paul van dyk yazar profili

genelde şiddetli deprem yaşandıktan sonra bu şekilde paranoya olmak normaldir, birkaç ay böyle hissettirir geçer.

ama evle ilgili güvensizlik varsa o evden taşınana kadar geçmez.

denemek için şimdilik plus planını kullanıyorum.

günlük bireysel kullanım açısından kıyaslama yapmak gerekirse eğer; sonuçları veya karşılaştırmaları google döküman ya da gmail taslağı olarak kaydetmek rahat ve işlevsel geldiği için tercih ediyorum. tabloları da rakiplerine kıyasla excel'e direk olarak kopyalanmaya daha uygun.

kendinizin de ortalama 20-30 yıl sonra aynı yere gideceğinizi düşünürseniz fobi falan kalmaz. tabi onlar olmadan bu son 20-30 yılınız ne kadar iyi geçer orası muallak.

bu sene başvuruların kasım ayı gelmesine rağmen halen başlamadığı abd'nin kalıcı oturum kartı.

önce 1 usd başvuru ücreti alınacak dediler, sonra da dosya taşıma hakkı kaldırıldı. şimdi de pasaport bilgileri girme şartı eklenecek diyorlar ve halen başvuruları açmış değiller.

zaten daha cebinde 10 bin lirası olmayıp pasaport bile çıkaramayan birisi boşuna buna başvurmasın. çünkü abd'ye sıfır kredi skoruyla gidip muhtemelen sadece yıllık peşin ödemeyle ev tutabileceksin. herhangi bir geçmişin olmadığı için sana aylık ödemeyle kiralık ev verecek kadar güvenmeyecekler. ortalama bir şehirdeki uyduruk bir ev için de aylık 1.500 dolardan depozito ile beraber en az 20.000 dolar peşin para lazım, üzerine iş bulmadan gidersen 3-5 ay geçinmek icin de en az 5.000 dolar daha lazım.

yani oradaki bir akrabanın yanına gitmiyorsan cepte 25.000 doları hazır et, yoksa bu çekiliş için boşa yer işgal ediyorsun demektir. zaten lotoyu kazanmakla da iş bitmiyor. sıralamada ilk 7-10 bin içerisinde olmayanlar sıra gelmediği için gidemedi birkaç yıldır. dosyaları avusturya'ya falan taşıyanlar anca gidebildi.

jazz müzikle ilgilenip piyano çalan bu kadın erol köse'nin eline düşünce böyle olmuş şeklinde yorumladım.

şimdiden keyifli yayınlar dilerim.

ersin tatar'ı tamamen akp güdümlü hale getirenlerin %63 ile cevaplarını aldıkları seçimdir.

iyi yayınlar aura!

pamukkale ya da kamil koç örneği verirsek 25-50 tl fiyat farkı ekleniyor tek kişilik koltuklarda.

mahsun'dan dinle dediniz alın size melodi;

adaları teker teker gezin hepsinin farklı bir havası var bence.

mesela ben en küçüklerden biri olan kınalıada'yı severim. oraya istanbul'da yaşadığım zamanlarda arada yürüyüş yapmaya giderdim 1 saat civarı tüm adayı turluyordum, her köşesinde ayrı bir manzara eşliğinde yürümek güzel oluyordu.

herkese iyi yayınlar!

bence britney kendi yolunu kendisi seçti. o kadar ün ve şöhret sahibi olduktan sonra güçlü duramadı ve kendisini dağıttı.

ünlü olmak ekstradan güçlü olmayı gerektirir, britney bunu yapmayı başaramadı bence. yanlış partner seçimi falan işin bahanesi. yoksa hollywood dünyası bundan beter ilişkilerle dolu. mesela amber heard gibi bir psikopatla beraber olan johnny depp daha beter durumda olmalıydı ona bakarsanız.

youtube premium türkiye'ye geldiğinden beri 5-6 senedir kullanıyorum.

arşiv olarak tüm diğer rakiplerinden daha iyi. bilgisayarda kullanıyorsanız klibi olan şarkıların tüm klibini de izleyebilmek iyi bir şey, spotify'da anca klipten kesitler oluyordu.

uygulamasında hem söz söyleyip dinleterek, hem de sözleri yazarak şarkı arama özelliği var mesela 2 ayrı buton olarak, shazam gibi uygulamaları kullanmaya gerek bırakmıyor eğer arka planda ses araması yapmayacaksanız.

tek kötü yanı random bir şarkıyla otomatik şarkı eklenen bir playlist'e başladığınızda ses kalitesi düşük şarkılarla da devam edebilmesi. ya da birisi 2008 yılında youtube'a bir klip ya da şarkı upload etmiş ve bu berbat sesli şarkıyı çalabiliyorsunuz arada bunlar da kaynamış oluyor yani. kendi seçmece listelerinizi oluşturursanız böyle bir şey olma olasılığı düşük.

bir diğer olumsuz bulduğum youtube ile tam olarak ayrışamaması. mesela burada beğenilen şarkıyı youtube üzerinden de otomatik olarak beğenmiş sayılıyorsunuz. belki ben youtube'da sadece video beğenmek istiyorum ve daha sonra beğeni tik'i attığım bu videoları izliyorum ama sistem buna müsaade etmiyor, arada şarkılar da gözüküyor böylece beğeni listemde.

bir de filistin bahanesiyle seküler insanların gittiği mekanları boykot eden versiyonları var bunların. mesele hassasiyetten ziyade filistin'i bir araç olarak kullanmaktan ibaret sadece onlar için.

söz konusu doğadan çok deniz ve okyanuslarla ilgiliyse talassofobi olduğunuz anlamına gelebilir bu durum.

ben behlül'ün konumunda olsam bihter bana ilgi duysa bile onu umursamazdım.

amcamı üzmemek için olayı ona anlatmazdım belki. ama bir bahane ile farklı bir eve taşınıp onlarla daha az bir araya gelip bihter'in de bana olan hislerinin soğumasını sağlamaya çalışırdım.

nihal'le de olmazdı zaten. peyker hepsinden kaliteli ve olgun kadındı, onunla olabilirdi. ama o da çocuk isterdi ben de o yaşta henüz çocuk düşünmediğim için neticede ondan da ayrılırdım*

bir erkek olarak #3732605 bu tanımda yazmıştım.

aynı aura'nın belirttiği şekilde benim de yaşıtlarım bana yaşlı gibi geliyor, ya da ben de kendimi yaşıtlarım kadar yaşlı hissetmiyorum. o yüzden yaşım geçtikçe aradaki yaş baremini yükselttim kadınla erkek arasında.

son ilişkilerim 8 yaş ve 9 yaş küçüğüm olan kadınlarlaydı. ama 30 yaşındayken de 20 yaşındakiler bana çocuk gibi gelirdi doğruya doğru.

lise-üniversite zamanından beri arkadaşınız olan kişiler hariç genelde sonradan arkadaş veya sevgili olunan kişilerde başa gelen durum.

20 yıldır arkadaşım olan kişiler nasıl birisi olduğumu büyük ölçüde bilir. ama sonradan sevgili veya arkadaş olunan insanlarda bu sınırlıdır, bu insanlar sizin sınırları ne kadar çizdiğiniz ölçüde tanırlar sizi.

10 yıl önceki kız arkadaşıma anlattığım bir sırı güncel kız arkadaşım bilmeyebilir mesela, ya da geçmişteki bir arkadaşınız sizi hiperaktif bir manyak olarak tanımlarken şimdiki arkadaşınız sizi melankolik biri sanıyor olabilir geçmişteki halinizi bilmediği için. bu durum hem iyi hem kötüdür, herşeyi paylaşmak istemeyip filtreden geçirilmiş yeni bir siz yaratabilirsiniz. öte yandan kendinizi anlatma faslı da yeterince can sıkıcı gelebilir sil baştan. ama neticede bu arkadaşlık süresi uzadıkça özünüze dönme ihtimali de artacaktır.

çubuk kraker ya da çikolatalı gofret gibi klasikleşmiş ürünlerinde bile palm yağı kullanan marka.

palm yağı duyarına başlamadan önce zaten eski tadları kalmadığı için bırakmıştım ürünlerini, 10 yıl falan olmuştur son ülker ürünü alalı. marketlerde kasada sıradayken bu markanın ürünlerini alanları görünce uzaylı görmüş gibi garipsiyorum hatta.

maaşlı aktrollerin olduğu bir sözlükte 15 yıla yakın süredir yazardım. baktım bu aktroller engellemekle bitmiyor ben de oraya yazmayı bırakıp buraya kaçtım.

erkek 25 yaşındaysa 3-5, erkek 35 yaşındaysa 5-10, erkek 45 yaşındaysa 10-15 yaş farkı idealdir.

bana kalırsa benzer yaşlar ilişkiden çok aktivite arkadaşlığı ya da iş partnerliği gibi birşeye dönüyor 35-40 yaş sonrasında. bu durum enseye şaplak popoya parmak tarzı bir şeye evriliyor. erkek yanında ablasıyla geziyormuş gibi hissediyor, kadın ise yanındakini çocuk gibi görüyor falan filan.

bunu da ben ilişki yaşıyor olarak göremiyorum bu çiftler evli olsalar bile. 40'a 20 gibi saçma eşleşmeler aramıyorsanız ben nesil farkı olacağına da inanmıyorum, aksine 40'a 40 olan bir eşleşme saatli bomba gibi her gün diken üstünde hissedeceğim bir ilişki tipi olurdu.