1.
bir kuştur.
devamını gör...
2.
ebabil kuşu tam 10 ay boyunca hiçbir yere konmadan uçabilir. her işlerini uçarken görebilirler. uçarken uyuyabilirler bile. uçarken beyinlerinin bazı bölümlerini aktif tutarlar. böylece aktif olmayan bölümler dinlenebilir. ayrıca uçarken gagalarını açık tutarak yakaladıkları böceklerle beslenirler.
devamını gör...
3.
islamiyet'in kutsal kitabı olan kur'an-ı kerim'de de geçen ve koca bir fil ordusunu havadan yere attığı küçük taşlarla yendiği söylenen bir kuştur.
serçe kuşuna çok benzer.
serçe kuşuna çok benzer.
devamını gör...
4.
hiç yere konmadan afrika'dan avrupa'ya binlerce kilometre göç eden ebabiller geceleri uçarken havada uyuyabiliyorlar. aynı zamanda gece görüşüne sahip ve ömrünün neredeyse tamamı havada süzülerek geçiyor.
devamını gör...
5.
kuşlar aleminin özel kuvvetleridir.
devamını gör...
6.
iki kere tanışma şansım oldu kendileriyle. oldukça acayip bir kuştur. pençeleri sanki taşı avuçlamak için yaratılmış gibi. yarasa gibi dikey vaziyette durmuşlardı hep. uzun süre uçabiliyorlar hatta uçarken yemek yiyip uyuyorlar. yuvaları da genellikle uzun ağaçların tepelerinde veya uzun binaların üstünde oluyormuş. pek aşağılarla alakaları yok anlayacağınız. oldukça nadir rastlanıyor o yüzden. bulduğumuzda çok şaşırmıştık.
devamını gör...
7.
sabah kapımın önünde bulduğum çok güzel bir kuş. hafif eğimle havaya fırlattığımda uçtu gitti.
devamını gör...
8.
ağzına taş alıp koca bir orduyu mahveden kuş.
devamını gör...
9.
hz: a-10 thunderbolt
devamını gör...
10.
sağangiller familyasından, latince ismi apus apus olan ebabil kuşu, genellikle kırlangıç kuşlarıyla karıştırılsa da daha uzun ve kavisli kanatları ve anatomik yapısı ile onlardan ayrılır. genellikleri sadece üremek için yere iner, bunun dışında sürekli havada olan bir kuş türüdür. omurgaları eğri olduğu için dik duramaz ve yere indiklerinde kolay kolay havalanamazlar. genellikle yalnızca yüksek binaların çatılarına ya da kayalıklara asılı kalarak durabilir, rüzgarın yardımıyla veya kendilerini yüksek bir yerden boşluğa bırakarak havalanıp günler boyu durmaksızın uçabilirler.
tek eşlidirler. sürüler halinde, tiz çığlıklar atarak uçarlar.
ağırlıkları yaklaşık 55 gr, boyları ise 16 cm civarındadır. kanatlarını açtıklarında kanat boyları 45 cm'i bulabilir.
uçarken uyuyabilen nadir kuş türlerinden biridir. genelde yere inmedikleri için beslenmeleri de uçuş sırasında avladıkları sinek ve böceklerdir.
bir ebabil kuşu yılda ortalama 200.000 km yol kateder. bu yolculuk süresince neredeyse hiç durmaz havada dinlenir, beslenir ve uyurlar.
20-25 yıl yaşadıklarına dair bilgiler mevcuttur.
ebabil kuşu ile ilgili kuran'da fil suresinde geçen bir hikaye vardır;
ebrehe ve ordusu kabe'yi yıkmak için mekke'ye geldiğinde binlerce ebabil kuşu gagalarındaki taşları ebrehe'nin ordusunun üstüne bırakarak kabe'yi korumuştur.
eğer yerde bir ebabil kuşu görürseniz önce yaralı olup olmadığından emin olup, yaralı değilse onu yüksek bir binadan ya da tepeden havaya doğru bırakırsanız havalanacak ve yoluna devam edecektir.
benim ebabil hikayem ise canımın içi tostos'umdur.
ona 2 yıl önce sıcak bir temmuz günü rastladım. minicikti, köşede öylece duruyordu, serçe sandım. çekine çekine bir peçete yardımıyla elime aldım, serçe değildi. tüyleri daha tam olarak çıkmamış hiç görmediğim, bilmediğim bir kuş, yakındaki veterinere götürdüm hemen ama kuşlarla ilgili bilgisi olan veteriner o anda orada olmadığı için başka bir kliniğe yönlendirdiler. oradaki veteriner yavru bir ebabil olduğunu söyledi bana. bir yarası vs yoktu ama bebekti, uçamıyordu daha ve bakım istiyordu. muhtemelen civardaki yüksek binalardan birisinden düşmüş öylece kalmıştı orada. protein oranı yüksek kaliteli bir mama verdiler ve bir de şırınga. o mamadan her gün sabah-akşam ıslatarak ağzını kendi ellerimle açıp yedirmemi ve suyu ağzından vermek zor olduğundan burun deliklerinden yavaş yavaş şırınga ile vermemi söylediler. ve bir koliye delikler açarak onu asılı şekilde bırakmamı. ilk zamanlar çok zorlandım, daha çok güçsüz olduğundan asılı duramıyor, düşüyordu çok incecik bir sesi vardı zaten ama ben geceleri düşünce o hemen uyanıp tekrar asıyordum onu ya da kıyamıyor bazen eğim vererek kolinin içinde bırakıyordum (bu arada benim ayrıca sultan papağanım var evde, allah'tan o çok fazla kıskanmadı). ama tostos çok azimliydi. çabuk öğreniyordu. mama zamanlarını anlayıp artık beni yormadan iştahla açıyordu ağzını. o dönem chernobyl dizisi yeniydi, oradaki sesle çok benzer bir sesi vardı bazen ona çernobil diyorduk. sanırım 1,5 ay kadar ona bu şekilde baktım. hiçbir yere gitmedim, işe gittiğimde acıkmış mıdır, susamış mıdır diye aklım sürekli ondaydı çünkü önüne koysanız da yiyemiyor öyle bir yetisi yok. bazen göğsümde asılı beraber uyuduk, bir çok kez üstüme pisledi sıpa ama aramızda öyle bir bağ oldu ki onunla kelime olarak karşılığını hala bulamıyorum. sanırım gerçekten anne olmadan anne olmayı bana ucundan hissettiren küçük bir mucizeydi o.
zamanla büyüdü tostos ve artık uçmak istiyordu, koliden kendini dışarı atmaya başladı. tekrar veterinerin yolunu tuttuk bir sorun mu var acaba diye. doğru düşünmüştük tostos artık gitmek istiyordu, özgür olmak. ama bu o kadar kolay değildi. açık bir alanda denedik uçuramadık, kahrolduk. sonra doğa koruma ve milli parklar genel müdürlüğü istanbul bölge ile iletişme geçtik. gelip aldılar.
o gün o kadar çok ağladım ki ondan ayrılırken halime üzülüp bana cep telefonu verdiler "yarın bizi arayın size bilgi verelim" dediler.
o gün nasıl sabah oldu, nasıl bekledim bilmiyorum. çok erken olmasın diye saatin 09:00 olmasını bekledim ama o ruh halim çok çok fenaydı. sonra aradım. dediler ki "sizin kuşunuzun kontrolleri yapıldı çok sağlıklıydı biz uçurduk. size video atalım."
defalarca sordum "ben çok üzüldüğüm için beni kandırmıyorsunuz değil mi o uçurduğunuz benim tostos'um?"
mutluluktan ağlamak tam olarak buydu benim için. videoyu da gönderdiler. uçurmuşlardı benim canımı.
ardından günlerce ağladım, yataklara düştüm neredeyse, çok özledim onu ama çok da mutlu oldum uçabildiği için. hala mama kabı durur arada gider koklarım, onun kokusu kalmadı ama burnumun diğeri sızlar özlemle.
benim tostos'um umarım çok mutlu şekilde havada uçuyor, uçmaya devam edecek. seni çok sevdim (böyle güzel bir şey sevilmez mi hiç) ben hayatıma giren en minik şey, hep de çok seveceğim. çok duygusal oldu ben de ağlıyorum zaten...
ilk gün
20 gün sonraki hali
tek eşlidirler. sürüler halinde, tiz çığlıklar atarak uçarlar.
ağırlıkları yaklaşık 55 gr, boyları ise 16 cm civarındadır. kanatlarını açtıklarında kanat boyları 45 cm'i bulabilir.
uçarken uyuyabilen nadir kuş türlerinden biridir. genelde yere inmedikleri için beslenmeleri de uçuş sırasında avladıkları sinek ve böceklerdir.
bir ebabil kuşu yılda ortalama 200.000 km yol kateder. bu yolculuk süresince neredeyse hiç durmaz havada dinlenir, beslenir ve uyurlar.
20-25 yıl yaşadıklarına dair bilgiler mevcuttur.
ebabil kuşu ile ilgili kuran'da fil suresinde geçen bir hikaye vardır;
ebrehe ve ordusu kabe'yi yıkmak için mekke'ye geldiğinde binlerce ebabil kuşu gagalarındaki taşları ebrehe'nin ordusunun üstüne bırakarak kabe'yi korumuştur.
eğer yerde bir ebabil kuşu görürseniz önce yaralı olup olmadığından emin olup, yaralı değilse onu yüksek bir binadan ya da tepeden havaya doğru bırakırsanız havalanacak ve yoluna devam edecektir.
benim ebabil hikayem ise canımın içi tostos'umdur.
ona 2 yıl önce sıcak bir temmuz günü rastladım. minicikti, köşede öylece duruyordu, serçe sandım. çekine çekine bir peçete yardımıyla elime aldım, serçe değildi. tüyleri daha tam olarak çıkmamış hiç görmediğim, bilmediğim bir kuş, yakındaki veterinere götürdüm hemen ama kuşlarla ilgili bilgisi olan veteriner o anda orada olmadığı için başka bir kliniğe yönlendirdiler. oradaki veteriner yavru bir ebabil olduğunu söyledi bana. bir yarası vs yoktu ama bebekti, uçamıyordu daha ve bakım istiyordu. muhtemelen civardaki yüksek binalardan birisinden düşmüş öylece kalmıştı orada. protein oranı yüksek kaliteli bir mama verdiler ve bir de şırınga. o mamadan her gün sabah-akşam ıslatarak ağzını kendi ellerimle açıp yedirmemi ve suyu ağzından vermek zor olduğundan burun deliklerinden yavaş yavaş şırınga ile vermemi söylediler. ve bir koliye delikler açarak onu asılı şekilde bırakmamı. ilk zamanlar çok zorlandım, daha çok güçsüz olduğundan asılı duramıyor, düşüyordu çok incecik bir sesi vardı zaten ama ben geceleri düşünce o hemen uyanıp tekrar asıyordum onu ya da kıyamıyor bazen eğim vererek kolinin içinde bırakıyordum (bu arada benim ayrıca sultan papağanım var evde, allah'tan o çok fazla kıskanmadı). ama tostos çok azimliydi. çabuk öğreniyordu. mama zamanlarını anlayıp artık beni yormadan iştahla açıyordu ağzını. o dönem chernobyl dizisi yeniydi, oradaki sesle çok benzer bir sesi vardı bazen ona çernobil diyorduk. sanırım 1,5 ay kadar ona bu şekilde baktım. hiçbir yere gitmedim, işe gittiğimde acıkmış mıdır, susamış mıdır diye aklım sürekli ondaydı çünkü önüne koysanız da yiyemiyor öyle bir yetisi yok. bazen göğsümde asılı beraber uyuduk, bir çok kez üstüme pisledi sıpa ama aramızda öyle bir bağ oldu ki onunla kelime olarak karşılığını hala bulamıyorum. sanırım gerçekten anne olmadan anne olmayı bana ucundan hissettiren küçük bir mucizeydi o.
zamanla büyüdü tostos ve artık uçmak istiyordu, koliden kendini dışarı atmaya başladı. tekrar veterinerin yolunu tuttuk bir sorun mu var acaba diye. doğru düşünmüştük tostos artık gitmek istiyordu, özgür olmak. ama bu o kadar kolay değildi. açık bir alanda denedik uçuramadık, kahrolduk. sonra doğa koruma ve milli parklar genel müdürlüğü istanbul bölge ile iletişme geçtik. gelip aldılar.
o gün o kadar çok ağladım ki ondan ayrılırken halime üzülüp bana cep telefonu verdiler "yarın bizi arayın size bilgi verelim" dediler.
o gün nasıl sabah oldu, nasıl bekledim bilmiyorum. çok erken olmasın diye saatin 09:00 olmasını bekledim ama o ruh halim çok çok fenaydı. sonra aradım. dediler ki "sizin kuşunuzun kontrolleri yapıldı çok sağlıklıydı biz uçurduk. size video atalım."
defalarca sordum "ben çok üzüldüğüm için beni kandırmıyorsunuz değil mi o uçurduğunuz benim tostos'um?"
mutluluktan ağlamak tam olarak buydu benim için. videoyu da gönderdiler. uçurmuşlardı benim canımı.
ardından günlerce ağladım, yataklara düştüm neredeyse, çok özledim onu ama çok da mutlu oldum uçabildiği için. hala mama kabı durur arada gider koklarım, onun kokusu kalmadı ama burnumun diğeri sızlar özlemle.
benim tostos'um umarım çok mutlu şekilde havada uçuyor, uçmaya devam edecek. seni çok sevdim (böyle güzel bir şey sevilmez mi hiç) ben hayatıma giren en minik şey, hep de çok seveceğim. çok duygusal oldu ben de ağlıyorum zaten...
ilk gün
20 gün sonraki hali
devamını gör...