içimdekibalina yazar profili

içimdekibalina kapak fotoğrafı
içimdekibalina profil fotoğrafı
rozet
karma: 5157 tanım: 254 başlık: 26 takipçi: 98
"ben aslında yoğum, bence siz ruh hastasısınız"

son tanımları


güne bir fotoğraf bırak

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
h ile üsküdar'dan fethi paşa korusu, fethi paşa korusu'ndan beylerbeyi sarayı, beylerbeyi sarayı'ndan çamlıca camii..
güne puanım 10/10*.

ekleme: evet, çamlıca hariç diğer tüm konumlara yürüyecek kadar da gözümüzü karartmıştık çünkü neden olmasın?*
devamını gör...

tevafuk

başlıktaki girdilerde de belirtildiği üzere "birbirine uyma, uygun gelme, rast gelme" anlamı taşıyan kelimedir, benim için ise bugün bu girdiyi yazma sebebidir.

dün veda ettiğimi/uzun bir süre göremeyeceğimi sandığım, ikinci bir vedayı daha kaldıramayacağım için bugün görmek istemediğim kişiyi hiç beklemediğim yerde ve hiç beklemediğim bir şekilde gördüm. durakta arkadaşımı beklerken gelen trende olduğunu öğrendim. ikimiz içinde üzücü olacağını düşünerekten "iyi iyi görmeyiz"* demesinin üzerinden birkaç saniye sonra tren kapısının açılmasıyla gördük birbirimizi*, sanki daha önce hiç el sallamamışçasına el sallamaya başladık birbirimize. hani tren kapıları kaç saniye sonra kapanıyor bilmiyorum ama orda bir zaman bükülmesi falan yaşadım sanırım*. sonrasında tren kapıları kapandı ve gördüğüm tek şey kapılar kapanıp tren hareket etmesine rağmen el sallamaya devam ettiğiydi*.

hiç konuşmadık, ben bankta o trende öylece bakıp el salladık birbirimize. ikinci bir vedayı kaldıramam sanıyordum ama bu vedamız ilkinden daha güzeldi, vedalardan nefret ediyorum ama keşke her veda böyle olsa diyorum bugünden sonra.

bu yaşadığımız şeyi planlasaydık denk gelmezdi bence. bugün bu kelimeyi yaşadık sanırım, başka şekilde anlamlandıramıyorum çünkü*.

tevafuk; söylemekten ikimizin de keyif aldığı kelime, bugün yaşadığımız kelime.
devamını gör...

güne bir fotoğraf bırak

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
"bu güneşli ve güzel bir günde ponçik ile maltepe sahilde yürüyoruz ve bizimle beraber bir yelkenli denizde hareket ediyor (13 nisan 24', cumartesi)"
-h.y. namı diğer #2849716

ne eksik ne fazla, güne puanım 10/10.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının hissettikleri

içimde bir sıcaklık hissediyorum sözlük bugünlerde.

şu güzel şeyler hissedince ortaya çıkan karındaki kelebek olayına inanmıyorum, bence bu şey o meşhur saçma kelebeklerden çok öte bir şey.

biri var aslında, hiç tanımadığım, çocukken tanıyıp şimdi ise hiç hatırlamadığım biri aslında. geçen sene tanımayı istemediğim, sonrasında adı aylarca omzumdan inmeyen ve son 1 aydır konuştuğum biri. konuşmaya başladığımızda beri adı omuzlarımdan inen biri.

son birkaç aylık* girdilerime bakıyorum da üstü kapalı sadece benim anlayabileceğim bir şekilde hep ondan bahsetmiştim aslında. mesela o aklıma gelmiş ama başka bir şeye vurup da yazmışım buralara.

dün onunla buluştum kahve için, mesajların arkasındaki kişiyle*. kendini anlattığı kadar sessiz, anlatmadığı kadar düşünceli, iyi bir dinleyici. bilmiyorum şu an için bu kadar karalayabilirim galiba hakkında.

hissettiğim şey şu an için o saçma kelebeklerden öte, allah ikimiz için de hayırlısını versin.

ne demişler, mevlam neylerse güzel eyler*. bakalım, görelim.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının hissettikleri

son zamanlarda yine olmayan kanatlarım koparılmışçasına omuzlarım ağrıyor sözlük*.

son 3 ayda ne çok ağrıdı şu omuzlarım, tam geçti derken cuma akşamı gelen haberlerle yine başladı. aslında geçti de sayılmazdı, belki canımın yanmasına alışmıştım, belki de uyuşmuştum acıdan.

ben hiçbir şey yaşamadım, yaşayanı bizzat tanımadım. belki de şımarıklık şu yaşadıklarım sadece yoruldum. yorulmaktan yoruldum. her şey boş, her şey saçma. hiçbir şey yapamıyorum, hiçbir şey umrumda değil, hiçbir şeyi takmıyorum ve umursamıyorum. "öyle mi olmuş? -olsun; öyle mi demişim?-olsun; öyle mi yapmışım? - e ne olursa olsun; ".

koşmak istiyorum, koşmak ve saklanmak istiyorum, kendimden saklanmak istiyorum. bitsin istiyorum, geçsin istiyorum, normal hayatıma devam etmek istiyorum.

biliyorum bencillik ediyorum zira bunu gerektirecek hiçbir şey yaşamıyorum. olanları film izler gibi izliyorum, zira elimden de hiçbir şey gelmiyor. arkadaşım hayat devam ediyor diyor ama gerçekten devam ediyor mu? yapabileceğimizin en iyisi daha çok çalışmak diyor ama o gücü bulabiliyor mu?

sadece birkaç gün için hayat dursun istiyorum, sorumluluklarımı düşünmeden o birkaç günü ayağa kalkmak için kullanmak istiyorum. ayağa kalkmak için gücünü toparlamaya vakti olamayanların olduğu bir dünyada şu yazdıklarım çok bencilce, bencil kere bencilce. ama yukarıda da dediğim gibi "öyle mi demişim? -olsun". zira o yüzden gelip anca bu başlığa karalıyorum.

iyi geceler
devamını gör...

günaydın sözlük

günaydın sözlük,

dünya mı çok büyük, yoksa biz mi çok küçüğüz?
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının hissettikleri

bugünlerde ağlayamıyormuş gibi hissediyorum sözlük.

buraya 2 aydır yazmıyorum, ne zaman yazacak olsam kafamda yazıp faaliyete geçirmeden beynimin derinliklerine bırakıyorum ama bugün bunu yapamıyorum.

eskiden "1 ay nedir ki? 2 ay nedir ki?" diye düşünüyordum ama o 1 ayda çok şey olabilir veya o 2 ayda dünya değişebilir.

gazze'deki soykırımdan ötürü kendimce bir yasta olduğumu biliyorum. yastığa başını koymadan uyuyan ve nadiren gördüğüm kabusları saymazsam gece uyuyup gözünü sabah açan biriyim. hatta bazı insanların hayalini kurduğu uyku düzeni bende olabilir-di şu son 1 aya kadar. akşamları 9'da uykum geliyor, geceleri uyuyamıyorum ve sabahları yorgun kalkıyorum ve kabuslar* da cabası. insanlar orada her gün sıralarını beklerken hiç bir şeyden zevk almıyorum, zevk aldığım şeyler canımı acıtıyor, falan filan. hayat akıyor ama devam etmiyor. güvenli alanımda dışarıdan bakmak kolay ve belki şımarıkça ama öyle işte.

ekleme: bu kısmı yolda gelirken yazmışım. insanlar ölürken, en doğru tabirle yok yere soykırıma uğrarken şu yukarıda veya aşağıda yaşadığım şeylerin hiç bir önemi de yok aslında. dert mi? asla ama yazmış bulundum ve öyle kaldı. yoksa her şey fos bu paragrafın dışında, dünya benim etrafımda dönmüyor ve hani tüm bu mızmızlandığım şeylerde lüks ve şımarıklık aslında ama yine diyorum yazmış bulundum ve kaldı öylece.

daha önce buraya da yazmıştım, bir şey canımı çok sıktığında veya çok üzüldüğümde omuzlarım ağrır. omuzlarım ağrımayı 1 aydır bırakmadı.

dedim ya kendimce bir çeşit yastayım ama hayat devam etmese de akıyor ve okul kafamı çok karıştırıyor*. hani kendimi ve kişiliğimi sorgulamaya başladım, artık kafamın içinden çıkmak istiyorum, biliyorum ben yeterliyim, biliyorum ne yaparsam en iyisini yaparım, soruların soruların cevaplarını falan hepsini biliyorum hani en azından mantığını kurabiliyorum hoca demeden ama hepsi kafamın içinde. kafamın içinden çıkmak istiyorum.


hani aslında her şeyi hayatın akışı içinde yaşıyorum, üzüleceksem üzülüyorum, okula olan sorumluğumu yerine getiriyorum, resim kursuna gidiyorum ne biliyim beynimi bir köşeye bırakmak istiyorum bazen, hani çok sıradan bir hayat yaşıyorum ve bu sıradanlığı seviyorum da. ama yine de bir şeyler artık bitsin, bir şeyler artık başlasın istiyorum. tüm bunların arasında hayat zaten akıyor diye akmak/sürüklenmek istemiyorum.

tüm bu yazdıklarım veya hani hayatın akışı ya buraya yazamadıklarım bir araya gelince ağlamak istiyorum, ağlayamıyorum sanki gözyaşlarım da kafamın içine sıkışmışçasına.

o yüzden bugün ağlamak istiyorum, nefes almak istiyorum, bitsin istiyorum, başlasın istiyorum.

öyle işte, 2 ayımın son derece eksik özeti.
devamını gör...

güne bir söz bırak

az önce söylediği için bunu unutmak istemiyorum, o halde burada dursun.

"kaçtığın her şey seni daha çok kovalar."
- ablam
devamını gör...

bir tweet görseli bırak

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının hissettikleri

bugün hissetmiyorum sözlük, bomboş hissetmenin anlamı bu olsa gerek.

hava serin, güneş yok, her an yağabilir ve hatta gittiğim yerde yağıyor da olabilir. kısaca en sevdiğim hava olarak da tanımlayabilirim bu meteorolojik durumu.

aslında günümün kötü geçmesi için de bir sebep yok*, umarım olmaz da ama bomboş hissediyorum sözlük öyle böyle değil. hani bir şey olur kendimi kötü hissederim, yanlış bir şey yaparım yanlış olduğunu zibilyon zaman sonra anlarım da kötü hissederim veya iyi bir şey olur iyi hissederim, günüm güzel geçsin diye her yere iyi enerji saçmak isterim de iyi olur falan anlarım. ama hiçbir şey yok sözlük, koca bir belirsizliğin, koca bir anlamsızlığın içindeyim sanki.

bir şeyi yaparsın veya yapmazsın, bir şey olur ya da olmaz. ama hiçbir şey yok, yoksa var da mı yok, yoksa yok da mı var? şu an da her şey bu cümle (ve sonraki) kadar saçma, bu cümle (ve sonraki) kadar boş. boş bir bardakta su yoktur mesela, o zaman bu boşluk hissi aslında yok mu? ahhhh*.

her şey anlamlı olmak zorunda değil belki ama her şeyin bir nedeni olmalı, yani mutlaka olmalı ki benim için hep oldu ve karşıma çıktı. şu an için bilemesem de büyüme sancılarıdır belki?*

ben tüm bunların nedeni anlamaya çalışmaya dönerken sizlere iyi günler diliyorum.

düzenleme: aynı tanımı bir hata sonucu tekrar göndermişim, formata uymak adına ilgili aynı tanım silindi.
devamını gör...

dayton (dizi)

başrollerini levent öktem, oktay korunan, şehsuvar aktaş ve bülent alkış'ın paylaştığı, trt yapımı dizidir. dizi, trt'nin online platformu tabii'de yayınlanmış olup 6 bölümdür.

dizi, 1992 - 1995 yılları arasında gerçekleşen bosna savaşı'nı ve akabinde bu savaşı sona erdiren dayton antlaşması'nın imzalanma sürecini anlatır.

fragman:

dizi ile ilgili spoiler içermeyen görüşüm aşağıdadır.

ön not: diziyi izlemeden önce bu dizinin müzakere kısmı dışında bir soykırımı, insanların kadın-erkek-çocuk-yaşlı demeden yaşadıkları çok kötü şeyleri gösterdiklerini göz önünde bulundurmanızı öneririm.

tabii'de gezerken dikkatimi çekti bu dizi öncelikle. konusuna baktığımda bosna savaşı ile alakalı olduğunu gördüm. dayton antlaşması hakkında da bir bilgim yoktu. nedendir bilinmez her sene andığım soykırım kayıplarının yaşandığı bir savaşın nasıl bittiğini hiç araştırmamıştım, belki küçüktüm, belki de cahildim. tarih dizilerden öğrenilmez tabi ki ama dizi bana tüm bunların nasıl olduğuna/olmuş olabileceğine dair bir ön fikir sağladı benim için*.

öncelikle diziyi tek bölüm içinde 2 parça olarak düşünebiliriz. bölümlerin bir kısmı dayton'da ki müzakere sürecini anlatırken diğer kısmı bosna savaşı'nın acı tarafını bosnalı müslüman bir aile üzerinden anlatıyor.

müzakere kısımları dizide de ara ara gösterdikleri satranç oyunu gibi, tüm amaç karşı tarafın hamlesini görüp ona göre hamle yapmak üzerine. bu nedenle bu sahneleri izlerken çok büyük keyif aldım. siyasettir, uluslararası ilişkilerdir, antlaşmalardır bu tarz şeylerden pek anlamam zira tarih bilgim de çok iyi değildir. fakat daha önce de dediğim gibi tüm bunların nasıl olduğuna dair kafamda bir fikir oluşturdu.

savaş kısımlarında ise neler olduğunu çok süründürmeden yerinde anlattıklarını düşünüyorum* ki bu kadarıyla bile gözlerim dolu dolu izledim*. eğer ilk iki bölümü izledikten sonra buraya yazsaydım muhtelemen bu satırlarda "izlerken mahvoldum, nasıl devam ederim bilmiyorum ama devam etmek de istiyorum" yazardı. fakat üzerinden biraz zaman geçtiği için bu paragraftaki ilk cümleyi kurabiliyorum. ilk bölüm bittikten sonra diğer bölümlere kıyasla bir şey olmamasına rağmen bir süre ağlamıştım, kendimi tutmasaydım uzunca bir süre ağlardım. evet diziyi izlerken mahvolduğum bir gerçek ama zamanla bu üzüntüm yerini o zulmü gerçekleştirenler karşı öfkeye bırakmıştı.

6 bölüm boyunca çokça üzüldüm ve sinirlendim, zira yaşananlar gerçek ve çok daha kötüsü yaşandı.

oyuncular hakkında söyleyecek tek bir sözüm yok, hepsi harikaydı. trt para harcayacaksa bence bu tarz işlere para harcasın, şahsiyet (dizi)'ten bu yana izlediğim en iyi türk dizisi olabilir*.

izlerken çok etkilendim, 10/10.

düzenleme: fragman eklendi, ilk cümledeki bozuk link düzeltildi.
düzenleme 2: önizlemede gözden kaçan düzenlemeler yapıldı.
devamını gör...

see you in my 19th life (dizi)

başrollerini shin hye-sun, ahn bo-hyun, ha yoon-kyung ve ahn dong-goo'nun paylaştığı aynı isimli webtoon uyarlaması dizidir. 1 bölümü ortalama 1 saat olup, 12 bölümdür.

ban ji-eum, eski yaşamlarını hatırlayan bir kadındır ve 19. yaşamını yaşamaktadır. 18. yaşamında yoon ju-won adlı bir kızdır. 12 yaşındayken annesinin arkadaşının oğlu olan mun seo-ha adlı 9 yaşında bir çocuk ile tanışmıştır. seo-ha ile geçirdikleri bir trafik kazası sırasında ju-won 12 yaşında hayatını kaybeder. sonraki yaşamında ban ji-eum olarak doğan ju-won, her şeyi hatırlamakta ve yıllar sonra seo-ha ile bir araya gelmek istemektedir.

dizi, ban ji-eum'ın 19. yaşamını ve geçmiş olan bağını anlatır.

ban ji-eum: 19. yaşamını yaşamaktadır ve bu yaşamında zor bir çocukluk yaşamıştır. eski yaşamlarının hepsini hatırlamaktadır. açık sözlü, olgun, girişken ve başarılıdır. seo-ha'dan hoşlanmaktadır, onunla bir araya gelmek ister.
yoon ju-won: ban ji-eum'ın 18. yaşamındaki halidir, varlıklı bir ailenin kızıdır. 12 yaşındadır, eski yaşamlarını hatırlar ve yaşına göre olgundur. yoon cho-won adında küçük bir kız kardeşi vardır. seo-ha'ya çok değer verir.
(mun seo-ha:) varlıklı bir ailenin oğludur. çocukluğunda ju-won'dan hoşlanmıştır, beraber geçirdikleri kaza sonrasında kendini dış dünyaya kapatmıştır, duyma güçlüğü çekmektedir.
yoon cho-won: ju-won'un küçük kız kardeşidir. pozitif, cıvıl cıvıl bir enerjisi vardır.
ha do-yun: seo-ha'nın asistanı ve liseden beri en yakın arkadaşıdır. ciddi ve profesyoneldir.

fragman:

dizi ile ilgili spoiler içermeyen görüşüm aşağıdadır.

merhabalar, uzun zaman sonra bu kez bu başlık için buradayım*. finali izledim ve akabinde buraya uçtum. neden bu diziyi izledim? yanlış hatırlamıyorsam ahn bo-hyun'un bu dizide oynayacağını öğrenmiştim dizi çıkmadan aylar önce. konusu ilgimi çekince ilk önce webtoon versiyonunu* okumak istedim ve okurken telefonu elimden bırakamadım. webtoon okumayı severim ama bu hikaye sıkılmadan okuyup bitirdiğim 2 webtoondan biridir*.

merak edip okumak isteyenler için see you in my 19th life. diziyi izlemeseniz de okumanızı öneririm. bence çizimleri, hikayesi falan 10/10.

webtoon versiyonu ile kıyaslama gerekirse bence webtoon versiyonu açık ara kazanır ama 120 bölüm* webtoon ile 12 bölüm diziyi kıyaslamam çok da adil olmayabilir belki. bana kalırsa o kadar bölüm için bazı kısımları tamamen değişmiş olsa da ana tema olarak orjinaline yakın yazlık, güzel ve hoş bir yapım ortaya çıkmış.

oyuncular orijinaline çok benziyor. zaten benzemenin yani sıra gerçekten iyi oyuncular ki dizinin bu açıdan hiç bir eksiği yok. özellikle cho-won'u ve ji-eum'ın 18. yaşamındaki ju-won'u sanki ordan çıkarıp diziye koymuşlar gibiydi. shin hye-sun ve ahn bo-hyun çok iyi bir ikililer. her ikisinin de karakterlerinin güçlü, zayıf ve hassas yönlerini çok iyi yansıttıklarını düşünüyorum. onların yerine kimler olabilirdi diye düşündüğümde aklıma başka isim gelmiyor. orijinal versiyonunu tekrar okumak gibi bir niyetim var, zira karakterleri kafamda bu şekilde canlandırmak istiyorum.

son olarak fantastik ve romantik yapımları seviyorsanız keyif alacağınızı düşünüyorum. belki de suyun içinde nefes alıyormuşuz gibi hissettiğimiz şu günlerde kafa dağıtmalık, çok kafa yormayan, kısa ve hoş bir dizi izlemek istiyorsunuzdur.

yinede finali daha farklı olabilirdi sanki, 7.5/10.

ekleme: soundtrack albümünden 2 şarkıyı çok sevdim, ilgilenirseniz:
i'll embrace your past - ahn bo-hyun
star - colde
devamını gör...

yazarların şu an dinledikleri şarkı

the river - daisy jones & the six


if i follow you to the river
send my blues out to the sea
will you stay with me forever?
will you chase me in my dreams?
if i throw it all in the river
and let the rhythm take the lead
will it stay with you and never
let you leave on me?

dinlemeyi bırakamıyorum, bağırarak söylemek istiyorum. uzun zamandır aradığımı bulmuş gibiyim, aramadan bulmuş gibiyim.
devamını gör...

daisy jones & the six

başrollerini riley keough, sam claflin, camila morrone, suki waterhouse, will harrison, josh whitehouse ve sebastian chacon'un paylaştığı amazon prime yapımı dizi 10 bölüm olup, bir bölümü ortalama 1 saattir.

taylor jenkins reid'in aynı adlı romanından uyarlanan dizi, 70'lerin popüler rock gruplarından daisy jones & the six'in inişlerini ve çıkışlarını belgesel tarzında ele alır.

daisy jones: grubun baş solisti ve söz yazarıdır.
billy dunne: grubun baş solisti ve söz yazarıdır, camila ile evlidir.
camila alvarez: fotoğrafçıdır, billy ile evlidir.
karen sirko: grubun klavyecisidir*.
graham dunne: grubun baş gitaristidir, billy'nin kardeşidir.
eddie roundtree: grubun basçısıdır.
warren rojas: grubun bateristidir.

dizi ile alakalı spoiler içermeyen görüşüm aşağıdadır.

neden bu dizi? 70'ler, rock, grup ve belgesel. beni bu diziyi izlemeye iten şey tam olarak 70'lerin rock şarkılarına olan ilgim*, bu şarkıların arkasındaki hikayeleri duymayı sevmem ve dizinin belgesel tarzında olmasıydı. o dönemlere dair aradığım her şeyi bulduğum bir yapımdı. bana kalırsa 10 saatlik bir belgesel izlemek gibiydi bu yüzden de bir nevi bir çırpıda akıp gitti diyebilirim, izleyemediğim dönemde de kafamda şarkıları dönüyordu.

uzun zamandır bu kadar kaliteli bir yapım izlediğimi hatırlamıyorum. hani diziyi o kadar çok sevdim ki kusur bulamıyorum tam anlamıyla. karakter gelişimleri, hikayeyi anlatma tarzı, oyuncular, şarkılar böyle bir dizi izlemek istediğimde bu dizi gibi bir yapım izlemek isterim.

oyuncular o kadar iyiydi ki, sam claflin ve riley keough muhteşem bir ikiliydi. bu 2 oyuncunun arasındaki uyum uzun zamandır görmediğim bir şeydi ve bence başroller olarak diziyi uçuranlar da onlar oldu. hani gerçekten bir rock grubundaydınız da o şeyleri gerçekten yaşadınız mı, nasıl bir rol yapmaktır bu?

en sevdiğim karakterin kim olduğunu söyleyemem belki, çünkü hepsini aynı görüyorum dizinin finalini izledikten sonra. eğer bu yazıyı finalden önce yazsaydım mutlaka bir isim gelirdi ama buraya*.

ilgilenirseniz dizide yazdıkları albümleri aurora'yı buraya bırakıyorum, dinlemek için diziyi bitirmeyi beklemiştim ki bence buna değdi. albümden favori şarkım kesinlikle the river, eğer albüme göz atarsanız bu şarkıyı özellikle dinlemenizi tavsiye ederim.

bilmiyorum ne yazarsam yazayım aynı şeyi söylüyorum sanırım, puanım 9,9/10*.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının hissettikleri

bugün kendimi biyolojik tehlike gibi hissediyorum sözlük.

tüm bu bahar gribinin, bağışıklık sistemlerinin çöküşünü dıj güclere bağlamama ramak kaldı.

hasta olduğu halde dışarı çıkan dıj gücler .
hasta olduğu halde dışarı çıkmak zorunda olup hayrına maske takmayan dıj gücler .
hasta hasta aklıma gelmeyen dıj gücler.
son olarak sayın ve sevgili olmayan, coronayı* başımıza musallat edip bağışıklık sistemimizi çökerten ameriga ve çin.

yazının başında tüm bunların nedenini dıj güclere bağlamama ramak kaldı demiştim. şimdi karar verdim tüm bunların nedeni dıj gücler.

hastalıktan kolumu kaldıramadığım için çalışamamdan ötürü kalacağım salı günkü sınavdan da kalmamın vardır bir hikmeti diyerek hasta kafayla yazdığım bu kötü tanımı bitiriyorum.

iyileştiğimde bu tanımı silmeyi unutmamam dileğiyle hepinize sağlık diliyorum.

imza: içimdekibalina
devamını gör...

imagine dragons

akustik söyledikleri parçaları da güzel olan gruptur*.

radioactive, şarkının başında dan platzman'ın tabiri caizse keman solosuyla döktürdüğü versiyondur.

it's time, biraz daha dan platzman öveyim çünkü neden olmasın. az önce attığım radioactive versiyonu ile aynı dönem kaydedilmiş it's time şarkısının bu versiyonu. eskiden* ikisinin de arka plandaki keman sesine odaklanırdım*.

sırada shots var. diğerlerinin aksine bu şarkının orjinal versiyonundan hiç hoşlanmıyorum ama akustik versiyonuyla bir gönül bağım var*.


i'm sorry for everything, oh, everything i've done
from the second that i was born, it seems i had a loaded gun
and then i shot, shot, shot a hole through everything i loved
oh i shot, shot, shot a hole through every single thing that ı loved

ben e. king - stand by me cover.


when the night has come
and the land is dark
and the moon is the only light we'll see
no, i won't be afraid
no, i won't be afraid
just as long as you stand
stand by me

so darlin', darlin', stand by me
oh, stand by me
oh, stand
stand by me, stand by me

alanis morissette hand in my pocket cover. eskiden ne zaman boşvermiş hissetsem bu coverı dinlerdim.


i'm broke, but i'm happy
i'm poor, but i'm kind
i'm short, but i'm healthy, yeah
i'm high, but i'm grounded
i'm sane, but i'm overwhelmed
i'm lost, but i'm hopeful, baby

and what it all comes down to
is that everything's gonna be fine, fine, fine
'cause i've got one hand in my pocket
and the other one is givin' a high five


her nerede ne yapıyorsanız iyi günler, iyi dinlemeler.
devamını gör...

günaydın sözlük

günaydın sözlük,

bugün üzerine ciddi anlamda istediğim hiçbir şey çizmemem ama istemediğim şeyler yazmam gereken o çok önemli deftere* balık çizmek istiyorum, o sayfalardan birinin köşesine o balığı çizsem her şey yoluna girer gibi geliyor.

insanı kesinlikle yapmaması gereken ama bir yapsa her şey yoluna girecekmiş gibi hissettirecek şeyleri yapmaya iten güç nedir ve neden böyle şeyler istemektedir?

bu sabah bunları düşünüyorum, neden bunları düşündüğümü düşünüyorum.

hepsi bu kadar, iyi sabahlar.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının hissettikleri

bugün kendimi yorgun hissediyorum.

kafamdaki saçma sapan şeyler yüzünden, saçma sapan olmayan şeyler yüzünden, hep bir şeyler yüzünden yorgun hissediyorum.

kafamı alıp kendimin bile bulamayacağı bir yere gitmek istiyorum. koşmak istiyorum, nefesim kesilene kadar koşmak, sonra soluklanıp tekrar koşmak istiyorum. sadece koşmak ama yorulmamak istiyorum, kafamdaki sapma sapan şeylerin ve saçma sapan olmayan şeylerin yormamasını istiyorum.

yaklaşık 2 yıldır bu başlığa gerekli gereksiz çok şey yazdım, uzun uzun çok şey yazdım ama bugün kısa kesmek istiyorum çünkü yorgun hissediyorum.

kendim olduğum için yorgun hissediyorum.
artık dinlenmek istiyorum.

imza: bugün sadece yorgun hisseden bir yazar.
devamını gör...

night visions

imagine dragons grubunun 4 eylül 2012'de yayınladıkları ilk stüdyo albümleridir.
open.spotify.com/album/1zcN...
albüm 20 şarkıdan oluşmaktadır ve grubun ünlü parçalarından olan radioactive ve demons bu albümde bulunmaktadır.

albümde yer alan parçalar:
radioactive
tiptoe
it's time
demons
on top of the world
amsterdam
hear me
every night
bleeding out
underdog
nothing left to say/rocks
cha-ching
working man
my fault
round and round
the river
america
selene
cover up
i dont mind


albümde yer alan bazı parçaların hikayeleri:
radioactive: grubun solisti/söz yazarı dan reynolds bu şarkıyı anksiyetesi ve depresyonuyla mücadelesi hakkında yazdığını belirtiyor.

ı'm waking up, ı feel it in my bones
enough to make my system blow
welcome to the new age, to the new age
welcome to the new age, to the new age

whoa-oh, whoa
ı'm radioactive, radioactive
whoa-oh, whoa
ı'm radioactive, radioactive

it's time: dan reynolds bu şarkıyı hayatının inişli bir döneminde yazdığı belirtiyor. başta şiir olarak başlayan sözler melodiyle bir araya geliyor ve ortaya bu şarkı çıkıyor. sanatçı aynı zamanda bu şarkıyı radyona dinlemenin kendi için biraz şaşırtıcı olduğunu da ekliyor.

ıt's time to begin, isn't it?
ı get a little bit bigger, but then, ı'll admit
ı'm just the same as ı was
now don't you understand?
that ı'm never changing who ı am

demons: grup bu şarkı için "insanlara baktığınızda her zaman gördüğünüz bir yüzden daha fazlası vardır" yorumunu yapıyor. ayrıca şarkının klibi o dönem son evre kanser hastası olan tyler robinson'a adanmıştır. sonrasında grup tyler robinson adına pediatrik kanser hastaları için bir dernek kuruyor ve 2014 yılından itibaren dernek adına bağış gecesi düzenliyorlar.


when you feel my heat, look into my eyes
ıt's where my demons hide, it's where my demons hide
don't get too close; it's dark inside
ıt's where my demons hide, it's where my demons hide

amsterdam: dan reynolds bu şarkıyı yazmadan önce hiç amsterdam'a gitmemiştir, fşarkıyı fotoğraflarda gördüklerinden esinlenerek yazmıştır.)

ı'm sorry, brother, ı'm sorry, ı let you down
well, these days you're fine; no, these days you tend to lie
you'll take the western train, just by the side of amsterdam
just by your left brain, just by the side of the tin man

your time will come
ıf you wait for it, if you wait for it
ıt's hard, believe me, ı've tried
but ı keep coming up short

nothing left to say/ rocks: iki kısımdan oluşan ikinci kısmı ilk kısmından daha neşeli olan bir parça. grup bu şarkının biraz zaruriyetten biraz da deneysel bir şeyler yapmak istediklerinden ortaya çıktığını söylüyor.)

my fault: dan reynolds bu şarkıyı ilk çocuğunu beklerken o dönem iş ve aile hayatını dengede tutamadığı için duyduğu suçluluk üzerine yazıyor.

i took a walk on a saturday night
fog in the air just to make my mind seem clear
where do ı go from here?
ı see my breath pushing steam through the air
shaking hands run through my hair
my fears, where do ı go from here?

ıs it my fault, is it my fault?
we've been missing each other
we've been missing each other
my fault, is it my fault?
we've been missing each other
we've been missing each other

selene: şarkı cleopatra ile birlikte olanmarcus antonius'un ağzından yazılmıştır, adını kızları cleopatra selene'den alır.

typically, ı was a validation on your sleeve
oh, what an indication
to the center of the pain
through the tattered window pane
to the middle of your heart

resolutions and lovers in the kitchen
love is clueless and destiny is wishing
this is my heart, it's on the line, selene

yine canımın sıkıldığı, hasta olduğum veya işlerimin yoğun olduğu zamanların birinde bu sefer bende yeri başka olan bir albüm için buradayım.

bu albüm, albüm olarak dinlediğim ilk albüm olduğu için bendeki yeri başkadır. yeri geldi bu albümle güldüm, yeri geldi bu albümle ağladım, yeri geldi dinlemeden çizim yapamadım. mercury acts 1&2'dan sonra yerini biraz dama da atmış olsam benim için çok özel ve çok zamansız olduğunu söylemem yeterli olur sanırım bu başlık için zira bu satırları yazarken gençliğim* gözümün önünden geçti, sağlam nostalji yaşattı.

buraya kadar bir şekilde geldiyseniz sıralamasız bir şekilde albümden favorilerimle bitiriyorum, iyi dinlemeler.
radioactive
open.spotify.com/track/1Pzo...
it's time
open.spotify.com/track/34Lm...
demons
open.spotify.com/track/5VC2...
on top of the world
open.spotify.com/track/05p7...
amsterdam
open.spotify.com/track/1r6M...
hear me
open.spotify.com/track/2eQn...
bleeding out
open.spotify.com/track/3Bvh...
nothing left to say/rocks
open.spotify.com/track/0yxY...
my fault
open.spotify.com/track/4uHN...
round and round
open.spotify.com/track/079y...
river
open.spotify.com/track/3Ewc...
selene
open.spotify.com/track/6D1Z...

not 1: şarkılarla ilgili verilen bilgiler için kaynak.
not 2: bu tanım, albümün bir çok farklı düzenlemesi* olduğundan ötürü ilk paragrafta da verilen spotify'da bulunun night visions (deluxe) albümüne göre hazırlanmıştır.
devamını gör...

dr. romantic (dizi)

başrollerini han suk-kyu, yoo yeon-seok, seo hyun-jin, yang se-jong, ahn hyo-seop, lee sung-kyung ve kim joo-hun'un paylaştığı dizi olup bir bölümü ortalama 1 saattir.

kim sa-bu: gerçek adı boo yong-joo'dur. genel cerrahi, kalp ve damar cerrahi, beyin ve sinir cerrahi alanlarında kore'de üçlü sertifikaya sahip tek cerrahtır. doldam adında tabiri caizse dağ başında bir hastanede cerrahlık yapmaktadır. sert bir kişiliği olsa da saygı duyulan biridir, kendini romantik olarak tanımlar.

kang dong-joo: genel cerrahi uzmanıdır, kurul sınavını o dönemin en yüksek puanıyla bitirmiştir. zeki, yetenekli ve çalışkandır. özgüveni yüksektir. yaşadığı bir takım olaylardan sonra doldam hastanesine gönderilmiştir. 1. sezonun ana karakterlerinden biridir, 2. sezonda yoktur.
yoon seo-jung: acil uzmanıdır, 2. uzmanlık alanını kalp ve damar cerrahi olarak seçmiştir. yaşadığı bir kazanın ardından yolu doldam hastanesi'ne düşer ve orada çalışmaya başlar. 1. sezonun ana karakterlerinden biridir, 2. sezonda yoktur.
do in-beom: ana hastanenin genel müdürünün oğludur. genel cerrahtır, kang dong-joo'nun rakibir. özgüveni yüksektir, babasının adı altında yaşamaktan pek hoşlanmaz. 1. sezonun ana karakterlerinden biridir, 2. sezonda cameo olarak yer almıştır.

seo woo-jin: 2 yıllık genel cerrahi uzmanıdır. eskiden çalıştığı bir hastanede yolsuzluğu ortaya çıkardığı için kovulup adı haine çıkmıştır. tefeciden borç aldığı için paraya ihtiyacı vardır, doldam hastanesinde çalışmaya başlar. 2.* sezonun ana karakterlerinden biridir, 1. sezonda yoktur.
cha eun-jae: 2 yıllık kalp ve damar cerrahi uzmanıdır. ameliyatlara girdiğinde midesi bulanır ve uyuyakalır. ana hastanede bir ameliyatta bayılması üzerine doldam hastanesi'ne gönderilir ve orada çalışmaya başlar. seo woo-jin ile okuldan sınıf arkadaşıdır. 2.* sezonun ana karakterlerinden biridir, 1. sezonda yoktur.
park min-gook: yetenekli bir genel cerrahtır ve işini ciddiye alır. doldam hastanesi'nde yapılan önemli bir ameliyat sonrası doldam hastanesi'nde çalışmaya başlar. kim sa-bu'nun hastanedeki otoritesini sorgular ve onun hakkında kafasındaki soru işaretlerini gidermeye çalışır. 2.* sezonun ana karakterlerinden biridir, 1. sezonda yoktur.

dizinin konusunu özetlemek gerekirse, 2 sezonda da kim sa-bu önderliğinde tanıtılan karakterler ile birlikte hastanenin gelişimini ele alır. bir dizi/film ile alakalı yazarken en zorlandığım tanım bu olabilir sanırım. 2 sezonda da farklı konular işlendiği için bu nedenle konudan ziyade karakterlere ağırlık vermeyi uygun gördüm.

dizi ile ilgili spoiler içermeyen görüşüm aşağıdadır.

neden bu diziyi izledim? yanıtı çok basit, o dönem* netflix'deki afişini beğenmiştim aslında. dizinin konusunu okumadan romantik, medikal bir yapım olarak düşünsem de işin aslı çok da öyle değilmiş aslında. evet, romantik doktorlar da var ama burada dizinin adının dr. romantic olması ana karakterimiz kim sa-bu'nun kendini tam olarak wikipedia tanımı ile romantik olarak tanımlaması tam olarak.

kim sa-bu bilindik doktorlar gibi değil. kariyerinin zirvesindeyken dibi görmüş ve dibini zirvesinden daha çok seven biri. onun için belli prosedürlerin* önemi yok ve felsefesi hangi şartlarda olursa olsun hayat kurtarmak. aynı zamanda iyi bir hoca ve birçok karakterin gelişiminde ve tabiri caizse yontulmasında büyük emeği var. bir doktorda potansiyel gördüğünde ne bahaneyle olursa olsun kızsa da, aşağılasa da elinde tutuyor ve çoğu doktorun kendini sorgulamasına neden oluyor. 2 sezonda da dizi ile ilgili en sevdiğim şey kim sa-bu'nun ta kendisi.

izlerken en keyif aldığım sezon ilk sezondu. çünkü ilk sezonda yetenekli ama tabiri caizse yontulmamış odun olan kang dong-joo'nun gelişimini izlerken aldığım keyifi 2. sezonda pek alamadım. burada biraz taraflı bakıyorum çünkü kang dong-joo'yu oynayan oyuncu yoo yeon-seok* en sevdiğim oyunculardan ve onu böyle bir karakter ile tanıdım. aynı zamanda ilk sezonda doldam hastanesi ciddi anlamda geri kalmış, eldeki kısıtlı imkanlarla hayat kurtarılmaya çalışılan bir yerdi. tabi ki hastanenin şartlarının 2. sezonda bir parça düzelmesi dizideki hastalar için daha iyi ancak ilk sezonda "vay be adamlar kısıtlı imkanlarla neler başardılar" hissiyatı çok hoşuma gitmişti.

ilk sezonu daha çok beğenme nedenim tabi ki kang dong-joo ile sınırlı değil, bana kalırsa konu daha hızlı ilerliyordu ve kafamda bir takım soru işaretleri olmuyordu izlerken ve açıkçası böyle bir dizi izlerken kafamda soru işareti oluşsun istemem çünkü izlerken wow demedim ama keyif aldım. bir de ikinci sezonda karakterler ilk sezona göre gözüme çocuk gibi gelmişti, bilemiyorum belki de sadece ben böyle düşünüyorumdur.

ikinci sezonda açıkçası en çok ilgimi çeken 2 yıllık uzmanlardansa, kim sa-bu'nun otoritesini sorgulayan park min-gook karakteriydi. onun kendi içinde yaşadığı çatışmaları ve kim sa-bu'ya karşı içten içe duyduğu rekabeti izlemek güzeldi ama işte bu sezondan ilk sezonun tadını alamadım. bilmiyorum belki izlediniz ve katılmıyorsunuzdur ama ilk sezon çok başkaydı ya.

son olarak eğer ilgilenirseniz 2. sezonu izlemek için ilk sezonu izlemenize gerek yok zira konuları tamamen farklı ve 2. sezonda ilk sezondan konuya katkısı olabilecek kısımlardan kısaca bahsediyor. nisanda gelecek olan 3. sezonda da gönül isterdi ki ilk sezon karakterleri de olsun fakat bu durum 3. sezona olan merakımdan bir şey eksiltmiyor.

çok çok uzattım*; ilk sezon 8/10, 2. sezon 7/10. dizi genelinde 7,5/10 falan yapıyor sanırım.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim