normal sözlük yazarlarının karalama defteri
az önce gbt'den çıktım, alkollü ama temiz bir şekilde. odama döndüm aynada yüzüme baktım, yüzüm vardı, gördüğüme sırııttım, epeydir yüzümü unutmuştum, kafamda bir imge vardı ama, soluk, yarı göçmüş, gülmeyi unutmuş tuhaf bir yüz.
onunla uzun bir zamandır idare etmiştim, gerek yoktu aynalara, gerek yoktu yeni olan hiçbir şeye, planlara, hayallere, umutlara.
sonra üstümü çıkardım, üstümdeki her şey yeni idi, yeni ve temiz. bu hal de hoşuma gitti, hatta o bücür "aldıklarının fotoğraflarını yolla bakiym" deyip yolladığım andaki o tuhaf arefe çocuğu sevinci geldi aklıma, aklım başa çıkamayacak kadar yorgundu aslında, ama aklım nihayet direksiyonu eline almıştı, olan aklım bana yetiyor ve nasıl olduysa saçmalamıyordu, buzdolabında bira ve sütlaç vardı, istediğim zaman kahve yapabilirdim, dertleşecek insanlarım vardı, galiba bir kez daha yırtmıştım o tuhaf eski halden.
birayı unuttum, gelecek / yarıda kalmış / bir telefonum vardı, gbt'em hâlâ temizdi, kahve çok ama çok iyi giderdi, ıslıkla çok güzel türkü çalabiliyordum ve türkan beni çok seviyordu.
yaşasın mıydı hayat?
onunla uzun bir zamandır idare etmiştim, gerek yoktu aynalara, gerek yoktu yeni olan hiçbir şeye, planlara, hayallere, umutlara.
sonra üstümü çıkardım, üstümdeki her şey yeni idi, yeni ve temiz. bu hal de hoşuma gitti, hatta o bücür "aldıklarının fotoğraflarını yolla bakiym" deyip yolladığım andaki o tuhaf arefe çocuğu sevinci geldi aklıma, aklım başa çıkamayacak kadar yorgundu aslında, ama aklım nihayet direksiyonu eline almıştı, olan aklım bana yetiyor ve nasıl olduysa saçmalamıyordu, buzdolabında bira ve sütlaç vardı, istediğim zaman kahve yapabilirdim, dertleşecek insanlarım vardı, galiba bir kez daha yırtmıştım o tuhaf eski halden.
birayı unuttum, gelecek / yarıda kalmış / bir telefonum vardı, gbt'em hâlâ temizdi, kahve çok ama çok iyi giderdi, ıslıkla çok güzel türkü çalabiliyordum ve türkan beni çok seviyordu.
yaşasın mıydı hayat?
devamını gör...
huzursuz bacak sendromu
yattıktan kısa bir süre sonra alt ekstremitelerde uyuşma,yanma,batma, iğneleme tarzında şikayetlerin görüldüğü hastalıktır.
bu hastalıkta hasta kalkıp yürüyünce şikayetleri geçici olarak düzelir.
nedenleri arasında demir eksikliği ve düşük ferritin düzeyi,folik asit eksikliği vardır.
tedavide levodopa, benzodiazepin türevi ilaçlar kullanılmaktadır.
bu hastalıkta hasta kalkıp yürüyünce şikayetleri geçici olarak düzelir.
nedenleri arasında demir eksikliği ve düşük ferritin düzeyi,folik asit eksikliği vardır.
tedavide levodopa, benzodiazepin türevi ilaçlar kullanılmaktadır.
devamını gör...
kendine ulaşamayacağı hedefler koyan kişiler
"ayı hedef al, ıskalasan bile yıldızları tutturursun" diye düşünen birisidir. benimdir çünkü "ya biz bu hayallere ulaşacağız, ya da bu hayallerle öleceğiz, olsun ikisi de güzel". *
devamını gör...
insan ruhuna en iyi gelen şey
üretkenlik ve başarı hissi. kendini geliştirmek, bir şeyleri başardığını hissetmek ve o hissin verdiği tatminkarlık paha biçilemez.
devamını gör...
pazırık halısı
boyu 200, eni 189 cm, kalınlığı 2 mm olan bu pazarık halısında, her 10 cm2'de 36.000 düğüm bulunmaktadır. dünyanın en eski halısı olarak nitelendirilen pazırık halısı, ermitaj müzesinde sergilenmektedir.
devamını gör...
seni sevmiyorum demenin farklı şekilleri
geçiştirmek, hor görmek kısacası çöp gibi görmektir. bana göre en doğrusu direkt belli etmektir ilk başta dediklerimi yapan zalimler gibi yapmak değildir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şiirleri
aşk nedir.
devamını gör...
osmanlı döneminde sözlük olsaydı alınabilecek nickler
yufkalı dörüzziyafe köftesi fan kılap.
devamını gör...
olmasaydın olmazdık
yok olurduk ama kimin çocuğu, hangi uyruk, hangi devletin sömürgesi olurduk bilemem.
ama hz.adem olmasaydı olmazdık.
ama hz.adem olmasaydı olmazdık.
devamını gör...
helios'un yönetici olması
çocuğu okul müsabakalarında üstün başarı göstermiş ebeveyn gibi hissettirmiş, mutlu etmiş hadisedir*.
online listesine güneş gibi doğmuş olmasına aldırmayınız, had bildirimi isteyenlere acımayacağını, kırbacı vuracağını düşünmekteyim*.
online listesine güneş gibi doğmuş olmasına aldırmayınız, had bildirimi isteyenlere acımayacağını, kırbacı vuracağını düşünmekteyim*.
devamını gör...
sami şekeroğlu
türkiye'nin ilk sinema profesörleinden ve arşivcilerindendir.
1937 yılında elazığ'da doğdu. ilk ve ortaokul eğitimini elazığ'da tamamladı. liseyi, o zamanlarda siyasi sebeplerden dolayı doğuya sürülen önemli isimlerinin toplandığı elazığ lisesi'nde okudu. burada aldığı eğitimin çok kaliteli ve kendisi için de çok değerli olduğunu her fırsatta dile getirir.
istanbul devlet güzel sanatlar akademisi'nde resim eğitimi aldı. eğitimi esnasında sinemaya olan ilgisi günden güne arttı ve 1962 yılında türkiye'nin ilk sinema kulübü olan kulüp sinema 7'yi kurdu. akademi'deki bazı hocaların, sinemanın sanat olmadığını düşündükleri için kulübe karşı çıkmasına rağmen sami şekeroğlu, akademi içinde küçük bir odada kulübü açık tuttu. bu hareketlerinden dolayı birçok kez de okuldan atıldı.
kulüpte, sinema tartışmalarının yanı sıra sami şekeroğlu'nun ve arkadaşlarının kendi çabalarıyla arşiv çalışmaları da başladı. unutulmuş, bakımsız kalmış filmlerin de peşinden giderek bir arşiv kurdu.
1967 yılında kulüp, türk film arşivi adını aldı. arşivin kuruluş amacı, “sinema sanatının sürekliliğini sağlamak ve sinemanın tarihsel gelişim çizgisine yararlı olabilmek için her türlü sinematografik belgeyi derleyip gelecekte de seyredilip incelenebilmesi için titizlikle korumak, bu amaca bağlı olarak öncelikle türk sinemasına ait ürünleri derlemek korumak, böylece ulusal bir sinema arşivi kurulmasını sağlamak film gösterileri düzenleyerek sinemanın gelişimini izlemek ve bu gelişimi sağlayan belli başlı yapıtlar üzerinde inceleme imkânını açmak, sinemanın tarihi, estetiği, sosyolojisi üzerine yayınlar yapmak, türkiye’de ve diğer ülkelerdeki sinema kuruluşlarıyla yukarıdaki amaçlar çerçevesinde işbirliği yapmak” şeklinde belirlendi.
ciddi bir büyüklüğe ulaşan arşivi, 1969 yılında karşılıksız olarak akademi'ye devretti ve devlet güzel sanatlar akademisi film arşivinin kurucusu oldu. bu devirle artık arşiv, bir devlet kurumu oldu.
1967'de fıaf'a(uluslararası film arşivleri federasyonu) üye olan arşiv, 1973'de yetkili ve asil üye mertebesine kabul edildi.
1974 yılında mimar sinan güzel sanatlar üniversitesinde, türkiye'deki ilk sinema eğitimini başlattı. yine sinema-tv merkezinde türkiye'nin ilk sinema müzesini kurdu. 1985 yılında toprak adamlar adında, hocası neşet günal'ı konu alan, deneysel bir belgesel film çekti.
bugün hala,84 yaşında, msgsü sinema-tv bölümünde, 1974 yılında balmumcu'da inşa edilen binada ders vermektedir. film arşivi ise yine aynı binada muhafaza edilmektedir.
1937 yılında elazığ'da doğdu. ilk ve ortaokul eğitimini elazığ'da tamamladı. liseyi, o zamanlarda siyasi sebeplerden dolayı doğuya sürülen önemli isimlerinin toplandığı elazığ lisesi'nde okudu. burada aldığı eğitimin çok kaliteli ve kendisi için de çok değerli olduğunu her fırsatta dile getirir.
istanbul devlet güzel sanatlar akademisi'nde resim eğitimi aldı. eğitimi esnasında sinemaya olan ilgisi günden güne arttı ve 1962 yılında türkiye'nin ilk sinema kulübü olan kulüp sinema 7'yi kurdu. akademi'deki bazı hocaların, sinemanın sanat olmadığını düşündükleri için kulübe karşı çıkmasına rağmen sami şekeroğlu, akademi içinde küçük bir odada kulübü açık tuttu. bu hareketlerinden dolayı birçok kez de okuldan atıldı.
kulüpte, sinema tartışmalarının yanı sıra sami şekeroğlu'nun ve arkadaşlarının kendi çabalarıyla arşiv çalışmaları da başladı. unutulmuş, bakımsız kalmış filmlerin de peşinden giderek bir arşiv kurdu.
1967 yılında kulüp, türk film arşivi adını aldı. arşivin kuruluş amacı, “sinema sanatının sürekliliğini sağlamak ve sinemanın tarihsel gelişim çizgisine yararlı olabilmek için her türlü sinematografik belgeyi derleyip gelecekte de seyredilip incelenebilmesi için titizlikle korumak, bu amaca bağlı olarak öncelikle türk sinemasına ait ürünleri derlemek korumak, böylece ulusal bir sinema arşivi kurulmasını sağlamak film gösterileri düzenleyerek sinemanın gelişimini izlemek ve bu gelişimi sağlayan belli başlı yapıtlar üzerinde inceleme imkânını açmak, sinemanın tarihi, estetiği, sosyolojisi üzerine yayınlar yapmak, türkiye’de ve diğer ülkelerdeki sinema kuruluşlarıyla yukarıdaki amaçlar çerçevesinde işbirliği yapmak” şeklinde belirlendi.
ciddi bir büyüklüğe ulaşan arşivi, 1969 yılında karşılıksız olarak akademi'ye devretti ve devlet güzel sanatlar akademisi film arşivinin kurucusu oldu. bu devirle artık arşiv, bir devlet kurumu oldu.
1967'de fıaf'a(uluslararası film arşivleri federasyonu) üye olan arşiv, 1973'de yetkili ve asil üye mertebesine kabul edildi.
1974 yılında mimar sinan güzel sanatlar üniversitesinde, türkiye'deki ilk sinema eğitimini başlattı. yine sinema-tv merkezinde türkiye'nin ilk sinema müzesini kurdu. 1985 yılında toprak adamlar adında, hocası neşet günal'ı konu alan, deneysel bir belgesel film çekti.
bugün hala,84 yaşında, msgsü sinema-tv bölümünde, 1974 yılında balmumcu'da inşa edilen binada ders vermektedir. film arşivi ise yine aynı binada muhafaza edilmektedir.
devamını gör...
ilk kimin aklına geldiği merak edilen şeyler
bir temizlik malzemesine 'tuz ruhu' adını vermek kimin aklına geldi amaç neydi? çok merak ettiğim bir konu
devamını gör...
erkeği adam edip başkasına kaptırmak
"erkekleri adam etme düşüncesini bıraksak da kendimiz mi adam olmaya çalışsak acaba?" diye düşündüren başlık.
devamını gör...
burt lancaster
alcatraz kuşçusu filmi ile beni benden alan müthiş oyuncu. 1960 yılında en iyi erkek oyuncu oscarını kazanmış 1994 yılında kalp krizinden ölmüştür.
devamını gör...
şato
franz kafka'nın en sevdiğim kitabıdır. kitabı bitirdiğimde, bir yandan kitabın hiç bir şey anlatmadığını bir yandan da her şeyi anlattığını düşünmüştüm. bay k.'nın kadastrocu olarak gittiği yerde tutunmaya çalışmasını anlatır. sonunda tutunur da, ama istediği bir şekilde mi tutunur, yoksa istemediği bir şekilde mi bilemeyiz. artık ne olursa olsun o yerde tutunmak ister ve kendinden ödün verir. tırmanmak için çıkılan yolda ne kadar mücadele ederse etsin yavaş yavaş aşağıya doğru kayar karakterimiz. kitabın sonunda bir yerlerde tutunur. hayat dediğimiz şey de böyle sanki.
devamını gör...
old men never die
rıza cemali'nin yönetmenliğini yaptığı farklı bi film.. ölümsüzler köyü olarak türkçeye çevirmişler.
aslan adlı emekli cellat olan bi abimiz var, abimiz bir gün bi köye taşınır ve o köye peşinden ölümsüzlük lanetini de götürür. mevzuya gel.. olay öldürme-ölme-ölememe olunca dram bekliyo insan doğal olarak fakat bu ölememe durumu mizahi bi şekilde anlatılıyor.
aslında ciddi konuların mizahını yapmak artı bi kolaylık gibi. çünkü beklenilmeyen var işin içinde. neyse..
filmin sonlarını ve askerleri saymazsak sadece yaşlıların sahneleri vardı. özellikle hamam sahnesi en ilginç sahnelerden biriydi.. düşünsenize üç beş dayı hamamda birbirini boğmaya çalışıyolar ölemiyolar falan.. ölememek de kötü bi şeymiş dedirtiyolar insana resmen..
asker mevzusu da ilginçti. ne zaman dedeler ölmek için bi hamle yapsalar askerler onları kurtarıyodu. burda bişiler gizli olabilir ama onu ben çözemem..
bu mizahi anlatışa rağmen dram havası tabii kendini belli ediyo. babasını bile öldüren cellat aslan içten içe suçluluk duygusu besliyor..
nitekim sonunda da patates ediyo kendini.
filmin genelindeki görsellik kaliteliydi. tarkovsykivari manzara çekimleri var, şöyle uzaktan uzaktan elli beş bin saat süren..
sözlüğün asıl fularlısı evernevergreen'e tavsiyesi için enişten teşekkürlerimi sunuyor, hayatında başarılar diliyorum.*
aslan adlı emekli cellat olan bi abimiz var, abimiz bir gün bi köye taşınır ve o köye peşinden ölümsüzlük lanetini de götürür. mevzuya gel.. olay öldürme-ölme-ölememe olunca dram bekliyo insan doğal olarak fakat bu ölememe durumu mizahi bi şekilde anlatılıyor.
aslında ciddi konuların mizahını yapmak artı bi kolaylık gibi. çünkü beklenilmeyen var işin içinde. neyse..
filmin sonlarını ve askerleri saymazsak sadece yaşlıların sahneleri vardı. özellikle hamam sahnesi en ilginç sahnelerden biriydi.. düşünsenize üç beş dayı hamamda birbirini boğmaya çalışıyolar ölemiyolar falan.. ölememek de kötü bi şeymiş dedirtiyolar insana resmen..
asker mevzusu da ilginçti. ne zaman dedeler ölmek için bi hamle yapsalar askerler onları kurtarıyodu. burda bişiler gizli olabilir ama onu ben çözemem..
bu mizahi anlatışa rağmen dram havası tabii kendini belli ediyo. babasını bile öldüren cellat aslan içten içe suçluluk duygusu besliyor..
nitekim sonunda da patates ediyo kendini.
filmin genelindeki görsellik kaliteliydi. tarkovsykivari manzara çekimleri var, şöyle uzaktan uzaktan elli beş bin saat süren..
sözlüğün asıl fularlısı evernevergreen'e tavsiyesi için enişten teşekkürlerimi sunuyor, hayatında başarılar diliyorum.*
devamını gör...



