joyce yazar profili

verip kötü olacağıma vermeyip kötü olduğum durum. sanal kumar bağımlısı kişiler tarafından istenilen para üstelik çok yüksek meblağ. ve maaşlarında haciz var.
ya valla millet şaka gibi ha. wifi ninde şifresini değiştirmişler ahah.
ya ailelerinin bankaların vermediği parayı sen niye vercen.

hem bencil hem kro hem kötü hem mal insan işi. ya o kadar çok var ki bunlardan. bakın gidin bir yere oturun bir kaç kişi böyle. bir kız arkadaşımla bir kafeye gittik oturduk. arka taraftan birisi açmış reelsleri son ses geçip geçip izliyor. garsonlar uyardı da anca kıstı.
berbere gittim bir arkadaşım oradaydı. içeri girdim oturdum ki iki kişi video izliyor son ses . bir de yayılmışlar.
okullarda böyle görgü kuralları dersleri olmalı.
kafasına vura vura öğretmeli çoğu şeyi bu nedir ya.

biliyorsunuz aslında haritada göründüğünden çok çok büyük bir kıta.
tüm dünyadaki insanlar aslında afrika kıtasından yayılmış. önceleri etiyopya dediler sonra kuzey afrika da var dediler. sonuçta insanlık ilk afrika kıtasından çıkmış. artık kıtlık mı oldu. her şey zamlandı pahalı oldu cezaevleri doldu yolsuzluklar falan oldu. halk artık bıktık bıktık değişsin sistem dedi ve asya’ya avrupa’ya gitti.
hep örselenen sömürülen küçük görülen acınan bir kıta.
fakir gelişmemiş kirli sokaklar siyah insanlar fakirlik ve açlık içinde bir kıta.
böyle bir algı var tabi gerçekliğide olabilir.
sürekli savaşlar içinde bir kıta.
yerli kabilelerin olduğu bir kıta.

aslında belgesellerden görünen şu ki. ee dolu ağaç var çeşit çeşit. dolu hayvan var. yabani aslan var sırtlan var yılan var. ceylanlar geyikler zürafalar var. goril var fil var.
yağmur ormanları var bozkırlar var .
çok renkli bir kıta sonuçta. aslında dünyada ilk ve tek korunması gereken kıta afrika olmalıydı.
komple bir milli park olmalıydı. resmen dünyanın hafızası her şeyi kıta.

şöyle mi acaba. şimdi bizi alıp bir gezegene götürdüler. etrafta tuhaf canlılar var ve biz hiçbirisini bilmiyoruz tanımıyoruz. yani şöyle . bir canlı geldi dünyaya . etrafa bakıyor ulan bu yeşil kocaman şeyler ne acaba diyor. onların gezegeninde hiç ağaç yokmuş adam bilmiyor.
denize bakıyor bu ne diyor.
meyveleri sebzeleri bilmiyor.
insan doğuştan bunlara alışa alışa öğrene öğrene ilerliyor. hiçbirisi anlamsız bilinmez merak uyandırıcı gelmiyor.
dünyaya alışmış oluyorsun.
büyüdükçe zaten tüm acısını tatlısını öğreniyorsun. yaşamın kendisine alışıyorsun kabulleniyorsun.

bir kız arkadaşımın dediğiydi. demek ki edememiş.
yani diyor karşı cinsi seçerken bu da önemli.
memesi büyüğe kırk günde doyarsın ama sohbeti güzele kırk yıl doymazsın. binbir gece masallarındaki gibi mi .
sohbet sohbeti açar falan.
bence doğru bir kriter ama tek başına yetmez.

topraklarının bir kısmı çin istilasında olan ülke.
moğolistan vatandaşı bir kaç kişi tanıdım ama sevmemiştim. o kısmı geçersek moğolistan bozkır çöl kışın soğuk bir ülke.
gördüğümüz bu. uçsuz bucaksız çayırlarda otlayan kuzular inekler. etrafta dolu çadır.
adamlar sabah akşam et yiyor.
geleneksel moğol yemekleri var. tabi kuzunun içine patates koyuyolar. bu nasıl geleneksel oluyor .
adamlarda demek ki et ucuz. et kan sakatat sucuk hatta sütten votka yapmışlar.
hamur işi de çok . et genelde haşlama şeklinde. yaşamları zor çadırda. ya sabah kuyruk yağı ile yüzünü nemlendiren gördüm youtube de. sonra kahvaltıda kemikli etleri alıp yediler.
iyi bitlenmiyorlar. su zaten donmuş .
oralarda çok yakacak odun da bulunmaz.
sonuçta karar verdim moğolistan a et yemeye gitmem gerek.
o kadar et yiyip bunlar nasıl gut falan olmuyor.
hayvanın her yerini yiyorlar.
buz gibi nehre giriyorlar. alışmışlar demek ki.

çok büyük , çok derin, çok dalgalı ve çok su.
bilinmez derinlikte su. altında nasıl bir yaşam var öyle.
her an tetikte balıklar . üstünde kuşlar tekneler.
bazı gemiler yakışmıyor denize.
bazı manzaralar denizi kapatmış. bazı sahiller korkunç beton taş kir pislik.
deniz içindeki varlıkları ayırt edebilmek için önüne deniz getirmişler. deniz ineği, deniz atı, deniz kestanesi gibi.
bambaşka bir dünya yani.
sen kestane istiyorsun ama ayırt etmek için deniz kestanesi diyorsun. deniz hıyarı diyorsun.
tabi bu durum türkçeye özgü değil diğer dillerde aynısını yapmış . öne bir sea diye diye ekleyip gitmişler.
denizlerin sınırı yok aslında. bir toprak parçası gibi net değil. bir toprak gibi çevrilmemiş.
okyanuslara açılan okyanus içinde dolu deniz var.
hep üzülmüşümdür denize kıyısı olmayan ülkelere.
örneğin moğolistan ın denize kıyısı yok. bosna hersek in yok. aslında çok çok küçük bir alanda var ama sorunlu komşularıyla. yer vermiyorlar.

aslında her şehrin kenarında bir deniz olmalıydı. belki daha iyi olurdu. iklim yumuşak olurdu. deniz kenarı keyfi yapardı insanlar . yürüyüş yapardı.
insanların dünyanın düz olduğunu yıllarca düşünmeleri aslında bence bu denizler yüzünden.
çünkü sanki dünya düz bir havuz gibi . bir çukur hatta ve deniz var . onca su bir çanakta duruyor. yoksa dünya yuvarlak deseler sular kenarlardan düşerdi be oğlum derlerdi. o zamanda adam mantıklı konuştu olurdu. asın bunu . dünya yuvarlakmış falanda .

tabi insanoğlu durur mu. yolda kervanları soyup haramilik yapanlar . değnekçi otopark mafyası gibi hemen denize korsanlık yapmaya gitmiş.
ulan denize iki gemi indi diye hemen hırsızlık gasp.
hiç ben çalışayım tarla ekeyim diyen yok.

küçük bir derenin içinde ne çok farklı canlı var. denizlerde okyanuslarda neler vardır.
böyle videolar var. denizin içinde deniz kestanesi sünger topluyorlar. tek başına gidiyor denize yürüyor yüzüyor.
her yer su sesi. işte bu insan yalnızdır. bir ormanda gezer gibi gidiyor.
denizim olsun isterdim tuzlu bir deniz . ama küçük bir deniz . fazla derin olmayan berrak bir deniz.
içine balık atardım . arada yüzerdim.
işte o deniz olmuyor havuz oluyor sanki.

nereye gidecek ne olacak acaba.
dünyada nükleer savaş çıkacak ve insanlar uzay araçlarında başka gezegenlerde mi yaşayacak.
tüm dünya kirlenecek su toprak zehir dolacak ve insanlar
başka gezegenlerde mi yaşayacak.
belki de kıyamet kopacak, dinler diyor ya kıyamet olacak.
bundan iki bin yıl önce yaşayan insanlar diyordu . dünyanın sonu ne olacak. bin yıl sonra ne olacak.
tarlayı öküzle süren toplum ata binen toplum şimdi uzaya gidiyor. uçaklar var .
ne olursa olsun biz olmayacağız sonuçta ama filmlerdeki gibi olabilir . makine insanlar etrafta dolu robotlar. puslu sisli gri bir hava gökyüzü.

sohbet edilmesi imkansız insanlar deliler falan mı acaba. sohbet herkesle edilebilir insan isterse eder.
aslında sohbet edilmeyecek insanlar var.
gözlemlerime göre sohbet sınırını bilmeyen. aslında benim için önemli olan ilk karşıdaki kişinin azami saygısı.
saygısız tiplerle konuşmuyorum. mümkün olduğunca kaçarım.
susmayan tiplerle işte tutarsız kişilerle çok sorunlu tiplerle konuşmak gereksiz.
geri kalan herkesle bir şekilde ortak nokta bulursun. insan sonuçta bu dünyada yaşıyor da.

insanın içinden gelmediği dönemlerde çok olur bu.

eskiden trt de kovboy filmleri olurdu. bazıları gerçekten güzeldi. kızılderilileri kötü gösteren filmler hariç güzel filmler vardı. birbirlerinden inek çalan aileler doğu batı savaşı kasaba filmleri.

düşmüyor ama yeterince düştü diyorlar. kış gelse bu sefer tekneler denize açılamadı ondan pahalı derler.
sonuçta ete göre ucuz tabi.
hamsi 150 tl diyor. ucuz aslında.
diğerleri pahalı.
bu kadar zorsa balık tutmak bu balıklar nasıl azaldı. nehirde zaten tutulmuyor hepsi akıllı balıkların. ama balık yok azaldı. hep ağlar yüzünden olabilir.

bundan iki bin yıl öncesine gitsen diyor insanoğlunun temel iki problemi olurdu. 1 barınma 2 gıda.
iki bin yıl sonra yine döndük dolaştık aynı sorunlar.
aklıma karşıdaki mağaraları görünce geldi. ya kardeşim neden mağaralarda yaşamıyoruz. elektrik su çekilir oralara. hem manzarası harika.

içini istediğin gibi dayar döşersin.
yok arazi devletin ormanın hazinenin.
kime ne istediğim yerde yaşarım yani.
tabi bunları biri çıkıp satar kiralık verir ortalık karışır.
sonra toki falan mağara işine girer.
ya bir şeyide halka bırakın yav .

doğa temalı filmleri çok severim. eğer bu filmin sonu daha iyi bitse tekrar tekrar izlerdim. doğa temalı ve tarihi filmleri tekrar izlerim. avustralya da geçen bu filmde aborjin genç ve iki kardeşin hikayesi anlatılıyor.

bir hüseyin atlansoy şiiri.

ibrahim paşalı bunu çok güzel okurdu. şimdilerde kayyum oldu ilginç.

iyi günler ilerde anneanne
iyi günler ilerde
bense yirmidört saatlik
günlerdeyim anneanne

rüyalarında senin ne kıyamet kopuyor
ne de bir gül düşüyor dalından
sen böyle istersin bilirim
gülümseyerek anneanne

oysa ne sarışın kızlar
göz kırpıyor esmer delikanlılara
ne de ortadoğu
bir gül bahçesi oluyor
yine de iyi günler
ilerde anneanne

esmerliğimiz
kıyamet
halime bakıp üzülme anneanne
bir bakarsın dayımla beraber
ortak bir iş kurar
belki bir süpermarket açarız
ne dersin, kasada da
muzaffer durur, gülümseyerek
yok yok olur, dandy, pop-corn
ve kalve çorba satarız.

kahrolsun amerika deriz sonra
kahrolsun fransa çin ve mançurya
kahrolur biz böyle deyince
devr-i daim düzeniyle dönen dünya
mançurya da kahrolur
niye kahrolacaksa
anneanne, müzmin
başağrılarım artıyor
işte yaşamak bu deyip dostlar
müttefiklere gülümsediğinde
anneanne, ah anneanne

çıkış yok ve bu tereke
rahmetli dedemin yüreğinden
daha eski bir mesele
yüreğimiz bölüştürülemez
iyi günler ilerde
sade ekmeği bildiğimiz
günler geçmişte
ve güzeldi anneanne
şimdi ekmek dile gelse
boğazımızdan geçişine
utandığını söylerdi
iyi günler yok!
iyi günler yok anneanne
kıyamet bize
kıyamet bize
kıyamet bize.

gözlemlerime göre organizasyon diyorum ben. bakın filmler senaryolar çalıntı hikayeler müzikler vs hepsi var olabilir.
kostümler dekorlar vs kötü olabilir. salon filmleri dizileri çok olup toplumcu gerçekçi filmleri az olabilir.
hatta bunlara televizyon programlarını dizilerini de katıp diyorum.
acayip başarılı bir organizasyon içinde çalışıyorlar.
bu yüzden yıllarca aynı yıl içinde yüzlerce film çekilmiş.
bu kadar dizi çekiliyor.
diyeceksiniz ki çekilmişte kalitesi aha. tamam kabul .
bakın abd’lilerin aylarca uğraştığı diziler oluyor.
programlar oluyor. binlerce kişinin yaptığı diziyi burda 150 kişiyle çekiyorlar. onunda çoğu teknik ekip vs.
hele tv programları. başkaları onu kaç kişiyle türkler kaç kişiyle yapıyor.
bir anda bir kaç saat içinde naklen yayın araçları jeneratörler dekor kostümler set kurulmuş oluyor.
bir yarışma programı vardı . yazılımı için firma 200 bin dolar istemişti yıl 2007 . üniversiteli bir genç buldular yaptı o . aynısını yaptı 8-10 bin tl verdiler ona da.
yıllarca kullanıldı o yazılım.
televizyoncular nasıl oluyorsa bir çırpıda mekanı araçları dekoru her şeyi yani halledebiliyorlar.
aslında işin büyük kısmı bu zaten.

şarkının yarısından sonrası daha meşhur tabi daha güzel.

kanlıca mantarı topladım yürüyüş yaparken. bunu soya soslu yapıcam.

bu nedir allah aşkına .
yav kardeşim ben yazı yazıyorum şak diye üstte reklam çıkıyor. sayfa kapanıyor. göremiyorum noldu nerdeyim hangi başlıktayım. bakın ben çok net bir insanım. alacaksam zaten alırım ne istersem. reklamlar mı önerecek.
bankadan arıyorlar kredi vereceklermiş. diyorum o orandan herkes verir reklamlarda şunu diyordunuz. siz olsanız alır mısınız. başka banka çok daha iyisini verdi not alın.
valla bu nedir ya. ya bu üstten çıkan reklamı kaldırın ya valla . benim nike joyce hacı bekir şampuanları kullanıyor ne bilim kinetix ayakkabı giyiyor diye ekleyin bir şey demicem.
aslında güzel fikirmiş nikime profilime reklam almak fikri hımm.

ne güzel olurdu. tertemiz su içinde yaşar giderdik.
hem su daha çok. tabi devletler suya sınır çizebilirdi.
su içinde araba falan olmazdı. bilgisayar olmazdı elektrik falan. belkide olurdu.
balık yerdik yosun. karaya çıkanlar olursa buğday falan getirirdi meyve getirirdi.