kavgam
adolf hitler'in otobiyografisidir. aynı zamanda bir manifestodur. biz her ne kadar onu öğrenmek, bir insanın nasıl o hâle geldiğini anlamak için okusak da (en azından benim amacım buydu) bu kitap zamanında propaganda amaçlı yazılmış.
devamını gör...
sözlükte toplu mesaj gönder özelliği olmaması
bayram için sevdiğim yazarlara toplu bir şekilde mesaj gönder seçeneği olmaması çok üzücü. keşke bayram ve özel günlerde aktif olan bir toplu gönder seçeneği olsa.
o zaman edit: epey gömdünüz altı üstü bir fikirdi beğenmeyen atmayabilir. ben sevdiklerime tek tek mesaj attım ve gerekli konuşmaları yaptım.biraz daha fazlasına da bu şekilde küçük bir kutlama yapabilseydim keşke dedim. güzel gömüldüm ama seviyorum hepinizi.
o zaman edit: epey gömdünüz altı üstü bir fikirdi beğenmeyen atmayabilir. ben sevdiklerime tek tek mesaj attım ve gerekli konuşmaları yaptım.biraz daha fazlasına da bu şekilde küçük bir kutlama yapabilseydim keşke dedim. güzel gömüldüm ama seviyorum hepinizi.
devamını gör...
pandemide kendini geliştiren insan
sinsi gibi dil öğrenip, ders falan çalışan tiptir. bu ne hırs aslanım tamam dünyayı sen kurtaracaksın.
devamını gör...
kağıt kesikleri
bir sagopa kajmer albümüdür.
albüm 2 haziran tarihinde çıktı ve defalarca dinledim, hala dinlemeye devam ediyorum. çıkar çıkmaz bir tanım girmek istemedim, sagopa kajmer dinleyenler veya yakından takip edenler bilirler, sagopa kajmer şarkıları dinledikçe yerine oturuyor, şarkılar demleniyor ve güzelleşiyor. biraz demlenmesini istedim kısaca.
albüm 12 şarkıdan oluşuyor, bunların 4 tanesi feat. sagopa kajmere dr fuchs, şehinşah, ramiz ve velet eşlik ediyor.
ilk klip şehinşah ile olan bla bla bla bla parçasına geldi, ikinci klip ise bugün halen şarkısına geldi.
en baştan başlamak gerekirse albümün kapak çalışmasını beğenmedim. sagopa kajmer bu konuda daha kafa patlatılmış işler yapıyordu, benim için kapak hayal kırıklığı oldu.
albümde eşlik eden sanatçıları sevdim, uyumlu şarkılar yapılmış, özellikle yeni nesil sound ile eski nesil sound birleşimi albümde görülüyor. sadece velet ile olan parçayı sevmedim, alıcısı mutlaka olacaktır. en şaşırdığım performans ramiz feati oldu, ramiz mükemmel bir performans sergilemiş, eskilere götürdü. dr fuchs mantıklı bir verse yazmasa bile flowlarını sevdim, scratch ve beat tam olarak hip hop olmuş, bu ikili eskilere götürmeyi başarmış.
şehinşah ile olan parça günümüze hitap etmeyi başaran bir şarkı olmuş. vokal olarak çok öne çıkmışlar özellikle nakarat kısmını çok sevdim, sagopa kajmer her tarzda herkesle parça yapabileceğini göstermiş, şehinşah zaten başarılı bulduğum bir sanatçı.
gelelim altyapılara, albümde inanılmaz beatler var, herhangi bir isim bu beatlerden birisini albümünde kullansa o parça hit olur. sagopa kajmer albümlerinde genelde sözler ve beatler kafa kafaya gider ama bu albümde beatler ve prodüksiyon, sözleri aşmış sollamış. hip hop albümü olduğunu göstermiş. scratchler falan uçuyor, rap müzik seven herkesi alıp götürmüştür.
albümü genel olarak çok sevmeme rağmen, nakaratlar hoşuma gitmedi, albümün konseptinde eksik göze çarpıyor. belki bilerek yapılmıştır, sagopa kajmer herkese hitap edecek bir albüm yapmayı denemiş, başarmış gibi gözüküyor ama emin olamadım. şu nakarat mevzusunda bir kaç örnek vereyim. örneğin derin nefes şarkısı. şarkı bir trap soundu üzerine yapılmış, beat yeni nesil bir beat, sözler kafiye dizilimi hepsi güncel rap müzik işi, aynı şeyler nakarat için geçerli değil maalesef. güncel nakarat yapılsa daha hoş olurdu, örneğin derin nefes kelimesi 2x tekrar edilse bile dediğim şey olabilirdi. trap bir sound varken nağmeli okuyuş pek hoşuma gitmedi, aynı sorun aklımı kaçırmadığım bir gün daha şarkısında göze çarpıyor. ha çoğu şarkından güzel olmuş orası ayrı, bu iki şarkıyı çok sevdim sadece daha iyi olabilirmiş. sagopa kajmer türkçe rapte kendi türünü yaratmış bir sanatçı, o yüzden pek bir şey diyemem.
son olarak 43 yaşında böyle bir albümü yaptığı için teşekkür ederim. 1998 yılından beri oynuyor hip hop denen bu bokla!
eski sago moruk yorumlarını ise ciddiye almamak gerek. 2008 yılında bile eski sago muhabbetleri dönüyordu. taş gibi albüm olmuş, albümün artıları eksilerine göre çok fazla.
dinleyin, dinledikçe güzelleşiyor.
albüm 2 haziran tarihinde çıktı ve defalarca dinledim, hala dinlemeye devam ediyorum. çıkar çıkmaz bir tanım girmek istemedim, sagopa kajmer dinleyenler veya yakından takip edenler bilirler, sagopa kajmer şarkıları dinledikçe yerine oturuyor, şarkılar demleniyor ve güzelleşiyor. biraz demlenmesini istedim kısaca.
albüm 12 şarkıdan oluşuyor, bunların 4 tanesi feat. sagopa kajmere dr fuchs, şehinşah, ramiz ve velet eşlik ediyor.
ilk klip şehinşah ile olan bla bla bla bla parçasına geldi, ikinci klip ise bugün halen şarkısına geldi.
en baştan başlamak gerekirse albümün kapak çalışmasını beğenmedim. sagopa kajmer bu konuda daha kafa patlatılmış işler yapıyordu, benim için kapak hayal kırıklığı oldu.
albümde eşlik eden sanatçıları sevdim, uyumlu şarkılar yapılmış, özellikle yeni nesil sound ile eski nesil sound birleşimi albümde görülüyor. sadece velet ile olan parçayı sevmedim, alıcısı mutlaka olacaktır. en şaşırdığım performans ramiz feati oldu, ramiz mükemmel bir performans sergilemiş, eskilere götürdü. dr fuchs mantıklı bir verse yazmasa bile flowlarını sevdim, scratch ve beat tam olarak hip hop olmuş, bu ikili eskilere götürmeyi başarmış.
şehinşah ile olan parça günümüze hitap etmeyi başaran bir şarkı olmuş. vokal olarak çok öne çıkmışlar özellikle nakarat kısmını çok sevdim, sagopa kajmer her tarzda herkesle parça yapabileceğini göstermiş, şehinşah zaten başarılı bulduğum bir sanatçı.
gelelim altyapılara, albümde inanılmaz beatler var, herhangi bir isim bu beatlerden birisini albümünde kullansa o parça hit olur. sagopa kajmer albümlerinde genelde sözler ve beatler kafa kafaya gider ama bu albümde beatler ve prodüksiyon, sözleri aşmış sollamış. hip hop albümü olduğunu göstermiş. scratchler falan uçuyor, rap müzik seven herkesi alıp götürmüştür.
albümü genel olarak çok sevmeme rağmen, nakaratlar hoşuma gitmedi, albümün konseptinde eksik göze çarpıyor. belki bilerek yapılmıştır, sagopa kajmer herkese hitap edecek bir albüm yapmayı denemiş, başarmış gibi gözüküyor ama emin olamadım. şu nakarat mevzusunda bir kaç örnek vereyim. örneğin derin nefes şarkısı. şarkı bir trap soundu üzerine yapılmış, beat yeni nesil bir beat, sözler kafiye dizilimi hepsi güncel rap müzik işi, aynı şeyler nakarat için geçerli değil maalesef. güncel nakarat yapılsa daha hoş olurdu, örneğin derin nefes kelimesi 2x tekrar edilse bile dediğim şey olabilirdi. trap bir sound varken nağmeli okuyuş pek hoşuma gitmedi, aynı sorun aklımı kaçırmadığım bir gün daha şarkısında göze çarpıyor. ha çoğu şarkından güzel olmuş orası ayrı, bu iki şarkıyı çok sevdim sadece daha iyi olabilirmiş. sagopa kajmer türkçe rapte kendi türünü yaratmış bir sanatçı, o yüzden pek bir şey diyemem.
son olarak 43 yaşında böyle bir albümü yaptığı için teşekkür ederim. 1998 yılından beri oynuyor hip hop denen bu bokla!
eski sago moruk yorumlarını ise ciddiye almamak gerek. 2008 yılında bile eski sago muhabbetleri dönüyordu. taş gibi albüm olmuş, albümün artıları eksilerine göre çok fazla.
dinleyin, dinledikçe güzelleşiyor.
devamını gör...
spor salonlarında millete salça olan tip
kendini çakal sanan ortalık malı.
aklı sıra naber begümcüm bugün çok iyi gördüm seni ehe kıps
aa azracım nasılsın göremiyorum seni ama iyisin iyi kıps
oo hocaların gülü gelmişş naber busecim kıps
diye cicilikler yaparak çok sempatik olduğunu sanar.
ama bilmiyor ki kadınlar arkasından ayy aman boşver şunu yaa diye bahsederler.
hatta dalgası bile geçiliyor.
bir tane vardı aynı böyle önüne gelene sulanan bi tipti. bi kerisinde benim jeepim var gel seni evine bırakıyım bile demişti bir kadına.
tabi onu dedikten sonra adı kadınlar arasında kart horoza çıktı.
ad takmayı sevmem veya alay etmeyi ama kaşınmıcaksın kart horozlar gibi ^^
aklı sıra naber begümcüm bugün çok iyi gördüm seni ehe kıps
aa azracım nasılsın göremiyorum seni ama iyisin iyi kıps
oo hocaların gülü gelmişş naber busecim kıps
diye cicilikler yaparak çok sempatik olduğunu sanar.
ama bilmiyor ki kadınlar arkasından ayy aman boşver şunu yaa diye bahsederler.
hatta dalgası bile geçiliyor.
bir tane vardı aynı böyle önüne gelene sulanan bi tipti. bi kerisinde benim jeepim var gel seni evine bırakıyım bile demişti bir kadına.
tabi onu dedikten sonra adı kadınlar arasında kart horoza çıktı.
ad takmayı sevmem veya alay etmeyi ama kaşınmıcaksın kart horozlar gibi ^^
devamını gör...
28 şubat 2021 normal sözlük’ün çökmesi
sakin olun yoldaş birazdan tv'ye çıkıp sokağa çıkın talimatı verecek. bu sözlüğü yenemeyecekler. başaramayacaksınız.
devamını gör...
kısa şiirler
yazdım, çizdim, yazdım, çizdim.
sonra dedim susayım!
hasat mevsimi sona erdi işte...
sonra dedim susayım!
hasat mevsimi sona erdi işte...
devamını gör...
quo fata ferunt
nasıl daha önce fark etmedim diye hayıflandığım, dolu dolu içerikli yazıların sahibi yazar arkadaşımız. ayrıca engin gönüllü ve hayli araştırmacı. yazılarıyla birlikte hep bu sözlükte olsun dilerim. *
devamını gör...
normal sözlük yönetiminin her bayram karma puanı dağıtması gerekliliği
(bkz: iko'nun hristiyan bir misyoner olması)
sizce iko izin verir mi böyle bir şeye? geçenlerde ramazan bayramını öven bir tanım girdim, "dostum sil o tanımı. tanrı şahidim olsun ki silerim seni bu sözlükten." dedi. adam dinine çok bağlı.
sizce iko izin verir mi böyle bir şeye? geçenlerde ramazan bayramını öven bir tanım girdim, "dostum sil o tanımı. tanrı şahidim olsun ki silerim seni bu sözlükten." dedi. adam dinine çok bağlı.
devamını gör...
yeni açılacak pastaneye isim önerileri
15 temmuz milli mücadele pastanesi. (iş yapmama ihtimali yok)
şaka bir yana; "pasta bahane" olabilir.
şaka bir yana; "pasta bahane" olabilir.
devamını gör...
kafa kafaya radyo yayını
akıcı sohbetleriyle kendilerini dinleten bir podcast olmuş. keyifli.
devamını gör...
apocu
not: beyin yoksunu bir kişi benim için bu imada bulunduğu için bu başlığı açtım.
öncelikle (bkz: abdullah öcalan) kısaca adı (bkz: apo) olan pkk liderinin izinden gidip onu kendine lider belleyen ve onun teorilerine bağlı olan kişiye (bkz: apocu) denir.
sizin sevip sevmemeniz veya benim sevip sevmemem hiç bir şeyi değiştirmez.
bu yazdıklarım objektif olan kısımdır ve benim dışımdadır.
ben hayatımın hiç bir evresinde (bkz: apocu) olmadım.
25 yaşına kadar sünni ve şafii olarak büyüdüm!
öyle kuru kuruya da değil. gayet bu yolda okuyarak.
üstelik apocuların en aftif olduğu dönemde şırnak gibi bir yerde büyüdüm.
kürtlüğümü hep ön planda tutum ki din ile ilk çatışmam böyle başladı.
sonralarında ise (bkz: celadet ali bedirxan) ve (bkz: cigerxwin) okumaya başladım ki onlar benim için takip edilecek insanlardır.
yani senin reisine,
senin zalim devletine,
senin o kağıt toplayıcılarına saldırın polisine ve köy yakan jandarmana laf ettim diye ben (bkz: apocu) olmuyorum sayın tek hücreli.
işinize gelince bütün kürtler bir değil, işinize gelince de pökökölö öpöcö hühühüh.
öncelikle (bkz: abdullah öcalan) kısaca adı (bkz: apo) olan pkk liderinin izinden gidip onu kendine lider belleyen ve onun teorilerine bağlı olan kişiye (bkz: apocu) denir.
sizin sevip sevmemeniz veya benim sevip sevmemem hiç bir şeyi değiştirmez.
bu yazdıklarım objektif olan kısımdır ve benim dışımdadır.
ben hayatımın hiç bir evresinde (bkz: apocu) olmadım.
25 yaşına kadar sünni ve şafii olarak büyüdüm!
öyle kuru kuruya da değil. gayet bu yolda okuyarak.
üstelik apocuların en aftif olduğu dönemde şırnak gibi bir yerde büyüdüm.
kürtlüğümü hep ön planda tutum ki din ile ilk çatışmam böyle başladı.
sonralarında ise (bkz: celadet ali bedirxan) ve (bkz: cigerxwin) okumaya başladım ki onlar benim için takip edilecek insanlardır.
yani senin reisine,
senin zalim devletine,
senin o kağıt toplayıcılarına saldırın polisine ve köy yakan jandarmana laf ettim diye ben (bkz: apocu) olmuyorum sayın tek hücreli.
işinize gelince bütün kürtler bir değil, işinize gelince de pökökölö öpöcö hühühüh.
devamını gör...
insan olmasaydın ne olmak isterdin sorunsalı
şu an bile koala gibisin diye nitelendirildiğime göre kaçarım yok kesin koala olurdum. ne güzel ya sarılmak gibi bişey yok dünyada. ah bi de enerjiniz tutuyorsa inanın o rahatlama hissini hiçbirşey vermiyor. sonsuza kadar sarılalım günler geçsin biz ayrılmayalım sevgilim, insan olamadık bari koala olalım dedirten başlık.
devamını gör...
birbiriyle karıştırılan mahlaslar
lilithli nicklerde görülen benzerlik. lilith akrabalarını sözlüğe aldırmış herhalde.
devamını gör...
türkiye'de antidepresan ve sinir ilacı kullanım oranı
kaynak
sağlık bakanı fahrettin koca yaptığı açıklama da son 3 yılda 61.000.000 kişinin sinir ilacı, 12.300.000 kişi de antidepresan kullandığını belirtmiş.
sağlık bakanı fahrettin koca yaptığı açıklama da son 3 yılda 61.000.000 kişinin sinir ilacı, 12.300.000 kişi de antidepresan kullandığını belirtmiş.
devamını gör...
grey’s anatomy
başlarken öylesine başladığım ve 10. sezon finalini de izledikten sonra en iyi drama tv serisi olduğu kanaatine vardığım dizi.
öncelikle bu tür dizilerin normal şartlarda ilgimi çekmediğini söyleyebilirim. ancak 1. sezondan başlayarak karakterlerin çocukluğundan erişkinliğine dek oturtulmuş mantıklı temellerle hikaye örgüsünün desteklenmesi ilgimi çekmeye başladı. dizi bir hastane dizisi olmaktan çok daha öte. insan ilişkilerinin abartısız ve olağan şekilde işlendiği nadir dizilerden. günlük yaşamda, insanlarla, ailemizle, okulumuzla, işimizle, bireysel anlamda kendimizle ne yaşıyorsak bir yansımasını görüyoruz tüm dizide. bu anlamda benim için diziyi diğer tüm drama serilerinden ayıran özelliği, son derece gerçekçi olması. türk dizilerinde ve bazı yabancı dizilerde rastladığımız sebep-sonuç ilişkisinin boku çıkarılmamış. tıpkı bizim kendi hayatlarımızda yaptığımız/yaşadığımız gibi karakterler ani karar değişikliği yaşayabiliyorlar. ve bunu bir sebebe bağlama mücadelesi içine girmiyorlar. duygusal anlamda gerçekçi çünkü doğal hikayeler söz konusu... karakter sadece öyle yapmak istediği için ayrılıyor şehirden örneğin, çünkü öyle hissediyor/istiyor; davranışı ya da kararı bir zorunluluğa bağlanmıyor. karakterlerin sıkışıp kaldığı sorunlar fazlasıyla tanıdık ve açıkçası senarist shonda rhimes bazı bölümlerde o kadar beklenmeyecek işler çıkıyor ki gerçekten diziyi izlediğiniz dönemde içinden çıkamadığınız işlere ilginç bakış açıları bile kazandırıyor diyebilirim. bazı önemli anlamsal geçiş bölümlerinde bilim kurgu dizisi özellikleri taşıyan hikayeler de bulunmakta.
senarist shonda rhimes'ın bir diğer özelliği de dizinin en önemli özelliğini oluşturuyor; önemli karakterlerin çatır çatır ve ani ölümleri. sanıyorum bu özellik izlemediğim dizilerden biri olan game of thrones'da da bulunmakta. bu anlamda dizinin got'tan farklı olarak günümüz mantalitesiyle işlendiğini düşünecek olursak ciddi bir gerçekçiliği olduğunu söylemek mümkün. hepimizin hayatlarında kaybettiği, ayrıldığı, üzdüğü, mutlu ettiği, ilgilenmediği, ilişmediği, değer verdiği, değer gördüğü, emek verdiği, onun için çabaladığı, arkasını dönüp gittiği, geride bıraktığı, geride bırakmak zorunda olduğu, saygı duyduğu, seviştiği insanlar olduğunu göz önünde bulundurarak medikal olması bir yana gerçekçi kavramına yakıştığını çekinmeden savunabiliyorum. dolambaçsız ve net. olduğu gibi bir hayat.
senaryonun tek sıkıntısı ''amerika için savaş'' düşüncesi. karakterlerden birinin ordu/ırak savaşı geçmişi bu anlamda diziye yansıtılan bir diğer mesele. yine de boku çıkarılmadığı için göz ardı edilebiliyor. 20'li yaşlarımın ortasında bir kadın olarak dizide izlediğim pek çok mesele ile şu yaşıma kadar karşılaştığım ve mücadele ettiğim gerçeği de beni bu yapıma bağlamış olabilir öte yandan... karakterlerin başlarına gelen bir takım olaylar sonucu geçirdikleri travmalar, o travmalardan sıyrılmaya çalışmaları, sıyrılışları ve hayatlarına her şeye rağmen kaldıkları yerden değil de başka bir noktadan devam etmelerini gerçekçi sayabilmek için travma yaşamış olmanıza gerek yok elbette. zorlamasız... bu bakımdan dizi bir çeşit empati hapı görevi görüyor çoğu zaman.
otobüsün altında kalarak can veren bir karakterin cenazesinde en yakın arkadaşlarının kahkahalara boğulduğu bir diziden söz ediyorum. sanıyorum drama etiketi yapıştırmak çok da yerinde bir hareket olmaz. bu ''vuhhuuu hayat devam ediyor'' mesajı verme amacı gütmüyor. ancak, hayat devam ediyor. bu açıdan asıl başarılı olan şey dizinin üslubu. nasıl ki okuduğumuz şiirlerin çoğu aynı meselelerden bahsediyor ama farklı bir üslupla yazıldığı için biri oldukça epik, diğeri ise oldukça lirik geliyorsa bu serinin üslubu da öyle. yine de; sözlükler ve bloglardan okuduğum kadarıyla çoğu izleyici bu diziyi izlediği süre boyunca depresif ruh halinde olduklarını belirtmiş. izledikçe hüzünleniyorlarmış falan filan... sanıyorum bu yaşamı algılayış biçimi ile alakalı. ancak karakterleri bir noktada içselleştirmeye başladığınızda iyileştirici bir gücü olduğunu söylemek de mümkün. kendi hayatı konusunda son derece büyük umutsuzluklara kapılan insanların ''hayır lan aslında siki tutmuş değilim'' mesajı alarak tv başından kalktığını da biliyorum. dizinin bu mesajı verdiği en önemli kısımları şüphesiz ki her bölümün başında ve sonundaki speech'ler...
diziye adını veren grey adlı karakter her ne kadar dizinin başrolü gibi gözükse ve aslında tüm hikayenin onun merkezinde bulunduğu bir kurguda canlansa da yan karakterlerin gücü yadsınamaz. bu açıdan da izleyici kitlesinin pek hoşlanmadığı cristina yang karakterinin gelmiş geçmiş en başarılı ve yoğun yan karakter olduğunu düşünüyorum.
(bkz: cristina yang)
dizinin bir diğer önemli özelliği ise başarılı soundtrack'i.
10 sezon boyunca bölüm bölüm kullanılmış tüm parçaları bulabilmek mümkün.
okuduğumuz/üzerinde çalıştığımız onca sosyolojik, siyasi, ekonomik, alegorik, matematiksel eserlere baktıktan sonra; bir amerikan drama dizisi size hayatınızı ne derece sorgulatabilir? hımm, sanırım gündelik hayatı aslında çok basit detayların oluşturduğunu göz önünde bulundurursak, bazen basit şeylere odaklanmak gereklidir.
öncelikle bu tür dizilerin normal şartlarda ilgimi çekmediğini söyleyebilirim. ancak 1. sezondan başlayarak karakterlerin çocukluğundan erişkinliğine dek oturtulmuş mantıklı temellerle hikaye örgüsünün desteklenmesi ilgimi çekmeye başladı. dizi bir hastane dizisi olmaktan çok daha öte. insan ilişkilerinin abartısız ve olağan şekilde işlendiği nadir dizilerden. günlük yaşamda, insanlarla, ailemizle, okulumuzla, işimizle, bireysel anlamda kendimizle ne yaşıyorsak bir yansımasını görüyoruz tüm dizide. bu anlamda benim için diziyi diğer tüm drama serilerinden ayıran özelliği, son derece gerçekçi olması. türk dizilerinde ve bazı yabancı dizilerde rastladığımız sebep-sonuç ilişkisinin boku çıkarılmamış. tıpkı bizim kendi hayatlarımızda yaptığımız/yaşadığımız gibi karakterler ani karar değişikliği yaşayabiliyorlar. ve bunu bir sebebe bağlama mücadelesi içine girmiyorlar. duygusal anlamda gerçekçi çünkü doğal hikayeler söz konusu... karakter sadece öyle yapmak istediği için ayrılıyor şehirden örneğin, çünkü öyle hissediyor/istiyor; davranışı ya da kararı bir zorunluluğa bağlanmıyor. karakterlerin sıkışıp kaldığı sorunlar fazlasıyla tanıdık ve açıkçası senarist shonda rhimes bazı bölümlerde o kadar beklenmeyecek işler çıkıyor ki gerçekten diziyi izlediğiniz dönemde içinden çıkamadığınız işlere ilginç bakış açıları bile kazandırıyor diyebilirim. bazı önemli anlamsal geçiş bölümlerinde bilim kurgu dizisi özellikleri taşıyan hikayeler de bulunmakta.
senarist shonda rhimes'ın bir diğer özelliği de dizinin en önemli özelliğini oluşturuyor; önemli karakterlerin çatır çatır ve ani ölümleri. sanıyorum bu özellik izlemediğim dizilerden biri olan game of thrones'da da bulunmakta. bu anlamda dizinin got'tan farklı olarak günümüz mantalitesiyle işlendiğini düşünecek olursak ciddi bir gerçekçiliği olduğunu söylemek mümkün. hepimizin hayatlarında kaybettiği, ayrıldığı, üzdüğü, mutlu ettiği, ilgilenmediği, ilişmediği, değer verdiği, değer gördüğü, emek verdiği, onun için çabaladığı, arkasını dönüp gittiği, geride bıraktığı, geride bırakmak zorunda olduğu, saygı duyduğu, seviştiği insanlar olduğunu göz önünde bulundurarak medikal olması bir yana gerçekçi kavramına yakıştığını çekinmeden savunabiliyorum. dolambaçsız ve net. olduğu gibi bir hayat.
senaryonun tek sıkıntısı ''amerika için savaş'' düşüncesi. karakterlerden birinin ordu/ırak savaşı geçmişi bu anlamda diziye yansıtılan bir diğer mesele. yine de boku çıkarılmadığı için göz ardı edilebiliyor. 20'li yaşlarımın ortasında bir kadın olarak dizide izlediğim pek çok mesele ile şu yaşıma kadar karşılaştığım ve mücadele ettiğim gerçeği de beni bu yapıma bağlamış olabilir öte yandan... karakterlerin başlarına gelen bir takım olaylar sonucu geçirdikleri travmalar, o travmalardan sıyrılmaya çalışmaları, sıyrılışları ve hayatlarına her şeye rağmen kaldıkları yerden değil de başka bir noktadan devam etmelerini gerçekçi sayabilmek için travma yaşamış olmanıza gerek yok elbette. zorlamasız... bu bakımdan dizi bir çeşit empati hapı görevi görüyor çoğu zaman.
otobüsün altında kalarak can veren bir karakterin cenazesinde en yakın arkadaşlarının kahkahalara boğulduğu bir diziden söz ediyorum. sanıyorum drama etiketi yapıştırmak çok da yerinde bir hareket olmaz. bu ''vuhhuuu hayat devam ediyor'' mesajı verme amacı gütmüyor. ancak, hayat devam ediyor. bu açıdan asıl başarılı olan şey dizinin üslubu. nasıl ki okuduğumuz şiirlerin çoğu aynı meselelerden bahsediyor ama farklı bir üslupla yazıldığı için biri oldukça epik, diğeri ise oldukça lirik geliyorsa bu serinin üslubu da öyle. yine de; sözlükler ve bloglardan okuduğum kadarıyla çoğu izleyici bu diziyi izlediği süre boyunca depresif ruh halinde olduklarını belirtmiş. izledikçe hüzünleniyorlarmış falan filan... sanıyorum bu yaşamı algılayış biçimi ile alakalı. ancak karakterleri bir noktada içselleştirmeye başladığınızda iyileştirici bir gücü olduğunu söylemek de mümkün. kendi hayatı konusunda son derece büyük umutsuzluklara kapılan insanların ''hayır lan aslında siki tutmuş değilim'' mesajı alarak tv başından kalktığını da biliyorum. dizinin bu mesajı verdiği en önemli kısımları şüphesiz ki her bölümün başında ve sonundaki speech'ler...
diziye adını veren grey adlı karakter her ne kadar dizinin başrolü gibi gözükse ve aslında tüm hikayenin onun merkezinde bulunduğu bir kurguda canlansa da yan karakterlerin gücü yadsınamaz. bu açıdan da izleyici kitlesinin pek hoşlanmadığı cristina yang karakterinin gelmiş geçmiş en başarılı ve yoğun yan karakter olduğunu düşünüyorum.
(bkz: cristina yang)
dizinin bir diğer önemli özelliği ise başarılı soundtrack'i.
10 sezon boyunca bölüm bölüm kullanılmış tüm parçaları bulabilmek mümkün.
okuduğumuz/üzerinde çalıştığımız onca sosyolojik, siyasi, ekonomik, alegorik, matematiksel eserlere baktıktan sonra; bir amerikan drama dizisi size hayatınızı ne derece sorgulatabilir? hımm, sanırım gündelik hayatı aslında çok basit detayların oluşturduğunu göz önünde bulundurursak, bazen basit şeylere odaklanmak gereklidir.
devamını gör...
bim'de satılan kadife tatlısı
ben küçük yerde oturuyorum burada bim yok lutfen tadını ayrıntılı anlatır mısınız okuduğumda kadife tatlısı yemis gibi olayım
devamını gör...
stres altında vücudun verdiği garip tepkiler
mide bulantısı, stresli olduğumda en çok yaşadığım tepkidir.
devamını gör...

