clytie - madalyalı tanımları (1. sayfa)
1.
hypoestes
biricik çiçeğim. o güzelim yapraklarındaki çiller kırmızı, beyaz veya pembe olabilen bitki.
fittonia ile karıştırılabilen bir bitki. bildiğim kadarıyla fittonia çiçek açmıyor. bu zamana kadar ben de adının fittonia olduğunu sanıyordum. sağlık olsun.
çiçek demişken, buradan devam edeyim. baharın gelmesiyle minik minik mor çiçekler açardı güzelim. o kadar güzel çiçekleri vardı ki bakmalara doyamıyordum. hele sabahları onu izlemeye bayılırdım. özellikle sabahları morun en güzel tonuyla gülümserdi*. yine o güzel çiçeklerini açmasını bekliyorum. tabii bu çiçek açma durumu bitkinin ömründen yiyor. o yüzden bitkiyi o tomurcuklardan arındırmak gerekiyormuş. bu şekilde yapraklarını genişletip yeni yapraklarla büyüyecek gücü bulabilecektir. eğer çiçek açmasına izin verdiyseniz bir dalını kesip suda köklenmeye bırakın.
ayrıca 30cm uzadıktan sonra ufaktan kırpmanız gerekiyor ki boyuna değil enine büyüsün. hem bu şekilde bitkiyi çoğaltmış olursunuz.
tabii bunları ben de yeni öğreniyorum.
çok mutsuz olduğum bir zaman almıştım bu güzel bitkiyi ve uzun zamandır benimle. ana bitki kurtçuk istilası yüzünden öldü*. güzelimi minik istilacılardan kurtardım ama fazla yaşamadı.
yaşayan minik ise saksısını değiştirmemle beraber soldu bugün. umarım kendine gelir. sanırım fazla suladım. eski saksısına alınca daha da bir soldu. ben de dallarını kesip suya koydum. umarım yine bana döner.
bu arada minnak güzel ilkin boyuna büyüyor sonra altından yeni pembe yapraklarla genişliyor. boy atan kısmı solduktan sonra bu sefer üç ana dal olarak yine büyüyor ve bu şekilde büyüyüp dallanıp budaklanmaya devam ediyor.
bakınız, bu ana kraliçe. aldığımda küçücüktü.

bu miniği öylesine kesip suya koymuştum. ne olur ne olmaz diye. iyi ki de öyle yapmışım.




hızlı büyüdü*.




keşke daha sonrasında fotoğrafını çekmeyi ertelemeseydim.
son hali bu şekil,

bir ara güncellerim burayı*.
(bkz: hostes çiçeği)
(bkz: çilli yaprak çiçeği)
fittonia ile karıştırılabilen bir bitki. bildiğim kadarıyla fittonia çiçek açmıyor. bu zamana kadar ben de adının fittonia olduğunu sanıyordum. sağlık olsun.
çiçek demişken, buradan devam edeyim. baharın gelmesiyle minik minik mor çiçekler açardı güzelim. o kadar güzel çiçekleri vardı ki bakmalara doyamıyordum. hele sabahları onu izlemeye bayılırdım. özellikle sabahları morun en güzel tonuyla gülümserdi*. yine o güzel çiçeklerini açmasını bekliyorum. tabii bu çiçek açma durumu bitkinin ömründen yiyor. o yüzden bitkiyi o tomurcuklardan arındırmak gerekiyormuş. bu şekilde yapraklarını genişletip yeni yapraklarla büyüyecek gücü bulabilecektir. eğer çiçek açmasına izin verdiyseniz bir dalını kesip suda köklenmeye bırakın.
ayrıca 30cm uzadıktan sonra ufaktan kırpmanız gerekiyor ki boyuna değil enine büyüsün. hem bu şekilde bitkiyi çoğaltmış olursunuz.
tabii bunları ben de yeni öğreniyorum.
çok mutsuz olduğum bir zaman almıştım bu güzel bitkiyi ve uzun zamandır benimle. ana bitki kurtçuk istilası yüzünden öldü*. güzelimi minik istilacılardan kurtardım ama fazla yaşamadı.
yaşayan minik ise saksısını değiştirmemle beraber soldu bugün. umarım kendine gelir. sanırım fazla suladım. eski saksısına alınca daha da bir soldu. ben de dallarını kesip suya koydum. umarım yine bana döner.
bu arada minnak güzel ilkin boyuna büyüyor sonra altından yeni pembe yapraklarla genişliyor. boy atan kısmı solduktan sonra bu sefer üç ana dal olarak yine büyüyor ve bu şekilde büyüyüp dallanıp budaklanmaya devam ediyor.
bakınız, bu ana kraliçe. aldığımda küçücüktü.

bu miniği öylesine kesip suya koymuştum. ne olur ne olmaz diye. iyi ki de öyle yapmışım.




hızlı büyüdü*.




keşke daha sonrasında fotoğrafını çekmeyi ertelemeseydim.
son hali bu şekil,

bir ara güncellerim burayı*.
(bkz: hostes çiçeği)
(bkz: çilli yaprak çiçeği)
devamını gör...
2.
iron maiden
pek sevdiğim, en sevdiğim, çok sevdiğim, yerlere göklere sığdıramadığım metal grubu.
grup basçısı steve harris* tarafından 1975'de londra'da kuruldu.
öncelikle çoğu metal grubunda olduğu gibi iron maiden'da da kadro değişiklikleri oldu. paul di'anno'nun gruptan ayrılmasıyla bruce dickinson* tam 6 ay sonra gruba dahil oldu. bruce dickinson'da evrenden mezaş alan insanlardan olduğu için taa 1980'de samson'ın vokaliyken iron maiden'ı canlı izlemesiyle bir gün bu güzide gruba ses olacağını biliyordu. grubun o an deep purple'a benzediğini düşünmüştü. tabii bruce'un gruba girmesinde clive burr'le olan ahbaplığının da rolü vardı. öte yandan steve harris' te az antenli değildi hani. paul'un günün birinde grubu yarı yolda bırakacağını hissettiğinden bir gözü hep diğer vokallerdeydi.
neyse efenim, sözün özü kader ağlarını ördü ve bruce dickinson ait olduğu yere geldi.
brucecuğumuz ilk konserinde yepyeni şarkılarla hölölölö yapanları susturduysa da dianno şarkılarını söylerken seyirciyi tamamen kazanmayı başaramamıştı.
iron maiden ilk defa albüm kaydı için şarkı yazacak olduğunda bruce samson ile yaptığı anlaşmadan dolayı albüme şarkı yazamıyordu. ilk iki albüm - iron maiden ve the number of the beast - yıllar önce yazılmış şarkıları kapsıyordu. hızlıca şarkı yazması gereken gruba bruce'un altında imzası bulunmasa bile gerek söz gerek müzik konusunda ciddi katkıları oldu. buna bir örnek prisoner olabilir. adrian smitth bu albümde farkını ortaya koysa da kulaklarımıza tatlı tatlı bağıran parçalar steve'in kaleminden çıkanlar oldu ve klasikler arasındaki yerlerini aldılar. bu klasiklerden biri de grubun en sevdiğim parçası run to the hills elbette.
grup ilerleyen zamanlarda da edebiyat, sinema ve tarihten etkilenerek söz yazmaya devam etti.
the number of the beast her ne kadar sevildiyse bir o kadar muhafazakar kesim tarafından topa tutulduğu da oldu. şeytanın sayısını barındırdığı için muhafazakarlar tepkiliydi. steve bu tepkinin onların lehine grup için bedavadan pr olduğunu düşünüyordu.
hikayeleri kaba taslak bu şekilde. tabii ben sevdiğim kısımları ekledim. dileyenlere tamamını google amca anlatır.
bu beylerin kendilerine her anlamda çok iyi baktığını ve oldukça donanımlı olduklarını da söylemeden geçmeyeyim. sağlıklarına dikkat ediyorlar ve kendilerini sürekli geliştiriyorlar. özellikle dickinson'un on parmağında on marifet var.
yeni keşfettiyseniz dinleyecek bir dünya parçaları var. hatta bir tanesini buraya bırakıp kaçayım ben*.
grup basçısı steve harris* tarafından 1975'de londra'da kuruldu.
öncelikle çoğu metal grubunda olduğu gibi iron maiden'da da kadro değişiklikleri oldu. paul di'anno'nun gruptan ayrılmasıyla bruce dickinson* tam 6 ay sonra gruba dahil oldu. bruce dickinson'da evrenden mezaş alan insanlardan olduğu için taa 1980'de samson'ın vokaliyken iron maiden'ı canlı izlemesiyle bir gün bu güzide gruba ses olacağını biliyordu. grubun o an deep purple'a benzediğini düşünmüştü. tabii bruce'un gruba girmesinde clive burr'le olan ahbaplığının da rolü vardı. öte yandan steve harris' te az antenli değildi hani. paul'un günün birinde grubu yarı yolda bırakacağını hissettiğinden bir gözü hep diğer vokallerdeydi.
neyse efenim, sözün özü kader ağlarını ördü ve bruce dickinson ait olduğu yere geldi.
brucecuğumuz ilk konserinde yepyeni şarkılarla hölölölö yapanları susturduysa da dianno şarkılarını söylerken seyirciyi tamamen kazanmayı başaramamıştı.
iron maiden ilk defa albüm kaydı için şarkı yazacak olduğunda bruce samson ile yaptığı anlaşmadan dolayı albüme şarkı yazamıyordu. ilk iki albüm - iron maiden ve the number of the beast - yıllar önce yazılmış şarkıları kapsıyordu. hızlıca şarkı yazması gereken gruba bruce'un altında imzası bulunmasa bile gerek söz gerek müzik konusunda ciddi katkıları oldu. buna bir örnek prisoner olabilir. adrian smitth bu albümde farkını ortaya koysa da kulaklarımıza tatlı tatlı bağıran parçalar steve'in kaleminden çıkanlar oldu ve klasikler arasındaki yerlerini aldılar. bu klasiklerden biri de grubun en sevdiğim parçası run to the hills elbette.
grup ilerleyen zamanlarda da edebiyat, sinema ve tarihten etkilenerek söz yazmaya devam etti.
the number of the beast her ne kadar sevildiyse bir o kadar muhafazakar kesim tarafından topa tutulduğu da oldu. şeytanın sayısını barındırdığı için muhafazakarlar tepkiliydi. steve bu tepkinin onların lehine grup için bedavadan pr olduğunu düşünüyordu.
hikayeleri kaba taslak bu şekilde. tabii ben sevdiğim kısımları ekledim. dileyenlere tamamını google amca anlatır.
bu beylerin kendilerine her anlamda çok iyi baktığını ve oldukça donanımlı olduklarını da söylemeden geçmeyeyim. sağlıklarına dikkat ediyorlar ve kendilerini sürekli geliştiriyorlar. özellikle dickinson'un on parmağında on marifet var.
yeni keşfettiyseniz dinleyecek bir dünya parçaları var. hatta bir tanesini buraya bırakıp kaçayım ben*.
devamını gör...
3.
uranüs
göklerin tanrısı. yunan tanrılarının atasıdır. gök baba olarak bilinir. genelde kıvırcık saçlı, sakallı ve kaslı bir adam olarak resmedilir. gaia'nın oğlu ve kocasıdır. yüz elliler, titanlar ve kiklopların babası; olimposluların dedesir.

yüz ellilerin yüz eli ve elli kafası vardı.

titanlar, yunan mitolojisindeki efsanevi altın çağ sırasımda dünya'yı yöneten tanrı ırkıydı. 12 tanrıdan oluşuyorlardı.
kikloplar yüzünde tek gözü olan dev yaratıklardı.

aynı zamanda kanından yaratılan devlerde uranüs'ün çocukları sayılabilir.
uranüs güçlüydü, saygın bir tanrıydı ama kötü bir huyu vardı. titan çocuklarını bütünüyle midesine indirirdi. diper çocuklarını da kilit altında tutardı. evlatlarını çok seven gaia bu duruma çok üzülüyordu. bir gün gaia kronos'u yani satürn'ü doğurdu. bir kafa parçasını kundağa sarıp ham yapması için uranüs'e uzattı. tam tahmin ettiği gibi uranüs kundağı kontrol etmeden mideye indirdi. uzun yıllar kronos'u sakladı gaia. artık canına tak ettiği sıralarda uranüs'in hizmetine verdi kronos'u. ve bir gün kronos'a bir tırpan verip uranüs'ü durdurmasını söyledi. kronos uranüs'ün şarabına uyku iksiri döktü. uranüs baygıngen kronos babasının penisini kesti. penisinden çıkan meniyle hamile kalan gaia ilerleyen günlerde afrodit'i doğuracaktı. penisinin kopmasıyla midesindeki tüm titanları kustu uranüs. kronos uranüs'ü sürdü ve yeni bir sayfa açıldı.
aynı zamanda masmavi, buz devi bir gezegendir uranüs.

yüz ellilerin yüz eli ve elli kafası vardı.

titanlar, yunan mitolojisindeki efsanevi altın çağ sırasımda dünya'yı yöneten tanrı ırkıydı. 12 tanrıdan oluşuyorlardı.
kikloplar yüzünde tek gözü olan dev yaratıklardı.

aynı zamanda kanından yaratılan devlerde uranüs'ün çocukları sayılabilir.
uranüs güçlüydü, saygın bir tanrıydı ama kötü bir huyu vardı. titan çocuklarını bütünüyle midesine indirirdi. diper çocuklarını da kilit altında tutardı. evlatlarını çok seven gaia bu duruma çok üzülüyordu. bir gün gaia kronos'u yani satürn'ü doğurdu. bir kafa parçasını kundağa sarıp ham yapması için uranüs'e uzattı. tam tahmin ettiği gibi uranüs kundağı kontrol etmeden mideye indirdi. uzun yıllar kronos'u sakladı gaia. artık canına tak ettiği sıralarda uranüs'in hizmetine verdi kronos'u. ve bir gün kronos'a bir tırpan verip uranüs'ü durdurmasını söyledi. kronos uranüs'ün şarabına uyku iksiri döktü. uranüs baygıngen kronos babasının penisini kesti. penisinden çıkan meniyle hamile kalan gaia ilerleyen günlerde afrodit'i doğuracaktı. penisinin kopmasıyla midesindeki tüm titanları kustu uranüs. kronos uranüs'ü sürdü ve yeni bir sayfa açıldı.
aynı zamanda masmavi, buz devi bir gezegendir uranüs.

devamını gör...
4.
helloween
almanya'da kurulan power metal fişeği grup. grup üyeleri bir türlü sabit kalmamıştır. yinede grubun ruhunu korudular. grubun adı anlaşılacağı üzere cadılar bayramı yani halloween gibi birşey. bir albümlerinde "her kim ki helloween yerine halloween derse balkabağına dönüşecektir." gibi bir şey yazmışlardır. iron maiden'ın maskotu eddie olduğu gibi helloween'ın maskotu da cadılar bayramımdaki o meşhur korkunçlu suratlı balkabağı. ve yine eddie nasıl ki değişime uğrayarak günümüze kadar geldiyse balkabağıda aynı şekilde şekilden şekle girmiştir.
hala daha dinlemediğim parçaları olduğu için çok mutluyum. müthiş bir hazineye sahipmiş gibi hissediyorum kendimi. kitap okurken nasıl bambaşka diyarlarlara, boyutlara, zamanlara gidiyorsak bu grubun parçaları da bana aynı heycanı veriyor.
power metal öncüsü bu güzel grubun şarkılarını dinlemek isteyenler tam anlamıyla bir roket olan keeper of the seven keys part 1** albümünü dinleyebilirler. söylemeden geçmek istemem helloween adlı ilk albümde sağlamdır. her parça gerek müzik gerek sözler açısından dolu dolu. özellikle starlight bir power metal klasiği. bende buraya grubun en sevdiğim parçalarından birini bırakıyorum.
iyi dinlemeler.
hala daha dinlemediğim parçaları olduğu için çok mutluyum. müthiş bir hazineye sahipmiş gibi hissediyorum kendimi. kitap okurken nasıl bambaşka diyarlarlara, boyutlara, zamanlara gidiyorsak bu grubun parçaları da bana aynı heycanı veriyor.
power metal öncüsü bu güzel grubun şarkılarını dinlemek isteyenler tam anlamıyla bir roket olan keeper of the seven keys part 1** albümünü dinleyebilirler. söylemeden geçmek istemem helloween adlı ilk albümde sağlamdır. her parça gerek müzik gerek sözler açısından dolu dolu. özellikle starlight bir power metal klasiği. bende buraya grubun en sevdiğim parçalarından birini bırakıyorum.
iyi dinlemeler.
devamını gör...
5.
chiron
chiron, maharetli eller anlamına gelir. sentor olarak da bilinen yarı at yarı insan ölümsüz şifacıdır.

uranüs'ün oğlu satürn, kız kardeşi rhea'yla evlidir. ama su perilerinden philyra'ya aşık olur. karısından bu ilişkiyi gizlemek için kendini ve sevgilisi philyra'yı yarı ata dönüştürür ve birlikte olurlar. bebek chiron doğduğunda yarı at yarı insan bedenindedir. philyra bu şekilde doğmuş olmasımdan utanır ve bebeği terk eder. plüton, neptün ve jüpiter'in aksine chiron evlilik dışı dünyaya geldiğinden tek başına büyür. kimse ona rehber olmaz, dışlanır, aşağılanır, kalbi çok kırılır. herşeyi kendi başına öğrendiği için çok zorluk çeker. tüm bunlar onu bilgeliğe ve şifacılığa sürükler ve chiron müthiş bir şifacı olur. onca çile çektikten sonra birilerine yardım etmenin ne denli önemli olduğunu bilen bu güçlü bilge herkesin yaralarını sarmaya, herkese yardım etmeye çalışır. terzi kendi söküğünü dikemez sözünün mitolojide can bulmuş halidir. ıhlamurla bağdaştırılır. daha doğrusu annesinin isteği üzerine tanrılar tarafından ıhlamur ağacına dönüştürüldüğü rivayet edilir.
aynı zamanda minnak bir kuyruklu yıldızdır. uranüs ile satürn arasında bir yörüngesi vardır.

uranüs'ün oğlu satürn, kız kardeşi rhea'yla evlidir. ama su perilerinden philyra'ya aşık olur. karısından bu ilişkiyi gizlemek için kendini ve sevgilisi philyra'yı yarı ata dönüştürür ve birlikte olurlar. bebek chiron doğduğunda yarı at yarı insan bedenindedir. philyra bu şekilde doğmuş olmasımdan utanır ve bebeği terk eder. plüton, neptün ve jüpiter'in aksine chiron evlilik dışı dünyaya geldiğinden tek başına büyür. kimse ona rehber olmaz, dışlanır, aşağılanır, kalbi çok kırılır. herşeyi kendi başına öğrendiği için çok zorluk çeker. tüm bunlar onu bilgeliğe ve şifacılığa sürükler ve chiron müthiş bir şifacı olur. onca çile çektikten sonra birilerine yardım etmenin ne denli önemli olduğunu bilen bu güçlü bilge herkesin yaralarını sarmaya, herkese yardım etmeye çalışır. terzi kendi söküğünü dikemez sözünün mitolojide can bulmuş halidir. ıhlamurla bağdaştırılır. daha doğrusu annesinin isteği üzerine tanrılar tarafından ıhlamur ağacına dönüştürüldüğü rivayet edilir.
aynı zamanda minnak bir kuyruklu yıldızdır. uranüs ile satürn arasında bir yörüngesi vardır.
devamını gör...