bu işte büyük bir gizem var. tıpkı benim için olduğu gibi, küçük prens'i seven sizler için de, bir yerlerde hiç görmemiş olduğunuz bir koyun, bir gülü yemişse ya da yememişse, hiçbir şey eskisi gibi olmaz...
gökyüzüne bir bakın. sonra da kendinize sorun:
"koyun çiçeği yedi mi, yemedi mi?" göreceksiniz her şey nasıl da değişecek...
ve hiçbir yetişkin insan, bunun ne kadar önemli olduğunu anlamayacak.
racon bitmiştir. hepiniz sabah kahvaltınızı rahatlıkla yapabilirsiniz.
günaydın ve afiyet olsun.
bu amcanın simyacı kitabını okumuştum.
kişisel menkıbemi bulacağım diye çıktığı yolda götündeki donuna kadar alıyorlardı.
soyup soğana çeviriyorlardı karakterimizi.
en sonunda kişisel menkıbesini çıktığı yere geri döndüğünde buluyordu.
(çıktığı yer diyince yanlış anlaşılmasın ait olduğu yer)
yıllarca kendimi inandırdım. mısıra gidip dönecektim ve menkıbemi bulmuş olacaktım.
daha sonra başka kitaplarını okudum.
çok üzgün olduğum bir zaman diliminde, piedra ırmağı'nın kıyısında oturdum ağladım kitabını okudum.
ne yazdığı hatrımda yok, sadece iyi gelmişti.
veronika ölmek istiyor'u 150 tl'ye gördüğüm zaman, ölsün bu veronika deyip sahafların varlığını keşfetmiştim.
aldatmak isimli kitap bana vedalaştıklarımı sevmeyi öğretmişti.
sonra hayattaki şansımdan dolayı ben bu dayıya sövmeye başladım.
seni de kişisel menkıbeni de vs vs yara bandı gibi kelimeler kullandım.
ait olduğum yere geri döndüm ve çocukluğumda olan kadın ile bugün evlilik kararı aldık.
paulo amca, özür dilerim senden. ana avrat dışında ağır ağır sövdüm sana ama sen haklı çıktın.
sana inanmakta da ben haklıydım.
çocukluk aşkımın çocukluk aşkıyım.
birbirimize dokunmadık hiç.
birbirimize hayran hayran büyüdük.
onun hayatına birileri girdi, benim hayatıma birileri girdi.
ben simyacıdaki cucuk gibi kişisel menkıbemi bulacağim diye, ellenmedik bir kulağımın arkası kaldı.
sonunda döndüğüm yerde buldum menkıbemi.
kıyamam diyemiyorum sana ama bil sen dedim*
maviliyi buldum sanırım.
sen simülasyonda olmadığımızın kanıtısın kuzum.
küçük prens, tertemiz aşkına rağmen, çok geçmeden çiçekten şüphe eder oldu. önemsiz sözlerini ciddiye almış, çok üzülmüştü.
"dinlememeliydim onu, demişti bana bir gün; çiçeklerin söylediklerine aldırmamalı! seyretmeli, koklamalı, o kadar! benim çiçeğim gezegenimi güzel kokularla dolduruyordu da ben kadrini bilememişim. bunca sinirime dokunan o pençe hikayesi aslında
yüreğimi yumuşatmalıydı."
içini dökmeye devam etti:
"hiç bilememişim, o zaman! söylediklerine değil, yaptıklarına
bakmalıydım. güzel kokular yayıyordu, içimi aydınlatıyordu. kaçmamalıydım. beceriksiz nazlanmalarının arkasındaki yumuşaklığını görmeliydim. böyledir çiçekler; çelişkilerle dolu! ama o zamanlar, sevmesini bilemeyecek kadar küçüktüm!"
vardı bir zaman ve artık olmadığına inanıyorum.
çok güzel bir işi bıraktım ve vasıfsız bir iş yapmaya karar verdim.
diplomamı kiralayacağım artık.
matertalist dünyada materyal diye diye materyal oldum en sonunda.
bu materyal sevdası yüzünden insanlar birbirleri ile arasını açar oldu.
bir lafa bakıyorlar laf mı diye, bir de üzerindekilere bakıyorlar marka mı diye.
içimde bulunan bütün kompleksleri yendiğime inanıyorum.
nasıl mı?
bir rulet masasında 37 sayı var.
4 gelme ihtimali nedir? 1/37
bir zar attığında 6 gelme ihtimali? 1/6
değildir aslında.
hepsinin olasılığı 1/2'dir.
yani ya gelir ya da gelmez.
peki bu akla yatmayan bilgiyi nerede kullanacağız?
olasılığı ise 1/2'dir. ya bulursun ya da bulmazsın.
trakyalıların çok sevdiğim bir lafı var. hayat felsefem olabilir.
''amaaaan koy g*tüne beyaa''.
sonuca gelelim:
komplekssiz olunabilir mi bilmiyorum. kendim üzerinden yola çıkıyorum olunabilir ya da kompleksler sıfıra yaklaştırılabilir.
bilindiği üzere bu ülkede herkes her şeyin en iyisini biliyor.
çok akıllı çok kültürlü olmaya gerek yok.
ben okurum. günde 30 sayfa okurum.
çok okumak size bir olay kazandırmaz.
48 sayfalık bir kitap hayatınıza dokunan bir kitap olabilir.
sıradan bir instagram keşfetinde çıkan bir yazı size farkındalık verebilir.
bir kızılderili atasözü der ki;
benim hayatımı yargılamadan önce benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim yollardan, sokaklardan, dağ ve ovalardan geç. hüznü, acıyı ve neşeyi tat. benim geçtiğim senelerden geç. benim takıldığım taşlara takıl. yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git benim gibi. ancak ondan sonra beni yargılayabilirsin.
kaç yazar 3. evre melanom haberini alınca sevdiği insanı terketti?
kaç yazar şükür 'o'nun ölümünü görmeyeceğim diye ölümü bekledi?
kaç yazar intihar etmeyi düşündü kafasına silah tutarak?
sonra kaç yazar kendine ''bir defa ölüyorsun korkak olma ne silahı as kendini, ölümü iliklerine kadar hisset bir defa tadacaksın bu anı'' diye düşündü iki sene boyunca?
ölüm korkusunu her gün yaşayamıyorsun.
bir yerden sonra o korkuyu kabul ediyorsun. başka bir yerden sonra hayran olmaya başlıyorsun.
allah iyi kalpli insanlara benim ayakkabılarımı giydirmesin ve geçtiğim yollardan vs geçtirmesin.
iyi kalpli olanlar şu dünyada yaşadığım tecrübeleri yaşamasınlar.
bu dünyanın en katmerli acılarını da ben yaşamadım biliyorum. herkesin acısı kendine büyük.
hikayelere vakıf oldum çok daha kötüydü ölümden.
adamın eşinde pıhtı atması oluyor ve kadın vefat ediyor.
biri 9 diğeri 3 yaşında iki kız çocugu ile babaları kalıyor.
bir kızım olsun hayalim var benim.
allah bana o acıyı yaşatmasın. bu acılardan razıyım ben.
kompleks reçetesi herkese değişebilir. benim reçetem ne antidepresanlar ne de rehabilitasyonlar oldu.
kendi reçetem, üzerinde dr. seuss resmi olan pul koleksiyonundan bir hafta içerisinde 45 tane yemem oldu.
100 ug idi.
ihtimal 1/2'ydi. ya hepten deliririm ya da komplekslerimi yenerim dedim.
insanlar tepeden düşerler ve kompleks yaparlar.
i did not fall, i attacked the floor.
zeminden tepeye çıktım.
tepeden düşmedim, komplekslerimi yenip kendi isteğim ile indim.
yeteneklerini kenara bırakmış, kimsenin bilmediği bir yerde ve kimsenin bilmediği bir işi yapmak isteyen, kalender bir hayatı tercih etmiş, geçmişine tutunan bir arkadaş olma ihtimali de olan arkadaştır.
siz daha iyi bilirsiniz tabi ben çaylak ben bilmez.
ben oldu yazar, bilir ben de.
karım kızar diye düşünerekten ekledim. şaka şaka. üzülmesin balım diye.
tatlı krizine girmeden önce bir takım organik ağrı kesiciler üflemiş olabilecek erkektir.
üflemiş ise, muhtemelen tatlıdan önce yemek yemiştir ya da sonrasında yemek yemeye devam edecektir.
onun için yemeklerde sıranın çok bir önemi kalmamıştır.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.