bir gün arkadaşlarla canımız mantı çekti, mantıcı bir teyze vardı oraya gidelim dedik. teyzem arkada ekürleriyle birlikte mantıyı açıp orada pişirir ve servis ederdi. hesapları ödeyeceğimiz sıra kartlarımızı uzakttık teyzeye, teyze "guzzum ben pos makinesinden anlamam bi bakıver de sen alıver hesapları" demişti. bizi tanımadığı halde güvenip bu şekilde davranması içimizi ısıtmıştı. odur budur haftada bir kez gideriz teyzemizin yanına.
yalan söylemesi ve yalanı açığa çıkmasına rağmen inkar etmesi. anında ilişkiyi kesme isteği uyandırıyor bende. kim olursa olsun karşıdaki insanı salak görmemek gerek.
hayatın en hüzünlü anı; mevsimine kapıldığın kişinin bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını anladığın andır...
bırak, gitsin.
bırak, git!
(vladimir mayakovski)
isviçrede bir dağ köyünde, veyahut da çok uzaklaşmaya gerek yok rizede yüksek bir yaylada.
yeşil dağlar, ağaçlar, serin inceden esen rüzgar, elimde sarılmış mis kokan erzurum tütünü, düşüncelerim ve ben...
gece boyu yağan yağmurdan sonra sabah güneş açmış, burnunuza yağan yağmurun etrafa bıraktığı koku gelir. bir anlık da olsa insanın içi huzur, mutluluk dolar. 5 saniye sonra da geçer :)
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.