sondaj yazar profili

şu başlığa tanım giren ve bu tanımları beğenenlere tek tek baktım da, ne bileyim ya...
ne diyeyim?

yarısı sözlükten uçmuş!
geri kalanın da büyük bölümü ciddi problemli..
sözlüğe gram faydası olmayan, kaostan beslenen tipler...

nereden anlıyorum?
verilen cezalardan, haklarında yazılanlardan... şundan bundan...
yazdıkları 10 tanımın 9'u, ortamı germek, sinir uçlarıyla oynamak üzerine kurulu, değişik bir tayfa...

yazanlar neyse de, peki ya beğenenler?
şaka gibi gerçekten...
sözlüğün direktörü beğenmiş, şöyle bir tanımı;
''eğitimsiz, motomot fikr-i sabitlerden oluşan bir kitledir. trabzon bir futbol şehri falan da değildir, şehirdeki futbolun hikayesi işsiz güçsüz dünyadan bihaber bu kitlenin bir yere ait olabilme dürtüsüyle davranışlarından başka bir şey değil..''

yazık..
sözlük için üzülüyorum, başka bir şey değil...
yoksa yazsın isteyen yazdığını..

fakat vizyon önemli..
çok önemli hem de.
''burası sözlük yahu, burası bu kadar işte..'' düşüncesinde olan birinden, daha ne beklenebilir ki?
sonuçlar ortada...

çünkü görüyoruz, sayın güntekin onay...
gerçek hayatta yaşanan fiziksel şiddetin, daha öncesinde hangi platformlarda yoğrulduğunu görüyoruz...
nerelerde en uç noktalara taşındığının hepimiz farkındayız...
ve çoğalmakta, yayılmakta...
toplumun her tabakasına hem de!
her kesimden, her tabakadan insan, "şiddet" parantezinde buluşabiliyor rahatlıkla..

eğitimli, entelektüel, kendisini yetiştirmiş insanlar bile girmiş bu çembere...
gerçek hayatta karşılaşsan, "ne kadar sakin ve düzgün bir insan" diyeceğin tipler, sosyal medyada canavarlaşmakta..

en başta dalga geçme, sonra saygısızlık, sonra edepsizlik, ahlaksızlık...
hepsi sırayla..
arada da tutam tutam haksızlık, adaletsizlik..
fakat kimin umrunda?

yazık..

hakaret dağarcığı "allah kahretsin" den ibaret insanlar, ne hallere gelmiş...

kirli düşünceler, temiz kalpli insanları ne hallere getirmiş...
ve doğal karşılanır olmuş bu durum..
sistem, vandallara terk edilmiş...


tanım: yıllardır, efendi hareketleri ile dikkat çeken futbol insanı.

bu nedenle olsa gerek, internet ortamında tutunamamakta..

sahaya yabancı madde atarak, oyunun kaderini değiştirdi taraftar..
fenerbahçe oyuncularına bir şey oldu o anlardan sonra, top oynayamıyorlar..

skor şimdi 2-2.
fakat bir şekilde atar yine fenerbahçe.

bunu bana bir kere yapabilir biri..
herhangi biri de olsa, nevşin mengü de olsa fark etmez..
ne bıdı bıdı yaparım ne de bir daha mesaj atarım..
cevap bile vermem son mesajina..

çünkü bu bir sorumluluktur.
gün içerisinde belli bir zaman dilimini ayırırsın insanların sana attığı mesajlara..
hele bir de girişimci biriysen, internetle haşır neşirsen, mutlaka...
saygısızlık bir kere en başta..

ha, onların bu davranışlarını normal karşılayan, kendileri gibi insanlar da var tabii..
takılsınlar aralarında..

o nedenle ne yapıyoruz;

(bkz: benim meselem)
diyerek, bkz veriyoruz...

çünkü şarkının adı, benim meselem...
şayet bu şarkıdan bahsediyorsak, o başlıkta bahsetmeliyiz...

sözlük yazarlığını öğretemedik..
öğrenilebilecek bir şey gibi de değil zaten..

3 kişi aradı ben devre arasında...
dedim ki; ''lan olum basın gs'ye!''

ben de basabilirdim ama maçı izlemiyordum o an..
izlemeyince zevki olmuyor..

niye aradılar peki beni?
bu arkadaşlara ben sürekli şunu söylüyorum; ''gs ya da fb, maçta geriye düştüğü an, tüm mal varlığınızı basın abicim.''

haftalardır söylüyorum..
maçı izleyin ama...
kadroya bakın, oyuna giren oyunculara... atmosfere...
hissettirir kendisini, dönecek maç..

bu maç da öyleydi...
bir gündüz maçı... stat dolu..
icardi gününde!
rakip, kırmızı kart görmüş..

ve hepsinden önemlisi; gs!

winner!
winner olmak isteyenlerin tercihi..
muazzam bir futbol kulübü..

yoksa, şu fb'nin karşısında varlık gösterebilirler mi?
imkanı yok..
ama işte gs..
gs, böyle bir kulüp işte..


maçı da 3-4 kazandılar en nihayetinde.

iddaa kuponumun son maçıydı ve yaşadığım heyecanı tahmin edebiliyor musunuz?
inanılmazdı gerçekten...

biri 68, diğeri 76 yaşında olan iki insandan ne yapmalarını bekliyorsun ki sen, tam olarak?

en doğrusunu yapmıyorlar yani şu noktada?
bunlar hoca, malumun..
ve bildiklerini, geniş kitlelere ulaştırmaya çalışıyorlar, şu yaşlarında, halen daha..
hocalar da bunu yapmazlar mı zaten?

ve öyle kolay bir olay da değil hani, program program gezmek..
bir tatil beldesinde, sabahtan akşama kadar kitap okuyup, torunlarının ziyaretlerini mi bekleselerdi?

yani bazen bir şeyler karalıyorsunuz da, ne bileyim yaa, amaan boş ver..

tanım;
(bkz: bilimin flash tv'yi kıskanması)

bu fb taraftarları böyle değildi eskiden...
hiç evlenmemiş emekli edebiyat öğretmeni gibiler..
bi şampiyon olsalar aslında, rahatlayacaklar gibi görünüyor.
olsunlar cidden..
zira, futbol konuşamaz olduk...
basketbol taraftarlarıyla yine bir şeyler konuşuluyor da, bu futbol fanatikleri enteresan..
evinde kedileriyle yaşayan ve insanlardan nefret eden tipler gibiler.

tanım: bir trabzonspor taraftarı olarak, fenerbahçe'nin kazanmasını istediğim maç.
taraftarları ne kadar kendilerinden nefret ettirmeye çalışsa da, ali koç'un hatırına..

e yani, bez bebek sen de, adeta asist yapıyorsun..
''sultanahmet meydanı'nda bulunur'' ne?

bunu bilmeyen yoktur ve ilk entryde de belirtilmiş zaten...
bitti mi tüm konular?
he he he he..
kasma o kadar, relaks ol..

tanım: sultanahmet'teki yerine, 1901'de monte edilmiştir.

''malı mülkü olanlara'' değil ''çalışanlara'' laf ediyorsa eğer, getir çullanalım üstüne...

ama sen diyorsun ki; ''malı mülkü olana.''

bunlar farklı teraziler, evlat..
hassas da konular..
ofis canlısı olduğun, multinetle beslendiğin belli..
çık bi sokağa bakalım.. geçir günün 12 saatini, insanların arasında...
bak o zaman nasıl oluyor..

şöyle yapıyoruz...
yapay zeka, bir seçmen profili oluşturuyor..
kusursuz seçmen!
her konuda faydalı, yapıcı... çözüm odaklı..

bu seçmen profiline uygun olduğunu düşünenler, seçimlerde oy kullanabiliyor?
nasıl?

isterse insanlar, kendi oy haklarını, makul bir ücret karşılığında sisteme devredebiliyorlar...
seçmen diyor mesela; ''ben uymuyorum abicim bu kriterlere.. alın benim oy kullanma hakkımı.''
alıyoruz, hemen!
hatta para da veriyoruz üstüne...

damıtma düzeneği gibi...
tüm seçmen kitlesini koyuyoruz bir cam fanusun içine ve bazılarının buharlaşıp gitmesine müsaade ediyoruz!
olay bu...
nektar gibi akan seçmen kitlesi ile yolumuza devam ediyoruz..
kararları onlar verecek bundan sonra?
kabul!
nasıl?

böyle bir yazarın bile nickaltında, bu kadarcık entry var...
3 yıl geçmiş.. şaka gibi..

nasıl bir nickaltı yazma kriteriniz var arkadaşım sizin?
hatta nasıl bir, tanım beğenme kriteriniz var..

dux'un en beğenilen tanımlarına baktım şimdi...
dux bile; ''bunlar mı yani en beğenilenlerim?'' der...

neden iyiyi kovuyorsunuz arkadaşlar?
neden aranızda istemiyorsunuz?

özel bir isimdir kendisi aslında.. en azından algıda öyle.
fakat kağıt üzerinde, değildir...
ve kendisinin sonunu da bu getirecektir.

başlığı açan arkadaş bile ''reis'' kelimesine özel bir anlam yüklememiş..
içinden gelmemiş olmalı ki, bu da gayet doğal...

dediğim gibi, kendisi, kağıt üzerinde bir efsane olamadığı için, çabuk unutulacaktır.
gerçekten..
''şu kadar seçim kazandı, bu kadar oy aldı'' falan... unutuluyor bunlar arkadaşlar..
unutulmasa da, önemsenmiyor...
kuşaktan kuşağa aktarılamıyor bu tarz bilgiler.. hep yarım kalıyor.
''peki ya sonra?'' diyorlar, cevap veremiyorsun..

kendisini kağıda aktaramadı reis!
tüm karizmatik liderler aktaracak diye de bir kaide yok.
çoğu aktaramaz zaten...
dönemlerinde bıraktıkları etkiyi, bir sonraki yüzyıla taşıyamazlar..
bazılar hariç.
onlar işte gerçek efsane!
onlar değerli.

bir süredir böyle bir hazırlık var, evet..
siyasi parti dönemi bitti çünkü artık arkadaşlar.

dikkat edin, bütün siyasi partiler, liderleri ile bir anlam kazanıyorlar..
bir mhp, akp hatta chp...

özgür özel, özellikle seçilmiş bir lider bu noktada mesela..
chp'nin başında güçlü bir karakter olmaması gerekiyor ki, imamoğlu'nun başkanlık yolunda problem çıkmasın..

bitti artık parti dönemleri!
herkes kapalı kapılar ardında kendi başına parti düzenliyor...
imamoğlu, ilk başkanlık seçiminde başımıza geçecek ve bu, chp sayesinde olmayacak..
orası önemli...

beyni biraz zorlayan yazılar iyice okunmamaya başlandı..
okuyanlar, birer ikişer kayboldu birden..
hakikaten, nereye gitti onlar?
neden gittiler?

kısa, öz, gayet rahat anlayacağımız, hemen herkesin bildiği genel geçer şeyler, daha çok ilgi görüyor..
neden?
komiklik ya da duyar kasma amaçlı ironi yapanlar var işte üç-beş, belki biraz onlar tutunabiliyorlar..
da, ironi ironi nereye kadar?

insan kendi gerçekliğini unutuyor sonra..
tehlikeli.

velhasıl...
cağnım sözlüğüm;
popülist yazar, özgün yazarı kovuyor, bunun farkında mısın(ız)?

olmasın öyle..
sürmesin bu gidişat..

sadece şu film hakkında yazılanları okuyarak bile, son 25 yılda nasıl bir toplumsal değişim geçirdiğimizi rahatlıkla anlayabilirsiniz.
nereden okuyabiliriz mesela?
tabii ki ekşi sözlük'ten.

film piyasaya çıktığında, yeni kurulmuştu ekşi sözlük.
o zamandan bu zamana 400'e yakın entry girilmiş hakkında.. açın bir okuyun..
hepsini okumanıza gerek yok elbette.. ilk 3-5 sayfa ile son 3-5 sayfa gayet yeterli...

bir o zamanki entelektüeliteye bakın, bir de şimdiki popülist, avam ifadelere...

hani 70'li yıllarda trt'de yapılan programları şimdi izliyoruz da; "ulan ne kadar düzgün konuşuyor insanlar.. tavır, davranış.. hep asalet kokuyor" diyoruz ya..
yıllar sonra, bu entryler hakkında da buna benzer ifadeler kullanacağız...
nereden nereye diyeceğiz, bol bol...


filmi 2000 senesinde izlemiş biri olarak, filmden ziyade bir toplum eleştirisi yapmak istedim, bu başlık altında..
24 sene sonra tekrar izleyeceğim için çok heyecanlıyım, biliyor musunuz?
evet, bu akşam düşünüyorum...

yeteri kadar doldu tüm üniteler..
american beauty, bekle geliyorum!

bir süre sonra rafa kaldırılıyor tabii dosya..
polis teşkilatı, yeniden eskiye doğru davaları ele alıyor olmalı.
basitçe çözülebilecek suç dosyalarına eğilmek, mevcut "kaos" ortamında en doğru seçim olarak görülüyor.
"şunları bi halledelim, onlara da bakıcaz."

paris'te suç oranları yüksek...
cezaevleri, nezarethaneler full çakıyor her gece..

velhasıl, şööyle bir baktığımızda, normal gelişmeler bunlar..
arada olur oyle..
adam demiştir zaten 20 yıl geçtikten sonra; "bunlar beni yakalamak isteseler, şu zamana kadar yakalarlardı.. takılayım ben artık kafama göre paris sokaklarında.."

yalnız şimdi, 10-20-30 yıldır kaçak olanlar tedirgin olmuştur mutlaka..
çünkü fransız polisi, şehrin imajını düzeltmek için ekstra hamleler yapacaktır..
takıma katılan yeni elemanlar, hatta sadece bu konularla ilgilenecek ayrı bir departman...
"çözülememiş bütün eski dosyaları hemen şimdi tekrar açıyoruz!"

boğazdan suya iteceksin böyle erkekleri...

(bkz: o)