ey aşk!
sen nelere kadirsin..
devamını gör...

ön açıklama: ders adı olarak açılan bir başlık mevcut. (bkz: elektromanyetik alan teorisi) fakat ben teorinin kendisini anlatacağım için başlığı bu şekilde açtım.

fizik ve matematik alanlarındaki çalışmalarıyla ünlü olan bilim insanı james clerk maxwell'in elektrik ve manyetizma arasındaki ilişkiye dair ispatı sonucu ortaya çıkan teori. bu sayede ışıkla ilgili önemli bilgilere de ulaşıldı.

yine upuzun bir yazı olacak. uyarmadı demeyin.

bu arkadaşlar meşhur maxwell denklemleri:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu denklemler bize ne anlatıyor? tek tek bakalım.

***

resimdeki ilk eşitlik gauss yasası olarak bilinir. çeşitli kaynaklarda farklı şekillerde yazıldığına şahit olabilirsiniz.

cisimler, elektrik yükü dediğimiz bir özelliğe sahip olabilirler. elektrik yükleri pozitif ya da negatif yük olmak üzere 2 türdür. bir de nötr olmak dediğimiz yüksüzlük durumu var ki, burada onunla ilgilenmeyeceğiz.

bu yasa bize, elektrik yüklerinin nasıl elektrik alan oluşturduğunu anlatır. bir başka deyişle, elektrik yüklerinin, yarattıkları elektrik alandaki dağılımını anlatır.

***

ikinci formül de bir gauss yasasıdır. ancak bu sefer manyetizma ile ilgilidir. bir yüzeyden elektrik akımı geçiyorsa, orada bir elektrik alandan bahsedebiliriz. bu alan, hayali çizgilerle temsil edilir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
görselin kaynağı

çizgilerin ne kadar sık ya da seyrek olduğu, yani çizgi yoğunluğu, yüzeyden geçen elektrik alanın kuvveti hakkında bilgi verir. elektrik akısı olarak da adlandırabileceğimiz bu yoğunluk, manyetik alan için de benzer şekilde ifade edilir.

manyetizma için gauss yasası şunu söyler: eğer elimizde kapalı bir yüzey varsa, bu yüzey içerisinden geçen net manyetik akı sıfırdır çünkü bu yüzeyde manyetik alan çizgilerinin başlangıç ve bitiş noktaları belirli değildir. bu çizgiler, kapalı ilmekler oluşturur. kapalı bir yüzeyden çıkan manyetik alan çizgileri ile o yüzeye giren manyetik alan çizgileri sayıca birbirine eşittir.

yukarıdaki resimde gördüğünüz elektrik alan çizgileri, bu bakımdan farklıdır. onlar her zaman pozitiften negatife doğrudur ve kapalı ilmek oluşturmazlar. bunun altında yatan temel neden çift kutuplulukla ilgilidir. doğada hiçbir zaman tek kutuplu bir mıknatıs bulamazsınız.

***

3. formül faraday yasasıdır. zaman içerisinde değişen bir manyetik alanın elektrik akımı oluşturabileceğinden bahseder.

***

4. formül amper yasasıdır. eğer hareketli bir elektrik yükünüz varsa, bir manyetik alan üretirsiniz. üretilen bu manyetik alan, onu üreten elektrik akımıyla orantılıdır. bu yasa daha çok, elektrik alan üreten kapalı ilmekler (ya da teller diyebiliriz) ile ilgilidir. *

***

ilk yasa olan gauss yasası mesela şu formda yazılabilir:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
görselin kaynağı

burada paydada ε0 olarak gördüğümüz nicelik, boş uzayın elektriksel geçirgenliğidir.

son yasa olan amper yasası da şu şekilde yazılabilir:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

burada gördüğünüz μ0 da boş uzayın manyetik geçirgenliğidir.

yani bu ikisini uzayın, elektrik ya da manyetik akıya gösterdiği direnç olarak da düşünebilirsiniz.

***

şimdiii... diyelim ki bir elektrik yükünü aldınız ve aşağı yukarı ya da sağa sola doğru hareket ettirmeye başladınız. tüm bu anlattığım formülleri ve bize söylediklerini de göz önüne alırsanız ne olur? hareketli yükünüz, ona dik bir manyetik alan oluşturur. oluşan bu manyetik alan da hareket nedeniyle zamanla değişeceğinden, yeni bir elektrik alan oluşturur. yeni oluşan elektrik alanı, yine bir manyetik alan oluşturur ve bu olay bu şekilde sürüp gider.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
görselin kaynağı

tam da bu görselde olduğu gibi; sağa sola doğru değişen elektrik alanlar ve ona dik yönde, yukarı aşağı şekilde oluşan manyetik alanlar.

maxwell bunu fark ettikten sonra, elde ettiği şeyin bir tür dalga olduğunu anladı. fakat ne tür bir dalga olduğunu bir süre düşünmesi gerekti. ε0 ve μ0 değerlerini de kullanarak (çünkü bunlar doğanın kendine ait değerleri. bunları biz uydurmadık.) bu dalgaların hızını hesaplamayı başardı: saniyede 299,792 kilometre! bilenlere tanıdık geldi bile...

18. yüzyılda ışığın hızı yaklaşık olarak hesaplanmıştı. maxwell işte bu sayıyı gördüğü anda, ışığın bir elektromanyetik dalga olduğunu anladı.

işte, maxwell'in başarısının bu kadar önemli olmasının nedeni, tüm bu formülleri harmanlayıp bugün birçok elektronik eşyanın temelini oluşturan taşları yerine oturtacak şekilde yorumlayabilmesidir.
devamını gör...

canım biraz abartmıyor musun sorusunu bir zamanlar sıklıkla içten içe sorduğum teorik fizikçi michio kaku'nun bilim-kurgu ile bilim arasındaki çizgiyi bulanıklaştırmayı amaçlayan eseri. eser physics of the impossible ismi ile yayımlanmış daha sonra dilimize olanaksızın fiziği olarak çevrilmiştir. back to the future veya star trek gibi bilim-kurgularda sıklıkla karşımıza çıkan ışınlanma, zamanda yolculuk, görünmezlik, lazer silahları hatta gariptir ki telekinezi ve telepati vs. pek çok konuyu ele almakla beraber bilim-kurgularda karşımıza çıkan teknolojinin günümüzde veya gelecekte ne kadar olasılıklı olup olmadığını bilim sınırları içerisinde açıklamaya çalışır michio kaku fakat bence krauss'un the physics of star trek'i bu konuda daha tatmin edicidir. yine de krauss'a oranla kaku daha basit bir anlatım yoluna gittiğinden olanaksızın fiziği daha fazla kitlelere yayılmış durumda bana kalırsa. şöyle bir okuyup kenara kaldırmalık bir kitap, düşük beklenti hayat kurtarır.


bütün bunlara karşın geleceğe doğru zaman yolculuğu mümkündür ve deneysel olarak milyonlarca kez doğrulanmıştır. zaman makinesi'ndeki kahramanın uzak geleceğe yaptığı yolculuk, fizik açısından gerçekten mümkündür. eğer bir astronot ışık hızına yakın bir hızla yolculuk yapacak olsaydı, mesela en yakındaki yıldızlara ulaşması bir dakika sürerdi. dünya üzerinde dört yıl geçerdi, fakat onun için yalnızca bir dakika geçmiş olurdu çünkü roketin içinde zaman yavaşlardı. böylece o, dünya'daki ölçülere göre dört yıl geleceğe yolculuk yapmış olurdu.

(astronotlarımız uzaya her gidişlerinde aslında geleceğe doğru küçük bir yolculuk yapmış olurlar. dünya'nın yörüngesinde saatte 29.000 kilometre hızla yol alırken, saatleri dünya üzerindeki saatlerden küçücük bir miktar daha yavaş çalışır. dolayısıyla, uzay istasyonunda bir yıl uzunluğunda bir görevin ardından dünya'ya geri döndükleri zaman, geleceğe doğru saniyenin küçük bir kesri kadar bir yolculuk yapmış olurlar. şu anda geleceğe yolculuk konusunda dünya rekoru, 748 gün boyunda yörüngede kalan ve dolayısıyla 0,02 saniye geleceğe giden rus astronot sergei avdeyev'e aittir.)
dolayısıyla, bizi geleceğe götürebilecek bir zaman makinesi, einstein'ın özel görelilik kuramı ile tutarlıdır. fakat ya zamanda geriye gitmek?
devamını gör...

bazı kısaltmalar var. bir yerde görünce beni sinir hastası ediyorlar. efso*, müq* gibi.
kelimeleri düzgün bir şekilde ifade etmek çok önemli. z kuşağı olmama rağmen bu durum beni de çok rahatsız ediyor. lütfen kullanmayın, kullandırtmayın.*
devamını gör...

buluşmaya gittiğinde siparişi almaya gelen garsona, pata küte dalabilecek potansiyelde olan erkektir.

malum buluşma yerinin hatun kişisi tarafından terkedilip, erkek kişisinin tedaviye yönlendirilmesi şarttır.
devamını gör...

''seni de sigarayı da bıraktım, bir sigara yaktım ve aynaya baktım.''
çoğu kimselerin tekrar ettiği alışkanlık. sigara bırakılmaz ara verilir. ölene kadar içmesen de ara vermiş sayılırsın.
tavsiye olarak bağımlı olunan maddenin yerine bir şey koymak çözüm olabilir. sakız çiğnemek, çekirdek tüketmek çeşitli içecekler tüketmek bağımlılığınızı bastırmaya yarayabilir. eğer kendi kendinize bırakabileceğinizi düşünmüyorsanız ''171'' sigara bırakma hattını arayarak ilgili sağlık kurumundan yardım alabilirsiniz. çevrenizden duyduğunuz nikotin bantı vb işlevlerde piyasaya sürülmüş çözümleri ilgili doktorlar ile görüştükten sonra kullanmanızı tavsiye ederim. sigaradan kurtulup nikotin bandı bağımlısı olan insanlar etrafımızda kol geziyor .* motivasyon kaynağı olarakta eğer belirli bir gün bırakabilmişseniz içmediğiniz tutarı hesaplamak motive edici bir kuvvet haline gelmeye başlayabilir. pandemi başından itibaren yaklaşık 250 gündür sigarayı tüketmeiyorum 250x16=4.000 lira şuan cebimde hayırlı işler*).
devamını gör...

japonya kültürüne meraklı olduğum için, japonya ile ilgili tanımlarına tekrar tekrar okuduğum yazar.
sakin bir bilgeliği var.
keyifli yazmaları olsun.
devamını gör...

para kimde ise o öder, çok dert etmeyin ailecek çıkmışsaniz zaten kim öderse ödesin baba ödemiş olur, diğer türlü yine erkek öder, z kuşağı herkes kendi hesabını öder.
devamını gör...

üniversite öğrencisiyken bizim okulun hemen yanındaki bir kırtasiyede çalışıyordum. tabii o zamanlar sigara içen bir delikanlıydım. yine günlerden bir gün birinin sigarasını çarptım, tam yakacakken müşteri geldi ve ben de kulak arkasına atıp fotokopi çekmeye gittim. ben sigarayı orda unutmuşum. akabinde otobüse binip çankaya'ya gittim, banka işlemlerim için sıra bekledim, bir yerde yemek yedim filan ama herkes bana tuhaf tuhaf bakıyor. şimdi erkek olanlar bilir, eğer herkes, özellikle de kadınlar, sana bakıyorlarsa ya fark yaratacak kadar yakışıklısındır ya da burnunda sümük vardır. ilki olamayacağına göre benim elim sürekli burnuma gidiyor acaba benim fark edemediğim bir şey mi var diye. neyse. ben okula geri döndüm, dersime girdim hatta derse bile katıldım. tahtaya filan kalktım yani. bir allah'ın kulu da demiyor ki şu sigaranı şurdan al diye. neyse ders arası oldu, lavaboya gittim elimi yıkadım filan saçımı düzeltmek için aynaya bir baktım! aman allah'ım! o an;

yer yarıldı,
deniz küstü,
kainat sustu,
atlas vazgeçti,
insanlar öldü,
geberdi,
açlıktan kırıldı,
soğukta savaştı,
çekoslovakya dağıldı,
hun imparatorluğu bölündü,
çekoslovakya diyorum yahu çekoslovakya gitti ya!
sen kimsin be! kimsin lan sen! kimsin be!

neyse abartmayayım tabii. ''aa ne güzel sigara varmış. bir kahve alayım da içeyim bari'' diyip kulak arkamdan aldım ve olay mahallini hızlıca terk ettim. on saatten fazladır kulak ardı sigaramla bütün şehri dolaşmam, insanlarla kaynaşmam ve bir allah'ın kulunun da tek bir şey dahi söylememesi komiğime gitmişti. on saatlik dalgınlık mı olur demeyin, oluyor işte. o gün bugündür mütemadiyen kulak arkamı elimle kontrol ederim*.

kamu spotu: sigara sağlığa zararlıdır.
devamını gör...

yazar sayısında hata yapılmış mektup.
prusyaduku'nün 10 yazar gücünde olduğu hesaba katılmamış maalesef.
devamını gör...

la mante, eylül 2017'de tf1'de yayınlandıktan sonra 30 aralık 2017'de netflix'te çıkış yapan bir fransız gerilim filmi mini dizisi.

dizi 6 bölüm ve her bölüm ortalama 50 dk. sürüyor.

yıllar önce 8 kişiyi vahşice öldüren bir seri katil ve onun polis olan oğlunun başka bir seri katili yakalayabilmek için bir araya gelmesini anlatıyor.

kurgu, gerilim tonu, oyunculuk, mekan kullanımı, konuşma içeriği ve aksiyon dozu iyi ayarlanmış.

cevaplanmamış bir kaç soru da cabası.
ancak ilk üç bölümde karakterlerin gerçekten masum mu suçlu mu olduğu konusunda kafa karisikligini çok iyi oluşturuyor.

yine anne-ogul ve baba_kız ilişkisi farklı bakış açıları ile güzel islenmis.

dizide en çok dikkatimi çeken polis ve karısının birbirine olan aşkı ve güçlü tutkusuydu. gerek sosyal medya da gerek gerçek hayatta sürekli karşı cins ile ilgili genellemeler duymaktan ya da şikayetçi eşleri dinlemekten aşk ve sevgiye olan inancım azalmış sanırim. bu dizi ise biraz umutla bakmami sağladı.

içinde mantık hataları mevcut. hani arka sokaklara bağlayacaklar diye beklerken dikkati başka yöne çekerek kurtarıyorlar gibi.

vakit geçirmelik, güzel bir dizi. ımdb puanı 7.5.
devamını gör...

geçen yıl ismi cindy olan yunus balığına ilk görüşte aşık olan israilli milyoner sharon tendler lüks bir düğün yaparak yunusla evlenmiş. düğünden bir kaç ay sonra 2006 yılında yunus balığı mide problemleri nedeniyle hayatını kaybetmiş, uzun süre yasını tutan sharon sonrasında tekrardan bir yunusla evlenmek istediğini söylemiş. gerçekten kafayı mı kırmış, ilgi çekmek için mi yapıyor bilemiyorum.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
buradan
devamını gör...

allahın ona verdiği imkandan ötürü şükreden, onun rızasını kazanmak için parasının kalan kısmıyla kurban kesip
ihtiyacı olana dağıtan hayır severdir.
içinde yüzlerce yıl öncesinden kalan paganlığından dolayı
nazara maruz kalmamak için bir damla kurban kanından da medet uman klasik bir türktür.
devamını gör...

haram olsun.
devamını gör...

müslümanlarca kutsal sayılan mekke ve medine şehirleri için kullanılan kelime.
devamını gör...

lisede başımdan geçen, fizik öğretmenim, kafası hafif çatlak neslihan hocamız* ben, en yakın arkadaşım ve bir adet kalorifer içeren bir olaydır.

yıl 2009, lise birdeyiz. lise bir, kendi başına hayatımızın en nefis yıllarından biri olmuştur. ergenliğin kabarmaya başladığı, çift sesli olduğumuz, hormonları kontrol etmekte zorlandığımız, birçok şeyi yeni keşfettiğimiz için de her geçen gün duygudurumların değiştiği bir dönemi temsil eder. bu dönemde çok cesuruzdur, buna bağlı olarak çok sık utanırız. severiz, seviliriz, güleriz, ağlarız ve hepsini yoğun bir şekilde yaşarız. kendi dışımızdaki olaylara ve gelişmelere genellikle kayıtsızızdır, daha anlamlı bir topluluk içindeyizdir ve yavaştan farkındalığımız artmaya başlamıştır. bu da duygularımızı yoğun yaşamamıza ve hızlı bir duygusal gelişime sebep olmuştur. biz de o zamanlardayız. gülünce çok gülüyor, ağlayınca çok ağlıyor, inatlaşınca inatlaşıyoruz ve bazen bunları dizginlemekte zorlanıyoruz.

neyse mevsim kış. şubat filan. ben her zaman en arkalarda otururdum. arka sıralar güzeldir, züppeliktir biraz. arkadaşlarım da çok iyi ama tembel insanlardı. onlarla beraberken mutluydum, baba adamlardı. neyse sağ arka sıranın duvar kısmında kalorifer peteği vardı. sıranın da sağ tarafında oturan adam gibi ısınırdı. sol taraf ise soğuktu çünkü petek çok kalitesizdi. sınıf genellikle soğuk olduğu için de peteğin yanında oturmak büyük meseleydi. biz de bunu arkadaşımla, 3 ders ben 3 ders o şeklinde çözmüştük. gayet adildi. 3 ders ısınacaktım, allah bereket versin. bu böyle sürüp gidiyor, barış içinde birlikte yaşıyorduk ama arkadaşım bazen arızaya bağlayabiliyordu. ben sınıfın zeki adamlarındandım. kendi sınav kağıdımı 15 dakikada bitirir sonra onunkiyle değiştirir onunkini de yapardım ve ikimiz de dersten geçerdik. bu gücüm her daim vardı ve lehimeydi ama bu olayı normalleştirmiştik artık. bir iyilik gibi gelmiyordu, doğal bir süreçti.

3. ders fizik. neslihan hoca, 40 yaşlarında, bekar, uzun boylu, güzel kadın. güzel ama hayat boyunca tek başına bir mücadelenin içinde olduğu için muhtemelen kafası kırıktı biraz. bugünkü feministlerin falan diz çöküp tövbe isteyeceği kadar sağlam bir kadındı ama işte psikolojik olarak ciddi sorunlar yaşıyordu. ani parlamaları falan vardır, ters düşmek istemezsiniz. sınava bir hafta kalmıştı ve hoca da ders başında bugün sınavla alakalı ipuçları vereceğini söylemişti. neyse ders başladı, abuk subuk şeylerden dikkatim dağıldı, uykum geldi. dersin 25. dakikasında falan arkadaşımla artık kalorifer sırasının bana geldiği hakkında tartışmaya başladık. üç derslik hakkı bu dersle doluyordu ve benim de kıçım donuyordu. nedense o anda bundan bahsetmem gerektiğini hissettim ve arkadaşım da bana "bugün dört ders ben oturacağım" dedi. hiç beklemediğim bu şerefsizlik karşısında şoke oldum. kabul edilebilir bir şey değildi, anlaşma tek taraflı bozuluyordu ve ben de çok sinirlenmiştim. uykum süratle açıldı ve hemen tepki verdim. ergenlikte duyguların da tepkilerin de aşırı olabildiğini daha önce söylemiştik. buna uygun bir şekilde "yok yaa" dedim. dedim ama nasıl dedim. sesim çok çıktı. bir anda bütün sınıf buz kesildi ve herkes bana döndü ve tabii neslihan hoca da.

ben de hocaya döndüm hemen. gözlerinden ateş çıkıyordu. eli ayağı birbirine karıştı, hemen elindeki tebeşiri bana fırlatıp "sen ne diyorsun gerizekalı, aptal. salak çocuk defol dersimden" diye bağırmaya başladı. ben hala şoktayım. küfür etmemiştim, saygısızlık da yoktu ve bu tip şeyler arada sırada olabilirdi neticede. ben tam olarak suçlu olduğuma ikna olmadığım için "hocam kusura bakmayın" dedim ve bunun yeteceğini düşündüm. ne olabilirdi a. koyim altı üatü sesim fazla çıkmıştı. neslihan hoca müthiş sinirliydi ve yanıma gelip ceketimden tuttu ve "defol çabuk" dedi. hala şoktaydım ama sessizce sınıfı terk ettim. herkes de çok sessizdi, kimse gülmüyordu. "noluyor anasını ya naptım lan ben" diyerek çıktım dersten. teneffüse kadar düşüne düşüne koridorda gezindim. sonra hoca çıkınca sınıfa girdim. hala anlamamıştım neyin ne olduğunu. arkadaşlar yanıma gelip "olum sen naptın niye öyle söyledin salak mısın" falan deyince "ya oğlum naptım sanki anasına sövdük" dedim. ben hala olayın kuru bir "yok ya" olduğunu sanıyordum. meğer olay bambaşkaymış.

ben tam arkadaşımla kalorifer tartışmasına girerken, hoca da haftaya olacak sınavların sorularından bahsediyormuş. bir ara da "bu hafta işlediğimiz konular da sınava dahil" demiş ve bilin bakalım "yok yaa" lafı tam olarak ne zamana denk gelmiş ? evet, hoca tam bu cümleyi kurduğunda bağırarak "yok yaa" demişim. hoca da bunu kendisine söylediğimi zannedip beni haşlamış. taşlar yerine oturunca hocanın odasına gidip özür diledim. hiç de ikna olmuş değildi ama en azından fizikten kalmaktan kurtulmuştum.
devamını gör...

dalga alıp götürürse hiçbir şey anlamazsınız. bir bakmışsınız, kıbrıs sahillerine vurmuşsunuz.
devamını gör...

daphne yani defne, nehir tanrısı peneus’un kızıdır ve güzelliğiyle ünlü bir su perisidir. apollon ise zeus’un oğludur ve çok da iyi bir okçudur. zamanın birinde apollon, aşk tanrısı eros ile tartışır. eros’u bilirsiniz attığı oklarla insanları birbirine aşık eden bir tanrıdır. apollon eros’un okçuluğunu küçümser. buna çok içerlenen eros, apollon’dan intikam almaya karar verir.


günlerden bir gün apollon ormanda dolaşırken daphne’yi görür. daphne öylesine güzeldir ki apollon bu güzelliğe karşı koyamaz; çok etkilenir. bunu gören eros intikamını alma zamanının geldiğini düşünür. biri altın, biri de kurşun olan iki ok hazırlar. altın oku apollan’a atıp daphne’ye aşık olmasını sağlar. kurşun oku ise daphne’ye atıp apollan’dan nefret etmesini sağlar. apollon daphne’ye öyle bir aşık olur ki artık onu görmeden yaşayamaz hale gelir. ancak o daphne’yi ne kadar seviyorsa daphne’de ondan bir o kadar nefret ediyordur. o günden sonra apollon kovalar, daphne kaçar. apollon ne yaparsa yapsın, ne ederse etsin daphne’yi ikna edemez. daphne kaçmaya devam eder. ancak yorgun düştüğünde artık durmak zorunda kalır. durduğunda ise apollon’dan kurtulmak için babasından onu apollon’dan kurtarması için yardım ister. babası dönüşüm yeteneğini kullanır ve daphne’yi bir ağaca dönüştürür. bunu gören apollon hem çok şaşırır hem de üzüntüden ağlar durur. o günden sonra apollon defne ağacını kutsal kabul eder. yapraklarını saçlarının arasında tac olarak takar. defne ağacının yaprakları bir zaferi onurlandırmak için de kullanılır.

aynı zamanda her mevsim yeşil kalabilen bir bitkidir.
devamını gör...

vücudun geri kalanında bulunabilen kıllar gibi genetikle alakalıdır, doğaldır istenilirse kolay bir şekilde alınır. kadınların vücundaki kılların neden başkalarına bu kadar dert olduğunu anlamıyorum. sana ne kardeşim bak işine yaa...
devamını gör...

tam olarak hatırlamıyorum ama galiba uganda ya da patagonya cumhurbaşkanı. enflasyon ve işsizlik almış başına gitmiş, insanlar açlıktan, çaresizlikten intihar noktasına gelmişken, bu millet sevdalısı arkadaş ne uçağa ne de saraya doyar. kendi yaptığı israf yetmiyormuş gibi, yakın çevresinin ceplerini de halkın parasıyla doldurur. müteahhitler servetine servet ekledikçe memnuniyet duyar. neyse ki afrika ya da güney amerika ülkesi değiliz. kıymetini bilin bence.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim