atanamamış şövalye yazar profili

bir naomi klein kitabı ve 2009 yılında çekilmiş kısa film.
konusu ise toplumların darbeler, savaşlar ve ekonomik krizler vasıtasıyla şok verilerek, kapitalizmin daha saf ve devlet regülasyonlarından uzak bir halini alacağını iddia eden milton friedman'ın fikirlerini eleştirir.
belgeselin ilk kısımlarında şili askeri darbesi ve ardından gelen ekonomik değişiklikler bizdeki 12 eylül darbesini anımsatır.
kısa film

(bkz: birinci yıl marşı)

keşke dergide ve radyoda ne yapılacağına karar veren gücü elinde tutan biri, daha tarafsız olsa ve siyasi fikirlerini açıklamasa. normal sözlük daha kurumsal bir yapı olmak istiyorsa şahsen burayı idare edenlerin isimlerini göstermemesi gerekir. akış sekmesinde sürekli aynı yazarların aynı konularda atışması da bir süre sonra burayı kısırlığa sokar ve günün sonunda burası yok olan sözlükler arasında yer alır.

siyasi rant için kan dökülmesini isteyenleri üzmüş bir haber.

(bkz: şövalye)

belki karşıdaki yol vermeye layık değildir.*

onlar ise bize diyordur, bu herifler nasıl yemekler yiyor diye. uzak doğu tarihte batı ile etkileşimi az ve iklimi batıya göre farklıdır. bundan dolayı insanlar gerek kültürlerinden gerek şartlardan sizden farklı şeyler yiyor. kendileri bu kültürün içinde doğdukları için bunu kanıksamıyorlar ancak siz kanıksıyorsunuz ve onlarda sizi kanıksıyor yani ne onlar ne siz midesizsiniz. sadece kültürlerinden ve şartlar yüzünden farklı yemek yiyen insanalar var.

neye geldim dünyaya

henri bergson tarafında ortaya atılmış, karl popper tarafından geliştirilmiş teori. açık toplum devletin bireylerin düşüncelerine baskı yapmadığı ve tek doğru belirlemediği bir toplum anlayışıdır. bu teori karl popper'in ortaya konan bilginin zaman içinde yenilendiği ve bunun değişmesi gerektiği fikri ile örtüşür. çünkü eğer bugünkü doğrularımız zaman içinde değişirse hali ile topluma bir doğruyu dayatamayız, saçma olur. açık toplumlara avrupa ve amerika toplumlarını örnek gösterebiliriz.

artık bana çok fazla zevk veren bir şey yok. prangalar her yerde, biraz geçmişe bakıyorum kimler gelip geçmiş imparatorlar, liderler krallar, ancak artık tüm bunlar kimsenin umurunda değil. onlar dönemlerinin en güçlüleriydi ancak yok olup gittiler ve kimse onların anmıyor hatta onlarla dalga geçiliyor.

söylediğim pranga ise yok oluş anlamına geliyordu. er ya da geç yok olup gideceğiz ancak herkes hayatı öyle bir ciddiyetle yaşıyor ki artık bu insanlara gülesim geliyor. rengi olmayan gri bir hayatta insanlar birilerine iyi diğerine kötü diyor. bunda ise
bir düzen ve anlam görüyorlar. en nihayetinde şu da unutulmamalıdır, tüm bunlar zorunluluktan ortaya çıkıyor. sırf delirmemek için insanlar kendilerini komik hale düşürüyorlar. tüm dünyada bugüne kadar bir sürü dava ortaya atıldı ancak hepsi en nihayetinde başarısız oldu, çünkü yok olmanın insan için en büyük hakikat olduğu dünyada tüm davalar yok olmaya mahkumdur.

belki insan yok olmasaydı davalar önemli olabilirdi ancak insan yok olmasa bile dünya yok olacağı için bu da anlamsız. ıssızlığın ve hiçliğin ortasında sanırım davalar etrafı şekillendirmek istediği için önemsiz olurdu. rengi gri, kaotik bu dünyada en iyi şey iyi kötü yaşayıp, oyalanıp gitmektir. akli dengemiz bozulsun istemeyiz. kısacası yaşayın hayatı ama ciddiyetle yaşamayın uzaktan bakınca komik duruyor. ıssızlığın ortasında kalmak istemeyin. lirik bir şekilde yaşamayın bu hayatı. siz gideceksiniz ve her şey bitecek. ıssızlık ve hiçlik en sonunda her yeri çevreleyeceği için kendinizi davalara kaptırmayın. nasılsa her şey yok olacak, güzelce yaşayıp gidin.

ahmet ümit tarafından 2002 yılında yazılmış bir kitap.

türkiye'de insanların sürekli "dış güçler ülkemizi bölecekler" korkusuna verilen ad. halka sürekli batının ona karşı olduğu ve böleceği propagandası yapılır. bu propagandayı ciddiye alan halk, etrafta eğer bir kaos ortamı varsa korkmaya başlar ve ülkede birileri düşman ilan edilir. bu korku ise masaya yumruğunu vuracak otoriter hükümetlerin yolunu açar.

(bkz: komplo teorisi)

daha ilk tanımından antik yunan mitolojisi hakkında bilgilendirici bir yazı yazmış, takip edilesi çaylak.

türkiye için kesinlikle gerekli olan eylemdir. bugün konya'da yaşayan insanın verdiği oy ile merkezi yönetim kalkıp chp'ye oy vermiş istanbul'a bölge halkının karşı olduğu kanal istanbul projesinin yapacağız diyor, yani meşrutiyetinin büyük bir kısmının konya'dan, rize'den be benzeri illerden almış cumhurbaşkanı istanbul'a karışıyor. bence her bölge kendi kurallarına sahip olmalı ve kendini kendi ekonomik kaynakları ile yönetmeli. bir bölge sığınmacı istemiyorsa o bölgeye sığınmacıları gelmesinin zorlaştırabilir. bir bölge cami istiyorsa yerel yönetim yapsın, merkezi hükümet kalkıp her yere cami yapamasın.

yani insanlar maruz kalmayacakları konular hakkında yetkisi ve etkisi olmasın. böyle olmayınca bir bölge halkını bir başka yerdeki bölge halkının kararlarına kurban etmiş oluyoruz. türkiye gibi çok farklı türden ve birbirinden alakasız insanların olduğu bir yerde ülkeyi merkeze bağlı yönetemezsiniz.

merkezi yönetim ise herkesi etkileyecek ekonomi, dış politika gibi konularla ilgilenir. bu sayede çoğunluğu ele geçiren tüm ülkede kendi kurallarını geçiremez ve otoriterleşmenin önüne geçilir.

#1249847 tanrıya ihtiyaç duydukça dinlerin neden insanlar tarafından yaratıldığını daha iyi anlıyorum. tanrısızlık evet zor geliyor ancak bir şekilde bizde inananlar gibi kendimizi bir şeyler ile oyalıyoruz.

#1249881
1 - benim yaşamak için sebeplerim var ancak bunlar oyalamacadan ibaret. yaşamın anlamını yoktur fakat eğer yaşamanın anlamı yoksa ölmenin de anlamı yoktur. içten içe müslüman bile yarın hemen ölmek istemez, bende istemem bundan dolayı psikolojik sorunları olmayan normal insanlar dine inanırlar ya da hobi edinirler bir şekilde herhangi bir işle falan oyalanırlar.

2 - ilk sebebi bilmiyorsak yani kimin yarattığını bilmiyorsak hemen onu tanrı yaptı diyemeyiz çünkü bilmiyoruz bir şeyi bilmiyorsak onu yok olarak kabul ederiz, siz hayatınızda yüz tane gözü olan bir insan görmediniz o zaman böyle bir şey yoktur illaki bir şeyin olma zorunluluğu yoktur. evren tesadüfen yaratılması sadece bir ihtimal sonuçta milyonlarca ihtimal var.

3 - kuran'da kadının şahitliği, erkeğin şahitliğinin yarısıdır ancak zekanın veya hafızanın cinsiyet ile alakası yoktur.

4 - yani önemli değil, insanlar evrenin dinlerden bağımsız bir tanrı tarafından yaratılabileceğini düşünebilir ya da dinlere bağlı tanrıya da inanabilir. isteyen istediğini düşünebilir kimse karışamaz.

5 - ilk sebebi bilmiyorsak tanrı yaptı diyemeyiz, yani tesadüf eseri dünyaya gelmiş olabiliriz ancak belki de şuan biz bir bilgisayar oyunun
içindeki kodlanmış iradesi olmayan canlılarızdır. bunun dışında burada söylenen şeylerin çeşitli biyoloji ile açıklanabilir.

tus sınavına hazırlanan, tıp hakkında teknik bilgiler yazan ve ukde bırakan, mahlasından ve tanımlarından anlaşılacağı üzere tıbba gönül vermiş bir doktor adayı yazar.

rezil bir mimariye sahip ülkemiz. geçen kızılay'da sabahattin ali'nin 11 yıl yaşadığı söylenen yeri gördüm, biraz etrafına baktım ve orada sabahattin ali ile alakalı gördüğüm tek şey sabahattin ali'nin orada yaşadığını söyleyen bir tabelaydı. bunun dışında bir şey görmedim, geriye kalan her şey alakasız. şehirlerimiz mimari zevkten, bütünlükten uzak, sırf insanlar yaşasın diye inşa edilmiş düzensiz binalardan oluşuyor.

istanbul ise daha felaket. zaten mimari zevki geçtim, daracık alanda 15 milyon kişi yaşamaya çalışıyor. deprem olsa bu derme çatma binalara belki yardım bile gelemeyecek. istanbul'da cidden bu arada çok güzel bir mimariye sahip olabilirdi. ancak istanbul, şehirleşme sonucu devlet arazilerine bina yapanlar ve siyasilerin sırf oy için bu soyguna ses etmemesinden bugün istanbul rezil bir hal aldı. şahsen bence ülkemizin şehirlerini kademeli olarak yıkıp tekrar inşa etmeliyiz.

hukuk okuyan ve cinayet belgesellerine merak sarmış bir yazar.

bende çocukluğumdan beri var olduğunu düşündüğüm hastalık. başıma gelen küçük şeyler bile benim adeta içimi kemiriyor, bu takıntıları bastırmak için yaptığım eylemler ise adeta bir hiç sorgulamadığım bir din haline geldi. çocukluğumdan beri bu hastalık bedenimden, insanlardan ve dünyadan beni yabancılaştırdı. keşke zihnimi bir bilgisayara aktarıp insanlarla bilgisayarın bağlı olduğu robotlarla konuşsam ve insanlarla sadece semavi dinlerdeki tanrı gibi insanlarla sadece aracılarla konuşsam diyorum. işin kötüsü bu takıntılarımı insanlar benim anormal olduğumu düşünecek diye anlatamıyorum. öyle ki ülkenin yönetimini bana verseler her vatandaşın her hareketinin kontrol edildiği çin'e benzeyen bir dijital diktatörlük kurardım.*

gazlı içecekler ve soğuk çay türevi içeceklere bağımlı olmuş, gta serisinin ilk oyunlarını seven, liberal bir yazar.