#ödüllü filmler
türkçe adı: gelibolu
1981 avustralya yapımı savaş ve drama filmidir ve yönetmeni peter weir'dır. 1. dünya savaşı'nda gelibolu'ya savaşmaya gönderilen iki avustralyalı sürat koşucusunun savaşın acımasız gerçeğiyle yüz yüze gelmesinin resmedildiği yapımın başrollerinde ise mel gibson ile mark lee'yi görüyoruz.
1981 avustralya yapımı savaş ve drama filmidir ve yönetmeni peter weir'dır. 1. dünya savaşı'nda gelibolu'ya savaşmaya gönderilen iki avustralyalı sürat koşucusunun savaşın acımasız gerçeğiyle yüz yüze gelmesinin resmedildiği yapımın başrollerinde ise mel gibson ile mark lee'yi görüyoruz.
*ulusal kritik kurulu (1981) - top 10 filmler: nbr ödülü
*avustralya film enstitüsü (1981) - en iyi film: afi ödülü / en iyi yönetmen [peter weir]
*avustralyalı yazarlar loncası (1981) - orijinal film: awgie ödülü
*avustralyalı sinematograflar birliği (1982) - yılın sinematografı [russell boyd]
film toplam 11 ödül almıştır.
*avustralya film enstitüsü (1981) - en iyi film: afi ödülü / en iyi yönetmen [peter weir]
*avustralyalı yazarlar loncası (1981) - orijinal film: awgie ödülü
*avustralyalı sinematograflar birliği (1982) - yılın sinematografı [russell boyd]
film toplam 11 ödül almıştır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "plottek" tarafından 13.04.2022 23:57 tarihinde açılmıştır.
1.
1981 yapımıpeter weir filmi. genç yaşlarındaki mel gibson’ın fena olmayan oyunculuğunu gördüğümüz bir yapım. son yıllarda çok yakınlarımızdaki coğrafyalarda yaşanan savaş felaketlerinin de gösterdiği gibi, ölüme gönderilenlerin çok azının savaşı aslında bunlar. savaşa gönderenlerin basit bir karar olarak gördükleri şey, gerçekte o coğrafyada çoğunlukla ne aradığını bile bilmeyen insanların ölüm fermanı. bu kararlar her dönemde bir şekilde soslanarak yediriliyor insanlara. mustafa kemal atatürk’ün dediği gibi, vatanın savunması dışındaki bütün savaşlar cinayettir.
film iyi bir hikaye, zayıf ve kopuk bir senaryo ile ortalama düzeyde. karşıtlıklar ve benzerlikler üzerinden kurulan argümanlar güzel, ama çok az. yine de türklerin neden bu savaşta oldukları bilgisi de verilse ve türk cephesine de biraz bakış atılsa daha başarılı olabilirmiş.
film iyi bir hikaye, zayıf ve kopuk bir senaryo ile ortalama düzeyde. karşıtlıklar ve benzerlikler üzerinden kurulan argümanlar güzel, ama çok az. yine de türklerin neden bu savaşta oldukları bilgisi de verilse ve türk cephesine de biraz bakış atılsa daha başarılı olabilirmiş.
devamını gör...
2.
peter weir'ın yönetmeliğinde, baş rolünde mel gibson ve mark lee'nin oynadığı 81 yapımı drama, savaş filmidir ancak savaş ile pek alakası olduğu söylenemez savaş teması bu film için amaç değil araç olmuştur. zaten savaş sahneleri de filmin en sonundadır ve bir savaş filmi denilebilecek ağırlıkta bir sahnede barındırmaz.
film hiçbir tarafı yüceltmez yahut alçaltmaz, bir kahramanlık, şan ve cesaret anlatma peşinde de değildir. film de iki genç avustralyalı sporcunun gelibolu savaşına katılışının hikayesiyle beraber kurdukları arkadaşlığı anlatır. bana kalırsa politik bakımdan değindikleri tek nokta ingiliz sömürgeciliğinin avustralyalılar üstünde ki acımasız etkisidir onun dışında türkler ile ilgili yerici ya da övücü bir tutumları yoktur.
archy hamilton çok yetenekli, cesaretli, becerekli ve gelecek vaat eden bir koşucudur, ingiliz savaş çağrısı ile savaştan haberi olmuş ve avustralyalıların ingilizleri birer tanrı gibi görmesinden mütevellit o da her avustralyalı gibi yaşı tutmasa da savaşa katılmak istemiştir.
frank dunne ise daha çok kendini düşünen ve beğenen biraz kibirli ve gözü açık bir gençtir. aslında savaşa gidip orada ölmeye niyeti yoktur. babası ingilizler tarafından asıldığı için bir ingiliz hayranlığı da yoktur onun gitmek istemesinin tek nedeni bir mevki sahibi olabilmek ve atlı birliğin getirdiği prestije nail olabilmektir. sıradan bir piyade olmak onun ilgisini çekmez.
bu iki arkadaş savaşa varıncaya kadar güzel bir dostluk kurar ve serüven yaşarlar ta ki gelibolu'ya varıp dramatik kılıçbayır muharabesine katılana kadar.
film hiçbir tarafı yüceltmez yahut alçaltmaz, bir kahramanlık, şan ve cesaret anlatma peşinde de değildir. film de iki genç avustralyalı sporcunun gelibolu savaşına katılışının hikayesiyle beraber kurdukları arkadaşlığı anlatır. bana kalırsa politik bakımdan değindikleri tek nokta ingiliz sömürgeciliğinin avustralyalılar üstünde ki acımasız etkisidir onun dışında türkler ile ilgili yerici ya da övücü bir tutumları yoktur.
archy hamilton çok yetenekli, cesaretli, becerekli ve gelecek vaat eden bir koşucudur, ingiliz savaş çağrısı ile savaştan haberi olmuş ve avustralyalıların ingilizleri birer tanrı gibi görmesinden mütevellit o da her avustralyalı gibi yaşı tutmasa da savaşa katılmak istemiştir.
frank dunne ise daha çok kendini düşünen ve beğenen biraz kibirli ve gözü açık bir gençtir. aslında savaşa gidip orada ölmeye niyeti yoktur. babası ingilizler tarafından asıldığı için bir ingiliz hayranlığı da yoktur onun gitmek istemesinin tek nedeni bir mevki sahibi olabilmek ve atlı birliğin getirdiği prestije nail olabilmektir. sıradan bir piyade olmak onun ilgisini çekmez.
bu iki arkadaş savaşa varıncaya kadar güzel bir dostluk kurar ve serüven yaşarlar ta ki gelibolu'ya varıp dramatik kılıçbayır muharabesine katılana kadar.
devamını gör...