varlığın temelinde özgürlük olmaması

welcome to earth.

(bkz: here we go again)

gitmek istediğimiz an gidebilme özgürlüğümüzün olması buna terstir. sevgi ihtiyaçları karşılanmayan bebeklerin hiçbir fiziksel sorunları yokken ölmesi de gerçekten bu dünyada olmak istemediğimizde bedenimizin bu isteğimize verdiği bir hediyedir. özgür hissettiğin kadar özgürsün. özgürlüğünü kazanabildiğin kadar hafif

özgürlük köleliktir

bazı insanlar yere göğe sigdiramaz kendini hiçbir kalıba uymak istemez. hayata karşı asidir bu şekilde diğer insanlardan daha özel olduğunu dusunur.ama sonrasında vicdanına birşeyler ağır geldiğinde onlardan bir farkı olmadığını görür.

varlığın temelinde galiba laz müteahhitler var her depremde yerle bir oluyorum çünkü..

özgürlük derken sanırım tanımı kısıtlı tutmamız gerekiyor. çünkü insan yaradılış olarak illa ki bir başkasına muhtaçtır. bu da doğal olarak özgürlüğü kısıtlaması ve muhtaç olunan kişiye tabi olunması demek oluyor, e doğal olarak mutlak bir özgürlükten bahsedemeyiz.
insan fıtrat olarak da her istediğini yaparsa zamanla hayattan zevk alamaz hale gelecektir. ya da her istediğini yapan birey şımarıp diğer insanların durumunu anlayamaz hale de gelebilir. yahut her istediği yapmak başkalarının hakkına girmenize neden olabilecektir. bu nedenle insanın özgürlük alanı ne kadar, nasıl olmalıdır ciddi bir tartışma konusudur.

bu benim işte. hiç özgür olamadım bu hayatta. çocukken annem için yaşadım, o mutlu olsun diye ne isterse yaptım, yalnız bırakmadım. annem ölünce, dayım için yaşadım, o ne derse yaptım, incinmesin diye. sonra o da öldü.evlendim eşim için yaşadım. hayalleri gerçekleşsin, üzülmesin, mutlu olsun diye. sonra oda öldü ne yazıkki. şimdi çocuklarım, kayın babam ve kaynanam için yaşıyorum, onlar mutlu olsun diye uğraşıyorum çalışıyorum. üzülmeye, yıkılmaya, hasta olmaya bile lüksüm yok. bu dünyanın en çilekeş kölesi benim sanırım. kendim için hiç bir şey yapamadım. bi aşık oldum işte kendim için. sonrada evlendim o kadar. sahi özgürlük hangi varlığın temelinde olmalıydı??? bilmiyorumda...