bir an cem uzan ülkeye giriş yaptı ve ilk röportajını ayak üstü verdi diye sevindim.

tanım: 2000 tarihli bir gazete haberinden alıntı olan haber.
devamını gör...

uzun zamandır radyoyu görüyordum ama hiç ilgimi çekmemişti. bugün şuna bi tık tıklayayım dedim. gerçekten tam bizim “kafa”lardan çalıyorlar. yerli, yabancı çok iyi şarkılar. fena değilmiş bir taraftan ben hazır excel tablosuna gömülmüşken, alttan alttan çalsın dedim.

duman (sanırım duman ile radyonun bir anlaşması var), ezginin günlüğü, rock, metal derken araya girmez mi bizim sezen aksu “vazgeçtim” şarkısıyla? bilirsiniz. bir ud melodiyi çalar, melodi sizden sizi. sözleri, yakınınıza düşmüş bir bomba misali, şarapnel parçalarını tüm vücudunuza saplar.

“ah bu koku, bu ten, bu dokunuş,
ah bu delilik......”

radyo bu durmuyor akıyor..! sonra bir türkü. erkan oğur. ben tamam oldum.

dedim “ben en iyisi radyoyu dinlerken, milli içkimiz olan bir kadeh ayran alayım daha iyi gider.” baktım evde ayran yok. yoğurdu damıtarak evde üretmeside uzun sürer. bari mayalı bir drink alayım dedim. baktım evde mayalanıp şişelenmiş bişi yok. şurada bi yerlerde yarım şişe üzüm suyu olacaktı dedim, baktım evde ne üzüm var ne suyu!

kapattım radyoyu. hazırlığımı yapar öyle dinlerim. “no ayran, no radio”

dinlemek isteyenler ana sayfanın tam ortasında “radyo” ya tıklasın, yok bende sayfanın ortasını görme bozukluğu var diyorsanız, linkide verelim. sayfaya girince play tuşuna basın. yoksa sayfa size, siz ona, tren öküze, öküz “şahsıma”.....

frekansagider
devamını gör...

rammstein'in en sağlam şarkılarından biridir. almanca melek (angel) anlamına gelmektedir ayrıca.

devamını gör...

kişisel iletimde olduğu gibi favori cem karaca parçam, işte geldik gidiyoruz.
buradan dinleyebilirsiniz.
devamını gör...

çikolatadır.
devamını gör...

burada olmak istemezdim belki
devamını gör...

türkçede hemen her iki şıkkın anlamca birbirini karşıladığı bir sınavdı. matematikte ise ilk on soru hatta on beş soruya kadar her şey güzel gidiyordu. sonra problem sorularını görünce beynim durdu. baştan sona okumama rağmen sorunun ne sorduğunu, benden neyi bulmamı istediğini çıkaramadım uzun bir süre. özellikle faruk'un vazo sorusunu görünce her şeyi bırakıp ağlamak istedim. fen bilimleri biraz daha kolaydı diğer alanlara göre ama matematiğin korkusundan çabuk çabuk çözdüm, çoğunu hatırlayamıyorum bile şu an. matematiğe geri döndüğümde bir şeyler işaretledim ama umarım onlar da doğrudur. denemelerde bile yapmadığım kadar az soru işaretledim ilk defa. süre de yetişmedi zaten, görmediğim sorular da kaldı. sınavdan sonra çoğu kişinin küfürler saçarak sınav salonlarını terk ettiğini görünce bir rahatlama da gelmedi değil açıkçası. tyt'de bile bu kadar zorlayan adamların ayt'de ne sürprizler yapacağını çok merak ediyorum.

edit: çok güzel sürprizler yapmış. şaşkınlıktan çözemedim bile.
devamını gör...

beğenileriyle sözlükte beni ilk karşılayan, ilk takip ettiğim yazardır, yeri ayrıdır.. okuduğum tanımlarından, kurduğu uzun cümlelerden, söyleyecek çok şeyi olan donanımlı birisi olduğunu düşündürtmüştür.

görsel çalışmalarını da çok beğendim, nick konusunda başarılı sayılı yazarlardan..
devamını gör...

fazla wattpad* okuduğunu düsündüğum kişilerdir.
yoktur öyle şey dostlar naiflik,incelik, kibarlik... şahsen her zaman çok hoşuma gider. birçok kız için de aynı durum olduğunu düşünüyorum.
devamını gör...

adamın dibi olan belediyedir. bolu belediye başkanı yabancı uyruklu kişilerin su faturası ve katı atık vergisi ücretlerine 10 kat zam yapılacağını söylemiş. ayrıca da şunları eklemiş:

''bu misafirlik çok uzadı. bana 'faşist' diyecekler. hiç umurumda değil"
"arkadaş, yardımı kesiyorsun gitmiyorlar. 'iş yeri ruhsatı vermiyorum' diyorsun gitmiyorlar. biz yeni önlemler almaya karar verdik"
"bunu niye yapıyoruz? gitsinler istiyoruz. bu misafirlik uzadı. benim elimde yetki yok ki zorla, zabıtayla şehrin dışına bırakıp koyayım. bir ara sınırlar açıldığında biz otobüsleri ücretsiz yapıp insan gönderdik. şimdi de göndermeye hazırız. gönderelim gitsin."
"gitsinler dava açsınlar. ben hukukçuyum. aldığım kararın gerekçesini de sebebini de söylüyorum. biliyorum ki bu açıklamamdan sonra birileri hakkımda suç duyurusunda bulunacak. gene çıkıp birileri insan haklarından bahsedecek, bana 'faşist' diyecek. hiç umurumda değil"

çok çok haklı. diğer belediyeler de örnek alır umarım.
buradan
devamını gör...

sansürdür. karşıyım.
devamını gör...

sigaramız diye genel bir durum yok.
devamını gör...

mandalina diyerek katıldığım versustur.
devamını gör...

(bkz: volkan öge geliyor)
(bkz: volkan öge gidiyor)
devamını gör...

en yakın askerlik şubesi ve türk silahlı kuvvetlerinin bilgisi dahilinde yoklama kaçaklarını birbir tespit etmekteyiz.

yok öyle sözlükte vicdani retçiyim ben babalar diye karalayıp gönder butonuna basarak arkaya yaslanmak.

ortadoğu savaş analistliği ve fransız sineması günleriniz bitiyor. artık entelliği hakkari’de yaparsınız tekmil verirken.
devamını gör...

ilginç bir video. mana toplayarak büyü salıyormuş gibi görünüyor dayı. ben olsam kahkaha atardım.
devamını gör...

bir frederic tuten kitabıdır.

herkesin bir edebi zevki vardır. kimi insan psikolojik çözümlemeler dolu kitaplardan başını kaldıramazken, kimi insan ucuz polisiyelerle huzur bulur. bazıları roman okumayı gereksiz bulurken, bazıları sadede roman okur. benim gibi edebiyat oburu bir insansanız her bulduğunuzu okursunuz. içinizdeki huzursuzluğu atmanın bir yoludur haksız bir rekabete karşı zaaf göstermek.

ama benim de diğerlerinden ayırdığım kitaplar var. en acı olayları bile ince bir mizahla yoğuran kitaplar baş tacımdır. bu da o kitaplardan biri.

frederic tuten 1934-1935 yılları arasında çin’de gerçekleşen uzun yürüyüşü kendine has muhteşem üslubu ile öyle bir anlatmış ki romanın belli sayfalarında kahkaha atmamak elde değil.

uzun yürüyüş, çin komünist partisinin koumintang güçlerinden kaçmak için yaptığı bir çekilmenin adıdır. büyük kayıplar verilen bu yürüyüş en sonunda mao zedung’un partinin başına geçmesi ve bildiğimiz çin halk cumhuriyetinin kurucu başkanı olması ile sonuçlanacaktı.

kitabı herhangi bir araştırma yapmadan okursanız da keyif alacaksınız elbette ama biraz araştırma ve dikkatle tuten’in bıraktığı ipuçlarını takip ederek başka büyük yazarları ve deforme edilmiş bazı paragrafların orijinalini bulup aldığınız keyif kat be kat arttırabilirsiniz.

düşünmeye cüret edin, harekete geçmeye cüret edin.
devamını gör...

sözlükte küfür kullanılmamasını eleştiren cümlelerde aranılan butondur. hayır kimse size "gel üye olursan istediğin gibi küfredeceksin" diye kandırmadı ki. zaten sözlüğün misyonu bu. bunu bile bile hala neyin eleştirisi anlamış değilim.
devamını gör...


taxi driver, 1976 yapımını, yönetmenliğini martin scorsese'nin yaptığı film. başrolünü robert de niro, cybill shepherd, jodie foster ve harvey keitel paylaşmıştır. film 4 dalda oscar'a aday olmuş ve cannes film festivali'nde en iyi filme verilen altın palmiye ödülünü kazanmıştır.
bu filmi izleyen biri olarak abd iç siyasi yapıya ve toplumsal çöküntüye yer veren oldukça sürükleyici bir film bence . ımdb puanı 8,3 olması da zaten bunun en büyük göstergesi olsa gerek ve amerikanın arka sokaklarını yalnız bir taksicini gözünden anlatması ayrıca etkileyici.aşağıaya ufak bir kesit atıyorum ,iyi seyirler.

devamını gör...

emekçilerin gözlerindeki korku ve haksızlığa uğramışlık. bir mağaza çalışanı özelinde, evine ekmek götürmeye çalışan bir insanın uğradığı muameleden, gözlerindeki çaresizlik ve öfke dolu bakıştan bahsedeceğim.

bir mağazadan alışveriş yaptıktan sonra kasada sıraya girdik. üç kasanın iki tanesi açık. bir tanesi de nedenini bilmediğimiz bir şekilde kapalıydı. sosyal mesafeye uyulmadığı için kasaya bakan arkadaşlardan bir tanesi " lütfen sosyal mesafeye uyalım" şeklinde bir çağrıda bulundu. sıradakilerden hayvandan bozma biri hemen sert bir tonda "o zaman üçünü de açın, dışarıya kadar mı çıkalım" dedi. kasadaki arkadaşın gözlerindeki öfkeyi ve çaresizliği gördüm. belki tartışsa kafasının gözünün kırılmasından korkuyor, belki de işinden olmaktan korkuyordu. diğer müşterilere bakarken o adama hep kaçamak bakışlar attı.

kibar bir tonda söylense gayet makul bir tepki olabilecekken, sert tonda bir emekçiyi aşağılamış oldu. hareketleriyle de öfkeyle dolu olduğunu gösteriyordu. o arkadaşın hali, iç burkan bir detaydır işte. saatlerdir orada sıcaktan bunalmış bir halde insanlara hizmet etmenin karşılığında gördüğü şey bu işte. bir günde belki de bu tip kaç tane olayla karşılaşıyorlar. belki dayak yiyorlar, işten atılıyorlar. en önemlisi de gözlerdeki o bakışlar. burayı konuşmak lazım.

bir sahil klübünde yaşıtları şımartılırken, varoş bir semtin cadde üzerinde eksi birinci katta terden kıpkırmızı olmuş bir insansın. üç kuruşa çalışıyorsun. hayal kurarken bile seçiyorsun. düşünsene, hayalin sınırı yok demişler sana ama bir yere kadar ulaşıyor. klimalı bir odada oturarak çalışmaktan öteye gidemiyor. en fazla sırf içindeki doluluğu boşaltmak için çaresizce bir arayış olarak bir süperkahramam olup karşındakini buharlaştırmayı düşünüyorsun. mucizelerden bahseden insanlara inancını, dayanışma ruhuna olan inancını yitirmişsin.

belki topluma katkısı senden çok daha az olan bir leş kargasından azar yiyorsun. hakkını kimse güvence altına almamış. insanların kıçında dolaştığı siyasetçiler, sırf koltukları için maaşı bilmem kaç on bin olan meslekleri, tatili bilmem kaç ay olan memurları, ne bileyim taksicileri falan korumaya çalışıyor. mesai saati içinde çay kahve için hasta bekleten birinin etrafına yüz tane güvenlik koymuşlar, seni de asgari düzeyde yaşatacak şartlara bağlamışlar, bir ucubenin insafına kalmışsın. ağzını burnunu kırsa etrafta seni koruyacak kimse yok. o yüzden aşağılanıyorsun ve bunu yutmak zorunda kalıyorsun. çok acı çok.

önemli bir nokta da insan psikolojisinin bu tip travmalardan çok etkilendiği. düşünün, ne yaparsanız yapın toplum tarafından takdir görmüyorsunuz ve üzerine ara sıra aşağılanıyorsunuz. bunlar birike birike bu insanlarda özgüven kaybına neden olacaktır. bir insana "ben basit bir x parçasıyım" dedirten hayatın zalimliğine bakmak lazım. bu insanların sosyal hayatlarında psikolojiai normal bir birey olarak tutunmaları imkansız. belki o insan, haklı da olsa bir konuda ondan daha iyi etiketi olan birilerine karşı koyamayacak. belki ad homineme maruz kalacak. belki bu adam felsefeden konuşmak isteyecek ama "sen bir xsin. önce aç karnını doyur, felsefe senin neyine" diyecek kendisine. ya bu noktayı ciddi ciddi düşünmemiz lazım. birilerinin acılarına ortak olmamız lazım. madden hiçbir şey yapamayız belki ama en azından manevi olarak destek olmalıyız.

kafamızı kaldırıp bakmadığımız için göremiyoruz. market kasiyerleri, kuryeler, garsonlar ve diğer tüm emekçiler. çoğu bu aşağılanmaları yaşıyor. birileri sırf üç dakika daha fazla bekledi diye deli gibi işini yapmaya çalışan insanlar toplum içinde rencide ediliyor. bu insanların gururları zedeleniyor, topluma olan inançları kayboluyor ve arkalarında duran kimse yok. işte bunlar iç burkan detaylar.

ben kendi özelimde, sizleri seviyorum gençler. yüzünüze söyleyemiyoruz belki ama bize çay getirdiğiniz için, bozduğumuz kıyafeti topladığınız için, kirlettiğimiz tabağı yıkadığınız için size minnettarız. işini yapmadan tonla para alan parazitlerin de farkındayız. o bakışlarınızı, içinizdeki öfkeyi anlayabiliyoruz. size bu dünyada her şeyin daha güzel olacağının garantisini veremem ama inançlı bir insan olarak bir şekilde hak ettiğinizi göreceğinizin garantisini verebilirim.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli portakal radyo renk modu online yazarlar kütüphaneden kitap talep et kulüpler normal sözlük rehberi puan tablosu sıkça sorulan sorular yönetim kadrosu istatistikler iletişim