1.
insanlar üzerinde acımasız deneyler ve işkenceler yaptıkları bilinen 731. birim, çin-japon ve ıı. dünya savaşları sırasında mançurya bölgesinde kurulan biyolojik ve kimyasal savaş birimidir.deneyde kullanılan insanlar bir ay geçmeden ölür ya da öldürülürmüş.
bombaya dayanıklılık testleri, vücuttan canlı bir şekilde koparılan parçaların başka yerlere dikilmesi, açlık ve susuzluğa olan direncin ölçülmesi için aç ve susuz bırakma gibi birçok insan dışı deneyler yapmışlardır.
bombaya dayanıklılık testleri, vücuttan canlı bir şekilde koparılan parçaların başka yerlere dikilmesi, açlık ve susuzluğa olan direncin ölçülmesi için aç ve susuz bırakma gibi birçok insan dışı deneyler yapmışlardır.
devamını gör...
2.
çok sayıda canlı insan, maruta (japonca'da kütük anlamına gelir) kod adlı özel bir proje kapsamında acımasız deneylere tabi tutuldu. deneylerde kullanılacak olan insanlar, savaş esirlerinin yanı sıra tesis çevresindeki nüfus arasından seçiliyordu. bu insanlara ya da kurbanlara kısaca kütük deniyordu ve bazen 731. birim'in çalışanları arasında "kaç tane yeni kütük geldi?" gibi espriler yapılıyordu. bu durumun sebebi, 731. birim hakkında yerel yönetimlere bilgi verilirken paravan oluşturmak amacıyla burasının kereste atölyesi olduğunun söylenmesiydi. 731. birim'de çalışan sivil bir ordu görevlisinin dosyasından çıkan bilgilere göre bu acımasız proje, 731. birim çalışanları tarafından almancada kütük anlamına gelen holzklotz olarak da anılıyordu.deneylerde kullanılan kurbanların cesetleri ise yakılarak imha ediliyordu. burada görev yapan araştırmacılar, yaptıkları çalışmalarda mançurya maymunları veya uzun kuyruklu maymunlar gibi insan olmayan primatların kullandıklarını ileri sürdüler ve araştırma sonuçlarının bir kısmını hakemli dergilerde yayınladılar.
deneylerde kullanılan insanlar toplumun çok farklı kesimlerinden seçiliyordu ve bunlar arasında genel suçlular, haydutlar, japonya karşıtı militanlar, siyasi mahkûmlar ve "şüpheli davranışlar" iddiasıyla kempeitai askeri polisi tarafından tutuklananlar vardı. bazı deneylerde ise bebekler, yaşlılar ve hamile kadınlar da kullanılıyordu. 731. birim'in çoğu doktor ve bakteriyolog olan yaklaşık 300 kişilik araştırma grubunun çoğu japon vatandaşlarından oluşsa da aralarında az sayıda işbirlikçi çinli ve koreliler de vardı. bunların birçoğu, hayvanlar üzerinde yaptıkları son derece tatsız deneylerle duyarsızlaştırılmış insanlardı.
dirikesim (viviseksiyon)
esir kamplarında kalan binlerce erkek, kadın ve çocuk, çoğunlukla anestezi bile olmadan canlı canlı kesilerek incelendi ve bu durum, genelde kurbanın ölümüyle sonuçlandı. dirikesim, kurbanlar bilinçli olarak çeşitli mikroplara maruz bırakılıp hasta edildikten sonra yapılıyordu. kurbanlara bulaştıran hastalığın etkilerini incelemek amacıyla iç organlar cerrahlar tarafından çıkarılıyordu ve tüm bu işlemler, kurban canlı ve genellikle de anestezi etkisi altında değilken yapılıyordu. deneylerin kurban canlıyken yapılmasının sebebi, kurban öldürüldükten sonra başlayacak olan dokuların bozunma sürecinin araştırma sonuçlarına zarar verebileceği yönünde endişe duyulmasıydı. hastalık bulaştırılıp sonrasında da dirikesime uğrayan kurbanlar arasında erkek, kadın ve çocukların yanı sıra bebekler de vardı.
kan kaybını incelemek amacıyla kurbanların kolları ve bacakları kesiliyor bazen de kesilen bu kol ve bacaklar, soldakiler sağa sağdakiler de sola olacak şekilde yeniden vücuda dikiliyordu. bazı kurbanların kol ve bacakları dondurulduktan sonra kesiliyordu. bazılarınınki de tedavi edilmeyen kangren ve çürümenin etkilerini incelemek amacıyla önce donduruluyor sonrasında da çözülüyordu.
bazı kurbanların mideleri ameliyatla çıkarıldıktan sonra yemek boruları doğrudan bağırsaklarına bağlandı. yine benzer şekilde bazı kurbanların da beyin, akciğer, karaciğer gibi organlarının bazı bölümleri kesilip çıkarıldı ve vücudun verdiği tepkiler incelendi.
genellikle çinli komünistler olmak üzere insan vücudu üzerinde uygulanan dirikesim işlemi, japon ordu cerrahı ken yuasa'nın önerisiyle 731. birim'in dışında da uygulanmaya başlandı. tahminlere göre de en az 1,000 japon personeli, 731. birim'in dışında, çin toprakları üzerinde gerçekleştirilen bu insanlık dışı uygulamalara katıldı.
bulaşıcı hastalık yayma amaçlı biyolojik saldırılar
insan vücudu üzerindeki etkilerini incelemek için çeşitli hastalıklar, 731. birim'de kalan mahkûmlara (kurbanlara), aşılama kisvesi altında bilerek bulaştırıldı. tedavi edilmeyen zührevi hastalıkların etkilerini araştırmak için de yine erkek ve kadın mahkûmlara kasıtlı olarak frengi ve bel soğukluğu bulaştırıldı ve sonrasında hastaların vücutları üzerinde çeşitli incelemeler yapıldı. ayrıca tutuklular, gardiyanlar tarafından sürekli tecavüze uğradılar.
vebalı pireler, bulaşıcı hastalık taşıyan hastaların kullandığı kıyafetler ve hastalık bulaştırılmış daha birçok malzeme, bombaların içine yerleştirilerek birçok hedefe gönderdildi. bu biyolojik saldırılar sonucunda halk arasında görülen kolera, şarbon ve veba hastalıkları, tahminlere göre 400 binden fazla çinli sivilin ölümüne sebep oldu. tularemi de yine çinli siviller üzerinde test edilen hastalıklardan biriydi.
731. birim ve buraya bağlı diğer birimler (1644. birlik ve 100. birim gibi), bulaşıcı hastalıkların bilinçli olarak kitlelere bulaştırılmasını sağlayacak biyolojik silahların araştırması, geliştirmesi ve ıı. dünya savaşı boyunca çin halkı (hem sivil hem de askerler) üzerinde deney amaçlı uygulanması çalışmalarını yürüttüler. 731. birim ve 1644. birim'in laboratuvarlarında yetiştirilen vebalı pireler, alçak uçuş yapan uçaklar vasıtasıyla 1940'ta kıyı bölgesindeki ningbo'ya ve 1940'ta da hunan eyaleti'ndeki changde şehrine salındılar ve insanlara bulaştırıldılar. askeri uçaklarla havadan yapılan bu saldırı sonucu insanlar arasında yayılan hıyarcıklı veba, binlerce insanın ölümüne yol açtı.
tetanosun insanlara bilinçli olarak bulaştırılmasıyla ilgili bazı çalışmalara dair elde edilen bilgiler, 731. birim'in yöntemlerinin endonezya'da da takip edilmiş olabileceğini göstermektedir.
donma testi
fizyolog yoshimura hisato, mahkûmların el, kol, bacak gibi uzuvlarını önce suya batırıp sonra da soğuk havada bekleterek donmasını sağlıyordu. burada görev yapan bir japon memur, verdiği ifadede, uzuvlar dondurulduktan sonra bir sopayla bu uzuvlara vurulduğunda, sanki bir tahta parçasına vururmuş gibi bir ses çıktığını belirtmişti. donma gerçekleştikten sonra donan bölge üzerindeki buzlar kırılıyor ve sonra da donmuş olan uzuvlar suya batırılıyordu. uzuvların çözünüp çözünmediklerini kontrol etmek içinse kurbanlar coplanıyor ve farklı sıcaklıklardaki suyun, donmuş uzvun çözünme hızına etkisi gibi konular inceleniyordu. bu deneyler çok daha korkunç şekillerde devam etti.
frengi
frengi bulaştırma amacıyla yapılmış deneyler sırasında orada bulunmuş bir gardiyanın ifadelerine göre doktorlar, mahkûmlara hastalık bulaştırmak için hastalıklı mahkûmlarla sağlıklı mahkûmları cinsel ilişkiye girmeye zorluyorlardı:
"zührevi hastalıkların mahkûmlara yapay yoldan bulaştırılmasından vazgeçildi ve bunun yerine, hastalık taşıyan ve taşımayan mahkûmlar, birbirleriyle cinsel ilişkiye girmeye zorlanıyordu. sadece gözleri ve ağızlarını açık bırakacak şekildeki giyinen dört ya da beş laboratuvar görevlisi tarafından yönetilen bu deneylerde, aynı hücreye kapatılan frengili bir mahkûmla sağlıklı bir mahkûm cinsel ilişkiye zorlanıyordu. ilişkiye girmeye direnen mahkûmların kurşuna dizileceği gerçeği ise mahkûmlara net bir şekilde öğretilmişti."
mahkûmlara hastalık bulaştırıldıktan sonra, hastalığın ilerlemesine bağlı olarak iç ve dış organlarda meydana gelen değişiklikleri izleyebilmek için hastalığın farklı dönemlerinde bu mahkûmlara dirikesim yapıldı. birkaç gardiyan tarafından verilen ifadelerden anlaşılana göre, hastalık taşıyan kadın kurbanlar, kendilerine zorla hastalık bulaştırılmış olmasına rağmen hastalık taşıdıkları için suçlanıyorlardı. frengi bulaştırılmış kadın tutsakların cinsel organları, gardiyanlar tarafından "reçel dolu çörekler" diye adlandırılıyordu.
731. birim'in duvarları arasında büyümüş bazı çocuklara da frengi bulaştırıldı. çocuklar, anne-babalarıyla benzer muameleyi gördüler ve bazı çocuklar, hastalığın değişik evrelerinde uygulanmaya başlanan tedavilerin verimliliğini incelemek amacıyla özel deneylere maruz kaldılar. 731. birim'de görev yapan birinden alınan ve deneylere başlanmadan önce incelenen bir mahkûm grubunu anlatan ifadede şöyle deniyor: "biri elinde bebeğini tutan çinli bir kadın, diğeri yanında dört ya da beş yaşlarındaki kızı bulunan belaruslu bir kadın ve sonuncusu da altı ya da yedi yaşlarındaki oğluyla bekleyen belaruslu bir kadındı."
tecavüz ve zorunlu gebelik
731. birim'de tutuklu bulunan kadın mahkûmlardan bazıları, deneylerde kullanılmak üzere hamile kalmaya zorlandılar. bu eylemin temel amacı, özellikle frengi gibi hastalıkların anneden karnındaki bebeğe geçebileceği yönündeki varsayımların incelenmesiydi. 731. birim'de esaret altında doğan çok sayıda bebek olmasına rağmen buradan kurtulanlar olduğunu gösteren herhangi bir bilgiye rastlanamamıştır. bu deneyler sırasında doğan çocukların öldürüldüğü ya da gerekli incelemeler yapıldıktan sonra hamileliklerin sonlandırıldığı düşünülmektedir.
deney sonuçlarının başka etkenlerden etkilenmemesi adına erkek mahkûmlar genellikle tek bir deneyde kullanılırken kadın mahkûmlar, bakteriyolojik ve fizyolojik deneylerde, cinsel ilişkiye zorlandıkları deneylerde kullanıldılar ve tecavüze uğradılar. 731. birim'de görev yapmış bir gardiyanın verdiği ifadeler, bu gerçeği açıkça ortaya koymaktadır:
"eskiden yanında görev yaptığım araştırmacılardan birisi bana, önceden planmış bir deneyleri olduğunu ancak mahkûmu öldürmek için biraz daha zamana ihtiyaçlarını olduğunu söylemişti. bunun üzerine başka bir görevliyle birlikte çinli bir kadının yattığı bir hücreye girdiler. aralarından birisi çinli kadın mahkûma tecavüz ederken diğeri, daha önceden donma deneylerinde kullanılan başka bir çinli kadının yattığı başka bir hücreye girdi. kadının birkaç parmağı yoktu ve kemikler de kangren sebebiyle siyahtı. buna rağmen tecavüz etmekte kararlı olan görevli, daha sonra kadının cinsel organının iltihaplı olduğunu ve iltihabın sızıp hücrenin tabanına yayıldığını gördü. bunun üzerine tecavüzden vazgeçti, hücreden çıkıp kapısını kilitledi ve yarıda bıraktığı deneye devam etmek için geri döndü."
silah-mühimmat testleri
el bombasının insan vücudunda bıraktığı tahribatı incelemek için mahkûmlara yakın mesafelerde el bombaları patlatıldı. mahkûmun duruş pozisyonu ve el bombasına olan uzaklığının vücuttaki tahribat üzerindeki etkisini görmek içinse deneyler farklı mesafeler ve pozisyonlarda tekrarlandı. benzer şekilde alev silahları da mahkûmlar üzerinde denendi. ayrıca kimsayal silahlar, çeşitli patlayıcılar ve mikrop yaymaya yarayan bombalar da kazıklara bağlanıp hedef haline getirilmiş mahkûmlar üzerinde denendi.
diğer deneyler
diğer deneylere örnek olarak şunlar sıralanabilir: insanın açlığa ve susuzluğa ne kadar süreyle dayanabildiğini ölçmek için mahkûmların aç ve susuz bırakılması ve bu koşullar altındaki ölçüm sürelerinin ölçülmesi; yüksek basıncın insan vücudu üzerindeki etkilerini incelemek için mahkûmların basınçlandırılmış odalara konulması ve mahkûm ölene kadar odanın basıncının arttırılması; vücudun maruz kaldığı ortam sıcaklığı ve vücuttaki yanıklarla hayatta kalma süresi arasındaki ilişkinin incelenmesi; mahkûmların santrifüje sokulması, vücutlarının ölene dek burulması ve eklemlerden çekme vasıtasıyla uzatılması; mahkûmlara hayvan kanı ya da deniz suyu enjekte edilmesi; ölümcül dozlarda x-ışınlarına ve gaz odalarında çeşitli kimyasal silahlara maruz bırakılması; diri diri yakılması ya da toprağa gömülmesi.
kaynak buradan
devamını gör...
3.
(bkz: josef mengele) nin deneylerini çok mu vahşi, sadistçe ve insanlık dışı buluyorsunuz ? evet haklı olabilirsiniz ama josef mengele'nin deneyleri, bu ''proje deney'' yanında ilk okul eğitimi seviyesinde kalır.
bi insanın kanına neden hayvan kanı enjekte ediyorsun a** ? ne bekliyordun bu sonuçtan ?
bilim konusunda çok bir gelişmesi yoktur, bomboş ve sadistçe bir güya deneydir.
bi insanın kanına neden hayvan kanı enjekte ediyorsun a** ? ne bekliyordun bu sonuçtan ?
bilim konusunda çok bir gelişmesi yoktur, bomboş ve sadistçe bir güya deneydir.
devamını gör...
4.
sabah sabah dehşete kapılmama neden olan deney projesi grubu.
bu nasıl bir insanlıktan çıkmaktır? bu ne vahşiliktir yahu!
anladığım kadarıyla bu tip deneyleri yapan insan(!)lar deneyler ilerledikçe coşuyor ve acıma duygusu denen şeyi zamanla daha çok yitiriyorlar. hani ilk kez hırsızlık yapan bir çocuk çekinir, korkar falan ama sürekli buna zorlanırsa sonunda arsızlaşır ya iyice, işte onun gibi...
savaş esnasında bile yapılmaması gereken işkenceleri deney diye yapanlara lanet olsun!
bu nasıl bir insanlıktan çıkmaktır? bu ne vahşiliktir yahu!
anladığım kadarıyla bu tip deneyleri yapan insan(!)lar deneyler ilerledikçe coşuyor ve acıma duygusu denen şeyi zamanla daha çok yitiriyorlar. hani ilk kez hırsızlık yapan bir çocuk çekinir, korkar falan ama sürekli buna zorlanırsa sonunda arsızlaşır ya iyice, işte onun gibi...
savaş esnasında bile yapılmaması gereken işkenceleri deney diye yapanlara lanet olsun!
devamını gör...
5.
insanoğlunun ne denli acımasız bir yaratık olduğunu gösteren olay.
devamını gör...
6.
tarih okumaları ve garip belgelere rast gelen birileri tarafından çok da garipsenmeyen birim ve hadisesidir.
zira bunun bir benzerini, birinci dünya savaşı sırasında, suriye kamplarında görürsünüz. ne hikmetse herkes bir şekilde, ucundan bucağından şöyle böyle şehir efsanesi olarak duymuştur ama gerçekliği yoktur, değil mi? yok işte. işin aslı öyle değil!.. söz konusu kamplarda yapılan deneylerde, ermeni doktorlar vasıtasıyla kurbanların canlı canlı gözleri kör edilir. bunda kullanılan damlalar bizzat ermeni doktorlar aracılığıyla seçilir. bacağınız ağrıyor örneğin, yok gözdendir o gözden, canlı canlı göz ameliyatına girersiniz. kolunuz kopmuştur yine göz ameliyatı....
yapılan diğer uygulamaları anlatmaya, benim dilim varmıyor.
bilhassa aile kütüğünüze bakarak, o kamplarda kalmış, mağdur olmuş hatta diri diri öldürülmüş dedeleriniz olup olmadığını öğrenebilirsiniz. örneğin yemen'e trablus'a ya da doğrudan dünya harbinde gitmiş ve geri dönmemiş bir dedeniz mi var? muhtemelen kendisi, suriye'de göstermelik tedavi amaçlı kurulan bir kampta, bu tür bir sona maruz bırakılmıştır.
devlet nerede mi dediniz? devlet mi? hangi osmanlı'dan bahsediyorsunuz o dönemde allah aşkına?
her neyse tarihin daha anlatması gereken, böyle yüzlerce hadisesi var.
zira bunun bir benzerini, birinci dünya savaşı sırasında, suriye kamplarında görürsünüz. ne hikmetse herkes bir şekilde, ucundan bucağından şöyle böyle şehir efsanesi olarak duymuştur ama gerçekliği yoktur, değil mi? yok işte. işin aslı öyle değil!.. söz konusu kamplarda yapılan deneylerde, ermeni doktorlar vasıtasıyla kurbanların canlı canlı gözleri kör edilir. bunda kullanılan damlalar bizzat ermeni doktorlar aracılığıyla seçilir. bacağınız ağrıyor örneğin, yok gözdendir o gözden, canlı canlı göz ameliyatına girersiniz. kolunuz kopmuştur yine göz ameliyatı....
yapılan diğer uygulamaları anlatmaya, benim dilim varmıyor.
bilhassa aile kütüğünüze bakarak, o kamplarda kalmış, mağdur olmuş hatta diri diri öldürülmüş dedeleriniz olup olmadığını öğrenebilirsiniz. örneğin yemen'e trablus'a ya da doğrudan dünya harbinde gitmiş ve geri dönmemiş bir dedeniz mi var? muhtemelen kendisi, suriye'de göstermelik tedavi amaçlı kurulan bir kampta, bu tür bir sona maruz bırakılmıştır.
devlet nerede mi dediniz? devlet mi? hangi osmanlı'dan bahsediyorsunuz o dönemde allah aşkına?
her neyse tarihin daha anlatması gereken, böyle yüzlerce hadisesi var.
devamını gör...
7.
çinli huur evlatlarına hak ettiği muameleyi yapan. hakkın ve haklının yanında duran bilimin kutsal ışığını taşıyan samuray torunu yiğitlerin efsanevi birliği. kendilerine salahiyet verilse ne korona belasıyla ne çinli it oğlu itlerin insanlığın başına sardığı başka belalar ile uğraşırdık. unit 731 did not wrong.
devamını gör...
8.
bu japonların nanking katliamı ve bu birim 731 nedir ya öyle. yani josef mengele varya alman doktor ikinci dünya savasinda yahudiler çingeneler vs üzerinde deneyler yapan. o işte mengele, bu birim 731 i görse ben çıraklık yapıyormuşum der herhalde.
cidden çok kötü ve üzücü. insan nasıl yapar yav böyle şeyler. bu japonlarda çok sorunlu valla psikopatlik çok galiba.
cidden çok kötü ve üzücü. insan nasıl yapar yav böyle şeyler. bu japonlarda çok sorunlu valla psikopatlik çok galiba.
devamını gör...
9.
hiç çin işkencesi diye bir şey duydunuz mu ?
çinlilerin en meşhur şeyi o ucuza sattıkları abidik gubidik şeyler değil
işkenceleridir
oysa ne kadar sevimli görünürler öyle değil mi ?
değiller
işkencenin profesörüdürler.....
japonlarda aynı yoldan çinlilerin içinden geçmişlerdir
yaptıkları insanimidir ? değildir
peki ya çinliler insanmıdır ? çoğu değil.
japonun çinliden başka düşmanı olmuşmudur ?
çinlilerin en meşhur şeyi o ucuza sattıkları abidik gubidik şeyler değil
işkenceleridir
oysa ne kadar sevimli görünürler öyle değil mi ?
değiller
işkencenin profesörüdürler.....
japonlarda aynı yoldan çinlilerin içinden geçmişlerdir
yaptıkları insanimidir ? değildir
peki ya çinliler insanmıdır ? çoğu değil.
japonun çinliden başka düşmanı olmuşmudur ?
devamını gör...