dikkat ölüm tehlikesi
elektrik trafolarından gördüğümüz uyarı. üzerinde de çarpı çizilmiş kurukafa levhası olur. hatta çocukken bu kurukafa levhasına dokununca elektrik çarpar diye düşünürdüm.
devamını gör...
yedi büyük günah
yedi kutsal erdemin karşılığı olan günahların genel ismi. şair aurelius prudentius clemens'in psychomachia'sının etkisi ile yedi ölümcül günaha karşı yedi kutsal erdem çatışması bir boyut kazanmıştır. bu erdemlerin inananları yedi ölümcül günaha karşı koruduğu söylenir. invidia'ya ( kıskançlık) karşı humanitas (nezaket/hoşgörü), gula'ya (oburluk) karşı temperantia ( ayarını bilmek, ölçülü olmak), avaritia'ya karşı ( açgözlülük) caritas (cömertlik), superbia'ya (kibir) karşı humilitias (alçakgönüllü olma durumu), luxuria'ya (şehvet) karşı castitas (iffetli olma), acedia'ya (tembellik) karşı industria (çalışkanlık) ve ira'ya (öfke) karşı patienta (sabır).
prudentius psychomachia'da öfkeye karşılık gelen sabır hakkında özellikle en önemli erdem olduğunu belirten metinler yazmıştır. örnekler üzerinden gitmek gerekirse eğer;
"as she turns away and walks among the martyrs, a noble man appears there as her escort. job had stayed by her, enduring the battle with her. before his expression was grave and he panted as he watched the conflict. but now he is smiling 2s he thinks of his healed sores and the scars he shows as his glory after thousands of 6rd-won fights. heaven's king invited him to rest and he gave job those spoils of battle that he will never lose. patience herself walks through the raging battlefield without injury. patience allies herself with the other virtues and freely gives assistance wherever it is needed. no virtue enters the battle without the help of patience. only patience has the strength needed by all the others."
"ıt happens that pride is riding about the field on a high, spirited horse. as usual, she is all inflated by her own great importance: she has laid a lion's pelt across die horse's strong shoulders so that she can look more important as she keeps her disdainful poise above the field. she has braided her hair high on her head so that there might be a lofty and more imposing peak above her haughty brows. a mantle made of fine spanish linen is thrown across her shoulders and gathered high at the bosom so that her breasts are made more prominent. a long veil hangs from her neck like a transparent scarf; when the wind blows around her, it flows ' and billows like a vessel's -pennant. her horse, a charger who cannot stand still, carries himself in haughty fashion unwilling to have his jaw curbed by the bit. since the horse is restrained, he cannot enjoy the freedom he seeks: he stamps with rage because the reins press hard against his neck. in such fashion does this virago show herself head and shoulders above the opposing troops, she parades up and down on her horse and glares at those confronting her. her enemy is poor in arms and numbers, a force conscripted by lowliness. though noble, lowliness has need of another since she cannot rely on her own resources. hope is her friend, a virtue whose estate is rich and raised above the earth to be a place of wealth.
"lowliness strikes the resounding air with the wings that are touched with gold, at once she is in heaven. the virtues see her go and are impressed by this. ıf the unending warfare did not constrain them, all the virtues would accompany lowliness; instead they resume battle and prepare themselves to win the promised victory and just reward."
prudentius psychomachia'da öfkeye karşılık gelen sabır hakkında özellikle en önemli erdem olduğunu belirten metinler yazmıştır. örnekler üzerinden gitmek gerekirse eğer;
"as she turns away and walks among the martyrs, a noble man appears there as her escort. job had stayed by her, enduring the battle with her. before his expression was grave and he panted as he watched the conflict. but now he is smiling 2s he thinks of his healed sores and the scars he shows as his glory after thousands of 6rd-won fights. heaven's king invited him to rest and he gave job those spoils of battle that he will never lose. patience herself walks through the raging battlefield without injury. patience allies herself with the other virtues and freely gives assistance wherever it is needed. no virtue enters the battle without the help of patience. only patience has the strength needed by all the others."
"ıt happens that pride is riding about the field on a high, spirited horse. as usual, she is all inflated by her own great importance: she has laid a lion's pelt across die horse's strong shoulders so that she can look more important as she keeps her disdainful poise above the field. she has braided her hair high on her head so that there might be a lofty and more imposing peak above her haughty brows. a mantle made of fine spanish linen is thrown across her shoulders and gathered high at the bosom so that her breasts are made more prominent. a long veil hangs from her neck like a transparent scarf; when the wind blows around her, it flows ' and billows like a vessel's -pennant. her horse, a charger who cannot stand still, carries himself in haughty fashion unwilling to have his jaw curbed by the bit. since the horse is restrained, he cannot enjoy the freedom he seeks: he stamps with rage because the reins press hard against his neck. in such fashion does this virago show herself head and shoulders above the opposing troops, she parades up and down on her horse and glares at those confronting her. her enemy is poor in arms and numbers, a force conscripted by lowliness. though noble, lowliness has need of another since she cannot rely on her own resources. hope is her friend, a virtue whose estate is rich and raised above the earth to be a place of wealth.
"lowliness strikes the resounding air with the wings that are touched with gold, at once she is in heaven. the virtues see her go and are impressed by this. ıf the unending warfare did not constrain them, all the virtues would accompany lowliness; instead they resume battle and prepare themselves to win the promised victory and just reward."
devamını gör...
mesaja gülücükle cevap vermek
"bende malzeme yok sen bana rağmen devam et" demektir bazen. kişiye göre.
devamını gör...
normal sözlük'ün ekşi sözlük’ten farkı
* sıcacık moderatörler tarafından karşılanmak
* en ufak sorunda muhattap olacağın, moderatör ve yöneticilere ulaşabilmek,
* küfürsüz ve sıcacık bir ortamda yer almak,
* yazar olabilmek için yıllarca beklememek,
bunlar kafa sözlüğü sevmem ve burada yer almam için yeterli özellikler.
* en ufak sorunda muhattap olacağın, moderatör ve yöneticilere ulaşabilmek,
* küfürsüz ve sıcacık bir ortamda yer almak,
* yazar olabilmek için yıllarca beklememek,
bunlar kafa sözlüğü sevmem ve burada yer almam için yeterli özellikler.
devamını gör...
cennet mahallesi repliği
feratlar ve küpekler giremez.
beeenn peeempeee.
oynak balina.
gitti milyallık mobilya.
aman be ferat bilmez misin anam ayatta beni sana vermez.
yunuzun kızı.
kara çocuk.
beeenn peeempeee.
oynak balina.
gitti milyallık mobilya.
aman be ferat bilmez misin anam ayatta beni sana vermez.
yunuzun kızı.
kara çocuk.
devamını gör...
ben insan değil miyim
en iyi versiyonu;
devamını gör...
köyden kız almanın daha cazip olması
gözü açılırsa senin gözünü oyar dediğim başlık.
devamını gör...
better call saul
breaking bad'in içimizde yarım bıraktığı duyguları devam ettiren dizidir, bazen breaking bad den bile iyi olduğunu düşünüyorum.
devamını gör...
ferhan şensoy
rasim öztekin'in ölümünden sonra yazdığı meltubunda bir gün ben de uçup geleceğim gökyüzüne. buluşuruz gökyüzünde neşeli bir meyhanelerinde diye yazmıştı.. ah be bu kadar mı çabuk!
günaydın lan yaşamak... olmadı bu günaydın...
çok büyük bir usta kendisine çok hayrandım. bir gün bir söyleşisine denk geldim kavuğunu aldığı ustası münir özkul'u anlatırken ki o nahifliğe şahit oldum. gözyaşlarını tutamamasıyla birlikte gözlerim doldu o an ... o an bir kez daha hayran kaldım kendisine, düşüncelerine,duygularını anlatma biçimine. bu kadar etkileyici.. duygularını karşı tarafa bu kadar samimi geçiren bir ustaydı işte.
tiyatro'da oynamadılar, yaşadılar, yaşattırdılar. iyi ki geldiler bu dünya'ya elleri kolları dolu dolu geçtiler önümüzden. bize de paylaştırdılar ve bize de verdiler her aldıklarından.
bugün içim yandı sanki bir devrin kapandığını hissettim.
çok güzel insanlardınız be...
güle güle en sevdiğim meddah. ahhh bee..
günaydın lan yaşamak... olmadı bu günaydın...
çok büyük bir usta kendisine çok hayrandım. bir gün bir söyleşisine denk geldim kavuğunu aldığı ustası münir özkul'u anlatırken ki o nahifliğe şahit oldum. gözyaşlarını tutamamasıyla birlikte gözlerim doldu o an ... o an bir kez daha hayran kaldım kendisine, düşüncelerine,duygularını anlatma biçimine. bu kadar etkileyici.. duygularını karşı tarafa bu kadar samimi geçiren bir ustaydı işte.
tiyatro'da oynamadılar, yaşadılar, yaşattırdılar. iyi ki geldiler bu dünya'ya elleri kolları dolu dolu geçtiler önümüzden. bize de paylaştırdılar ve bize de verdiler her aldıklarından.
bugün içim yandı sanki bir devrin kapandığını hissettim.
çok güzel insanlardınız be...
güle güle en sevdiğim meddah. ahhh bee..
devamını gör...
güne bir şarkı bırak
devamını gör...
bilinmeyen bir kadının mektubu
kitaba başlarken konusuyla ilgili hiçbir fikrim yoktu amiyane bir tabirle bodoslama daldım. hani bazen bilirsiniz, biriyle tanışırsınız ve ben bu insanı sevmeyeceğim ya da sevemeyeceğim dersiniz kendinize. hatta bazen fark edemezsiniz bunu, ufak bir rahatsızlık oluşur içinizde. bilinçaltınız bağırır oysa 'bu bireyden uzak dur' diye. hah işte! kitabın ikinci paragrafında bu kitap beni üzecek demiştim kendime ama daha çok çekilmiştim, okudum, okudum. okudukça bir zamanlar koşulsuz sevişim yüzüme tokat gibi çarparken, lütfen sonu kötü bitmesin diye düşünürken buluyordum kendimi cümle aralarında. bitti. ve ben belki de -şu an bile gözlerim buğulandı dostlar- hiç bu denli içten ağlamamıştım bir kitap için. zırlamalarım bittikten sonra bir çok kitabını okusam da karşı bir cinsin duygularını nasıl bu kadar hissedebilir bir bey diye düşünüp, kimdir bu (bkz: stefan zweig) dedim ve başladım tırtıklamaya. beyefendi ve eşi, nazi faşizmi iktidara geldiğinde karşıt görüşlü yazarlara da savaş açmaları sonucuna dayanamamış ve veronal ile intihar etmişler. önce kendisi içmiş sonra eşine uzatmış. minnoş letto (eşi) çiçekli elbisesiyle yanına uzanmış. ironik olansa üç yıl sonra hitler de eşiyle intihar etmiş ve nazilerden kurtulmuş almanya. insanın 'ah be zweig keşke üç yıl daha bekleyeydin de bize de birkaç kitap daha kalaydı' diyesi geliyor.
devamını gör...
andımızı okumuş sözlük yazarlarımız
sabahın erken saatinde sıraya girer aramızdan birini seçerlerdi. kimisi utanarak kimisi büzülerek çocukların yüzüne bakardı. bir başlardık okumaya bir özgüven gelirdi milli duygularımız kabarırdı. aslında amacı bize yakışanı bize anlatmaktı.ancak kimse andımızı ciddiye almadı ve andımızda söylediği gibi biri de olmadı.
devamını gör...
başlık ve tanım engelle opsiyonunun gelmesi
kızıl öfke benjamin yazarlarına pislik dedi ve yazar arıtma tesislerinin açılışını yaptı.
kızıl kurdeleyi keserken hiç mi sızlamadı vicdanın?
ayıp efendi ayıp! tek tek yazman lazım bu pislikleri yoksa her yazar zan altında kalır. kimi arıtıyoruz? niye arıtıyoruz? her yazarın ph değerini mi ölçeceğiz, ne edeceğiz?
o değilde pislik dedi. vallahi dedi.
kızıl kurdeleyi keserken hiç mi sızlamadı vicdanın?
ayıp efendi ayıp! tek tek yazman lazım bu pislikleri yoksa her yazar zan altında kalır. kimi arıtıyoruz? niye arıtıyoruz? her yazarın ph değerini mi ölçeceğiz, ne edeceğiz?
o değilde pislik dedi. vallahi dedi.
devamını gör...
laktozsuz süt
sevgili diyetisyenimin verdiği diyeti uygularken " amaaan kalorisi azdır" diyerek aldığım ama kalorisinin normal süt ile aynı olduğunu öğrendiğim rengi pamukşeker,tadı bal bir süt.
sonra dedim bunu ilk başlığımı açmak (büyük ihtimalle kimse yazmayacak veya okumayacak olsa da,çünkü araştırması bana çok zevkli geldiği için) istedim.
kimisinin sevgili bağırsakları laktozu eritecek laktaz enzimini üretemiyor ve vücutta sorunlar çıkıyor.
sütün içine ilave edilen laktaz enzimi laktozun içindeki glikoz ve galaktozu ortaya çıkartarak sütü sanki daha tatlıymış gibi hissettiriyor ve renginde sütün yağına bağlı olarak değişiklik yapıyor.
*
düzeltme:100 ml laktozsuz süt yaklaşık 44-45 kcal iken , normal süt 58-60 kcal değerindedir.
sonra dedim bunu ilk başlığımı açmak (büyük ihtimalle kimse yazmayacak veya okumayacak olsa da,çünkü araştırması bana çok zevkli geldiği için) istedim.
kimisinin sevgili bağırsakları laktozu eritecek laktaz enzimini üretemiyor ve vücutta sorunlar çıkıyor.
sütün içine ilave edilen laktaz enzimi laktozun içindeki glikoz ve galaktozu ortaya çıkartarak sütü sanki daha tatlıymış gibi hissettiriyor ve renginde sütün yağına bağlı olarak değişiklik yapıyor.
*
düzeltme:100 ml laktozsuz süt yaklaşık 44-45 kcal iken , normal süt 58-60 kcal değerindedir.
devamını gör...
operadaki hayalet
hestia gibi dex korku klasiklerinden aldığım (baskısı güzeldi çünkü)muhteşem kitap.
gotik edebiyatına gerçekten ilgim var ve bu türde yazılmış eserleri okumaktan çok büyük zevk alıyorum.kitabın geçtiği dönem ve mekanlar çok hoşuma gitti.
kitabın konusu yüzü doğuştan bozuk olan eric adındaki namı diğer opera hayaletinin christine adındaki gıcık bir kıza aşık olmasını anlatır.kendisi babası yıllar önce ölmüş christine'ye gizlice müzik eğitimi vererek onun kalbini kazanmaya çalışır.fakat kızın çocukluk arkadaşı raoul gelince işler değişir.eric sadece dış görünüşü yüzünden yargılanmadan sevilmek ister ama christine onu gördüğünde onun hakkında olan tüm iyi düşünceleri kaybolur. insanların bir birlerini sadece dış görünüşleriyle yargılaması aslında ne kadar tanıdık değil mi?
bu kitap ve uğultulu tepeler kitabı arasında benzerlikler var.mesela iki kız karakterde erkekleri parasal durumu veyahut dış görünüşlerine bakarak yargılıyor.farklı olarak uğultulu tepeler kitabının sonu daha adaletli ve daha sert bir biçimde bitmişti.bu kitabın sonu ise daha çok romantik bir şekilde bitti.burada ise olan eric karakterine oluyor ve herkes mutlu mesut yaşamına devam ediyor.ah burada bir heathcliff olsaydı da ağızlarının payını verseydi.
ayrıca son sayfalarında operanın derinliklerinde hazırlamış olduğu tuzaklar çok gotik bir yapıya sahiptir. raoul ve christine'ye mutluluklar diler. dünyanın en romantik ve saf duygulu kötü karakteridir.
ben küçük bir çocuktan daha çekingen bir halde ona yaklaşırken kaçmadı. hayır, durdu. beni bekledi ve ben de gerçek bir hayat arkadaşı gibi alnını bana birazcık ah, çok değil sadece azıcık uzattığını sandım ve... ve... öptüm onu! ağlama artık!' dedim. son derece yumuşak bir sesle, ne demek istediğimi sordu. o zaman, kendisi söz konusuyken, benim onun uğruna ölmeye razı, zavallı bir köpekten ibaret olduğumu açıkladım. ama artık, ne zaman isterse evlenebilirdi o delikanlıyla çünkü benimle birlikte ağlamış ve gözyaşları benimkine karışmıştı! gidip delikanlıyı özgür bıraktım.
gotik edebiyatına gerçekten ilgim var ve bu türde yazılmış eserleri okumaktan çok büyük zevk alıyorum.kitabın geçtiği dönem ve mekanlar çok hoşuma gitti.
kitabın konusu yüzü doğuştan bozuk olan eric adındaki namı diğer opera hayaletinin christine adındaki gıcık bir kıza aşık olmasını anlatır.kendisi babası yıllar önce ölmüş christine'ye gizlice müzik eğitimi vererek onun kalbini kazanmaya çalışır.fakat kızın çocukluk arkadaşı raoul gelince işler değişir.eric sadece dış görünüşü yüzünden yargılanmadan sevilmek ister ama christine onu gördüğünde onun hakkında olan tüm iyi düşünceleri kaybolur. insanların bir birlerini sadece dış görünüşleriyle yargılaması aslında ne kadar tanıdık değil mi?
bu kitap ve uğultulu tepeler kitabı arasında benzerlikler var.mesela iki kız karakterde erkekleri parasal durumu veyahut dış görünüşlerine bakarak yargılıyor.farklı olarak uğultulu tepeler kitabının sonu daha adaletli ve daha sert bir biçimde bitmişti.bu kitabın sonu ise daha çok romantik bir şekilde bitti.burada ise olan eric karakterine oluyor ve herkes mutlu mesut yaşamına devam ediyor.ah burada bir heathcliff olsaydı da ağızlarının payını verseydi.
ayrıca son sayfalarında operanın derinliklerinde hazırlamış olduğu tuzaklar çok gotik bir yapıya sahiptir. raoul ve christine'ye mutluluklar diler. dünyanın en romantik ve saf duygulu kötü karakteridir.
ben küçük bir çocuktan daha çekingen bir halde ona yaklaşırken kaçmadı. hayır, durdu. beni bekledi ve ben de gerçek bir hayat arkadaşı gibi alnını bana birazcık ah, çok değil sadece azıcık uzattığını sandım ve... ve... öptüm onu! ağlama artık!' dedim. son derece yumuşak bir sesle, ne demek istediğimi sordu. o zaman, kendisi söz konusuyken, benim onun uğruna ölmeye razı, zavallı bir köpekten ibaret olduğumu açıkladım. ama artık, ne zaman isterse evlenebilirdi o delikanlıyla çünkü benimle birlikte ağlamış ve gözyaşları benimkine karışmıştı! gidip delikanlıyı özgür bıraktım.
devamını gör...
astrolojiye inançtaki artış
çaresizlik hissinden olabilir. zor zamanlarda insanlar tutunacak dal arar. yaşadıklarının sebebini bilmek ister. sonunu öngörmek ister. anlamlandırabildiklerine daha kolay katlanır çünkü. bilim bu ihtiyaca ne kadar az cevap verirse, astroloji ve benzerlerine ilgi artar.
devamını gör...
yeni sezonları beklenen diziler
devamını gör...
öteki
mükemmel bir dostoyevski eseridir. dostoyevski'nin ilerde nasıl bir yazar olacağının göstergesidir.
orijinal adı dvoynik olan bu eser türkçeye öteki olarak çevrilmiştir. öteki olmayı çok güzel aktaran dostoyevski kısa ama sarsıcı bu kitabında jakov petroviç golyadkin üzerinden anlatmak istediğini anlatmış.
kitap jakov petroviç golyadkin adlı karakterinin başından geçenleri ve öteki olmasını anlatıyor.
okurken dostoyevski'nin insan psikolojisi üstünde ne kadar hakim olduğunu bir kez daha görmüş oldum. tekrar tekrar hayran oldum. dostoyevski'nin bu kitabı 1864 yılında çıkmasına rağmen fazla ileri görüşlü bir kitap. bir çok filmin , kitabın , şiirin etkilendiğini görüyorum ve düşünüyorum.
anlatmak istediğim kısmı spoilerli kısımda daha net bahsedeceğim.
jakov petroviç golyadkin karakterinin edebiyat dünyası için çok önemli olduğunu düşünüyorum. ayrıca ilk olarak düşünüyorum çünkü bu kurguyu en eski olarak dostoyevskiden okudum. daha öncesi varsa yazar arkadaşlar portakal atabilirler.
kitabın sarsıcı bir diğer tarafı ise dönemin rusya'sını düşünerek yazılmış olması. okuyucu zaten hikayeden etkileniyor dönemin rusya'sını düşünerek okuyunca daha fazla sarsılıyor.
kesinlikle dostoyevski külliyatının okunması gereken kitaplarından birisi.
dostoyevski'nin yolunun nereye gideceğini görmek bu eserde fazlaca belli oluyor.
tavsiye ederim.
kitapta bayıldığım bir diğer kısım ise öteki kavramı. bir insanın beyninde iki insan olması. hayaller krizler geçirmesi çok güzel bir konu. fıght club filminin bu kitaptan esinlendiğini düşünüyorum. yukarıda bahsedeceğim dediğim kısım buydu.
böyle bir konunun 1864 yılında anlatılması çok özel ve değerli.
son 15 sayfada karaktere çok üzüldüm.
o yüzden sarsıcı bir kitap.
bazı kişiler bu konu günümüzde veya son 50 yılda çok yaygın olduğu için kitabı basit bulabilir. ama dönemine göre değerlendirip okurlarsa daha fazla keyif alacaklarını düşünüyorum.
orijinal adı dvoynik olan bu eser türkçeye öteki olarak çevrilmiştir. öteki olmayı çok güzel aktaran dostoyevski kısa ama sarsıcı bu kitabında jakov petroviç golyadkin üzerinden anlatmak istediğini anlatmış.
kitap jakov petroviç golyadkin adlı karakterinin başından geçenleri ve öteki olmasını anlatıyor.
okurken dostoyevski'nin insan psikolojisi üstünde ne kadar hakim olduğunu bir kez daha görmüş oldum. tekrar tekrar hayran oldum. dostoyevski'nin bu kitabı 1864 yılında çıkmasına rağmen fazla ileri görüşlü bir kitap. bir çok filmin , kitabın , şiirin etkilendiğini görüyorum ve düşünüyorum.
anlatmak istediğim kısmı spoilerli kısımda daha net bahsedeceğim.
jakov petroviç golyadkin karakterinin edebiyat dünyası için çok önemli olduğunu düşünüyorum. ayrıca ilk olarak düşünüyorum çünkü bu kurguyu en eski olarak dostoyevskiden okudum. daha öncesi varsa yazar arkadaşlar portakal atabilirler.
kitabın sarsıcı bir diğer tarafı ise dönemin rusya'sını düşünerek yazılmış olması. okuyucu zaten hikayeden etkileniyor dönemin rusya'sını düşünerek okuyunca daha fazla sarsılıyor.
kesinlikle dostoyevski külliyatının okunması gereken kitaplarından birisi.
dostoyevski'nin yolunun nereye gideceğini görmek bu eserde fazlaca belli oluyor.
tavsiye ederim.
kitapta bayıldığım bir diğer kısım ise öteki kavramı. bir insanın beyninde iki insan olması. hayaller krizler geçirmesi çok güzel bir konu. fıght club filminin bu kitaptan esinlendiğini düşünüyorum. yukarıda bahsedeceğim dediğim kısım buydu.
böyle bir konunun 1864 yılında anlatılması çok özel ve değerli.
son 15 sayfada karaktere çok üzüldüm.
o yüzden sarsıcı bir kitap.
bazı kişiler bu konu günümüzde veya son 50 yılda çok yaygın olduğu için kitabı basit bulabilir. ama dönemine göre değerlendirip okurlarsa daha fazla keyif alacaklarını düşünüyorum.
devamını gör...
mutsuz uyumak
:)
uyuyamamak denmek istendi galiba.
bazen öyle olur ki, mutsuz olmaktan bitap düşer uyutmam lazım kendimi dersiniz. yolunu, yöntemini keşfettiyseniz ne ala, gerçekten de işe yarar. en azından uyanınca mutsuz olmaya kaldığınız yerden devam edecek mecali verir yani. o bakımdan. ne var ki papazlar da pilav yemekten sıkılabiliyorlar malumunuz. bakınız benim papaz bu gece. hıhm.
uyuyamamak denmek istendi galiba.
bazen öyle olur ki, mutsuz olmaktan bitap düşer uyutmam lazım kendimi dersiniz. yolunu, yöntemini keşfettiyseniz ne ala, gerçekten de işe yarar. en azından uyanınca mutsuz olmaya kaldığınız yerden devam edecek mecali verir yani. o bakımdan. ne var ki papazlar da pilav yemekten sıkılabiliyorlar malumunuz. bakınız benim papaz bu gece. hıhm.
devamını gör...
tartarus (yazar)
takip edilesi kaliteli yazar.
devamını gör...