monachopsis yazar profili

kendimle ilgili kabullendiğim üzücü gerçeklerden birisi de şu ki hayatımdaki kırılma anlarında neredeyse her seferinde en çok zarar göreceğim olaylar gerçekleşiyor. kendimi sürekli bir şeyleri mahvetmiş durumda buluyorum. üzerimden atamadığım, her yerime sinmiş, şanssızlık ve beceriksizlik var. tabii dış faktörleri suçlamaktan ziyade sorumluluğu kendim almamın gerektiğinin farkındayım ve zaten de hep hataya meyilli bir insan oldum. yine de düşününce sürekli sorunlarla uğraşmanın beni çok yorduğunu ve daha fazla hata yapmaya süreklediğini hissediyorum. gençliğimi bunlarla harcamış olmak tokat gibi çarpıyor, hâlâ genç sayılırım pek hissedemesem de. bu şekilde olunca da kendimi asla tanıyamıyorum, özümseyemiyorum, yabancılaşıyorum iyice.
bir şeylerin iyice biriktiğini, bardağın taştığını hissediyorum.
mutsuzluktan pek şikayet eden birisi olmadım, zaten çoğu zaman da mutlu olmak kolay gelir bana ama huzursuzluk hiç öyle değil benim için. kırıntıları kalmış sanki huzurumun, neşemin.

genç bir doktorun intihar haberini gördüm. kendisi estetik cerrahı asistanıydı. kazanması en zor olan bölümlerden birisini kazanmış başarılı bir doktor. onu tanıyanlar kibar ve iyi kalpli bir insan olduğunu söylüyor. çalıştığı klinik hakkında korkunç iddialar var. bir insanın kendi canına kıymasına sebep olacak baskıyı yapacak kadar kötü olabilmek... bu kadar kötü olabilmeyi aklım almıyor. bir kişi bile fark etmez mi? engellemek için bir şeyler yapmaz mı? tıp camiasındaki insanların üç maymunu oynamasından nefret ediyorum.
bu yüzden sürekli doktorlar ölürken yapılan tek şey sosyal medyadan tweetler atmak. ağır konuşup kimseye haksızlık yapmak istemiyorum ama tıp camiasının bir kısmını iki yüzlü, samimiyetsiz ve bencil buluyorum. tıbbın insancıl doğası gereği doktorlar arasında kuvvetli bir dayanışma olmasını beklerdim ama tam tersi zehirli bir ortam var ve bu fakülte yıllarında birinci sınıftan başlıyor. zehirli dememin sebebi şu. insanların sözleri ve davranışları uymuyor. mesleğin öneminden kutsallığından herkes bahseder ama davranışlar böyle değil. çoğu insan sorumluluklarını umursamıyor, diğer insanlara karşı duyarsız davranıp onların kuyusunu kazabiliyor.
yıllar önce bana büyük bir haksızlık yapan hocanın profiline baktım o da bu konuda tweet atmış. başka insanlara bu acıları yaşatanlar da tweet attılar, duyarsız kalanlar da attılar.
toparlayamadım bir türlü cümleleri ama ben çok üzgünüm bu yaşananlardan bu durumdan . kendim de gereken mücadeleyi gösteremedim. zor günlerden geçerken bu fakültedeki şeylerin beni hep daha dibe çektiğini hissettim.
biraz suçlayıcı şeyler yazıp kinimi dökmüş gibi oldum sanırım ama bunları derken asla iyi kalpli mesleğine saygılı insanlara kötü bir şey demek istemem.

tükenmiş hissediyorum. çok yoruldum, çok yıprandım ama hiçbir anlamı olmadı. her şey boş, sonuçsuz oldu. bunu yaşamla, hayata bakışımla bağdaştıramıyorum.

"yeni bir şeyler yapmaya çağrılıyoruz, ayak basılmamış bir toprakla yüzleşmeye, kimsenin gidip de bize yol göstermek için
dönmediği bir ormana dalmaya çağrılıyoruz. bu, varoluşçuların hiçliğin kaygısı dedikleri şey. geleceğe doğru yaşamak bilinmeyene sıçramak demektir; bu da halihazırda emsali olmayan ve pek az kişinin kavradığı dereceden bir cesareti gerektirir."
*

görsel kaynağı www.reddit.com/r/radiohead/...

en başta kendim için hayal kırıklığı oldum. ilgi alanlarımın, tutkulu olduğum şeylerin peşinden gidemedim. en basit şeylerde bile başarısız olan, kendini geliştirememiş birisi oldum.
ailem, arkadaşlarım, ilişkilerimde hep hayal kırıklığı oldum, böyle tanımlarlar beni.
en kötüsü de aile için hayal kırıklığı olmak çünkü her zaman onların isteklerine çok önem verdim, kendi isteklerimi görmezden geldim ama en çok onlar için hayal kırıklığı oldum.

-sadık hidayet

m.youtube.com/channel/UCt-x...

"klasik düşünce okulu (kdo), klasik düşüncenin kurucu eserlerinin türkçe işlendiği bir yazı okuldur."
baya zengin bir kanal, çok fazla alana dair videolar var. sadece 2 hocadan bahsedeceğim, diğerlerini bilmiyorum.

ayhan çitil, çok sevdiğim bir felsefe hocası. çok bilgili ve çok neşeli bir hoca. anlatabilme kabiliyeti de çok yüksek. çok açıklayıcı ve detaylı bir şekilde anlatıyor. zihin felsefesi, mantık, metafizik, kant, aristoteles vb konularda videoları var. bu alanlara ilgisini olan ve bir şeyler öğrenmek isteyen insanlara tavsiye ediyorum.

diğer hoca kürşat demirci. kendisi arkeolog. ayhan hoca gibi çok bilgili ve neşeli bir hoca. anlatırken konudan konuya atlar ama güzel bir şekilde toparlar. kendisinin dinler tarihine giriş videoları var ama maalesef eksik kaldı bu videolar. ve de gılgamış okumaları yaptığı videolar var.

vücuttaki etkisiyle, eksikliğinde veya fazlalığında oluşabilecek sorunlarla ve ilaç olarak çok çeşitli durumlarda kullanılabilmesiyle ilginç ve gizemli bir hormon. travma, enfeksiyon, ameliyat gibi her türlü streste kortizol seviyesi artar ve bu vücudun savunma mekanizmasını oluşturur. aşırı kortizol eksikliğinde ufacık bir enfeksiyon bile ölüme sebep olabilir. bazı durumlarda da yoğun bakımda kullanılarak insanı hayatta tutuyor.

vücutta çok fazla etkisi var. kan şekerini arttırır, yağ ve protein yıkımını arttırır. bu etkilerinin 2 temel sonucu var aslında. birincisi ;travma anında vücudun artan enerji ihtiyacını karşılayabilmek ve çeşitli yıkılan maddeleri, bedenin ihtiyacı olan maddeleri sentez etmek için kullanmak. ikincisi de ; öğünler arasında kan şekerini dengelemek. kortizol eksikliğinde kan şekeri düşer. kortizol, insüline zıt şekilde etki eder. kortizol fazlalığında kan şekeri yükselir, diyabet benzeri bir durum oluşur. bazı uzmanların kahvaltıya zararlı demesi de kortizolle alakalı. sabahları kortizol seviyesi artar ve kan şekeri yükselir. insülinin etkisi de azalır, bundan dolayı da kahvaltıyı önermezler.

en önemli etkilerinden bir başkası da bağışıklığı baskılaması, anti-inflamatuar etkisi olması. bu özelliği kortizonu çok önemli bir ilaç yapıyor. alerjik, inflamatuar hastalıklarda kullanılıyor. astım, egzama, inflamatuar bağırsak hastalıkları vb. bağışıklık sistemini baskılayarak vücudun kendine zarar vermesini engelliyor. organ nakli için de çok önemli bir ilaç, bağışıklık sisteminin organa saldırıp yok etmesini engelliyor. yoğun bakımlarda kullanılması da bu etkisinden dolayı. kullanması da oldukça zor bir ilaç, ağır yan etkileri var.

bir diğer ilginç nokta, kortizol eksikliğinde ve fazlalığında ortaya çıkan ortak belirtiler. halsizlik, güçsüzlük, depresyon. hastalık şiddetliyse bu belirtiler çok şiddetli olur.
kortizol fazlalığında bağışıklık sistemi baskılanacağı için aynı eksikliğinde olduğu gibi vücut enfeksiyonlara karşı savunmasız hale gelir.

tiroidit; tiroid bezinin inflamasyonu sonucunda follikül hücrelerinin hasara uğraması, hücre ölümü gerçekleşmesi.
hashimoto, biyopside lenfosit infiltrasyonu gözüktüğü için kronik lenfositik tiroidit olarak geçer.
tiroide karşı gelişen antikorların tiroide saldırmasından dolayı tiroit hasar alır. ilk başlarda tiroid bezinde depolanan hormonların salınması sonucunda tiroid hormonlarında artış* gözükür ama bu dönem hastalarda semptomsuz geçer. belli bir zaman sonra tiroid iyice harap oldukça* hipotirioidi gelişir. hipotiriodinin en sık sebeplerinden birisidir, kadınlarda 4-5 kat fazla gözükür. bazı hastalarda lenfoma riski artabilir.
tedavisi levotiroksin yani sentetik tiroid hormonu.

gece kalmadı da neyse.

çeşitli sorunların, eğitimimin önüne geçmesine izin vermek. çoğu zaman çok fazla umursamaz oldum. akılsızlığımın cezasını çekiyorum şimdi de, bitmemesi başıma bela oldu. çok fazla saçmalık sığdırdım ömrüme, elimin değdiği birçok şeyi de mahvettim.
üniversiteye başlayacağım zaman 1 sene hazırlık okurum diyordum. gezerim eğlenirim falan. ama son anda sınava girdim. 1 sene uzaması bir anda gözüme çok kötü gözüktü. bunu hatıtladıkça da gülüyorum kendime, ileride kaç sene uzatacağımdan hiç haberim yokmuş. zaten ondan sonra da hiç öyle umursayamadım.

neden her şey bu kadar kötü gitti diye düşünüyorum. dün eskilerden kalan bir arkadaşımla buluştum. buraya geldiğim zaman ilk tanıdığım insanlardan birisiydi. uzun bir zaman sonra onunla görüşünce ilk tanıştığımız günlere gittim. çok uzun sayılabilecek bir süre değil aslında ama yaşımla kıyaslayınca ömrümün baya büyük bir kısmı oluyor. özellikle bu süreçte o kadar saçma şeyler yaşadım ki normal bir insanın anlamasının bile pek mümkün olmadığı şeyler. sanki çok büyük kötülükler yapmışım da onun cezasını çekiyorum. pek sağlıklı bir düşünme tarzı değil elbette ama insan ister istemez hissediyor bunu da. bazen nefes almak o kadar zor ki. böyle şeyler hissederken de kendimi tanıyamıyorum. ve ben kötü şeyler yaşadıkça da iyice anladım ki aslında kimse için bir değerim yokmuş.

her insanın matematiğe ilgisi olacak diye bir şey yok sonuçta. farklı bir alana ilgisi olabilir. zaten matematik öğretmekten ziyade ezberleten bir sistem var.
bende de tersi oldu bu durumun. matematik en çok ilgimi çeken dersken tamamen alakasız bir bölüme girdim ve eksikliğini de hep hissettim.

breaking bad'in spin-off dizisi. breaking bad kadar popüler olmadı ama breaking bad'in çok üzerinde bir dizi bence. karakterleri daha derinlemesine inceliyor ve senaryosu daha iyi. breaking baddeki aksiyonu arttırmak için olan mantık hataları bu dizide yok. genel olarak breaking bad'in öncesini yani sonucunu bildiğimiz olayları anlatmasına rağmen merak ve gerilim hiç eksik olmuyor.
dizinin en çok eleştirilebilecek noktası finali erken yapması. en azından 1-2 sezon daha çekilebilecekken erken final yapıyorlar ve bu son sezona fazlasıyla yansıyor. tabii bunda yönetmenlerinden oyuncularına tüm ekibin dizi için yoğun bir emek gösterip çok yorulmasının etkisi çok büyük.
karakterleri bu kadar iyi inceleyen çok az dizi-film var.

ana hikaye ; suçluların avukatı olmasının ötesinde suçu organize eden, suçluları savunmak için sistemin tüm açıklarını kullanan, hukuku manipüle edebilmek için her şeyi yapabilecek bir avukatın nasıl bu duruma geldiğini anlatıyor. sahtekarlığa yatkın bir kişiliği olmasına rağmen bununla mücadele ediyor ama yaşadığı şeyler onun bu yola girmesini kolaylaştırıyor. abisi tam tersi şekilde onuruyla yaşayan çok dürüst, çok başarılı bir avukat. kardeşinin sahtekar, suça meyilli yanının hep farkında ve onu sevip, ona değer vermesine rağmen kardeşine ön yargılı davranıyor. kendisinin bu tutumu kardeşinin bu yola girmesinin en önemli etkenlerinden birisi oluyor.

fazla başarısız olmanın zararları üzerine bir şeyler söyleyebilirim ama başarı hiç yaşamadığım bir his. başarı olarak gördüğüm tek bir şey bile yok.

1 hafta falan önce uzun süredir görüşmediğim eski arkadaşlarıma mesaj attım, sanırım 15 kişiye falan bir anda yazdım. bu benim için sıradışı bir şey ama biraz olsun kafam dağılsın, ses çıksın bazı şeylerden uzaklaşayım istedim. bazı konuşmalar hâlâ bitmedi ama pek samimi değil açıkçası, öylesine. kimsenin yakın hissettiği birisi değilim artık. hayatım kötüye gittikçe insanlar da benden uzaklaştı.