ünzile
devamını gör...
karşı cinste hayran olunan özellik
bana hayran olması.
devamını gör...
esnaf lokantası
çorbaları ve sulu yemekleri nefis mekan.tamamı olmasa da büyük çoğunluğu böyledir.
devamını gör...
sıkılan normal sözlük yazarları
evden çalışan ve şu pandemi sürecini "ben sıkılmam ki, zaten evden çalışıyorum diyerek hafife alan şahsım, an itibariyle sıkıldı. oyun oynadım ( call of duty wwıı, jedi, fallen order. sıkılmam dediğim şeylerden de sıkıldım sonra) biraz kitap okudum, baktım ki gözler yazıyı takip ediyor ama kafada bin tane tilki, ne okuduğumu da anlamıyorum. dün itibariyle kafa sözlük işine girdim, biraz kafayı dağıtırım diye. şimdilik fena gitmiyor. müzik, sanat, resim vs konuşmak isteyen olursa abiniz buralarda.
devamını gör...
sözlük yazarlarının favori normal sözlük yazarları
ay olsaydı eğer kesin mad men olurdu..
devamını gör...
1 mayıs işçi ve emekçi bayramı
alın terinin bayramı kutlu olsun.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının meslekleri
covid ile haşır neşir olan bir intern doktorum ben. daha bi’ öğrenciyim ben
devamını gör...
yedi ölümcül günah
hristiyanlığa göre yedi büyük günah vardır yedi sayısının yedi büyük şeytanla ilişkilendirildiği iddaa edilir.
1.kibir, kendini beğenmişlik (lucifer'e atfedilmiştir)
2.açgözlülük (mammon'a atfedilmiştir)
3.şehvet düşkünlüğü (asmodeus'a atfedilmiştir)
4.kıskançlık, hasetlik (leviathan'a atfedilmiştir)
5.oburluk (beelzebub'a atfedilmiştir)
6.öfke, yıkıcılık, gazap etmek (behemoth'a atfedilmiştir)
7.tembellik, miskinlik (belphegor'a atfedilmiştir)
islam'a göre yedi büyük günah:
1-) allah'a şirk koşmak ki günahların en büyüğüdür.
2-) sihir yapmak.
3-) haksız yere adam öldürmek.
4-) yetim malı yemek.
5-) faiz yemek.
6-) savaştan kaçmak.
7-) namuslu bir kadına iftira atmak.
aynı zamanda seven deadly sins adlı şahane ötesi bir animenin adıdır.
(bkz: seven deadly sins)
1.kibir, kendini beğenmişlik (lucifer'e atfedilmiştir)
2.açgözlülük (mammon'a atfedilmiştir)
3.şehvet düşkünlüğü (asmodeus'a atfedilmiştir)
4.kıskançlık, hasetlik (leviathan'a atfedilmiştir)
5.oburluk (beelzebub'a atfedilmiştir)
6.öfke, yıkıcılık, gazap etmek (behemoth'a atfedilmiştir)
7.tembellik, miskinlik (belphegor'a atfedilmiştir)
islam'a göre yedi büyük günah:
1-) allah'a şirk koşmak ki günahların en büyüğüdür.
2-) sihir yapmak.
3-) haksız yere adam öldürmek.
4-) yetim malı yemek.
5-) faiz yemek.
6-) savaştan kaçmak.
7-) namuslu bir kadına iftira atmak.
aynı zamanda seven deadly sins adlı şahane ötesi bir animenin adıdır.
(bkz: seven deadly sins)
devamını gör...
sultan sazlığı
kayseri'de bulunan ve ramsar sözleşmesi gereğince sulak alanlar listesine alınan gölümüzdür.
devamını gör...
dünya rock tarihinin en sağlam soloları
dire straits-sultans of swing
guns n'roses-civil war
guns n'roses-civil war
devamını gör...
kahve içmek isteyeceğiniz ünlüler
kemal sunal.
devamını gör...
arkadaş olmak istediğiniz dizi ve film karakteri
chuck dizisinde yoğurt güzeli vardı. onunla arkadaş olmayı çok isterdim.
(bkz: dünyanın en güzel cia ajanı)
(bkz: dünyanın en güzel cia ajanı)
devamını gör...
kemal kılıçdaroğlu'nun erdoğan'a sözde cumhurbaşkanı demesi
doğru söylemiştir. sözde cumhurbaşkanı olmasaydı, aynı zamanda parti başkanlığı yapmaz, tüm siyasi partilere eşit mesafede dururdu. yeni nesil bilmiyor tabi bunu.
devamını gör...
iyi ki varsın balkon
balkonperver sevgi cümleciği*.
devamını gör...
oyun ve bügü
büyük kültür tarihçisi metin and'ın 1974 yılında yayımladığı, "türk kültüründe oyun kavramı" ikinci başlıklı enfes kitabıdır. 2003'te kitaba bazı ekler yapılmış; oyun ve bügü, genişletilmiş baskısıyla okuyucusunun karşısına çıkmıştır.
kitabın isminin enteresan bir öyküsü var. iş bankası, metin and'dan ellinci yıl dönümleri için bir kitap istiyor, böylece asıl adı "oyun ve büyü" olan kitap iş bankası yönetim kuruluna öneriliyor. lakin böyle bir yıl dönümü için basılacak kitabın isminde "büyü" sözcüğü bir yönetim kurulu üyesini tedirgin ediyor. kitabın isminin değişmesi talep edilince metin and bunun mümkün olmadığını, gerekirse kitabı yayından çekebileceğini söylüyor. fakat sonrasında yönetim kurulu üyesinin "büyü" yerine "bügü"yü önermesi, yazarın "bügü" sözcüğünün kitapta da irdelemiş olduğu anlamlarını düşünüp uygun bulması ile "oyun ve bügü" ortaya çıkmış oluyor.
kitap, isminden de anlaşılacağı üzere temel olarak türk kültüründe oyun kavramını inceliyor. ancak bu inceleme asla yüzeysel yahut tek boyutlu değil. yazar öncelikle insan kültürlerinde, insanlık tarihinde oyunların ne denli derin izleri olduğunu, doğuşundan itibaren olan sosyolojik işlevlerini irdeliyor. oyunun, büyünün kökenlerini araştıran yazar, muhtelif ve çok ufuk açıcı etimolojik çözümlemeleriyle; bunların mitolojik, dinsel boyutlardaki karşılıkları ve anlamları ile ilgili arayışlarıyla, kültürler arası karşılaştırmalarıyla karşımıza bambaşka, daha önce genişliğini hiç göremediğimiz bir "oyun" kavramı koyuyor. böylece okur daha en baştan oldukça ciddi ve zengin bir metinle karşı karşıya olduğunu anlıyor.
metin and, elbette ki öncelikli kaynağını anadolu kültüründe buluyor, oyunun anadolu'da vücut bulmuş şeklinin kökenlerini orta asya, anadolu ve islam kültürlerinde, bunların etkilerinde arıyor. sonra oyunları tasnife geçiyor; anadolu danslarını, dramatik oyunlarını; çocukların, gençlerin, yetişkinlerin oyunlarını inceliyor, bu noktada incelediği kategorilere çok sayıda örnekler veriyor, oyunların nasıl oynandığını anlatıyor, oyunların birbirleriyle bağlantılarını ve farklarını belirtiyor. kitabın bu orta bölümü (ana bölümü) çok ayrıntılı olacak şekilde ele alınmış. kitabın sonunda ise öyle bir "albüm" bölümü var ki fotoğraflarla, çizimlerle bütün kitapta anlatılanları okurun gözünde yerli yerine oturtuyor, ilginçlikleriyle okuru büyülüyor.
benim için "oyun ve bügü"nün asıl önemi; durgun, tatsız, donuk sandığımız anadolu yaşantısının, inanışının ne kadar capacanlı, ne kadar cıvıl cıvıl ve yaratıcı olduğunu göstermesinde. insanın oyunları okudukça, fotoğraflara ve çizimlere baktıkça hani neredeyse bu insanlarla aynı coğrafyada yaşamış olduğuna inanası gelmiyor... metin and bize kadim anadolu kültürü, islam kültürü ve orta asya kültürü ile yoğrulmuş oyunlarımızı tanıtarak kültürümüzün bambaşka, gözden kaçırdığımız, unutmaya yüz tuttuğumuz noktalarına, köklerine ışık tutuyor. sabırlı ve bu konulara meraklı okur, "oyun ve bügü"de aradığından fazlasını bulacaktır, kültürümüzün derinliğiyle heyecanlanacak, onu kaybediyor olmamıza hüzünlenecektir.
kitabı tanıtmak adına metin and bize bir şenlik/oyun anlatsın:
çankırı köylerinde çok ilginç bir bağ bozumu şenliği, bize dionisos şenliklerinin kalıntısı gibi gözükmektedir. ekim ayı sonlarında yapılan bu şenlikte önce bir çığırtkan bir gün önceden bunu evlere haber verir. evlerde hazırlık yapılır, ertesi günü bağlara gidilir. oyuncular davulcudan ve zurnacıdan başka keçi postuna girmiş, yüzüne un sürülmüş, dört ayak üzerinde yürüyen keçidir. bağ bağ dolaşılır, davulcu her bağ sahibine "hey ağam, bağın bereketli olsun." der. geçen yıldan kalmış pekmezden bağa dökülür. davulcu, "bizim çelebiyi (keçiyi) gör bakalım." der. bağın üzümünden ve kavurmasından tadılır, keçiye de bir salkım üzüm verilir. her bağ sahibi böyle dolaşıldıktan sonra akşam ilçeye dönülür ve sinsin oynanır.
kitabın isminin enteresan bir öyküsü var. iş bankası, metin and'dan ellinci yıl dönümleri için bir kitap istiyor, böylece asıl adı "oyun ve büyü" olan kitap iş bankası yönetim kuruluna öneriliyor. lakin böyle bir yıl dönümü için basılacak kitabın isminde "büyü" sözcüğü bir yönetim kurulu üyesini tedirgin ediyor. kitabın isminin değişmesi talep edilince metin and bunun mümkün olmadığını, gerekirse kitabı yayından çekebileceğini söylüyor. fakat sonrasında yönetim kurulu üyesinin "büyü" yerine "bügü"yü önermesi, yazarın "bügü" sözcüğünün kitapta da irdelemiş olduğu anlamlarını düşünüp uygun bulması ile "oyun ve bügü" ortaya çıkmış oluyor.
kitap, isminden de anlaşılacağı üzere temel olarak türk kültüründe oyun kavramını inceliyor. ancak bu inceleme asla yüzeysel yahut tek boyutlu değil. yazar öncelikle insan kültürlerinde, insanlık tarihinde oyunların ne denli derin izleri olduğunu, doğuşundan itibaren olan sosyolojik işlevlerini irdeliyor. oyunun, büyünün kökenlerini araştıran yazar, muhtelif ve çok ufuk açıcı etimolojik çözümlemeleriyle; bunların mitolojik, dinsel boyutlardaki karşılıkları ve anlamları ile ilgili arayışlarıyla, kültürler arası karşılaştırmalarıyla karşımıza bambaşka, daha önce genişliğini hiç göremediğimiz bir "oyun" kavramı koyuyor. böylece okur daha en baştan oldukça ciddi ve zengin bir metinle karşı karşıya olduğunu anlıyor.
metin and, elbette ki öncelikli kaynağını anadolu kültüründe buluyor, oyunun anadolu'da vücut bulmuş şeklinin kökenlerini orta asya, anadolu ve islam kültürlerinde, bunların etkilerinde arıyor. sonra oyunları tasnife geçiyor; anadolu danslarını, dramatik oyunlarını; çocukların, gençlerin, yetişkinlerin oyunlarını inceliyor, bu noktada incelediği kategorilere çok sayıda örnekler veriyor, oyunların nasıl oynandığını anlatıyor, oyunların birbirleriyle bağlantılarını ve farklarını belirtiyor. kitabın bu orta bölümü (ana bölümü) çok ayrıntılı olacak şekilde ele alınmış. kitabın sonunda ise öyle bir "albüm" bölümü var ki fotoğraflarla, çizimlerle bütün kitapta anlatılanları okurun gözünde yerli yerine oturtuyor, ilginçlikleriyle okuru büyülüyor.
benim için "oyun ve bügü"nün asıl önemi; durgun, tatsız, donuk sandığımız anadolu yaşantısının, inanışının ne kadar capacanlı, ne kadar cıvıl cıvıl ve yaratıcı olduğunu göstermesinde. insanın oyunları okudukça, fotoğraflara ve çizimlere baktıkça hani neredeyse bu insanlarla aynı coğrafyada yaşamış olduğuna inanası gelmiyor... metin and bize kadim anadolu kültürü, islam kültürü ve orta asya kültürü ile yoğrulmuş oyunlarımızı tanıtarak kültürümüzün bambaşka, gözden kaçırdığımız, unutmaya yüz tuttuğumuz noktalarına, köklerine ışık tutuyor. sabırlı ve bu konulara meraklı okur, "oyun ve bügü"de aradığından fazlasını bulacaktır, kültürümüzün derinliğiyle heyecanlanacak, onu kaybediyor olmamıza hüzünlenecektir.
kitabı tanıtmak adına metin and bize bir şenlik/oyun anlatsın:
çankırı köylerinde çok ilginç bir bağ bozumu şenliği, bize dionisos şenliklerinin kalıntısı gibi gözükmektedir. ekim ayı sonlarında yapılan bu şenlikte önce bir çığırtkan bir gün önceden bunu evlere haber verir. evlerde hazırlık yapılır, ertesi günü bağlara gidilir. oyuncular davulcudan ve zurnacıdan başka keçi postuna girmiş, yüzüne un sürülmüş, dört ayak üzerinde yürüyen keçidir. bağ bağ dolaşılır, davulcu her bağ sahibine "hey ağam, bağın bereketli olsun." der. geçen yıldan kalmış pekmezden bağa dökülür. davulcu, "bizim çelebiyi (keçiyi) gör bakalım." der. bağın üzümünden ve kavurmasından tadılır, keçiye de bir salkım üzüm verilir. her bağ sahibi böyle dolaşıldıktan sonra akşam ilçeye dönülür ve sinsin oynanır.
devamını gör...
türkiye'nin en iyi üniversitesi
odtü
devamını gör...
her şeyi unutmak
bazen, her şeyi unutmak istersiniz.
unutmak, mutsuzluktan ve hayal kırıklıklarından kaçış gibi gelir ama durup bir düşünün...
sahi, ya unutursanız her şeyi?!
babaannem unutuyor her şeyi...
tabi sırayla...
önce ona en çok çektireni unuttu.
kimi dersiniz?
tabiki dedemi.*
sonra sırayla gelinlerini ve çocuklarını unuttu...
....
unutuyor babaannem, tüm hayatını, kötü olayların yaninda en sevdiklerini, her telefonda on kere " peyniriniz, tereyağiniz, yoğurdunuz bitti mi yollayayım mi?" diye sorduğu 11 evladını unutuyor.
bebeklerinin kokusunu unutuyor babaannem...
alzheimer teşhisi konulduktan sonraki üç sene ,yurttan geldigim zamanlarda ona merada ve ahırdaki hayvanları hakkında rapor verirdim.
zaten o beni yurtta bilmiyor. elma kurdu ona göre ya ineklere bakiyor, ya koyun sağıyor.( ılk hastalandigi zaman bir yıl okulumu dondurup köye yanına gitmiştim. aklında benim hayvanlarla ilgilendigim kalmış.) kedisi de mütemadiyen doğum yapıyor babaannem göre...
günlerce görmese beni sormuyor bile "nerede bu deli kız?"diye. çünkü o emin elma kurdu ya mutlaka bir şeyler yapıyordur. yanina gelince başlıyor babaannemin sualleri;
- elma kurduuu! hani sağdigin süt ,nerede?!
+ babaanne, melehat yengede sıra ona verdim.
- elma kurdu ,sütü nasil ineklerin?
+ ıkisi gebe ya pek süt yok babaanne.
- elma kurduuu! kalk davara git!
- elma kurduuu! kalk ineklere bak! +tamam babaanneeee!
nereye gidiyorum babaanne, nereye?! davar mı kaldı? hepsi satıldı, diyemiyorum. gidip baska odada biraz oylanıp ders falan çalışıp yanına geliyorum.
-keşik sırası kimde? ( keşik köydeki kadinlarin sırayla süt almasi, altın günü gibi yani)
+bakkalın gelininde babaanne.
-sen bu yoğurdu yapamiyorsun artık.
+mayayi degisirim babaanne.
ah babaannem ah!
evdeki yogurt çoğunlukla market yoğurdu... hem zaten ayda bir geliyorum yogurtlari ben nasıl yapabilirim, diyemiyorum.
babaannem uc yil böyle devam etti.
- elma kurduuu koyunlar!
-elma kurduuu kuzular?
-elma kurduuu koç katımı!
( hayali kına bile yaktık koçlara)*
-elma kurdu buzağı!
- elma kurdu, kedi nerde? verdin mi yalını. +verdim babaannem.
...
hani gelinleri unuttu dedim ya, onları her firsatta evden kovuyor...
-anam kalk git sen evine, akşam ezanından sonra elin evinde kalınmaz. laf söz olur. benim oğullarım var.*
yengem de şakacı tabi;
+bana ne ben gitmem. senin oglunda gözüm var.
-kalk git ben seni ogluma almam,iki cocugun var!
+ bana ne ben sevdim alacağım,oğlunda da beni seviyor.
-kalk git kiz!!!dibi delik kazani ben gelin almam.*
kafayi gelinlere takmış durumda, ne işi var bu kadınların bu evde?
....
babaannem benim torunu olduğumu da unuttu. hem o artık bir genc kız. 16 yaşında ya vaaar, ya yok.
hem o yaşta birinin torunu mu olur? artık onunla yaşıtiz belki o benden küçük bile olabilir.
babaanne demem tuhaf olacagi icin adıyla hitap ediyorum doğal olarak.
+ayşe bak, yeni kanaviçe örneği buldum. gel bereaber işleyelim. sen ipi kopar ver ben işlerim. annene de sen işlemişsin gibi deriz.
-he kız ben hiç bilmiyorum bunu ,annem de sevinir işledim diye. *
ben kopar dedim diye, yarım saatte tüm ip yumağını kucağına koparıp koparıp yığardı.
olsun, ip dolaşsın, yine acilir. o mutluydu ya. çeyiz yapıyoruz biz babaanneme.*
....
birlikte birşeyler yaparken bir yandan televizyon izlerdik. filmlerde ne görse onu eski hatıraları ile karıştırır köyden arkadaslari sanardı. ben de bozuntuya vermezdim. ne dedikodular ne gıybetler dönerdi aramızda. duyan olsa kefensiz kireçle öyle gömerlerdi bizi...*
bazen küserdi bana,hakliydi elbette böyle arkadaşlık mi olur?"derdi. ah babaannem ,her gün nasıl geleyim. yatılı yurtta ayda bir zor izin veriyorlar.*
.....
yalniz bir sorun var.*
babaannem bu sakallı yaşlı adamdan cok korkuyor, mümkünse defolup gitsin.
-kız bu yaşlı herif her gün geliyor, geçen yanima yatmaya kalkti,zor ittim yanimdan. kovun şunu sapik mi ne? adımı çıkaracak!!.*
+ dedeee,kaç kere dedim sana babaanneme yaklaşma salonda otur diye korkuyor işte!*
....
babaannem saçlarını çok severdi. ne de olsa ona pek yakışıyor ikili balıksırtı örgü...
yurtta değilsem evde olduğumda saçlarını ben örerdim. bayılırdı el aynasinda benim ördügum saçlarına bakmaya. yattığı yerden örgüleriyle oynardı. laf aramizda annemin örgüsünü pek beğenmiyor. çünkü annem bir türlü balık sırtı örmeyi öğrenemiyor.*
bir gün halam "6 yıldır sizde, biraz da ben alayım." deyip babaannemi evine götürdü. bir hafta sonra babaannem geldiği zaman ,başörtüsünü açtiaçtığımızda saçlarının yerinde yeller esiyordu.
halam; "yatalak, aklını yitirmiş, yemeğini çiğnemeyi hatta yutmayı unutan kadında o kadar uzun saçın geregi yok!"deyip kesmiş.
annem bile ağlamıştı onun o haline...
çok özlüyorum babaannemi, alzheimer oluncaya kadar başka, olduktan sonra bambaşka biriydi ama yine de güzeldi.
ben her iki hâlini de ayrı seviyor ve özlüyorum. ıyi ki hayatimdaydı kattığı her şey için minnettarım.
babaannem hastane odalarında geçen çocukluğumda sahip olamadığım oyun arkadaşım, anneannem ise annemdi
...
iyi ki vardınız. *
unutmak, mutsuzluktan ve hayal kırıklıklarından kaçış gibi gelir ama durup bir düşünün...
sahi, ya unutursanız her şeyi?!
babaannem unutuyor her şeyi...
tabi sırayla...
önce ona en çok çektireni unuttu.
kimi dersiniz?
tabiki dedemi.*
sonra sırayla gelinlerini ve çocuklarını unuttu...
....
unutuyor babaannem, tüm hayatını, kötü olayların yaninda en sevdiklerini, her telefonda on kere " peyniriniz, tereyağiniz, yoğurdunuz bitti mi yollayayım mi?" diye sorduğu 11 evladını unutuyor.
bebeklerinin kokusunu unutuyor babaannem...
alzheimer teşhisi konulduktan sonraki üç sene ,yurttan geldigim zamanlarda ona merada ve ahırdaki hayvanları hakkında rapor verirdim.
zaten o beni yurtta bilmiyor. elma kurdu ona göre ya ineklere bakiyor, ya koyun sağıyor.( ılk hastalandigi zaman bir yıl okulumu dondurup köye yanına gitmiştim. aklında benim hayvanlarla ilgilendigim kalmış.) kedisi de mütemadiyen doğum yapıyor babaannem göre...
günlerce görmese beni sormuyor bile "nerede bu deli kız?"diye. çünkü o emin elma kurdu ya mutlaka bir şeyler yapıyordur. yanina gelince başlıyor babaannemin sualleri;
- elma kurduuu! hani sağdigin süt ,nerede?!
+ babaanne, melehat yengede sıra ona verdim.
- elma kurdu ,sütü nasil ineklerin?
+ ıkisi gebe ya pek süt yok babaanne.
- elma kurduuu! kalk davara git!
- elma kurduuu! kalk ineklere bak! +tamam babaanneeee!
nereye gidiyorum babaanne, nereye?! davar mı kaldı? hepsi satıldı, diyemiyorum. gidip baska odada biraz oylanıp ders falan çalışıp yanına geliyorum.
-keşik sırası kimde? ( keşik köydeki kadinlarin sırayla süt almasi, altın günü gibi yani)
+bakkalın gelininde babaanne.
-sen bu yoğurdu yapamiyorsun artık.
+mayayi degisirim babaanne.
ah babaannem ah!
evdeki yogurt çoğunlukla market yoğurdu... hem zaten ayda bir geliyorum yogurtlari ben nasıl yapabilirim, diyemiyorum.
babaannem uc yil böyle devam etti.
- elma kurduuu koyunlar!
-elma kurduuu kuzular?
-elma kurduuu koç katımı!
( hayali kına bile yaktık koçlara)*
-elma kurdu buzağı!
- elma kurdu, kedi nerde? verdin mi yalını. +verdim babaannem.
...
hani gelinleri unuttu dedim ya, onları her firsatta evden kovuyor...
-anam kalk git sen evine, akşam ezanından sonra elin evinde kalınmaz. laf söz olur. benim oğullarım var.*
yengem de şakacı tabi;
+bana ne ben gitmem. senin oglunda gözüm var.
-kalk git ben seni ogluma almam,iki cocugun var!
+ bana ne ben sevdim alacağım,oğlunda da beni seviyor.
-kalk git kiz!!!dibi delik kazani ben gelin almam.*
kafayi gelinlere takmış durumda, ne işi var bu kadınların bu evde?
....
babaannem benim torunu olduğumu da unuttu. hem o artık bir genc kız. 16 yaşında ya vaaar, ya yok.
hem o yaşta birinin torunu mu olur? artık onunla yaşıtiz belki o benden küçük bile olabilir.
babaanne demem tuhaf olacagi icin adıyla hitap ediyorum doğal olarak.
+ayşe bak, yeni kanaviçe örneği buldum. gel bereaber işleyelim. sen ipi kopar ver ben işlerim. annene de sen işlemişsin gibi deriz.
-he kız ben hiç bilmiyorum bunu ,annem de sevinir işledim diye. *
ben kopar dedim diye, yarım saatte tüm ip yumağını kucağına koparıp koparıp yığardı.
olsun, ip dolaşsın, yine acilir. o mutluydu ya. çeyiz yapıyoruz biz babaanneme.*
....
birlikte birşeyler yaparken bir yandan televizyon izlerdik. filmlerde ne görse onu eski hatıraları ile karıştırır köyden arkadaslari sanardı. ben de bozuntuya vermezdim. ne dedikodular ne gıybetler dönerdi aramızda. duyan olsa kefensiz kireçle öyle gömerlerdi bizi...*
bazen küserdi bana,hakliydi elbette böyle arkadaşlık mi olur?"derdi. ah babaannem ,her gün nasıl geleyim. yatılı yurtta ayda bir zor izin veriyorlar.*
.....
yalniz bir sorun var.*
babaannem bu sakallı yaşlı adamdan cok korkuyor, mümkünse defolup gitsin.
-kız bu yaşlı herif her gün geliyor, geçen yanima yatmaya kalkti,zor ittim yanimdan. kovun şunu sapik mi ne? adımı çıkaracak!!.*
+ dedeee,kaç kere dedim sana babaanneme yaklaşma salonda otur diye korkuyor işte!*
....
babaannem saçlarını çok severdi. ne de olsa ona pek yakışıyor ikili balıksırtı örgü...
yurtta değilsem evde olduğumda saçlarını ben örerdim. bayılırdı el aynasinda benim ördügum saçlarına bakmaya. yattığı yerden örgüleriyle oynardı. laf aramizda annemin örgüsünü pek beğenmiyor. çünkü annem bir türlü balık sırtı örmeyi öğrenemiyor.*
bir gün halam "6 yıldır sizde, biraz da ben alayım." deyip babaannemi evine götürdü. bir hafta sonra babaannem geldiği zaman ,başörtüsünü açtiaçtığımızda saçlarının yerinde yeller esiyordu.
halam; "yatalak, aklını yitirmiş, yemeğini çiğnemeyi hatta yutmayı unutan kadında o kadar uzun saçın geregi yok!"deyip kesmiş.
annem bile ağlamıştı onun o haline...
çok özlüyorum babaannemi, alzheimer oluncaya kadar başka, olduktan sonra bambaşka biriydi ama yine de güzeldi.
ben her iki hâlini de ayrı seviyor ve özlüyorum. ıyi ki hayatimdaydı kattığı her şey için minnettarım.
babaannem hastane odalarında geçen çocukluğumda sahip olamadığım oyun arkadaşım, anneannem ise annemdi
...
iyi ki vardınız. *
devamını gör...
yazarların kendilerine söylemek istedikleri
çabalaman gerek. en kısa haliyle söylemem gerekirse evet çabalaman gerek. hem kendin için hem sevdiklerin hem de geleceğin için çabalaman gerek. sıkılıyorsun, yoruluyorsun ya da vazgeçmek istiyosun ama yapmak zorundasın. kısa bi süre daha düzgünce çabalarsan uğraşırsan bi şeyler için her şeyin yoluna gireceğini de biliyorsun zaten. hayallerini hatırla ; onlar sana her güne mutlu uyanmak için sebep olacaklar, emin olabilirsin.
devamını gör...
kur'an-ı kerim'deki bilimsel bilgiler
bir bebeğin oluşumunu detaylı bir şekilde anlatır.
anne karnındaki aşamaları tane tane açıklar.
bir arının bal yapmasını ve hangi teknikleri kullanacağını ayrıntılı şekilde izah eder.
ay güneş ve yıldız sisteminin ayda bir olan döngüsünü ve hangi yörüngeyi takip ettiğini temsilleriyle birlikte açıklar.
bitkilerde hatta meyvelerde erkek ve dişilik olduğunu belirtir.
bu bitkilerin rüzgarlarla ve kendine has tekniklerle nasıl döllendiğini söyler.
aden körfezi ile kızıldeniz’in sularının birbirine karışmadığını bile yazar. ve daha niceleri...
görmek isteyene bilimsel veri, almak isteyene de hakiki bir bilgi kaynağıdır.
anne karnındaki aşamaları tane tane açıklar.
bir arının bal yapmasını ve hangi teknikleri kullanacağını ayrıntılı şekilde izah eder.
ay güneş ve yıldız sisteminin ayda bir olan döngüsünü ve hangi yörüngeyi takip ettiğini temsilleriyle birlikte açıklar.
bitkilerde hatta meyvelerde erkek ve dişilik olduğunu belirtir.
bu bitkilerin rüzgarlarla ve kendine has tekniklerle nasıl döllendiğini söyler.
aden körfezi ile kızıldeniz’in sularının birbirine karışmadığını bile yazar. ve daha niceleri...
görmek isteyene bilimsel veri, almak isteyene de hakiki bir bilgi kaynağıdır.
devamını gör...