eminveus yazar profili

ekrem imamoğlu'nun göreve geldiğinden beri yüzlerce icraati var. bunların yanında yeni akit'i haczettirmeyi ben icraat sayarım. gördüğüm en iyi icraat olabilir, akp'nin yol ve köprü yapmalarından bile kaliteli. ekrem imamoğlu'nu tebrik ediyor, halka düşman olanları haczettirmesinin devamını diliyorum.

tekrardan eurovision iddialarını şöyle yorumluyorum (eğer gerçekse tabii): iktidar, son zamanlarda yaptığı onca yanlışı düzeltmek için ve gençlerin ilgisini kendi üzerine çekebilmek için atılımlar yapmak zorunda. bunlardan biri de ülkemizde ilgiyle takip edilen eurovision. tabii ki kimse kalkıp da "tekrardan eurovision'a gidiyoruz, akp'ye oy vereceğim" demez. lakin, gençler için atmaya çalışacakları adımların başlangıcı olabilir.

ayrıca katılmayı da "kafanıza göre" mantığıyla yapmayacaklardır. sözler; iktidar tarafından incelenecek, onaylanacak ve hatta sahnede giyilen kıyafetler de önce iktidara sunulacak. eğer ki iktidar herhangi bir sorun görmezse o vakit sahne alınabilecek. kısacası bir yarışmaya bile özgürce katılamayacağımızı düşünüyorum. sırf "katıldık" diyebilmek için katılacaklar. zaten azerbaycan'ın olduğu bir yarışmadan hangi zihniyetle, hangi akılla çıkabiliyoruz? "avrupa bizi kıskanıyor" diyoruz ama bizi kıskanacakları hiçbir şey yok. bu tip önemli uluslararası organizasyonlarda bile yokuz. çok gerideyiz, çok...

bahsi geçen üniversiteyi ucundan bir araştırdım. rektörün geçmişini inceledim. 2018 yılında t.c. kiev büyükelçiliği’nde 6 ay süreyle kurucu eğitim müşavirliği görevini yapmış. tahminimce iktidarla ilişkileri olan biri. bu kadar parayla bir iş yapılması hiç şaşırtmadı.

inanamıyorum. bazılarına gerçekten inanamıyorum. hdp binasına silahlı saldırı olmuş, bina ateşe verilmiş, aynı şekilde bir de ölü çıkartılmış ve bu bazılarını ciddi anlamda tatmin etmiş. ekrem imamoğlu, kemal kılıçdaroğlu gibi saldırıyı kınayanlara da laf atanlar olmuş.
bakınız, bu konu ve bu tip saldırı konuları siyasetin çok üzerindedir. siz, insanların canını tehlikeye atan, ölümlerine sebep olan kişilerin maruz kaldığı saldırıyı basitleştirip, destekleyemezsiniz. bunun adı faşizmdir. "tüm dünya keşke kardeş olsa, herkes huzurlu ve mutlu olsun" diyeceksin, bir yerlerde saldırı olduğunda sırf mağdurların siyasi görüşüne karşısın diye saldırıyı destekleyeceksin. yok öyle şey. bunları hdp'li olmayan biri olarak söylüyorum ve tüm partiler için söylüyorum. bunun akp'si, mhp'si, chp'si, ip'si, hdp'si yok.

muhafazakar ailelerin kızlarından talebi, fakat seküler kızın reddi olarak değerlendirilebilir. aileniz geçmişten bugüne bile muhafazakar ise, kız başörtü takmak istemezse zorlayamazsınız. fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmeye gayret ediyoruz sonuçta.

özellikle taraftarların milli takımı şişire şişire turnuvaya hazırlaması ve takımın da turnuvaya "yaparız yağğ" diye girmesi sonucunda bizi 3-0 italya mağlubiyetinden sonra turnuvadan eleyen maçtır.

fransa'yı, norveç'i turnuvalar dışında yenmek çok da büyük bir marifet değil, asıl marifet herkesin dişe diş kora kor çatışacağı turnuva maçlarında bu tip kuvvetli takımları devirebilmek. bunu yapamıyorsanız, "fransa'yı, norveç'i, italya'yı, almanya'yı vb. eledik" diyemiyorsanız sizin turnuva öncesinde kazandığınız maçların önemi yok. görüldüğü gibi daha turnuvanın ilk maçlarında bütün takımlar deli gibi oynadılar, en büyük kozlarını uygulamaya çalıştılar. italya ve galler'e karşı hiçbir oyun koyamadan, adeta mağlubiyeti seyrederek turnuvaya veda ettik. dilerim ki, bundan sonraki ilk turnuvada çok daha motive, yapabileceğinin en iyisine odaklanmış ve dişini tırnağına takmış bir milli takım görürüz.


not: euro2020 turnuvasında norveç'in olmamasına rağmen örneklerde norveç'i verdim, çünkü taraftarlar "haaland bizi yok edecek" görüşüyle norveç'ten çekiniyorlardı. norveç galibiyetinden sonra fazlasıyla büyük havaya girilmişti. futbolun başlamadan biten bir oyun olmadığını anlatamamıştık.

ikisi de evladımızdır, öyle birine cephe alınarak olmaz bu işler. doğru düzgün hangisi diye tartışılır, kalp kırmaya gerek yok.
efenim benim tercihim altay bayındır'dan yanadır. uğurcan'ın son maçta yaptığı hatalı paslar ve kanımca eksik yönleri altay'a nazaran daha fazla. ziyadesiyle tercihim altay bayındır'dır. lakin uğurcan galler maçında forma giyerse de uğurcan'cı olurum. ne olacak?

valla bu maç için içimde apayrı bir heyecan var. normalde alman futbolu klastır, her an her şey olabilir ama favorim bu maçta fransa.

kadim dostlarım, siyasette zaman zaman pis işlerin döndüğünü (her zaman), siyasetçilerin çok zengin olduklarını ve büyük paralarla oynadıklarını muhtemelen artık hepimiz biliyoruz. ancak; yetimin, yoksulun hakkını savunduğunu söyleyen, sürekli mağdur siyaseti yaratan bir partinin içinden sadece bir kişinin hollanda'da 26 milyar dolarlık servetinin olması, tabiri caize para içinde yüzmesi ayıp değil de nedir? üstelik dünya bankası'nın raporuna göre türkiye'de yoksulluk sınırının altında 10 milyon 171 kişi varken, birilerinin büyük paralarla adeta dans etmesi, onlarca şirket açıp parasına para katması etik midir? ak parti zannediyor mu ki bu millet sonsuza kadar uyuyacak, her şeye "he" diyecek. emin olsunlar, günü geldiğinde kimse hakkını helal etmeyecek.

puhaha, başlığa bak. istanbul'da karınca ezilse ekrem imamoğlu'ndan biliyorlar.

efendim olayın özeti şudur, 2011 yılında chp'li balıkesir milletvekili namık havutça marmara deniz'inde o zaman da mevcut olan deniz salyası ile ilgili bir araştırma komisyonu kurulmasını tbmm'de önerge olarak sunmuştur. ve dönemin milletvekili fatma hürriyet kaplan da 2016 yılında deniz salyasıyla alakalı tbmm'de soru önergesi vermiştir ve araştırma komisyonu kurulmasını istemiştir. fakat bu iki talep de ak parti tarafından reddedilmiştir.

olayı basitçe özetleyecek olursak, chp'nin 2011'den bu yana marmara denizi'ndeki deniz salyasına tbmm'de dikkat çekmesi fakat ak partililerin bunu inatla engellemesi bugün marmara denizi'ni bu hale sokmuştur.

tüm sorumluluk, tüm suç ve bugün gelinen bu feci durumun suçlusu ak partidir.

ha, bana inanmıyorsanız buyurunuz efendim, chp'li namık havutça'nın tbmm'nin sitesinde bulunan 2014 tarihli deniz salyası hakkında konuşmasına dair kayıtlar:
www.tbmm.gov.tr/develop/owa...

budur, ne eksik ne fazla: buradan

"allah, insanın yarattığı en değerli varlıktır."
-kemal kılıçdaroğlu

tarih: 15.06.2021

üç kelimelik özet: enflasyon, yönetimsizlik, kriz

ak parti'yi dinin son kalesi olarak gören, türkiye halkını bir ümmet gibi tanımlayan ve siyasetle dini iç içe sokanlara karşı bilimi savunan, laikliği idrak edebilmiş, dinin kişisel bir şey olduğunu anlayanlar arasında çıkan çatışmadır. bu çatışma gittikçe farklılaşmış ola ki, bir ideolojiye sıkı sıkı bağlanmış akp'liler dindar kalmayı başarabilmişken, diğer kesim ise dindar kesimin tavırları yüzünden dinden uzaklaşmıştır. akp bütün ülkeyi müslüman ve mümin yapacağım derken özellikle genç kısımdan çok fazla kayıp yaşadı.

"yavrum,
kız olsun, oğlan olsun
kaç yaşında olursa olsun
yavrum düşmesin istiyorum hapislere
güzelden, haklıdan, barıştan yana diye.
fakat malum, kızım yahut oğlum
gecikirse suların ışıması dövüşeceksin."

nazım hikmet - hapisten çıktıktan sonra

iyi parti'nin sıçrama yapması gayet de beklenen bir durumdur. özellikle son dönemlerde fazlasıyla sokakta olan, halkın sorunlarını dinleyen iyi parti lideri meral akşener, bu ziyaretlerin sonucunu anketlerde görüyor. muhtemelen seçimde de fazlasıyla görecek. meral akşener'in siyaseti eleştirilebilir, düşünceleri hakkında olumlu ve olumsuz yorumlar yapılabilir ancak şu anki mevcut durumda muhalefetin fazlasıyla işine gelecek işler yapıyor. geçen günlerde rize'ye gitmesi ve rize'de bir vatandaş ile münakaşaya girmesi, ne hikmetse tam da o anda a haber'in meral akşener'i yakın çekim alması tesadüf değildir. bu olaydan "cumhur ittifakı iyi parti'nin yükselişini hazmedemiyor" kanısına varılabilir.

deva partisi benim gözümde fazla bir geleceği olmayan, önümüzdeki on yılı bile "belki" çıkartabilecek bir partidir. ali babacan'ın eski ak partili olması, 2009'da yanlışı gördüm deyip 2019'da istifa etmesi; ses tonunun sakinliği, ağır hareketlerinin olması gibi etkenler benim için eksi yönlüdür. lakin deva partisi'ne sempati duyan, ali babacan'ı destekleyenler ise kendisinin ekonomi bilgisi, hataları gördüğü için daha düzgün bir siyasetle ilerleyeceğini düşünmesi, siyasette fazla bağırıp çağırmadan konuşması ve güler yüzlülüğü gibi etkenlerden dolayı desteklemektedirler.

özetle, siyasette artık alternatif her geçen gün artıyor. fazla alternatif, mevcut sistemde bir sorun olduğunu ortaya dökmektedir. "muhalefet ne yapıyooğrrr yaa" diyenler, her yeni ankette muhalefetin oylarını biraz daha artırdığını görüyorlardır umarım. dilerim ki türkiye siyaseti gelecekte daha temiz, daha iddialı, daha gerçekçi ve daha halksever kişiler görür.

3 kasım 2002 seçimleri

cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan'ın söylemine katıldığım cümledir. dolandırıcılarla, kadınlara şiddet uygulayanlarla fotoğrafları çıkan, tecavüzcülerle ilişiği saptanan, devlet işlerinde torpil sağlayan biri(leri)nin hâlâ görevde durması ve onun görevde durmasına önayak olan kişinin koltukta oturması korkunç bir durumdur. devletin itibarını zedeler. dolayısıyla değerli cumhurbaşkanımız recep tayyip erdoğan'ımız bu sözleri tekrardan, ayna karşısında söylemelidir.

rte'yi sevmeyip o köprüyü ve tüneli kullanan tip, haklı olarak kullanmaktadır. çünkü o yapılar rte'ye ait değil, halka ait. vergisini biz mi veriyoruz? evet. o halde o yapılar bizimdir. rte'ye sadece tek adam rejiminden kaynaklı olarak onaylamak kalmıştır. ki zaten görevi boyunca onaylayacağı (2 sene daha) topu topu 4 şey var: köprü, yol, cami, hastane