aksakal yazar profili

nasılsa pazarlık edecekler diye fiyatın olduğundan yüksek belirtilmesine neden olan kötü bir alışkanlık. dürüst davranıp tam ederini söyleyenlerin pek itibar görmediği bir piyasa. sanırım körün tuttuğunu öptüğü bir piyasada nasıl olsa yüksek kar marjı vardır anlayışıyla bilinç altınıza girmiş bir tutum. bir nevi kazıklanma korkusuyla ne indirsem kârdır anlatısı.

ithal ettiğimiz bir iş makinasının donanımında bulunan uyduruk bir radyo yüzünden gümrükte makine bedeli üzerinden trt payı aldılar. makinede radyo olmasaydı, bu vergi ile en iyi marka 5 tane radyo alınabilirdi halbuki.

içmediği içkinin, tüttürmediği sigaranın vergisini ödeyen var mı? ama geçmediği yolun, köprünün vergisini ödüyorsa bu halk, aynaya bakıp neden diye kendine sormadığı sürece, gidemediği hastanenin, alamadığı ilacın da vergisini ödemeye devam edecektir.

mut'da yaşayanlar mutlu mudur gibi bir soru bu. mutluluktan ne anladığında alakası var. bir kuru ekmek bir tas su ile de mutlu olanlar varken herşeyi olup mutlu olamayanlar da var elbet. mutluluğun varlıkla yoklukla bir ilgisi yok. yaşama bakış açısı ve yaşamdan beklentileriyle ilgisi olabilir belki. her haliyle mutlu olabilen veya mutlu edebilen insanlar da yok değil.

sadece bizde değil bütün dünyada böyle. zira altın, gümüş, pırlanta gibi değerli metaller tüketim maddesi değil bir değişim aracıdır. ancak vergi alınmayan bunların ham hâlidir. yani işlenerek takı haline getirildiklerinde bunlara yapılan işçilik bedeli vergiye tabidir. tabi insanın en temel ihtiyacına vergi koyup göğüse takılan gerdanlığın sadece işçiliğinden vergi alırsanız buna adalet demek ne kadar doğru.

sevmeyi bilmeden sevilmek mümkün müdür? seveceksin, sevimli olacaksın ki sevileceksin. diğer türlüsü kocaman bir ego'dan ibarettir.

ne 1 mm'si her yaz 5 milyon kilometre yaklaşıp kışın uzaklaşıyoruz. dünya güneş etrafında dönerken eliptik bir hareket çiziyor. yani her yıl güneşe 5 milyon kilometre yaklaşıp uzaklaşıyor.