1.
bosna-hersek'in başkenti. anadolu'da çoğu kentten daha osmanlı kokan şehir.
devamını gör...
2.
çoğu tarihi eseri osmanlı'dan kalma güzel mi güzel bir başkent.
devamını gör...
3.
fiili başkenti banja luka olan sırp cumhuriyeti’nin de hukuki başkentidir.
devamını gör...
4.
osmanlı mimarisinin en iyi görülebileceği şehir.
bir gün gitmek istediğim yerdir.
bir gün gitmek istediğim yerdir.
devamını gör...
5.
etkileyici mimari'si görülmeye değerdir.
devamını gör...
6.
1.dünya savaşının başladığı, bosna savaşının ilk kurşunun atıldığı, içinden nehirler akan, tarihi (bkz: başçarşı)'sı olan avrupa' nın onda aklı kaldığı mazlum güzel (bkz: evlad-ı fatihan) olan şehir.
devamını gör...
7.
etkileyicidir. farklı bir dokusu, kimligi vardır.
devamını gör...
8.
(bkz: sarajevo)
devamını gör...
9.
bosna hersek'in kozmopolit başkenti. savaşta bu doku kısmen bozulsa da halen boşnaklar ve hırvatlar, bir yandan birbirleriyle savaşırken öte yandan bosnalı sırpların saldırılarına maruz kalan iki halk burada yaşıyor, görünürde pek de sıkıntıları yok. sırbistan'da oturan bir arkadaşım "artık hiç olay yok, novipazar'da da (sırbistan toprakları içinde yani) boşnaklar oturuyor" demişti. sanırım yeni kuşaklar arasında ırk temelli de düşüncelerle "hepimiz slavız abi" diyenler var. türkiye'de kabul edilemeyen bir şey, çünkü bir boşnak arkadaşım resmen ağlamıştı "biz slav değiliz türküz, slavları asimile etmek için yerleştirilmiş karamanlılarız" diye... ama bosna sırp cumhuriyeti içinde düşmanca tavır sürüyor, o ayrı (zaten soykırımı esas yapanlar da bu bosna sırpları).
gazi hüsrev bey tarafından yapılan bosna bey sarayı hasebiyle saray-ı bosna veyahut sarajevo adını almış saraybosna'ya mostar'dan çıkıp kapalı bir havada girdik demiştik. yol boyunca savaşı dinlemek tüyler ürpertici. üç yıl radovan karadziç'in tam teçhizatlı birliklerince abluka edilen, sırp keskin nişancıların av partisine dönmüş saraybosna hâlen çok hüzünlü bir yer. daha şehre girince kurşun delikli duvarlar kendini gösteriyor.


1914'te hasburg veliahtının vurulduğu köprüde geziye başlıyoruz. köprünün bir tarafında hasburg döneminde yapılan milli kütüphane var. savaşta bombalanan kütüphane yeniden yapılsa da tahrip olan 2 milyon kitap kurtarılamamış.


teyzenin arkasındaki bina inatkuca (inat evi) olarak biliniyor. köprü yapılacağı zaman istimlâk edilecek evini bir türlü vermeyen bir boşnak inadına sahip ailenin, evin karşı kıyıda yeniden kurulması şartıyla evlerini tahliye etmeleri üzerine yapılan bu ev enteresan bir anıt.
buradan sonra geçtiğimiz başcarşı türkiye'deki uzun çarşılar gibi... en ilginç tabela da galatasaray oldu. meğer 1980'lerde sarı kırmızılı formayı giyen tarık hodzic'in kebapçısı imiş.
çarşıda önce çok kalabalık bir dükkanda börek yedik. ünlü boşnak böreğinin aslı börek'te bile satıldığını görmek orta karar bir şok idi.
başçarşının ortasında, sancak sarayını da yaptıran malkoçoğlu sülalesinden akıncı reisi gazi hüsrev bey camii var. hemen önünde, anadolu'da gördüklerimizden daha eski bir saat kulesi. saatin alaturka düzene göre ayarlandığı da dikkatimizi çekti. ayrıca boşnak müezzinler savaştan beri büyük yatırım yapan araplar gibi makamsızca ezan okuyor. arap gırtlağı her daim ibrahim tatlıses gibi kulağımıza geldiğinden ses kötü değil, ama makam nazariyat sıfır. epey şaşırdık.
bir saraybosna gülü. bombanın düştüğü yerdeki çukurlar kırmızı boyanıp anıt olarak korunuyor.
partizanların saraybosna'yı kurtarmasının anısına dikilen "sönmeyen ateş" anıtı. bu ateş savaşta bile yanmaya devam etmiş.
kapalı pazara gitmeden olmazmış, rehberin oraya gideceğimizi söylemesiyle koca doktorlar bir sevindi ki... o kadar tatsız yerlerden geçe geçe bıkan insanlar alışveriş istiyormuş. nitekim rehberimizin "akşama doğru havaalanına gidebiliriz, orada şehir içine sırp mevzilerini atlayarak geçen tünelleri görürüz" önerisine "hastir lan, artık avm görmek istiyoruz" cevabını verdiler. keza aliya'nın mezarını da görmek istemediler. neyse... kapalı pazar denen yer aslında bizim ulus haline benziyor. iste salamura edilmiş et ve peynir aldı herkes. uzun süre bu isli eti annem yemeklerde kullansa da is is kokusuna alışmamız mümkün olmadı...
gazi hüsrev bey meydanından yukarı çıkınca da aliya izzetbegoviç'in mezarı yer alıyor. kabirden inen yolun başındaysa komik bir şey oldu. kafilemiz, bira fiyatlarının ucuzluğunu görünce o meydandaki hırvat bir büfeci teyzenin tüm dükkanını yağma etti. komple bira stoğunu paylaştık yani. sokak ortasında gürültüyle heinekenleri kapışan bir müslüman grup en çok da artık dükkanı kapatan büfecinin dikkatini çekti, "siz no müslüman, no allahu ekber" diye şaşırdı.
gürültülerin ortasında bir de aliya'nın mezarından bir türk heyeti çıkmaz mı? yanımızdan geçerken türkçe konuşmalarımızı duyup selam verdiler, biracı tayfaya da kerhen bir "afiyet olsun" dediler. başlarındaki isim de bakandı üstelik...
gece yine rahatsız bir otelde biraları içip yattık. ertesi günkü rotamız sırp toprakları üzerinden sırbistan idi...
gazi hüsrev bey tarafından yapılan bosna bey sarayı hasebiyle saray-ı bosna veyahut sarajevo adını almış saraybosna'ya mostar'dan çıkıp kapalı bir havada girdik demiştik. yol boyunca savaşı dinlemek tüyler ürpertici. üç yıl radovan karadziç'in tam teçhizatlı birliklerince abluka edilen, sırp keskin nişancıların av partisine dönmüş saraybosna hâlen çok hüzünlü bir yer. daha şehre girince kurşun delikli duvarlar kendini gösteriyor.


1914'te hasburg veliahtının vurulduğu köprüde geziye başlıyoruz. köprünün bir tarafında hasburg döneminde yapılan milli kütüphane var. savaşta bombalanan kütüphane yeniden yapılsa da tahrip olan 2 milyon kitap kurtarılamamış.



buradan sonra geçtiğimiz başcarşı türkiye'deki uzun çarşılar gibi... en ilginç tabela da galatasaray oldu. meğer 1980'lerde sarı kırmızılı formayı giyen tarık hodzic'in kebapçısı imiş.

çarşıda önce çok kalabalık bir dükkanda börek yedik. ünlü boşnak böreğinin aslı börek'te bile satıldığını görmek orta karar bir şok idi.
başçarşının ortasında, sancak sarayını da yaptıran malkoçoğlu sülalesinden akıncı reisi gazi hüsrev bey camii var. hemen önünde, anadolu'da gördüklerimizden daha eski bir saat kulesi. saatin alaturka düzene göre ayarlandığı da dikkatimizi çekti. ayrıca boşnak müezzinler savaştan beri büyük yatırım yapan araplar gibi makamsızca ezan okuyor. arap gırtlağı her daim ibrahim tatlıses gibi kulağımıza geldiğinden ses kötü değil, ama makam nazariyat sıfır. epey şaşırdık.


kapalı pazara gitmeden olmazmış, rehberin oraya gideceğimizi söylemesiyle koca doktorlar bir sevindi ki... o kadar tatsız yerlerden geçe geçe bıkan insanlar alışveriş istiyormuş. nitekim rehberimizin "akşama doğru havaalanına gidebiliriz, orada şehir içine sırp mevzilerini atlayarak geçen tünelleri görürüz" önerisine "hastir lan, artık avm görmek istiyoruz" cevabını verdiler. keza aliya'nın mezarını da görmek istemediler. neyse... kapalı pazar denen yer aslında bizim ulus haline benziyor. iste salamura edilmiş et ve peynir aldı herkes. uzun süre bu isli eti annem yemeklerde kullansa da is is kokusuna alışmamız mümkün olmadı...
gazi hüsrev bey meydanından yukarı çıkınca da aliya izzetbegoviç'in mezarı yer alıyor. kabirden inen yolun başındaysa komik bir şey oldu. kafilemiz, bira fiyatlarının ucuzluğunu görünce o meydandaki hırvat bir büfeci teyzenin tüm dükkanını yağma etti. komple bira stoğunu paylaştık yani. sokak ortasında gürültüyle heinekenleri kapışan bir müslüman grup en çok da artık dükkanı kapatan büfecinin dikkatini çekti, "siz no müslüman, no allahu ekber" diye şaşırdı.
gürültülerin ortasında bir de aliya'nın mezarından bir türk heyeti çıkmaz mı? yanımızdan geçerken türkçe konuşmalarımızı duyup selam verdiler, biracı tayfaya da kerhen bir "afiyet olsun" dediler. başlarındaki isim de bakandı üstelik...
gece yine rahatsız bir otelde biraları içip yattık. ertesi günkü rotamız sırp toprakları üzerinden sırbistan idi...
devamını gör...
10.
yenibosna ile alakası olmayan yer.
devamını gör...
11.
saraybosna, bosna hersek'in adını aldığı başkentidir ve kozmopolit bir şehirdir. saraybosna, aynı zamanda birinci dünya savaşı'nın başladığı yerdir.
saraybosna

devamını gör...
12.
yerel ismi sarajevo olan şehir.
devamını gör...