töz manasında kullanılır. aristo metinlerinde ikide bi çıkar karşınıza. asıl manası 'gerçekte var olan'dır. ancak (bkz: to ti en einai)'den farkı, ousia'nın maddesel bir öz olmasıdır.
devamını gör...

ağzından bal damlamış mutasavvıf şair.

- cümleler (herkesler) doğrudur sen doğru isen, doğruluk bulunmaz sen eğri isen…
- hakk’ı uzaklarda arama, hakk’ın durağı gönüldedir.
- kimde bir güzellik varsa bilsin ki ödünçtür.
- az söz erin yüküdür, çok söz hayvan yüküdür.
devamını gör...

futbolda seviyesizlik her yerde. konserve balık satıyorsun sen, kendine gel.
devamını gör...

'taktik maktik yok bam bam bam'
bir iktisat mezunu olarak bu başlığa bunu girdiğim için kendimden utanıyorum.
devamını gör...

çölün ortasında iki ağaç ek ?
devamını gör...

"kim söylemiş son diye
olmaz diye, kanar diye
anlatma
anlamam
aşk varken sözlerinde, düşlerinde
yeniden doğmak gibi nefesinle
çoğalıp sevginle
isteme
durdurma
"

moğollar/yolum seninle

devamını gör...

kimse için vazgeçilmez değilsiniz, kimse sizin vazgeçilmeziniz olmasın.
devamını gör...

kocamı gören oldu mu ya? *

t: yanlış genellemelerden birini içeren başlık.
devamını gör...

ekşi sözlük'te bir yazar erzurum'da dişlerimi fırçaladığım için beni mason sanıyorlardı gibi bir şey yazmıştı. bu başlıklarda hep o aklıma geliyor ve gülüyorum.
devamını gör...

enfektif endokardit rahatsızlığında görülen parmak ucundaki ağrılı lezyondur.
avuç içi ağrısız lezyon ise janeway lekeleridir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

insan ilişkilerinin, birlikteliğin, formu ne olursa olsun bir aradalığın anahtarı.

ben bir paylaşım bağımlısıyım. evet çoğu zaman gereğinden fazla. anahtar dedim doğru. ama muhteviyatın bütünü değil sonuçta. baktığında benimki sorunlu bir noktada kabul ediyorum. etmek zorunda kaldım çünkü fazlaca çıktım oluştu zaman içinde konuyu enine boyuna değerlendirmemi sağlayacak. ben bunu hayatımın merkezinde konumlandırdığım bir ihtiyaç olarak neden ve ne zamandan beri yaşıyorum bu soruların cevabı bende kalsın lakin insanları benimle yeteri kadar paylaşım yapmadıklarını düşündüğümde/hissettiğimde ne kadar zor olursa olsun hayatımdan uzaklaştırdığımdan ya da onları, onların ihtiyaç duyduklarından/alıştıklarından daha çok ve derinlikli şeyler verdiğim için sıktığımdan falan bahsedebiliriz dilerseniz. ne işinize yarar bilmem belki bir yerlere yuvarlanmaktaysanız kendinize engel olacak motivasyon ve gerekliliği görürsünüz buralarda bir yerlerde kim bilir?

efendim bazı şeyler yaşarız. nasıl yaşadığımızı bunun bizim başımıza nasıl olup da geldiğini falan çok idrak edemeden. bazen mükemmelliğinden bazen berbatlığından. sürmenaj oldunuz mu hiç hayatınızda? olmayın. benim düşmanım yok hiç. bir gün olursa onun da başına gelsin istemem. insanın alışkın olduğu düşünsel yapısının varlığını unutacak hale gelecek kadar düşünememesi, mutluluktan bile olsa iyi bir şey değil. hadi iyiyi geçtim sağlıklı değil sağlıklı. yoruyor. böyle böyle hastalanıyor beynimiz. dikkat isterim. neyse çok dağıtmamakta fayda var konuyu. dolandığın etraf bir çıkış göstermeyebiliyor insana böyle konuları düşünürken. diyeceğim şu; benim her düşünemeyecek hale gelişimin kökeni bir şekilde insanlarla olan ilişkilerimin paylaşım eksenin şekli şemali ile ilişkili oldu bugüne dek. o şekil şemallerde paylaşımlarım olan insanlarla yaşadığım deneyimlerin ardından yani. kimisiyle yoğunluklu paylaşım yapmak isteyip yapamamanın etkileri, kimisiyle benzeri kendi kişisel tarihimde görülmemiş versiyonuyla deneyimlemenin ardından herkes gibi olmaya evrilen sürecin ağırlığı, kimisini, biricikliği su götürmez bir gerçek olan paylaşımı bir ömre yaydıktan sonra toprağa gömmenin acısı, kimisiyle çok isteyip çok yaşayıp sonra birdenbire pat diye sebepsiz yere yitirmenin anlamsızlığı… kronolojik bir sırası yok, zaten bu yazıyı düzgün çalışan bir beyin de üretmiyor dolayısıyla bir gayesi de yok. dedim ya ben bir paylaşım bağımlısıyım. bu tespit bugüne ait değil. bir şey anlar da paylaşım bağımlısı olmamalıyım der misiniz bilemem. olursanız ve iyi yönetirseniz bana da formülünü verirsiniz belki.

önce dişfır sonra sigara. uyku? pekih.
devamını gör...

kimse çalışmak istemiyor, çünkü çalışınca hakkını alamıyor, bu yüzden ne kadar kaytarırsa o kadar kar zannediyor,

benim hep gözlemlediğim bir şeydir bu, özellikle pandemi döneminde, boş dükkanlarda, akşama kadar oturup maaşını almaya alışan mağaza çalışanlarında da gördüm, bir mağazaya giriyorsunuz, bir kere girdiğiniz anda suratındaki öfkeyi görebilirsiniz, zaten size hissettiriyorlar, sonra eğer bir de soru sorarsanız, vay halinize, size suratınıza bakmadan, ağzının içinde yuvarlayarak zorla klişe bir cevabı yapıştırıyor resmen, ve gitmenizi istiyor, çünkü oturmaya devam edecek, çünkü sen onun rahatını bozdun, çünkü sadece maaş almak için orada, çünkü patronu ona değer vermiyor, onun emeğinin, katkısının filan da farkında değil, bunun hissettirilmediği bir çalışanda patronundan böyle intikam alıyor,

resmi dairelerde daha da kötü, dikkat edin kimse yüzünüze bakarak dinlemez, ciddiyet yoktur, taksi şoförleri deseniz öyledir, sadece gideceğiniz yerle ilgilenir, o da ne kadar para alacağını hesaplamak için, zaten kısa mesafeyse bir küfür etmediği kalır,

ben bir de çay içmekle de ilgili olduğunu düşünüyorum, sürekli çay içen bir millet olarak, 24 saat keyif yapma peşindeyiz, çay tansiyonu düşürür, vücuda su kaybettirir, çok fazla su içme kültürümüz de yok, hep bir rehavet, ve atalet içindeyiz, bende çok çay içerim, özellikle günde 2-3 defa taze sırf bergamuttan demlenmiş çay içerim, mesela bir ara yine beslenme düzenimi değiştirmiştim ve bu manasızca çay içme durumumu değiştirmeye çalıştım, zaten tansiyonum 5-10 , kansızlık var tabi bu kadar çay içmeye, bir dönem sadece sabah içiyordum, çayı azaltınca su içmeye de başladım, önceden hiç su içmeden 2-3 gün geçirebiliyordum, size sonuçları söyleyeyim tansiyonum 7-11 ve 8-12 olmaya başladı, çünkü fiziksel olarak daha çok ayakta durmaya başladım, enerjim yükseldi, verimliliğim arttı vs. şu anda yapamıyorum ama tekrar deniycem,
demem o ki her şey türk insanının mizacıyla, alışkanlıklarıyla alakalı, bunlar hep birbirini etkiliyor, hep bir şey için çalışmak öğretiliyor, sadece para için çalışmaz insan, neden çalışırız, nasıl çalışmalıyız, bu bilinci maalesef etrafımızdaki rol modellerimizden ne öğreniyoruz, ne de görüyoruz, o yüzden çalışma kültürü de oluşmuyor insanlarda.
devamını gör...

trollük anlayışları sadece kadınlar ve din üzerinden olan gerksiz tiplerdir.
devamını gör...

tüfek, mikrop ve pudra şekeri.
devamını gör...

kazandığı hiçbir seçim olmayan, oturduğu makamlara atanarak gelmiş siyasetçi.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yeterli yazar sayısına ulaşıldığında kesinlikle hayata geçmesi gereken bir proje. her yazar 1 ağaç dikmelidir. sadece hatıra ormanına değil, türkiye'nin neresi olursa olsun en az 1 tane ağaç dikmeliyiz. artık laf değil, icraat vaktidir.
devamını gör...

dün, 95. 'si düzenlenen türk yarışçılık tarihinin en prestijli, büyük koşusu.
jokey ahmet çelik bu sene de kazanmış.
üst üste 7. birincilik oldu böylece. (toplamda da 7 birinciliği var)
ahmet çelik, oldukça mutlu ve gururluyum, 7 kez üstü üste kazanmayı bırak 7 sene aralıksız bu yarışa katılabilmek bile büyük başarıdır diyor. bu başarının tekrarlanabileceğini de düşünmüyorum diyor. katılıyorum valla, helal olsun.
yarış özet bilgiler:
pist: 2400 metre, çim
atlar: 3 yaş safkan ingiliz.
95. koşunun kazananları:
at: burgas
jokey: ahmet çelik
at sahibi: sanem karaman

koşu ile ilgili bazı genel istatistikler:
rekor koşu süresi: 1996 yılında, 2.26.22 ile meşhur bold pilot ve jokey halis karataş'a ait.
en çok kazan jokey: mümin çılgın, 9 kez. jokeylik çok uzun yıllar yapılabiliyor. örneğin mümin çılgın bu 9 şampiyonluğu 32 yıl içinde kazanmış. ilki 1960 yılında helene de troia ile sonuncusu ise 1991 yılında abbas ile.
en çok kazanan eküri: eliyeşil ekürisi, 13 kez.
en çok kazanan at diye bir şey yok çünkü atlar sadece 1 kez yarışabiliyor. (3 yaşında)

95. gazi koşusu burgas ve ahmet çelik
70. gazi koşusu bold pilot ve halis karataş

sağrısında 1 numaralı bold pilot ı görüyorum. son 600'e girilirken.
en iç kulvarda nedim koşunun liderliğini yapmaya çalışıyor ama şimdi en dış kulvardan bold pilot geliyor ve koşunun liderliğini alıyor son 200'e girerken 3 boy da fark yapıyor.
son 100 geçilyor 5 boyluk farkı koruyor ve 1 numaralı bold pilot 70. gazi koşusunu kazanıyor.
şampiyon: bold pilot belgeseli (140journos)
devamını gör...

kısa film sinopsisinin aslında uzun film için yapılandan bir farkı yoktur. (bkz: sinopsis) yaklaşık 10 dakikalık bir filmin öyküsü 1 sayfa içinde anlatılabilir. kısa film sinopsisi nesnel veya öznel versiyonlar şeklinde yazılabilir. genellikle resmi bir başvuru ya da bir festival için genel özetler istenen yerlerde nesnel versiyon kullanılır.

daha nadir kullanılsa da, aynı özet 1.tekil veya 3. tekil şahsın (bkz: baş karakter) şahsi öyküsü gibi yazılabilir. kısa filmler genellikle kısa bir zaman diliminde tek bir kişi üzerine fokalizasyon yaptığı için bazı dosya sunumlarında böyle edebi bir tarz denenebilir.

öznel versiyonun sonunda özetin içine filminn önermesi de yedirilebilir.
devamını gör...

lisede ki ahahshahshs o ki ne sen edebiyattan dem vuruyorsun ancak dil bilgisinde de bir şey öğretememişler sana. biraz kendinde ara sorunu.
edit: başlığın ilk hali "lisede ki ezberci edebiyat dersleri" şeklindeydi.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim