peki bir sorum daha var: halihazırda çizgi filmi varken, siz bu çizgi film içeriğinden farklı hiçbir şey sunmadığınız bir şeyi neden bastınız? ben burada art niyet arıyorum. zira kitabın sayfalarının yarısının da boş olması beni destekliyor. şimdi genel tabloya bakalım: kitap 200 sayfa (yarısı boşluktan ibaret, kalan yarısı da büyük puntolarla doldurulmuş), renksiz (evet çocuklar boyasın kendi renklendirsin istenmiş fakat tek sebep bu mu bilmiyoruz), çizgi filmden farklı bir şey yok (tıpatıp aynı hikayeler), ciltli (neden?). ben nihai tabloma bakınca sadece daha fazla kazanma hırsı görüyorum maalesef. elbette daha fazla kazanılacak, sonuçta ortada bir ürün var ve bu her şekilde pazarlanacak. fakat dostlar bu basit bir mevzu değil, ortaya çıkarılan ürün çocuk edebiyatı dahilinde. çizgi filmle çocuk edebiyatını birbirinden ayırmak lazım. canım sen de ne abarttın adamlar edebiyat yapıyoruz dememişler ki? maalesef kitap, resimli "hikaye" kitabı olarak tanımlanmış ve bu koşullarda elbette edebi bir eser olarak tanımlanır.
tekrar üzülerek söylüyorum "çocukların sevdiği bir ürünü nasıl daha fazla kazanmak için suistimal ederiz"e dönmüş düşünce. başta, her türden nesnenin üzerinde 'kral şakir' damgasının olmasını "e çocuklar seviyor, piyasaya bu tarz şeyler sürülecek elbette"ye yorarken, artık bu gözle bakamıyorum.
kral şakir'in lisans geliri 2019da 60milyon tl iken 2020'de bu sayı 100milyon tl'ye ulaşmış. geliri en çok kitaplardan elde ettiklerini söylüyorlar ve 2019 itibari ile 400bin satışı gördüklerini, filmlerin de 2milyonun üzerinde gişe yaptığını açıklamışlar. ayrıca 20den fazla ülkeye de ihraç ediyorlarmış. ülkemizden böyle bir ürünün çıkmış olması sevindirici olsa da masum bir ürün olmanın -benim gözümde- çok uzağında.
çocuk edebiyatı türünde kaliteli eserler okumak için samed behrengi'ye göz atabilirsiniz. toz pembe çizgi film dünyalarından birazcık çıkmak için kemalettin tuğcu ve gülten dayıoğlu da güzeldir. fakat serttir, çocuk yeterince hazır değilse okumamalıdır. işbankası çocuk klasikleri serisi ise bence idealdir, hem fiyatı hem içeriği hem de eserlerin kalitesi üst düzeydir.
devamını gör...

uzaktan eğitim süresinde keyifli olsa da ödevlerin birden birikmesi ve iletişim sıkıntıları yüzünden ara ara sorunlar yaşasam da iyi ki başlamışım diyorum. özellikle yaşı genç arkadaşlara çok geç kalmadan tavsiye ederim. hele ki şu an herkesin lisans mezunu olması ile birlikte yüksek lisans yapmak şart olmuştur.
ne işe yarayacak diye düşünüyorsanız düşünmeyin. kimin bedavaya ders geçtiği, (ç)alıntı yazılar paylaştığının önemi yok. herkes kendisinden sorumlu.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu sabah aldığım harika bir haberi paylaşmak istiyorum. new line cinema , peter jackson üçlemesinin izinden devam edecek bir animasyon filmi hazırlıklarına başlamış. henüz çıkış tarihi belli olmamasıyla birlikte animasyon filmin üçlemenin 250 yıl öncesini 9.rohan kralı helm hammerhand ve destansı bir miğfer dibi savaşını konu alacağı söyleniyor. ayrıntılı bilgi aşağıda verdiğim linklerde mevcuttur. heyecanlanmamak elde değil orta dünya severler.

buradan
buradan
buradan
devamını gör...

sen kafanda kurmuşsun kızım.
devamını gör...

tekrar tekrar bakıyorum da çok havalı duruyor ya. çok yakışıyor nickimin yanına. keşke gerçekten kurucu olsaydım dedirtti.
devamını gör...

uzun zaman geçti ama bir hüzünlenmedim değil.
zeze'yi unuturmuyum. okuğum zaman o kadar üzülmüştüm ki, zeze'nin yaşadıklarını sanki ben yaşamışım gibi geliyordu bana.
devamını gör...

neye inanırsan bir gün onu yaşarsın.
devamını gör...

gözlük. sürekli bir düzeltme dürtüsü var. hatta dışarı çıkarken lens kullanırım, yine de elim sürekli olmayan gözlüğümü düzeltir.
devamını gör...

galatarasay üniversitesi felsefe bölümü öğretim üyesi ömer aygün'ün 3 videoluk bir canlı yayın serisi var bu konuda. mağara alegorisini ince ince işlediği için videolar uzun. canlı yayının da kalitesi birazcık kötü fakat dinlemeye kesinlikle değer.


devamını gör...

çok basit şeyler söyleyip gideceğim, alınmaca gücenmece yok şimdiden söyleyeyim.

''biz bu kuran'ı sana zahmet çekesin, sıkıntıya düşesin, bedbaht olasın diye indirmedik.'' (tâha suresi, 2)
''kuran'dan, kolay geleni okuyun. ondan kolay geleni okuyun.'' (müzzemmil, 20)

hem aklın apaçıklık ilkesine hem de büyük fıkıh ekollerinin içtihat ve yorumlarına dayanarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: kur'an'dan kolay geleni okumanın bir anlamı da, ibadetlerde onun orijinal metnini okumada zorlananların, anadillerindeki tercümelerle ibadet edebilecekleridir. buhara halkı namazı arapça değil kadim farsça kılıyordu ve rükuya giderken ''kinita nikinet'' secdeye giderken ''nikunya nikuni'' diyorlardı. mezheplerin içerisinde en esnek sayılan mezhebe dahilsiniz zaten, hanefi mezhebi bu konularda gayet esnek. imam hanife farsça namaz kılmakta bir sorun olmadığını söyleyen mezhep imamı.
ebû hanîfe, ''şayet biri namazına farsça tekbir getirerek başlasa ve namazını da farsça okusa, bu kişi arapça'yı iyi biliyorsa da namazı caizdir'' demiştir.
bu bahsi burada kapattık.

bunları bir kenara bırakıp, türkler'in islam'ı kabul etmesi ile ilgili birkaç şey ekleyelim.
ermeniler, soykırım diyebiliyorlar. rumlar, topraklarımızdan sürüldük, yerimizden edildik diyebiliyorlar. ancak türkler, araplar bizi katletti sonrasında da müslümanlığı dayattı diyemiyorlar. niye? çünkü türk gururludur. türkler'in islamı kabul etmesi şöyle anlatılır hep resmi tarihte; türkler ve çinliler savaşırken araplar yardıma gelmişler, bu esnada -savaş sırasında- iki millet birbirine sempati beslemiş ve türk savaşçılar arap okçuların yanaklarından makas alıp islamiyeti kabul etmişler.*

talkan katliamı'nda 100.000 türk katledilip, 50.000 türk köleleştirilmiştir. halk, müslüman araplarla savaşmadığı halde, kuteybe ve askerleri sırf diğerlerine ibret olsun diye 40.000 kadar türkü kılıçtan geçirmiş, ağaçlara asmıştır. tüm bunlar hep islam adına yapılmıştır. o bölgeden geçen derenin 2 ay boyunca farklı bölgelere kan taşıdığı rivayet edilir. köleler de pazarda, orada, burada alınıp satılmıştır. türk tarihi anlatıyorum dur dinle. bu katliam, islam’ın barış dini olduğunu yeterince kanıtlamış, ayağı kayıp yanlışlıkla arap kılıçlarının üstüne düşen arkadaşlar da olmuş ama dersini iyi alanlar akın akın islamiyet ile şereflenmiştir.
kaah el-aşkari bir şiirinde şöyle diyor; herkesi kılıçtan geçirdiniz. yalnızca ata bile binemeyecek yaşta küçük çocuklar kaldı. binenler de o hırçın atların sırtında sanki bir yük gibiydiler.
islamı nasıl kabul ettiğimiz gerçeği ile yüzleştiysek bu bahsi de burada kapatalım.

dîvânu lugâti't-türk'ü türkçe'ye tercüme eden besim atalay da, giriş kısmında, türklerin islam'a girdiği ilk dönemlerde, aralarında arapça’nın yaygınlaşması için çok büyük baskıların yapıldığına işaret etmektedir. burada verilen bilgiye göre, islam'a büyük hizmetler yapmış olan ofşin adında bir türk, sırf türkçe bir kitap okuduğu için ölüm cezasına çarptırılmıştır.
yüz binlerce türkün öldürüldüğü coğrafyanın diliyle ibadet etmek şimdi daha cazip değil mi?*
devamını gör...

“niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına?”

(bkz: nilgün marmara)
devamını gör...

ermanistan'a karşı zafer elde eden azerbaycan devlet başkanı ilham aliyev'in konuşmasında geçen, dillere pelesenk olan söz. "ne oldu paşinyan?yol çekiyirdin cebrayila.reks ediyirdin."

devamını gör...

ihtimalleri düşünerek iş yapılmaz anlamına gelen bir deyim.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim