radyosunu yeni açan dinleyici yazar profili

boykot edilmesi gerekilen maçtır, izlemeyin ülke gündeminde konuşulmasın, yokmuş gibi davranın.
ha illa izleyeceğim futbol delisiyim diyorsanız ana yayıncı kuruluş yerine farklı yerlerden izleyin.
jettvizle20.com/ olabilir.

91 bölümün 91'i de youtube'da var.
alın bu iyiliğimi de unutmayın.

güncel adresine baktım 20 olmuş.
maç yayınları izlenecekse buradan izlensin, bannerları saymazsak reklamsız bir yer.
boykot için de ideal.
jettvizle20.com/

filtreleyerek alıma devam edilmeli. ipini koparan yazamadığı için ben bu sözlüğün okuyucusuyum.

izlemeyin izleyecekseniz de sporium, jet tv, 10 tv vs yerlerden izleyin. google'a yazınca çıkar.

halk tabanında karşılığı %1 var mıdır emin değilim. (o da alevi dernekleri vs) kendisi için büyük hayal kırıklığı olur.
bazen mağlubiyeti kabullenip onurlu bir şekilde köşeye çekilmeyi bilmek gerekiyor.

sivaslı vatandaşların "sivas" değil "sıvas" şeklinde okuduğu il. bir futbol maçı yüzünden kayseri iliyle de uzun süre kavgalı olmuşlardır. arayı yumuşatmak adına kayseri'nin en büyük caddesine sivas ilinin adı verilmiştir. (bkz: sivas caddesi) sivaslı bir çok insan ilginç bir şekilde sivaslı olmaktan gurur duyarlar. ayrıca bu gururu yaşayan kitlenin -ne anlam ifade ettiğini anlamasam da- dediğine göre dünyada 6 milyon sivaslı vardır. aleviler ve belli bölgelerde çerkesler çok bulunan bir ildir.

şimdi bi kere mevcut üniversitelerdeki eksiklikleri, yetersizlikleri geçtim sen yeni açtığın üniversiteye yeni ve kalifiye elemanı nereden bulacaksın? ha bulma gibi bir derdim yok diyorsan da ne diye yeni üniversite açıp ona bütçe ayırıyorsun ki? önce var olan üniversitelerdeki eğitim düzeyini yükseltmek için bir çaba harca, o yeni açacağın üniversitelerin bütçelerini bunlara ayır ki oralardan adam gibi akademisyenler yetişsin, gençlerin kendilerine güvenleri artsın, zamanı gelince de yeni üniversiteyi açarsın ihtiyaç varsa, bunları da koyarsın öğretim görevlisi diye. yoksa böyle kafadan hadi yeni üniversite açalım lan diye arkadaş arasında yapılan bi geyikten çıkmışçasına oraya buraya üniversite açarsan eline hiç bir şey geçmez arkadaşım.

ebebi şöyle açıklanıyor : yorgun olduğun zamanlarda, beynin komutu daha erken vermesine rağmen (saniyelerden bahsediyoruz) senin onu algılama sürecin, hareketlerin daha geriden geliyorsa, daha önce yaşamış gibi hissediyorsun. aslında mesele daha önce düşünüyor olmak.

sevgiye olan inancını kaybetmiş insanların başkalarının da inancını yok etme sebebi.

akdeniz ya da ege taraflarında amatör ligden güzel bir kulüp bulur satın alırdım, 10 sene içinde süper lige çıkartmayı amaç edinir, ömrümü bu uğurda tüketirdim.

meclis başkanına anayasa kitapçığı fırlattılar, bunun anlamı esasen çok büyüktür ama anlayana.

gözüm kapalı yazıyordum be heyt! o zamanlar word excel bilmek falan acayip havalı şeylerdi.

bir şey çok şıksa dayanıklı olmaz, çabuk bozulur/kırılır diye biliriz biz. tam bu sebepten biraz çekinerek almıştım, ilk defa bir önyargımda yanıldım.
malzemeden çalıp basite kaçılmamış, bildiğin dayanıklı bu saat. camı falan da öyle kolay kolay çizilecek gibi durmuyor.
adamlar yapmış.

pazartesi sendromu aslında istemeden yapmak zorunda kalınan işlerin başlaması nedeniyle derinden duyulacak korku hissidir. insan genel olarak tembellik yapmaya çok istekli bir yapıda dizayn edilmiştir. kaytarmak asıl, çalışmak istisna oluşturur. bu yüzden her çalışılmayan gün ya da günlerden sonra gelen iş/okul günü bu korkunun yaşanacağı gündür. giderilmesi zordur, mutlaka katlanılacaktır. ne demiş atalar? "korkunun ecele faydası yoktur".

klasiği çalan hepsini çalar. klasikle başlamak en mantıklısıdır ki notaları öğrenebilesin elin iyice açılabilsin dediğim enstrüman.

eğer bir zenci bu kelimeyi diğer bir zenci arkadaşına karşı sarf ediyorsa bu ileri bir dostluk manasına gelir. fakat bir beyaz bir zenciye bu kelimeyi söylerse (hele birde zenciler yoğunluktaysa orada), o beyazın ya başına geleceklerden haberi yoktur ya da bir tarafı çok ciddi bir şekilde kaşınıyordur.

genelde cumartesi günleri yayınlanırdı. tatilin ilk günü olması sebebiyle tv başında kalınıp izlenebilirdi. kapıyı kitlemediğiniz zaman basılma durumu olabiliyordu.

(bkz: ben değil bir arkadaşım)

1994 yapımı, izlediğim en iyi komedi filmlerinden biri. bürokratik bir hata sonucunda erkek yurduna yerleştirilen bir kız ve odasını paylaştığı iki erkek öğrencinin komik-erotik hikayesidir. "did you forget to pay the gravity bill" repliğiyle koparmış, zihinde yer etmiştir.

asgari ücrete beklenen zam gelmediği takdirde türkiye cumhuriyetinin %70'inin sonu.