darkness my old friend yazar profili

darkness my old friend kapak fotoğrafı
darkness my old friend profil fotoğrafı
rozet
karma: 3424 tanım: 364 başlık: 67 takipçi: 28
Düşünce özgürlüğünden yoksun olmak, düşündüğünü söyleyememek değil, hiç düşünememiş olmaktır ***Jean Paul Sartre***

son tanımları


fringe

"taklitler aslını yaşatır" sözünü hatırlatan dizi...

(bkz: x-files)
devamını gör...

bir sonraki hayata mustafa ceceli olarak gelmek

istenmeyen bir geliştir.
dünya'ya bu zat olarak geleceğime en 50 milyon yıl boşlukta dolaşacak astreoid olarak gelmeyi tercih ederim.
devamını gör...

anın fotoğrafı

puzzle yapacaksan zor olmalı dedim...
lakin biraz abartmışım...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

yine de çoh zevkli...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

düello

kıta avrupasında yüzlerce yıl kullanılmış bir "hesap kapama" yöntemi.
düello, tarih boyunca karşılıklı tabanca atışları ya da kılıç dövüşü şeklindeki mücadeleler ile bir anlaşmazlığı çözmek , atalardan kalma ihtilafların halledilmesinde ya da bir hakarete uğrama iddiasının sonuçlandırılması için yapılan ve genelde sonu ölümle biten kanlı mücadeleler olarak bilinirdi. tıbbı hijyenin zayıf olduğu ve tıbbi müdahale yöntemlerinin gelişmediği dönemlerde çok ufak yaralanmalar bile ölüme neden oluyordu. bundan dolayı fransa'da 17.yy 'ın ortalarında 14.louis döneminde düello yapmak yasaklanmıştı.italyan şehir devletlerinin pek çoğunda bu tarihten önce de uygulanan yasaklar vardı.
20.yy'da bütün medeni dünya'da yasaklı olmasına rağmen tarihin bilinen son düellosu 1967 de fransa'da 2 politikacı arasında yapıldı.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
rene ribiere

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
gaston defferre

konu politikacılar olunca neden tahmin edilebiliyor. fransa parlementosundaki rakip partilerden iki milletvekili gaston defferre ve rene ribiere arasında bir meclis oturumunda çıkan kavgada defferre rakibine "kapa çeneni , aptal" demiştir. ribiere önce defferre'den özür dilemesini ister lakin red cevabı alır.akabinde çıkan kavgada da sorun çözülemeyince, ribiere rakip parti vekilini düelloya davet eder, defferre de hiç düşünmeden teklifi kabul eder.
düello, 21 nisan 1967'de paris'in batısındaki neuilly-sur-seine'de bir evin bakçesinde gerçekleşir. mücadelenin hakemi, o zamanlar fransa dışişleri bakanı olan, jean de lipkowskin dir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

öte yandan taraflardan milletvekili rene ribière'in ertesi gün düğün töreni yapılacaktır. defferre, rakibini kızdırmak için onu düğün gecesini büyük ölçüde mahvedecek şekilde yaralayacağına yemin eder. rakipler birbirlerini yeterince motive(!) ettilkten sonra ellerine aldıkları birer epe(bir eskrim kılıcı) ile medeniyetin göbeğinde yüzyıllar öncesinden kalma barbarlık ya da sıradan bir komedi başlar.

kılıçla ilk dokunuş ribière'in koluna olur ve mücadele durdurulur , ancak ribiere düellonun yeniden başlatılmasını ister lakin defferre ribière'in koluna ikinci kez dokunduktan sonra düello dış işleri bakanı lipkowski tarafından durdurulur ve defferre galip ilan edilir.
ribiere'nin aldığı yaralar düğün töreninde sıkıntı yaratıp yaratmadığı hususunu bilmiyoruz lakin düellocular hiçbir zaman arkadaş olamasa da mesele çözülmüş kabul edildi.
iki silahşör(!) de doğal yollardan ölene kadar normal bir hayat yaşadılar.
defferre 1986 yılında 75 yaşında , ribière ise 1996 yılında 76 yaşında kendilerini doğratmadan ölmeyi başardılar.
devamını gör...

star trek deep space nine

biz bilimkurgu hastalarının "cübbelisi" olan üstat gene roddenberry'nin 1966'da bilimkurgu yazınına armağan ettiği kurgusal evrenden üretilmiş,, 1993-1999 yılları arasında 7 sezon sürmüş(173 bölüm), üçüncü dizi film serisi. ayrıca gene amcanın yapımcısı olmadığı ilk star trek yapımı. muhterem bir uzay aşığıydı, öldükten (1991) sonra küllerinin uzaya serpilmesini vasiyet etmişti ve yanılmıyorsam nasa bu vasiyetini gerçekleştirmişti.

peki star trek nedir? genel olarak özetlemeye çalışırsak( muhtemelen başaramayacağım) dünya dışı akıllı yaşamla ilk temasın kurulduğu 5 nisan 2063 tarihini milad kabul edip dünya da barış ve düzeni sağladıktan sonra hızla yeni medeniyetlerle ilişki kurup uzayı keşfetmeye başlayan insanoğlunun hikayesidir star trek.
az aksiyon bol felsefe anlatımın temelini oluşturur. uzayın keşfi sırasında karşılaşılan binlerce farklı medeniyet, canlı türü ve daha bir sürü bilinmeyene sorular soran ama gizem faktörünü hep canlı tutan bir bakıştır bu. misal (bkz: q continuum) (zaman ve mekanı istediği gibi kontrol edebilen, insan kavrayışının çok ötesindeki varlıklar) pek çok dizi bölümüne konu olan lakin ne olduğu hakkında en ufak bir bilgi edinilemeyen fenomenler gibi.

başta ilk temas kurulan vulkanırkı olmak üzere işbirlği yapılan medeniyetlerin desteği ile hızlı bir teknolojik atılım yapan dünya halkı birkaç yüzyılda kendi galaksisinde önemli bir güç haline gelen birleşik gezegenler federasyonunu kurar. insanoğlunun bir kaç yüzyılda yaptığı bu hamle worp motorları ve ışınlanma gibi bugün fantastik kabul edilen teknolojilerin yaygın kullanımıyla mümkün olmuştur. yeni gezegenler keşfetme, kolonileştirme ve bunların korunması için üye gezegenlerin katılımı ile oluşturulan yıldız filosu bu markadan üretilen dizi, film ve animasyonların odağıdır.

anne babalarımızın trt'nin siyah beyaz döneminden çok iyi bildiği, kaptan kirk / mr.spock'lı ilk ekibin maceraları (1966-69 arası ) sadece üç sezon ve 79 bölüm sürmüştü.ikinci seri olan star trek: the next generation(tng) içinse hayranların 1987 yılına kadar beklemeleri gerekmişti. bu arada ilk ekibin rol aldığı sinema filmleri çekildi.
kaptan picard komutasındaki yeni tasarımlı atılgan'ı
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
izlediğimiz tng yedi sezon ve 179 bölümle halen bu markanın en sevilen dizisi olma özelliğini taşıyor. hemen ekleyelim tng ve ds9'un aynı zaman diliminde, 23.yy'da, geçmekte. ilk 'kaptan kirk'lü orjinal serinin 100 yıl sonrasından bahsediyoruz.
gelelim star trek : deep space nine(ds9) dizimize...

maalesef son dönemde star trek markası da bilimkurgudan bihaber yapımcı ve yönetmenlerin elinde mirasını hızlıca tüketmekte lakin ds9 doğru kurgulanmış hikayesi, başarılı karakterleri ve bilimkurguya hem görsellik hem de felsefi yaklaşımıyla kanımca tng ile aynı ayarda bir yapımdır.başta belirttiğim gibi bu seferki dizinin yapımcıları rick berman ve michael piller, gene roddenberry bu sefer yok.

deep space nine(ds9) da diğer serilerden farklı olarak senaryo "keşfetme" temasından ziyade "karşılama " temasını işliyor çünkü olaylar bir yıldız gemisinde değil dünya'nın da içinde olduğubirleşik gezegenler federasyonunun dönem dönem savaştığı cardassia imparatorluğu sınırında bulunan ve cardassia işgalinde çok acı çekmiş federasyonun yeni üyesi bajor gezegeninin çok yakınındaki bir eski maden işleme istasyonunda( diziye adını veren ds9) geçmektedir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

cardassialıların çekilmessinden sonra istasyon askeri amaçlı bir federasyon üssüne dönüştürülmüş ve wolf359 muharebesinden(bir borg küpünün 40 federasyon yıldız gemisini pert edip sabi sübyana rezil olduğumuz sözde savaş özde borg katliamı) sağ kurtulan fakat o çarpışmada eşini kaybetmiş amiralbenjamin sisko(avery brooks) komutan olarak atanmıştır.ayrıca tng'den aşina olduğumuz atılgan mürettebatından miles o'brien(colm meaney)de istasyona tayin edilir. ekibe bajor'lu federasyon subayı kira nerys, istasyon güvenlik şefi odo(rene oboerjonois), bilim subayı jadzia dex(terry farrell) ve tıp subayıp jullian bashir( alexander siddig) de katılır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu diziden bahsederken tipini sevdiğim, galaksinin erkek güzeli quark'tan (armin shimerman)bahsetmemek olmaz.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kendisi ticari zekaları( daha doğrusu dolandırıcılık) ile bilinen ferengi ırkına mensup bir bar sahibidir.ds9 istasyonunda işlettiği bar aynı zamanda pek çok illegal faaliyetin ve bir şekilde quark'ın elinde patlayan "girişimcilik"faaliyetlerinin merkezidir. kanımca kendisi bu serinin sembolüdür. star trek dizileri içinde mizahi yönü en kuvvetli karakterdir.

ilk başta bajor gezegenini korumak amacıyla aktif hale getirilen istasyon tüm galaksideki politik yapıyı etkileyecek bir keşfe sahne olur. galaksinin daha önce hiç gidilmemiş bilinmeyen gamma çekirdeğine açılan bir solucan deliği ds9'ın yakınında keşfedilir...
böylece sıradan bir sınır karakolu birden tüm galaksinin gündemi ve politik bir karmaşanın merkezi haline gelir... "karşılama" teması bu solucan deliği ile ilgilidir. solucan deliği her alanda yeni fırsatlar anlamına gelirken ilerleyen sezonlarda da görüleceği üzere durdurulması çok zor düşman uygarlıklar nedeniyle federasyon'u kadim düşmanları romulan ve klingonlarla ittifak yapmaya mecbur bırakır.
star trek'in "az aksiyon çok felsefe" teması yine var olmakla beraber politika ve aksiyonun daha ön plana çıktığı bir dizi oluyor ds9.
star trek severlerin zaten severek izlediği, evrene uzak olanlarında solucan deliğinden geçip aramıza katılabilecekleri bir yapım ds9...
devamını gör...

star wars: episode i - the phantom menace

kimine göre george lucas'ın kendi eserini yine kendisinin yok ettiği star wars markasının öncül (prequel) serisinin 1999 tarihli ilk filmi.
linç yeme pahasına peşinen söyleyeyim, 7 -8- 9. filmleri bir kez bile tekrar izlemem ama bu filmi izlerim.en azından bu son seri gibi " eski filmlerin çakması" değil. evet sinema anlamında filmi değerlendirirsek; önümüzde sinemaya çok yabancı birine bile garip gelecek bir cgi bombardımanı var. neredeyse tüm mekanlar sanal ortamlarda tasarlanmış. 1999 yılında filmi ilk izlediğimde bu durum beni öyle kötü etkilemişti ki filmden daha ilk dakikalar da soğumama neden olmuştu.

yönetmen adeta, son filmin üzerinden geçen 16 yılda değişen efekt teknolojisinin bir gövde gösterisine imza atmıştı lakin bunu yaparken markanın epik yapısının da üzerinden geçildiğinden belki de o an için haberi yoktu. çünkü karşımızda daha çok çocuk filmi gibi giden bir yapım vardı... filmdeki düşmanlar (ticaret federasyonu ve droid ordusu), mekanlar ve diğer karakterler hep bilgisayar yaratımı olduğu için bir "sahicilik" sorunu vardı. teknoloji gösterilmemiş adeta boca edilmişti.
darht maul ve oui gon dışındaki karakterler de bir olmamışlık, yetersizlik sırıtıyordu. anakin'i oynayan çocuk bile bana sempatik gelmiyordu.

hadi görselliği geçtik filmin hikayesinde eski seride hiç duymadığımız sith ve mediclorian gibi kavramların, zaman olarak olayların öncesini anlatmasına rağmen ilk defa kullanılıyor olmaları hayranları şaşırtmıştı. özellike mediclorian hala bir espiri konusudur.

her ne kadar sw evrenine de bişey katmıyor hatta bir hayli saçmalıyor olsa da lucas'ın imdadına 16 yıl sonra "sinemanın dahi çocuğu " ( burada bir tarafımla gülüyorum) j.j abrams yetişti ve marka tarihinin en büyük faciası olan son serinin (8.filmde rian johnson da ayrı bir hayal kırıklığıdır) force awakens'ı çekti. böylelikle lucas tarihin en kötü sw filmini yapmış olmaktan kurtulmuş oldu ( bence :))) )

en azından phantom manace kendi başına bir film. kendi hikayesi var ve ilk seride bahsedilen bazı konulara cevap veriyordu, eski seriyi plan plan ,sahne sahne yeniden çekip önümüze koymamıştı.jj ve rian'ın yaptığı gibi...
walt disney adlı kayserili esnaf sağ olsun filmlerde görünen her karakteri türk dizisi mantığı ile dizi çekmeye başlayınca marka asıl ve öldürücü darbeyi son birkaç yılda almış oldu.
devamını gör...

cehenneme girince kurulacak ilk cümle

kahvaltı saat kaçta...
devamını gör...

vahim çarpıklıkların ülkesi

lord of the rings evreninde bir ülke.
ülkemiz orta dünya'da olsaydı alacağı isim bu olurdu.
bir yanda sosyal medyada dolaşan 1 milyon tl tutarlı bodrum'daki restoran fişi,
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
öte yanda ise 60lı yaşlarında kalp krizi geçiren taksi şöförüne yardım etmeye çalışan aynı yaşlardaki diğer taksicinin de kalp krizi geçirip vefat ettiğini gördüğümüz "geberene kadar çalış" adını verdiğim video ...ile memleketteki çarpıklığın boyutlarının anormal halde olduğu maalesef acı bir şekilde görülmektedir.
60lı hatta daha fazla yaşlardaki insanlar var olmak için hala ek iş yapmak durumundadırlar. yine maalesef bu işler de öyle yaşlarına uygun işler değildir.bu iki olay bir sosyal adalet faciasıdır.
devamını gör...

denis villeneuve

james bond haberiyle üzen yönetmen.
(bkz: following) ve (bkz: memento) gibi iki filme imza atmış adama (c.nolan) batman çektiren "piyasa"
denis abiye de james bond yaptırarak hizaya gel bakalım mesajını vermiştir.
devamını gör...

denizde yüzen adama konan martı

memlekette ayarı bozulanların sadece bizler olmadığını gösteren, inişte pilotaj hatası yapmıs martıdır.
muhterem de sanki ölmüş gibi
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının meslekleri

açık dünyalı oyunlarda npc olarak calısiyorum halk arasında tc vatandaşligi olarak da biliniyor.etkisiz tepkisiz yaşıyorum.
devamını gör...

trump'ın iran'ı yeniden büyük yapalım demesi

türkçesi,

* mevcut rejimi devirip daha yoz, barbar olanı ve kesinlikle itaatkar olanını getirelim.
* tüm yeraltı zenginliklerini sömürelim.
* önemli noktalara üsler kuralım ki çin biraz daha gıcık olsun.

olan beyan.
devamını gör...

türkiye bir hukuk devleti midir sorunsalı

ben de aslında halkın batman olarak bildiği zatım ve şuan batmobilimde"laz müteahhitleri" kovalıyorum...
soru neydi haahh tabii ki türkiye bir hukuk devletidir.gerçek budur...
devamını gör...

flashforward

bilimkurgu/ gizem türünde (bkz: x-files) ın 9 sezon boyunca (1993-2002) abd'de ve sonradan gösterildiği tüm ülkelerde büyük başarı kazanması üzerine x-files finalini yaptıktan sonra onun açtığı yoldan giden pek çok bilimkurgu dizisi yapıldı lakin bunların büyük kısmı 2.sezonu göremedi.
çok azı kalıcı olabildi. bunlardan hatırladıklarım.
(bkz: terra nova)
(bkz: the event)
(bkz: firefly)
(bkz: terminator sarah connor chronicles)
(bkz: dollhouse)
(bkz: the 4400)
(bkz: journeyman)
(bkz: jericho)
(bkz: heroes)
(bkz: the oa)
(bkz: the leftovers)
(bkz: fringe) herhalde en başarılısı buydu...


flashforward'ta bu dönem dizilerindendi.kanımca bu dizi ile benzerlerinin başarısız olma nedeniyse çok zorlama bir doğaüstü olay üzerine inşa edilmiş hikayeler olması, bunun yarattığı bütçe problemleriydi.
x-files'daki o itinalı senaryo çalışması, chris carter farkı, bu dizilerin hiçbirinde yoktu.
devamını gör...

john wick 4

sevilen serinin 4.filmi...
tamam anladık, bu seri kendini zaten ciddiye almıyor ve hatta bazı mizah unsurlarını da barındırıyordu...mesela ilk filmde cenaze levazımatçısı bir ekip gelirdi olay yerine ceset toplamak için, oldukça komik abilerdi... sonraki filmlerde bu mizahı bıraktılar lakin seri hala bolca güldürüyor mizah yapmasa da...
serinin 4.filminin yönetmeni diğer 3 filmde olduğu gibi chad stahelski... şu serinin yapımcısı ve yönetmeni için şu saatten sonra bu filmi çekmek çocuk oyuncağı olmalı...ne kadar absürd, abartılı aksiyon sahnesi varsa kitle zaten önceki 3 filmde gördü...bunda da ne göreceğini biliyor... film ekibinde bu husus öyle bir rahatlık yaratmış ki kurşun geçirmeyen sumoları görünce ilk kahkahamı 30.dk civarında attım...ama sumolarda aşırı yağlanmadan dolayı mermi sekebilir diye düşünerek bu ülkeden niye bir nobel fizik ödülü çıkmıyor sorusunu da cevaplamış oldum!!!

silahlı düşmanların john wick abiye neden hep 30 cm mesafe kalınca ateş etmeye başladıkları gizemi (??)daha çözülmemişken, uzun namlulu silahlar kullanan elemanların da aynı patterni izlemesiyle gizem biraz daha büyümüş oldu.:)))))
hele parkta merdiven çıkma sahnesi var ki, yav tetikçi gardaşlar lan birinizde siper alıp ateş etmeyi deneyin looo...adam zaten kabak gibi ortada dolanıyor...karakterlerin hareketleri konsol oyunları gibi...sürekli aynı hareket modelini (pattern) tekrarlıyor... yahu anladık matrizxde mermi konusu problem değildi de simülasyon olduğu resmen açıklanmayan "real" dünya'da john wick abinin şarjörü sonsuz gibi görünüyor...tamam sürekli değiştiriyor yalnız bu oluşan ateş gücünü açıklamıyor mannn !!!!:))))

matrix den emekli 60 lık keanu reeves'in artık aksiyon sahnelerinde sırıttığı da bir gerçek...kendisinin özellikle kurşunlardan kaçmak için yüzünü kapatma hareketine( ben öyle olduğunu sanıyorum) bitiyorum... keanu reeves deyince aklına sanal mesih değil de" bill and ted" günleri gelen biri olarak bu roller için onu debelenirken görmek şahsımı biraz üzüyor.

sanırım ortamı biraz daha canlandırmak için kör tetikçi caine bu filmde arz-ı endam ediyor...kendisini oynayan aktörün ismi donnie yen miş...bence filmin artı puanlarından.

bir de itiraf edeyim muazzam bir aksiyon sekansı barındırıyor film... yoğun trafiğin aktığı esnada yaya olarak j.wick abinin karşıdan karşıya geçerken bahtsız, zamsız asgari ücretli tetikçileri temizledği sahne enfes olmuş.

gelelim filmin oscar ödülü alan senaryosuna ::))) dünya çapında aktif olan über/süper suç organizsyonu "şura"(!!!!) artık john wick den kurtulmak için müfrezelerini abimizin üzerine salar...ülkemizdeki duruma bakınca bu "şura" oldukça salak bir örgütlenmedir. vatan/millet lafını ağızlarından düşürmeden bir şekilde parlementoya girip akabinde 2 torbacıya bu işi yaptıracaklarına, bir adam öldürmek için tonla para ve insan kaynağı harcamışlardır(!!!!??)

neyse sözlerimi skargaard ailesinin sinemadaki son temsilcisi bill skargaad'ı överek bitirmek istiyorum...bu eleman kötü adam rolü için doğmuş gibi, doğal bir şeytanilik var keratada...daha çok filmde görmek isteriz kendilerini.
devamını gör...

leon the professional

yabancı sanat eserlerine türkçe isim verilmesi, dublaj yapılmasına hep karşı oldum. eseri iyi ya da kötü hep orjinal haliyle görmek isterim.""leon the professional" ismi sanırım, şimdi de olduğu gibi(!), 1994'te de halkımızın duygu / düşünce dünyasıyla çok ilgilenen "otoriteler"için sorun olmuş demek ki...
muhteremler, para için adam öldüren karakterin izleyenlerin zihninde kalmasının iyi sonuçlar yaratmayacağı kanaatine varmışlar. her ne kadar bu( bebek misali) filmin kulağına fısıldanan "sevginin gücü" ismi en fazla 10 dk düşünülmüş gibi görünen yavan bir isim olmuşsa da kanımca filmin "sevgi" merkezli yaklaşımını, belki de bilmeden, yakalanmış...
evet bir sevgi filmi aslında "leon the professional"...yönetmen luc besson'un kanımca ilk ve son orjinal çalışmasıdır. sonraki
yapıtlarıyla bende yarattığı izlenim "leon ne bu ne?? "
besson sonraki çalışmalarıyla bilinen bir yönetmen oldu lakin benim aklımda arya okuyan uzaylı abla(beşinci element) ve 3.sınıf arabalı bol kovalamacalı adını bile anmak istemediğim filmler kaldı...
neyse gelelim "sevginin gücüne"...
1994 yapımı 110 dk lık bol çatışmalı, aile kurutan katliamlı ama hala iyi niyetli duyguların filmi leon...
hayatları boyunca başkalarınca hiç sevilmemiş, korunmamış; sevgilerini, ilgilerini hakedecek insanları olmamış 2 ruhun birbirlerinde ebeveyn ve evlat sevgisini bulma hikayelerini anlatan bir film.
tabii ki her mutlu an gibi kısa süren ama toprağa ekilmiş bir bitkinin kökleri gibi sağlam bir baba kız ilişkisi filmi.
evet film "genel" olarak benim için bu...peki ya "özel" olarak?
narkotik detektifi (bkz: norman stansfield) karakterine hayat veren (bkz: gary oldman) ı izlemek, sinema denince aklıma gelen birkaç güzellikten biridir. bir kötü adam karakteri bu kadar mı kendine hayran bırakır... daha filmin ilk sahnesindeki o hap içme...
kariyerinde doğru düzgün başrolü olmayan lakin bir kaç dakika görünüp neredeyse filmi kurtarabilen (bkz: oppenheimer) bir aktörün "batman daki polis şefi" olarak bilinmesi ise rezalettir.
izlemeyeni kalmamıştır dediğim tekrar ve tekrar izlenenecek filmdir leon .
devamını gör...

zaz

küçüklüğümde kahkahalarla izlediğim komedi filmlerinin yaratıcıları olan efsanevi ekip.(zucker***abrahams***zucker)
(bkz: jerry zucker)
(bkz: david zucker)
(bkz: jim abrahams)
maalesef jim abrahams abiyi geçen yıl kaybettik...
şuan 100 yaşında olan (bkz: mel brooks) abiyi de ben bu gruba eklerim.
peki zaz komedisi nedir?
parodilere dayalı, genelde ünlü filmlerle ya da film türleriyle dalga geçen yapımlardır.
peki neden artık bu türde film yapılmıyor ?
kanımca sosyal medyadaki kısa süreli vine, reels gibi videoların daha çok tüketilmesinden dolayı.
bildiğim kadarıyla yıllar sonra bir tane cıplak silah geliyor. imdb
bakalım liam neeson ne kadar efsanevi leslie nielsen olabilecek?? kanımca irlandalı aktörün papatya toplar gibi adam vurduğu filmler yeterince komik ama leslie abinin yerini almak mı???
lütfen!!!!
çıplak silah yüzümüzü güldürdü ama kendi başına bir tür yaratmış olan bu ekipten yeni filmleri de dört gözle bekliyoruz.zaz filmlerinden bilinenleri yazalım...

(bkz: the kentucky fried movie)
(bkz: airplane)
(bkz: airplane ıı: the sequel)
(bkz: top secret!)
(bkz: the naked gun: from the files of police squad!)
(bkz: the naked gun 2: the smell of fear)
(bkz: naked gun 33 1-3: the final ınsult)
(bkz: baseketball)
(bkz: the onion movie)
(bkz: superhero movie)
(bkz: rat race)
(bkz: jane austen's mafia!)
(bkz: hot shots)
(bkz: hot shots! part deux)
(bkz: ruthless people)
(bkz: wrongfully accused)
(bkz: scary movie 3)
(bkz: scary movie 4)
devamını gör...

edge of tomorrow

****spoiler içerir***


"tom cruise ile alçak uzaylıları yenilgiye uğratıyoruz" film kuşağının war of the worlds ve oblivion ile beraber (dilerim) sonuncu halkası olan film.
tom kardeş olmuyor, senden "dünya'yı kurtaran adam"çetin inanç yönetmen olsa da olmaz.
sen de maşallah hazır karakter çok ethan hunt var, maverick var, lestat var... 600 milyon dolarlık servetinden anladığımız kadarıyla bunlar sana yetiyor da artıyor bile...
şaka bir yana, genç kızların favorisi ile başlayan sinema kariyeri şu aralar bir aksiyon filmi yıldızı olarak son hız devam ediyor tom cruise'un
şuana kadar yazdıklarımdan kendisinin pek hayranı olmadığımı anlamışsınızdır.kendisi her ne kadar muazzam para kazanmış olsa da oynadığı elliye yakın filmin çok azında kendisine oyunculuk gücünü gösterme fırsatı verildi. evet verildi ama bu filmler hep başka aktörlerin çıkış yaptığı filmler oldu.
(bkz: colleteral)=) jamie fox
(bkz: magnolia)=) cuba gooding jr
(bkz: rain man)=) dustin hoffman
yani muhterem sanatsal anlamda şansız lakin ticari anlamdaysa kendisine "yürü ya kulum"" denmiştir.

evet bu uzun girişten sonra gelelim (gelesim de yok) filme.
yönetmenliğini doug liman'ın yaptığı 2014 tarihli bir bilimkurgu filmi "edge of tomorrow"...
filmin imdb notu 7,9...herhalde scientology den tom'un arkadaşları kampanya yapmış çünkü başka bir açıklama getiremiyorum -.
şimdi, bir zaman döngüsü ve uzaylı istilası hakkında kitap ya da senaryo yazmanın şöyle bir sorunu var.zaman döngüsü zaten uçuk bir fikirken bir de bunu( döngü kadar olmasa da ) hala fantastik kabul edilen dünya dışı istila ile birleştirdiğiniz zaman ortaya narnia günlükleri gibi bişey çıkıyor. filmin bilimkurguya bakışı(??) çok düz...ortada bir gizem yok...hem uzaylılarla niye "meydan savaşı" yapıyoruz. filmin genelinde bir olmamışlık bağırıyor adeta. çoook boş vaktiniz yoksa hiç davranmayın bile...
devamını gör...

roman polanski

pianist filminin yönetmeni.altı yaşında krakow yahudi gettosu'nun tasfiyesi esnasında babası gözleri önünde alınarak mathausen toplama kampına ,dört aylık hamile annesi ise gaz odasında öldürülmek üzere auschwitz'e gönderildi. altı yaşındaki polanski tanık olduğu o anı şöyle anlatıyor,


"ı had just been visiting my grandmother ... when ı received a foretaste of things to come. at first, ı didn't know what was happening. ı simply saw people scattering in all directions. then ı realized why the street had emptied so quickly. some women were being herded along it by german soldiers. ınstead of running away like the rest, ı felt compelled to watch. one older woman at the rear of the column couldn't keep up. a german officer kept prodding her back into line, but she fell down on all fours ... suddenly a pistol appeared in the officer's hand. there was a loud bang, and blood came welling out of her back. ı ran straight into the nearest building, squeezed into a smelly recess beneath some wooden stairs, and didn't come out for hours. ı developed a strange habit: clenching my fists so hard that my palms became permanently calloused. ı also woke up one morning to find that ı had wet my bed."



"az önce büyükannemi ziyaret ediyordum... gelecek şeylerin önsezisini aldığımda. ilk başta neler olduğunu bilmiyordum. insanların her yöne dağıldığını gördüm. sonra sokağın neden bu kadar çabuk boşaldığını anladım. bazı kadınlar alman askerleri tarafından buraya sürülüyordu. diğerleri gibi kaçmak yerine, izlemek zorunda hissettim. sütunun arkasındaki yaşlı bir kadın ayak uyduramadı. bir alman subayı onu tekrar hizaya sokmaya devam etti, ancak dört ayak üzerine düştü... aniden memurun elinde bir tabanca belirdi. yüksek bir patlama oldu ve sırtından kan fışkırdı. doğruca en yakın binaya koştum, ahşap merdivenlerin altındaki kokuşmuş bir girintiye sıkıştım ve saatlerce dışarı çıkmadım. garip bir alışkanlık geliştirdim: yumruklarımı o kadar sıktım ki avuçlarım kalıcı olarak nasırlaştı. ben de bir sabah uyandığımda yatağımı ıslattığımı fark ettim. "
ebeveynlerini bir daha görmedi..
devamını gör...

evanjelik

kelime anlamı incil öğretmektir.
marvel ya da dc comics'in bile saçma deyip yüzüne bakmayacağı bir kıyamet savaşı hikayesine inanan milyonlarca taraftarı olan abd merkezli hristiyan tarikatıdır.
abd'de çok geniş bir kitleyi temsil etmektedirler. ülke nüfusunun takriben %35'lik(95-100 milyon) kısmını oluştururlar.kendi içinde de pek çok alt gruba ayrılmıştır. bunlardan bazıları...
(bkz: anabaptist)
(bkz: amish)
(bkz: mennonitler)
(bkz: baptist)
(bkz: quaker)

fantastik kıyamet savaşı hikayesine inananlardan biri için (bkz: ronald reagan)
(bkz: megiddo dağı)=) kıyamet savaşına yahudilerin verdiği isim.
(bkz: armageddon)=) aynı olaya hristiyanların verdiği isim.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim