sturm und drang
başlık "arolium" tarafından 23.05.2021 14:38 tarihinde açılmıştır.
alman edebiyatında önemli bir yeri olan aydınlanma çağı içerisinde 20 - 30 yaşlarındaki genç kuşağın öncülük ettiği yeni bir siyasi akımdır.
almanca kelime anlamı olarak her ne kadar fırtına ve stres anlamında olsa da türkçemiz de; fırtına ve tepki, fırtına ve baskı, fırtına ve hücum, fırtına ve coşku şeklinde çevirilerine rastlaya bilmekteyiz.
deha çağı ya da deha devri olarak da bilinen bu döneme ismini veren klinger*in 'wirrwar ' isimli tiyatro eseridir. christoph kaufmann* tarafından bu eserin adı 'sturm und drang ' olarak değiştirilmiş ve bu döneme isim olmuştur. herder*in fragmanlarını yayımlamaya başladığı 1767 yılında başlayan bu dönem, goethe*nin 24 yaşında yazdığı götz von berlichingen* ve klinger'in kabale und liebe* drama oyunları ile doruk noktasına ulaşarak 1785 yılına kadar sürmüştür.
otuz yıl savaşları'ndan sonra alman imparatorluğu merkezi otoritesini kaybetmiş ve bunun sonucu olarak bir çok büyüklü küçüklü prenslikler oluşmuştur. prenslikler buyrukları altında bulunan insanlardan mutlak itaat beklemişlerdir. soyluların dışında kalan insanların yüksek vergi ve çeşitli ödeme yükümlülükleri vardı. elde edilen gelirler halkın refahı için değil, saray eğlencelerine, av partilerine, görkemli şatolara, askeri harcamalara ve hatta metreslere harcanmaktaydı. bu harcamalara yetmeyen parayı karşılamak için ülkenin gençleri yabancı ülkelere asker olarak satılmaya başlanmıştır. *
düşünsel açıdan bu akım, aydınlanma çağı’nın akıl egemenliğine karşı bir tepki olarak oluşmuştur. en belirleyici ilkesi, aydınlanma çağı'nın eleştirici mentalitesinden kurtulup dehayı, orijinal dahiyi ideal olarak kabul etmesidir. ideolojik olarak rousseau*nun fikirlerini temel alır. rousseau, sanat ve bilimde ki ilerlemelerin ahlakta iyileştirmeler getirmeyeceğini, uygarlığın yayılması ile toplumda zengin, yoksul, efendi ve köle gibi kavramların oluştuğunu, insanın doğal insanlığa yabancılaştığını savunmuştur. insanın ilkel insan yani doğa insanı olduğu zamanlarda daha mutlu yaşam sürdüğünü iddia etmiştir. saray geleneklerinden uzaklaştırılmış, yani antifedoal akılcı ama daha çok doğal bir toplum düzenine olan özlemi her seferinde vurgulamıştır.
rousseau'nun bu düşüncelerinden yola çıkan genç alman yazarlar doğa insanını insancıllık ülküsü olarak görmeye başlamışlardır. duygu ve sezgilerine göre hareket eden insan tipi makbuldür onlara göre. insanları kontrol eden iç mekanizma akıl değil kalptir. çünkü akıl düzen demektir, yasa ve kural koyar. bu bağlamda aklın egemenliği demek yasaların ve kuralların hakimiyeti demektir. oysa ki genç kuşak yasa ve kural tanımak istememekle birlikte aydınlanma çağının tek taraflı egemenliğinin kaldırılmasını istemekteydiler.
aydınlanma çağı'nda ki akılcılık kişileri tek yanlı olarak şekillendirmekteydi, insanlar yapay bir akıl mekanizması haline gelmişlerdi. çok yönlü doğa insanları tek yönlü meslek insanı haline gelmişti. bu kalıba giren insanların yaşamında duyguların ve doğal tepkilerin olabileceğinden söz edilemezdi. alman gençlere göre yaşamın özü yasa ve kural tanımayan bireysellikten geçmekteydi. akıl düzen demek oluyor ise yaşam da devrim anlamına gelmeliydi. bu görüşleri alışılagelmiş tüm değerlerin değişmesi anlamına gelen bir devrim niteliğindeydi. bu gençlerin istedikleri, insanı toplum içerisinde belli bir işlevi olan varlık statüsünden çıkarıp kişilik kazanmasının sağlanmasıydı. gençlere göre özgürlüğünü kazanan kişi toplumdan soyutlanmış olmaz aksine yükselmiş olurdu.
sturm und drang, aydınlanma çağı'nda mutlak egemen olan aklı insan doğasının protesto edişidir. akıldışılığın akılcılığa, duygu ve isteğin akla, kalbin kafaya başkaldırısıdır. demokratik ülkü olarak antifedoal bir devlet düzeni istemektedir. bu hareketin sanat anlayışını yeni yaşam duygusu ve doğa anlayışı belirleyecektir. deha devri sanatta özgürlük ve sanatçıda özgür dehayı arar. sanat kültür değil doğadır. bundan mütevellit yazarlar kişilerin doğasıyla ilgilenir. edebi ürünler çoşkulardan, duyguların harekete geçmesinden, tutkuların ve duyguların fırtınasından oluşmaktadır. böyle bir sanat icra edebilmek için eğitim önemli değildir. önemli olan deneyim görmüş yaşamdır, doğuştan dahiliktir. dahi olan yazar düşlem özgürlüğü ve yeteneği bulunan, eserini sezgisel verilere göre oluşturan kişidir.
burada irdelenen sanat anlayışı doğaldışılıklara karşı savaş verir. ulusal duyguların canlandırılmasını ön planda tutar. sturm und drang yazarları klopstock* ve lessing*in klassizmin yapaylığına ve kuralcılığına karşı başlattığı savaşı sürdürme yolunu izlemişlerdir. herder ve goethe bu akılcı biçime karşı iç biçim adında yeni bir biçim geliştirmiştir. gotik sanatı özgün alman sanatı olarak gören goethe bunu almanların hakiki ruh anlatımı olduğunu ve bir ihtiyaçtan doğduğunu savunur. gotik tarzda inşa edilen alman kilise ve katedralleri dış düzene sahip olmamakla birlikte organik bir bütünlük gösterir ve özgün karakteristik sanat eserleridir. karakteristik sanat gerçek ruh anlatısıdır ve hakiki sanat olarak değerlendirilir.
sturm und drang yazarları konu itibari ile aile içinde kardeş düşmanlığını ve baba oğul arasındaki trajik anlaşmazlıklara yer vermişlerdir. burjuva ve soylular arasında ki sınıf farklarını ve bunun burjuvanın aleyhine doğurduğu sonuçları eleştirisel olarak dile getirmiştir. eleştirilen bir başka konu ise geleneksel cinsel ahlak olmuştur.
her ne kadar 18-20 yıl civarında etkili olmuş olan bir dönem olsa da alman edebiyatının fransız klassizminden kurtulmasını ve almanların kendi karakterlerine uygun eserler ortaya çıkarmasını sağlamıştır. burjuva üstünlüğünden kurtulan sanat anlayışı ile alman edebiyatı daha evrensel alanda ererler vermeye başlamıştır.
*
devamını gör...