cnbc-e’de sabah sabah alttan bir sürü anlamadığımız kısaltmanın geçtiği piyasa programlarında en çok konuşulan konulardan biridir paranın değeri. bir türk lirası ne kadar dolar, euro, sterlin ve benzer birimleri satın alabiliyor, son zamanlarda yatırım ne yöne kayıyor, halkın alım gücü arttı mı yoksa azaldı mı gibi soruların konuşulduğu bu programlar, anlamayan için işkence, anlayan içinse parasını katlamanın yollarının gizliden gizliye anlatıldığı bir kaynaktır.

paranın geleneksel değeri ise şudur: bir file kaça doluyor evladım?

her ne kadar kulağa alelade gelse de, bilim dünyasının asla hesaba katmadığı pazarcı teyzelerimizin literatüre armağanıdır bu cümle. cümle aynı zamanda bir denklemdir; alâmet-i fârikası ise içinde aynı anda hem sosyoloji, hem ekonomi hem de fizik barındırmasıdır: filenin hacmi eşittir alınacak ürünün hacmine, para değişken, pazarlığın gücü ve alışverişe kattığı tat ise her zaman sabittir. ekonomistlerin sıkıcı anlatımı ile; eskiden 5 lira ile şu kadar kilo domates alıyorduk, şimdi şu kadar alıyoruz. oysa teyzem böyle mi anlatır?

“pazara gittim geçen, her yer ateş pahası. domatesin kilosu olmuş 15 lira. dedim, evladım emekli kadınım ben yap bir güzellik. yapmam da yapmam. yaparsın, yapmam, yaparsın, yapmam diye diye indirdim 10 liraya. yemeklik de üç beş bir şeyler bakayım dedim, hiç hoşuma giden bir şey bulamadım, hepsi hormonlu hormonlu koca koca şeyler. torunu da alıp dönerken kimi gördüm meydanda?”...ve teyze artık kopmuştur, en az iki saatlik bir maratonun başlangıç düdüğünü çalmıştır.

teyzenin bir kilo domatesten tasarruf ettiği 5 liranın değeri bir öğrenci için toplu taşımada fazladan bir bilet demektir. ya da yalnız bir adamın vapurda yiyeceği ve martılara atacağı simitlerin bütçesi. ortalama üstü bir yerde arkadaşınızı beklerken “oha lan, bir çay 5 lira olur mu?” dediğiniz ve sömüre sömüre içtiğiniz bir çayın faturasıdır 5 lira. demem o ki, her liranın iki değeri vardır. ilki; onunla satın alabilecekleriniz, ikincisi; sizin ona kattığınız değer.

bu yüzden zengin olmak önemli değildir. zenginlik bir durumdur, parayı doğru harcamak ise bir ayrıcalıktır.

para nasıl doğru harcanır?

para ile insanları köle ederek mi? batman begins’in otel sahnesini hatırlayın. bruce iki tane mankenle ile otele girer, muhabbet edilir, mankenler otelin süs havuzuna girer, piyanist şantör kılıklı bir görevli bruce’a gelir, “canım burada işler böyle işlemiyor, uzayalım lütfen” der, bruce tek bir çek yazıp oteli satın alır ve “canım değil, bruce bey diyeceksin it.” dercesine uzatır.

bu parayı doğru harcamak değildir. çünkü belirli meblağın üzerindeki herkes bunu yapabilir. parayı doğru harcamak için eşsiz şeyler satın almalısınız. elbette dünyada sadece 5 tane üretilen arabalardan, koleksiyon parçası nadir sanat eserlerinden, ya da tamamem kişiye özel yapılmış saçma sapan ürünlerden satın almayı deneyebilirsiniz…ama bu da çok sıkıcıdır. çünkü trafikte herkes gözlerini dikmiş size açık ağızlarla bakarken, siz geri kalan 4 kişinin arabaları ile ne yaptığını düşünüyor olacaksınız. aslolan her zaman eşsiz bir şeyi satın alabilmektir ve bu her zaman çok büyük finansal kaynak gerektirmez.

hedefiniz minimum harcama ile maksimum hazzı almaktır. parayı doğru harcamak için öncelikle kişi kendini satın alınabilir dünyanın dışında düşünmeye zorlamalıdır. sadece satın alabileceklerinizi değil, satın alamayacaklarınızı da düşünmelisiniz. gerçek olmayan paralara yapacağınız kazançlara sevinmeyi öğrenmelisiniz.

elbette forex işinden bahsetmiyorum, çok daha küçük düşünün.

akbil.

akbil sadedir. akbile 20 lira yüklersiniz ve o 20 lira sizi nereye ne kadar götürürse o kadar seyahat edersiniz. oysa akbilin bir başka güzelliği vardır ki, çok az kişi bunun farkına varır. akbil bir yatırım aracıdır. şoförlerin yolculara akbil basmasının yasaklanmasından beri akbil bir yatırım aracına dönüşmüştür. tekel kırılmış, piyasa herkese açılmıştır. akbili olmayan ya da kredisi bitmiş bir yolcu (aynı zamanda müşteriniz) 3,75’lik yolculuk ücreti için size 4 lira verir. çok nadir görürsünüz kuyumcu terazisi gibi şak diye 3,75 çıkartanı. sistem sizin yararınıza işler; 25 kuruş kazandınız bebeğim!

bu 25 kuruş dünyanın en harcanamaz 25 kuruşudur. çünkü 25 kuruşun reel piyasada satın alacağı bir şey yoktur. ve siz bayım, dünyanın hiçbir şey satın alamayan bozukluğu ile en zengin ekonomisti olursunuz. hiçbir para kazandırma vaadi olmayan bir piyasaya girmiş ve kazanılabilecek en yüksek parayı kazanmışsınızdır. ilk 25 kuruştan sonraki kazançlarınız ise sadece şanınızı korumak ve akbili amorti etmek üzerine kurulmuştur. ta ki, ücret 4 lira olana kadar. işte o gün, siz batacaksınız.

meta dünyasında 1 liranın alacağı şeyler bellidir; gazete, su, ekmek vs. vs. 1 lira sıkıcıdır, size lüks yaşatmaz. 1 lira ile yapacağınız şu aktiviteden sonra adrenalin için bungee jumpingyapan insanlara acıyarak bakacaksınız.

1 liraya linç satın almak.

otobüste sakin sakin giderken bir anda şunu dediğinizi düşünün: “merhabalar, ben hayatım boyunca hiç linç edilmedim ve bu tecrübeyi yaşamak istiyorum. kimseden şikayetçi olmayacağıma dair bir belgem var, tek ricam kasık bölgeme çok fazla vurmamanız. istediğiniz saniye başlayabilirsiniz arkadaşlar, servisinizin ücreti olarak da 1 liranızı anında takdim ediyorum”. herkes size deli gözüyle bakar değil mi?

sakin olun, linç gelmek üzere…

cebinizden 1 lira çıkartın. sessizce tercihen cazgır bir kadının veya size saldırma ihtimali yüksek olan bir adamın arkasına geçin. 1 liranızı işaret ve orta parmağınızın arasına sabitleyin. hedefinizin kıçının ortasından geçen çizgiden tıpkı makineden geçen bir kredi kartı gibi tek bir hamlede yavaşça geçirin 1 liranızı.

kabul edin, 2 tane su şişesinden çok daha büyük bir şey satın aldınız. hiçbir şey olmasa bile, arkadaşlar arasında anlatılacak mükemmel bir hikaye satın aldınız.

bahisleri biraz büyütelim;

sadece 50 lira ile süper kahraman olabileceğinizi biliyor muydunuz?

ay sonunu getiremeyen bir öğrenciye 50 lira verin. sorgulamayın ne yapacağını. siz zor anında yanında olmuş bir kahraman olarak hayatınıza devam edin. sizin satın aldığınız şey hayır duası vs. değil. gerçekten ihtiyacı olan başka insana yardım edebilmiş olmanın hazzı. ne unicef ne greenpeace o çocuk kadar muhtaç değil o 50 liraya. her sokağa çıktığınızda merhaba gıriinpiise yardımcı olmak ister misiniz? diye önünüzü kesen haramiler sadece kendi ekmeklerinin derdinde. ve siz güzel insan, sadece bir banknot kullanarak şehirde bir kişinin hayatını kurtardınız.

bu yüzden çok para çok mutluluk getirmez. esas maharet az para ile çok mutlu olmaktır.

p.s. bu yazının toplam maliyeti 251 lira 25 kuruştur.
devamını gör...
dödünüz yiyorsa yanlış harcayın t.c.'nde parayı yanlış harcayan açlıktan ölür.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"parayı doğru harcamak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim