kendisi uzaklaştırılacak ne yaptı? ne benim fikrim var ne de kendisinin. üstelik uzaklaştırılması gereken bir yığın kişi varken neden sevgiparçacığı uzaklaştırıldı?
devamını gör...

yok a kuşağı yok b kuşağı ne fark eder . ınsanları genellemekten vazgecelim lütfen. tanımlarını beğenmediğin yazarları engelleyebilirsin. bu ara da z kuşağıyım ve bu başlığı atandan daha bilinçli biri olduğuma yemin edebilirim.
devamını gör...

lütfen cevabını bildiğiniz soruları sormayın dedirten başlık.
devamını gör...

son zamanlarda çeşitli sosyal medya hesapları üzerinden aileler seslerini duyurmaya çalışmakta ve duyarlı kişiler, gruplar ya da ünlüler bir şekilde yardım kampanyaları gerçekleştirmekteydi. insanlar az da olsa kendi çaplarında yardım edebilmekteydi. ama internet üzerinden yapılacak kampanyalara kısıtlama gelmesine yönelik yeni teklif meclisten geçerse, bu imkanlarını da kaybedecek aileler. gerçekten zor zamanlar bekliyor onları...
devamını gör...

o kadar param yok der çıkarım. kıvranmaya gerek yok.
devamını gör...

never say never.
devamını gör...

kardeşleri süleyman, isa ve musa çelebi ile olan mücadelesini zoraki olarak kanlı bir şekilde bastırdıktan sonra 10 yıl süren ve osmanlı devletinde büyük bir yara olan fetret devrini bitirmiş olan 5.osmanlı padişahı. osmanlı devletinin ikinci kurusucu adıyla da anılır.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

şahsımın da derin sevgi, saygı ve sempatisini kazanmış değerli bir sözlük yazarı. kalemi daim olsun.
devamını gör...

tersten okunduğunda aynı okunuşu veren simetrik kelime ve yahut cümlelerdir. yakın zamanda tenet filmiyle aşina olduğumuz bir terimdir. bazı örnekleri şunlardır:

--- alıntı ---

adamla çene çalma da.
al azmi, imzala.
ali, tanışın: atila.
al kasada sakla.
altan, attan atla.
al yarısını sırayla.
at, sahibi gibi hasta.
ilaç iç ali.
itti mi, kim itti?
kaba talat’a bak.
kaç lan alçak.
kıza yazık.
lale, gül’ü gel al.
mağara daha dar ağam.
pay ederek iki kerede yap.
rıza, haluk okula hazır.
zamkı çok, o çıkmaz.

--- alıntı ---
devamını gör...

herhangi bir hobiye para yatırmaktan çok da farklı iş yapmayan insan. kimi insan dergilere, kitaplara para harcar, kimisi kafelerde oturmaya, kimisi giyim kuşama... hoşlandığınız şeyi yapmak için harcarsınız paranızı genellikle. oyun da onlardan biri.

tabi evli barklıysanız ama işi hırsa bindirip çoluğun çocuğun rızkını oyuna yatırıyorsanız, onun kumar oynayıp evi barkı yıkmaktan bir farkı yok, onu da söylemiş olayım. her şeyin aşırısı zarar...
devamını gör...

jung kişilik tiplerinden biri. mantıkçı, mühendis kişilik tipi diye de adlandırılırlar. analizci grubunda yer alırlar. bilim insanlarının çoğunluğu bu kişilik tipinde olduğu iddia edilir.beyinleri sürekli düşüncelerle doludur.
myers-briggs kişilik göstergesine göre harflerin açılımı:
i-(i)ntroverted: içedönük. önce düşünüp değerlendirdikten sonra düşüncelerini söylerler
n-i(n)tuitive: sezgisel.soyut konulara yönelir. uygulanmadan önce kurgulamak ister.
t-(t)hinker: düşünsel. analiz edip daha sonra sebep sonuç ilişkisine göre değerlendirme yapar.
p-(p)erceiving:algılayan. bulunulan duruma hemen adapte olur, planları sınırlayıcı bulur.
devamını gör...

(bkz: hanım kestane pişir maç var)
edit:
leş kargası olarak izlemekten memnun olacağın kaos.
devamını gör...

kafatasının normalden küçük olması durumudur. hamilelik döneminin son iki ayındaki bebeğin beyin gelişimini tamamlayamaması sonucu meydana gelmektedir. anne karnında geçirdiği bir hastalık, yeterli oksijen alamaması, kafatasının vaktinden önce kapanması gibi sebeplerden oluşur. olguların çoğunda zeka geriliği de görülür. ne yazık ki tedavisi yoktur. ancak erken teşhis ile bebeğin hayat kalitesi artırılabilir.
devamını gör...

meyhane diye geldim, populer science çıktı.(bkz: lol) neyse votkayı içeyim gene de ziyan olmasın.(bkz: swh) sesler çok güzel radyocu mu doğdunuz be mübarek!

sonradan düşen jeton: dikkatimi çekti neden radyo başlığı sabitlenmiyor millet unutuyor görmüyor ki sonradan dahil olsun dinlesin etkileşsin! hayır sanki sol frame başlıklarda beyinler çarpışıyor da kıyamıyorlar, feridunabininsexhikayeleri.com başka nane yok.(bkz: swh)

bırakın marsı millet aç aç! biz yaşarken öldük, ver ordan müslüm babadan yakarsa dünyayı garipler yakar'ı.(bkz: lol)
devamını gör...

nazım, piraye'yi aldatınca piraye bu şiiri yazıp nazım'a göndermiş. nazım da birkaç dizesini değiştirip 1940 yılında* kendi adıyla yayınlamış.

"süleyman'a karısı telefon etti :
— konuşan ben,
ben, fahire.
tanımadın mı sesimden?
demek çok bağırdım birdenbire.
çığlık mı?
belki...
hayır,
çocuklar hasta değil.
dinle beni :
işini bırak da gel,
çabuk ol ama.
telefonda anlatamam,
olmaz.
daha kıyamet kadar vakit var akşama.
saatlar, saatlar,
kıyamet kadar.
sorma.
dinle beni...
hemen vapur bulamazsan
üsküdar'a kayıkla geç.
bir taksiye atla.
paran yoksa
patrondan avans al.
yolda hiçbir şey düşünme,
mümkün mertebe yalansız gelmeye çalış.
yalan kuvvetliye söylenir
ben kuvvetsizim.
alay etme kuzum.
evet kar yağacak,
evet
hava güzel.
koynuna girdiğim adam gibi
kocam gibi değil,
büyüğüm, akıllım,
babam gibi gel...

geldi süleyman,
fahire, kocası süleyman'a sordu :
— doğru mu?
— evet.
— teşekkür ederim süleyman.
bak işte rahatladım.
bak işte ağlamıyorum artık.
nerde buluşuyordunuz?
— bir otelde.
— beyoğlu tarafında mı?
— evet.
— kaç defa?
— ya üç, ya dört.
— üç mü, dört mü?
— bilmiyorum.
— bunu hatırlamak bu kadar mı güç süleyman?
— bilmiyorum.
— demek ki bir otel odasında.
kim bilir çarşaflar nasıl kirliydi.
bir ingiliz romanında okudum,
bu işlere yarayan otellerde
kırık küvetler varmış.
sizinkinde de var mıydı süleyman?
— bilmiyorum.
— hele düşün,
toz pembe çiçekli, kırık bir küvet?
— evet.
— hiç hediye verdin mi?
— hayır.
— çukulata, filân?
— bir defa.
— çok mu seviyordun?
— sevmek mi?
hayır...
— başkaları da var mı süleyman?
— yok.
— olmadı mı?
— hayır.
— bunu sevdin demek...
başkaları da olsaydı
daha rahat ederdim...
çok mu güzel yatıyordu?
— hayır.
— doğru söyle, bak ne kadar cesurum...
— doğru söylüyorum...
— zaten gösterdiler bana.
inek gibi karı.
belimden kalın bacakları...
fakat zevk meselesi bu...
bir sual daha, süleyman :
niçin?
— bilmiyorum...

karanlıkta pencerenin hizasında
karlı, ağır bir çam dalı.
bir hayli zaman oldu
sofada asma saat on ikiyi çalalı.

süleyman'ın karısı fahire
şunları anlattı kocasına ertesi gün :
— ... dayanılmaz bir acı halindeydi
kendime karşı duyduğum merhamet,
ölmeye karar verdimdi, süleyman...
annem, çocuklarım ve en önde sen
bulacaktınız karda ayak izlerimi.
bekçi, polisler, bir tahta merdiven
ve bir kadın ölüsü çıkaracaktınız
arka arsada bostan kuyusundan.
kolay mı?
gece bostan kuyusuna doğru yürümek,
sonra kenarına çıkıp durarak
baş aşağı atlamak karanlığına?

fakat bulmadınızsa eğer
karda ayak izlerimi
sade korktuğumdan değil.
bekçi, merdiven, polisler,
dedikodu, kepazelik,
aldatılmış bir zevcenin intiharı :
komik.
niçin öldüğümü anlatmak müşkül.
kime? herkese, sana meselâ.
insan, ölmeye karar verirken bile
insanları düşünüyor...

sen yatakta uyuyordun
yüzün rahat,
her zaman nasıl uyursan
ondan evvel ve o varken.

dışarda kar yağmaya başladı.
bir tek gecelikle çıkmak balkona :
zatürree ertesi gün,
nümayişsiz ölüvermek.
hayır,
hiç aklıma gelmedi nezle olmak ihtimali.

yaktım sobamızı.
iyice ısınmak lâzım ilkönce.
ciğer bir çay bardağı gibi çatlarmış.
pencereye, kara bakıyorum :
«eşini gaip eyleyen bir kuş
gibi kar
geçen eyyamı nev baharı arar...»
babam bu şiiri çok severdi.
sen beğenmezsin.
«sağdan sola, soldan sağa lerzânı girizan...»

lambayı söndürmeden balkona çıktım.
« ... gibi kar
düşer düşer ağlar...»
oturdum balkonda iskemleye.
havada çıt yok.
karanlık bembeyaz.
uykudayım sanki.
sanki çok sevdiğim bir insan
korkarak beni uyandırmaktan
yumuşacık dolaşıyor etrafımda.
üşümüyordum.
kederim duruluyor
berraklaşıyor.
odanın camlı kapısından balkona vuran ışık
sıcak bir kumaş gibiydi üstünde dizlerimin.
ben rehavetli bir mahzunluk içinde
acayip şeyler düşünüyordum :
feneryolu'ndaki çınar
150 yaşındaymış.
ömrü bir gün süren böcekler.
gün gelecek
insanlar çok uzun
çok bahtiyar yaşayacaklar.
insanın yüreği ve kafası var...
insanın elleri...
insan?
ne zamanki,
nerdeki,
hangi sınıftan?
onların insanları,
bizim insanlarımız.
ve her şeye rağmen
yeni bir dünya için yapılan kavga.
sonra sen
ben
bir kırık küvet
ve benim
kendime karşı duyduğum merhamet...

kar durdu.
sökmek üzre şafak.
utanarak
odaya döndüm.
o anda uyansaydın
sarılıp boynuna...
uyanmadın.
evet,
çok şükür nezle bile değilim.

şimdi?
zaman zaman hatırlayıp
zaman zaman unutacağım.
yine yan yana yaşayacağız
beni sevdiğine emin olarak.

altı ay kadar geçti aradan.
bir gece karı koca denizden dönüyorlardı.
gökte yıldızlar, ağaçlarda yaz meyveleri vardı.
fahire birdenbire durdu
baktı muhabbetle kocasının gözlerine
ve suratına tükürür gibi bir tokat vurdu."

- nazım hikmet
devamını gör...

1986 solingen doğumlu oyuncu.

oya aydoğan tarafından keşfedilmiş, yaprak dökümü'nde oynadığı necla karakteri ile tanınmıştır.

şu sıralar ekranlara döneceği haberleriyle gündemde.
devamını gör...

bu durum çevremizde çok yanlış anlaşılabiliyor. her dil başka kültürlerden etkilenebilir. bizim dilimizi baz alırsak, türkçe; arapça, farsça ve moğolca dillerinden etkilenmiştir. bunun çeşitli sebepleri var. din, kültür, coğrafya, ticaret vs. yani diller doğar, büyür ve gelişirler. tabii ki bunu yaparken özünü kaybetmemesi önemlidir. kastedilen budur. mümkünse tabi öz türkçe kelimeler tercih edilmelidir. yani kimse hadi göktürkçe konuşalım demiyor. dediğim gibi eğer mümkünse elbette öz türkçe tercih edilmeli eğer mevcut degilse zaten dilimize yerleşmiş ifadelerin kullanılmasında bir sorun olmaması gerekir. “türkçesi varken” uyarısı yapıldığında ee senin kullandığın kelimenin kökeni arapça demenin o yüzden anlamı yoktur. öyle olsa cevabı “ha öyle mi? o zaman likelamak, flash disk, destinasyon, informasyon kullanalım, hatta komple ingilizceye geçelim çünkü arapça, farsça kökenli kelimeler kullanıyoruz” şeklinde olmalıdır. buna da he olsun nolacak diyenler olabilir. bir milleti, millet yapan dilidir, kültürüdür. bugün çok gelişmiş addettiğimiz ingiltere ve abd’de gençler büyük bir yozlaşma içindedir. aile kavramı yok olmakta, uyusturucu batağına saplanmakta ve devlet bunu değiştirme mücadelesi vermektedir. o yüzden dil de kültür de bizi biz yapan değerlerdir. bu konuya dair oktay sinanoğlu’nun bye bye türkçe kitabını sizlere öneriyorum.
devamını gör...

tuğba ekinci'den o şimdi asker çalacak birazdan.

mahmut tuncer'den jandarma da olur.

la yeter la yeter. *
devamını gör...


fâtımîler'in ismaililik davasından uzaklaşması üzerine, hilafet makamına geçmesini istediği veliaht nizar'ın tarafında olduğu için nizârî - ismaili devleti'ni kuran kişi.


ismaili mezhebi ile 17 yaşındayken tanışan ve onun etkisinde kalan hasan sabbah, kendisine güvenli bir liman olarak seçtiği alamut kalesi'ni ele geçirmeden önce diyar diyar gezmiş, bir rivayete göre hapislere düşmüş ve ülkeden sürülmüş, bir başka rivayete göre ülkeden kaçmış, yani aslında sık sık yer değiştirmişti.

aslında bu yer değiştirmenin başlıca 2 amacı vardı: gittiği yerlerdeki insanları etkileyip kendi davasına kazandırmak ve kendisine sağlam bir karargâh kurmak.

alamut kalesi bu iş için biçilmiş kaftandı, zira sarp kayalıkların üzerine kurulmuştu ve kartal yuvası olarak anılıyordu. alamut kalesi'ni ele geçirdikten sonra kendisini başka kaleleri de almaya ve selçuklu devleti ile açıktan mücadele etmeye vermişti hasan sabbah. selçuklu devleti de artık onu tehlikeli bir muhatap olarak tanımış ve ona karşı önlemler almaya başlamıştı. hatta bu amaçla hasan sabbah'ı tuttuğuna inanılan savunmasız insanları bile topluca kıyıma uğratmaya başlamışlardı.

mücadele kızıştıkça işin boyutu değişmeye başlamıştı. siyasi suikast dönemi de böylece başlamış oldu ve ilk kurban da ünlü selçuklu veziri nizamülmülk oldu. bu ve benzeri birçok cinayetin sorumlusu olan fedailer, cinayetlerde hançer kullanıyor ve sonrasında kaçmak yerine hasan sabbah ve davası lehine sloganlar atarak oldukları yerde durup herkes tarafından görülecek şekilde gövde gösterisinde bulunuyorlardı.

fedailerin bu derece bağlılığı çeşitli fantastik yorumlara yol açtı. mesela hasan sabbah'ın alamut'un arka tarafında bir sahte cennet bahçesi yarattığı, bu bahçeye açılan uzun bir yolun iki kenarına, koklayanın aklını başından alan bir çeşit uyuşturucu (hatta haşhaş) tütsülerini yerleştirdiği ve fedailerin bu yol boyunca yürürken tütsü dumanları nedeniyle kafalarının güzelleşmesi sonucu, sabbah'ın istediği hedefe ulaştığı söyleniyordu. fedailere verilen haşhaşi ismi de buradan geliyordu. hatta ingilizcede suikastçi anlamına gelen assassin kelimesinin kökeni de buradan gelmekteydi.

fedailer, tütsüleri koklaya koklaya bu cennet bahçesine gelip, dünyanın dört bir yanından getirilen değişik bitki ve hayvanları, güzel kızları görünce gerçekten cennette olduklarını sanıyorlar, içkinin etkisiyle sızıp kaldıklarında normal odalarına taşınıyorlar ve uyandıklarında cennetin kendilerine hasan sabbah tarafından gösterildiğine ikna oluyorlardı. böylece, bu harika cennete sonsuza dek kavuşabilmek adına ölmeye can atıyorlardı ve yaptıkları suikastlerin ardından yakalanıp idam edilmeyi umarak oldukları yerde bekliyorlardı. ancak tüm bunlar, bazı kaynaklara göre doğru, bazı kaynaklara göre ise uydurma olarak değerlendiriliyor.

amacına ulaşmak için abbasi halifesinin öldürmek gibi büyük işleri bile göze alan hasan sabbah, 2 oğlunu da gözünü kırpmadan idam ettirmişti.

yaklaşık 35 sene kadar alamut kalesi'nde kalan hasan sabbah, hastalık nedeniyle yatağında öldü. bu 35 yıl içerisinde kalede çalgı ve müziğin, içkinin, eğlencenin kesinlikle yasak olduğu ve son derece disiplinli bir hayat sürüldüğü söylenmektedir.


not: başka bir sitedeki kendi yazımdır.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim