"biz hepimiz dikenli tellerle sarılıyız, her ilişkide bir parçamız kalır ve bölüne bölüne biteriz de. en büyük hünerimiz kendimize karşı olmak, aykırı yaşamaktır, acı kaynaklarımızı ellerimizle yaratarak…
kıyılarımız duygularımızın boyunda, derinliğimiz aklımızın ölçüsündedir; ufuklarımızsa sisler içinde…
o kıyısız gökyüzü nasıl sığar küçücük gözlerimize, bir bardak suya, demirli bir pencereye…
nasıl gizleriz ağız dil vermez bir geceye?
ve nedir ki gizi, daraldığımız her yerde bir genişlik duygusu verir içimize.
çözemeyiz, de, bu güdük bilinç, bu sığ yürek, bu ezbere yaşamla.
dünya bir testidir, de, ömür hanım, ömür bir su…
sızar iğne ucu gözeneklerinden zamanın, bir içim serinlik bir yudum mutluluk için.
ve bir gün ölümün balkonundan…dökülür toprağa el içi kadar bir su. yerde birkaç damla nem, bir avuç ıslaklık…
ölümü bilerek nasıl yaşar insan, geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün acıların anasıdır, de…"
(şükrü erbaş. ömür hanımla güz konuşmaları).
devamını gör...