gokeren - öne çıkan tanımları (1. sayfa)
1.
çılgın korsan jack
çılgın jack " bay öl'üm, hmmm fransızca olmalı " dediğinde yapılan espiride kastedilenin on yıl sonra fransızca öğrenikten sonra " de ath " olduğunu anlamak çok keyifliydi. yaratıcı bir absürt seriydi. çocukken bunu devamlı izleyip absürt yapamayan veya mizahımızın uyuşmadığı yetişkin bir insan görmedim. böyle bir çizgi filme çocukken maruz kalmak son derece lüks bir şey. kral şakirt izleyip yaratığı görünce on metre uzağa kaçan küçük kuzenlerime biraz üzülüyorum. son olarak " eşek bağırsağı üflemeyi reddettiniz ".
devamını gör...
2.
the matrix
en sevdiğim üçleme olan eseri şu şekilde yorumlayabilirim;
“morpheus: the matrix is everywhere. ıt is all around us. even now, in this very room.
you can see it when you look out your window or when you turn on your television. you can
feel it when you go to work, when you go to church, when you pay your taxes. ıt is the world
that has been pulled over your eyes to blind you from the truth.
neo: what truth?
morpheus: that you are a slave. like everyone else, you were born into bondage, born into a prison that you cannot smell or taste or touch. a prison for your mind.”
yukarıdaki diologta adorno’nun ortaya atmış olduğu kültür endüstirisi kavramı metaforlarla anlatışmıştır.matrix, teklonojinin getirmiş olduğu sanal gerçeklik kavramını gerçek hayatta yaratılmış olan çarpıtılmış gerçekliklerle bağdaştırmaktadır. sistemin içerisinde “sanal bir gerçeklikte” yaşayan insanlar bulundukları durumu sorgulayamaz haldedirler.çünkü bunları ona sorgulatacak alternatif bir olgunun varlığına inanmayı, bir uyarıcı olmadan kendi başlarına başaramazlar. bu durum platon un ortaya atmış olduğu mağara alegorisiyle oldukça benzerlik göstermektedir.platonun bahsettiği anlamdaki bir mağaradan dışarı çıkan bir insanın gözleri daha önce hiç güneş görmediği için açılmakta zorlanır.bu duruma filmdeki leo karakterinin ilk uyandırıldığı anda, içinde bulunduğu durumu kabul edememesi ve kusması gösterilebilir.çünkü alışılmışlığın dışına çıkmak, ne kadar gerçek olursa olsun, insanın zor kabulleneceği belki de istemeyeceği bir şeydir.ayrıca sistemi sorgulayan ve cevap aramaya meyilli insanlar, toplum tarafından yalnızlaştırılır.bu duruma leo nun yalnız ve içine kapanık bir yazılımcı olması gösterilebilir.leo kendini hisleriyle toplumdan soyutlamıştır.aslında, bu arayış onu doğal bir şekilde yalnızlaştırmıştır.
aynı zamanda matrix filmi, makine ve insan ilişkisini farklı bir açıdan ele alır.insanın kendi işlerini kolaylaştırmak için yaratmış olduğu makineler kontrolü ele geçirirler.bu da kapitalizmin artık kontrolden çıkıp kendi kendine yaşayan bir kavrama dönüştüğünü yansıtır.insanlar bu makinelerin kölesi haline gelmişlerdir.bu sistem ve makineler, tarlalarda yetiştirdikleri insanların biyoenerjilerini kullanır ve onlara sanal bir gerçeklik sunarlar.bu iş gücü sömürüsünü vurgulamaktadır.tarlada yetişen insanların değer olarak bir birinden farkları yoktur. ne düşündüklerinin bir önemi yoktur.çünkü onlar sadece bioenerji olarak var olurlar.yaratılan bu sanal dünya onun içinde bulunan insanların dikkatini dağıtacak öğeler barındırır. morpheus ve leo matrix in provasını yaptıkları esnada leo’nun karşısına çıkan güzel kadın ve ona bakan leo nun düşman tarafından alt edilmesi , televizyon ve dergi kültüründe yaygınlaşan ve özellikle reklamlarda kullanılan cinselliğin ne derece dikkat dağıtıcı ve insanı hedefe açık bir hale getirebileceğini göstermektedir.matrix te gücü elde edebilmenin sırrı zihni serbest bırakmaktır.bu da ancak, insanın beynini meşgul eden sistem tarafından dayatılmış düşüncelerden kurtulmakla mümkündür.bu duruma, özellikle 1980 den sonra internet ve digital medyanın yaygınlaşmasıyla beraber insanların her gün maruz kaldığı devasa miktardaki reklam sayısı örnek verilebilir.bu durumdan kurtulmak zordur çünkü sistem buna göre şekillenmiştir. zaten leo sisteme yabancılaşmış bir karakter olduğu için bu yola girebilmiştir. bu etkiler görsel olak da şu şekilde yansıyor ; aklın ve mantığın sembolü olan yeşil renk sayısal olarak işleyen matrix ‘in rengiyken, gerçekliği sembolleyen mavi renk matrix’in dışında kullanılmıştır.insanların bulunduğu küvez ve tarlaların renginin kırmızı olması ise bozulmuşluğu simgelemektedir.
ayrıca: matrix filminin eleştirdiği ana kavramlar kapitalizm ve kültür tüketim toplumudur.1980 lerden itibaren aşama aşama gelişmeye ve yaygınlaşmaya başlayan kişisel bilgisayarların kullanımı, internet ve cep telefonları, insanlığın dünya ve kendileriyle olan ilişkisini çok ciddi bir şekilde değiştirmiştir. 1980 lerin başında piyasaya giriş yapan ilk kişisel bilgisayar ıbm 5150 yle başlayan bu süreci commodore 64 takip etti.fakat asıl büyük değişim bilgisayarların birbiriyle iletişime geçmesinden, yani internetin yaratılmasından sonra gerçekleşti. yapay zekanın düşünme kapasitesinin sorgulanması aslında çok daha öncesinde, alan turing tarafından ortaya atılmış bir fikirdir.lakin, bilgisayarlar ve internet kullanımının yükselişe geçmesi ve bunların insanlarının yaşam alanlarında yaygınlaşmasıyla beraber toplumda oluşan değişimlerin gözlenmesi filmin çekilmiş olduğu perioda tekabül eder. 1990 yılında tim berners-lee world wide web i kurar ardından 1991 yılında internet reklam kullanımı için açık bir mecra halini alır. filmde çizilen dünya tamamen datalardan oluşan bir buluttur.yani yapay gerçekliktir.bu yapay gerçeklik belirli algoritmalarla kontrol edilebilir haldedir çünkü sayısal bir sisteme dayanır. dayandığı yaygınlaşan kültür endüstrisinin bir yansımasıdır.
“morpheus: the matrix is everywhere. ıt is all around us. even now, in this very room.
you can see it when you look out your window or when you turn on your television. you can
feel it when you go to work, when you go to church, when you pay your taxes. ıt is the world
that has been pulled over your eyes to blind you from the truth.
neo: what truth?
morpheus: that you are a slave. like everyone else, you were born into bondage, born into a prison that you cannot smell or taste or touch. a prison for your mind.”
yukarıdaki diologta adorno’nun ortaya atmış olduğu kültür endüstirisi kavramı metaforlarla anlatışmıştır.matrix, teklonojinin getirmiş olduğu sanal gerçeklik kavramını gerçek hayatta yaratılmış olan çarpıtılmış gerçekliklerle bağdaştırmaktadır. sistemin içerisinde “sanal bir gerçeklikte” yaşayan insanlar bulundukları durumu sorgulayamaz haldedirler.çünkü bunları ona sorgulatacak alternatif bir olgunun varlığına inanmayı, bir uyarıcı olmadan kendi başlarına başaramazlar. bu durum platon un ortaya atmış olduğu mağara alegorisiyle oldukça benzerlik göstermektedir.platonun bahsettiği anlamdaki bir mağaradan dışarı çıkan bir insanın gözleri daha önce hiç güneş görmediği için açılmakta zorlanır.bu duruma filmdeki leo karakterinin ilk uyandırıldığı anda, içinde bulunduğu durumu kabul edememesi ve kusması gösterilebilir.çünkü alışılmışlığın dışına çıkmak, ne kadar gerçek olursa olsun, insanın zor kabulleneceği belki de istemeyeceği bir şeydir.ayrıca sistemi sorgulayan ve cevap aramaya meyilli insanlar, toplum tarafından yalnızlaştırılır.bu duruma leo nun yalnız ve içine kapanık bir yazılımcı olması gösterilebilir.leo kendini hisleriyle toplumdan soyutlamıştır.aslında, bu arayış onu doğal bir şekilde yalnızlaştırmıştır.
aynı zamanda matrix filmi, makine ve insan ilişkisini farklı bir açıdan ele alır.insanın kendi işlerini kolaylaştırmak için yaratmış olduğu makineler kontrolü ele geçirirler.bu da kapitalizmin artık kontrolden çıkıp kendi kendine yaşayan bir kavrama dönüştüğünü yansıtır.insanlar bu makinelerin kölesi haline gelmişlerdir.bu sistem ve makineler, tarlalarda yetiştirdikleri insanların biyoenerjilerini kullanır ve onlara sanal bir gerçeklik sunarlar.bu iş gücü sömürüsünü vurgulamaktadır.tarlada yetişen insanların değer olarak bir birinden farkları yoktur. ne düşündüklerinin bir önemi yoktur.çünkü onlar sadece bioenerji olarak var olurlar.yaratılan bu sanal dünya onun içinde bulunan insanların dikkatini dağıtacak öğeler barındırır. morpheus ve leo matrix in provasını yaptıkları esnada leo’nun karşısına çıkan güzel kadın ve ona bakan leo nun düşman tarafından alt edilmesi , televizyon ve dergi kültüründe yaygınlaşan ve özellikle reklamlarda kullanılan cinselliğin ne derece dikkat dağıtıcı ve insanı hedefe açık bir hale getirebileceğini göstermektedir.matrix te gücü elde edebilmenin sırrı zihni serbest bırakmaktır.bu da ancak, insanın beynini meşgul eden sistem tarafından dayatılmış düşüncelerden kurtulmakla mümkündür.bu duruma, özellikle 1980 den sonra internet ve digital medyanın yaygınlaşmasıyla beraber insanların her gün maruz kaldığı devasa miktardaki reklam sayısı örnek verilebilir.bu durumdan kurtulmak zordur çünkü sistem buna göre şekillenmiştir. zaten leo sisteme yabancılaşmış bir karakter olduğu için bu yola girebilmiştir. bu etkiler görsel olak da şu şekilde yansıyor ; aklın ve mantığın sembolü olan yeşil renk sayısal olarak işleyen matrix ‘in rengiyken, gerçekliği sembolleyen mavi renk matrix’in dışında kullanılmıştır.insanların bulunduğu küvez ve tarlaların renginin kırmızı olması ise bozulmuşluğu simgelemektedir.
ayrıca: matrix filminin eleştirdiği ana kavramlar kapitalizm ve kültür tüketim toplumudur.1980 lerden itibaren aşama aşama gelişmeye ve yaygınlaşmaya başlayan kişisel bilgisayarların kullanımı, internet ve cep telefonları, insanlığın dünya ve kendileriyle olan ilişkisini çok ciddi bir şekilde değiştirmiştir. 1980 lerin başında piyasaya giriş yapan ilk kişisel bilgisayar ıbm 5150 yle başlayan bu süreci commodore 64 takip etti.fakat asıl büyük değişim bilgisayarların birbiriyle iletişime geçmesinden, yani internetin yaratılmasından sonra gerçekleşti. yapay zekanın düşünme kapasitesinin sorgulanması aslında çok daha öncesinde, alan turing tarafından ortaya atılmış bir fikirdir.lakin, bilgisayarlar ve internet kullanımının yükselişe geçmesi ve bunların insanlarının yaşam alanlarında yaygınlaşmasıyla beraber toplumda oluşan değişimlerin gözlenmesi filmin çekilmiş olduğu perioda tekabül eder. 1990 yılında tim berners-lee world wide web i kurar ardından 1991 yılında internet reklam kullanımı için açık bir mecra halini alır. filmde çizilen dünya tamamen datalardan oluşan bir buluttur.yani yapay gerçekliktir.bu yapay gerçeklik belirli algoritmalarla kontrol edilebilir haldedir çünkü sayısal bir sisteme dayanır. dayandığı yaygınlaşan kültür endüstrisinin bir yansımasıdır.
devamını gör...