1.
bir kediye aşık olmak
geçmişte yaşadığım bir durumdur.
fikret'im, fiko'm.
kedileri hâlâ severim ama fikret kadar bağ kurabildiğim, onunla vakit geçirirken mutlu olduğum kadar mutlu olduğum, bütün hayatımı ona göre duzenlediğim başka bir kedi olmadı.
mesela eve arkadaşım gelse, fiko gitse kucağına yatsa onun, süre uzadıkça darlanırdım.
çalışırken aklım fikrim evde olurdu. bir an önce eve gitmek isterdim.
nerede olursam olayım, seyir bitince atlar eve gelirdim. bir gece bile olsa onunla uyumak için.
sokakta buldum onu, aldım eve getirdim. öyle kedi delisi olduğumdan değil ha, yavruydu daha, taburenin üstüne çıkmış koftecide, bir köpeğe kafa tutuyordu. yalnız yaşıyorum, evim de bahçeli giriş katı o sıralar. dedim alayım, başına bir şey gelmesin; evde bir nefes olur ona da bir yuva olur.
ilk başlarda odama da almıyorum fiko'yu. hatta ilk zamanlar öf ne biçim siciyor, kokuya bak gibisinden bir üstten bakma durumum da vardı. hani ona iyilik olsun diye aldım ya eve, daha ne istiyor diyorum yatmaya giderken kafasını minderden her kaldırdığında, gözlerimin içine bakarken.
bir gece dedim ki bu yine melul melul bakarken, amaan, gelsin yatsın.
çağırdım bunu koşa koşa geldi yatağıma, boynuma kafasını gömdü kokluyor, yalıyor, bebek tırnakları ile masaj yapıyor boynuma. nasıl mutlu.
hayatımın eksik parçasıymış meğer. bağ kurabilmek.bir daha asla ayrı uyumadım onunla.
o da bana aşıktı. bahçeyi çok severdi, acıkınca ya da uyuyacağı zaman ya da beni ozlediginde gelirdi eve.
ama eve biri gelse, zınk diye orada biter, baştan aşağıya süzer geleni, başında bekler, poz keser falan. aşırı kıskanç.
bir kere superonline teknisyeni geldi eve, fiko masanın üstüne çıkmış pis pis adamı kesiyor, kuyruk yavaşça inip kalkıyor o ara. bir de yakışıklı, bir de karizma, ceket iliklersin o ara önünde.
tekneden eve dönerken, mahalleye girdiğimde kokumu alınca boynundaki zilin sesini duyardım. bak ki koşa koşa karsilamaya geliyor. yanında da perihan( peri, diğer kedim).
ona sinirlendigimde fikret, severken fiko derdim; bunu anladığını düşünüyordum hep. tepkileri değişiyordu çünkü.
oynarken ve severken ısırırdım onu, o da beni ısırırdı ama canımı yakacak kadar değil.
karnına burnumu gömüp "bırrrrrr" yapardım, patileri saçlarıma yapısırdı hemen ama kaçmazdı. bayılırdı buna.
ise gideceğim saat yaklaşınca benim yüzümü yalaya yalaya uyandirirdi. kafamı yastığin altına alırdım, bu sefer o da yastığın altına girip zorla uyandirirdi. bir gün işten ayrıldım, eve döndüm.
ertesi sabah beni uyandırmaya çalışmadı hiç. bu bağ hala cezbediyor beni.
her duygumu hissederdi.
hayatımın en pik dönemiydi o günler.
fikret'i kaybettiğimden beri hiçbir şey yolunda gitmedi tam olarak.
ağır ve uzun bir depresyon geçirdim. kabuslar gördüm vs.
hayatın tadını bulmuştum, bir kaşık alınca sanki biri önümden almıştı geri kalanı.
bu his hiç geçmedi.
depremden sonra ailemin yanına gidince buna yakın bir his duyduğum bir kedi ile daha tanıştım. yine de fikret kadar değil.
o yüzden, kedi olsun, insan olsun bağ kurabilmesi başardığım canlılar söz konusu olduğunda taviz vereceğim konuların açısını biraz daha geniş tutarım.
lâkin, bir insanla bağ kurmak hakikaten çok zor bu çağda.
fikret'im, fiko'm.
kedileri hâlâ severim ama fikret kadar bağ kurabildiğim, onunla vakit geçirirken mutlu olduğum kadar mutlu olduğum, bütün hayatımı ona göre duzenlediğim başka bir kedi olmadı.
mesela eve arkadaşım gelse, fiko gitse kucağına yatsa onun, süre uzadıkça darlanırdım.
çalışırken aklım fikrim evde olurdu. bir an önce eve gitmek isterdim.
nerede olursam olayım, seyir bitince atlar eve gelirdim. bir gece bile olsa onunla uyumak için.
sokakta buldum onu, aldım eve getirdim. öyle kedi delisi olduğumdan değil ha, yavruydu daha, taburenin üstüne çıkmış koftecide, bir köpeğe kafa tutuyordu. yalnız yaşıyorum, evim de bahçeli giriş katı o sıralar. dedim alayım, başına bir şey gelmesin; evde bir nefes olur ona da bir yuva olur.
ilk başlarda odama da almıyorum fiko'yu. hatta ilk zamanlar öf ne biçim siciyor, kokuya bak gibisinden bir üstten bakma durumum da vardı. hani ona iyilik olsun diye aldım ya eve, daha ne istiyor diyorum yatmaya giderken kafasını minderden her kaldırdığında, gözlerimin içine bakarken.
bir gece dedim ki bu yine melul melul bakarken, amaan, gelsin yatsın.
çağırdım bunu koşa koşa geldi yatağıma, boynuma kafasını gömdü kokluyor, yalıyor, bebek tırnakları ile masaj yapıyor boynuma. nasıl mutlu.
hayatımın eksik parçasıymış meğer. bağ kurabilmek.bir daha asla ayrı uyumadım onunla.
o da bana aşıktı. bahçeyi çok severdi, acıkınca ya da uyuyacağı zaman ya da beni ozlediginde gelirdi eve.
ama eve biri gelse, zınk diye orada biter, baştan aşağıya süzer geleni, başında bekler, poz keser falan. aşırı kıskanç.
bir kere superonline teknisyeni geldi eve, fiko masanın üstüne çıkmış pis pis adamı kesiyor, kuyruk yavaşça inip kalkıyor o ara. bir de yakışıklı, bir de karizma, ceket iliklersin o ara önünde.
tekneden eve dönerken, mahalleye girdiğimde kokumu alınca boynundaki zilin sesini duyardım. bak ki koşa koşa karsilamaya geliyor. yanında da perihan( peri, diğer kedim).
ona sinirlendigimde fikret, severken fiko derdim; bunu anladığını düşünüyordum hep. tepkileri değişiyordu çünkü.
oynarken ve severken ısırırdım onu, o da beni ısırırdı ama canımı yakacak kadar değil.
karnına burnumu gömüp "bırrrrrr" yapardım, patileri saçlarıma yapısırdı hemen ama kaçmazdı. bayılırdı buna.
ise gideceğim saat yaklaşınca benim yüzümü yalaya yalaya uyandirirdi. kafamı yastığin altına alırdım, bu sefer o da yastığın altına girip zorla uyandirirdi. bir gün işten ayrıldım, eve döndüm.
ertesi sabah beni uyandırmaya çalışmadı hiç. bu bağ hala cezbediyor beni.
her duygumu hissederdi.
hayatımın en pik dönemiydi o günler.
fikret'i kaybettiğimden beri hiçbir şey yolunda gitmedi tam olarak.
ağır ve uzun bir depresyon geçirdim. kabuslar gördüm vs.
hayatın tadını bulmuştum, bir kaşık alınca sanki biri önümden almıştı geri kalanı.
bu his hiç geçmedi.
depremden sonra ailemin yanına gidince buna yakın bir his duyduğum bir kedi ile daha tanıştım. yine de fikret kadar değil.
o yüzden, kedi olsun, insan olsun bağ kurabilmesi başardığım canlılar söz konusu olduğunda taviz vereceğim konuların açısını biraz daha geniş tutarım.
lâkin, bir insanla bağ kurmak hakikaten çok zor bu çağda.
devamını gör...