1.
"insanın duyguları sanat eserlerine benzer. tıpkı gerçek gibi görünebilirler ama sahtelerdir. her şeyin sahtesi yapılabilir; sevincin, acının, nefretin; hastalığın, iyileşmenin. aşkın bile."
son tanımları
2.
tetra amelia sendromu
karakteristik özelliği dört uzvun tamamının olmaması olan, nadir görülen bir hastalık.
"amelia", anne karnında kol veya bacağın gelişmemesi anlamına gelir. "tetra" ise malumunuz yunancada dört.
dört uzvun yokluğundan başka, gelişmemiş akciğerlerle, sinir sistemi, kalp, iskelet, sindirim sistemi, idrar yolu, genital organlar, yüz ve başta da fonksiyon eksiklikleri görülür. *
başlığı açma sebebim ilginç bir kişilik; prince randian.
randian, 1870'lerde bugünkü ingiliz guyanasında kolları ve bacakları olmadan doğan, “the snake man,” “the human torso,” and “the human caterpillar” gibi adlarla da anılan, bir metreden daha kısa boylu, esasen hindu olan ve hintçe konuşan, tetra amelia sendromundan muzdarip bir performans/sahne sanatçısıydı *. ilginç olan yanı anormal görünümüne rağmen son derece normal bir hayatı sürdürebilmiş, prenses sarah adıyla bilinen hindu bir kadınla evlenmiş, dört çocuk sahibi olmuş, sadece ağzını kullanarak sigara sarabilecek, yakabilecek, hatta tıraş olabilecek kadar marifetli biri olması idi. sağlıklı ve bakımlı olmak için yapması gereken her şeyi kendi kendine yapmayı öğrenmişti.
1800lerde ilk kez bir sirk kuran, devler, çingeneler, cüceler, siyam ikizleri ile gösteriler düzenleyen, biraz hilebaz, biraz sahtekar p. t. barnum, randian ile 1889'da tanıştı ve onu sirkinde çalıştırmak üzere amerika birleşik devletleri'ne getirdi prens randian gösterisi boyunca, ağzıyla sigara sarmaktan tıraş olmaya, fırçayı veya kalemi dişlerinin arasında tutup dudaklarını kullanarak resim yapmaya ve yazı yazmaya kadar bir çok gösteri yapıyordu. sahnede 40 yıl kaldı randian. son gösterisinden birkaç saat sonra kalp krizinden öldüğünde 63 yaşındaydı.


kaynak: .
kaynak: .
"amelia", anne karnında kol veya bacağın gelişmemesi anlamına gelir. "tetra" ise malumunuz yunancada dört.
dört uzvun yokluğundan başka, gelişmemiş akciğerlerle, sinir sistemi, kalp, iskelet, sindirim sistemi, idrar yolu, genital organlar, yüz ve başta da fonksiyon eksiklikleri görülür. *
başlığı açma sebebim ilginç bir kişilik; prince randian.
randian, 1870'lerde bugünkü ingiliz guyanasında kolları ve bacakları olmadan doğan, “the snake man,” “the human torso,” and “the human caterpillar” gibi adlarla da anılan, bir metreden daha kısa boylu, esasen hindu olan ve hintçe konuşan, tetra amelia sendromundan muzdarip bir performans/sahne sanatçısıydı *. ilginç olan yanı anormal görünümüne rağmen son derece normal bir hayatı sürdürebilmiş, prenses sarah adıyla bilinen hindu bir kadınla evlenmiş, dört çocuk sahibi olmuş, sadece ağzını kullanarak sigara sarabilecek, yakabilecek, hatta tıraş olabilecek kadar marifetli biri olması idi. sağlıklı ve bakımlı olmak için yapması gereken her şeyi kendi kendine yapmayı öğrenmişti.
1800lerde ilk kez bir sirk kuran, devler, çingeneler, cüceler, siyam ikizleri ile gösteriler düzenleyen, biraz hilebaz, biraz sahtekar p. t. barnum, randian ile 1889'da tanıştı ve onu sirkinde çalıştırmak üzere amerika birleşik devletleri'ne getirdi prens randian gösterisi boyunca, ağzıyla sigara sarmaktan tıraş olmaya, fırçayı veya kalemi dişlerinin arasında tutup dudaklarını kullanarak resim yapmaya ve yazı yazmaya kadar bir çok gösteri yapıyordu. sahnede 40 yıl kaldı randian. son gösterisinden birkaç saat sonra kalp krizinden öldüğünde 63 yaşındaydı.


kaynak: .
kaynak: .
devamını gör...
4.
güne bir türkü bırak
bir bozlak gelsin şekip şahadoğru'dan .
musa eroğlu çalsın, söylesin.
aman niye gamlanırsın da divane gönül
elbet bir gün bu kış gider yaz gelir vay
ben dertliyim deyi şikâyet etme oy ölürüm
vay gurbet yetmez mi vay vay
âşıklara da böyle cefa az gelir
elbet bir gün bu kış gider yaz gelir
musa eroğlu çalsın, söylesin.
aman niye gamlanırsın da divane gönül
elbet bir gün bu kış gider yaz gelir vay
ben dertliyim deyi şikâyet etme oy ölürüm
vay gurbet yetmez mi vay vay
âşıklara da böyle cefa az gelir
elbet bir gün bu kış gider yaz gelir
devamını gör...
5.
yaprak sarması vs lahana sarması
başkası saracaksa afiyetle ikisini de yerim ve fakat her ne kadar epeydir egeliysem de yaprak sarma istanbul usulünde olmalı, lahana sarma ise etli ve kaburga yatağında pişirilmiş olmalı.
bununla beraber istanbul usulü zeytinyağlı biber dolmasını tek geçerim.
bununla beraber istanbul usulü zeytinyağlı biber dolmasını tek geçerim.
devamını gör...
7.
sözlük yazarlarının söylemek istedikleri
dışarıdan bakıyorum duruma, kendim dahil değilmişim gibi; buz gibi ve duygusuz ve dahi mimiksiz. görüyorum ki; ağlamaklı sesine eklediğin buğu, gariptir manzarayı daha çok netleştiriyor.
neyin ağlamasıdır bu acaba? pişmanlık mı, mutsuzluk mu, can yanığı mı? özlem mi, öfke mi, ne? şekeri bitmiş çikletten dertli bir çocuk gibi yarım kalmış ağız tadına ağladın ya hep, yine ona ağlıyorsun. ben bu halleri çok iyi biliyorum.
çok tuhaf ama her duygu ünik bence. bir duygudan çıkılınca bir daha oraya dönemiyorsun. duyguyu hatırlıyorsun ama aynını bir kere daha hissedemiyorsun. sesin, buğusu, boğazındaki düğümler ve o söz; evet, hatırlattı duyguyu ama taşıyamadı bugüne. yetmedi... tükürülmüş çiklet gibi o kadar eskimiş, o kadar yıpranmış, o kadar kirlenmiş, o kadar tadı kaçmıştı ki, yetmedi.
"canımmm"
neyin ağlamasıdır bu acaba? pişmanlık mı, mutsuzluk mu, can yanığı mı? özlem mi, öfke mi, ne? şekeri bitmiş çikletten dertli bir çocuk gibi yarım kalmış ağız tadına ağladın ya hep, yine ona ağlıyorsun. ben bu halleri çok iyi biliyorum.
çok tuhaf ama her duygu ünik bence. bir duygudan çıkılınca bir daha oraya dönemiyorsun. duyguyu hatırlıyorsun ama aynını bir kere daha hissedemiyorsun. sesin, buğusu, boğazındaki düğümler ve o söz; evet, hatırlattı duyguyu ama taşıyamadı bugüne. yetmedi... tükürülmüş çiklet gibi o kadar eskimiş, o kadar yıpranmış, o kadar kirlenmiş, o kadar tadı kaçmıştı ki, yetmedi.
"canımmm"
devamını gör...
8.
geceye bir türkü bırak
hocam bırak bu işleri, dön türkülerine, dön bağlamana, hapsetme ne elini ne gönlünü.
erol parlak.
yüce dağlar duman gitmez başımdan
kaldım nazlı yârden aralı dağlar
ayrılık elinden hallerim yaman
yüreğimin başı yaralı dağlar
erol parlak.
yüce dağlar duman gitmez başımdan
kaldım nazlı yârden aralı dağlar
ayrılık elinden hallerim yaman
yüreğimin başı yaralı dağlar
devamını gör...
11.
akşam
12.
anın fotoğrafı
13.
kavak
babalar kız çocukları doğduğunda kırk tane kavak dikermiş, evlilik yaşına geldiğinde de keser, satarlarmış... kızları için yatırım yani bir nevi.
devamını gör...
14.
çakışmak
sözcüğün anlamlarından biri "aynı zaman dilimine denk gelmek"
ilginç bir 19:51 idi... *
ilginç bir 19:51 idi... *
devamını gör...
17.
kochari
kars ve artvin yöresinde 2/4 ritminde oynanan bir horon çeşidi. oyuncular birbirlerini omuzlarından tutup, halka oluşturarak bu horonu oynarlar.
sözcük anlamı; "bir yerin, uzun boylu, yiğit, kahraman ve en gözde delikanlısı"dır.
kazım koyuncu - koçari
kulani çiçku çiçku / kız tazeciksin çok taze
muço lukuşi morçi / sanki lahana filizi
kapulas mogigidap / sırtıma alayım seni
monkata var na çorçi / ister ağır ol ister hafif
yur katişi gomalu / mısırın ikinci çapasını
skanişeni meptkoçi/ bıraktım senin için
dido xelebas vore/ çok sevinçliyim ben
kudi n8aşa yeptkoçi / havalara atıyorum şapkam
o nenni koçari / o nenni koçari
kodopskidi beçayi / kalakaldım bekar
bozo si ekçopayi / kız seni alayımı
o nenni koçari / o nenni koçari
sözcük anlamı; "bir yerin, uzun boylu, yiğit, kahraman ve en gözde delikanlısı"dır.
kazım koyuncu - koçari
kulani çiçku çiçku / kız tazeciksin çok taze
muço lukuşi morçi / sanki lahana filizi
kapulas mogigidap / sırtıma alayım seni
monkata var na çorçi / ister ağır ol ister hafif
yur katişi gomalu / mısırın ikinci çapasını
skanişeni meptkoçi/ bıraktım senin için
dido xelebas vore/ çok sevinçliyim ben
kudi n8aşa yeptkoçi / havalara atıyorum şapkam
o nenni koçari / o nenni koçari
kodopskidi beçayi / kalakaldım bekar
bozo si ekçopayi / kız seni alayımı
o nenni koçari / o nenni koçari
devamını gör...
18.
geceye bir türkü bırak
yalçın tura'nın sözü, bestesi * o büyülü ezgi...
"yokluğundan öldü gönlüm"
seha okuş sadeliğinde değilse de sevcan orhan da hiç fena okumamış.
hasretinle yandı gönlüm
yandı yandı, söndü gönlüm
evvel yükseklerden uçtu
düze indi şimdi gönlüm
gözlerimde, kanlı yaşlar
hasretin bağrımda kışlar
başa geldi, olmaz işler
bin bir dertle, doldu gönlüm
"yokluğundan öldü gönlüm"
seha okuş sadeliğinde değilse de sevcan orhan da hiç fena okumamış.
hasretinle yandı gönlüm
yandı yandı, söndü gönlüm
evvel yükseklerden uçtu
düze indi şimdi gönlüm
gözlerimde, kanlı yaşlar
hasretin bağrımda kışlar
başa geldi, olmaz işler
bin bir dertle, doldu gönlüm
devamını gör...
19.
beze
20.
geceye bir türkü bırak
bu nasıl havalandırmadır. ayaza kesti yürek...
neşet ertaş yadigarı, musa eroğlu'nun sesinden sazından.
neşet ertaş yadigarı, musa eroğlu'nun sesinden sazından.
devamını gör...







