bana nedense pek sempatik gelen hareket. şöyle bi baktım yorumlara fazla seveni yok, creepy filan denilmiş. tuhaf bulmamızın sebebi ise bu anın, bir sineğin bir insana en çok benzediği an olması bence. (kan emici şrfszler konu dışı)
çocukluğumun inilmemiş duraklarındandır. aynı zamanda körfezin en güzel lokasyonlarındandır. trenle geçerken hep kiraz ağacı arar, bulamazdı gözlerim, ilk hayal kırıklıklarımdandır.
adalet neden önemli, sorusuna cevap nitelikli olay. kim olursanız olun; egemenler (iktidara yakın olanlar, zenginler, patronlar, erkekler vb.) iktidarlarını her zaman diğerleri üzerinden, diğerlerini ezerek kurarlar. isminiz önemli değildir, kim olduğunuz önemli değildir. mother of influencer da olsanız bir erkekle yaşayacağınız olası senaryo, bozuk bir adalet sisteminde bu olabilir. çünkü suçu ve suçluyu yücelten bozuk bir adalet sisteminin içindesinizdir. belki binlerce dolar aldığınız o sosyal medya storylerinde, kamuoyuna sesinizi duyurmak için story atarken bulabilirsiniz kendinizi. bu bozuk düzende bir sayı haline gelmekten korkarsınız artık, anıtsayaç’ta bir artı daha! olmaktan korkarsınız.
mücadele önemli, kızkardeşlik pek kıymetli çünkü biz kadınlar biliyoruz ki birbirimizden başka kimsemiz kalmayabilir hakkımızı savunacak! lütfen korkmayın, yalnız değilsiniz kızkardeşlerim asla unutmayın!
motora binen erkeğin kardeşidir. henüz hayata karşı çekingen ve masumdur. sisteme yenilmemiştir, acele etmesi gerekmez. karbon ayak izi bırakmaz, vardır bi karizması yani *
kabul etmesi zor olsa da iki ucu boklu değnektir. içinde en ufak vicdan kırıntısı olan insan yaptığı bir yanlışı/ gizlediği bir sırrı/ söylediği bir yalanı muhatabına itiraf etmek için zaman kollar; onu her gördüğünde yüzüne bakarak hiçbir şey olmamış gibi davranmak zordur. bazen duymazsın bile karşındakini, aklın hep itiraf etmen gereken şeye kayar durur. her yeni gün, yeniden o yalanı yaşıyor ve yaşatıyor olmak sanki sürekli başka bir yalan söylüyormuş gibi hissettirir, bazen de gerçekten öyle olur. yalanı söylemek kolay, sürdürebilmek ise zordur. “insan” altında ezilir. zira bana kalırsa birinin gerçeklik duygusuyla oynamak en büyük günahlardan biridir. tamam bu cepte. bunu anlaması kolay.
asıl konuşmamız gereken itiraf ettikten sonra gelen pişmanlık hissi ! yalanın büyüklüğüne göre yıkıcılığı değişir, bazı yalanlar ve beraberinde gelen itiraflar hayatımızın akışını değiştirebilir.
artık dürüst ve haksızsındır. kaybetmişsindir. kendinin şeytanı olmaktan kurtulmuş, karşıdakinin şeytanı olmuşsundur. tüm gardların düşer, bütün savaşların kaybedilmiştir. çünkü sebeplerin geçersizdir ve hiçbir önemi yoktur karşıdaki kişi için dürüstlüğünün, pişmanlığının. affedilmeyi hak etmiyorsam sen neden doğruyu bilmeyi hak ediyorsun, diye düşünmekten kendini alıkoyamaz insan. kaybetmenin eşiğindeki o yas sürecinde, paralel evrende hala o yalanla yaşadığını düşünür durursun. her şey aynı kalmış gibi ama değil ve bunu yalnızca sen biliyorsun gibi.
merhametin bile fazlası zehirdir dostlar, herkes doğruyu bilmeyi hak etmez, çünkü herkes sizi anlamak istemez. velhasıl insan bazen de itiraf etmemeli! içindeki şeytanlarla yaşamayı öğrenmeli…
hayatı boyunca bi mevzuyu kafaya takmamış, varoluşu tamamen buna bağlıymışçasına hiçbir konuyu bütünüyle merak etmemiş, herkesin yapamazsın demesine karşı hırslanıp daha çok çalışmamış hiç kimse anlayamaz sanırım bunu. öyle bir noktaya gelirsin ki, sen cevapları buldukça sorular daha da çoğalmıştır . oysa başladığın yerden çok ileridesindir artık ama yine de bilmediklerinin deryasına bulursun kendini hep yeniden. ve başlangıç noktasına dönersin her gün, sabahtan akşama, aynı kayayı, aynı dağın tepesine çıkaran sisifos gibi.
nasıl ki sisifosun laneti ise günlerin katlanılmaz rutini, bilmeye çalışan insanın da öyledir bilmediğini bilmesi. sadece bir ceza ama aynı zamanda insanın kendi çabasıyla anlam yaratmaya çalışmasıdır aslında. en zor şeylerden biridir bu zira, bunca anlamsız görünmesine rağmen; insanın sonsuz çabası… kişinin kaderi kabullenmesi ve aynı zamanda ona isyan etmesidir.
eski sevgiliyi düşünmekten vazgeçmek… önce düşünüp sonra kızmak sonra vazgeçmek sonra yine düşünmek. sonra bu döngünün ne zaman geçeceğini düşünmek, en iyisi yeni birisiyle tanışayıma karar vermek. sonra s.ktir etmek çünkü sütten ağzı yanmak zaten artık yoğurt filan da yiyememek. (bkz: laktoz intoleransı)
günaydın sözlük… az önce üyeliğimi oluşturdum ilk entrymi giriyorum. 15+ senedir ekşisözlükte çaylak modunda takılan, yalnızca okuyucu olarak kalmayı seçen ben bu kez taraf değiştirdim. konuşmanın, ses çıkarmanın, taraf belli etmenin elzem olduğu günlerdeyiz yine. umutluyum uzun zaman sonra yaşadığımı hissediyorum yeniden. bu gri mevsimde renkler bile değişti sanki. güzel günlerin başlangıcına bi mihenk olsun bu entry!
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.