navigasyonun ne çeşit bir nimet olduğunu bilen insanlardır.
günün bir vakti evden çıkıyorum. avucumun içi gibi bilirim buraları dediğim bir mahallede yürürken karşıdan biri beni gözüne kestirmiş, meraklı bakışlarını da almış bana doğru geliyor. belli ki bir yer soracak diye düşünüp tedirgin oluyorum ve bulunduğum konumda gidilebilecek mekânları gözden geçiriyorum. yanıma geliyor ve diyor ki "q mekanına nasıl gidebilirim?" o an beynim sıfırlanıyor çünkü ben gidilebilecek yerler olarak x, y ve z mekânlarını belirlemiştim, belki a, b, c ama q yok. sağlı sollu düşündüğüm yerler oralardı.
neyse diyorum, orayı da çok iyi biliyorum, elimi kaldırıp "200 metre sonra sağa dönün" diyerek işaret parmağımla sol tarafı gösteriyorum.
karşımdaki hanım/bey ya kibarlığından ya da "hele şu 200 metreyi geçeyim de sonrasını başkasına sorarım." diye düşünüp dinlemediğinden beni bozmuyor ve yoluna devam ediyor. ben birkaç saniye sağımı solumu düşünüyorum, nihayet idrak edip "sağa değil sola döneceksiniz." diye sesleniyorum. gülümseyip başıyla teşekkür ettikten sonra ilerliyor. muhtemelen içinden "bu geri zekâlı yüzünden yanlış yöne gitmeyelim." diye geçirip ben arkamı döner dönmez başkasına soruyor.
sonra ben de "evimin içinde bile kayboluyorum, haberin yok tabii." diye geçiriyorum içimden. bir de şey diyorum "elindeki telefonla her yere gidebilirisin, niye başkasına soruyorsun ki?"
gerçekten yaşlı insanlar da değil, onlar sorunca ben de o tarafa gidiyorum diyip gidecekleri yere kadar götürüyorum. zaten azıcık enerjileri var onu da yanlış yönlendirerek harcamak istemiyorum. dikkat ettiyseniz bilmiyorum diyip kurtulmuyorum kimseden, lanet olsun çünkü adım gibi bildiğim yerler. çok dürüstüm ya hani! yalan söyleyemem, allllam ya...
neyse işte gencecik insanlar soruyor hep. kanki valla kusura bakma ama ben her yere navigasyonla gidebiliyorsam sen de gidersin. yapabilirsin bunu. daha kötü bir durumda olman mümkün değil.
evimin birkaç metre aşağısında bir okul var, onu göstermeye çalışırken bambaşka yerleri gösteriyorum. babamla annem gerizekalı olmadığımı bildikleri için bu duruma hayret ediyorlar. bazı insanlar böyle oluyor, normal bir şey diyorum hemen ikna oluyorlar.
biriyle girdiğim bir dükkandan çıktıktan sonra gideceğimiz yönün tersine gidiyorum sonra da kafam karıştı diyorum. kafam karışmıyor, yalnızca yer yön söz konusu olunca beynim çalışmayı reddediyor. kapalı bir mekânda şurası diye işaret ettiğim yer muhtemelen orası değildir, yanlış yeri gösteriyorumdur. doğru da olabilir, bilemem. herkes alıştı, somutlaştırarak anlatmaya çalışanlar oluyor, zinhar anlamıyorum. anlamaya çalışırken beynim sıfırlanıyor, kayboluyorum. siz normal bireyler anlamazsınız, gerçekten çok zor bir durum. bazen ağlayasım geliyor. insan evinde nasıl kaybolur yaa, salak mısın? aklım almıyor bazen.
yalnız navigasyonla aram çok iyi, ilk defa bir yere gittik mi ben götürürüm insanları. ikinci defa gittiğimde yanımda aynı insanlar varsa onlar beni götürür, farklı insanlar varsa yine ben götürürüm. beş kere gittiğim hastaneye altıncı defa navigasyondan yardım almadan gideyim dedim, 15 dakikalık yolu bir buçuk saat yürüdüm hastaneyi bulamayınca sinirden ağlayarak evime geri döndüm.
neyse işte benim için navigasyondan daha değerli bir buluş olamaz, nasıl bir nimet olduğunu bu sebeple biliyorum. ankara, istanbul gibi şehirlerde yaşamak kolay ama küçük bir yere gidersem navigasyon da işlevsiz kalır, evin yolunu bulamam.
yer yön duygusunun olmaması büyük bir bahtsızlık, anlayamazsınız. insan bahtını seçemiyor maalesef.
doğduğum gün güneş tutuldu, kırkımda dere kurudu...
bu sabah yön sordular bana, yanlış yönlendirdim ve az önce fark ettim.
biraz duygusalım.
devamını gör...