birisi düzenli diğeri devrik cümledir. her şeyi de romantizme bağlamayalım lütfen.
devamını gör...

ama senin- cemal süreya

daha nen olayım isterdin,
onursuzunum senin!
devamını gör...

uzcuz pahalı ayırmayan, her markayı giyen, herşeyin yakıştığı insandır.
cebinin düşmanı olmayan, bolca özgüveni olan insandır.
hayat ona güzeldir.
devamını gör...

binamızın bodrum katında, affedersiniz kedi pisliğinin yanına çöküp ağlamıştım.

çok kötü bir gündü, kendimi berbat hissediyordum ve o an kimseyi çekecek halim yoktu. bu nedenle yaptığımda mantık aramayınız. *
devamını gör...

tabii ki ah yandım.
devamını gör...


(bkz: lawrence durrell) tarafından yazılmış bu eser, aynı dönemde ve aynı kişiler etrafında dönen olayların aslında her kişinin bakış açısına göre değiştiğini gözler önüne seriyor. kitapların isimleri ve dönemleri sırasıyla; justine (1957), balthazar (1958), mountolive (1958) ve clea (1960). bu eserle ilgili ilginç olan kısım ise kitapları sırasıyla okumanın gerekmemesi. hangi sıradan başlarsanız başlayın bir puzzle gibi tamamlanıyor ve bence okuyucunun da bakış açısı da hangi kitaptan başladığına göre değişiyor.

bununla ilgili olarak da kitap kapağında şöyle bir yazı var; "bu dörtlü, roman kurgusu olarak birbirini izleyen bir süreci yansıtmaz. aynı roman kahramanlarının, aynı zaman diliminde yaşadıkları olayları, kendi bakış açılarından, kendi yorumlarına göre farklı biçimde dile getirilmeleri ile biçimlenir. durrell'in amacı, bakış açıları değişince, olayların ve kişilerin görünümlerinin de değişik anlamlar aldığını vurgulamaktır. "

benim okuma sıram ise mountolive, justine, clea ve balthazar oldu. kitaplara göre değişen bakış açılarını şöyle özetleyeceğim; mountolive'de justine ve darley arasında olan ilişkiden sadece bir cümle ile bahsediliyor ve okuyucu da aynı şekilde umursamıyor bu ilişkiyi. ama justine'de bu ilişkinin aslında ne kadar derin olduğu, her iki taraf için ifade ettiği anlamlar ortaya çıkıyor. sonra balthazar'da bir görüyoruz ki o ilişkinin perde arkasında aslında bambaşka bir gerçek ve hatta kişi varmış.

ya da justine'nin nessim ile olan ilişkisi her kitapta farklı bir boyuta ulaşması. bir kitapta birbirlerini seviyorlarmış gibi dururken, diğer kitapta sadece bir tasarı ilişkisi olduğu izlenimine kapılıyorsunuz.

dört kitap için ana karakterler aslında bu dörtlü gibi gözükse de asıl ana karakter pursewaden. pursewaden ile ilgili her kitapta aynı olay anlatılıyor neredeyse ama yazar nasıl başarmışsa her birinde farklı bir yönünü görüyorsunuz.
yazarın iskenderiye'ye ilişkin gözlemlerini her karakterin ağzından duyuyorsunuz. kimi zaman rengarenk, eğlenceli kimi zaman ise kötü kokulu, karmaşık bir şehir çiziliyor.

okuma zevki yüksek ve merak uyandıran bir eser. ayrıca lawrence durrell'in de gözlem yeteneği yüksek, farklı fikirleri aynı bünyede barındıran, dünya, insanlar, şehirler, ilişkiler üzerine sınırsız gözlemleri ve görüşleri olan bir yazar olduğu da anlaşılıyor.
devamını gör...

yemek yerken çıkarılan her türlü sestir.
devamını gör...

internette bir arama yaptığımızda ya da herhangi bir etkileşimde bulunduğumuzda bıraktığımız bilgi izlerine verilen addır. bu bilgilerin saklanılıp paylaşılmasının yanında aranması da mümkündür.
bu izler silinseler bile sonsuza kadar var olmaya devam ederler. bu yüzden hem biriyle ilgili bir paylaşımda bulunurken o kişinin bunu onaylayıp onaylamayacağını göz önünde bulundurmak, hem de kişisel detayları kendinize saklamak ve hesaplarınızdaki gizlilik özelliklerini gözden geçirmekte fayda var.
devamını gör...

şeftir. ben de yıllarca mutfakta çıkan her ürünün tadına bakardım. çalıştığınız restoranda ürünlerin aynı standartta çıkma zorunluluğu vardır.
dolayısıyla bu bir huy veya davranış değil, işin gerekliliğidir.
devamını gör...

dünya literatürüne geçecek bir yönetim biçimiyle karşı karşıyayız. sayılar havada uçuşuyor, at yalanı seveyim inananı diyeceğim, ama kazın ayağı öyle değil. alıcısı var ki aynı yoldan yürümeye devam ediyorlar. o zaman bu yeni yönetim biçimine bir ad vermek şart oldu.
numerokrasi yani sayılarla yönetim.
devamını gör...

tanımlarıyla ve beğenileriyle mutlu eden yazar arkadaşımızdır.

çok da kibardır kendileri.

takipteyiz efendim.
devamını gör...

umudumdur. benim için başka bir formül kalmadı çünkü.*
devamını gör...

tamamen cahil insandan daha tehlikelidir. her şeyi bildiğini sanar ancak hangi kaynaktan araştırdığına veya öğrendiği bilginin doğruluğuna dikkat etmez.

cahil insandan çok daha fazla teknolojiyle ilgilidir ve bunu sadece kendisi için kullanır. genelde de kullandığı programların çoğunluğu kaçaktır. lisanslı program kullanmazlar.

bildiği bir bilgiyi tabiri caizse ölümüne doğru kabul eder ve konuya mualif birisinin düşüncesini şiddete başvurabilecek derecede reddeder.
devamını gör...

nicki ile müsemma olan yeni yazar.
tanımları keyifli beğenerek okuyorum.
devamını gör...

ilin küçük halidir. -çe eki ile küçültme yapılarak küçük il olduğu vurgulanmıştır. valilik tarafından yönetilir.
devamını gör...

mülk allah'ındır.
devamını gör...

alfabedeki bütün harflerin bir cümle içinde kullanıması(bkz: pijamalı hasta yağız şoföre çabucak güvendi)
devamını gör...

bazen oluyor.
sonra geçiyor.
zararsız bir şey.
öyle kendi kendime.
devamını gör...

az gelişmişlik göstergesi başlıktir. kedileri dert edinen insanlar, senden daha çok ölümleri dert ediniyordur. kedileri düşünmeyi, kediler yaşasın insanlar ölsün diye anlamlayacak ne yaşadın bu hayatta diyesi geliyor insanın. ikisi de canlı, o kediyi kurtarıyor sende adım at diyesi de geliyor insanın. aynı havayı teneffüs edip içerde ona ne yapıyorsun diyesi de geliyor insanın.
daha neler diyesi geliyor da insanin inemiyorum o seviyeye.
devamını gör...

iyi anlatılsa, çok daha sarsıcı olabilecek bir film. bence bir saat kadar daha uzun olup daha derin anlatılabilirdi bazı şeyler çok yüzeysel geçilmiş oldu. funda eryiğit ve ecem uzun güzel rol yapmışlar ama bir iki rahatsız eden sahne vardı. canlandırma sahnesini abartı buldum, böyle bir travmadan çıkan birinin canlandırma sahnesini sanki her gün yapıyormuş gibi kolayca yapması garip psikiyatristin yönetmen gibi komut vermesi ise daha da garip olmuş. ecem uzun yaşadığı tiksintiyi güzel veriyor yer yer abartı olsa da. hasta doktor yakınlığı ise güzel kurulamamış. filmin gidişatı gerçekten güzel ama aralara başka sahneler de yazılmalıydı ki bazı şeyler daha etkileyici olsun. porno bağımlısı, egoist adam ise filmin en uyuzu rolünü çok iyi canlandırmış. erkek profili o kadar tanıdık geldi ki bana, çoğu kadının hayatına modern görünüp, kadını her fırsatta ezmeye çalışan tipler girmiştir. laptopla adamı basınca orada dedim çarp şu laptobu adamın kafasına. psikiyatrist olmasına rağmen funda eryiğitin ilişkisinde ki olayı görmezden gelmesi kabul etmek istememesi de ayrı bir ironi. neticede erkek egemen dünyada kadınların yaşadışı zorluklardan ufak bir parçasının anlatıldığı kaliteli bir film. bir de bizim karasuda çekmişler filmi. valla denizin dalgalarından anlamalıydım. benim gözümde insan yiyen bir deniz.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim